Cüneyd Orhan
“25 Temmuz 1926’da, bir pazar günü sabaha karşı, Çamlıca eteklerinde
İstanbul Boğazı’na bakan evimizde dünyaya geldim. Annem Mihriban Orhon
(1901-1981), babam Hilmi Orhon (1896-1984) dur. Ablam Ruhsar (1920), ağabeyim
Marifi (1923) ve aynı gün beraber doğduğum ikiz eşim Süveyd (1926) olmak üzere
dört kardeşiz.
Çocukluğum, altı yaşımdan itibaren, babamın memuriyeti sebebiyle, kısa
sürelerle Sivas, Tarsus, 15-16 yaşıma kadar da İzmir’de geçti. Değişik
okullarda gerekli eğitim aşamalarından sonra, 1949 yılında Güzel Sanatlar
Akademisi İç Mimari bölümünden mezun oldum. Çocukluğum ve gençliğim hemen hemen
batı musikisi ile geçti. Annemin ev işi yaparken söylediği şarkıları, ilahileri
de seviyordum ama asıl tercihim İtalyan ve Fransız şarkıları Schubert, Chopin
gibi bestecilerin eserleriydi. Yüksek öğrenimim sırasında Türk musikisine heves
ettim. 1946 yılında, Üsküdar Musiki Cemiyeti’nde kıymetli hocam Emin Ongan’dan
dört yıl süre ile ders gördüm. Hocamın teşviki ile aynı yıl değerli sanatkâr
Kemal Niyazi Seyhun’dan iki yıl sürecek olan kemençe derslerine başladım.
Kemençe dersleri 1946-1948 yıllarını kapsar. Diğer bir yandan da Türk
musikisini derinlemesine öğrenmek isteği ile nerede bir ışık gördümse oraya
koştum. Bu aşamalar içinde Hüseyin Sadettin Arel şansına kavuştum.
1948 yılında Üniversite Korosu’na katıldım. Şefimiz Ercümend
Berker’di. Daha sonra bu görevi Nevzat Atlığ devraldı. Bu değerli iki insanla
beraberliğim, o günlerden bugüne, aynı hizmet anlayışı içinde sevgi ve saygı
ile devam etmektedir. İcracılıktaki en büyük adımım 1948 yılında, Hocam Emin
Ongan’ın vasıtası ile, musikimizin en büyük sanatkarlarından Münir Nurettin
Selçuk ile tanışıp onun konser heyetine kabul edilişimdir. Nasıl Hüseyin
Sadettin Arel Türk musikisi ilminin temellerini içime yerleştirdiyse, Münir
Nurettin Selçuk da kibar, güçlü ve yüksek bir zevk mahsulü üslubu ve şahane
icrasıyla müzikal biçimlenmemde çok etkin olmuştur. Hala bu iki büyük insanın
tesiri altında, onların varmış olduğu noktayı kendim ve öğrencilerim için
varılması gereken en doğru ve en güzel hedef telakki ediyorum. Meslek
hayatımda, klasik ekolün devamı olan Tanburi Ali Efendi, Zekâizade Ahmet Irsoy,
Üsküdarlı Bestenigar Ziya Bey gibi büyük ustalardan feyz almış Münir Nurettin
Selçuk; nazariyat dalında Hüseyin Sadettin Arel, Suphi Ezgi; icra sanatında
Mesut Cemil, Ruşen Kam, Vecihe Deryal, İzettin Ökte, Sadi Işılay, Nubar Tekyay,
Yorgo Bacanos ve diğer üstatlarla çalışmış olmam bana çok şey kazandırmıştır.
Bilfiil hocalarım Emin Ongan Kemal Niyazi Seyhun ise de, bu büyük insanlarda
dolaylı hocalarımdır.
1948 yılında İstanbul Belediyesi Türk Musıkisi İcra Heyeti’ne alındım.
Fakat benim oraya alınmama sebep olan Hüseyin Sadettin Arel ile Ercüment
Berker’in konservatuardan ayrılmaya mecbur bırakılmaları sonucu bu göreve
devamı arzu etmedim.
İstanbul’da ilk Radyo yayınına katılışım solist Nemci Rıza Ahıskan ile
1949 yılının 3 Kasım’dır. Hemen bundan sonra Ankara’ya Yedek Subay Okulu’na
gittim. Orada eğitim gördüğüm altı ay zarfında Ankara Radyosu ve çevresi ile
yakın ilişki içinde oldum. Askerliğimi Bingöl’de tamamlayıp İstanbul’a
döndüğümde Ankara Radyosu’nun Müzik Yayınları Şefi değerli sanatkâr ve kudretli
idareci Cevdet Kozanoğlu’nun daveti üzerine Ankara Radyosu’na giderek 1 Ağustos
1951 tarihi itibariyle sanatçı olarak vazifeye başladım. 1953 yılında o zamanki
Radyolar Dairesi Müdür Refik Ahmet Sevengil’in takdir ve isteği üzerine yeni
kurulan İzmir Radyosu Müzik yayınları Şefliği’ne atandım.Böylece önce Türkiye
Radyoları sonra TRT Kurumunda 1982 yılında emekli oluncaya kadar 33 yıl kemençe
sanatkârlığı bunun yanı sıra Müzik Yayınları Şefliği, Türk Sanat Müziği ve Halk
Musikisi Şubesi Müdürlüğü, Müzik Dairesi Başkanlığı, Yönetim Kurulu Üyeliği,
Genel Müdür Özel Müşavirliği, Araştırma ve İnceleme Kurulu üyeliği gibi
hizmetler ile birlikte Repertuar ve Sınav Kurullarında üyelik, stajyer
sanatçılara öğretmenlik görevlerinde bulundum.
TRT’deki çalışmalarımın dışında; 1960 yılında Bağdat Güzel Sanatlar
Akademisi’ne hoca olarak çağırıldıysam da bu pek kısa sürdü. 1963 yılında
İstanbul Belediyesi Konservatuarı İcra Heyeti’ne ikinci defa katıldım. Üç yıl
süren bu görevden İstanbul Radyosu’ndaki çalışmalarımın yoğunlaşması sebebi ile
ayrıldım. Kısa süreli olarak iki defa gazinolarda kemençe çaldım. Columbia Plak
Şirketi’nde Müşavirlik yaptım.
1952 yılından buyana Konya ve İstanbul’da pek çok Mevlana ihtifal ve
programlarına katıldım. Mevlevi müziği ve Sema’yı tanıtmak maksadıyla, grup
olarak iki defa yurt dışına, Amerika Birleşik Devletlerinin bazı eyaletleri,
Kanada, Avrupa’da Almanya, Hollanda, Fransa, İtalya, İspanya gibi ülkelere
gittim. Kemençe ile ilgili uygulamalı konferans verdim. Seattle’de Washington
Üniversitesi’nde de Türk musikisi enstrümanlarını tanıtım programına katıldım.
30 yıl bilinen üç telli kemençeyi çaldım. 1948 yılında Hüseyin
Sadettin Arel’i tanıdıktan sonra onun “kemençe beşlemesi” hakkında fikir
düzeyinde bir bilgi sahibi oldum. Fikir düzeyinde diyorum çünkü o zamanlar ne
doğru dürüst bir dört telli kemençe ve ne de onu, şöyle veya böyle bir çalanı
gördüm. Arel de bu konuda bana bir telkinde bulunmadı. Arel bilgi ve birikimini
herkese cömertçe sunar, fakat asla kendi inandıklarına yönelinmesi konusunda
bir telkin veya ısrarda bulunmazdı.
Aradan 24 yıl geçti. 1972 yılında değerli Luthier Cafer Açın’la
tanıştım. Üç telli kemençenin asimetrik oluşunun, icrayı zorlaştırdığını, bir
pozisyon yukarıda olan orta telin de diğer iki telin boyunda olması gereğine
dikkatimi çekti. Denemeler yaptık. Tel boylarının eşitlenmesinin yararlarını
gördük ama iş durumlarımız sebebiyle pek bir araya gelemedik.
1975 yılında kurulan Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın kurucu
üyesiyim. Türk Musikisi Devlet Konservatuarı açıldığında, diğer görevlerimin
yanında kemençe hocalığını da üstlendim. Herhalde öğreticiliğin getirdiği
sorumlulukla Tel boyları eşitlenmiş dört telli kemençeyi gündeme getirdim.
Cafer Bey’le el ele verdik ve bu kemençenin bize imkânlar getirebileceğini bir
kere daha etüd ettik. Neler kazanacağımıza baktık:
Tel boyları eşitlenince, bütün gelişmiş yaylı sazlarda olduğu gibi
pozisyonlar simetrik oldu.
Pozisyonların eşitliği bu sazın öğrenimini yarı yarıya
kolaylaştırdı. Çünkü bir telde öğretilen diğer tellerde de aynı olduğu için
zamandan kazanıldı.
Bir tel ilavesi ile ses sahası 1,5 oktav genişledi.
Klavye (tuşe) takmakla her pozisyonda tel yüksekliğinin sabitleşmesi
sağlandı ve parmaklar ses tablosuna basmadığından titreşimler, vibratolar
kaybedilmedi.
Teller 5’li aralıklarla akord edildiğinden armonikler zenginleşti.
Gerek geçmişteki, gerek günümüzdeki, gerekse gelecekte çok sesliliğe kavuşması
istenen müziğimiz için kendi maestro sazımız kazanıldı. Dileğim kemençedeki bu
gelişimin herkesçe, özellikle Konservatuarımızca, yeterince
anlaşılabilmesidir.” (Orhon, 2006)
Cüneyd Orhon’un, tedavi görmek üzere kaldırıldığı Özel Göztepe
Hastanesi’nde 16 Haziran 2006 tarihinde, saat 09:00 civarında vefat etmiştir.
Musiki Eğitimi, İcracılığı ve Öğrencileri
1946 yılında, Üsküdar Musiki Cemiyeti’nde Emin Ongan’dan dört yıl süre
ile ders gördü. Burada Emin Ongan’dan repertuar, üslup ve genel musiki
bilgileri öğrendi.
1946-1948 yıllarını arasında Emin Ongan’ın teşviki ile Kemal Niyazi
Seyhun’dan iki yıl sürecek olan kemençe derslerine başladı. Bu yıllar
içerisinde diğer bir yandan da Hüseyin Sadedin Arel ile nazariyat dersleri
yaptı. 1948 yılında, Üniversite Korosu’na katıldı ve aynı yıl hocası Emin
Ongan’ın vasıtası ile Münir Nurettin Selçuk ile tanışıp onun konser heyetine
katıldı. 20 yıl solo konserlerde Selçuk’a eşlik etti. Yine 1948 yılında
İstanbul Belediyesi Türk Musikisi İcra Heyeti’ne alındı. 3 Kasım 1949 yılında
ilk TRT Radyo yayınına katıldı. 1 Ağustos 1951’de Ankara Radyosu’nun Müzik
Yayınları Şefi Cevdet Kozanoğlu’nun daveti üzerine Ankara Radyosu’nda sanatçı
olarak vazifeye başladı.
1953 yılında İzmir Radyosu Müzik yayınları Şefliği’ne atandı. Böylece
önce Türkiye Radyoları, sonra da TRT Kurumunda 1982 yılında emekli oluncaya
kadar 33 yıl kemençe sanatkârlığı, bunun yanı sıra müzik yayınları şefliği,
Türk Sanat Müziği ve Halk Musikisi Şubesi Müdürlüğü, Müzik Dairesi Başkanlığı,
Yönetim Kurulu Üyeliği, Genel Müdür Özel Müşavirliği, Araştırma ve İnceleme
Kurulu üyeliği gibi hizmetler ile birlikte Repertuar ve Sınav Kurullarında
üyelik, stajyer sanatçılara öğretmenlik görevlerinde bulundu.
TRT’deki çalışmalarının dışında;
1960 yılında Bağdat Güzel Sanatlar Akademisi’ne hoca olarak çağırıldı.
1963 yılında İstanbul Belediyesi Konservatuarı İcra Heyeti’ne ikinci
defa katıldı.
1964’te kısa bir süre için Columbia plak şirketinde müşavirlik
görevinde bulundu.
1975 yılında kurulan Türk Musıkisi Devlet Konservatuarı’nın kurucu
üyesi Orhon Türk Musıkisi Devlet Konservatuarı açıldığında, diğer görevlerinin
yanında kemençe hocalığını da üstlendi. Üç telli kemençe ile birlikte dört
telli kemençenin Türk Makam Müziği’nde eğitiminin verilmesi ve icra edilişi
sürecini başlattı.
30 sene boyunca İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nda günümüz
kurumlarında öğretim elemanı olarak görev yapan ve icracılık görevini sürdüren
pek çok öğrenci yetiştirdi. Bunlardan bazıları sırasıyla aşağıda verilmiştir.
Nermin Kaygusuz, Fatoş Aşçıoğlu, Lütfiye Özer, Şehnaz Ayan, Nalan
Aksoy, Nilgün Doğrusöz, Lâle Umul Akay, Fulya Şeren, Selim Güler, Çağlar
Toptaş, Nilgün Şeker Keskin, Filiz Kaya, Kaan Sezerler, Merve Eken, Pınar
Doğan, Dilber Ersu, Nağme Yarkın, Sercan Halili, Görkem Oker, Nevra Gülser,
Uğur Hikmet Uysal, Çağla Sola. (Orhon, Kişisel Arşivi)
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar