Augustinus’un Zaman Paradoksları
Augustinus’ün Confessiones’inin Xı. kitabında üç paradoks ortaya
çıkar.
Bunlardan ilki, Tanrı’nın cenneti ve yeri yaratmadan önce ne yaptığı
hakkındaki şüpheci sorudan ortaya çıkar.
Augustinus’ün cevabı ise daha paradoksal olamazdı:
Augustinus, yaratılıştan önce zaman olmadığı için, Tanrı hiçbir şey
yaratmadığı sırada zaman yoktu der.
İkinci paradoks zamanın ne olduğunu keşfetme denemesinden çıkar.
Geçmiş artık, gelecek de henüz olmadığından yalnızca şimdiki zaman vardır, fakat onun da bir genişliği
yoktur. Çünkü şimdiki gün, saat ya da dakikanın bir parçası artık, diğer bir
parçası da henüz yoktur. Augustinus bizim zamanı ölçtüğümüzü ve bu ölçümün de,
zamanın bir genişlemeye sahip olduğunu öngördüğünü iddia eder. Daha sonra
zamanın zihnin ya da ruhun bir uzantısı olduğu tanımına gelir ki bu tanım
yalnızca şimdinin mevcut olduğu ve bir genişlemesi olmadığı tanımından bile
daha karmaşıktır.
Üçüncü paradoks da Augustinus’ün hem ruhun ya da zihnin uzantısı
olarak -öyleyse insan zihninden önce zamanın olmaması gerekirdi- hem de
insandan önce zamanın var olduğunu söylemesinden çıkar.
ı. PARADOKS
Augustinus, Confessiones Xİ. kitapta “Tanrı cenneti ve yeri yaratmadan
önce ne yapıyordu?” sorusuna yönelir. Bu soru iki şekilde sunulur:
Birincisi, “Eğer Tanrı cenneti ve yeri bir zaman başlangıcı içinde
yarattıysa yaratmadan önce ne yapıyordu?”
İkincisi de “Neden birden, bunu yapmaya karar verdi de daha önce
sonsuz zamanda yapmadı?” şeklindedir. “Bu soruyu cevaplamadan önce unutmamak
lazım ki Batı kilisesinde Tanrı ve ruhu bedensiz var olanlar olarak açıkça
formüle eden ilk düşünür Augustinus’tur.”
Augustinus Neoplatonizim’den
öğrendiği bedensiz Tanrı fikrini, Maniçilerin çok sevdiği “Kötü nereden
geliyor?” sorusunu cevaplamak için de kullanır. Bu nedenle kötünün kaynağına
inmeden önce onun ne olduğunu sorar. Eğer gerçek olanın bir bedeni varsa Tanrı
da gerçek olduğundan bedeni vardır; aynı şekilde kötünün de.
Bu durumda itiraf etmeli ki ya Tanrı’da da kötülük vardır ya da Tanrı
sonsuz değildir. “Ya Tanrı’nın dışında bir şey var ya da her şey Tanrı’da
(Utrum alıquid sit praeter Deum, an omnia in Deo sunt).” Bu durum kötüye
uygulandığında kötü, ya Tanrı’nın dışında ve onu sınırlıyor ya da Tanrı’nın
içinde ve en azından bazı noktalarda onu kötü kılıyor demektir.
Bu sorunun kaynağı da Tanrı’yı
bedenden bağımsız olarak düşünememektir. Bu sorun, ancak Tanrı’nın bir bedene
sahip olması durumunda ortaya çıkar.
Daha önce yukarıda gördüğümüz gibi Augustinus’ün “Tanrı cenneti ve yeri
yaratmadan önce ne yapıyordu?” sorusuna cevabı, “zaman Tanrı’nın yarattığı bir
şeydir, dolayısıyla Tanrı bir şeyi yaratmadan önce zaman yoktu” şeklindedir.
Augustinus’ün bu cevabı verebilmek için Tanrı’nın zamansız olduğu kavramına
sahip olması gerekiyor, yoksa Tanrı yaratmadan önce zaman yoktu diyemezdi.
Tanrı’nın zamansız ya da her yerde tamamen aynı anda (totus simül) öldüğü
kavramını bilmeden bu cevaplanamaz. Teske’ye göre “Augustinus’ün Maniçilerin
sorularını cevaplamasının anahtarı, onun ilahi ebediyet ve zamansızlık
kavramlarına sahip olmasıdır.”
Augustinus’a göre, ebediyette hiçbir şey gelip geçici değildir. Zamanı
ebediyete karşı koyan Augustinus, “Ebediyette hiçbir şey geçip gitmez,
tamamıyla şimdidedir; buna rağmen zaman, asla tamamen şimdi değildir” der. O
halde Tanrı, zamansal olarak öncelikli olamaz. Augustinus bu verdiği cevabı
çoğunlukla Plotinus’a borçludur. Çünkü Plotinus ebediyet öğretisini açıkça
zamansızlık olarak açıklamıştır. Denis O’Brien, “Enneadlar’dan önce benzer bir
ebediyet tasvirine rastlamadığını öne sürer.
III. Ennead’da Plotinus
ebediyeti, sonsuz yaşam, ne geçmiş ne de gelecek olmaksızın her zaman şimdi
olarak söyler.” Görünüyor ki Augustinus, ebediyetin felsefi açıklamasını
bütünüyle ve geçmiş ile geleceği olmaksızın bir kerede şimdide olan bir hayat
olarak ortaya koyan, en azından Batıdaki ilk Hıristiyan düşünürdür. Augustinus,
Maniçilerin Tanrı’nın dünyayı yaratmadan önce ne yaptığına dair sorularını
cevaplayabilmek için zamansız bir ilahi ebediyet kavramına ihtiyaç duyuyordu ve
bu kavramı başka bir yerde bulamayacağından Plotinus’ta buldu.
II. PARADOKS
Birinci paradoksun çözümü,
başlangıcı ve sonu olmayan, aynı zamanda öncesi ve sonrası da olmayan, zamansal
bir kaydı olmayıp sürekli şimdide olan bir ebediyet kavramı gerektiriyordu.
Daha sonra Augustinus, Tanrı’nın ebediyetinden yaratılanların zamansal oluşuna
geçer. Augustinus, zamanın ne olduğunu bilmemesine rağmen zamanın var
olduğundan emindir, bu da ikinci paradoksu
yaratır. E. Gilson, Augustinus gerçek varlığı Tanrı’nın değişmezliği ve
kendi oluşuyla tanımladığı için onun zaman hariç yaratılanların varoluşuna dair
uygun bir terime sahip olmadığını iddia eder. Buna rağmen yaratılan her şeyin
zamansal karakterlerine köklü olasılıklarını, geçişleri ve yök olma eğilimini
ekler. “Bazıları Xİ. kitabın bütün amacının varoluşumuzun olasılığını ve Tanrı’ya
olan bağımızı göstermek olduğunu öne sürer.” Gelecekten geçmişe doğru akan
şimdinin bir uzunluğu yoktur. Geçen an uzantısız noktadır fakat aynı şekilde
karşılaştırmalı olarak baktığımızda bazı zamanı uzun ya da kısa olarak
algılıyoruz. Eğer geçmiş ve gelecek yoksa nasıl bunlara uzun deriz? Dahası
tarih ve kehanet, bize geçmiş ve geleceğin bir çeşit varolusa sahip olduğunu
söyler. Geçmiş ve gelecek herhangi bir yerde mevcutlar ve orası neresi olursa
olsun, orada şimdi olarak var oluyorlar. Augustinus zamanı ölçtüğümüzden de
emindir, ama olmayan ya da uzunluğu olmayan şeyi nasıl ölçüyoruz? Aynı şekilde
zaman cismin hareketi de değil, onun hareketini zamanda ölçüyoruz; fakat
zamanın kendisini nasıl ölçüyoruz? Augustinus’ün geçip giden şeylerin zihnimizde
bıraktığı izleri ölçüyoruz demesi önemlidir. Çünkü geçmişin hafızası, şimdinin
dikkati ve geleceğin beklentisinde zihin de bir şekilde uzuyor ve yayılıyor.
Deus creatör omnium ilahisi örneğinde zihnimiz eğer bir yayılmaya sahip
olmasaydı o an geçen heceler anlamsız olacaktı. Geçip giden hece ya da gelecek
olan hece, hafıza ya da beklenti olmasaydı olmazdı. De, –us, cre, -at, -or, om,
-ni, -um’u duyduğumuzda hecelerin tek tek seslerini değil, hepsini aynı anda
zamansal bir bütünlük olarak düşünüyoruz.
Bunun nedeni, zihnimizin zamanı üç boyutlu olarak algılaması ya da
diğer bir deyişle zihnin zamansal yayılımıdır. Zamansal bütünlüğü
yakalayabilmek için ruhun ya da zihnin bu yayılımı gereklidir. Böylece
Augustinus ikinci paradoksu da zihnin yayılımı sayesinde çözüyor. “Bunun
anahtarı da Plotinus’ün zamanı diastasis zoes olarak tanımlamasıdır.”
III. PARADOKS
Augustinus’ün zaman tanımına en açık şekilde karşı çıkış Bertnad
Russell tarafından formüle edilmiştir. Russell’in Augustinus’ü anladığı
şekliyle Augustinus, tarihin ve fiziğin genel zamanını, her bir bireyin zihnine
öznel olarak yerleştirmiştir. Bu durumda eğer zaman insan zihninin bir
yayılımıysa insan zihni olmadan zaman da var olmazdı. Ayrıca Russell’a göre
biz, eğlendiğimiz zaman hızlı, ilgilenmediğimiz bir şeyi yaparken de yavaş akan
bir psikolojik zamana sahibiz. Eğer zaman bireysel olarak bizde öznel bir şey
olsaydı, bu durumda da genel zaman olmazdı. O zaman da zamanın ölçümü konusunda
anlaşamazdık. Eğer Augustinus, zaman
üzerine Confessiones dışında başka bir yerde hiçbir şey söylememiş olsaydı
Russell’a katılmaktan başka çaremiz kalmazdı. Fakat Augustinus De Cıvitate
Dei‘de (Tanrı Şehri) “İnsanlar olmadan önce de zaman vardı” diyor.
Bunun için sonraki çalışmasında
Augustinus fikrini değiştirmiş olabilir diye düşünülebilir. Augustinus
gerçekten de Confessiones’ten De Cıvitate Dei’ye geçen zamanda fikrini
değiştirdi mi? Confessiones’ten daha önceki çalışmalarında da zamanın cennet ve
yer yaratıldıktan sonra başladığını söyler. Confessiones’ten on yıl önce,
387-388 yıllarında yazılmış De Genesi Contra Maniçaeos’ta, “Tanrı yaratmadan
önce zaman var mıydı? Eğer zaman cennet ve yerin yaratımıyla başlıyorsa, Tanrı
cenneti ve yeri yaratmadan önce zaman yoktu” der.
Bu durumda Augustinus fikrini
Confessiones’ten De Cıvitate Dei’ye geçen sürede değiştirmemiş oluyor. Buna
rağmen iki farklı zaman anlayışı var diyebiliriz. Birincisi, zihnin yayılımı
olan öznel zaman, diğeri de yaratılanların hareketi olan nesnel zaman. Teske
bunu, “Paradoksu çözmenin bir diğer yolu da şudur: Xİ. kitapta Augustinus
zamanın ne olduğunu değil, ama bizim zaman deneyimimizin ne olduğuyla
ilgileniyor” diyerek açıklar. Bunun
dışında Augustinus zamanı ebediyetle karşılaştırıyor ve yaratılanların zamana
dâhil olduğunu söylüyor. Aksi takdirde Augustinus’ün Maniçilere karşı Tanrı
cenneti ve yeri yaratmadan önce öznel ya
da psikolojik zaman yoktu demesi anlamsız olur.
Teske, “Augustinus, Tanrı’nın ebediyetini zamanla karşılaştırıyor,
herhangi bir zaman çeşidiyle değil” der.
Paradoksun bir diğer çözümü de Plotinus’tadır. Augustinus Plotinus’un
ebediyet ve zaman anlayışından etkilendiği için bunun çözümünde de Plotinus’un
zaman anlayışına bakmamız gerek; çünkü Plotinus Ruh’un ebediyetten taştığını
söyler ve bu Ruh evrensel ruhtur. Ruh kendisini ebediyetten zamanın içine
çeker, zamana köle bir şekilde olusa gelir. Evren bu Ruh’tadır. Onun dışında
başka bir yer yoktur. Plotinus yaşamdan taşmak derken (diastasiş zoes) bütün
duyulabilir dünyayı meydana getiren Ruh’un yayılmasından bahseder. Bu Ruh aynı
zamanda bireysel ruhlara da içkindir. Ruh her yerdedir, bütün evrende ve
ruhlarımızdadır. Bu nedenle zamanın olmadığı bir yer yoktur. Plotinus, zamanı
hayatın bir çeşit yayılması olarak tanımladığında ilk önce evrensel ruhtan
bahseder, daha sonra bireysele geçer ki zaten onlar da ruhun içindedirler.
Bütün ruhlar bir aradadır. Teske’ye göre “Plotinus’ün bu çözümü aynı zamanda
Augustinus’ün da çözümüdür. Çünkü Plotinus için olduğu kadar, Augustinus için
de zaman dünyaya şeklini veren ve bizim de bir parçası olduğumuz Ruh’un bir
yayılımıdır.”
Sonuç olarak Augustinus, bu
paradoksu da zamanı nihayetinde evrensel ruhun ya da zihnin yayılımı şeklinde
tanımlayarak açıklar ki bu Ruh’a bütün bireysel ruhlar dâhildir. Xİ. kitapta
Augustinus bir zaman tanımı veriyor. Bu zaman bireysel insan ruhunun yayılımı,
fakat aynı zamanda evrensel ruhun da yayılımıdır. Böylece Augustinus Russell’in
itirazından Plotinus’la aynı şekilde kaçmış oluyor.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar