Peygamberimiz Canlıdan Daha Canlıdır
Rü’yet-i Enbiyâ
Ahmed Şemseddîn-i
Marmaravî’nin, rü’yetullâh gibi rü’yet-i enbiyânın, dolayısıyla da Hz. Muhammed
(salla’llâhü aleyhi ve sellem) ’in vâkıada ve halde görülebileceği görüşünde
olduğunu yukanda söylemiştik. Müellifimiz buna delîl olarak şu hadîsi zikreder:
"Beni gören, muhakkak beni görmüştür; zîra şeytan benim suretimde
görünemez. ” Sûfîlerden biri şöyle demiştir:
“Uykuda, uyanıkken görülmeyen bâzı mânâ ve meziyetler vardır, bunlardan biri
Muhammed Mustafa’yı (salla’llâhü aleyhi ve sellem) , sahâbeyi ve geçmiş
âlimleri rüyâda görmektir. Bunlar uyanıkken görülmezler. Cenâb-ı Hakk’m rüyâda
görülmesi de böyledir. Bu büyük bir meziyettir.”[1]
Yiğitbaşı Velî’nin
bir risâlesinde, bizzat kendinin Hz. Peygamber’i (salla’llâhü aleyhi ve sellem)
uyku ile uyanıklık arasında bir
haldeyken gördüğüne dâir bilgilere rastlıyoruz. Marmaravî, bu hâdiseyi söyle
anlatır: “Birgün hakâyık-ı eşyâ içün bu fakire bir vakit geldi kim ol
hinde beyne’n-nevmi ve’l-yakaza hâline yetişildi. Derhal Resûlullâh’ı (salla’llâhü
aleyhi ve sellem) gördüm. İlim bahrinden
yedi kerre mübârek ağzıyla aldı ve yedi kerre bana içirdi. Ol hinde ilm-i
esrârdan bir nice hazâin-i gayb kapılan açıldı. Ve dahi bir kanûn-i külli beyân
eyledi, eyitti ki: "Hakikat, mahlûkun nihâyetidır; yâni ondan öte bir
mahlûk yoktur” dedi. "Ammâ mâhiyet bunun beyânı vâki’dir ve hey'et
bunların birbirlerinden teşhisleridir" dedi.”85’
Muhammed b. Ali el-Kettânî de şunlan anlatır: “Hz. Peygamberi (salla’llâhü aleyhi ve
sellem) rüyamda gördüm ve: Duâ buyur da
Allah kalbimi öldürmesin, dedim. Buyurdu ki: Her gün kırk defa ‘Yâ Hayy, Yâ
Kayyûm, Lâ ilahe illâ ente’ de, kuşkusuz, Allah kalbini diri tutar.”852
Rüyâda Resûlullâh’ı (salla’llâhü aleyhi ve sellem) gören bir sûfî, Hz. Peygamber’e Kur’an okumuş;
o da ona: “Kıraat bu; ama ağlama nerede?” diye seslenmişti.853 Sûfîlerden
İbn Cellâ şunlan anlatır: Yoksulluk içinde Resûlullâh’ın (salla’llâhü
aleyhi ve sellem) şehri Medine
’ye gitmiştim. Ravza’ya varıp Resûlullâh (salla’llâhü aleyhi ve sellem) ile mezar arkadaşı olan Ebû Bekir (r.a.) ve
Ömer’e (r.a.) selâm vererek: Ey Allâh’ın Resûlü! Fakirlik ve ihtiyaç içinde
senin misafirin oldum, dedim. Sonra bir kenara çekilerek Ravza ile minber
arasında uyudum. O esnada gördüğüm rüyâda Resûlullâh’ın (salla’llâhü aleyhi ve
sellem) yanıma gelerek bana bir tepsi
çörek verdiğini gördüm. Çöreğin yansını yedikten sonra uyanmışım; çöreğin kalan
yansı yanıbaşımda durmaktaydı.[2]
Yine bir sûfî şunları
anlatmıştır: Rüyâda Resûlullâh’ı (salla’llâhü aleyhi ve sellem) gördüm; çevresinde bir dervişler topluluğu
bulunuyordu. Bu sırada gökten, birinin elinde bir leğen ve öbürünün elinde de
bir ibrik bulunan iki melek indi. Melek leğeni Resûlullâh’ın önüne koydu; o da
ellerini yıkadı. Sonra meleklere: Şunlar da ellerini yıkasınlar, diye emretti.
Sonunda leğen benim önüme de konuldu; fakat meleklerden biri diğerine: Bunun
eline su dökme! Çünkü bu onlardan değildir, diyordu. Bunun üzerine: Ey Allâh’ın
Resûlü! Senin: "Kişi sevdiğiyle berâberdir ”[3] dediğin
rivâyet olunmuyor mu? dedim. “Evet, öyle”, buyurdu. Öyleyse ben seni ve şu
dervişler topluluğunu seviyorum, dedim. Bunun üzerine Resûlullâh (salla’llâhü
aleyhi ve sellem) buyurdu ki: Bunun
eline de su dökün! Çünkü bu da onlardandır.
Ebu’l-Fazl Isfahânî adındaki sûfînin
şöyle dediği anlatılır: Resûlullâh’ı (salla’llâhü aleyhi ve sellem) rüyamda gördüm ve: Ey Allâh’m Resûlü! Allâh’a
duâ et de imansız gitmeyeyim, dedim. Resûlullâh (salla’llâhü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: Bu, Allâhü Teâlâ’nın bitirdiği
(ezelde takdir ettiği) bir iştir. (Sen amel etmeye bak!).[4]
Müellifimizin
naklettiğine göre Mu’tezile âlimlerinden biri[5] İmâm
Gazzâlî’ye rü ’yet-i enbiyâ ile ilgili bâzı sorular sormuş, o da
cevaplamıştır. Bu soru ve cevaplarda kaydedildiğine göre, peygamberlerden
herhangi birinin aynı anda birden fazla kişiye, birden fazla sûretlerde
temessül edip görünmesi mümkündür. Tertemiz bir vücûda sâhip olan bu
peygamberler, kötü sûretler olarak temessül etmezler. Peygamberlerin rüyâda
veya halde görünmesinin başlıca sebebi, ümmetleri onların oğulları
mesâbesindedir ve merhameten onlara görünürler. Peygamberler râîye,
cisimlerinin sâhip oldukları şu dört sıfat sâyesinde temessül ederler: Bunlar sıfat-ı
cismâniyye, sıfat-ı nefsâniyye, sıfat-ı nûrâniyye ve sıfat-ı
rûhânıyyedir. Enbiyânın bu dört sıfatının nûrundan herhangi biri râînin
gözüne nûr olmadıkça râî peygamberlerin bu cisimlerini göremez. Her râî, bir
peygamberi yine o peygamberin kendi nûruyla görür.[6] Kaydedilen bu
görüşleri delil olarak risalesine aldığına göre Marmaravî de bu fikirlere
tamâmen katılmaktadır.
Bâzılan, mü’minin
rûhuna nûr-i nübüvvet yakındır; ıslâhı için râînin gözüne nûr olan ve
gösterilen bu nûrdur, demişlerdir. Yâni bu nûr, o râînin hangi fiilinden zuhûra
gelirse ve o fiil hangi nebinin fiiline mutabık olursa, o fiilde hâsıl olan
sûret hem bu nûr-i nübüvvete merkez olur ve hem de o nebinin rü’yetini beyân
eder. Aynca râînin liyâkati hâlini de açıklar.[7]
Kaynak: Ahmet ÖGKE, Yiğitbaşı
Velî…Ahmed Şemseddîn-i Marmaravî…Hayâtı, Eserleri Ve Tasavvufî Görüşleri…
[1] el-Kuşeyrî, er-Risâle, s. 368
[2] el-Kelâbâzî, et-Taarruf, s. 154
[3] Buhârî, Edeb, 6; Müslim, Birr, 50
[4] el-Kuşeyrî, er-Risâle, s. 377
[5] Bu zâtın kim olduğu husûsunda Marmaravî’nin
eserlerinde herhangi bir ipucuna rastlayamadık.
[6] Yiğitbaşı Velî, Risâle-i Tevhîd, vr.
70“-70b; Aynca bk.: Keşfü'l-Esrâr, vr. 77b-78“; Câmiu’l-Esrâr,
vr. 15b
[7] Yiğitbaşı Velî, Keşfü ’l-Esrâr, vr.
78°
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar