Print Friendly and PDF

HADÎKA...Körler Topluluğu Ve Filin Durumu Konusunda Temsil

Bunlarada Bakarsınız

 

" Her kim bu dünyada (manen) kör ise ahirette de kördür "
Körler Topluluğu Ve Filin Durumu Konusunda Temsil

Gur diyarında, bütün insanların kör olduğu büyük bir şehir vardı.

Bir kral oradan geçti, ordusunu getirdi ve otağını ovada kurdu. Görkemine hizmet edecek ve korku uyandıracak ve savaşta saldıracak büyük ve muhteşem bir fili vardı.

 İnsanlar arasında bu canavar fili görmek için bir istek doğdu ve aptallar gibi bir dizi kör onu ziyaret etti, herkes onun şeklini ve şeklini bulmak için aceleyle koştu.

Geldiler ve gözlerini göremedikleri için elleriyle onu yokladılar;

Her biri bir azaya dokunarak bir kısım kavramı düşündü;

Her biri imkânsız bir nesne kavramına sahipti ve hayalinin doğru olduğuna tamamen inanıyordu.

Şehir halkının yanına döndüklerinde, diğerleri, beklenti içinde, o kadar sapık kötü niyetli ve aldatılmış bir şekilde etraflarına toplandılar;

Filin görünüşünü ve şeklini sordular ve anlattıklarını dinlediler.

Eli kulağına düşen bir diğeri ona filin neye benzediğini sordu;

O, bir halı gibi geniş ve pürüzlü ve yayılan iri ve heybetli bir cisimdir, dedi.

Ve eli gövdesine dokunmuş olan dedi ki: Bunu öğrendim; bir boru gibi düz ve ortası boştur, korkunç bir şey ve bir yıkım aracıdır.

Ve filin kalın, sert bacaklarını hisseden, "Aklımda olduğu gibi, şekli rendelenmiş bir sütun gibi dümdüz" dedi.

Herkes onun parçalarından bir kısmını görmüştü ve hepsi onu yanlış görmüştü.

Hiçbir kalp  bütünü bilemiyordu, bilgi asla körün arkadaşı değildir;

Hepsi, aldatılmış ebleh/aptallar gibi, saçma sapan hayaller kurdular.

Halkın Allah Teâlâ hakkında tam bir bilgisi yoktur ve bilgelerin kelamında da buna ulaşacak hiçbir yolları yoktur.

**

التمثيل فى شأن =من كان فى هذه أعمى فهوفى الآخرة أعمى = جماعة العميان وأحوال الفيل

-       كانت هناك مدينة كبيرة فى حدود الغور، وكان كل أهل هذه المدينة عميانا.

-       ومر ملك بهذه المدينة، فأحضر العسكر وضرب الخيام.

-       وكان له فيل كبير ذو هيبة، ( اتخذه ) من أجل الجاه والحشمة والصولة.

-       فرغب الناس فى رؤية الفيل، وذلك من كثرة ما سمعوا عنه من تهويل.

١٧٠-     وتقدمت مجموعة من هؤلاء العميان إلى الفيل.

-       ولكى يعلمواشكل الفيل وهيته، اسرع كل واحد منهم إليه متعجلأ.

-       فتقدموا إليه وأخذوا يلمسونه بأيديهم، ذلك أغهم كانوا جميعا بلا بصر.

-       فلمس كل واحد منهم عضوا، واطلع على جزء منه.

-       وتعلق كل منهم بصور مستحيلة، وربط روحه وقلبه وراء خيال.

١٧٥- وحينما عادوا إلى أهل المدينة، تجمع ( العميان ) ا لآخرون حولهم.

-       وكان كل واحد من هؤلاء الضالين سيئى العقيدة راغبا ومتشوقا.

-       فسألواعن صورة الفيل وشكله، وسمعواجميعاماقالوه.

-       فذلك الذى وقعت يده على الأذن، سأله آخر عن شكل الفيل.

-       فقال : شكل مهول وعظيم، عريض وسميك ومتسع كالكليم.

. ١٨ - وذلك الذى وقعت يده على الخرطوم، قال : لقد صار شكله معلوما لدى.

-       فهو كالأنبوبة فارغ القلب، هو عظيم ومسبب للحيرة.

-       وذلك الذى وقع ملمسه من الفيل، على قوائمه الغليظة المليئة بالتجاعيد.

قال : أن شكله كما هو مضبوط، حقيقة كأنه العمود المخروط.

لقدرأى كل واحدمنهم جزءامن الأجزاء ، ووقع لهم جميعا الظن الخطأ.

١٨٥- فليس لقلب قط اطلاع على الكل، ولا يكون العلم رفيقا لا عمى قط.

-       كان للجميع خيال محال، وقد صنعوا جميعا ما صنع الأبله بالجوال.

-       فليس للخلق اطلاع على ا لإله ، وليس للعقلاء طريق إلى هذا لكلام.

**

On the Blind Men and the Affair of the Elephant

There was a great city in the country of Ghur, in which all the people were blind. A certain king passed by that place, bringing his army and pitching his camp on the plain. He had a large and magnificent elephant to minister to his pomp and excite awe, and to attack in battle. A desire arose among the people to see this monstrous elephant, and a number of the blind, like fools, visited it,   every one running in his haste to find out its shape and form. They came, and being without the sight of their eyes groped about it with their hands ; each of them by touching one member obtained a notion of some one part ; each one got a conception of an impossible object, and fully believed his fancy true. When they returned to the people  of the city, the others gathered round them, all expectant, so mis­guided and deluded were they. They asked about the appearance and shape of the elephant, and what they told all listened to. One   asked him whose hand had come upon its ear about the elephant; he said, It is a huge and formidable object, broad and rough and spreading, like a carpet. And he whose hand had come upon its trunk said, I have found out about it; it is straight and hollow in the middle like a pipe, a terrible thing and an instrument of destruction. And he who had felt the thick hard legs of the elephant said, As I have   it in mind, its form is straight like a planed pillar. Every one had seen some one of its parts, and all had seen it wrongly. No mind knew the whole,—knowledge is never the companion of the blind ; all, like fools deceived, fancied absurdities.

Men know not the Divine essence ; into this subject the philosophers may not enter.


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar