GENERAL PATTON’UN YAHUDİ ERE TOKAT ATMASI
Yönetmen:
Franklin J. Schaffner
Ülke:
ABD
Tür:
Biyografi | Dram | Tarihi
Vizyon
Tarihi: 01 Şubat 1972 (Türkiye)
Süre:
172 dakika
Dil:
İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça, Arapça, İtalyanca
Senaryo:
Francis Ford Coppola | Edmund H. North | Ladislas Farago
Müzik:
Jerry Goldsmith
Görüntü
Yönetmeni: Fred J. Koenekamp
Yapımcılar:
Frank Caffey | Frank McCarthy |
Oyuncular:
George C. Scott, Karl Malden, Michael Bates
Firma:
Twentieth Century Fox Film Corporation
Ödüller:
7 Oscar, 18 ödül ve 7 adaylık
Çekim
Yeri: Almería, Andalucía, Spain
Özet
Film
1943 yılında 2.Dünya Savaşı'nın Kuzey Afrika cephesi ile başlar.Savaş tarihinin
en eksantrik komutanlarından biri olan Tankçı General George S. Patton
Jr.(George C. Scott) 'ın karşısında Çöl Tikisi lakaplı ünlü Alman Mareşali
Rommel (Karl Michael Vogler) vardır. Askeri dehasının yanı sıra savaş tarihini
de çok iyi bilen Patton, Rommel'in yazdığı kitapları da okumuştur ve onun
taktiklerini kullanarak 'Çöl Tilkisi'ni Kuzey Afrika'dan sürer. Bu başarısı
üzerine korgeneralliğe terfi ettirilerek Sicilya 'ya gönderilir. Burada
Müttefiklerin diğer bir ünlü komutanı İngiliz mareşali Montgomery (Michael
Bates) ile bir rekabete girer. Kimi zaman üstlerinin emirlerine itaatsizlik
eden, bencil, boşboğaz ve küfürbaz bir asker olan Patton'un bu huyları onun
askeri dehasının önüne geçer. Disiplin takıntısı yüzünden bir hastane teftişi
sırasında korkaklıkla suçladığı hasta bir eri tokatlaması ve ona herkesin
içinde hakaretler yağdırması kariyerini tehlikeye sokar.
GENERAL PATTON’UN
YAHUDİ ERE TOKAT ATMASI
Patton 2. Cihan Harbinde Amerikan
Ordusunun Tank Birliklerinin komutanı idi. Fevkalâde cesur, milliyetçi ve
vatansever bir askerdir. General Patton Afrika Cephesinde Almanlara
karşı Müttefik Orduları (Amerika. İngiltere, Fransa ve Sovyet Rusya) hesabına
ilk ciddi zaferi kazanan komutandır. Patton bu savaşta Almanların meşhur ve
kıymetli komutanı Mareşal Rommel'i mağlup etmiş ve böylece de askerî dehasını
ispat etmiştir. İşte bu kıymetli komutan, savaşın sonlarına doğru Müttefik
Orduları Başkomutanı General Eisenhower tarafından Doğu Avrupa Cephesine tayin
edilir. Aynı zamanda şuurlu bir antikomünist olan Patton, o gün için
müttefikleri pozisyonunda olan Rusya’nın Avrupa’nın büyük bir bölümünü işgal
ederek oraları komünistleştirme emelinde olduğunu anlamakta gecikmez ve bu
nedenle artık bertaraf edilmiş olan Alman tehlikesinden sonra muhtemel bir Rus
tehlikesini de peşinen önlemek ister. General, Amerikan, İngiliz ve Fransız
Birliklerinin Doğuya doğru ilerleyerek, Rusya’nın Avrupa ülkelerini işgal
etmesini engellemek istemektedir. Patton Amerika Rusya ittifakının zaten zoraki
olduğunu düşünmekte ve savaş sonrasında bunun bozulacağını sezmektedir.
Zahirde haklıdır da. Ama gelgelelim daha üst seviyedeki görüşler değişik,
hesaplar bambaşkadır. Hikâyeye Cevat Rıfkı Atilhan merhumun kaleminden devam
edelim:
“George
Patton, Sovyet kuvvetlerinin müttefikleriyle yaptığı bütün antlaşmaları hiçe
sayarak Avrupa’yı kurtarmak maskesi altında Tekmil Avrupa’yı işgal etmekte olduklarını
zamanının başkumandanı Ayzenhaur’a bir raporla bildirmişti. Aynı zamanda bir
teklifle, “çıbanın küçük iken kesili patılmasının” doğru olacağı ve
kuvvetle ilerleyen Amerikan Birliklerinin tekmil Avrupa’yı işgal ederek bu
şekilde bir Sovyet istilâsın önlemenin daha doğru ve isabetli olacağını
söylemişti. Sovyetlerin buna kızarak bir harp hali takınmaları ihtimali
karşısında zaten gayr-ı samimi olan bu ittifakın er geç Amerika aleyhine
bozulacağını, onun için iyisi mi hareket halindeki birliklerin bir an evvel
Moskova’ya girmelerini teklif etmişti. Eğer bu teklif kabul edilmiş olsa idi
beşeriyet bugünkü batağa gömülmeyecek, çok şey kazanacaktı. Bu teklif nasıl
karşılandı bilir misiniz? Avrupa’da Amerikan ordularının en fedakâr ve en
başarılı olan generali Patton, sanki vatana hiyanet teklif etmiş gibi bütün
muvaffakiyetli ve şerefli hizmetleri hiçe sayılarak henüz harp devam ederken
Berlin'den yüz mil cephe gerisine çektirilmiş ve vazifesinden azledilmişti.”
(CEVAT RIFAT ATİLHAN. Medeniyetin Batışı. Sh: 140-141. Aykurt Neşriyatı 1963 İstanbul)
Şimdi
General Patton filminden bazı sahneleri hatırlatarak mevzuu biraz daha açalım.
Filmde
Patton, saldırganlık ruhu taşıyan bir MEGALO MANYAK olarak takdim edilmekte
ve yaptığı vatanseverce teklif yeteri kadar ve açık olarak anlatılmamaktadır.
Yine bilhassa Türk seyircilerin herhalde hayretle izledikleri fakat mahiyetini
çözmekte güçlükle karşılaştıkları bir başka sahne daha var:
Patton
hastanedeki yaralı askerlerini ziyaret etmekte ve gördüğü manzaralar
karşısında, askerlerini çok sevdiği için üzülmekte ve hatta gözyaşlarını
tutamamaktadır. Burasını bilhassa biz gayet iyi anlıyor ve Patton'a sempati
duyuyoruz. Çünkü onun bu hali milliyetperverce ve insanca bir tavırdır. Aynı
zamanda gerçek bir komutanın önemli vasıflarından biridir.
Şimdi
hastanede geçen ikinci olaya ve sonrasına bir bakalım:
Yaralılar
arasında bulunan ve hastanede bir yatak işgal etmekte olan bir erin cepheden
kaçmak için kendi kendini yaralamış olduğunu öğrenen Patton, bu ere hakaret
eder ve bir tokat vurur. Bu er Amerikan
ordusunda bulunan bir Yahudi gencidir. Patton'un bu hareketi gayet
normal ve savaş halinde olan bir birliğin komutanının yapabileceği en doğru hareketlerin
içinde, en yumuşak olanıdır. Ve bir komutanın en azından böyle bir durum
karşısında bu tarz bir tepki göstermesi savaşın kuralları ve psikolojisi
yönünden zarurîdir. Ama Patton'un o güne kadar öğrenemediği bir şey vardır.
Tokat attığı er Yahudidir ve her ne sebeble olursa olsun —Yahudi hukukuna göre— bir Yahudiyi küçük düşürmek veya ona
vurmak suçtur ve cezayı müstelzimdir. Ve Amerika'nın Devlet Başkanı o gün
için Yahudi’dir, Başkomutanı da Yahudidir. Bu tokadın cezası Patton'a şöyle
ödetilir:
Patton'un
komuta ettiği birlikler bir araya toplanacak ve Patton kendi askerlerinin
huzurunda o “er” den özür dileyecektir. Karar yukarısından gelmiştir. Ve Patton
kendi maiyeti önünde trajik bir nutuk çekerek cepheden kaçmak için kendini
yaralayan Yahudi askerden özür diler.
Patton
bu makûl ve vatanseverce teklifinin niçin şiddetle reddedildiğini ve cephe
gerisine çekilerek inisiyatiflerinin elinden alındığı ilk anda idrak etmekte
güçlük çekmiştir. Ordusunun ve milletinin gönlünde taht kuran bu mümtaz asker
ve komutan, Ayzenhaur ve sürekasınca tehlikeli görülmüş ve kendisine —kaza süsü verilerek — bir suikastta
bulunulmuştur. Film de görüldüğü gibi bir askerî aracın hızla üzerine gelip
onu ezmek istediği bu ilk suîkast teşebbüsünden kıl payı kurtulan Patton, bir
müddet sonra (hatıratını basmak istediği sıralarda) ölmüştür. (Patton
muhtemelen tedavisi sırasında meçhul bir cinayete kurban gitmiştir) Patton’dan
sonra kızı ve karısı da öldürülmüşlerdir. Bu generalin ve ailesinin başına
gelenler Yahudiliğin ne kadar kindar ve acımasız olduğunu göstermesi
bakımından da ibret vericidir.
Yahudilik,
kendisinin düşmanı olarak gördüğü Haman'ı öldürttükten sonra onun on oğlunu da
idam ettirmişti. Patton'un karısını ve kızını da öldürdü. (Cezaların şahsiliği” prensibi Yahudi hukukunda yoktur).
FİLMDEN
BAZI PASAJLAR
Tankçı General George S. Patton Amerika’n siyasetini şu şekilde deşifre
ediyor.
“Şunu unutmayın ki, hiç kimse ülkesi uğruna
ölerek savaşı kazanmamıştır... Savaşı
ancak başka aptalların ölmesini sağlayarak, kazanabilirsiniz. Beyler... AMERİKA'NIN SAVAŞMAK İSTEMEMESİ VE SAVAŞTAN
UZAK DURACAĞI ŞEKLİNDEKİ SÖZLER TAMAMIYLA YALANDIR. Amerikalılar geleneksel olarak savaşı
sever. Bütün gerçek Amerikalılar,
çarpışmaya katılmayı sever. Siz
çocukken en iyi bilye atıcısını ve en iyi koşanı tutardınız. En iyi top
atıcısını, en güçlü boksörü.
Amerika kazananı sever
kaybetmeye tahammül edemeyiz.
Amerika hep kazanmaya
oynar.
Kaybettikten sonra gülen bir adamı, ben ne
yapayım? Bu yüzden, Amerikalılar hiç kaybetmedi ve hiç
savaş kaybetmeyeceğiz çünkü kaybetme düşüncesi, Amerikalılar için bir
utançtır.
Şimdi ordu bir takımdır. Takım gibi yer, içer ve yaşar. Bireysellik diye bir şey yoktur. Saturday Evening Post'ta
bireyselliği yazan, o züppe salakların gerçek savaş hakkında, hiçbir fikirleri
yok.
Bizde, en iyi yemek ve malzeme en iyi moral
ve dünyanın en iyi askeri var. Biliyor
musunuz aslında karşımıza çıkacak o zavallılara çok acıyorum. Tanrı şahidimdir. Pislikleri vurmakla kalmayacağız canlı
canlı ciğerlerini sökeceğiz ve onları, tanklarda gres yağı olarak kullanacağız. Bu zavallı zevk düşkünlerini, utanç içinde
öldüreceğiz. Evet, bazılarınızın merak
ettiğini biliyorum ateş altında kaçacak mısınız? Bunu hiç düşünmeyin. Sizi temin ederim üstünüze düşeni
yapacaksınız.
Naziler bizim düşmanımız. Onlara saldırın! Kanlarını ortaya saçın! Karınlarından
vurun!
Çatışmaya girince en iyi arkadaşınızın
yüzündeki ifadeyi görünce gerekeni yapacaksınız. Ve şunu hep hatırlayın. Bana sakın, "yerimizi
koruyoruz" şeklinde mesaj yollamayın. Hiçbir şeyi korumuyoruz. Bırakın onlar
yapsın. Biz sürekli ilerleyecek ve
düşman dışında hiçbir şeyi elde tutmaya çalışmayacağız. Biz onları burunlarından yakalayacağız ve
kıçlarını tekmeleyeceğiz. Onları, aman
vermeden tekmeleyeceğiz ve sonunda, kaçışan kaz sürüsünden farkları
kalmayacak! Şimdi evinize döndüğünüzde söyleyebileceğiniz
tek şey olacak. Bunun için
şükredeceksiniz.
Bundan otuz yıl sonra şöminenin önünde
otururken torununuz yanınıza gelip size şunu soracak: "II.Dünya Savaşı'nda ne yaptın,
dede?" Şunu söylemeyeceksin: "Evet Louisiana'da gübre
kürekledim." Pekâlâ, aşağılık
herifler duygularım belli. Sizlere her
zaman her yerde, liderlik etmekten gurur duyacağım her zaman. Hepsi bu.”
**********
General George S. Patton’un şiiri:
"Çağlar arasında
yol alırken...
Savaşın yıkımına ve
tozuna rastlarsın.
Acaba yıldızlar kadar
sonsuz kez savaşıp...
Şu andaki görünüşüm seni yanıltmasın.
Aslında çok daha
yaşlıyım.
Girdiğim tüm
savaşlarda,
Başka isimlerle ya da
başka üniformalarla da olsa hep bendim. "
*****
General
George S. Patton, Yahudi ere tokat attıktan sonra değişen hayatını şu şekilde
açıklıyor:
“Ben, dün gece yine Sezar'ın konuşmalarını
okuyordum. Savaşta, Sezar adamlarından
ayrılmak için kırmızı pelerin giyermiş.
Bu gerçek beni etkiledi; çünkü
Hayatımda ilk kez biri bana "Adi" diyor. En azından bu resmi değil, kişisel bir
mektup. Adam korkaktı. Yargılanıp idam
edilmeliydi. Savaşta yaralanan
kahramanların önünde bir korkağı kamçıladım.
Onlara onur kazandırdım. Savaşta önemli olan bu. İki hafta önce, Palermo'yu alınca,
Stonewall Jackson'dan sonra en büyük kahramandım. - Ve şimdi karikatürünü
çiziyorlar.
Aşağılık herifler!
Beni, bir piyadeyi demir çizmeyle
tekmelerken çizmişler. Bunu gördünüz
mü?
Çizmemde gamalı haç var. Benim ayağımda, gamalı haçı olan demir
çizme var!
Emir gelmiş "Tokatladığınız
askerden özür dileyin bunu, o gün olaya şahit olan, sağlık personeli çadırda
bulunan bütün yaralılar ve 7'nci ordunun toplayabildiğiniz komuta birlikleri
önünde, yapmanız gerekiyor. "
Tanrım iyi değilim. Yüce Tanrım sen benim Tanrımsın. Hep seni arıyorum. Ruhum, sana susuyor. Bedenim, bu kurak topraklarda sana
hasret. Kutsal yerde seni
görüyorum. Ruhum senin yolunu takip
ediyor. Ama ruhumu yok etmek için
kovalayanlar var. Onlar dünyanın
daha alt bölümlerine gidecek. Kılıcın
onları öldürecek. Tilkiler
tarafından parçalanacaklar. Ama
kral, Tanrıyla bütün olmalı. Onunla
yürüyen herkes zafere ulaşmalı. Ama
ona karşı yalan söyleyen ağızlar susturulmalı.”
******
General
George S. Patton’un özür dileyişi:
“Buraya gelerek kendimi
göstermek istedim bakalım bazılarınızın sandığı kadar pislik biri miyim?
Komutam altındaki askerlere davranışımda, kaba ve saygısız davranmak gibi bir
niyetim olmadığını biliyorum. Benim
tek amacım, onun bir erkek olarak kendini yeniden toplamasını sağlamaktı çünkü
o bir asker. Biri korkaklıkla
suçlanırsa bana göre kendine olan güvenini, tekrar kazanabilir. Tek amacım buydu. Ve şimdi metodumun yanlışlığını kabul
ediyorum Umarım amacım anlaşılıyor ve yaptığım açıklamayla bu özür kabul
edilir.”
****
Patton
büyük eleştiri alıyor.
Gazete
Manşetleri
“Mahkemeye
bile çıkarılabilirmiş. Bir askere tokat atmış.”
“Onların gazetelerine
inanıyor musunuz. En iyi komutanlarını, bir asker tokatladı diye kurban ederler
mi?”
*****
Başarılı
komutan Patton daha çok işler başaracakken İKE tarafından 3'üncü Ordu'yu elinden alıp emekli ediyorlar. Bu ayrılmanın akabinde suikasta uğruyor.
Arkadaşı Brade şunları söylüyor.
“Başıma
gelen onca şeyden sonra at arabasının altında kalacaktım. Evet, , profesyonel asker için bir tek
uygun yol var. Son savaşın, son
çarpışmasının, son kurşunuyla ölmek.
En azından 3 'üncü ordu görevini başardı. Avrupayı kat ettim, 12.000 tane şehir ve
kasabayı düşmandan kurtardım tam yarım milyon düşman öldürdüm.”
Avrupada
muhteşem bir iş yapan George S Patton
Sicilya'da tokatladığı o asker
yüzünden garip bir şekilde yalnızlıklar içinde emekliliğe ayrılıyor.
“Yaklaşık
bin yıl boyunca Romalı komutanlar savaşlardan dönerken zaferlerini büyük bir
şölenle kutlarlardı. Fethedilen
bölgelerden müzisyenler, tuhaf hayvanlar ve farklı eşyalar getirilirdi, ele
geçirilen hayvanların sırtında hazineler taşınırdı. Komutan şehre girerken savaş arabasına
binerdi esir komutanlar, zincirlenerek önünden yürütülürdü. Bazen çocukları da arabaya biner ya da
savaş atlarıyla ona eşlik ederdi.
Köleler komutanın arkasında dururlardı altından bir taht taşırlardı bu
alaya bir uyarı yapardı bütün zafer bir kişiye ait.”
“Filmde
eline köpek tutuşturulmuş bir adam olarak sonlanmış bir hayat içine
sürükleniyor.”
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar