Print Friendly and PDF

YIKILDIM


"Kapıyı açmasaydı"

Dün gece sevgilimi yabancının elinde görünce

kıskançlığımdan elden ayaktan düştüm, yerlere yıkıldım!

Ne oyunlar yaptım ama fayda vermedi gitti;

afsunumuz ona efsane geldi! [431]

Şimdi ne çarem var?

Sabır sandalım ayrılık yelkenini açtı da

gam denizinde bir girdaba düştü, gitti.

Ucu, kıyısı olmayan ayrılık denizinde

iştiyakının dalgalarıyla ömür gemisinin

batmasına çok bir zaman kalmadı.

Ah bir elime geçse ayrılığı öldürürdüm.

Ayrılık günü de kararsın,

ayrılığın evi barkı da yıkılsın, mahvolsun! [302]

Sun sâki!

Harabatta oturan gizlenmiş sarhoş kızı!

Sun şarabı; rüsvay olmak, şarapla, kadehle yıkılmak isterim. [Sakiname]

Zaten hayatımı heder ettim gitti.

Gayri anladım:

Hiç olmazsa kalan ömrümü meyhane bucağında geçireyim.

Orada harap olup yıkılmak daha iyi! [469]

**



Sana ayrılık destanını iyiden iyiyi anlatırım,

 ama kalemin dili ayrılığı anlatamaz ki.

Yazıklar olsun, ömrüm vuslat ümidiyle sona erdi de

 ayrılık zamanı hâlâ sona ermedi.

Başım eşiğindedir diye övünür,

başımı feleklere yüceltirdim,

bu günse ayrılık eşiğine koydum!

Vuslat havasında nasıl kol kanat açayım?

Gönül kuşum ayrılık yuvasında tüylerini döktü!

Şimdi ne çarem var?

Sabır sandalım ayrılık yelkenini açtı da

gam denizinde bir girdaba düştü, gitti.

Ucu, kıyısı olmayan ayrılık denizinde iştiyakının dalgalarıyla

ömür gemisinin batmasına çok bir zaman kalmadı.

Ah bir elime geçse ayrılığı öldürürdüm.

Ayrılık günü de kararsın, ayrılığın evi barkı da yıkılsın, mahvolsun!

Hayal alayına yoldaşım, sabırla hemdem.. ayrılık ateşine düşmüşüm, firkatle eşim!

Nasıl olur da canla başla vuslat davasına girişebilirim ki bedenim kazaya sataşmış, gönlüm ayrılığa düşmüş!

İştiyak ateşiyle sevgiliden ırak, gönlüm kebab oldu.

Ayrılık sofrasında daima ciğer kanı yeyip durmaktayım.

Felek, başımı aşk çemberine esir olmuş görünce

sabrımın boynunu da ayrılık ipiyle bağladı.

Hâfız, eğer bu yol iştiyak ayağıyle gide gide bitseydi

kimse ihtiyarını ayrılık eline vermezdi! [302]

Zebân-ı hâme nedâred ser-i beyân-ı firak

Ve gerne şerh dehem bâ tu dâstân-ı firak

غزل  297‏

 

زبان خامه ندارد سر بيان فراق

وگرنه شرح دهم با تو داستان فراق

دريغ مدت عمرم که بر اميد وصال

به سر رسيد و نيامد به سر زمان فراق

 

سری که بر سر گردون به فخر می‌سودم

به راستان که نهادم بر آستان فراق

 

چگونه باز کنم بال در هوای وصال

که ريخت مرغ دلم پر در آشيان فراق

 

کنون چه چاره که در بحر غم به گردابی

فتاد زورق صبرم ز بادبان فراق

 

بسی نماند که کشتی عمر غرقه شود

ز موج شوق تو در بحر بی‌کران فراق

اگر به دست من افتد فراق را بکشم

که روز هجر سيه باد و خان و مان فراق

 

رفيق خيل خياليم و همنشين شکيب

قرين آتش هجران و هم قران فراق

 

چگونه دعوی وصلت کنم به جان که شده‌ست

تنم وکيل قضا و دلم ضمان فراق

 

ز سوز شوق دلم شد کباب دور از يار

مدام خون جگر می‌خورم ز خوان فراق

فلک چو ديد سرم را اسير چنبر عشق

ببست گردن صبرم به ريسمان فراق

 

به پای شوق گر اين ره به سر شدی حافظ

به دست هجر ندادی کسی عنان فراق

Kaynak: HÂFIZ DİVÂNI ŞİRÂZÎ Çeviren: ABDÜLBÂKIY GÖLPINARLI, MEB, 1992, İstanbul

Not: Numaralar beyitlerin bulunduğu gazeli işaret eder.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar