Print Friendly and PDF

Ölmeden Görmeniz Gereken Bir Film: Incendies

Bunlarada Bakarsınız



İçimdeki Yangın (2010) Incendies

131 dk

Yönetmen:Denis Villeneuve

Senaryo:Denis Villeneuve, Wajdi Mouawad, Valérie Beaugrand-Champagne

Ülke:Kanada, Fransa

Tür:Dram, Gizem, Savaş

Vizyon Tarihi:29 Nisan 2011 (Türkiye)

Dil:Fransızca, Arapça, İngilizce

Müzik:Grégoire Hetzel

Oyuncular

Mustafa Kamel

Hussein Sami

Rémy Girard

Mélissa Désormeaux-Poulin

Maxim Gaudette

Özet

Türü "dram" dendiği zaman benim için ilk sıradaki film "Incendies / İçimdeki Yangın" dır. 2011 yılında En iyi Yabancı Film Oscar'ına Kanada adına aday olan ve bana göre haksız şekilde ödülü " In a better World" filmine kaptıran yapım, sonrasında katıldığı yarışma ve festivallerden 39 ödül ile dönerek kaliteli bir film olduğunu kat be kat tescillemiş oldu. Hikaye her nek kadar Lübnan asıllı Kanadalı Wajdi Mouwad'ın tiyatro oyunundan alınsa da, yönetmen Denis Villeneuve bunu seyirciye kesinlikle hissettirmiyor. Malumunuz, bir tiyatro oyununu sinemaya uyarlandığı zaman genelde tek sahnede geçer ve diyalog ağırlıklı olur. (Misal;Carnage ve Fences) Kaldı ki yönetmen ne kadar başarılı olduğunu bundan sonra çektiği Prisoners, Enemy ve Arrival filmleriyle de ispatladı.

 

140 dakikalık, neredeyse insan psikolojisini bozan bu çarpıcı ve etkileyici yapımın hikayesi kısaca şöyle: Fransa'da vefat eden Nawal Marwan avukatına çocukları Jeanne ve Simon'a verilmek üzere iki mektup bırakır. Jeanne'ye bıraktığı mektubu babalarına, Simon'bıraktığı mektubu ise ağabeylerine verilmesini isteri. İşin ilginç yanı babaları yıllar önce ölmüştür ağabeyleri ise yoktur. Bu garipliği çözmek için iki kardeş, annesinin köklerini bulmak için Ortadoğu'ya maceralı bir seyahate çıkarlar.

 

Özellikle çarpıcı finaliyle, sürprizli hikayesi ve etkileyici sahneleriyle başta da dediğim gibi bana göre dram türündeki en iyi film Incendies'dir.

Altyazı

Sizi gördüğüme sevindim.

  Lütfen, buyurun.

  İKİZLER

Bayan Nawal Marwan'ın vasiyeti.

  Vasiyetin iki çocuğunun önünde açılması.

  Simon Marwan ve Jeanne Marwan.

  Bayan Nawal Marwan'ın talimatları ve hakları uyarınca   Noter Jean Lebel   vasiyetin yerine getirilmesi için görevlendirilmiştir.

  Bu karar annenize aitti.

  Ben karşı çıktım ama ısrar etti.

  Biliyorsunuz   anneniz sadece burada çalışanlardan biri değildi.

  Rahmetli eşim ve ben sizi ailemizin bir parçası gibi gördük hep.

  Reddedemedim.

  Tüm mal varlığım ikiz çocuklarım Jeanne ve Simon arasında paylaştırılacaktır.

  Tüm nakit param ikiye bölünecek   mal varlıklarım da paylaştırılacaktır.

  Defin: Noter Jean Lebel'a: Beni tabutsuz ve çıplak olarak   yüzü koyun   dünyadan uzak bir şekilde, duasız olarak gömün.

  Sadece bir mezar yeri istiyorum   ismim hiçbir yerde yazmasın.

  Sözlerini tutmayanlar için mezar taşı yazısına gerek yoktur.

  Jeanne ve Simon'a: Çocukluk boğazınıza saplanmış bir bıçaktır.  Kolaylıkla çıkarılabilir.

  Jeanne, Bay Lebel sana bir zarf verecek.

  Bu zarf baban için.

  Onu bul   ve zarfı ona ver.

  Simon, noter sana bir zarf verecek.

  Yeterince dinledim.

  Henüz bitmedi.

  Devam edin.

  Simon, noter sana bir zarf verecek.

  Zarf ağabeyin için.

  Onu bul   bul ve zarfı ona ver.

  Oğluma Zarflar teslim edildiğinde   size bir mektup verilecek.

  Sessizlik bozulacak  söz tutulmuş olacak.

  O zaman mezarıma bir taş dikip   güneşin altında adımı yazabilirsiniz.

  Sıra dışı bir istek olduğunu kabul ediyorum.

  İmzalamam gereken bir şey var mı?

  Hayır şu anda yok.

  Tamam.

  Teşekkürler, Jean.

  - Gidelim.

  - Dur.

  Babamızı biliyorsun.

  Ağabeyimiz olmadığını da.

  Neden böyle bir şey yazmasına izin verdin?

  Tepkini anlıyorum.

  Bu çok şaşırtıcı bir haber.

  Buna inanıyormuş gibi yapma.

  Onu tanıyordun, bu mümkün değil Kimse böyle şeyleri kafasından uydurmaz.

  Özellikle de vasiyetinde.

  Bir de bu var.

  Bakın, annenizin bize bıraktığı şey aslında biraz.

  Bu gece düşünün.

  Haberleşiriz.

  Ben dışarıda beklerim.

  Teşekkürler, Jean.

  Otur Simon.

  Bak, Jean   Sekreterin seninle çalışmayı seviyordu.

  En azından bunda saçmalamamıştı.

  Ama sekreterin annemdi.

  Ama bu söylediklerin tamamen başka bir şey.

  Simon  Sekreterini nasıl istersen öyle göm.

  Ama ben annemi normal şekilde gömeceğim.

  Ve böylece hayatında ilk kez bir şeyi normal olmuş olacak.

  Tartışma bitmiştir.

  Biraz düşünün.

  Simon sakinleştiğinde gelin.

  Çok sıra dışı bir isteği olduğunun farkındayım   Ama annen deli değildi

Jeanne.

  Birden bire büyük bir aile olduk.

  Bir köpeğimiz de var mıymış?

  Büyük ailelerin her zaman köpekleri olur.

  Köpeği de bulmamız gerekecek mi?

  İyice delirmiş.

  Jean'la konuşacağım Ne hakkında?

  Normal bir cenaze yapmak için.

  Önce onunla ilgileneceğiz, sonra da seninle.

  Nereye gidiyorsun?

  Nasıl istiyorsan öyle göm onu.

  Kes şunu.

  Öldüğünde yanında değildin.

  Ya da kaza sırasında.

  Her şey için suçlu hissediyorsun.

  Suçlu hissetmiyorum.

  Az önce neler duyduğunun farkında mısın?

  O gitti, Tanrı aşkına!

  Bitti artık.

  Sonunda huzurlu olabiliriz!

  Çok da huzurlu hissediyorum!

  Ben huzurluyum.

  Farkındayım.

  Şu ana kadar öğrendiğiniz matematik.

  Kesin ve net sorular için   kesin ve net yanıtlar bulmaya yönelikti.

  Şimdi yeni bir maceraya çıkıyorsunuz.

  Çözümsüz sorularla karşılaşacaksınız   ve bunlar sizi aynı derecede çözümsüz başka sorunlara götürecek.

   ve bunlar sizi aynı derecede   çözümsüz başka sorunlara götürecek.

  Kendini savunman mümkün olmayacak   çünkü karşılaştığın sorun, aklın çözemeyeceği karmaşıklıkta olacak.

  Saf matematik ve yalnızlığın   diyarına hoşgeldiniz.

  Asistanımı tanıtayım: Bayan Jeanne Marwan.

  Merhaba.

  Collatz teorisiyle başlayacağız 

Sezgilerin sana ne diyor?

  Sezgilerin hep doğru söyler.

  Bu yüzden sende gerçek matematikçi malzemesi var.

  Ama bunun için yardıma ihtiyacın olacak.

  Orada ailen var mı?

  Tanıdığın kimse?

  Çok saçma Niv.

  Hem babanın hayatta olduğunu   hem de bir ağabeyin olduğunu öğrendin.

  Saçma olan, kaçınılmaz olması  

Bilmek zorundasın   yoksa hep huzursuz olacaksın, aklın hep orada kalacak  Huzur olmadan, saf matematik de olmaz  Bir başlangıç noktasına ihtiyacın var.

  Babam savaş sırasında Dareş'te öldü.

  Denklemin bilinmeyeni bu.

  Hiç bir zaman denklemin bilinmeyeni ile yola çıkılmaz.

  Annem Fuad'da bir köyde doğmuş.

  Der Om.

  Dareş Üniversitesi'nde Fransızca okumuş.

  Öğrenci olduğuna göre umut var demektir.

  Said Haydar.

  Said Haydar'ı ziyaret edeceksin.

  Çok eski bir arkadaşım, Dareş'te öğretmendir.

  Ona güvenebilirsin.

  Anne?

  İyi misin?

  Ne yapıyorsun?

  Anne?

  İyi misin?

  Bayan, havlumun üzerinde oturuyorsunuz.

  Anne?

  Anne?

  Anne?

  Ne oldu?

  Jeanne nerede?

  Anne?

  Migreni var mıdır?

  Hayır.

  Hafıza kaybı?

  Hayır.

  Düştüğü olur mu?

  Hayır.

  Peki kafasının karıştığı?

  Çoğunlukla kafası karışıktır.

  Hayır, değildir aslında.

  Wahab, gel.

  Kız kardeşimi bırak.

  Nereye gidiyorsun, mültecinin oğlu?

  Nicolas, dur!

  Evine dön!

  Wahab!

  Kamplarınızda sizleri bulup keseceğiz.

  Ver şunu!

  - Ben yaparım - Bu benim görevim.

  Aile şerefimizi lekeledin.

  Bu kadarı yeter!

  Artık eve gelin!

  Eve gelin!

  Uzak dur!

  Ne yaptın?

  Bizi küçük düşürdün, soyadımızı lekeledin!

  Neden, Tanrım bizi karanlığa mahkum ettin?

  Tanrım, ne yaptın?

  Bunu neden yaptın?

  Seni ne yapacağım?

  Seni öldürmeli miyim?

  Ben hamileyim büyükanne.

  Tanrım, her yer karanlık.

  Neden?

  Neden bize bunu yaptın?

  Seni öldürmem mi gerekiyor?

  Ben ne yapacağım seninle?

  Ye!

  Çocuğunun güçlü olmasını istiyorsan ye!

  Beni çok dikkatli dinle.

  Şu anda burada kalman için bir sebep yok.

  Doğumdan sonra sana yardım edeceğim.

  Buradan git.

  Kasabada Charbel dayınla kalacaksın.

  Orada okula gideceksin.

  Okumayı, düşünmeyi öğreneceksin.

  Bu sefillikten kaçmayı öğreneceksin.

  Söz ver bana, sana yardım edeyim.

  Okula gideceğine söz ver.

  Söz veriyorum büyükanne.

  Sana söz veriyorum.

  Annene iyi bak.

  Onu tekrar tanıyabilmen için.

  Bir gün seni bulacağım.

  Söz veriyorum hayatım

 Dikkatli ol.

  Endişe etme.

  Gel, gitme zamanı geldi.

  Önümüzde kötü günler var.

  Bir gün seni bulacağım oğlum.

  Dostum Niv Cohen'den   mesajı aldım ama   size yardım edemem.

  Çünkü o zamanlarda   Paris XI'de matematik tarihi dersi veriyordum.

  O sıralarda   Leonhard Euler, kör olmasına rağmen   Königsberg'in Yedi Köprüsü sorusuna   resmi bir çözüm önermeyi başarmıştı.

  Evet.

  Mahkemede "Bu yüzden, Tanrı vardır".   diyerek Diderot'yu   inkar etmişti.

  Niv, Niv, Niv.

  Merhaba Fransızca biliyor musunuz?

  Elbette, nasıl yardımcı olabilirim?

  Bu kadını tanıyabilecek birini arıyorum.

  Yaklaşık 35 yıl önce bu okulda okumuş.

  Dalga geçiyorsunuz herhalde?

  Ben daha doğmamıştım bile 

Yardımcı olamayacağım.

  Dalga geçmiyorum.

  Yardım edebilecek birini tanıyorsunuzdur belki?

  Çok uzaklardan geldim.

  Lütfen.

  Adı Nawal Marwan.

  Çok naziksiniz.

  Hayır, aslında sizden kurtulmak istiyorum.

  Nejat, benim.

  Boşa harcayacak zamanın var mı?

  Tanıdık geliyor.

  Belki de öğrenci gazetesinde çalışmıştır.

  Çok uzun zaman önceydi.

  Gidenlerin çoğu kimliklerini değiştirdiler.

  Ama yine de çarpıcı.

  Annenizin fotoğrafı Kfar Ryat'ta çekilmiş.

  Bakın burada.

  Kfar Ryat'ın işareti.

  Kfar Ryat güneyde bir hapishane.

  Kfar Ryat'ı bilmiyor musunuz?

  Hayır.

  O zaman buralardan olmadığınız kesin.

  Güneyi bilmiyorsunuz.

  Eğer uluslararası toplum   hemen müdahale etmezse   mülteciler   sınır boyunca kamplarda tıkışmış olarak   burada   biz öğrenciler Nasyonalist Parti'ye  ve güneyde mültecilerin sınır dışı edilmesine karşıyız.

  Nasyonalistler Hristiyan haklarını savunuyorlar   onlar da mültecileri açıkça tehdit ediyorlar.

  Mülteciler silahlı   ve   ülkedeki Müslümanların çoğunun desteğini almış durumdalar.

  Ama siz Hristiyansınız.

  Biz barış istiyoruz.

  Konu burada din değil.

  Nawal!

  Radyoda söylediler!

  Üniversiteyi kapatmışlar!

  Nasyonalistler kampüsü kapatmışlar.

  Nawal, geri dön!

  Burda kal!

  Charbel Dayı, kampüsü kapatmışlar!

  Çatışma olacak.

  Yanımda kal.

  Silah sesi geliyor.

  Kızlar, masaya!

  Anne, Üniversiye'ye saldırmışlar.

  Bu yemek yememek için bir sebep değil.

  Güneydeki Hristiyan köylerine saldırmışlar.

  Tanrı yardımcımız olsun!

  Bu yüzden Üniversite'yi kapatmışlar.

  Olayların burada da patlak vermesi an meselesidir.

  Ortalık sakinleşinceye dek dağa çıkarız.

  Ne kadar süreliğine?

  Yarın gidiyoruz.

  Ailenin geri kalanı zaten orda.

  Okul ne olacak?

  Okullar zaten kapanacak.

  Ne kadar süreceğini Tanrı bilir.

  Peki ya gazete?

  Merak etme.

  Biz olmadan da gazete idare edebilir.

  Fikirler ancak onları savunacak birileri olursa hayatta kalırlar.

  Haklısın, Rafka.

  Kesinlikle öyle.

  Orada iki yetimhane var.

  Ben daha sonra yaya olarak geleceğim.

  Şimdi mi gidiyorsun?

  - Büyükanneme söz verdin.

  - Babanı duydun.

  Kamplara saldırırlarsa ülke karışır.

  Okul kalmaz.

  Her gün onu düşünüyorum.

  O benim çocuğum.

  Onu bulmak istiyorum.

  Su için Shadia'ya gidiyorum.

  Acele et Nawal!

  - İsim?

  - Nawal.

  - Nawal ne?

  - Nawal Marwan.

  Nereye gidiyorsun?

  Güneye.

  Neden?

  Kocamın yanına gidiyorum.

  Wahab.

  Burası hep kızlar yetimhanesi miydi?

  Erkekler 3 yıl önce Kfar Khout'a gitti.

  Bizimle gel.

  Dün Kfar Khout'a saldırmışlar.

  Yetimhaneyi arıyorum.

  Nerede olduğunu biliyor musun?

  Orada.

  Çocuklar!

  Çocuklar nerede?

  Orada kalmış birine sor.

  Müslüman köylüler Deressa'daki kampa gittiler.

  Misilleme yapılmasından korkuyorlar.

  Belki çocuklar da onlarladır.

  Şemseddin ve adamları mültecilerin intikamını almak için bütün Hristiyanları öldürdüler.

  Belki çocuklar Deressa'dadır.

  Deressa'ya mı gidiyorsunuz?

  Ben Hristiyan'ım.

  Kızım!

  Kızım!

  GÜNEY

Simon.

  Benim.

  Annemin köyündeyim.

  Keşke sen de burada olsaydın.

  Dinle.

  Sana buraya asla dönmemeni söylemiştim!

  Merhaba.

  Süha?

  Ahmed seni seviyor, Ahmed seni seviyor!

  Şunu söyleme dedim sana!

  Merhaba.

  Yardımcı olabilir miyim?

  Merhaba.

  Fransızca ya da İngilizce bilen var mı?

  Samia nerde?

  Teşekkürler.

  Esme?

  Fransızca biliyor musunuz?

  Evet.

  Merhaba.

  Merhaba.

  Benim adım Samia.

  Ben Jeanne Marwan.

  Yardım ettiğin için çok teşekkürler.

  Marwan?

  Burada pek çok Marwan vardır.

  Gerçekten mi?

  Ben Kanada'dan geldim.

  Süha'yı arıyorum.

  Süha mı?

  İşte o.

  Süha benim büyük Büyükannem.

  Köşedeki bakkal sizin isminizi verdi.

  Babamı arıyorum.

  Adı Wahab.

  Annemin adı da Nawal Marwan.

  Burada doğmuş.

  Onu tanımıyoruz.

  Evet onu tanıyoruz.

  O bir utanç kaynağıydı.

  Marwan ailesini utanca boğdu.

  Savaş çıktı.

  Wahab'ı arıyorum.

  Wahab'ı tanımıyor.

  Size yardımcı olamam.

  Üzgünüm.

  Yorgunum.

  Eğer Nawal Marwan'ın kızıysanız   burada istenmiyorsunuz.

  Evinize gidin.

  Babanı arıyorsun ama   daha annenin kim olduğunu bilmiyorsun.

  Deressa kampındaki katliamdan sonra geldim.

  Her yer duman içindeydi.

  Kan havuzları içinde oğlumu aradım.

  Gördüklerimi ve duyduklarımı hiçbir zaman unutmak istemiyorum.

  Düşmanımıza karşı olduğunu söylüyorsun.

  Ama bu seni, bizim dostumuz yapmaz.

  Şemseddin sana neden güvensin?

  Oğlumun babası bir Deressa mültecisiydi.

  Oğlumu savaş yuttu.

  Kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı.

  Sadece Nasyonalistler için duyduğum nefret kaldı.

  Charbel'in gazetesinde yazdığınız şey bu değildi.

  Amcam sözlerinin ve kitaplarının barışın reklamını yapacağını düşünüyordu.

  O zaman ona inanıyordum.

  Hayat bana öyle olmadığını gösterdi.

  Şimdi istediğiniz şey ne?

  Düşmanıma, hayatın bana öğrettiği şeyi öğretmek Çok iyi.

  Çok iyi.

  Bunu unuttun.

  Fransızca nasıl gidiyor?

  Hala iyiyim Baba.

  Daha" iyiyim demek istiyorsun hayatım.

  Oğlumun birden fazla dili konuşabilmesini istiyorum.

  Ki böylece aracı kullanmadan anlayabilsin  Ben Nawal.

  Nasılsın Nawal?

  Ben Nuşin.

  İyi akşamlar Nuşin.

  Annen nasıl?

  Annem çok iyi.

  Yarın sabah 10'da.

  Anlaştık.

  Harika.

  Günaydın.

  - Perşembe günü bizimle çıkar mısın?

  - Hayır.

  - Peki Cuma?

  - Hayır.

  - Cumartesi?

  - Hayır.

  Çok sabırlıyımdır.

  Ben de öyle.

  Sakın unutma.

  "Her zaman", her zaman ayrı yazılır.

  Lanet olası!

  Dünya Af Örgütü, sürekli Kfar Ryat hapishanesini kınadı.

  Burası Kadınlar Koğuşu.

  Hücreler daha büyüktür.

  Bazı mahkumlar 15 yıl boyunca hücrede kalmışlar.

  Ne zaman inşa edilmiş?

  Katliamlardan sonra.

  Savaşın başlangıcından hemen sonra.

  600 siyasi suçlu buraya gönderilmiş.

  İçeri girebilirsin.

  Ben resim çekeceğim.

  Onu tanıyor musun?

  Burada çekilmiş.

  Tanımıyorum.

  Çok uzun zaman önceymiş, ben  O yıllarda burada çalışan birini tanıyor musun?

  Merhaba.

  Merhaba.

  Fehim Harsa'yı arıyorum.

  Ben okulun hademesiyim.

  Peki daha önceleri?

  Önceleri?

  Bu hademe olmadan önceydi.

  Uzun zamandan beri hademeyim.

  Bu kadını tanıyor musun?

  Kfar Ryat'taydı.

  Ben okulda hademeyim.

  Tek söyleyebileceğim bu.

  Onu tanıyan, bana onunla ilgili   bir şey söyleyebilecek birini bulmam gerek

 O benim annem.

  O şarkı söyleyen kadın.

  72 numara.

  Sağ kanat Hristiyan askerlerinin liderini vurmuştu.

  Ona hayli yüksek bir bedel ödettiler.

  Çok yüksek bir bedel.

  15 yıl.

  "Şarkı Söyleyen Kadın" Hep şarkı söylerdi.

  O olduğundan emin misin?

  13 yıl boyunca onu izledim.

  Hiç hayatının 13 yılını birini izleyerek geçirdin mi?

  Onu kırmak için her şeyi yaptılar.

  O hep dimdik ayaktaydı.

  Hep gözlerinin içine baktı.

  Onun gibisini görmedim.

  Asla yılmadı.

  Öfkeden kudurdular.

  Sonunda Abu Tarık'ı yolladılar.

  O kim?

  Abu Tarık.

  Bazen bilmemek daha iyidir.

  Bununla yaşıyorum nasıl olsa.

  Devam edin.

  Abu Tarık.

  Abu Tarık bir işkence uzmanıydı.

  Onun defalarca ırzına geçti.

  Onu kırmak için   şarkı söylemeyi kessin diye

 Sonunda   hamile kaldı.

  Böyle oldu.

  Asla unutmayacağım.

  Abu Tarık'tan hamile kalan 72 numara.

  Hapiste doğurana kadar   beklediler ve   sonra onu bıraktılar.

  Peki bebek?

  Bebeği gördün mü?

  Arada sırada gelen bir doktor vardı.

  Sanırım sonra kafayı yedi.

  Bazıları da Tel Aviv'de bir restoran açtığını söylüyor.

  Bence saçmalıyorlar.

  Ya delirmiştir ya da ölmüştür.

  Ama hemşire.

  Onu tanıyorum.

  Dareş'te yaşıyor.

  Dareş'te.

  Dinle Simon.

  Umurumda değil.

  Sus!

  Annem hapisteymiş.

  Simon, annem  Tecavüze uğramış.

  Ağabeyimizi hapiste doğurmuş.

  Sana ihtiyacım var.

  ŞARKI SÖYLEYEN KADIN

Noter Amyott'un sözleşmeleri  1868'den 1892'ye.

  Oğlu Edouard, 1925'e kadar devralmış.

  Hepsi elle yazılmış.

  Büyükbabam Charles.

  Babam Henri.

  Ve ben.

  Burda bitiyor çünkü ben son Lebel'ım.

  Sana paralel hayatlar süren bir adamın   vasiyetini göstereceğim.

  Üç karısı varmış, biri burada, diğer ikisi de iş için gittiği Miami ve Honduras'ta.

  Dolayısıyla   mirasta 3 değil 8 çocuğun adı geçiyordu.

  İnanın bana eğlenceli bir vakaydı.

  Bak.

  Ölüm, asla hikayenin sonu olmaz.

  Hep bir iz bulunur.

  Ağabeyinizin izini bulmak için, annenizin geçmişinin izini sürmeniz gerek.

  Jean, ben sadece kız kardeşimi bulmak istiyorum.

  Hepsi bu.

  Konuyla ilgileniyorum.

  Halletmem gereken bir kaç küçük iş var.

  Toplan.

  Az sonra yola.

  Pasaportum!

  Biz mi?

  Yeterince yardımcı olmadın mı?

  Kesinlikle.

  Bu noktada bırakamam artık.

  Büyü artık Simon.

  Bana ihtiyacın olduğunu biliyorum.

  Onu bulacağız ve döneceğiz.

  Söz.

  Bir Noter için Bay Marwan, söz vermek kutsaldır.

  Şimdi şarkı söyle.

  İşte oluyor, geliyor.

  Bebek geliyor.

  Başını görebiliyorum.

  İt.

  Devam et.

  İlki çıktı.

  Şimdi biraz dinlen.

  Seninle gurur duyuyorum.

  İkincisi için hazırlan.

  Dur.

  Ver.

  Ne yapıyorsun?

  Her zamanki gibi nehre atıyoruz.

  - Bu çok tehlikeli.

  - Hayır değil.

  Görevini yaptın.

  Onları nehre attın.

  Ben onlara bakarım.

  Şarkı Söyleyen Kadın'ın bebekleri bunlar.

  Biz diğer ülkeler için bir savaş sahasıyız.

  Düşünsenize Nuh zamanında Noterlik olsaydı   şimdi sadece mülk işlerine bakıyor olurduk.

  Burası senin toprağın, burası da senin toprağın.

  Burası senin toprağın.

  Burası senin toprağın.

  Hakkaniyetli bir paylaşım.

  Oldu bitti.

  Herkes de mutlu olurdu.

  Noterlik sadece 1000 yıldır var.

  Sorun da bu zaten.

  İlk günden beri bunu yapan birinin olması gerekiyormuş.

  Yardımınız için tekrar teşekkürler.

  Benim için zevkti, sevgili meslektaşım.

  E- posta ile istediğin bilgi hazır.

  Simon, bavulum tam arkanda.

  Onu Bay Lebel'a verebilir misin?

  Çok naziksiniz ama jet-lag yüzünden  sonra bakarız.

  Özet şu: Baba için epey zor, bir ölüm belgesi mevcut değil.

  - Ağabey için.

  - Pardon, ne yapıyoruz?

  Yardım istedim Simon.

  Bay Maddad da kabul etti, işleri hızlandırmak için   size söyledim, Jeanne'ı bulmak için buradayız.

  Kardeşiniz, bulunması en kolay olan aile ferdi 

Gelmene çok sevindim.

  Ben de.

  Hapiste annemin doğumunu gerçekleştiren hemşireyi buldum.

  Bugün gidip onu göreceğiz.

  Jeanne, bu kadarı yeter.

  Sus ve benimle gel.

  Ağabeyimizi bulmak senin görevin.

  Annem ya da kendin için değilse bile, benim için yap bunu.

  Hastanede.

  Gelmene çok sevindim.

  Ben de hayatım, ben de.

  Uyuyorsa sonra gelirsiniz.

  Bayan Maika?

  Merhaba bayan.

  Bizi kabul ettiğiniz için teşekkürler.

  Geçmişte tanıdığınız biriyle ilgili.

  Nawal Marwan'ı tanıyor musunuz?

  Kfar Ryat'ta hemşire miydiniz?

  Annenizi tanıdığını söylüyor.

  Annemizin doğum yapmasına yardım etmişsiniz.

  Bayan, hapishanede doğurduğu çocuğu arıyoruz.

  Bize yardım edebilir misiniz?

  Kfar Ryat hapishanesinde çalışıyormuş.

  Doğumda yardımcı olmuş.

  Bebeklere bakmış.

  Salıverildiğinde de onları Şarkı Söyleyen Kadın'a teslim etmiş.

  Sarwan!

  Janaan!

  Nawal Marwan'ın ikizleri olmuş.

  Şarkı Söyleyen Kadın'ı gerçekten tanıyor muydunuz?

  Bunun benim için anlamını bilemezsiniz.

  Nawal Marwan 18 yıl benim için çalıştı.

  Sekreterim olarak.

  Karım ve ben, hem onu, hem de çocuklarını çok sevdik.

  Ama fark ediyorum ki, onu çok da tanımamışım.

  - Hazır mısın?

  - Hazırım.

  İstediğim üzerine, Bay Maddad bir araştırma yaptı.

  Ağabeyini ve babanı bulmak için.

  Babanız Abu Tarık'ın ölüm belgesi yok.

  Bu ülkede ortadan kaybolan insan çoktur.

  Yurtdışına gitmiş olabilir, onun gibilerin çoğu böyle yapar.

  Ya ölmüştür ya da gitmiştir.

  Bekleyip göreceğiz.

  Belki de en iyisi budur.

  Ağabeyinize gelince.

  Müşteriniz Bayan Nawal Marwan  

Der Om köyünden.

  Çocuğu, Elham adında bir ebeye teslim etmiş.

  O da çocuğu Mayıs 1970'te Kfar Khout   yetimhanesine bırakmış.

  O döneme ait kayıtlara ulaşmak çok zor.

  Belgelerin çoğu savaşta yok olmuş.

  Ama bir şekilde bazı belgelere ulaştım.

  Rahibeler onları toplayıp  Ulusal Arşive bağışlamışlar.

  Mayıs 1970'te   Der Om'un ebesi Elham   yetimhaneye erkek bir çocuk bırakmış.

  O ay yetimhaneye gelen tek erkek çocuk o.

  Ona Nihad adını vermişler.

  Tarihler tutuyor.

  O olmalı.

  O sizin ağabeyiniz Nihad.

  Kfar Khout yetimhanesi.

  Mayıs Nihad'ı.

  Kayıtlarda adı böyle geçiyor.

  Mayıs Nihad'ı.

  Yetimhaneye geliş ayı, geçici olarak soyadı olarak kullanılmış.

  O sıralarda evlat edinme pek olmuyormuş, savaş yeni başlamışmış.

  1974'te yetimhane yıkılmış.

  Kfar Khout'u kimin yıktığını ve   çocuklara ne olduğunu öğrenmemiz gerek.

  O bölgede olan biteni düşünürsek, çok fazla umut olmadığını söyleyebilirim.

  Büyük ihtimalle o da ölmüştür.

  Öldü demedim.

  İzini kaybettik dedim.

  İkisi de ölmüş.

  Mektupları açalım, bu defter de kapansın.

  Buna izin veremem.

  Bu tip konular kutsaldır.

  Bu tecavüz gibi olur.

  Nasılsa tecavüz bir aile geleneği.

  Özür dilerim.

  Tek bir yol kaldı ama   bu biraz radikal bir yol.

  Yetimhaneyi yerle bir eden diktatör hala hayatta  Nihad ve diğer çocuklara ne olduğunu o bilebilir.

  Çok uzun yıllar geçmiş.

  Şunu baştan söylemem gerek   o yıllarda pek çok acımasız   misillemeler yapılmış taraflarca.

  Çözülemeyen bir denklem gibi.

  Bu diktatörlerin hafızaları iyi olur   hatırlayacaktır göreceksiniz.

  Wallat Şemseddin.

  Adı bu.

  Onu nerde bulacağız?

  Siz bulmayacaksınız, o sizi bulacak.

  Bir şey deneyebiliriz.

  Çay sever misiniz Bay Marwan?

  Sıra sende.

  Deressa mülteci kampına gideceksiniz.

  Orda kim sizi davet ederse    onunla çay içeceksiniz.

  Onlara Şarkı Söyleyen Kadın'ın oğlu olduğunuzu söyleyeceksiniz.

  Mayıs Nihad'ını aradığınızı söyleyeceksiniz.

  Yalnız gidemezsin.

  Sana eşlik edecek birini bulacağım.

  Deressa'ya hoşgeldiniz.

  Nereye gittiğimizi biliyor musun?

  Hiç fikrim yok.

  Nasılsın?

  Şuna bak, koca adam olmuşsun.

  Mühendislik okudum.

  İş bulamıyorum, o yüzden taksi şoförlüğü yapıyorum.

  Seni buraya hangi rüzgar attı?

  Yabancı misafirlerimiz var, buraya gelmek istediler.

  Hoş geldiniz.

  Buyurun.

  Hayır teşekkürler, zamanımız kısıtlı.

  Gelin lütfen.

  Bizi çaya davet ediyor.

  Peki.

  Deressa'ya neden geldiğinizi sordu.

  Birini bulmak için.

  Mayıs Nihad'ı.

  Mayıs Nihad'ını tanımıyor.

  Senin ismini soruyor.

  Annem güneyde Der Om kasabasından 

 Annem Şarkı Söyleyen Kadın.

  Tamamdır.

  Ne bekliyoruz?

  Sarwan Marwan?

  Evet.

  Sana yardım etmeye geldik.

  Bir saat içinde geri dönersin.

  - Kız kardeşime söyleyebilir miyim?

  - Hayır sadece bir saat Söz.

  Bir gömlek giyeyim, bir saniye.

  Telefon ediyor.

  Tamam.

  Şimdiden mi?

  Merak etme, onlarla gidebilirsin.

  Güneyde, bir kıvılcım her şeyi başlatabilir.

  Tamam.

  Bize yardım ettin.

  Şimdi yardım etme sırası bizde.

  Ülkeyi terk edeceksin.

  Daha kolay olacak

Sana bir ev ve iş bulacağız.

  Daha iyi bir hayatın olsun istiyoruz.

  Amerika'da pek çok bağlantımız var.

  Çocuklarınla git.

  Hayatta olduklarını biliyorum.

  Onları da al.

  Çocukların sana yardım edecek, göreceksin.

  Bunu benden istemeyin.

  Senin çocukların, bizim çocuklarımızdır.

  Senin ailen bizim ailemizdir.

  Bana güven.

  Sana yardım edeceğim.

  Senin ve çocuklarının hep arkasında olacağım.

  Merhaba, Sarwan.

  Önlemler için kusura bakma ama senin de güvenliğin için bunlar.

  Benim adım Wallat Şemseddin.

  Sana nasıl   yardım edebiliriz, Sarwan Marwan?

  Annemi tanıyor muydunuz?

  Benim için çalışıyordu diyelim.

  Sana nasıl yardım edebilirim?

  Mayıs Nihad'ı diye bir adamı arıyorum.

  Mayıs Nihad'ını neden arıyorsun?

  O benim ağabeyim.

  Annem onu bulmamı istedi.

  Mayıs Nihad'ının Nawal Marwan'ın oğlu olduğunu nerden çıkardın?

  Ağabeyim Kfar Khout yetimhanesine bırakılmış.

  Doğum kayıtlarını bulduk.

  Tarihler tutuyor.

  Mayıs Nihad'ı benim ağabeyim.

  Mülteci kardeşlerimizin intikamını almak için   arkadaşlarımla Kfar Khout'un Hristiyanlarına saldırdık.

  Kfar Khout'ta bir yetimhane vardı.

  Çocuklara zarar vermedik   ve onları yanımıza aldık.

  Nihad da onlardan biriydi.

  Onları eğittik, bizimle savaşmayı öğrettik.

  Nihad çok yetenekliydi.

  O özeldi.

  Kısa sürede dehşetli bir nişancı oldu.

  Ama   hep annesini bulmak istiyordu.

  Aylarca aradı.

  Ne gördü ya da duydu bilmiyorum   ama savaşla   kafasını fena halde bozdu.

  Beni görmeye geldi.

  Şehit olmak istediğini söyledi.

  Böylece annesi resmini ülkenin her yerindeki duvarlarda görecekti.

  Onu reddettim.

  Dareş'e döndü.

  Bölgenin en tehlikeli nişancısı oldu.

  Tam bir makineye dönüştü.

  Herkesi öldürebilirdi.

  O sıralarda düşman işgali vardı.

  Bir sabah   Nihad'ı yakaladılar.

  Yedi askeri öldürmüştü.

  Onu öldürmediler.

  Eğittiler  ve Kfar Ryat hapishanesine yolladılar.

  Hapishanede miydi?

  Evet.

  Bir işkence uzmanı olarak.

  Babamla beraber mi?

  Hayır.

  Baban Abu Tarık ile çalışmadı.

  İyi misin?

  Bir artı bir   İki eder.

  Ne?

  Bir artı bir iki eder.

  Bir edemez.

  Ateşin var.

  Jeanne?

  Bir artı bir bir edebilir mi?

  Sandalye var   istersen otur.

  Size yardım edebilir miyiz bayan?

  Özür dilerim.

  İşkenceci olunca    ağabeyin isim değiştirdi.

  Adı    Abu Tarık oldu.

  Mayıs Nihad'ı ile Abu Tarık aynı kişi.

  Kanada'da yeni bir kimlikle yaşadığını biliyoruz.

  Nihad Harmanni.

  Bay Harmanni?

  Evet?

  Bu size.

  Babaya mektup.

  Yazarken titriyorum.

  Seni tanıdım.

  Sen beni tanımadın.

  İnanılmaz bir şey bu, bir mucize.

  Ben senin 72 numaranım.

  Bu mektubu çocuklarım sana verecek.

  Onları tanımayacaksın çünkü    çok güzeller.

  Ama onlar senin kim olduğunu biliyorlar  Onlar aracılığıyla, sana hala hayatta olduğunu söylemek istiyorum.

  Çok yakında sessizliğe bürüneceksin    biliyorum.

  Çünkü gerçek önünde herkes sessiz kalır.

  İmza: Fahişe 72 Oğluma sesleniyorum    işkenceciye değil.

  Ne olursa olsun, seni her zaman seveceğim.

  Doğduğun zaman sana    bu sözü vermiştim oğlum.

  Ne olursa olsun, seni hep seveceğim.

  Hayatım boyunca seni aradım.

  Ve sonunda seni buldum.

  Beni tanımadın.

  Sağ topuğunda bir dövmen var.

  Onu gördüm.

  Seni tanıdım.

  Çok güzelsin.

  Seni şefkatimle kucaklıyorum aşkım.

  Tesellim şudur ki    hiçbir şey birlikte olmak kadar önemli değil.

  Sen bir sevgi çocuğuydun    dolayısıyla kardeşlerin de sevgi çocuğu sayılırlar.

  Birlikte olmak kadar önemli bir şey yok.

  Annen    Nawal Marwan.

  Mahkum 72 Mektuplar teslim edildiğinde   size bir mektup verilecek.

  Sessizlik sona erecek, söz tutulmuş olacak.

  Ve o zaman mezarıma bir taş dikip   üzerine ismimi yazabileceksiniz.

  Aşklarım    hikayeniz nerde mi başlıyor?

  Doğumunuzda mı?

  Öyle ise, bu hikaye bir korku hikayesi olarak başladı.

  Babanızın doğumunda mı?

  Öyle ise, bu hikaye büyük bir aşk hikayesi olarak başladı.

  Ama ben diyorum ki, hikayeniz bir sözle başladı    nefret zincirini kırma sözüyle.

  İkinizin sayesinde, bugün bu sözü tutuyorum.

  Zincir kırıldı.

  Sonunda beşiğinizde sallarken    bir ninni söyleyip sizi sakinleştirebileceğim.

  Birlikte olmak kadar önemli bir şey yok.

  Sizi seviyorum.

  Anneniz  Nawal.

  Büyükannelerimize.

 ||

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar