Deccal ve Şeytanın Savaşı 3
Tanrı'nın Ordusu 3
(2000)TheProphecy 3: TheAscent
84 dk
Yönetmen:PatrickLussier
Senaryo:GregoryWiden, Carl V. Dupré, JoelSoisson
Ülke:ABD
Tür:Fantastik, Korku, Gerilim
Vizyon Tarihi:02 Aralık 2012 (Finlandiya)
Dil:İngilizce
Müzik:SteveBoeddeker
Nam-ı Diğer:God'sArmy III
Oyuncular:
ChristopherWalken, Vincent
Spano, DaveBuzzotta, KayrenButler
Devam Filmleri
1995 - Kehanet
(27,773)6.5
1998 - Tanrı'nın Ordusu 2
(6,774)5.8
2000 - Tanrı'nın Ordusu 3
(4,777)5.6
2005 - TheProphecy: Uprising
(2,100)5.2
2005 - TheProphecy:
Forsaken (1,494)4.6
Özet
Yeryüzüne insanları yok etmek üzere gelen isyankar bir takım
cehennem zebanilerini durdurabilecek tek kişi Danyael adındaki genç bir
erkektir. Bir meleğin oğlu olan bu delikanlı elinde bulundurduğu olağanüstü
güçlerini bilmemekte ve kendisine verilmiş çok önemli bir görevin de farkında
değildir. Kendisini korumakla görevli Gabriel adlı melekle tanışınca her şey
değişmeye ve gizli güçlerinin farkına varmaya başlayan Danyael, sonunda kaderi
olan o büyük anla karşı karşıya gelir. İnsanlığı kurtarmak için bu isyankar
zebanileri yok etme görevini yerine getirmek üzere Gabriel'in de yardımıyla
inanılmaz bir savaşa başlar
Alt yazı
TANRI'NIN ORDUSU 3
Başlangıçta, sadece söz vardı.
Tanrı, söz ile cenneti
ve meleklerini yarattı.
Sonra, güneşi, ayı ve
yıldızları yarattı.
Ve sonra yeryüzünü,
okyanusları ve hayvanları yarattı.
En sonunda da en büyük eseri
olan bizleri yarattı.
Biz onun sevdiği, gözettiği
ve koruduğu çocuklarıydık.
Diğerlerinden üstün tuttuğu
en gözde eserleriydik.
Yeryüzünün ve Cennet'in en
sevileniydik.
Peygamberlere anlatıldığı
şekliyle söz buydu işte Sonra nesilden
nesile iletilerek bugüne kadar geldi.
Ve binlerce jenerasyon,
Cennet'teki babamızın Tanrı'nın sözüyle
teselli buldu.
İşte bu gece buradayız.
Söz, ete ve kana bürünüyor.
Bizim etimize ve kanımıza.
Size bir haberim var.
Efendimiz, sözünü tutmadı.
Evet.
O sözünden döndü.
Çocuklarını uzun zaman önce
terk etti ve çocuk yardımı da ödemiyor.
- Haklı mıyım Maggie?
- Haklısın vaiz çocuk.
Kardeşlerim, babamız işe
yaramaz bir baba!
Buna "Amin.”
denir.
Bu doğru.
Artık "İlahi Plan.” ı
unutabiliriz.
Çünkü "İlahi Plan.”
diye bir şey yok.
Dışarıda kör bir evren var
dostlarım.
Yaşamlarımız, tesadüfi bir
zincirleme reaksiyondan başka bir şey değil.
- Buna alışın!
- Buna alışın!
Kötü şeyler, nedensiz bir şekilde, iyi insanların başına geliyor.
Buna alışın.
Buna alışın!
İyi şeyler, nedensiz bir
şekilde, kötü insanların başına geliyor.
Buna alışın!
- Buna alışın!
- Bir daha!
- Buna alışın!
- Sizi duyamıyorum!
Buna alışın!
- Kurtulmak istiyor musunuz?
- Kurtulmak istiyoruz!
- Şimdi mi istiyorsunuz?
- Şimdi istiyoruz!
Tanrı öldü!
Tanrı ölmedi.
Sadece bizi umursamıyor.
Lütfen yardım edin.
Lütfen.
Oh, Tanrım.
Hayır.
Tanrı'ya şükürler olsun.
Oldu.
Hayır.
Hayır.
Bana söylediğini yaptım.
Kafir öldü.
Oh ama yapamazdım.
Tam yapmadan önce beni itti.
Üzgünüm.
Onu yeniden bulabilirim.
Bulabilirim.
- Bulabilirim.
- Hayır!
Evet.
Evet.
Lütfen.
Hayır.
Gitme.
Beni yalnız bırakma.
Lütfen.
Lütfen.
Hey Joseph.
L-282'nin annesi oğlunun
kornealarını geri istiyor.
Ona "Görme yeteneği.”
Konuşmasını yaptın mı?
Evet.
Rızası olmadan alındıklarını
söylüyor.
Çocuğunun öbür dünyaya
eksiksiz gitmesini istiyormuş.
"Dikkatle dinleyin, siz
duyarsız olanlar gören gözü o yaratmadı
mı?"
- Ha?
- 94. mezmur.
Onunla sen ilgilen Carl.
Pekala, bakalım burada ne varmış?
Kurşun zehirlenmesi.
PekalaRasputin.
Hangi orduyu çıldırttın
bakalım?
Tamam.
Ciğerine bakalım.
Termometre.
Tamam.
Bu şeref senin.
Peki.
Hey.
Ciğer şu tarafta Magellan.
İşte böyle.
Ölüm saati yaklaşık akşam
sekiz ha?
Pekala.
Bakalım bizim John Doe'nun
başka nesi varmış.
"DanyaelRosales.”
Danyael.
Telaffuzu komik.
"Babası bilinmiyor.
Annesi, ValerieRosales,
ölmüş" ValerieRosales mi?
Aman Tanrım!
Yeniden başlıyor.
Her şey yeniden geri
geliyor.
Tekrar tekrar.
- Hiç durmuyor.
Hiç bitmiyor.
- Ne demek istiyorsun?
Bak.
Şu yanığın şekline bak.
- Bu şey gibi
- Devam et.
Sanki napalm ile vurulmuş ve
hiç kıpırdamamış.
Pekala, bunlar olay yerinden.
Tamam.
İnsan bu şiddetle
vurulduğunda öne doğru kıvrılıp vücudunu
daha çok korumaz mı?
- Bana mı soruyorsun?
- Kendime defalarca sordum.
- Bilmiyorum.
- Vücudun pozisyonuna bak.
Bakıyorum.
Daha yakından.
Daha yakından.
Sanki bir şeyi korumaya
çalışıyormuş gibi.
Evet.
Öyle.
O şey çocuğuydu.
Çocuğunu koruyordu.
Ona hayatını verdin.
Bu bile yeterli gelmedi.
Yani siz, kurbanı şahsen
tanıyordunuz öyle mi?
Geri gidelim.
Onu "Bigbang.”
öncesinden tanıyorum.
"Bigbang.” mi?
- Bu "Bigbang.” tam
olarak ne zamandı?
- Başlangıçtaydı.
İyi geceler Joseph.
Evet.
İyi geceler Kyle.
Pekala, dinleyin.
Gitmenize izin vereceğim ama
sonra görgü tanığı olarak sizi yeniden
çağırabilirim.
Gabriel Soyadınız yok mu?
Yani bu, eskiden Yanni diye
bilinen sanatçı gibi mi?
- Sting.
- Ben Yanni sanıyordum.
Böyle şeylerle ilgim ne
kadar az görüyorsunuz.
Bu şimdiki adresiniz mi
"Gabriel"?
Size iki kelime ile cevap
vermeliyim.
Maalesef öyle.
Arada tire var mı?
- Ayraç var.
- Doğum tarihi?
Burada doğum tarihi
yazmıyor.
Neden?
Motorlu Taşıtlar Departmanı'ndaki
kadına ben de aynı şeyi sordum.
Bana kahve molasında
kendisini rahatsız etmememi söyledi.
M.T.D.
Peki.
O zaman siz bana söyleyin.
Kaç yaşındasınız?
Otuz dokuz.
Kaç yaşında gösteriyorum?
Dürüst olun.
En iyisi ben buraya 39
yazayım.
- Harika.
- Biliyor musunuz?
Gerçek şu ki, neyin ne
olduğunu bilecek kadar yaşlıyım Sparky.(Korkak)
Ne dediniz?
Çocukken seni bu isimle
çağırırlardı değil mi?
Evet.
İyi iş çıkardın.
- Beni içeri alır mısın
Clark?
- Hayır.
Bundan önce değil.
- Morg ne tarafta?
- Halka kapalı efendim.
A.Z. Jones, FBI.
İki kat aşağıda.
Bodrumun altına tünelden
geçiş var.
Sizden cesedi teşhis
etmenizi isteyeceğim hanımefendi.
Ayrıca burada biraz daha
beklemenizi istemek zorundayım.
- Birisi size yardımcı olacak.
- Teşekkür ederim.
Birbirimizi yeniden
göreceğimizi biliyordum.
Ama seni böyle bulacağımı
tahmin etmemiştim.
Farklı mı?
Korktuğumuz şeye dönüşürüz.
Kendimi bıraktım.
Öyle görünüyor.
Yoksa burada olmazdım.
Kalbe ihtiyacım var.
Onun ne olduğunu en iyi sen
biliyorsun.
O, onların son ümidi.
Hangi tarafta olduğunu hiç
anlayamadım Zophael.
Bunu şimdiye kadar anlamış
olman gerekirdi.
Bize geri dön.
Hakkımız olanı geri
alabiliriz.
Her şeyin maymunlardan
öncesi gibi olmasını sağlayabiliriz.
Hatırlıyor musun?
Yoksa burası algılarını
tamamen bozdu mu?
Burayı seviyorum.
Araba kullanmayı bile
öğrendim.
Senin tek kusurun ne biliyor
musun Gabriel?
Sadece görmek istediğini
görüyorsun.
Etrafına hiç baktın mı?
Yaratıcı, lütfunu bu dünyaya
gönderdi.
Ama sen bunu görebiliyor
musun?
- Görebiliyor musun?
- Henüz değil.
Niyetim Cennet'i yok etmek
değildi Zophael.
Lucifer bile o kadar küstah değildir.
Haydi.
Çekil yolumdan maymun.
Tahmin etmeliydim.
Bozmadığın için teşekkürler.
Nereye gitti Joseph?
- Ne?
- Nerede o?
Hayır.
Orada ifadesiz bir yüzle,
öylece durup bana onun buradan çıkıp
gittiğini söyleyemezsin.
- Bunu yapamazsın.
- Üzgünüm.
Üzgün müsün?
Bunu nasıl karşılamalıyım?
Sanırım benim uzun zamandır
yaptığım gibi.
Kötü.
Tüm bu kahrolası evrende
değer verdiğim tek şeyi kaybettim.
Kötüyü görmediniz bayım.
Henüz değil.
Etrafında leş kargaları
dolaşırken ölü bir et parçası olarak
uyanmak nasıl bir his?
Sizi tanıyor muyum?
Ben seni doğmadan önce
tanıyordum.
Her iki seferinde de.
"Zophael.
Tanrı'nın Ajanı"
"Cennet'te, asilerle sadıkların bulunduğu katlar arasında köprü.”
"Gerçek görevi dinsel
metinlerde açık değildir.”
Doğru bir cevaba karşı
krallığım.
Pyriel.
Pyriel.
Kahrolası Pyriel de kim?
O benim kollarımda öldü.
Ölüm saati akşam sekizdi.
Bu altı saat sonra çekildi.
Bak.
Yine de bana söylemeye
çalıştığın şeye inanmıyorum.
Ben de bundan korkuyordum.
Pekala.
Gidelim.
Nereye?
Hayaletlerin ve sivil
hizmetkarların bilmemeleri gereken şeyler vardır.
Hayır.
Sen kullan.
Danyael.
Ceninler ve aptallar.
Bu yerden nefret ediyorum.
"Son saatte bir meleğin
kalbi ve bir insanın ruhu ile doğmuş
olan gelecek.”
"Nefilim.”
diye bir şey duydun mu hiç?
Ne?
Vitaminlerini al Vincent.
Aferin sana.
Nefilim.
Yarı melek, yarı insan.
Tevrat'ta onlardan sık sık
bahsediliyor.
Çok yaramaz çocuklar.
Ve öldürülmeleri çok ama çok zor.
Haklı mıyım, yoksa haklı
mıyım Boris?
Danyael'in bir nefilim olduğunu mu söylüyorsun?
Öyle mi söylüyorum?
Sanırım öyle söylüyorum.
Buna gerçekten inanıyor
musun?
Bak.
Gözümün önünde dört
hermafrodit kömürleşene kadar yandı.
Bir polis, en iyi
arkadaşımdı kafasının içindeki
meleklerin çığlıkları yüzünden aklını kaçırdı.
Sonra, nasıl olduysa,
manastır sanarak girdiği bir tımarhanede
bir anda alevler içinde kalarak yandı.
Şimdi ölü olan genç ve güzel
bir kadın, sadece 48 saat içinde bir
yabancı tarafından üç aylık hamile bırakıldı.
Ve daha dün, o kadının sözde
oğlu olan genç bir adam altı yerinden
vuruldu.
Bir çekmeceden çıktı ve Lazarus gibi yürüyüp gitti.
Yani evet, çeşitli
olasılıklara açığım.
Bir önerin var mı?
Hayır.
D'nin anlamı ne?
Doughnut.
Üzerinde renkli parçacıklar
olanından bir tane alayım.
Buralarda, şu boylarda, koyu
renk saçlı koyu kahverengi ceketli genç
bir adam gördün mü?
Dinle, doughnut için 63 sent
ve hatırlamam için de 50 papel.
- Bu nasıl bir cevap?
- Asgari ücretli cevabı.
Ya soruma cevap
verirsin ya da gelecek milenyumu, nemli
bir duvara zincirlenmiş şekilde son 750
yıldır bağırsaklarından yukarı doğru çıkan şeyin ne olduğunu merak ederek geçirmeni sağlarım.
Harika.
Bak, o adam aşağı yukarı
yarım saat önce buraya geldi ve beş
dakika içinde iki düzineye yakın karışık yedi.
Sanki tatlı krizine girmiş gibiydi.
Anlıyor musun?
Ani hücre yenilenmesi yüzünden.
- Ne?
- Şimdi nerede?
Bokun içinde saklanıyor.
Tıpkı bir maymun gibi.
Ne kadar anlatırsan anlat
hiçbir zaman öğrenemiyorlar.
Her zaman ama her zaman,
kalbi çıkarman gerekir.
- Nesin sen?
- Adalet.
Şansını zorlama.
Ne aptalım!
Güzel palto.
Seni öldürmek çok kolay
olurdu.
Öyle mi?
Kızarmış yiyecekler beni
öldürebilir.
Bir hırsız beni öldürebilir.
Senin burada bir özelliğin
yok Jones.
Dönüştüğün şeye nasıl
tahammül edebiliyorsun Gabriel?
Sen bir zamanlar herkesten
yüce olan sen.
Hiç, bir kadınla birlikte
oldun mu Zophael?
Ölmek gibi bir şey.
İnlersin ve çığlıklar atarsın.
Rahatlamak için yalvardığın bir noktaya ulaşırsın.
Bir zamanlar, Ölüm Meleği'ydim.
Şimdiyse, param varsa her gün ölüyorum.
Benden yeterince bahsettik.
Korkmuş olmalısın.
Kaybedersen ne olacak?
Benim gibi olmaktan korkuyor olmalısın.
Evet.
Ölürken son hatırladığım şey
senin kollarında olduğumdu.
Bedenimden çıkıyordum ve o
an aklımdan geçen şey son bir kez sana
sarılabildiğim için ne kadar şanslı olduğumdu.
Ama etrafımda vücutlardan
başka hiçbir şey kalmayana dek çıkmaya
devam ettim.
Anlayamıyorum.
Hayır.
Maggie, git buradan.
- Git!
- Hayır Danyael!
Hayır!
- Maggie, git buradan!
- Hayır!
Hayır, Danyael!
Lütfen!
- Lütfen gitme.
- Maggie, sana git dedim!
911.
Neredeyse mükemmel olduğunu
bilmek nasıl bir duygu Danyael?
Bir de içindeki maymun
olmasa.
Ben senin için neyim?
Bu nedir?
Sana bu nedir dedim?
Ve neden bu şeye çekildim?
Pyriel.
Kim?
Arınmış olan.
Gelecekteki Tanrı.
Yardım et bana, lütfen.
Yaklaş.
Onu ikna etmeye çalıştım.
Elimden gelen her şeyi
yaptım.
- Yardım geliyor.
- İyi.
Bu çok iyi.
İşte.
Böyle daha iyi.
Lütfen.
Açıklamama izin ver.
Bunu mu arıyorsun?
- Arabayı alabilirsin.
- Korkarım bu yeterli değil.
Önce sen.
Evet, evet.
Biliyorum.
Şehrin çok kötü bir
bölgesindeki o karanlık çıkmaz sokakta
soyulduğun geceden beri arabanın
ön koltuğunun altında bir silah bulunduruyorsun.
Ama onu gerçekten kullanma
fikri biraz Nasıl desem rahatsız edici.
Bu nedenle de
kurşunları torpido gözünde saklıyorsun.
Sana zarar vermeyeceğim.
Söz veriyorum.
Yapabildiğinin en iyisi bu
mu?
- Bir problemimiz mi var?
- Bak, neden bana ihtiyacın
var?
Araba kullanamam.
Bunun daha hızlı gideceğini
düşünüyorum.
Tabii.
Sen nasıl istersen.
Bunun için vaktimiz yok!
Maymun.
Arabada yaptığın güzel
numaraydı.
Bunu aklımda tutmalıyım.
Direksiyonu sağa kıvır
ve - Yemin ederim, bunu kullanırım.
- Bundan eminim.
- Ama neden onun yerine
konuşmuyoruz?
- Dur!
Sana dur dedim!
Ben bir meleğim.
Aynı zamanda da arkadaşınım.
Birbirimize yardım
edebiliriz ama önce beni dinlemen gerekiyor.
Dinlemeye hazır mısın?
Genellikle zamanı ışık yılı
ile ölçerim.
Ama bu defa her saniye çok önemli.
Lütfen, sana zarar
vermeyeceğimi söyledim.
Sen ve ben, olaylara aynı
şekilde bakıyoruz.
Yaratıcısı tarafından terk
edilmiş bir dünya.
Evrensel bir kaos.
Bunu DanyaelRosales de
gördü.
Hatta hepimizden daha net
gördü.
Ama o şimdi yolunu kaybetti.
Hala eski inanışlara, eski
gerçeklere bağlı olan kardeşlerim onu
kandırdılar.
Onlar sevgili babamızın bir şekilde geri döneceğine ve bizi bu
çöplükten bu ölüm tarlasından
kurtaracağına inanıyorlar.
Ama bu hiçbir zaman
gerçekleşmeyecek Magdelena.
Bunu sen de biliyorsun.
Ben de biliyorum.
Ve en önemlisi,
DanyaelRosales de biliyordu.
- Ama şu ana kadar.
- Neden?
Çünkü o, kontrolü dışındaki
güçler tarafından ele geçirildi.
- Nereye gidiyor?
- Kurtarıcımızı durdurmaya.
Cennet'te ve Dünya'da her
şeyi yeniden yoluna koyabilecek olanı.
Kurtarıcı mı?
Adı Pyriel.
"Cennetin Işığı.”
demek.
Buraya ilk savaşta geldi.
Lucifer'i uzak bir kıyıya süren Tanrı'nın Ordusu'nu yönetiyordu.
Ve burada kaldı.
- Şeytan mı?
- Hayır, hayır.
Şeytan karanlıktır.
Pyriel ise ışık.
O, kokuşmuş ve sonsuz bir
ümitsizlikten bizi kurtaracak olan
parlak bir ışıktır.
Tabii eğer Danyael onu
durdurmazsa.
Neden böyle bir şey yapsın?
Magdalena.
Biz daima sizin türünüzle
sesler aracılığı ile iletişim kurduk.
Sesler.
Azizlerin ağlamalarını,
yobazların öldürmelerini sağlayan sesler.
Umutsuzca küçük oğlunu
korumaya çalışan bir anneyi yakan
öfkeli bir kalabalığı yönlendiren sesler.
Danyael'le konuşan da yine aynı sesler.
Danyael onları dinlemez.
DanyaelRosales'in içinde insana dair ne varsa o morgda yeniden ayağa kalkmadan önce öldü.
O artık senin Danyael'in
değil.
Bunu biliyorsun.
Bunu hissettin.
Değil mi?
Sana neden inanayım?
Çünkü inanmak zorundasın.
Nereye gitsem sen de
oradasın.
Gözlerimi kapadığımda sen
oradasın.
Kendimi bildim bileli
oradasın.
Sen bir erkek değilsin.
Ölmüş annesinden kaçan küçük bir çocuksun.
Peki bu çocuk Bu çocuk kaderi düşünüyor mu?
Sence bir gün daha yaşayacak
mı?
Onun ölmesini isteyen çok
kişi var.
Ama o yine de yaşıyor.
Durup neden diye düşünüyor
mu hiç?
Bir görevi olduğu için
burada bulunabileceğini düşünüyor mu hiç?
Bu görevin ne olduğunu merak
ediyor mu?
Ediyorum.
Hem de varolduğum her
saniye.
Sen doğmadan önce seni
annenin rahminden almaya çalıştım.
Başaramadım.
Cennet'in Kılıcı bu küçük
ölümlü kalbi çalamadı.
Nasıl olur?
Aklımı karıştıran burada
bulunmak değil, bilememek.
Neden sen?
Senin ne anlamın olabilir?
Biliyor musun?
- Hiçbir şey.
- Açıkça durum başka bir
şeyi gösteriyor.
Sen sözsün.
Bu dünyada bulunmanın nedeni her ne olursa olsun bu onun arzusu.
Onun iradesi.
Bir melek ne kadar güçlü
olursa olsun sadece mesaj taşıyabilir.
Danyael, mesaj sensin.
Ve şimdi trilyonlarca yıl sonra ilk defa, bunun ne
olduğunu öğrenmeliyim.
Mesajın ne olduğunu
öğrenmeliyim.
Pekala, her Pazar kilise okuluna devam ettim.
Eğer bu Pyriel "İkinci
Geliş.”
Gibi bir şeyse nasıl oluyor da onun hakkında hiçbir şey
bilmiyorum?
Belki de yanlış dini
seçmişsindir.
Seni rüyamda gördüm.
Ben Mary.
Düşman hayaleti tanıyorum.
Dün akşam rüyamda bir
hikayenin sonunu gördüm.
Bir başkasının da başlangıcını.
Karanlığı, büyük bir
savaşçının gelişi karşılıyordu.
Rüyamda seni gördüm.
Gerçekte daha ufak
tefekmişsin.
Söylesene Tanrı'nı hala
seviyor musun?
Gerçeği söyle.
Onun beni sevdiği kadar.
GilaFlats'e nasıl gidebilirim söyler misiniz bayan?
Evet, Hulapai Kızılderili
arazisini geçeceksiniz.
Sanırım bundan daha
ayrıntılı tarif edemezdiniz.
Madge.
Arkadaşın nerede?
Oh, iyi bir hafızan var.
Rachel, biraz rahatsız.
O yatalak.
Ama onu sorduğunu söylerim.
- Ne istiyorsun?
- Her şeyi.
Ama başlangıç olarak, biraz kahve.
Taze olsun.
Tatlandırıcılı, sütsüz.
Krema olsun, Küçük bir
greyfurt suyu, üç yumurta; sarıları sert olsun ama çok sert değil.
Domuz pastırması, patates, kepek ekmeği, yanında da tereyağı.
Bir porsiyon da senin o
meşhur böğürtlen reçelinden.
Uzun bir gün olacak.
Unutma, sadece onu durdurmak
için buradayız.
Kimse zarar görmeyecek.
- Şu tepeye çık ve dön.
- Sanırım kokusunu aldın.
Onun gibi bir şey.
Orada.
İyi iş çıkardın.
Seninle gurur duyuyorum.
- Gözden kaybetme.
- Kaybetmem!
- Peki şimdi ne yapacağız?
- Hızlan.
Bu da ne?
Onu boş ver.
- Sakın kaçırma.
- Kaçırmam!
Sola dön.
Tam sola.
Onu göremiyorum.
Orada.
Tanrım!
- Daha hızlı.
- Ona çarpacağız!
- Kesinlikle.
- Bunu yapamam!
Sana neyin tehlikede
olduğunu anlattım.
Böyle konuşmamıştık.
Hiç kimse zarar
görmeyecekti.
Onu nasıl durduracağımızı
düşünmüştün?
Dua ederek mi?
Bilmiyorum ama böyle değil!
Varmasına az kaldı.
Onu öldürmeliyiz.
Başka seçeneğimiz yok.
- Benim var.
- Seni uyarıyorum.
Her kim olursan ol, senden
korkmuyorum.
Korkmalısın.
Hala içeride Danyael.
Sanırım ölüyor.
Ama asıl önemli olan bu
değil.
İnsan olmak böyle bir his
olsa gerek.
Tam olarak değil.
Maggie.
Danyael.
- Danyael.
- Buradayım.
- Arkana bak.
- Ne?
İnsan olmak işte böyle bir his.
- Onu geri getir.
- Yapamam.
- Yapmalısın.
- Neden korkuyorsun?
- Hiçbir şeyden.
- Neden onun umutsuzca geri
gelmesini istiyorsun?
Çünkü eğer başladığın işi bitirmezsen Cennet'in onun için nasıl bir yer olacağını
biliyorsun.
Sen melek misin?
Bir zamanlar.
- Ölmek istemiyorum.
- Hayır.
Kimsin sen?
Gabriel.
Elimi tut Gabriel.
Lütfen.
Oh Tanrım!
Çok korkuyorum.
Korkma.
- Danyael nerede?
- Savaşıyor.
Senin için.
İlahi zinanın meyvesi.
Benden ne istiyorsun?
Anlaşarak maymunların
yeryüzünden silinmelerine yardım etmek için geldim.
Sonra da Dünya'ya daha iyi
bir tohum ekmek için.
Soykırım.
Arada sırada olur.
Etrafına bir bak.
Kavrulma ama kendini sıcak tut.
Canın cehenneme!
Kader diye bir şey yoktur.
Senin bunu bilmen gerekirdi.
Neden buradayım?
Türünün ustalaştığı bir şey
için.
Ölmek için.
Evren akılsız, umursamaz ve
kör değildir Danyael.
Hiçbir zaman da olmadı.
Buna alış.
En sonunda, her yerde hala "Söz.”
var.
Cennette, meleklerinde,
Dünya'da, yıldızlarda insan ruhunun en
karanlık köşelerinde.
"Söz" ün en
aydınlık olduğu yer orasıdır.
Ve biz bir an için, kör
olmuştuk.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar