Print Friendly and PDF

HADÎKA...Tevhid ve Büyüklüğün Açıklaması Üzerine

 


O birdir, O'nda sayının yeri yoktur ve hayatta kalmasında ihtiyaç ondan reddedilmiştir.

Ve O, aklın ve aklın bilebileceği O değildir ve O, duyu ve hayal gücünün/ yanılsama ile tanıyabileceği Samed değildir.

Ne bollukta ne de eksikliktedir. Birin bir ile çarpımı birdir.

Onun kapısından başkası olursa  hatadır,

Ve burada Onun mutlak birliğinden başkası hatadır.

Saymak ve şüphe etmekle meşgul olduğun sürece, birini ya da ikisini bilsen/saysan de ikisi de aynıdır.

Şeytan'ın otlaklarının "ne", "ne kadar", "neden" veya "nasıl" içerdiğini kesin olarak bil, bu yüzden dikkatli ol.

Onun büyüklüğü çoğalmaktan değildir, özü nicelik ve nedensellikten üstündür.

Aciz talebenin araştırması için “Bu mu? Şu mu” ve “kimin” olduğunu söylemek caizdir.

Hiç kimse yaratıcı niteliklerinin “ne kadar”, “nasıl”, “ne”, “neden” veya “ne zaman” veya “nerede” olduğunu söylemedi.

Eli kudret/güçtür, yüzü bekâsı/sonsuzluktur, gelmesi hikmeti, O'nun nüzulü/inişi hediyesidir.

İki ayağı intikam ve haysiyet heybeti, iki parmağı da O'nun emir ve iradesinin etkin gücüdür.

Bütün varlıklar O'nun kudretine tabidir; hepsi O'na hazırdır, hepsi O'nu arar;

Nurun  hareketi nura doğrudur…nur güneşten nasıl ayrılabilir?

Ve ezeliyetin varlığı ile ondan önce geldi, çünkü (ebed) de ondan önce vardı ama ondan sonra geldi.

O'nun varlığı nasıl sonsuzlukla sınırlandırılabilir?

Başlangıcı olmayan sonsuzluk, onun evde doğmuş bir çocuktur/kölesidir;

ve ezeli/sonu olmayan sonsuzluğu (daha fazla ) düşünmeyin ve hayal etmeyin, ebed/sonu olmayan sonsuzluğu da, alametini ezelden almıştır.

Daha büyük veya daha küçük bir mekanı nasıl osun? Onun için yer kendisinin yeri yoktur.

Bu sıfatına malukat için bir dünya yaratmıştır ki, Kendi zatını onlardan üstün kılmıştır.

Mekanın yaratıcısı için mekanın bulunması nedir? Ve gökyüzünün fevkinde/üzerindeyse gökyüzünün herhangi bir etkisi olabilir mi?

Dünün seması bugün yoktur, bugün olanda yarın mevcut olmayacak.

Ve onu duman perdesinin önüne koydular, o yüzden git ve oku = يوم نطوى السماء =  (Düşün o) günü ki, yazılı kâğıtların tomarını dürer gibi göğü toplayıp düreriz. (Enbiyâ - 104)

Ve arifler kıdem hakkında daha fazla konuştuğundan, istiğrak hallerini parçalayıp ve onları aştılar/ karıştırdılar.

[Bildiğimiz] zamanının rukunları, onun için sabit değil ve mekân da varlığı için yeri değildir.

Onun sureti hiçbir yaratılmışta yoktur. Bu benzeme onun ebedi izzetine layık değildir.

Çünkü o bir nakkaş idi ve bir nakış yazıt değildi. Bir ayet vardır = İstiva/tesviye edildi = o zaman ne arş vardı ne de yer.

İçinizdeki ruhtan “Oturdu” demeye devam edin, ama O'nun özünün boyutlara bağlı olduğunu düşünmeyin;

Çünkü "Oturdu" bir Kuran ayetidir/ ve "Onun yeri yoktur" demek imanın bir gereğidir.

Arş, bir kapının dışındaki halka gibidir; İlâhî sıfatlar hakkında bilgisi yoktur/ bilmezde.

Levh-i Mahfuzda yazılı kelimeler vardır, fakat onların ses, şekil ve görüntüleri yoktur.

" وينزل الله " Haberlerde “Allah Teâlâ iner“ yazılıdır, ama O'nun öyle bildiğiniz gibi gelip gittiğine inanmayın;

Arş onu yüceltmek için anılır, Kâbe'ye yapılan atıf onu bilmek babındandır.

'Onun yeri yok' demek dinin özüdür;  başını eğ, çünkü bu övgü için uygun bir fırsattır.

Hüseyin'i [Hallac] düşmanlıkla kovalarlar çünkü hepsi O'nun mekanı yoktur sözünü söylerler.

**

فصل فى الوحدة وشرح العظمة

٧٠- هو واحد والعدد عنه معزول، وهو صمد والحاجة منتفية عنه.

-       وهو ليس ذلك الأحد الذى يعرفه العقل والفهم، وهو ليس ذلك الصمد الذى يعرفه الحس والوهم.

-       لا يكون فى وفرة ولا يكون فى قلة، فحاصل ضرب واحد فى واحد هو واحد.

-لايكون هناك خطأ إلا باب له،ولا يمكن أن يكون هناك خطأ فى الواحد قط.

-       وما دمت منهمكا فى العد والشك، فسواء معرفتك بالواحد أو بالاثنين فكلاهما سواء .

٧٥- واعلم علم اليقين أن مرعى الشيطان، من=ما=و=كم= =لماذا= او =كيف= فحذار.

-       إذ لا تكون عظمته من الزيادة، وذاته أعلى من الكمية والسببية

-       ومن أجل بحث الطالب العاجز ، يكون هو قول = هل=و= من= جائزا.

-       ولم يقل أحد أن صفاته المبدعة، هى =كم= و=كيف=  و=  ماذا او=لماذا= اوامتى=  او =أين=

-       فيده قدرته ووجهه بقاؤه والمجىء حكمه والنزول عطاؤه.

٠ ٨ - وقدماه جلال القهر والخطر، وأصبعاه نفاذ الحكم والقدر.

-       وا لموجودات تحت قدرته، كلها معه وكلها تبحث عنه .

-       فحركة النور تكون إلى النور، ومتى كان النور بعيدا عن الشمس ؟

-       ومع وجود الأزل فقد سبقه هو، إذ أن ( الأزل ) أتى مبكرا ولكنه متأخر عنه.

-       ومتى كان عمله مرتبطا بالأزل، والأزل غلام ولد فى بيته.

٨٥ - وابعد ( أيضا ) الوهم والخيال عن الأبد، فإن الأبد أخذ علامته من الأزل.

-       فكيف يكون له مكان ؟اتسع هذا المكان أوضاق، ذلك أنه ليس لمكانه مكان أيضا.

-       فقد جعل للخلق دنيا على هذه الصفة، حتى يجعله لذاته علوا عليهم.

-       وبأى شىء يجدى المكان لخالق المكان ؟ وأى نأثير للسماء إذا كانت فوق السماء ؟

-       فسماء الأمس لا تكون موجودة اليوم، ذلك أن الغد لا يكون موجوداً فى الحاضر.

٩٠- وقدطواهاأمام سترالدخان، فاذهب واقرأ  =يوم نطوى السماء=

-       وحين أكثر العارفون الحديث عن القديم، شطروا مواجيدهم وتجاوزوا عنها.

-       ليس بالأركان يكون ثبات أوقاته، وليس المكان محلا لوجود ذاته.

-فيامن أنت فى إسار الصورة والنقش، وقد تعلقت بآية= استرى على العرش=.

-       ليست الصورة خالية من المحدثات، وهىء ليست جديرة بالعز الأبدى.

ه٩-   ذلك انه كان النقاش ولم يكن نقش،كانت هناك آية=استوى=  لم يكن عرش أو فرش.

-       فاقرأ =استوى= من أعماق الروح، ولاتعتبرذاته مرتبطة بالجهات.

-       و =استوى=آية من القرآن، أما قول= لا مكان= فمن الإيمان.

-       والعرش كالحلقة موجودة خارج الباب، لا علملها بشىء من صفات الله.

-       ففى اللوح المحفوظ كلام مسطور، لكن ينتفى عنه الصوت والشكل والصورة.

٠ ١٠ - = وينزل الله= موجودة فى الأخبار، فلا نعتقد أنها المجىء والذهاب.

-       فلفظ العرش من أجل التشريف، والنسبة الكعبة إليه من أجل التعريف.

-       فقل= لا مكان= فهذا هو حاصل الدين، وحرك رأسك (استحسانا) فهنا ينبغى التحسين.

-       فقد عادى الحسين ذلك الذى كان يقوله = ألا مكان لعلى=

**

On the Assertion of the Unity.

He is One, and number has no place in Him ; He is Absolute, and dependence is far removed from Him ; not that One which reason and understanding can know, not that Absolute which sense and imagination can recognise. He is not multitude, nor paucity  one multiplied by one remains one.        In duality is only evil and error ; rh singleness is never any fault.

While multitude and confusion remain in thy heart, say thou 1 One ’ or ‘ Two,’—what matter, for both are the same. Thou, the devil’s pasture, know for certain what, and how much, and why, and how ! Have a care ! His greatness comes not from multitude ; His essence is above number and quality ; the weak searcher may not ask ‘ Is it ’ or ‘ Who * concerning Him. No one has uttered the attributes of the Creator, HE,—quantity, quality, why, or what, who, and where. His hand is power, His face eternity ; ‘ to come ’   is His wisdom/ the descent ’ His gift;  His two feet are the majesty of vengeance and dignity, His two fingers are the effective power of His command and will.  All existences are subject to His omni­potence ; all are present to Him, all seek Him ; the motion of light 5 is towards light—how can light be separated from the sun ?

In comparison with His existence eternity began but the day before yesterday ; it came at dawn, but yet came late. . How can His working be bounded by eternity ? Eternity without beginning is a houseborn slave of his ; and think not nor imagine that eternity without end (is more), for eternity without end is like to eternity without beginning.

How shall He have a place, in size greater or smaller ? for place   itself has no place. How shall there be a place for the Creator of place, a heaven for the Maker of heaven himself ? Place cannot attain to Him, nor time ; narration can give no information of Him, nor observation. Not through columns is His state durable ; His nature’s being has its place in no habitation.

O thou, who art in bondage to form and delineation, bound by   ‘ He sat upon the throne’;    form exists not apart from contingencies, and accords not with the majesty of the Eternal. Inasmuch as He was sculptor, He was not image ; ‘ He sat ’ was, not throne, nor earth. Continue calling ‘ He sat ’ from thy inmost soul, but think not His essence is bound by dimensions ; for ‘ He sat ’ is a verse of the Qur’an/ and to say ‘ He has no place ’ is an article of faith. The throne is like a ring outside a door ;  it knows not the attributes of   Godhead. The word ‘ speech ’ is written in the Book ;    but shape and voice and form are far from Him ; ‘ God descends ’ is written in tradition, but believe not thou that He comes and goes ; the throne is mentioned in order to exalt it, the reference to the Ka‘ba is to glorify it.      To say ‘ He has no place ’ is the gist of religion ;  shake thy head, for it is a fitting opportunity for praise. They pursue Husain with enmity because ‘All spoke the word ‘ He has no place.’ 

He made an earth for His creation in this form ; behold how He   has made a nest for thee ! Yesterday the sky was not, today it is; again to-morrow it will not be,—yet He remains.  He will fold up the veil of smoke in front of Him ;—‘ On a day we will fold up the heavens ;  breathe thou forth a groan. When the knowers of God   live in Him, the Eternal, they cleave ‘ behold ’ and ‘ He ’ in two through the middle.


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar