Mustafa Kemal Atatürk'ün Dinî İnancı
bu kadar net olan bir lider
hâlâ yanlış yorumlanıyor?"
Vikipedi, özgür ansiklopedi
1924'te Dr. Abdullah Cevdet tarafından Türkçeye çevrilen ve Atatürk'ün emriyle 1928'de yayımlanan Aklı Selim (Le Bon Sens, "sağduyu") 1772'de Baron d'Holbach tarafından Jean Meslier takma adıyla yayımlandı.
Mustafa Kemal Atatürk'ün dinî inancı tartışma konusu olmuştur. Kimi araştırmacılar onun dine ilişkin söylemlerinin dönemsel olduğunu vurgulamakta ve bu konuyla alakalı olumlu görüşlerinin 1920'lerin başlarıyla kısıtlı olduğunu belirtmektedirler.[1] Atatürk'ün dinî inancı hakkında farklı kaynaklar, farklı çıkarımlarda bulunmuştur.[2] Bazı kaynaklar Müslüman olduğunu iddia ederken,[3][4][5] diğer kaynaklar deist[6][7] veya ateist[8][9][10] olduğunu iddia etmektedir.[11][12]
Genel görüşleri
Bir sözünde dini "lüzumlu bir müessese" olarak gördüğünü ifade eden Atatürk, başka sözlerinde de İslam için "bizim dinimiz" ve "büyük dinimiz" gibi ifadeler kullanmıştır.[13] Ayrıca Kur'an için "şanı büyük" ve "en eksiksiz kitap", Muhammed için "peygamberimiz efendimiz hazretleri" ve "Allah'ın birinci ve en büyük kulu" demiştir.[13] 1922 ve 1923'te yaptığı iki konuşmada "Allah birdir, büyüktür." demiştir.[14] 1923 yılında kendisine armağan olarak Kur'an gönderilmesine "Bence kıymetini takdire imkân olmayan bu hediyeyi, en derin ve hürmetkâr din duygularımla muhafaza edeceğim." sözüyle teşekkür etmiştir.[13]
Tarih Profesörü Mete Tunçay, bu konuyla ilgili İnönü Üniversitesi'nde verdiği bir konferansta "Atatürk'ün bir deist olduğunu düşünüyorum. Agnostik ya da ateist değildi." demiştir.[15] Akşam gazetesine verdiği bir röportajda ise "Türkiye'de din, devletin denetimi altında. Bu hiç kimseyi memnun etmeyen bir durum. Mesela İmam Hatipler'de, şimdi öyle mi bilmiyorum ama kitaplarının başında Atatürk'ün portresi ve en büyük Müslüman Atatürk yazılıydı. Bu doğru değil tabii. Çünkü bana 'deist' gibi geliyor. Diğer yandan Prof. Şükrü Hanioğlu 'ateist' olduğunu düşünüyor. Tanrı'yı reddetmek yerine Atatürk'ün 'herhâlde bir Yaradan var' inancı içinde olduğu kanısındayım." açıklamasında bulunmuştur.[16]
Yine Atatürk'ün dinî inancı ile ilgili olarak bir diğer araştırma Rıfat Bali tarafından yapılmış,[17] konuyla ilgili olarak Ruhat Mengi ile aralarında bir polemik yaşanmasına sebep olmuştur.[18] Taha Akyol ise Atatürk'ün dini ile ilgili olarak "Atatürk'ün ideolojisi, Jön Türklerin pozitivist, materyalist ideolojisidir. Bu yüzden Atatürk'ün laiklik tatbikatı çok sert oldu." demiştir.[1] Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk bir sohbetinde[19] deist olduğu değerlendirmesinde bulunmuştur. Prof. Dr. Zafer Toprak ise Atatürk'ün dine karşı mesafeli ve dinle ilgili sorunları olduğunu ifade etmiştir.[20]
Bireyler ve din hakkında görüşleri
Atatürk, 20 Temmuz 1915'te Madam Corinne'e gönderdiği mektubunda şunları diyor:
"Görüyorsunuz ya Madam, benim insanlarım şehit olmayı ararken de budalaca davranmıyorlar. Peygamberimiz ne kadar bilgeymiş. İnsanların gerçek arzularını ne kadar iyi biliyormuş. Bana gelince, çok yazık ki, bu inanmış insanların, Allah vergisi nitelikleri bende yok, ama bu nitelikleri desteklemeyi de hiç ihmal etmiyorum.
Çok garip bulduğum bir şey var. Erkeklere huriler ve başka güzel eğlenceler vadeden Hazreti Muhammed, kadınlar için hiçbir taahhüde girmiyor. Bu duruma göre ölümden sonra erkekler, cennetteki kadınlara sahip olarak hoş vakit geçirirlerken, kadınların dayanılmaz hale düşecekleri anlaşılıyor. Öyle değil mi?
Gördüğünüz gibi Madam, dağdağalı ve kanlı bir yaşama alıştıktan sonra da insan, cennet ve cehennemden söz etmek ve hatta yüce Tanrı’yı bile eleştirmek için zaman bulabiliyor. Madam, eğer Tanrımızı eleştirerek günaha girmemi önlemek isterseniz, çarpışmalar dışında kalan zamanımı, hangi meşgaleyle geçirebileceğim konusunda lütfen bana yol gösteriniz."[21][22]
Toplum ve din hakkında görüşleri[
1930'da Mustafa Kemal Paşa ile Amasya müftüsü Abdurrahman Kâmil Efendi'nin sohbeti sırasında çekilmiş bir fotoğraf.
Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı'nda zaman zaman yakın dostlarıyla bir araya geldiğini ve kendisinin de bu ziyaretlere katıldığını anlatan manevi kızı Ülkü Adatepe, onun bazen efkarlanıp eski hikâyelerini anlattığını, savaşa giderken daima ellerini açıp "Allah'ım sen Türk milletini hiçbir zaman esir etme." diye dua ettiğinden bahsettiğini belirtmiştir.[23] Atatürk, Türk milletinin dinî inancı ile ilgili bir sözünde şu ifadeleri kullanmıştır:
"Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Bilince aykırı, ilerlemeye mâni hiçbir şey içermiyor. Halbuki Türkiye’ye bağımsızlığını veren bu Asya milletinin içinde daha karışık, sun’i, bâtıl itikatlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu konuda yeterli bilgisi olmayanlar, bu âcizler sırası gelince, aydınlanacaklardır. Onlar ışığa yaklaşamazlarsa, kendilerini yitirmiş ve mahkûm etmişler demektir; onları kurtaracağız."[13]
Atatürk'ün emriyle yayımlanan mealli Türkçe tefsir Hak Dini Kur'an Dili'nin ciltleri. (1935)
Atatürk'ün, dini "lüzumlu bir müessese" olarak gördüğünü belirttiğine ilişkin sözüne karşın "dini olanların fakir kalmaya mahkûm oldukları" ve bu nedenle "öncelikle din anlayışını kaldırmak" gerektiğine inandığına ilişkin görüşleri için de kaynaklar mevcuttur. Kâzım Karabekir'in belirttiğine göre, Atatürk ona din ile ilgili olarak dini olanların kazanamayacağını ve fakir kalmaya mahkûm olduklarını söyleyip netice olarak önce din anlayışını kaldırmak gerektiğini söylemiş[24] ve bu sebeple Kur'an'ın anlaşılarak okunmasına önem verip Türkçeye çevrilmesini emretmiştir.[13][25] Ayrıca İslam'a ilişkin olumsuz sözleri de bulunmaktadır. Karabekir'in anlattığı üzere, Atatürk Balıkesir'de hutbe okumasına karşın daha sonra Kur'an ve Muhammed ile ilgili olumsuz sözler etmiştir.[26][27]
Farklı bir görüşe göre, 1926-27 yıllarında Atatürk ile röportaj yapan Grace Ellison, 1928 yılında yayımlanan Turkey Today adlı kitabının 24. sayfasında Atatürk'ün kendisine şunları söylediğini yazmıştır:
"Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. Hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir. Âdetâ halkı bir kapana kıstırırlar. Benim halkım demokrasi ilkelerini, gerçeğin emirlerini ve bilimin öğretilerini öğrenecektir. Batıl inançlardan vazgeçilmelidir. İsteyen istediği gibi ibadet edebilir. Herkes kendi vicdanının sesini dinler. Ama bu davranış ne sağduyulu mantıkla çelişmeli ne de başkalarının özgürlüğüne karşı çıkmasına yol açmalıdır."[28]
Atatürk: Modern Türkiye'nin Kurucusu kitabının yazarı Andrew Mango, bu sözleri kitabına alarak Atatürk'ün deist olduğu değerlendirmesini yapmıştır.[29]
Öte yandan 1 Kasım 1937'de yaptığı meclis konuşmasında şu sözleri söylemiştir:
"...Bizim devlet idaresindeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen; içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk milleti ve bir de milletler tarihinin bin bir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir."[30]
Ayrıca Kâzım Karabekir'le olan bir konuşması şu şekildedir:
"... Mustafa Kemal Paşa beyanâtıma karşı hiddetle bütün içini ortaya döktü:
-Evet Karabekir; Arapoğlu'nun yavelerini Türk oğullarına öğretmek için Kur'an'ı Türkçe'ye tercüme ettireceğim ve böylece de okutturacağım! Tâ ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler!...[31]
Din birliği fikri hakkında görüşleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Atatürk Medeni Bilgiler'de yazdı ki "Türkiye Cumhuriyeti'nde herkes Allah'a istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dinî fikirlerinden dolayı bir şey yapılmaz. Türk Cumhuriyeti'nin resmî dini yoktur. Türkiye'de, bir kimsenin fikirlerini zorla başkalarına kabul ettirmeye kalkışacak kimse yoktur ve buna müsaade edilmez. Artık samîmî mutekitler, derin iman sahipleri, hürriyetin icaplarını öğren."
Atatürk ortaokul ve liselerde ders kitabı olarak okutulması için kendi el yazısıyla kaleme aldığı Medeni Bilgiler adlı kitabın ilk ve en uzun bölümü olan Millet bölümünde şu eleştirileri kaleme almıştır:
"Din birliğinin de bir millet teşkilinde müessir olduğunu söyleyenler vardır. Fakat biz, bizim gözümüz önündeki Türk milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz. Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların ve sâirenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis, Türk milletinin millî rabıtalarını gevşetti; millî hislerini, millî heyecanlarını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü, Muhammed'in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. Bu Arap fikri, Ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammed'in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa, hayatlarını Allah kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasretmeğe mecburdular. Bununla beraber, Allah'a kendi millî lisanında değil, Allah'ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe Allah'a ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyet karşısında Türk milleti birçok asırlar ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur'ân'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler..."
"...Türk milletini Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allah'la mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular..."
"...din hissi, dünyanın acısı duyulan tokadıyla derhal Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. Artık Türk, cenneti değil, son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte dinin, din hissinin Türk milletinde bıraktığı hatıra..."
"...Kralların ve padişahların istibdadına dinler mesnet olmuştur..."
Atatürk'ün Medeni Bilgiler'de din birliği fikrine yönelik eleştirisinin bir bölümü.
Kitabın bu kısımlarını köşe yazısında değerlendiren Can Dündar, ilgili yerlerin 1969 ve 1988'de Türk Tarih Kurumu tarafından sansürlendiği belirterek "Nasıl oluyor da din konusundaki görüşleri bu kadar net olan bir lider hâlâ yanlış yorumlanıyor?" demiştir.[32]
Atatürk 1931 yılında Türk Tarih Kurumu Başkanı Tevfik Bıyıklıoğlu'na yazdığı sansürlenmiş mektubunda[33] şöyle diyor:[34]
"Arabistan yarımadasının kumsal çöllerinden; (Ikre, Bismi, Rabbi) safsatasını esas tutmuş olan Araplar, uygar dünyada, bilhassa Türk zengin uygar bölgelerinde bu ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi olan ilkeye dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır."
"...asıl kilise yakınına gelindiği zaman deveye binmek sırası köleye geldiğinden ötürü Ömer’in yürüyerek; Arap ırkından başka ve yüksek ırklardan oluşan ordunun yüksek ve muhteşem huzurunda o ordunun kumandanlarına karşı yerden taş alarak atmak suretiyle gösterdiği çıplak ve çıfıt Araplık malumunuzdur. Bunu artık Türk çocuklarına bir erdem gibi okutmakta ısrar gösteren notları göz önüne almalısınız."[35]
Yabancı kaynaklarda görüşleri[değiştir | kaynağı değiştir]
1932-1933 yıllarında Ankara'da görev yapan ABD Büyükelçisi Charles H. Sherrill'in hazırladığı ve ilk kez Toplumsal Tarih dergisinde Rıfat Bali'nin hazırladığı yazıda yayımlanan rapor, Atatürk'ün kendi ağzından dinle ilgili görüşlerini içermektedir. Büyükelçi, Ankara'da görev süresi boyunca Atatürk ile yaptığı görüşmelere ve gözlemlere dayanarak A Year's Embassy to Mustafa Kemal adlı bir kitap hazırlamıştı. Eser ilkin, 1934 yılında Atatürk yaşarken, üç kez Türkçeye çevrildi. Kitabın Atatürk'ün dine bakışını içeren bir kısmı mevcuttu. Bu bölümde yazar, onunla yaptığı uzun bir mülakata yer vermiş ancak Atatürk'ün sözlerinin bir kısmını kitaba almamış, bunu da "Din konusundaki şahsi görüşleri hususunda söylediklerinin tamamını burada vermek hiç doğru olmaz" satırlarıyla dile getirmişti. Ancak Sherrill, kitaba sadece bir bölümünü aldığı görüşmeyi özetleyerek bir rapora döktü ve ABD Dışişleri Bakanlığı'na gönderdi. Raporda aktarılanlardan bazıları şunlardır:[36]
"...Agnostik olduğuna dair genellikle kabul görmüş inancı, kesinlikle reddediyor, ancak dininin sadece Kâinat'ın Mucidi ve Hâkimi tek Tanrı'ya inanmak olduğunu söylüyor. Ayrıca beşeriyetin böyle bir Tanrı'ya inanmaya ihtiyacı olduğuna inanıyor. Buna ilaveten dualarla bu Tanrı'ya seslenmenin beşeriyet için iyi olduğunu belirtti..."
"...yakın tarihte olan Bursa hadisesi üzerinde serbestçe konuştu. Bu hadise Türklerce değil üç yabancı tarafından çıkarılmıştı: Bir Arnavut, bir Bulgar ve bir Rus. Hatta Üçüncü Enternasyonal tarafından kışkırtıldığını da ima etti. Muhtemelen sıkıntı verecek bu siyasi hareketi basit bir dil meselesine, ezanın Arapça yerine Türkçe okunması haline dönüştürerek gösterdiği siyasi maharetten ötürü kendisine iltifatta bulundum. Bu sözlerim Kuran'ın Arapçadan Türkçeye tercüme edilmesi için nasıl ve neden telkinde bulunduğu konusunda konuşmasına sebep oldu ve bu mevzuda yepyeni bir ufuk açtı. Türk halkının uzun zamandan beri ezberden okuduğu bazı Arapça duaların gerçek manasını anladığı zaman tiksineceğini söylüyor. Kuran'dan alınan bir Arapça bölüm okudu. Bu duada Muhammed amcası ile amca kızının yaptıkları bir şeyden ötürü cehenneme gitmeleri için beddua eder. 'Düşünen bir Türk'ün böylesi bir duayı okumaktan elde edeceği dini ilhamı veya dine ilgi göstermesini tahayyül edebilir misin?' dedi. Bu fikrini geliştirdikçe ben de gitgide Kuran'ın Türkçe okunmasını teşvik etmesinin sebebinin Kuran'ın Türkler arasında gözden düşmesi olduğu neticesine varıyorum. Daha sonra umumi ve şaşırtıcı bir beyanda bulunarak Türk halkının gerçekte hiçbir şekilde dindar olmadığını, aralarından camilere giden az sayıda kişinin alışkanlıktan veya yüksek sesle söylenen duaların cezbine kapılarak camiye gittiğini ileri sürdü..."
"...Sovyetler'in her türlü dini lağvetme fikriyle kesinlikle mutabık değil. Bellibaşlı camilerin hükümetçe muhafaza edilmeleri ve amaçları doğrultusunda kullanılmaları gerektiğinde ısrarlı. Üç büyük dinin ahlak öğretilerine dinden ziyade ahlak olarak inanıyor..."
Atatürk, 20 Mart 1937'de, Ankara Palas'ta; dönemin Romanya Dışişleri Bakanı Victor Antonescu'ya şu sözleri söylemiştir:
"...Zamanında kitaplar karıştırdım. Hayat hakkında filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı her şeyi kara görüyordu. “Mademki hiçiz ve sıfıra varacağız, dünyadaki geçici ömür sırasında sevinç ve mutluluğa yer bulunmaz” diyorlardı. Başka kitaplar okudum, bunları daha akıllı adamlar yazmışlardı. Diyorlardı ki: “Mademki sonu nasıl olsa sıfırdır, hiç olmazsa yaşadığımız sürece şen ve neşeli olalım.” Ben kendi karakterim bakımından ikinci hayat görüşünü beğeniyorum, fakat şu sınırlar içinde: Bütün insanlığın varlığını kendi şahıslarında gören adamlar zavallıdır. Besbelli ki, o adam birey sıfatı ile yok olacaktır. Herhangi bir kişinin, yaşadıkça memnun ve mutlu olması için gereken şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Anlayışlı bir adam, ancak bu şekilde hareket edebilir. Hayatta tam zevk ve mutluluk, ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı, mutluluğu için çalışmakta bulunabilir..."[37][38]
Evening Standard gazetesinin Atatürk'ün ölümünden sonra hazırladığı yazı dizisinin sonuncusu "Atatürk İslam Geleneğini Reddetti" başlığını taşıyordu.[39]
Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]
^ a b Düzel, Neşe (6 Şubat 2012). "Taha Akyol: Atatürk yargı bağımsızlığını reddediyor". taraf. 20 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mayıs 2014.
^ Political Islam in Turkey: Running West, Heading East? Author G. Jenkins, Publisher Springer, 2008, 0230612458, p. 84.
^ Prof. Utkan Kocatürk, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri (Atatürk ve Din Eğitimi, A. Gürtaş, p. 26), Atatürk Research Center, 2007; 9789751611741
^ Prof. Ethem Ruhi Fığlalı, "Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı", Atatürk Research Center, 2012; 978-975-16-2490-1, p. 86
^ Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Ankara 1959, 2. Baskı, II, 66–67; s. 90. III, 70
^ Reşat Kasaba, "Atatürk", The Cambridge History of Turkey: Volume 4: Turkey in the Modern World, Cambridge University Press, 2008; 978-0-521-62096-3 p. 163. Retrieved 27 March 2015.
^ Political Islam in Turkey by Gareth Jenkins, Palgrave Macmillan, 2008, p. 84; 0230612458
^ Atheism, Brief Insights Series by Julian Baggini, Sterling Publishing Company, Inc., 2009; 1402768826, p. 106.
^ Islamism: A Documentary and Reference Guide, John Calvert John, Greenwood Publishing Group, 2008; 0313338566, p. 19.
^ ...Mustafa Kemal Atatürk, founder of the secular Turkish Republic. He said: "I have no religion, and at times I wish all religions at the bottom of the sea..." The Antipodean Philosopher: Interviews on Philosophy in Australia and New Zealand, Graham Oppy, Lexington Books, 2011, 0739167936, p. 146.
^ Phil Zuckerman, John R. Shook, The Oxford Handbook of Secularism, Oxford University Press, 2017, 0199988455, p. 167.
^ Tariq Ramadan, Islam and the Arab Awakening, Oxford University Press, 2012, 0199933731, p. 76.
^ a b c d e "Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri". T.C. Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı. 27 Ağustos 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2014.
^ "Atatürk ve Din" (PDF). T.C. Millî Eğitim Bakanlığı. 25 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 25 Mayıs 2014.
^ "Mete Tunçay: 'Atatürk Deistti...'". 26 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mayıs 2014.
^ "Din konusunda aydınlar üçkağıtçı". 16 Aralık 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mayıs 2014.
^ Bali, Rıfat N. "Atatürk'ün dine bakışı" (PDF). rifatbali. 24 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 20 Mayıs 2014.
^ Mengi, Ruhat (6 Eylül 2006). "Bali: Raporda ifade edilen görüşler samimi". radikal. 26 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mayıs 2014.
^ Öztürk, Yaşar Nuri (22 Mart 2014). "Atatürk deistti! [Yaşar Nuri Öztürk]". youtube. 2 Kasım 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mayıs 2014.
^ "Atatürk'ün Kürt değil, din sorunu vardı". radikal. 9 Nisan 2012. 26 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mayıs 2014.
^ İhsan Yılmaz (9 Nisan 2001). "Atatürk'ün gizlenen mektubu". Milliyet Gazetesi. (milliyet.com.tr). 20 Kasım 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Şubat 2017.
^ Erdal İnönü, Anılar ve Düşünceler-3, Doğan Kitap, 1. baskı, İstanbul 2001, Sayfa: 334
^ "İşte Atatürk'ün harbe giderken ettiği dua". Sabah. 10 Kasım 2011. 22 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2014.
^ Kâzım Karabekir Anlatıyor, Uğur Mumcu, Tekin Yayınevi, 5. Basım, s.40, 1993
^ "Atatürk'ün Kur'an'a Bakışı" (PDF). Osman Zümrüt. Ondokuz Mayıs Üniversitesi. 22 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2014.
^ Kâzım Karabekir Anlatıyor, Uğur Mumcu, Tekin Yayınevi, 5. Basım, s.46, 1993
^ Dücane Cündioğlu, Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Din ve Siyaset, Kapı Yayınları, s.49
^ "Google Books üzerinden Turkey Today". Turkey Today. 25 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mayıs 2014.
^ Mango, Andrew. Atatürk: Modern Türkiye'nin Kurucusu. Remzi Kitabevi. s. 532. ISBN 9789751409881. 26 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Haziran 2015.
^ "Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin V. Dönem 3. Yasama Yılını Açış Konuşmaları". tbmm.gov.tr. 13 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Temmuz 2014.
^ Kazım Karabekir,Paşaların Kavgası, Sayfa:154
^ Dündar, Can. "Atatürk'ün sansürlenen görüşleri". Milliyet.com.tr. 26 Kasım 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mayıs 2014.
^ "80 yıl önce sansürlenen mektup bulundu". 20 Kasım 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Kasım 2016.
^ Atatürk'ün Tevfik Bıyıklıoğlu'na mektubunda yazdıkları 24 Ağustos 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (pdf)
^ Atilla Oral, Atatürk'ün Sansürlenen Mektubu, Demkar Yayınevi, 1. Basım, Sayfa: 61
^ "Atatürk İslam için ne düşünüyordu?". radikal. 6 Eylül 2006. 22 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Temmuz 2017.
^ "Romanya Dışişleri Bakanı Antonescu İle Konuşma". 28 Haziran 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Haziran 2018.
^ "Vikisöz, Mustafa Kemal Atatürk/Felsefe". 19 Nisan 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Nisan 2017.
^ Dünya Basınında Atatürk, Hazırlayan: Nuri Çolakoğlu, Doğan Kitap, s.66.
İleri okumalar[değiştir | kaynağı değiştir]
Mehmet Ö. Alkan (ed.), Yakın Türkiye Tarihinden Sayfalar Sina Akşin'e Armağan içinde Erik-Jan Zürcher, "Mustafa Kemal Paşa'nın İslam Tarihi Yorumu", İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2014: 327-341.
"Atatürk'ün Sansürlenen Mektubu"
Okunduğu üzere Atatürk, "Arabistan yarımadasının kumsal çöllerinden; (Ikre, Bismi, Rabbi) safsatasını esas tutmuş olan Araplar, uygar dünyada, bilhassa Türk zengin uygar bölgelerinde bu ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi olan ilkeye dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır. Bu zihniyetle hareket edenler İslam'dan önce evrensel Türk uygarlığının bütün belgelerini imha etmekte engel görmediler.
Yazacağınız İslam tarihinin de bu doğrultuda toplayabileceğiniz belgelere dayanarak açıklanmasını önemli görürüm." diye yazmış. Açıkça söyleyebilirim ki bir müslüman olarak altına imzamı atıyorum.
Bu yazıdan "Atatürk, Kuran'a -safsata- demiş" çıkarımını yapıyorsanız "safsata" yapmış oluyorsunuz. Size bol bol kitap okumanızı öneririm.
Anlayamayanların olacağını varsayarak yavaş yavaş, tane tane anlatmaya başlayacağım ve konuya "Atatürk'ün Kuran'a -safsata- dediğini" varsayarak kişinin "safsata" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmediğini düşünerek mantık hatasını ortaya çıkaracağım. ( "Safsata" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorsun tamam da, okuduğunu da anlamıyorsun arkadaş!)
"Atatürk'ün Kuran'a -safsata- demiş" olduğunu düşünerek açıklamaya başlıyorum;
"... (Ikre, Bismi, Rabbi) safsatasını esas tutmuş olan Araplar..." bu cümleden Arapların sonradan Müslüman olduğunu yada Kuran'ı sonradan esas tutmuş olduğunu anlıyoruz.
"...Arapların... bu ilkel ve -cahiliyet devrinin- simgesi olan ilkeye dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır..." cümlesinde geçen "cahiliyet devri" terimi, İslam öncesi devirleri anlatmak için kullanılır. Yine cümlede geçen "ilke" kelimesinin "Ikre, Bismi, Rabbi"(Kuran) olduğunu anlıyoruz. Sorun şurada, "cahiliyet devri" İslam öncesi devri anlatmak için kullanılıyorsa, nasıl oluyorda Kuran cahiliyet devri simgesi olabiliyor. "Safsata" kelimesinin anlamını bilmeyen bir kişi bile Atatürk'ün böyle bir hata yapmayacağını bilir ve burada bir mantık hatasının olduğunun anlar.
Ben ne anladım onu anlatayım size; ilk başta "Safsata" kelimesi ne anlama geliyor ona bir bakalım.
Safsata kelimesinin Osmanlı Türkçesinde ki karşılığı "Kıyas-ı Batıl"dır. Yani "görünüşte doğru, hakikatte yanlış"...
Safsata kelimesinin Türkiye Türkçesindeki anlamı "bir düşünceyi anlamaya çalışırken yapılan yanlış çıkarsamadır"... Yani kısaca "yanlış anlama"dır.
Şimdi cümleyi "safsata" kelimesinin yerine anlamını koyarak ve cümleyi ona göre düzenleyerek yazalım:
"Yaradan Rabbinin Adıyla Oku" ayetini "yanlış anlayan" Araplar, uygar dünyada, bilhassa Türk zengin uygar bölgelerinde bu ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi olan ilkeye dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır...". Umarım şimdi anlaşılmıştır.
Yani Atatürk, Arapların "Ikre, Bismi, Rabbi" ayetini yanlış anladıklarını ve müslüman olmayan halkların belgelerini(özellikle Türklerin) yada İslam öncesi uygarlıkların(Mısır vb) belgelerini imha etmekten çekinmedilerini yazmıştır ve bu anlayışın "cahiliyet devri"ne ait bir anlayış olduğunu vurgulamıştır.
Ama bu yazı bir şekilde döndürülüp çevrilip Atatürk'ün karşısına dikilmiştir ve yıkılmaya muhtaçtır.
SÖZLERİNDEN
Duanın faydası yoktur. ...
Din, körü körüne bağlanmaktır. ...
Malumdur ki, insan tabiatın mahlukudur. ...
Kuran’ın yasalarını Muhammed yazmıştır. ...
Evvela sosyalist olmalı, maddeyi anlamalı. ...
Türkiye Cumhuriyeti'nin resmî dini yoktur. ...
Hiçbir şeyi tabulaştırma.Dogmalara karşı koy. ...
En büyük savaş cahilliğe karşı yapılan savaştır. ...
Din bakımından da bağımsız olmak zorundayız. ...
Hocaları toptan kaldırmadıkça hiçbir iş yapamayız. ...
Bir millet, zenginliğiyle değil, ahlak değeriyle ölçülür. ...
Fikirler, zorla ve şiddetle, top ve tüfekle asla öldürülemez! ...
Ölülerden medet ummak, medeni bir cemiyet için, lekedir. ...
Büyük ölülere matem gerekmez, fikirlerine bağlılık gerekir. ...
Saf ve dürüst halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatagelmişlerdir. ...
Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur. ...
Ey efendiler, sorgulamayan insan cahildir. Sorgulatmayan ise zalim. ...
Dini alet ederek yabancılarla işbirliği yapan yobazlara mürteci denir. ...
Düşünmeyen beyinler, düşüncesizlere esir olmaktan öteye gidemez. ...
Kaza, kader, talih, tesadüf deyimleri Arapça'dır; Türkleri ilgilendirmez!
...
Dine ihtiyaç duyan bir yönetici korkaktır. Hiçbir korkak, yönetici olmamalıdır.
...
Sakın kurtarıcı bekleme, yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım.
...
Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız.
...
Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum.
...
Bizi yanlış yola sevk eden habisler, biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir.
...
Kara bağnazlık seni parçalamaya bile kalksa, başını vereceksin fakat eğilmeyeceksin! ...
Biz ilhamımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. ...
Gerçekte Peygamberin ilk söylediği Kuran ayelerinin ne olduğu kati surette malum değildir. ...
Arapların dini Türkleri mahvetti” Türkler, Arapların dinini kabul etmeden evvel büyük bir milletti. ...
Softa sınıfının din simsarlığına izin verilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler. İğrenç kimselerdir. ...
Türk milleti, bir kelimesinin manasını bilmediği halde, Kuran’ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler. ...
Hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir. Batıl inançlardan vazgeçilmelidir. ...
Benim halkım demokrasi ilkelerini gerçeğin emirlerini ve bilimin öğretilerini öğrenecektir. Batıl inançlardan vazgeçilmelidir. ...
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. ...
Söylenen her söz, Tanrı da söylese, Peygamberler de söylese, akıl, ahlak, bilim, erdem ölçülerine vurulmadan kabul edilmez. ...
Taassup cahilliğe dayanır. Bundan dolayı taassubu olan cahildir. bilim mutlaka cahilliği yener, o halde halkı aydınlatmak lazımdır. ...
Türkler En nihayet Muhammed’in halifesi ünvanını taşımak maskaralığında bulunanları emir ve iradelerine boyun eğdirmişlerdir. ...
Artık Türkiye, din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok yüksektir. Bu gibi oyuncular varsa, kendilerine başka taraflarda sahne arasınlar. ...
Ben, manevî miras olarak "hiçbir âyet, hiçbir dogma", hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım bilim ve akıldır. ...
Gerçekte dinleri konusunda halkın hiçbir fikri yoktur, din dediği şey, bilinmeyen inanç dizgelerine ve gizle karışık emellere kör bağlılıktan başka birşey değildir.
...
Tarih bize öğretir ki, 'bütün dinler', milletlerin cehaletlerinin yardımıyla utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur.
...
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar