“SAĞ ELİMİ ANKARA’DA MUSTAFA KEMAL'E UZATTIM!”
Hzl:
Taha AKYOL
Ama Hangi Atatürk
Ama Hangi Atatürk
Libyalı Ahmed Sunusi’" Sunusiye adlı tarikatın şeyhidir.
Sunusiye tarikatını 1837 yılında Libyalı “Büyük Sunusi” Muhammed bin Ali
Sunusi kurdu. Batılı güçlerin istilasına karşı çıkıyor, aktivizmi ve sufisizmi
vaaz ediyordu. Cezayir'den Mısır’a kadar etkili oldu, esasen Libya ve Sudan’da
kökleşti. 1911’de İtalya'nın Libya'yı işgali üzerine Osmanlı bayrağı altında
savaştılar. Cezayir ve Sahra’da Fransızlara karşı direnişin örgütlenmesinde
etkili oldular. Mısır'da İngilizlerle savaştılar. İtalyanlarla savaşırken
Ankara’dan silah yardımı istediler. Sunusiler Libya’da tanıştıkları Enver Paşa
vasıtasıyla Teşkilat-ı Mahsusa’da görev aldılar.
Libyalı meşhur milli kahraman Ömer Muhtar da Sunusi tarikatına
mensuptu ve Libya savaşında Mustafa Kemal’le tanışmıştı. Mustafa Kemal, Şeyh
Ahmed Sunusi’yi de Trablusgarp savaşından itibaren yakından tanıyor.
Sunusiler Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı’nın ilan ettiği
“cihad”a canla başla katıldılar. Şeyh Ahmed Sunusi İslam dünyasında büyük bir
itibar kazandı. Celal Bayar 1966’da yazdığı hatıralarında ondan “Ahmet ibni
Seyyid Muhammed Şerif Sunusi Hazretleri" diyerek saygı ve takdirle,
bahseder, O kadar itibarlıdır ki, Bayar m yazdığı gibi, Vahideddin tahta
geçtiğinde yeni padişaha kılıç kuşatması için Teşkilat-ı Mahsusa tarafından
denizaltı ile İstanbul’a getirildi. Ülkesine dönmeden Mondros Mütarekesi
imzalandı. İngilizlerin eline geçmemesi için Bursa’da kendisine ikametgâh
tahsis edildi.
Zaten Vahideddin de İttihatçılar’a ve onların
İngiltere’ye karşı yürüttüğü Panislamizm siyasetine yakın gördüğü Şeyh
Sunusi’den hoşlanmıyor, İttihatçılar'ın kendisinin yerine onu halife
yapacaklarından kuşkulanıyordu. Ayrıca Şeyh, İngiliz karşıtıydı.[1]
Şeyh Ahmet Sunusi Bursa'da bulunduğu sırada, Ege’de Yunan işgaline
karşı milliyetçilerin düzenlediği toplantılara ve protesto mitinglere katılarak
destek veriyor.
[2]
Bursa’daki ikametinin
beşinci ayında. Mart 1920 de oradaki 56, Tümen Kumandanı Albay Bekir Sami Bey’e
başvurarak Milli Hareket’in kendisine vereceği her hizmeti kabule hazır olduğunu
bildirdi. Albay Bekir Sami (Günsav) Bey Milli Mücadele’nin örgütlenmesindeki
ilk isimlerden biridir Mustafa Kemalin emrindedir.
Bekir Sami Bey Ankara’daki Mustafa Kemal Paşa’ya çektiği 21 Mart
1920 günlü şifreli telgrafta şöyle yazıyor:
“Halen Bursa’da oturmakta
olan Şeyh Sunusi Hazretlerinin yaveri Binbaşı Salih Bey bana gelerek İslam
ordusunun göstereceği faaliyetten fayda umuluyorsa, Şeyh Hazretleri’nin her
türlü hizmeti kabule hazır olduklarını bildirmiştir... Keyfiyeti zât-ı
âlilerine arz edeceğimi bildirdim...”
Tabii İstanbul’dan kopacak olan Şeyh’in ve maiyetinin
masraflarının da karşılanması gerekecektir, Bekir Sami Bey bunu da bildiriyor.[3] Mustafa Kemal hemen ertesi
gün cevap yazıyor:
Şeyh Sunusi Hazretlerinin milli mücahedelere yardım hususunda
gösterdikleri hissiyata şükran arz eyleriz. Hilafet makamının fiilen işgali
faciası karşısında Şeyh Hazretlerinin duydukları infial hissinin İslam âlemine
tebliği pek ziyade lazım ve faydalı olacaktır. Bu konuda icap eden görüşümüzü
ayrıca arz edeceğiz.
Şeyh Hazretlerinin
Ankara’da bulunmalarını arz ederiz...
Mustafa Kemal Paşa, Şeyh ve maiyetinin ikamet, iaşe ve yol
masraflarının karşılanması konusunda, kaç kişi olduklarını ve kaç lira
gerekeceğini soruyor. Paşa’nın telgrafı “Şeyh Hazretlerine hepimizin özel
ihtiramlarımı (hürmetlerini) tebliğ ediniz, efendim,” cümlesiyle sona
eriyor.[4]
Mustafa Kemal 14 Nisan'da Albay Bekir Sami’ye bir telgraf daha çekerek,
Şeyh’in Ankara’ya yerleşmesi için gereken hazırlıklara başladıklarım
bildiriyor ve bir talimat veriyor:
Nakli tebliğ edilinceye kadar özel olarak iyi muamele edilmesi ve
refahının temin olunması ve bir surette İstanbul'a gitmesine mahal bırakılmamasını
rica ederiz,[5]
8 Temmuz'da Bursa’nın Yunanlılar tarafından işgali üzerine oradan
ayrılan Sunusi 17 Temmuz’da Konya'ya yerleşiyor.
Mustafa Kemal’in daveti üzerine 15 Kasım 1920’de Ankara’ya
geliyor.
25 Kasım’da TBMM Reisi Mustafa Kemal Paşa, Şeyh onuruna Meclisle
bir yemek veriyor. Şeyh burada Arapça bir konuşma yapıyor:
İslamiyet’in yok olmasının muhakkak görüleceği bir halin meydana
çıkması üzerine Müslümanların ümitleri kesildiği bir sırada Mustafa Kemal Paşa
Hazretleri arkadaşlarıyla beraber din uğruna savaşmaya başladılar. Ve siz de
beraber savaştınız, Cihad ettiniz. Bu hizmet bütün İslam âleminin devamına,
İslam âleminin kurtuluşuna ait mukaddes bir vazifedir...
Sunusi sözlerinin devamında cihadın İslami önemini anlatıyor, kendisini
davetinden dolayı Reis Paşa Hazretlerine teşekkür ediyor, "daima ve
her surette hizmete hazırım” diyor.[6]
Mustafa Kemal Paşa cevabî konuşmasında Sunusilerin 1911’de Libya’da
İtalyanlara karşı direnişini anlatıyor, onları “Vatansever bir İslam
kitlesi” olarak niteliyor, Sunusi tarikatından da övgüyle bahsediyor:
Sunusi teşkilatı, diğer tarikler gibi sadece bir tarikat değildi.
Bu tarikat insanlığı, İslamiyet’in saadeti yolunda yürümeye yönelik esaslı bir
teşkilattır.,. Bu gece huzurlarıyla müşerref olduğumuz zat, İslam âleminde
büyük bir esasa dayanan mukaddes bir teşkilatın başında bulunan yüce bir
zattır... Benim ve arkadaşlarımızın gözlerimizle gördüğümüz gibi, Sunusiler
Afrika'da insaniyet ve medeniyet ve hayatta inzibat hususunda öncü
olmuşlardır...
Ahmet Sunusi’nin Birinci Dünya Savaşı sırasındaki mücadele ve hizmetlerinden
övgüyle bahseden Mustafa Kemal, Bursa*dan itibaren Şeyh’in Milli Mücadele’de
yer alarak “memleketin, dinin şerefini temin için bizimle beraber”
çalıştığını anlatıyor. Bugün dünyada uyanış ve teyakkuz halinde bulanan İslam
kitlelerinin “ulviyet ve faziletleriyle sivrilmiş insanların yol
göstermelerine muhtaç” olduğunu belirtiyor, “Şeyh Sunusi Hazretleri o
yüksek ve kudsi simaların birincilerinden” diyor ve konuşmasını şöyle
tamamlıyor:
Dolayısıyla bundan sonra kendilerinin İslam âlemine yapacakları
hizmetler, şimdiye kadar olan hizmetlerini taçlandıracaktır. Ve bu sayede
Türkiye devletinin, bütün İslam cihanının dayanak merkezi olan Türkiye
devletinin de sağlamlaştırılmasına hizmet etmiş olacaklardır. Seyyid Ahmed
Şerif Sunusi Hazretlerinin gelecekteki hikmetlerine şimdiden gerek şahsım ve
gerek TBMM namına teşekkür arz Eylerim.[7]
Mustafa Kemal’in Şeyh Sunusi’ye vereceği görevleri üç başlık altında
incelemek mümkün: Evvela, Türkiye içinde, padişaha karşı Milli
Mücadele’yi manen güçlendirmek ve özellikle Güneydoğu’da Milli Mücadele'ye
katılımı daha aktif hale getirmek için Şeyh Sunusi’den istifade ediyor.
İkincisi, İslam dünyasındaki
antiemperyalist hareketleri Ankara’nın etkisi altına almak için Şeyh’ten
yararlanıyor...
Üçüncüsü, Arap dünyasında, öncelikle de
Irak ve Suriye’de Hilafet propagandası ile Milli Mücadele lehine, İngiltere ve
Fransa aleyhine hareketleri Şeyh Sunusi vasıtasıyla teşvik ediyor.
Türkiye içinde Şeyh Sunusi: İstanbul’daki
Amerikan temsilcisi tarafından kaleme alınan 26 Ocak 1922 tarihli raporda,
muhtemel bir Kürt ayaklanmasını önlemek için Şeyh Sunusi’nin Kürtlerin yoğun
olarak oturduğu bölgeye gönderildiği belirtiliyor. Amerikan raporunda
bunun etkili olmadığı ve Kürtlerin Sunusi’yi tutukladığı yanılıyorsa da buna
dair hiçbir belge yoktur. Mustafa Oral, bu "tutuklama” lafının
Şeyh’i etkisizleştirmek için İngiliz istihbarat servisinin yaptığı bir “karşı
propaganda” olduğunu, yazıyor. Çünkü Şeyh öyle bir kutsal kişilik olarak
görülüyordu ki, bölgede, mesela Antep’te “Şeyh Sunusi Hazretleri’nin geçtiği
toprağı düşman istila etmezmiş” gibi söylentiler bile dolaşıyordu. [9]
Bu noktada bir “rüya”
olayından bahsetmek gerekir. O zaman Antep’te
ilkokul öğrencisi olan Cahit Tanyol, Din Dersi Muallimi Hafız Halil
Efendinin çocuklarını okul bahçesinde toplayarak yaptığı konuşmayı
anlatıyor.
Şeyh Sunusi rüyasında Peygamberimizi görüyor, elini öpmek istiyor,
sol elini uzatıyor. “Neden Ya Resulullah” diye sorunca Peygamberimiz şu
cevabı veriyor:
“Sağ elimi Ankara’da Mustafa Kemal'e uzattım!”
Bunu anlatırken Hafız Halil Efendi’nin gözlerinden yaşlar
boşanıyor. Rüyayı camide de anlatıyor, cemaatten heyecanlanan bir ses
haykırıyor: “Ey ahali! Mustafa Kemal muzaffer olacak. Peygamber
Efendimizin sağ eli onun elindedir. Buna iman edin.”
Tanyol, bu olayın “o günün toplum psikolojisi bakımından paha
biçilmez bir kıymeti olduğunu” yazıyor. [10]
Şeyh Sunusi'nin ilginç rüyaları vardır. Zaferin
kazanılacağını rüyasında görmüş ve Mustafa Kemal’e bunun “müjdesini”
vermiştir. Mustafa Kemal tarafından Diyarbakır’a gönderilen Sunusi, İnönü'de
zafer kazanıldığı haberi üzerine 14 Nisan 1921 günü Paşa’ya kutlama telgrafı çekiyor, “hususi ubudiyet ve
hürmetlerini” sunuyor, “biz bir tek kişi gibiyiz” diyor, bir
rüyasını hatırlatıyor:
Düşmanın mağlup olup hezimete uğradığını evvelce rüyamda görmüş,
bunun müjdesini zat-ı devletlerine arz etmiştim. Cenâb-ı Hakk’a hamd ve şükür
olsun ki bu rüya aynen gerçekleşti... Sevincimden secde-i şükrana kapandım...
Şeyh, zafer için gece gündüz dua ettiğini, “iki gün sonra
ashab-ı kiram ve evliya-yı izam[11]
hazretlerinin türbelerini ziyaret ederek” dua edeceğini de belirtiyor[12]
Ankara'da Mustafa Kemal’in en yalanındaki isimlerden biri olan Halide
Edip şunları yazıyor:
(Odasında) Mustafa Kemal meşgul görünüyordu. Önünde İslam tarihinin
ilk sayfaları, yani demokrasiye en yakın olan yirmi dört yılı kaplayan bölümü
okuyordu. Emevi hükümetinin kudretli nüfuzunu tetkik ederken, belki Ankara'daki
din unsurlarını nasıl elde edeceğini düşünüyordu,
O günler 1920 yazının ortalarına rastlar. Karargâhta adeta bir
manastır hayatının kenara çekilmişliğini yaşıyorduk...
Mustafa Kemal Paşa bu ilk aylarda, hatta daha sonraları, kritik
anlarda, kendisiyle çalıştığım zaman, hep dürüst, hep içkiye karşı nefsine hâkimdi.
içkiye düşkünlüğü söylendiği halde ağzına bir damla alkol almamıştı. Aynı
zamanda hiçbir şeye körü körüne inanmazdı. Herhangi bir ülküye tamamen
bağlanmış olanları kullanmayı bilirdi.
Bundan başka da samimi olmayan gösterişler veya inançlarla alay etmesini
bilirdi...
Kehanete, bilhassa rüyaya çok inanırdı.
Yazıhanesinin (masasının) arkasında,
bilmem hangi bir hoca veya kâhin tarafından yazılmış, yeşil zemin üzerinde,
Arapça acayip yazılar vardı. Her sabah çevresindekilere o gece rüya görüp
görmediklerini sorardı. Kurnazlar da tabii onun baş arısını belirten rüyalar
anlatırlardı.[13]
Şeyh Sunusi’nin rüyalarında ve davranışlarında samimi olduğu şüphesizdir.
Mustafa Kemal'in o sırada böyle rüyalara inandığını bildiği için rüyalarını ona
anlattığını düşünebiliriz.(!)
Mustafa Kemal, Sunusi'yi "‘genel vaiz” olarak
görevlendiriyor, özellikle Güneydoğu’da çeşitli illerde camilerde vaazlar
vererek, hutbeler okuyarak halkı Milli Mücadele7ye teşvik ediyor.
Her gittiği yerde beyazlara sarınmış olarak Libyalı kıyafeti içinde, ruhani
havasıyla verdiği vaaz ve hutbeler çok etkili oluyor. Güçlü aşiret reislerini
mücadeleye katılmaya ikna eden Sunusi onların da katılımıyla Urfa’da bir kongre
düzenliyor.[14]
Sunusi Diyarbakır’a
gittiğinde büyük ilgiyle karşılanıyor, Hâkimiyet-i
Milliye ve Anadolu'da Yeni Gün
gazeteleri bu büyük karşılamayı haber olarak yayınlıyor, Diyarbakırlıların
büyük ilgisinden son derece memnun olan Şeyh, Mustafa Kemal’e telgrafla
teşekkür ediyor.[15]
Diyarbakır'da bir süre
kalan Şeyh, Mustafa Kemal’in ramazan bayramım kutlamak için tebrik gönderiyor.
Mustafa Kemal de 12 Haziran 1921’de Diyarbakır’daki Sunusi’nin bayramını
telgrafla kutluyor, “İslam’ın kurtuluşu gayesine
yönelik olan mevcut mücahedenin muvaffakiyeti için dualarınızı niyaz ederim” diyor.
Şeyh’in gönderdiği tebrikin Meclis'te okunacağını da belirtiyor. Mustafa
Kemal’in bu telgrafı Hâkimiye t-i Milliye'de
yayınlanıyor[16]
Konya, Sivas ve Diyarbakır’dan başka Mardin’e ve Elcezire (Musul)
cephesine kadar uzanan geziler yapan Şeyh her gittiği yerden Mustafa Kemal’e
telgraf çekerek “halka gerekli dinî öğütleri verdiğini” bildiriyor
Şeyh’in halka verdiği dinî öğüt, Milli Hareketin bir cihad olduğu,
“İslamiyet'in kurtarıcısı olan ordumuzu” desteklemenin herkese “farz” '
olduğudur.[17]
İngiliz istihbaratı, Sunusi’yi Mardin’e Mustafa Kemal'in
gönderdiğini, amacının “düzensizlik ve rahatsızlık yaratmak” olduğunu,
yani Mardin havalisinde işgale karşı direnişi teşvik etmek için gönderildiğini
yazıyor.[18] Gerçekten, başka bir
İngiliz istihbarat raporuna göre. Şeyh Sunusi Mardin'de camide vaaz vermiş ve
Sultan’ın Mustafa Kemal'le aynı çizgide olduğunu, ama farklı görünmek zorunda
kaldığını söylemiştir. Şeyh’e göre Sultan, Yunan işgaline karşı cihad yapılması
için özel haber de göndermişti![19]
Sunusi, Konya isyanının
bastırılmasında da yapıcı rol oynuyor, bu isyanın “İslam düşmanlarının işi olduğunu” belirten açıklamalar yapıyor, isyancıların
Alaattin Tepesi’ni savunan askerleri bırakmalarını sağlıyor.[20]
İslam dünyasında Ankara etkisi: Mustafa Kemal’in Türkiye’yi İslam
uyanışının merkezi olarak dünyaya göstermek için Sunusiryi görevlendirdiği
iki proje vardır: Sivas’ta. 18 Şubat 1921 günü Cami-i Kebir’de toplanan “Panislamik
nitelikte” Büyük İslam Kongresi’ne Şeyh Sunusi’nin başkanlık etmesi..,
İkincisi, Ankara’da yine Sunusi başkanlığında büyük bir İslam Kongresi
toplanması.[21]
Sivas’ta toplanan “îttihad-ı İslam Konferansı” ya da
kongresine sadece Sünniler değil, aynı zamanda Kerbela’nın Şii emîri ile
Zeydiye mezhebine mensup Yemen hükümdarı İmam Yahya gibi liderler de katılıyor.
Konferans başkanlığını yapan Sunusi bir de Ulu Cami’de hutbe okuyor.
Hutbe metni Ankara’da Eşref Edip tarafından çıkarılan Sebilürreşad dergisinin 31 Mart 1921
tarihli sayısında yayınlanıyor [22]
Sunusi hutbesinde Milli Mücadele’yi, “cihad” olarak niteliyor, “Müslüman,
ecnebi tahakkümü altında yaşayamaz, esaret altına giremez, ecnebi hilelerine
kapılmayınız, yaldızlı sözlerine inanmayınız” diye konuşuyor
Ey Anadolu'nun kahraman İslam mücahidleri! Siz olmasaydınız
bina-ı İslam yıkılırdı. Siz bugün Kuran’ı yaşatıyorsunuz, her tarafınızı düşman
sarmışken hiçbir şeyden yılmayarak gaza meydanlarında can veriyor, İslam’ı
müdafaa ediyorsunuz. Bu ne büyük şereftir!
Siz yalnız değilsiniz. Yüzlerce milyon Müslüman gözlerini size
dikmiştir. Sizin düşmana göğüs gererek metanet göstermeniz bütün İslam âleminde
bir uyanış yaratmıştır. Her tarafta Müslüman milletler kımıldıyor,
istiklâllerini müdafaa ediyor, üzerlerindeki zulüm ve küfür kâbusunu atmaya
çalışıyorlar...
Siz İslam'ın gözbebeğisiniz, siz Allah'ın tevfikine mazhar bir
milletsiniz. Muhakkak galibiyet İslam’ındır, fetih ve zafer yakındır...
Sunusi hutbesinde Kuran’dan ayetler okuyarak sözlerini
destekliyor. Sivas’ta Sunusi başkanlığında toplanan İslam Kongresi iç
politikada fazla yankılanmıyor, ama İngiliz istihbaratının dikkatini çekiyor.
İstihbarat, Sunusi’nin “adım adım Anadolu'yu dolaştığını” Londra’ya
rapor ediyor. İngilizleri en çok kaygılandıran Sunusi'nin etkisinin Irak,
Suriye ve Hicaz’a kadar uzanması ihtimalidir. Fakat Şerif Hüseyin’in buna engel
olacağını düşünerek teselli buluyorlar.[24]
Ankara’da yapılması düşünülen İslam Kongresi daha siyasi niteliktedir.
O dönemde İslam “Şark Devletleri İttifakı, Doğu Milletleri Birliği,
Cemaatü’l İslam” ve “İslam Milletleri Federasyonu” gibi fikirler
yaygındır. Ankara'da bir İslam Kongresi’nin toplanmasını 11 Mart 1921'de Eşref
Edip’in çıkardığı, Mehmed Âkif in yazı ve şiirler yazdığı Sebüürreşad dergisi ortaya atıyor, Mustafa
Kemal'in Hâkimiyet-i Milliye gazetesi
aynı makaleyi tekrar basarak destek veriyor. Mustafa Kemal'in talimatıyla
Şer'iye Vekili Mustafa Fehmi (Gerçeker), Meclis Başkâtibi Recep (Peker), yaaar
Eşref Edip ve şair Mehmed Âkif ten oluşan bir heyet İslam dünyasının ileri
gelenlerine gönderilmek üzere beyanname ve davetiyeleri hazırlıyor.
Ankara'da İslam Kongresini düzenleyen yetkili heyet
Mustafa Kemal’in başkanlığında şu isimlerden kuruluyor:
Din İşleri Vekili Abdullah Azmi,
Şeyh Sunusi, Acemi (Uceymi) Sadun Paşa, Diyarbakır Bölgesi Komutanı Cevad
Paşa, Müdafaa Vekili Fevzi Paşa, Afgan Büyükelçisi Sultan Ahmed Han, İran
Büyükelçisi Mümtazüddevle, Bolşevik Azerbaycan Büyükelçisi İbrahim Abilov
Sunusi ile Acemi (Uceymi) ve Cevad Paşa Ankara’da olmadığı için
hazırlıklara yazışmayla ve temsilcileriyle katılıyorlar,
Birazdan göreceğimiz Acemi Sadun Paşa Birinci Dünya Savaşı’nda
beri Osmanlı için, şimdi Milli Mücadele için savaşan Iraklı bir Arap şeyhidir,
İslam Kongresi, evet ama nerede? Mustafa Kemal mutlaka Ankara’da,
olmazsa, Anadolu’da bir yerde yapılmasını şart koşuyor. Iran ve Afganistan
büyükelçileri kendi ülkelerinde yapılmasını istiyor. Bundan başka ordumuzun
Eskişehir muharebesinde mağlup olarak Sakarya’nın doğusuna çekilmesi çok
sıkıntılı bir askerî vaziyet ortaya çıkarıyor ve Fas’tan Mısır’a, Arabistan'a,
Hindistan'a kadar Müslüman temsilcilerin katılacağı Dünya İslam Kongresi
yapılamıyor.[25]
Ankara’da İslam Kongresi fikri İngiltere’nin ve Bolşevik Rusya’nın
büyük ilgisini çekiyor. İngiliz İstihbarat Servisi Londra’ya “Ankara’da
İslam Kongresi müzakere ediliyor” diye rapor gönderiyor. Raporda Mustafa
Kemal’in başkanlığında bir komite kurulduğu ve bu komitede yer alan Şeyh
Sunusi, Abdullah Azmi gibi isimler eksiksiz olarak bildiriliyor, kongrenin
nerede yapılacağı konusunda görüş birliği olmadığı da belirtiliyor ve “Ankara’nın
muhtemelen Avrupa’daki şüphe ve rahatsızlığı tırmandırmamak için kongreyi
ertelediği” yazılıyor.[26]
Ankara’daki. Bolşevik Rus Temsilcisi Upmal Angarski de 1 Ocak 1921fde
Mustafa Kemal’le görüşmesinde İslam Kongresi söylentilerini soruyor. Mustafa
Kemal “Panislamizm’i benimsemediklerini” anlatıyor. Panislamizm! gerçekten
benimsemediği gibi, Bolşeviklerle yapmak istediği ittifaka zarar vermemek için
de bunu söylemesi lazımdı. Mustafa Kemal, Upmal’a Arap ülkelerinde İngiliz
karşıtı milliyetçi hareketleri desteklediğini anlatıyor ve diyor ki:
Fas'tan, Cezayir’den ve diğer Müslüman bölgelerden de mektuplar
alıyorum. Bu mektuplardâ bana ilkbaharda Ankara’da genel bir Müslümanlar
kongresi yapmayı öneriyorlar. Enver bütün İslam ülkeleri örgütü amacıyla
çalışıyor. Batı emperyalizmiyle savaş için böyle bir kongrenin toplanması fikri
bana dâ olumlu geliyor
Bolşevik Temsilcisi Upmal da bunu desteklediklerini söylüyor[27] Mustafa Kemal’in izlediği
Hilafet ve İslam siyasetiyle Bolşevizm siyasetini nasıl ustaca bağdaştırdığını
göreceğiz.
O şurada Mustafa Kemal'in “Panislamik tahrikler yapmasından” endişeye
kapılan İngilizler bu çalışmaları titizlikle takip ediyor. 16 Kasım 1920
tarihli istihbarat raporunda “Panislamik konular” geniş yer tutuyor,
Şeyh Sunusi şerefine Mustafa Kemal’in Meclis'te verdiği yemek anlatılıyor,
Şeyh’in Panislamcı bir lider olduğu vurgulanıyor. İngiliz istihbaratının en çok
dikkatim çeken husus, Mustafa Kemal’in konuşmasında “bugün dünyada uyanış
ve teyakkuz halinde bulanan İslam kitlelerinin ulviyet ve faziletleriyle
sivrilmiş insanların yol göstermelerine muhtaç” olduğunu söylemesi ve
Sunusiyi bunu yapacak “birinci isimlerden biri” olarak zikretmesidir,
istihbarat Raporu, Şeyh'in yaptığı kısa cevabî konuşmada “Türklerin
harekete geçirdiği cihad”dan bahsetmesini ve kendisini İslam birliğine
adadığını söylemesini de dikkate değer buluyor. Rapor, Şeyh Sunusi’nin
müstakbel Halife adayı olarak da Ankara’da adının geçtiğini belirtiyor.[28]
İngilizlerin büyüyen kaygısı, başta Hindistan ve Ortadoğu olmak
üzere Müslüman sömürgelerde İslam ve Hilafet propagandasının isyanlara yol
açmasıdır Mustafa Kemal'in amacı da Irak ve Suriye ile Hicaz’a kadar Arap
dünyasında İngilizlere ve Fransızlara karşı direnişleri harekete geçirmek,
bunun için Şeyh Sunusi’den de faydalanmaktır.
Araplarda antiemperyalist
İslam: Mustafa Kemal'in Şeyh’i kullandığı üçüncü alan, Arap âleminde
özellikle Irak ve Suriye’de İngiliz karşıtı Islami ve milliyetçi hareketleri
ateşlemektir. Mustafa Kemal, Şeyh Sunusi’ye İslam ve bilhassa Arap
ülkelerindeki dinî duygulan itilaf Devletlerine karşı ayaklandırmakla
görevlendirmiştir.[29]
Mustafa Kemal’in 29 Kasım 1920’de Irak’tan “Necef Arap Hükümeti
Heyetine” yazdığı mektup bu konuda tipik bir örnektir. “Din ve Millet
Mücahidi Alelazm Efendiler Hazretleri” hitabıyla başlayan mektubunda Kemal
Paşa, “uzak memleketlerindeki mümin kardeşlerimizin” Kanber Efendi
vasıtasıyla gönderdikleri mektupla gösterdikleri muhabbetten memnun olduğunu
belirtiyor, “tam bir iman ve sevgi bağı’7 olduğunu söylüyor İngiliz
destekli Ermeni saldırılarını Hakkın yardımıyla mağlup ettiklerini, Yunan
hainlerini de inşallah yakında mağlup edeceklerini anlatıyor. Necef
hükümetinin esirgemediği gayret ve cesaret için teşekkür ediyor, Şeyh Sunusrye
verdiği görevi belirtiyor:
Afrika mühim kıtasında milyonlarca manevi evladı olan kadri büyük
Şeyh Ahmed Şerif Sunusi Hazretleri de Elcezire’nin (Musul) güneyine doğru
hareket etmişlerdir. Muhterem mücahit Acemi (Uceymi) Paşa mücahede harekâtını
başlatmak üzere (Kuzey Irak’ta) Deyrezor (Kerkük) taraflarına gidiyor. Iraklı
din kardeşlerimizin ulvi maksatlarına nail olmaları için elden geleni hiçbir
vakit sakınmayacağımızdan katiyen emin olunuz.
Mustafa Kemal’in mektubu direniş ruhu telkiniyle, Allah’tan yardım
dileğiyle ve “aziz ve muhterem din kardeşim” hitabıyla sona eriyor.[30]
Şeyh Sunusi, Milli Mücadele’ye ve Mustafa Kemal’e samimiyetle
inanmış bir Panislamist’tir. Yunus Nadi’nin
gazetesinde yayınlanan şu sözlerinin hem içeride hem dışarıda Kemalist harekete
büyük bir manevi destek olduğu şüphesizdir:
Anadolu’nun düşmanlara karşı aldığı tavır, İslamiyet’in ruhuna
tamamen uygun şer’i bir harekettir. Buna yardım ve onu koruma her Müslüman
için farz-ı ayndır. İslamiyet’in kahraman evladı olan Türklerin özellikle şu
son zamanda yaptıkları görev, Türkiye’nin bağımsızlığından çok, bütün İslam
dünyasının kurtuluşuna yönelik olduğundan, Peygamberimizin ruhunu şad
ettiğinden eminim…. Allah, İslam’ın büyük kahramanı Gazi Mustafa Kemal Paşa
Hazretlerini, kendisine yardımcı olan mücahitleri, milleti ve memleketi uğruna
can ve mallarım feda eden bu kahraman milleti sonsuza kadar sürekli kılsın…[31]
Savaş sırasında Araplara Osmanlı'ya karşı bağımsızlık vaat etmiş
olan İngilizlerin sömürgeci niyeti artık daha iyi anlaşılmıştır... İngiliz
desteğiyle Osmanlıya isyan eden Şerif Hüseyin büyük itibar kaybediyor, Mustafa
Kemal’e sempati giderek yayılıyor Gelişen Islami ve milliyetçi hareketleri
Mustafa Kemal destekliyor. onlardan destek alıyor. Stratejik olarak Türkiye
açısından Fransızların elindeki Suriye ile İngilizlerin elindeki Irak ve
Musul'daki gelişmeler özellikle önemlidir. Yunus Nadi’nin Anadolu'da Yeni Gün gazetesi 31 Mayıs 1921
günlü sayısında “Türk-Arap ittifakı meydana gelebileceği korkusu
İngiltere’yi sarmış ve bunu İngiliz casusu Mustafa Sagir de yargılanması
sırasında itiraf etmiştir” diye yazıydı. Gazete Şeyh Sunusi’nin bu yöndeki
faaliyetlerini engellemek için İngiltere’nin ajanlar kullandığını yazıyor.[32]
Sh: 191-201
Kaynak:Taha AKYOL, Ama Hangi Atatürk, 3. baskı / Mart, 2008,
İSTANBUL
[1] Mustafa
Ora!, '‘Şeyh Sunusi'nin Kemalist Misyonu”, Toplumsal Tarih, Ağustos,n2005, sayı
140, Tarih Vakfı, sf. 69.
[2] Celal
Bayar, Ben de Yazdım, cilt 2, sf. 490.
[3] Muhittin
Ünal, Miralay Sami Günsav’ın Kurtuluş Savaşı Anıları, Cem Yayınevi, İstanbul,
1994, sf. 320
[4] Atatürk’ün Bütün Eseri, cilt 7, sf. 171.
{Bekir Sami Günsav’ın Anılarını yayınlayan
Muhittin Ünal, metni sadeleştirme uğruna, Mustafa Kemal’in cevabî yazısındaki
vurguları silmiş ve onun ikinci cümlesini şu hale getirmiştir: “Hilafet'in
işgaline duyduğu tepkinin İslam âlemine duyurulmasında fayda vardır.” Hâlbuki
Mustafa Kemal Paşa bunun "pek ziyade lazım ve faydalı” olduğunu
yazıyordu. Asıl metindeki “Şeyh hazretlerine hepimizin özel ihtiramlarını
tebliğ ediniz' cümlesini de. 'Şeyh hazretlerine saygılarımızı İletin"
diye sadeleştirmiş! (sf.321)
[7] Atatürk'ün
Bütün Eserleri, cilt 10, sf. 117-119; Celal Bayar, a.g.e., cilt 2, sf. 491- 494
[8]
Hâkimiyet-i
Milliye, 27 Kasım 1920; Atatürk’ün Bütün Eserleri, dit F0, sf. 117. Mustafa
Kemal'in Şeyh Sunusi’ye hitaben yaptığı bu konuşma ilginç bir şekilde resmî
yayınlarda, mesela İnkılap Tarihi Enstitüsü’nün derlediği “Atatürk’ün
Söylev ve Demeçlerinde yer almamıştır. İlk defa Sadi Borak tarafrndan Atatürk'ün
Resmî Yayınlara Girmemiş Söylev , Demeç, Yazışma ve Söyleşileri adlı
kitapta Halkevleri Atatürk Enstitüsü tarafından 1980 yılında yayınlanmıştır. Hâkimiyet-i
Milliye ya da diğer gazeteler gibi açık kaynaklarda yer aldığı halde
"resmî yayınlarda ilginç bir şekilde “görülmeyen'’ Atatürk'e ait
konuşma ve yazışmalar yeri geldiğinde kitabımızda belirtilecektir.
[10] Prof.
Cahit Tanyol, Atatürk ve Halkçılık, İş Bankası Yayınları,1984, sf. 136-137;
Mustafa Oral, ay.y.
[13] Halide
Edip Adıvar, a.g.e.,sf , I 3 I- I 32.
[14] A.
Necip Günaydın, "Milli Mücadele'de Şeyh Senusi'nin Sivas'taki Ittihad-i
islam Kongresi ve Ulucami'deki Hutbesi", Tarih Ye Düşünce, Aralik 2003,
Ocak 2004, sayi 45
[25] Prof. Metin Hülagü, “Milli
Mücadele Dönemi Türkiye İslam Ülkeleri Münasebetleri”, Atatürk Araştırma
Merkezi Dergisi, cilt XV, Kasım 1999, sf. 901-930.
[28] Bilal Şimşir, a.g.e., cilt 2, sf. 514. (Mustafa Kemal o aşamada Şeyh Sunusi’yi ileride hâlife yapmayı
düşünmüş olabilir. Henüz Hilafet’i kaldırabileceğinden o sırada emin olamazdı.
Köklü Osmanlı ailesinden Hilafet’i alıp, kendisine ve Milli Hareketle muhakkak
sadık olan ve Türkiye’de kökleri ve gelenekleri bulunmayan Sunusi’yi
'‘müstakbel halife" olarak düşünmüş olması mümkündür. Bazı İttihatçılar
da bunu düşünmüştü zaten. T. A.)
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar