3. Boyuttan galaksi, yıldız, gezegen gibi görünen devasa yapılar insan ruhlarıdır
(alıntı)
Rüyalarımızda anlamadığımız bir alemin
bilgilerini insan beyni en yakın ve en iyi şekli ile tercüme eder.
İşte beni yine bu noktaya getiren başka
önemli bir delili sizlerle paylaşıyorum.
Altını çizdiğim manalara dikkat ederek
konuyu okuyunuz.
Hz.
Yusuf, Kur'an-ı Kerim'de adı geçen
peygamberlerden birisi olup, Hz. Yakub'un
oğludur. Nesebi Hz. İbrahim'e kadar varır.
Kur'an-ı Kerim'de kendi adını taşıyan bir
sure vardır. Tamamı 111 ayet olan bu surenin 98 ayeti (4-101) Hz. Yusuf'tan
bahseder. Bu ayetlerde anlatıldığına göre Hz. Yusuf'un hayat hikayesi özetle
şöyledir:
Hz. Yusuf'un on bir tane erkek
kardeşi vardı. Yusuf fevkalade güzel ve son derece zeki idi. Babaları
Hz. Yakub en çok Hz. Yusuf'u seviyordu. Bu sevgiyi ağabeyleri kıskanıyorlardı.
Yusuf (a.
s) bir gece rüyasında on bir yıldızın, güneş ve ayın kendisine
secde ettiklerini gördü. Bu rüyayı babasına anlattı. Babası rüyanın, Hz. Yusuf'un
büyük bir adam olacağına işaret olduğunu anladı ve Hz. Yusuf'a rüyasını
ağabeylerine anlatmamasını
tembihledi. Ancak, ağabeyleri bundan
haberdar oldular ve Hz. Yusuf'u öldürüp bir yere atmayı planladılar. Babalarından
izin alarak, gezip eğlenmek bahanesiyle Hz. Yusuf'u alıp kırlara götürdüler. Onu
bir kuyuya attılar, gömleğini de kana bulayarak, "Yusuf'u kurt kaptı"
diye babalarına yalan söylediler.
Kuyunun yanından geçmekten olan bir kafile
Yusuf'u buldu ve köle olarak satmak üzere alıp, Mısır'a götürdüler. Orada az
bir fiyatla onu Azîz'e (maliye bakanı) sattılar.
Aziz'in hanımı Hz. Yusuf'a göz koydu. Onu
kendisiyle beraber olmaya çağırdı. Yusuf (a. s) bunu kabul etmeyince, ona
iftira edip kocasına şikayet etti ve hapse attırdı.
Hz. Yusuf senelerce hapiste kaldı. Orada
hükümdarın şerbetçisi ve aşçısı ile tanıştı. Onlara gördükleri rüyaların
yorumunu yaptı. Birisinin, kurtulup efendisinin hizmetine devam edeceğini, diğerinin
ise öldürüleceğini söyledi. Sonunda dediği çıktı. Hz. Yusuf kurtulandan, kendisini
efendisinin yanında anmasını istedi.
Hükümdar bir gece rüyasında yedi zayıf
ineğin yedi semiz ineği yediğini ve yedi yeşil başakla yedi kuru başak gördü. Bu
rüyanın yorumunu yaptırmak istedi. Hz. Yusuf'un rüya yorumu yaptığını öğrendi
ve onu hapisten çıkarıp, rüyasını anlattı. Hz. Yusuf, yedi sene bolluk
olacağını, peşinden gelen yedi senenin ise kıtlıkla geçeceğini söyledi. Bunun
üzerine hükümdar, Hz. Yusuf'u maliye bakanlığına getirdi. Yusuf (a. s) bolluk
yıllarında bütün ambarları zahire ile doldurttu; kıtlık yılları gelince bu
zahireyi halka dağıtmaya başladı. Aynı kıtlık, Hz. Yusuf'un babasının memleketi
olan Kenan diyarında da yaşandı.
Yusuf (a. s)'un kardeşleri de zahire almak
için iki kez Kenan ilinden Mısır'a geldi. Sonunda Yusuf (a. s) kardeşlerine
kendini tanıttı ve onları affettiğini belirterek, "Bugün azarlanacak
değilsiniz, Allah sizi bağışlar, o merhametlilerin merhametlisidir"
(Yusuf/92) dedi. Yusuf (a. s);
babası, annesi ve kardeşlerinin tamamını Mısır'a davet etti.
Ailesi Mısır'a vardığında Yusuf (a. s)
anne ve babasını tahta oturttu; diğer on bir kardeşi ise Hz. Yusuf'un
önünde eğildiler. O zaman Yusuf (a. s): "Babacığım, işte bu
vaktiyle gördüğüm rüyanın çıkışıdır. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan
benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni hapisten çıkaran, sizi
çölden getiren Rabbim, bana pek çok iyiliklerde bulundu. Doğrusu Rabbim, dilediğine
lütufkardır. O şüphesiz, bilendir, hakimdir. " (Yusuf/100) dedi. Bir
süre sonra Yakub (a. s) vefat etti. Yusuf (a. s), Allah Teala'ya şöyle
münacatta bulundu: "Rabbim, bana hükümdarlık verdin, rüyaların
yorumunu öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratanı! Dünya ve ahirette
koruyanım sensin! Benim canımı, Müslüman olarak al! Ve beni iyilere kat!"
(Yusuf/101). Yusuf (a. s)'un hayat hikayesi Kur'an-ı Kerim'de
"Ahsenü'l-Kasas, Kıssaların en güzeli" ünvanını aldı. Pek çok
olayları içeren bu hayat hikayesi için Allah Teala şöyle buyurdu: ''Andolsun
ki, Yusuf ve kardeşlerinin olayında, soranlara nice ibretler vardır. "
(Yusuf/7)
Dostlarımız bilir,
çok zaman rüya yorumlama konusunda oldukça yoğun gayretlerim olmuştur.
Sevgili peygamberimizin (salla’llâhü
aleyhi ve sellem . ) işaret ettiği mana doğrultusunda insanlar uykudadır. Zaten
uykudayız şu anda ve yıldızlar görüyoruz. Rüyada 4. boyutun bilgisini bize 3. boyut
gerçeği ile yıldız gibi manalarla beynimiz yorumlamaktadır.
Yukarıda, Kuran'da anlatılan kıssada
bahsedilen rüyayı irdelerseniz ilk merhalede yıldız, ay ve güneş secde ediyor.
“İlk yaratılışı (aşamayı, karar kılma
yerini) bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?" (Vakıa/62)
İkinci merhalede ise yıldızlar olarak
görünen kardeşleri secde ediyor. Bu da bize Rabbimiz bilir ancak tefekkür
açısından aslında ilk merhalede olduğumuzu, bu dünyadan görünen ve yıldız gibi,
güneş gibi algılanan şeylerin insanlarla alakalı olduğunu gösteriyor.
Bir takım itirazlar olacaktır. Ve biraz
sonra size nakledeceğim mevzu sizi bir daha derinden sarsacaktır.
Biliyorum ortaya koyduklarımız ve sizlere
anlamanız için baskı yaptığım şeyleri direk kabul etmeniz hayli zor. Ancak
her şeyinde hikmet olan Rahman ve Rahim olan Yüce Rabbimiz, Allah, boş yere
hiçbir şeyi yaratmamıştır.
Devasa uzay ve devasa yerler buradan
göründüğü ve algılandığı gibi değildir.
4 boyutlu algıları olan birinin sayısız
eli vardır.
3.
Boyutta saçlarını taradığı
gibi beden üzerinden tüm organlara hakimdir.
Bedenindeki tüm organları tüm açıları
ile görür, hisseder.
İşin garip tarafı ise şuurlu olduğu
kesinleşen bakterilerle konuşabilir.
Ve bakteriler için işler hayli karışır. .
Onların dili ile anlatmadığınızda hiçbir
şey anlamazlar.
4.
boyutu algılayan biri kendi
kendini bir kaç saniyede ameliyat bile edebilir.
Öte yandan 3. boyut bilgisi olmayan 2. boyutta
yaşayanlar, yukarıyı veya aşağıyı gösterecek parmakları olmasına rağmen, bu
algının yokluğundan dolayı hiçbir yeri gösteremezler.
İşin sorunlu tarafı sizin parmağınızı bile
çözemezler.
Kitap boyunca anlatmaya çalıştığım ve 4.
boyut diye bahsettiğim yer kuşkusuz Ahirettir.
Konuların anlaşılması için ilk 3 boyut
üzerinden giderken 4. boyut kelimesini kullanmak anlaşılmayı
kolaylaştırmaktadır.
İşte anlatması bu kadar zor olan bir
zamanda geçen, sevgili Peygamberimizin (salla’llâhü aleyhi ve sellem . ), Annemiz
Ayşe ile bir konuşmasına yer veriyorum. .
Öyle bir gece ki gecelerin en güzeli. . .
Güzelliği O'ndan gelen. . .
Hz. Aişe'nin dizlerine yaslamıştı mübarek
başını. . .
Gökyüzünü ve birbirinden parlak yıldızları
seyrediyorlardı. . .
Biraz sonra Hz. Aişe'nin gözyaşlarının
yüzüne damladığını fark etmişti. . .
. . . -Niçin ağlıyorsun ya Aişe dedi. . .
Dedi ki: ''En sevgilinin sevgilisi''. . .
-Ya Rasulallah, bir Ay'a bakıyorum bir de
sizin yüzünüze, sizin yüzünüz Ay'dan daha parlak!. .
Ve cevap verdi Güllerin Efendisi. . .
-Bilmez misin ya Aişe Ay, nurunu benden alır. . .
Bunun dışında aşağıda yer verdiğim konu da
çok yaygındır ve bu güne kadar konuyu mecaz almayan, okuduğu gibi yorumlayan ve
buna bir çok delil sunan ilk eser bu kitaptır.
Buna göre Cebrail (aleyhisselâm), Efendimiz (salla’llâhü aleyhi ve
sellem )’in, Câbir b. Abdillah (r. a)’a hitaben,
“Allah’ın yarattığı ilk şey, senin peygamberinin nurudur ey Câbir” şeklindeki
sözünü hayretle karşılayınca ona kaç yaşında olduğunu sorar.
O şöyle cevap verir: "Bilmiyorum ey Allah'ın Resulü. Ancak
(bildiğim şu ki), dördüncü perdede, 70 bin yılda bir kere doğan bir yıldız var
ve ben o yıldızı 70 bin kere gördüm. ”
Bunun üzerine Efendimiz (salla’llâhü aleyhi ve sellem ): “Rabbimin
izzetine yemin olsun ki, işte ben o yıldızım” buyurur. (Kaynak:Ebu'l-Hasan
el-Laknavi, el-Asaru'l-Merfu)
Ki bu yıldızın, dünya üzerindeki tüm
yaşamın güneş üzerinden foto sentezle dönüştüğü ve ayın da nurunu güneşten
aldığı hesaba katılırsa, değişik bir mana bulması söz konusudur. Ve bize ulaşan
bu bilgilerin her ne kadar değişeceği göz önünde bulunsa da insan- yıldız
ilişkisini anlatan bu manalar dikkate alınmaya değerdir.
Kaynak: 5. Boyutta İnsan Yazarı: Adem Korkmaz
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar