UZAK-DOĞU KÜLTÜRÜNÜN BÎR KLASİĞİ: KAMA SUTRA
Yazan: İlhan Güngören
SEVİŞMEK BİR SANATTIR
Yaz başında Londra'daydım.
Zamanımın çoğunu kitapçılarda, kitaplıklarda geçirdim. Londra'ya her gidişimde
de öyle yaparım. Onun için sanıyorum bir kıyaslama yapabilirim. Bu kez Kama
Sutra'nın bir patlama yaptığını fark ettim. Birkaç pahalı baskısı ve birçok
Kama Sutra adını taşıyan video kaseti vardı. Bir kaset de ben aldım. Ancak
içeriğinin Kama Sutra'yla ilişkisini kurmak bir hayli güç oldu. Şu sıralarda
İstanbul sinemalarında da Kama Sutra adını taşıyan bir filim oynuyor. Gittim
gördüm. Yalnızca Kama Sutra'nın adını kullanan ve adından yararlanan bir
film... Kama Sutra'ya karşı bu yoğun ilgiyi belki de Batılının Doğu'nun
cinsellik konusundaki farklı yaklaşımına ve binlerce yıllık deneyimine duyduğu
ilgiye bağlayabiliriz.
Kama Sutra cinsellikle ilgili bütün
konuları sistematik ve şematik olarak ele alan bir kitap... Yalnız cinsellikle
ilgili bilgileri, teknikleri irdelemekle kalmıyor, bir yandan da cinsellikle
ilgili davranışları, toplumsal kuralları, değer yargılarını, gelenekleri, örf
ve âdetleri de ayrıntılı bir biçimde inceliyor. Neyin nasıl yapılması ya da
yapılmamasıyla ilgili sağduyuya ve engin bir deneyime dayalı öğütler, öneriler
içeren, "sutra" adı verilen zamanının bilimsel kitaplarında
kullanılan üslûpla yazılmış bir kitap... Kama Sutra'nın asıl önemli yanı 1500
yıl önceki Hindistan'ın cinsellikle ilgili bilgilerini sistematik olarak
biraraya getirmesinden çok, Batı'da bugün bile tam olarak yerine oturmamış
önemli bir bildirisi olması... Bu bildiriyi şöyle özetleyebiliriz:
"Her geri zekâlı, çocuk
yapabilir; ama haz almasını ve haz vermesini bilmek bir bilgeliktir, bir
sanattır. Her sanat gibi sevişme sanatı da eğitimi, öğretimi gerektirir."
Kama Sutra'nın sanatsal bir yanı
olduğunu söylemek güç... Bir bilim kitabı sadeliği ve şematiğiyle yazılmış bir
kitap. Gene de kitapta betimlenen toplumu ve ortamı şiirsel bulmamak da elde
değil. Gündüzleri tavuskuşlarının kuyruklarını sürüdükleri bahçelerde, horoz
döğüştürerek vakit geçiren, geceleri mis kokulu yataklarda sevgilileriyle
esrikliğin doruklarında bir şehvet yolculuğu yapan, iyi yiyen, iyi içen, iyi
gezen bir mutlu azınlığa sesleniyor ve onlara yol gösteriyor bu kitap...
Kanımca Kama Sutra'yı bugün okuyanlar cinselliğin bir hayli özgürlük içinde
yaşandığı, değil bugün, ortaçağlarda bile bütünüyle yok olmuş, ilkçağların
Hindistan'ına zevkli ve eğlenceli düşsel bir gezi yapmış olacaklar.
Kitabın İngiltere'de yayımlanmış
olduğu dönemde Kama Sutra'nın bir şok etkisi ; yapmış olacağını tahmin etmek
hiç de güç değil... Büyük bir kültür farklılığını gözler önüne seriyordu Kama Sutra. Hindistan'da, öteki Doğu ülkelerinin
çoğunda da olduğu gibi tinsellik ve cinsellik çok kez bir arada, birbirlerinden
esin ve güç alarak, birbirlerini ; destekleyip zenginleştirerek varlıklarını
sürdürüyorlar. Oysa Batı'daki genel eğilim bunların birbirlerine karşıt
yaklaşımlar olduğu, birbirlerini dışladıkları yolundadır. Bedensel cinsellik,
tinselliğin tam karşısına oturtulmuştur. Özellikle 19. yüzyıl İngiltere'si için
bu böyledir. Bu dönem hep bildiğimiz gibi cinsel tutuculuğun doruğa çıktığı bir
dönemdi. Ama şunu biliyoruz; her zaman cinsel tutuculuğun arkasındaki gerçek,
ikiyüzlülüktür, cinselliğe karşı ilginin abartılı bir biçimde büyümesidir.
Viktorya dönemi İngiltere'sinde iyi aile kızlarının, kadınlarının yıkanırken
bile soyunmalarına izin vermeyen, iç çamaşırlarını çıkarmamalarını isteyen bir
anlayış vardı. Öbür yandan o dönem İngiltere'sinin bir genelevler cenneti
olduğunu da biliyoruz. Her etki bir tepkiyi doğuruyor. Bu bilinen bir gerçek...
Viktorya dönemi İngiltere'sinin aşırı tutuculuğu da pornografiye ilgi duyan
birkaç kuraldışı insanın yetişmesine yol açtı. Kuşkusuz bunların en başında,
arkadaşı Foster Fitzgerald Artbuthnot'la birlikte Kama Sutra'yı bulup ortaya
çıkaran ve İngiliz diline kazandıran ünlü sinema oyuncusu Richard Burton'un
adaşı Sir Richard Francis Burton geliyor.
Sir Richard Burton'un (1821-1890)
gerçekten son derece renkli bir kişiliği vardı. Bir gezgin ve kâşif, bir
Doğubilimci ve yazar, bir pornografi araştırmacısı ve koleksiyoncuydu. Haşarılıkları
yüzünden Oxford Üniversitesi'nden kovulduktan sonra orduya girdi ve Hindistan'a
gitti. Müslümanların çoğunlukta olduğu Sind bölgesinde uzun yıllar yaşadı.
Bildiği söylenen otuz beş dil arasında Arapça başta olmak üzere Sanskritçe,
Farsça ve Hindistan'da konuşulan birçok dil ve lehçe vardı. Afrika'da Somali,
Biafra, Dahomey, Altın Sahillerinde ve Brezilya'da Santos'ta keşif gezileri
yaptı. Nil nehrinin kaynağını bulmak için düzenlenen keşif gezisine katıldı.
Burton'un yazdığı ve çevirdiği elliyi aşkm kitap arasında Binbir Gece Masalları
çevirisi de var.
Burton da o dönemlerde
Hindistan'a giden birçok Batılı gibi Hindistan'da cinselliğin Batı'dakinden
farklı olarak aşağılanmak yerine kutsal bir edim olarak yüceltilmiş olmasından,
Batı'da salt pornografi sayılabilecek figürlerin dinsel simgeler olarak saygı
görmesinden, tapmaklardan bazılarının sevişen insan ya da Tanrı ve Tanrıça
motifleriyle süslenmiş olmasından ve zengin bir erotik edebiyatın varlığından
derinlemesine etkilendi. Sir Richard Burton uzun yıllar Bombay'da İngiliz
hükümetinin bir üst düzey görevlisi olarak çalışmış olan yakın arkadaşı
Artbuthnot'la birlikte 1882 yılında Kama Sastra derneğini kurdu. Kama Sastra
farklı bir yaklaşımın ürünü olan kitaplarını İngilizceye çevirmek, böylece o devirde
egemen olan cinsel tutuculuğun yerini daha geniş bir görüş açısına ve hoşgörüye
dönüştürmek için olumlu bir adım atmaktı. Bu amaçlarını kitaplardan birine
yazdıkları sunu yazısında şöyle dile getirmişlerdi:
"Eski çağların
Hindistan'ının töre ve geleneklerini incelemekten zevk alabilecek İngiliz
toplumunun küçük bir bölümüne sunulmuştur."
O dönemlerde Hindistan'da en çok
tanınan ve okunan, ortaçağlardan kalma cinsel bilgi kılavuzu, ünlü şair Kalyana
Malla'nın "Ananga Ranga" ya da adını "Aşk Tanrısının Uğraş
Alanı" diye çevirebileceğimiz kitabıydı. İlk seçim olarak Artbuthnot
Ananga Hıınga'yı çevirmeye karar verdi. Çeviri pandit adı verilen din ve dil
bilginlerinin yardımıyla yürütülüyordu. Bu çeviri sırasında Vatsyayana'nın Kama
Sutra adında ilkçağlardan kalma bir seks el kitabı olduğunu öğrendiler. Bir
dizi araştırmadan sonra Kama Sutra'nın dört elyazma nüshası bulundu. Gene
panditlerin yardımıyla bu dört nüsha birbirleriyle karşılaştırılarak bir
beşinci nüsha üretildi. İşte Artbuthnot-Burton çevirisi bu beşinci nüshadan
gerçekleştirildi ve Kama Sastra derneğinin ilk yayını olarak 1883 yılında
"yalnız üyelere mahsustur" ibaresiyle on iki nüsha olarak taşbasma
tekniğiyle basıldı. Kitap aynı yıl bir ikinci baskı daha yaptı. Dernek
1883-1885 yılları arasmda beş kitap yayımladı. Bunlar arasında 16. yüzyılda
Tunus'ta yaşamış olan Şeyh Nefzavi'nin "Itırlı Bahçe" adlı yapıtı da
var... Itırlı Bahçe çevirisi Fransızca'da yapılmış bir çevirinin çevirişiydi.
Bu çeviride eksiklikler olduğunu gören Burton Itırlı Bahçe'yi ikinci kez Arapça
aslından çevirdi. Itırlı Bahçe çevirisi son yapıtı oldu. Ne yazık ki bu çeviri
Burton'un ölümünden sonra koyu katolik olan eşi tarafından pornografi
koleksiyonuyla birlikte yok edildi.
Kama Sutra'nin yazarı
Vatsyayana'mn kimliği hakkında bizlere ulaşmış bir bilgi olmadığı gibi yaşadığı
yüzyıl da belirlenememiştir. Yazar hakkında tek bildiğimiz Vatsyayana
kabilesinden geldiği ve adının Mallanga olduğudur. Yapılan incelemelerden Kama
Sutra'nın kitapta birinci yüzyılda olmuş olaylardan söz edildiğine göre,
birinci yüzyıldan eski, beşinci yüzyılda yaşamış Hindistan'ın en büyük şairi
Kalidasa bu kitaptan söz ettiğine göre, beşinci yüzyıldan daha yeni olamayacağı
kanısına varılmıştır.
Şurasını da belirtmeliyim Kama
Sutra cinsellikle ilgili öğretici kitapların en eskisi de değil... Bir Çin
klasiği olan Sarı İmparator'la seks danışmanı Basit Kız Su Nü arasındaki
konuşmalardan oluşan "Su Nü Mia Lun"un çok daha eski olduğu
biliniyor. Hindistan'da da en eski kitabın Kama Sutra olmadığı, Kama Sutra'da
sık sık Babrawa ve Suvarnanaba adında iki yazara göndermeler yapılmasından
anlaşılıyor. Günümüze ulaşmasa da bu yazarların kitaplarının Kama Sutra'ya
öncülük ettiği sonucuna varılabilir. Her ne olursa olsun Kama Sutra cinsellik
konusunda dünyanın en eski kitaplarından biri... Bin beş yüz yıldan beri
Hindistan'da sonraki dönemİerde kendisinden saygıyla söz ettirmiş, içeriğinden
yararlanılmış bir kitap...
Kama Sutra bir öncelik
sıralamasıyla başlıyor. En önde dinsel görevler geliyor (dharma), onun ardından
para kazanma ve zengin olmanın yollarının öğrenilmesi (artha), ondan sonra da
haz ve zevk içinde yaşama yollarının aranılması (kama) öneriliyor. Ama kitabın
bütün içeriğinden Vatsyayana'mn önceliği kama'ya verdiği anlaşılmaktadır. Kitap
evli kadınların ve bakirelerin nasıl baştan çıkarılacağından söz eden öğütler
ve önerilerle doludur. Kitabın ahlaksal değer yargılarının bizim değer
yargılarımıza uyacağını sanmıyorum. Örneğin evli bir kadını baştan çıkarmayı
haklı gösteren gerekçeleri sıraladığı zaman bu gerekçelerin hiçbir gerekçe
aramamaktan çok daha ahlaksızca olduğunu görmek bizi hem güldürüyor hem
düşündürüyor. İşte birkaç örnek:
"Kadın benim bir düşmanımın
karısıdır ve kocası üzerinde etkilidir, eğer benimle sevişirse kocasının bana
olan düşmanlığından vazgeçmesini sağlayabilir."; ya da, "Kadin
beni destekleyen, ama şimdilerde benden desteğini çekmiş olan kocasının bana
zarar vermesini önleyebilir"; ya da, "Bu kadınla birlikte olarak,
arkadaşımın amacına ulaşmasını sağlayabileceğim" ;ya da "Bir
düşmanımı mahvetmeyi başarabileceğim" veya elde edilmesi güç bir şeyi elde
edebileceğim; ya da, "Bu kadınla arkadaşlık kurarak kocasını
öldürebileceğim ve böylelikle kocasının büyük servetine sahip olacağım.";
ya da, "Sevdiğim kadın bu kadının etkisi altında. Bu kadınla sevişerek
sevdiğim kadını elde edebileceğim."... Örnekler böylece uzayıp gidiyor.
Kama Sutra’da yedi bölüm var.
Birinci bölümde aşk sanatında başarılı olmak, karşı cinsin ilgisini çekmek,
beğenisini kazanmak, arzulanan bir insan olmak için Kama Sutra'yla birlikte
öğrenilmesi gerekli altmış dört sanat ve beceriden söz ediliyor. İşte bunlara
birkaç örnek: Şarkı söylemek, dans etmek, müzik aletleri çalmak en başta
gelenler... Halıları, yatakları sermek, yastıkları yerleştirmek ve düzenlemek,
üzerlerine çiçekler saçmak; sihir ve büyü yapmak; güzel kokular ve parfümler
üretmek; art arda hızla söylenen tekerlemeleri şaşırmadan tekrarlamasını
becerebilmek...
Soylu bir yurttaşın gününü nasıl
geçirmesi gerektiği; birlikte olabileceği ya da olamayacağı kadınlar; dostlarda
ve habercilerde aranılacak nitelikler bu bölümün bir başka bahsini oluşturuyor.
ikinci bölüm cinsel birleşmeyle
ilgili önerileri içeriyor. Kuşkusuz kitabın en ilginç bölümü de bu... Bu
bölümde kadınla erkek arasında tam bir uyum sağlanmasının önemi üzerinde
duruluyor. Tam bir uyum için üç koşulun gerçekleşmesi gerektiği ileri
sürülüyor. Birinci koşul, cinsel organların boyutları; ikinci koşul, eşlerin
isteklilik dereceleri; üçüncü koşul, cinsel birleşmenin süresi. Bu koşullarda
uyum sağlamak için çeşitli önlemler, öneriler sunuluyor. Cinsel organların
boyutları bakımından erkekleri de kadınları da gruplara ayırıyor Vatsyayana:
Tavşan erkekler, boğa erkekler, at erkekler. Buna karşılık geyik kadınlar,
kısrak kadınlar ve fil kadınlar... Elbette en yüksek uyum tavşan erkekle geyik
kadın, boğa erkekle kısrak kadın, at erkekle fil kadın arasında olanıdır. Ama
cinsel organlar arasındaki boyut uyumsuzlukları çözümsüz değildir. Duruma göre
vajinayı genişletecek ya da daraltacak pozisyonlardan yararlanılarak bu
uyumsuzluk giderilebilir. Gene cinsel pozisyonlar öteki sorunlarda da uyuma
katkıda bulunabilir. Kadın tam olarak isteklendirilmeden kesinlikle cinsel
birleşmeye başlanılmamalıdır. Kadının isteklendirilmesi ve uyarılmışlığı ne
kadar artırılırsa kadının doyuma ulaşma süresi o kadar kısaltılmış olur.
Kitapta pozisyonların cinsel hazza ve doyuma katkısı üzerinde önemle
durulmaktadır.
Bu bölümde birçok sevişme
pozisyonu betimlenmekte, bu arada erkeğin birden fazla kadınla, kadının birden
fazla erkekle gerçekleştirebileceği sevişme türlerinden de söz edilmektedir.
Kadının erkeğin görevini üstleneceği (kadın üstte) pozisyonuna ayrı bir bahiste
yer verilmiştir. Gene ağız seksi (aupariştaka) ayrı bir bahiste ayrıntılı
olarak inceleniyor. Bazı kadınların ağız seksi yaptıkları için, aşıklarını
bırakıp, köleler ya da fil sürücüleri gibi aşağı düzeydeki kimselere
bağlandıklarından söz ediliyor.
Gerçi bir Brahman'ın bir devlet
adamının ya da iyi şöhret sahibi soylu bir kimsenin ağız seksi yapmaması
konusunda ısrarlı gibi görünüyor Vatsyayana, ama bahsin sonunda "böyle
şeyler gizli yapılır. Erkeğin gönlü hercai olduğundan günün birinde ne
yapacağını, nasıl yapacağını kim bilebilir?" diyerek dolaylı bir biçimde
ağız seksine onay vermiş olmuyor mu?
Gene bu bölümde kucaklaşma,
öpüşme, tırnaklama, vurma, ısırma, aşk sesleri çıkarma konularına geniş
bahislerde yer veriliyor.
Üçüncü bölüm, evlilik ve zifafla
ilgili önerileri içeriyor. Bu bölümde zifaf konusundan ilginç bir öneri var...
Eşlerin birbirlerini iyice tanımaları, kadının erkeğe güveninin pekişmesi, ve
birbirlerine karşı istekliliklerinin iyice çoğalmasını sağlamak için zifafın on
gün ertelenmesi öneriliyor bu bahiste... Bu konuda yapılacak aceleciliğin ve
yanlışların onarılmaz yaralar açacağı ve kadının kocasına güvenmemesine ve
sadakatsizliğine neden olabileceği üzerinde duruluyor. Kama Sutra'nın bu
konudaki uzgörüşünü başka kültürlerin aceleciliği ve özensizliğiyle
karşılaştırmakta kuşkusuz büyük yarar var.
Erkeğin kadını, kadının erkeği
kazanması için neler yapması gerektiği konusundaki öneriler bu bölümün bir
başka bahsini oluşturuyor.
Dördüncü bölümde evli kadınların
durumları ve davranışlarıyla, çok karılı evliliklerde kadınların birbirlerine
karşı izlemeleri gereken tutumlarıyla ilgili öneriler yer alıyor.
Beşinci bölümün konusu
başkalarının karıları... Bu kadınlarla hangi koşullarda ilişki kurulabileceği
konusuna daha önce bir başka bağlamda değinmiştim. Başkalarının karılarının
nasıl baştan çıkarılabileceği, kralların haremleri, bir kimsenin karısını elden
kaçırmamak için izlemesi gereken tutum bu bölümde yer alan bahisler arasında.
Altıncı bölümün konusu
fahişeler... Fahişeler için pek çok öğretici öneriyi içeriyor bu bölüm.
Yedinci ve sonuncu bölüm aşk
büyülerinden, efsunlardan, cinsel güçlendiricilerden, uyarıcılardan söz ediyor.
Kama Sutra'daki toplum modelinin
ataerkil bir toplum olduğu açıklıkla görülüyor. Bu toplumda kadının yeri daha
çok erkeğin yatağındadır. Ama bu yatakta eşitlik sağlanmıştır. Vatsyayana'nın
gözünde kadının haz alması erkeğin haz alması kadar önemlidir. Kama Sutra'dan
da anladığımız gibi Doğu'da seks eğitiminin amacı haz almak kadar haz vermesini
de bilmek, hazzın şiddetini, yoğunluğunu artırmak ve süresini uzatmaktır. Haz
almaktan çok hazzı paylaşmaktır.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar