Bilinçaltı
Ders Danışmanı: Prof.Dr.
Nurhan Tosun
Öğrenci: Sinem Güdüm /
Reklam ve Tanıtım / Doktora
Ocak 2011, İstanbul
Tüketmek birey için bir zorunluluğa dönüştüğünde, insani
ilişkiler yerini maddelerle ilişkiye bırakır. Artık geçerli ahlâk, tüketim
etkinliğinin ta kendisidir. Jean Baudrillard
Günümüzde tüketicinin davranışlarını MEDYA
yönetmekte; insanlara zevklerinin nasıl olması gerektiğini adeta ‘dikte’
etmektedir. İnsanın biyolojik yapısı (beyinsel işleyiş ile optik algılama) ve
beş duyuyla gelen stimulanlara verilen psikolojik tepkiler incelenerek
tasarlanan yeni reklamlar, zaman zaman ‘BİLİNÇALTI MESAJ UYGULAMALARI’, zaman zaman ‘ÜRÜN YERLEŞTİRME’ ,
zaman zaman ise ‘NÖROMARKETİNG’ konseptiyle karşımıza çıkmaktadır.
Bu konuda ciddî yatırımlar yapılarak geliştirilmekte
olan satış kampanyaları, insanların eğlenerek ve daha da önemlisi ‘kaçınılmaz
olarak’ etkilenerek seyredeceği şekle sokulmaktadır. Hâlâ "annesinin
televizyonunu, margarinini, elektrik süpürgesini kullananlar" dışlanmakta,
yeni modeller sunulmaktadır. Alternatiflerin sunuluşu öyle kurnazcadır ki,
"alayım mı?" sorusunu sormak tüketicinin aklına bile gelmez,
"hangisini almayalım?" sorusunu, farkında bile olmadan sorulduğu
gözlenir.
İşte bu raddede bilinçaltı mesaj kullanımı, ürün
yerleştirme ve nöromarketing gibi konuların etik temelleri üzerinde tartışmalar
başlamaktadır. Bireylerin insani özelliklerini adeta birer ‘zaaf’ durumuna
getiren bu yaklaşımlar, günümüz insanının ‘diktatörleşen reklam dünyasında’
bilinçsiz tüketime ‘zorlandığının’ kanıtı olarak da algılanabilir ki bu sunumda
amaçlanan da bu görüşü desteklemektir.
Ortalama insan beyni 1.4 Kg.
ağırlığındadır. 100 milyardan fazla canlı hücre ve 1 milyon kilometrelik lif
bağlantısı içeren bu organın en belirgin unsurları sol ve sağ yarımküreler ile
omuriliğin başladığı arka kısımda bulunan ve iki yarımküreyi kesen
serebellumdur (beyincik) (Gellatly, A. & Zarate,O. 2010.
s: 12).
Beyin söz konusu olduğunda en ilginç
olan ise, bu müthiş organın çalışmak için sadece 60 vatlık bir elektrik ampulü
kadar enerjiye ihtiyaç duyuyor olmasıdır. Bu da üç öğün yemeğe denk gelir! Eski
sürüngen beynimiz, gelişen ‘neokorteksimize’ rağmen, günlük hayatlarımız
üzerinde yadsınamaz bir etki bırakır. (Renvoise’&Morin, NöroMarketing,
2010, İstanbul; MediaCat Yayınları, önsöz )
Markete gittiğimizde 10 tane deterjan
arasından 1 tanesini çekip alıyoruz. Peki neden? Çünkü, gördüğümüzün ve
duyduğumuzun farkında olmadığımız şeylerin, bilinç yüzeyine
çıkarak bize o malı satın aldırması söz konusu. İşte bu da ‘Eski beyin’
çalışmalarını gündeme getirir, çünkü ‘Bilinçli beyin’ karar seçeneklerini
yollayan olsa da uygulayan ‘bilinçsiz beynimiz’dir. İşte bu nedenle
Neuromarketing, 2000’li yılların başında ortaya atıldığı zaman ‘Eski Beyne
Satış Yapmak’ olarak da algılanmıştır. Günümüzde ‘eski beyin’ ve ‘yeni beyin’
terimleri hala ‘Neuromarketing’in temellerini oluşturmaktadır.
‘Subliminal Message Embedding -
Bilinçaltı Mesaj Kullanımı’ da ‘eski beyin’ olarak tabir edilen ‘Old-reptilian
brain’ kapsamında ele alındığından, bazı reklam, film ve müzik videolarında
saptanan bu tarz ‘yasadışı’ uygulamalar da araştırmaya dahil edilmiştir.
Özellikle film dünyasında ve televizyon dizilerinde sıklıkla gördüğümüz
‘Product Placement-Ürün Yerleştirme’ de yasal bir ‘zorlama reklam’ kapsamında
görüldüğü için sunum kapsamında incelenecektir.
Yeni beyin olarak adlandırılan
‘neokorteks’ bizi yeryüzündeki diğer primatlardan ayıran en önemli özelliktir.
(Renvoise’&Morin, NöroMArketing, 2010, İstanbul; MediaCat Yayınları, önsöz
). Bu bağlamda öncelikle sağ ve sol beyin arasındaki farklılıkları yazalım:
SOL BEYİN (Yeni Beyin)
|
SAĞ BEYİN (Sürüngen-Reptil Beyin/ Eski Beyin)
|
Dil, mantık ve
matematik gibi doğrusal düşünceleri kontrol eder.
|
Sanat, müzik,
yaratıcılık ve ilham gibi kavramsal düşüncelerin merkezidir.
|
Duyumsal girdileri analiz eder, düşünür, muhakeme eder, eleştirir, değerlendirir
|
Yaşam sürdürme
güdüleri hakimdir. ‘Kavga’ ya da ‘Kaçma’ refleksini uygulayan beynimizdir. Bu
beyin asıl olarak ‘hayatta kalmamızla’ ilgilenir.
|
MRG (Manyetik
Rezonans Görüntüleme) araştırmaları, yeni beynin oluşumunun 20’li yaşlarda
bile tamamlanmadığını göstermiştir.
|
Omurgası olan
tüm canlılarda, omurganın hemen üzerinde, kafatasıyla bütünleştiği yerde
bulunur.
|
Peripheral
Korteks bu alanda bulunur.
|
Amigdala bu
beyin sınırlarında bulunur.
|
Eski beynin
altı uyaranını harekete geçirecek dört temel adımı uygulama: 1. Sıkıntıyı
teşhis et 2. İddiaları farklılaştır 3. Kazancı göster 4. Eski beyne ilet
|
Eski beyni
harekete geçiren 6 uyarıcı: 1.Benmerkezci düşünceler 2. Zıtlık 3. Başlangıç
ve son (doğum ve ölüm gibi) 4. Somut veri 5.Görsel uyarıcılar 6.Güçlü
duygular
|
Karmaşık ve
soyut kavramları analiz eder.
|
Anlaşılabilir
ve somut kavramları tercih eder.
|
Seçim
yapabilmek için muhakeme yapma yetisi gelişmiştir.
|
Kendini
güvende hissetmediği zaman karar veremez. Bu nedenle sonuç ve kanıt ister.
|
Eski beyin sadece duyular tarafından
harekete geçer. Bilimsel çalışmaların gösterdiğine göre, duygular beynimizde
elektrokimyasal tepkiler oluşturuyor. Bu tepkiler de bizim bilgileri işleme ve
saklama şeklimizi doğrudan etkiliyor(Lindstrom,M. (2010)
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Bir
duygu tarafımızdan ne kadar güçlü hissedilmiş ve neyle özdeşleştirilmişse,
tercihimiz ondan yana olur. Antonio Damasio’nun “Descartes’in Yanılgısı’nda
dediği gibi, “Biz, hisseden düşünme makineleri değil, düşünen hissetme
makineleriyiz!”
Patrick Renvoise’ ve
Christophe Morin ‘Nöromarketing’ isimli kitaplarında (2010; s:17), aşağıda
belirtilen dört adım uygulandığında satış şansının doğrudan yükseldiğini
söylüyor ve şu denklemi veriyor:
- Somut
bir mesaj verebilmek için sıkıntıyı teşhis edin.
- Sizinle
rakipleriniz arasındaki farkı göstermek için iddialarınızı farklılaştırın.
- Müşterilerinizin
sağlayacağı kazancı gösterin.
- Eski
beyne mesajınızı öyle bir ulaştırın ki maksimum etkiyi yaratsın.
ESKİ BEYNE SATIŞ YAPMAK İÇİN
MESAJ OLUŞTURMANIN 6 YAPI TAŞI
|
ESKİ BEYNE SATIŞ YAPMAK İÇİN
7 ETKİ ARTIRICI
|
|
1
|
DİKKAT ÇEKİCİLER
|
‘SİZ’ üslubu
|
2
|
BÜYÜK RESİM
|
Güvenilirliğiniz
(Artırmak için yaratıcılık, korkusuzluk, tutku, dürüstlük, erişilebilirlik,
anlamlılık gerekir)
|
3
|
İDDİALAR
|
Duygulara
hitap etmek
|
4
|
KAZANÇ
KANITLARI
|
Zıtlık
(Karşılaştırma yapmayı kolaylaştırır)
|
5
|
İTİRAZLARLA
BAŞA ÇIKMA
|
Öğrenme
stillerini çeşitlendirmek
|
6
|
SONUÇLANDIRMA
|
İyi ve anlamlı
hikayeler anlatmak
|
7
|
-
|
Az Çoktur
Felsefesi
|
*(Renvoise’&Morin,
NöroMArketing,(2010), İstanbul; MediaCat Yayınları, s:48-49 )
Renkler de satışta etkili olur. ABD Renk
Birliği’nin yöneticisi olan MArgaret Walch’a göre eski beynin bilinçaltında
renklerin etkisi var. Aşağıdaki şekilde de bu düşüncenin detaylanmış halini
görebilirsiniz:
RENK
|
SEMBOL DUYGU
|
KULLANAN MARKA
|
Kırmızı
|
Güç, aktiflik,
imdat
|
Coca Cola,
Kızılhaç…
|
Pembe
|
Sakinlik,
Feminizm
|
Barbie,
Pepto-Bismol…
|
Turuncu
|
Hareket,
yapıcılık, enerji
|
SalesBrain,
Home Depot …
|
Sarı
|
Işık, gelecek,
felsefe
|
Kodak,
NAtional Geographic…
|
Yeşil
|
Para, büyüme,
Çevre
|
Starbucks,
British Petroleum…
|
Mavi
|
Güven, otorite
|
IBM, American
Express
|
Mor
|
Hükümdarlık,
ruhani
|
Sun, Yahoo,
Barney
|
*(Renvoise’&Morin,
NöroMArketing,(2010), İstanbul; MediaCat Yayınları, s:48-49 )
*Konuşma
ve iletişim profesörü Dr. Ralph Hillmann, “Delivering Dynamic
Presentations: Using your Voice and Body İmpact” isimli kitabında mesajınızın
iyi anlaşılmasında sesinizin ve vücut tavırlarınızın nasıl etkili olacağını
göstermiştir. Kısaca özetlemek gerekirse: Ne söylediğiniz değil, nasıl
söylediğiniz önemlidir!
Bilinçaltı reklam, görüntüyü izlerken farkında olmadan size aktarılmak
istenen şeyin bilinçaltınıza yerleştirilmesidir. Gözünüzün algılayabileceği
frekanstan daha yüksek ama beyninizin algılayabildiği görüntülerdir. Ülkemizde
ve dünyanın birçok ülkesinde yasak olmasına rağmen bilinçaltı reklam gizli
olarak uygulanmaktadır. Ve insanlara istenilen duyguları aşılamaktadır; tabii
‘algılayan kişi’ farkında olmadan. Büyük firmalar, bilinçaltı reklam
tekniklerini kullanarak korku, öfke, nefret gibi aşırı negatif duyguları
tüketiciye empoze etmeye çalışabilirler; bunun nedeni ihtiyacı olmasa bile
belirli bir ürünü tüketiciye aldırmak ve böylece tüketim toplumunu
körüklemektir.
(Taylor, Eldon (2009). Mind Programming: From Persuation and Brainwashing to
Self-Help and Practical Metaphysics. HayHouse Publishing,USA. S:XVII)
Bu tip mesajlar üç şekilde uygulanır:
Reklam
afişleri, logoları, banner ve benzeri nitelikteki görsel malzemenin içine
saklanmış (embed edilmiş) şekilde
|
Gözle
algılanamayacak kadar kısa süreyle ve sık patlayan flaşlar şeklinde sinema, web tv ya da televizyon görüntüsü yoluyla.
|
İşitsel
yollarla (Müzik, konuşma, bilinçli duyma frekansının üst ya da altında ses
vb…)
|
Bu yöntem; bir ürünün
reklâmını yapmaktan, bir inancın ya da görüşün propagandasını yapmaya kadar
varan geniş bir perspektifte kullanılmaktadır. Örneklerine geçmeden evvel bu
sistemin kurgulandığı işleyiş üzerinde durmak istiyorum.
Yapılan bazı
araştırmalar, insanların ‘Inattentional blindness / İstemdışı-Dikkatsiz körlük’
olarak da adlandırılabilecek bir özelliğini ortaya koyar. İnsanlar, baktıkları
bir film ya da reklamda, tam görüş açısında olan bir görselliği bile
kaçırabilirler (Levin & Simons, 1997;
Mack & Rock, 1998; O’Regan and Noe, 2001; Rensink, O’Regan, & Clark,
1997; Simons & Levin, 1997). Bu nedenle, birçok uzman tarafından ‘görmenin
ilüzyonu’ tabiri kullanılmaktadır
(Dehaene, Changeux, Naccache, Sackur, & Sergent 2006; O’Regan and
Noe, 2001).
İzleyiciler, bütün sahneyi gördüklerinden emindirler, çünkü istedikleri zaman
dikkatlerini farklı yerlere verebileceklerini ve bu sayede bilinçli bilgiye her
zaman ulaşabileceklerini düşünürler (Dehaene, Changeux, Naccache,
Sackur, & Sergent 2006).
Bilinçli olarak
algılayamadığımız hâlde gördüklerimizin pek çoğu bilinçaltımız tarafından
algılanır. Bunu sağlayan göz çukuru olarak isimlendirilen “fovea”dır. Retinanın
merkezinde bulunan, çapı sadece yarım milimetre kadar olan bu çukur
yalnız konileri
içerir ve net görüntüyü diğer bir deyişle görüş keskinliğini sağlar. Fovea
retinanın küçük
nesneleri ve ayrıntıları ayırt etme yetisinin en yüksek olduğu kısmıdır( Simons, D. J., & Levin,
D. T. (1997).
Göz çukuru
(fovea) bütün görüntüyü ayrıntısıyla alır ve bunu zihne aktarır. Zihin bunları depolar, ama biz
bunların hepsini bilinçli olarak algılamayız. Bunu bir kamera gibi düşünün.
Kamera, mercek ve diğer mekanizmaları sayesinde kayıt yapar ama
sadece kayıt yapar, algılamaz. Şu durumda bizim görüp de bilinçli olarak
algılayamadığımız her şeyi bilinçaltımız kaydeder (Rayner, K. (1975). “The perceptual span and
peripheral cues in reading. Cognitive Psychology”, 7, 75–81).
.
Gözün
arka kısmının merkezinden hemen aşağıya düşen, Optik (görme) sinirlerinin göze
girdiği noktaışığa karşı duyarlı değildir, bu nedenle "kör nokta"
olarak tanımlanır (Simons, D. J., &
Levin, D. T. (1997). “Change blindness. Trends in Cognitive Sciences”. 1(7),
261–267.)
Kör noktanın varlığını şöylece
anlayabilirsiniz: Bir kağıdı dikdörtgen biçiminde keserek,altına bir kenarda
bir haç, öteki kenara da büyükçe,benek görünüşünde siyah bir nokta çizin. Sonra
sol gözünüzü kapatın ve kağıdı sağ gözünüze yakın tutun. Bakışınız haç üzerinde
sabit kalsın. Kağıdı kendinize doğru, sonra da kendinizden uzağa hareket
ettirin. Bu hareketi,benek görünüşündeki siyah nokta tam anlamıyla kayboluncaya
(görülmez oluncaya) kadar devam ettirin. Söz konusu yerde, nokta göz merceği
tarafından gözünüzün tam kör noktası üzerinde odaklaştığından nokta görünmez.
(http://www.rehberim.net/forum/soru-cevap-575/)
Bilincimiz, duyusal
girdileri analiz eder, düşünür, muhakeme eder, eleştirir, değerlendirir.
Fikir ve/veya telkinleri yargılar, kabul eder veya
reddeder. Yani mantık süreçleri egemendir ve bilişsel fonksiyonlar üstlenir.
Bilinçaltı ise beynimizin farkında olmadığımız yanıdır. Otomatik bir pilot gibi
bütün deneyimlerimizi depolar. Bilinçaltı heyecanlarımızı, sezgilerimizi,
alışkanlıklarımızı ve güdülerimizi depoladığı gibi bunların eyleme
dökülmesinden de sorumludur. Bilinçaltı zihin telkin ve imgeleme yoluyla iknaya
riayetkârdır. Bilinçli zihnin aksine sorgulamadan tekrarlı önerileri kabul eder, pekiştirir. Bütün otomatik davranışlarımız,
alışkanlıklarımız ve heveslerimiz hafızada kayıtlı bilgiler arasındadır. En
önemli vazifesi ise depoladığı verilere dayanarak mutluluğu sağlamaktır
(Taylor, E.(2009) MindProgramming.s:17-18)
Bilinç aynı anda 3 ilâ 7 işi yapabilir.
Daha fazla görev yüklendiğinde kilitlenir. Bu yüzden dikkatimizi
yönlendirmediğimiz, bizi o anda ilgilendirmeyen birçok veri bu filtreden
süzülür. Beş duyumuzun karşılaştığı çok sayıda duyum, algılanmadan bilinçaltı hafıza deposuna aktarılır. Demek ki
duyduğumuz, gördüğümüz ama bilişsel (kavrayış) olarak algılayamadığımız
her şey bilinçaltına ileride tekrar kullanılmak üzere veri olarak depolanır ve
gelecekteki hareketlerimize yön çizer. İşte tam da bu aşamada bilişsel sürece
değil ama bilinçaltına hitap eden tüm propaganda ve veriler bizim
davranışlarımıza yön çizen güdüler olarak karşımıza çıkar. Zira sıklık arz eden
tekrarlar içsel algılarımıza odaklıdır.
Bilincimizin bilişsel olmayan yönünün bu
şekilde dış etkilerle güdülenebileceği 1900’lü yıllardan bu yana bilinen ve
kullanılan bir yöntemdir. Bu emekleme sürecini şimdilik atlayıp bu yöntemin
bilinen ilk ciddi ispatı olan 1957 yılında yapılmış olan bir deneyi aktarmak
istiyorum.
Reklamların
tüketici davranışları üzerindeki etkilerini araştıran James Vicary 1957 yazında
New Jersey’deki Fort Lee sinema solonunda 45.699 sinema tutkununa
“Piknik- The Picnic” adlı filmin gösterimini yaptı. Seyircilerin bilmediği, bu
matine sırasında uzun yıllar üzerinde konuşulacak olan ‘bilinçaltı’ bir deneyin
yapılıyor olduğuydu. Sinema salonundaki projeksiyon
makinesinin yanına görüş algısı denemelerinde kullanılan ve anlık süreler ile
resim ve harf gösteren bir takistoskop yerleştirildi (Bknz.S:10). Film süresince
her 5 saniyede bir flash şeklinde patlayan reklam mesajlarını ekranda
görüntülendi. Bu mesajlar saniyenin 1/ 3000’i kadar kısa bir süre beyaz
perdede göründüğü için hiç kimse fark etmedi.
İzleyicilerden hiçbiri bu mesajları bilinçli bir şekilde algılayamamış; şartlı
ve sürekli kendilerine aktarılan bu tekrarlamaları bilinçaltına
depolamışlardır. Gönderilen mesajlar ise şunlardı: “Coca Cola için” “Acıktınız
mı? Popcorn Yiyin!” Sonuç son derece ilginç oldu: Popcorn satışı %57.8 Coca
Cola satışı da %18.1 oranında arttı. Bu deney, Soğuk Savaş paranoyasının diken
üzerinde tuttuğu ve pazarlamacıların reklamcılığa getirmekte oldukları
psikolojik manipulasyon yöntemlerini teşhir eden ‘Çaktırmadan İkna’ adlı
kitabının yayımlanmasıyla adamakıllı gaza gelen kamuoyunun sinirlerini iyice
gerdi. Tüketiciler tepkiliydi. Sonuçta Haziran 1958’de Amerikan Televizyonu ve
Ulusal Yayın Kuruluşları Birliği, bilinçaltı uygulamaları yasakladı
(Lindstrom,M.(2010)S:73-74).
James Vicary,
1962 yılında bu deneyin sonuçlarının tamamen yanıltıcı olduğunu söylemiş olsa
da inandırıcılığı sağlayamadı ve büyük firmalar tarafından kullanıldığı
düşüncesi yayıldı. Vicary ’nin bu yankı uyandıran deneyi 2007 yılında Marka
Pazarlaması Konferansı MARKA’da (Brand Marketing Conference MARKA 2007) 50’nci
yılı şerefine tekrarlandı. “Piknik’ isimli film bu sefer 1400 kişi tarafından
izlendi. 90’ar saniyelik periyotlar halinde 30 bilinçaltı mesaja maruz kalan
izleyicilerden %81 kadarı film sonunda bilinçaltı reklam mesajlarında empoze
edilen Delta markasını tercih ettiler (Diğer marka: Theta).
Yapılan farklı bir deneyde ise ünlü araştırmacı Johan Karremans, bilinçaltı mesajların ancak kişinin
amaç/ çıkar ve hedeflerine uyduğunda etkili olabildiği düşüncesini ortaya attı.
Lipton Ice ile yaptığı deneyde Karremans, 24 milisaniye boyunca
sürekli Lipton İce yansıması gösterdi. Deneyin sonunda, zaten susuz kalmış
olanların tercihinin Lipton Ice olduğu gözlemlendi. Susuzluk hissetmeyenler ise
Lipton Ice isteği göstermediler (Karremans Johan C Stroebe Wolfgang, Jasper Claus. (2006) .
Şarkıların içerisine düşük frekans sesle gizlenen,
çoğunlukla da şarkının yavaş çekimde tersten okunmasıyla ortaya çıkan
bilinçaltı mesajlara verilen isimdir. Özellikle 1970’li yıllarda gündeme gelmiştir. Örnek olarak Judas Priest’in ‘Suicide Solution’
isimli parçasını defalarca dinleyerek ardından intihar eden Amerikalı genç
Michael Waller’ın ailesi oğullarının ölümünden parçanın içerisine gizlenmiş
ölüme teşvik mesajlarını sorumlu tutmuş ve dava açmıştır. Sonuçta parçada gizlenmiş mesaj olduğu
kanıtlansa da bunun intihara sürükleyecek bir olgu olmadığına karar verilmiş ve
müzik grubu temize çıkmıştır.
Reklamcılıktaki, ‘reklam gibi görünmeyen reklam’
arayışlarından biri olan ‘Ürün Yerleştirme- Product Placement’, bir televizyon
dzisi ya da sinema filminde (Son zamanlarda roman ve hikaye kitapları ya da
yazılı basında da yapıldığı görülmektedir) , kimi markaların görüntü ya da
sözlere yerleştirilmesi olarak tanımlanabilir. Ürün yerleştirme, belki de en az
reklam gibi görünen reklamdır. Nelson’a göre ürün yerleştirme, mutluluğumuzu
satın aldığımız ürünlere bağlayarak tüketim ideolojisini körükler (Nelson, R.A.
(2004). “The Bulgari Connection: A Novel Form of Product Placement”. Product
Placement in the Mass Media: New Strategies in Marketing Theory, Practice and
Ethics. Best Business Books.NY-USA. S: 203-214)
Rössler ve Bacher, ürün yerleştirme türlerini aşağıdaki
gibi maddelemiştir: ( P.Rössler,J Bacher.”Transcultural Effects of Product
Placement in Movies.” Zeitschrift für Medienpsychologie, 14,2002,ss.98-108.)
•
Anıştırmalı ürün yerleştirme: Marka, firma ya da ürün, ilgili
kurgunun içinde aktif olarak görülmez. Firma adı, logosu ya da marka adı fazla
öne çıkarılmaz.
•
Bütünleşik ürün yerleştirme: İlgili firma ya da marka aktif bir
şekilde görüntülerde yer alır. Filmde bir karakterin sürekli Nike tişört ya da
şapka takması gibi…
•
Kısmi ürün yerleştirme: İlgili firma ya da marka belirgin
bir şekilde görüntülenir fakat aktif bir katılım söz konusu değildir.
Sponsorluk anlaşmaları ya da jenerikte çıkan teşekkür yazıları buna örnek
olabilir.
•
Tarih yerleştirme: Tarihsel açıdan köklü bir markanın
ya da tarihsel bir olgunun, sergilenen olay örgüsünde kullanılmasıdır.
•
Yenilik yerleştirme: Yeni çıkmış bir oyun adeta lanse
edilir.
•
Kurumsal yerleştirme: Kurumsal imajın sağlamlaştırılması
hedeflenir. Örneğin FEdEX’in hep zamanında gelmesi sözlü ve görsel ürün
konumlandırmaları ile sağlanır.
•
İmaj yerleştirme: Senaryoya uygun ürün, aktörlerin
kullanımıyla tüketiciye sunulur.
•
Jenerik yerleştirme: Marka, ismi olmayan bir ürünün
özelliği ile bağdaşlaştırılır.
•
Hizmet yerleştirme: Gizli veya açık bir şekilde
hizmeti tanıtımı ve sunumudur.
•
Düşünce yerleştirme: Bir sahnede senaryoya fikir,
ifade, ve yorum eklenmesidir.
•
Negatif yerleştirme: Karşıt marka aleyhine
konumlandırma yapılan yerleştirmelerdir.
•
Ülke, kişi, müzik yerleştirme: Kurguda bir ülkenin, belirli bir
kişinin ya da ezginin tekrar tekrar kullanılma yoluyla tanıtılmasıdır.
Nöromarketing, bilinçaltı mesaj uygulamaları ve ürün
yerleştirme, günümüz tüketim toplumunda yaşayan bireyi artık Pavlov’un
köpeklerle yaptığı meşhur çalışmasındaki denekler gibi olma konumuna
getirmiştir. Alma güdüsü bireye istemi dışında empoze edilmekte, birey adeta
tüketmeye zorlanmaktadır. Reklam, dünya üzerinde görünen en güçlü diktatörlüğü
kurmuştur. Sunuma J.Keith’in bir paragrafıyla son vermek istiyorum:
“ Zihinlerimizin
ve bedenlerimizin bireysel egemenliğinin sahip olduğumuz en değerli şey olduğu
insanlara hatırlatılmalı. İnsanları en azından bu yüzyılın ikinci yarısında
yürütülen ‘kontrol programları’ hakkında bilgilendirmeliyiz. Orduda, dini
kültlerde, psikiyatrik deneylerde ve medyada güncel olarak ilerleyen zihin
kontrol programlarını ifşa etmeliyiz ve bu operasyonların sonlandığını
görmeliyiz. Zihin kontrol faşizmi, dünya çapında tepki çeken bir konu haline
dönüşmeli; özgürlüğümüze karşı olabilecek yeni tecavüzlerin en küçük imasında
halkın tepkisi sert olmalıdır.” ( Keith,J. (2006).s:270)
Gellatly, A. & Zarate,O. (2010). Zihin ve Beyin.
NTV Yayınları, İstanbul
Hillmann, Ralph. (1999) Delivering
Dynamic Presentations: Using your Voice and Body İmpact. Allyn and Bacon
Publishing, USA
Keith,J. (2006) Amerikan Derin Devleti ve Beyin Yıkama
Operasyonları Nokta Kitap, İstanbul.
Lindstrom, Martin. (2010). Buy.ology: Satın almaya
dair bildiğimiz her şey neden yanlış? Optimist Yayım-Dağıtım, İstanbul
Mack, A., & Rock, I.
(1998). Inattentional blindness. Cambridge, MA: MIT Press.
Marcus, G. (2008), Kluge,
Remzi Yayınları, istanbul
Nelson, R.A. (2004). “The Bulgari
Connection: A Novel Form of Product Placement”. Product Placement in the Mass
Media: New Strategies in Marketing Theory, Practice and Ethics. Best Business
Books.NY-USA. S: 203-214
Pratkanis, A. R., &
Aronson, E. (2001). Age of propaganda: The everyday use and abuse of
persuasion. New York: Henry Holt and Company
Renvoise,P.’& Morin,C. (2010). NöroMArketing, MediaCat Yayınları,
İstanbul.
Taylor,
Eldon (2009). Mind Programming: From Persuation and Brainwashing to
Self-Help and Practical Metaphysics. HayHouse Publishing,USA.
Tomlinson,
J. (2010). Kültürel Emperyalizm, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Makaleler ve diğer
çalışmalar
De Gardelle V, Sackur j,
Kouider S.(2008). ”Perceptual illusions in brief visual presentations”
Laboratoire de Sciences Cognitives et Psycholinguistique, CNRS/EHESS/DEC-ENS,
Fransa
O’Regan, J. K., & Noe,
A. (2001). A sensorimotor approach to vision and visual consciousness.
Behavioral and Brain Sciences, 24, 883–975.
Karremans Johan C Stroebe
Wolfgang, Jasper Claus. (2006) “Beyond
Vicary’s fantasies: The impact of subliminal priming and brand choice”.Journal
of Experimental Social Psychology
P.Rössler,J BAcher.(2002) ”Transcultural Effects of
Product Placement in Movies.” Zeitschrift für Medienpsychologie,
14,2002,ss.98-108
Rao, R. P. N., &
Ballard, P. H. (1999). “Predictive coding in the visual cortex: A functional
interpretation of some extra-classical receptive-field effects”. Nature
Neuroscience, 2(1), 79–87.
Rayner, K. (1975). “The
perceptual span and peripheral cues in reading. Cognitive Psychology”, 7,
75–81.
Rensink, R., O’Regan, K. J.,
& Clark, J. J. (1997). “To see or not to see: The need for attention to
perceive changes in scenes”. Psychological Science, 8, 368–373.
Simons, D. J., & Levin,
D. T. (1997). “Change blindness. Trends in Cognitive Sciences”. 1(7), 261–267.
İnternet web sayfaları
http://www.rehberim.net/forum/soru-cevap-575/209531-kor-nokta-nedir.html
http://www.dailymail.co.uk/femail/article-1345962/The-alphabet-human-heart-Matthew-Johnstonesl-new-bookon-toxic-emotions.html
http://www.noroekonomi.com/
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar