Print Friendly and PDF

Hükümdarlık


Hükümdarlık Vergi ve Gönül İşi

Yusuf Has Hacib hükümdar’a şöyle seslenmektedir:
"Tanrı kime bu beylik işini verirse ona işi ile mütenasip akıl ve gönül de verir";
"Tanrı kimi bey olarak yaratmak isterse ona önce münasip tavır ve hareket ile akıl ve kol kanat verir";
"Beylik mukaddestir";
 "Senin gibi olan Tanrı, kullarını sana muhtaç etti";
 "Tanrı seni doğruluk için bu mevkie getirdi";
 Bu beylik mesnedine sen isteyerek gelmedin, onu Tanrı kendi fazlı ile sana ihsan etti (Bu beglik küçün almadıng sen tilep/Bayat birdi fazlı bile belgülep)";
 "Lütuf ederek sana bu beyliği verdi”;
"Ey devletli hükümdar Tanrı senin iyi adını dünyaya yaydı";
 "Tanrı sana saadet (kut) verdi";
 "Bu beyler hakimiyetlerini Tanrıdan alırlar (Bu bag/er Bayattın musallat turur)".
Yusuf Has Hacib'in bu ifadeleri, hükümdarlığın ilahi kaynaklı olduğu, Tanrının lütfuna bağlı bulunduğu ve kişiyi Tanrının hükümdar yaptığı şeklindeki eski Türk inanışının XI.yüzyılda da aynen korunduğunun açık delilidir. [Bkz. Kutadgu Bilig, I, Metin, yay. R.Rahmeti Arat, 2.baskı, Ankara 1979; II, Çeviri, çev.R.R.Arat, 3.baskı, Ankara 1985, beyitler: 1933, 1934, 1960, 5193, 5195, 5469, 5470, 5900, 5901, 5947.]

Hanedan İçi Öldürme Vak'ası

Eski Türk devletlerinde tespit edebildiğimiz ilk hanedan içi öldürme vak'ası Oğuz destanında geçmektedir. Oğuz destanına göre Oğuz Han, babası Kara Han ve amcaları Kür Han ile Kuz Han’ı öldürmüştür. Oğuz Han'ın tek Tanrıya inanması ve babasıyla amcalarının kendisini bu sebepten öldürmek istemesi üzerine çıkan ihtilafta Oğuz Han muhaliflerini bertaraf ederek tahta geçmiştir^. Efsanevi bir şahsiyet olan Oğuz Han'la da özdeşleştirilen Büyük Hun İmparatoru Mete, küçük kardeşini ve üvey annesini öldürerek tahta çıkmıştır^. XIII. Hun hakanı Wuyen-chü-te Han'ın da kardeşini katlettiğini görüyoruz (M.Ö.-60-58).
Gök Türk devletinde ve Uygurlarda bu kabil vak'alara tesadüf edemedik. Ancak Orhun kitabelerinde yer alan "Çin kavmi de hilekar, kurnaz olduğu için küçük kardeşler büyük kardeşlerin aleyhine kıyam ettiği için ...Türk milletinin dikeli olan ülkesi inkıraza yüz tutmuş..." şeklindeki ifadesi dikkate alınacak olursa bu tür siyasi iktidar mücadelelerinin ve bunun sonucu olarak kardeş katli hadiselerinin yaşanmış olabileceği tahmin edilebilir. 
( Adı geçen Hakan’ın başı derde girer ve diğer kardeşi Sağ Bilge Prens'ten yardım etmesini ister. Kardeşinin cevabı ilginçtir: "Sen insanları sevmedin! Küçük kardeşin ile devletin ileri gelen soylularını öldürttün. Nerede öleceksen orada öl! ". Bu sözlere dayanamayan hakanın orada intihar ettiği belirtiliyor; bkz. Bahaeddin Ögel, Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi, c.ll, Ankara 1981, s.142.)  

Kendilerinden bir isyan fiili sadır olmadığı halde öldürülen hanedan mensupları şunlardır:

1)       Osman Gazi'nin amcası Dündar Bey (Bazı rivayetlere göre)
2)       Yıldırım Bayezid'in kardeşi Yakub Çelebi
3)       Fatih'in kardeşi Ahmed
4)       Cem Sultan'ın oğlu Oğuz Han
5)       II.Bayezid (Bazı rivayetlere göre)
6)       Yavuz S.Selim'in kardeşi şehzade Korkut
7)       Yavuz Sultan Selim'in sekiz yeğeni
8)       Şehzade Mustafa ve onun oğlu Mehmed
9)       Rodos'un fethinde Cem Sultan'ın oğlu Murad ile onun isimlerini bilmediğimiz bir veya iki oğlu
10)    III.Murad'ın beş kardeşi
11)    III.Mehmed'in oğlu şehzade Mahmud     
12)    III.Mehmed'in 19 kardeşi
13)    II.Osman’ın kardeşi şehzade Mehmed
14)    IV.Murad'ın kardeşleri Bayezid, Süleyman ve Kasım
15)    III.Osman'ın amcazadesi şehzade Mehmed
İsyan suçunun cezası olarak ortaya çıkan öldürme vak'aları da şunlardır:
1)       I.Murad'ın oğlu Savcı Bey
2)       I.Murad'ın kardeşleri Halil ve İbrahim
3)       II.Murad'ın kardeşi Mustafa
4)       II.Murad'ın amcası (Düzme) Mustafa
5)       İstanbul'un fethinde öldürülen şehzade Orhan
6)       Yavuz Sultan Selim'in kardeşi Ahmed
7)       Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu Bayezid (ve beş oğlu).
Bu döküme göre, babanın oğlunu idam ettirdiği 4, kardeşin kardeşini öldürttüğü 35, amcanın yeğeninim katlettirdiği 12, yeğenin amcasını öldürttüğü 3, dedenin torununu öldürttüğü 6, ve bazı verilere göre oğulun babasını öldürttüğü 1 vak'aya rastlamaktayız.

Kardeş Katlinin Tarihsel Boyutu

Mahiyeti itibariyle siyasi iktidara sahip olma kavgası olarak da nitelendirilebilecek olan kardeş katli olgusu, daha önce de belirtildiği üzere sadece Osmanlılara has bir uygulama olmayıp tarih sahnesine çıkan bir çok imparatorlukta da var olmuştur.
İran'ın destansı ve kısmen gerçek tarihiyle ilgili bilgileri içeren Şehnâme, bu tür hanedan içi iktidar hesaplaşmalarıyla doludur. Merdas isimli İran hükümdarı, oğlu Dahhâk tarafından öldürülmüştür. ["Şeytan, hükümdarın oğluna 'Bu sarayda senden başkasına ne lüzum var, senin gibi bir oğul varken babaya ne hacet; bu yaşlı adam kolay kolay ölmeyecek. Bu müddet zarfında da sen unutulur gidersin... Onun tahtını sen al. Bu dünyada onun yeri sana layıktır. Eğer sözlerimi dinlersen yeryüzünde padişah sen olursun' dedi. Neticede şeytanla işbirliği yaparak-babasını öldürdü"; bkz. Firdevsî, Şehname, c.l, çev.Necati Lugal, İstanbul-1945, s.46-49]

Şehnâme'nin baş kahramalarından biri olan padişah Feridun, üç oğlu arasından küçük oğlu İreç'i veliahd tayin ederek yanında tutmuş, diğer iki oğlu Selm ve Tur'u da başka ülkelere vali yapmıştı. Veliahd İreç'i çekemeyen diğer iki oğul, şehzadeyi öldürerek kesik başını babalarına yollamışlardı.
Bir süre sonra ise, öldürülen İreç'in oğlu Minuçihr, amcası Tur'u öldürerek babasının intikamını almıştı.
Şah İsmail'in çoğu çocukluk çağındaki kardeşlerini katlettiği de bilinmektedir.
Amcası II.İsmail'in diğer dokuz akrabasıyla birlikte kendisinin de idamını emrettiği Abbas I, şans eseri bu akıbetten kurtulmuş ancak bu, yakın akrabalarını ortadan kaldırmasına mani olmamıştır19. Bununla da yetinmeyerek büyük oğlu Şafi Mirza’yı halk arasında kazandığı şöhretten korkarak idam ettirmiş, diğer iki oğlunun gözlerine mil çektirmiştir. Öldüğünde, (19 Ocak 1629) yerini alabilecek oğlu kalmamıştı.
Bizans İmparatorluğunda müstakbel taht müddeilerini etkisiz bırakabilmek için esas itibariyle gözlere mil çekme, burun ve kulakların kesilmesi cihetine gidilmekteydi. Bununla birlikte çok sayıda kardeş katli vak'asına da rastlanmaktadır. Hatta Osmanlıların bu uygulamayı Bizanslılardan tevarüs ettiğini söyleyenler de vardır.
İlk Bizans İmparatoru Konstantin, oğlu Krispus ve kayın babası Maximien'i öldürterek ülkede istikrar sağlamaya çalışmıştı. Buna rağmen ülkede birliği sağlayamadı ve İmparatorluğu üç oğluyla bir yeğeni arasında taksim etmek zorunda kaldı. Septim Sever, İmparatorluğu kendisine ait bir mülk gibi iki oğlu arasında paylaştırmıştı. Ancak bu iki oğul anlaşamadı ve Caracalla, kardeşi Getayi'yi öldürterek ülkenin yegane sahibi oldu. İmparator II.Konstans, kardeşi Theodosios'u, zahirde ihanet suçlamasıyla gerçekte ise tahta ortak yapmamak endişesiyle önce rahip yapmış sonra da idam ettirmiştir(M.660). VII.Konstantinos, M.945'te kardeşleri Stephanus ve Konstantinos’u öldürterek İmparatorlukta kendisine rakip bırakmamıştı, Andronicos III Comneus, Michael ve George isimlerindeki iki kardeşini öldürtmüş keza Andronicus III Paleologus babası öldüğünde kardeşini bertaraf etmişti.
Vasfi Raşid Sevig, konuyla ilgisi olmayan bir kitabında, kardeş katli meselesine eğilmiş ve tam 27 sayfa uzunluğunda bir dipnot izahında kardeş katli uygulamasının Osmanlılara Bizanslılardan geçtiğini ispatlamaya çalışmıştır; (bkz. Ticaret Kanunu Şerhi, c.l, İstanbul 1934, s.IX vd.)
Hanedan içi öldürme hadiselerinin kısmen Araplarda da yaşandığı anlaşılıyor. İbn-i Haldun'un verdiği bilgiye göre devlet büyüyüp sınırları ve gelirleri son haddine vardıktan, hükümdar şeref ve ululuğu kendi şahsında topladıktan sonra bu ululuğu başkalarının kendisiyle paylaşmasını arzu etmez; akrabalarından hükümdarlığa talip olacak diye şüphe ettiklerini ortadan kaldırmaya girişirdi. Buna mukabil tehlikeye maruz kalan akrabalar ülkenin uzak bölgelerine kaçmaya çalışırdı. Ülkenin uzak bölgesine çekilen ve hükümdarlığı elde etmek amacıyla mevcut hükümdarla mücadele eden kimse, devletin sınırlarının daralması nisbetinde kudret kazanırdı. Anlaşılan o ki Araplarda hanedan içi öldürme vak'aları ülkenin birliğini temin edecek yerde daha çabuk parçalanmasına sebep olmaktaydı. Halife Harûnurreşîd, sağlığında Emîn ve Me'mûn isimli iki oğlundan, birbirinin hukukuna zarar vermeyeceklerine dair yazılı taahhüt almış ancak vefatından sonra iki oğlu arasında büyük bir siyasi iktidar mücadelesi başlamıştı. M.809'da hilafet makamına geçen Abbasi halifesi Emîn, 813'de kardeşiyle giriştiği mücadeleyi kaybetmiş ve öldürülmüştür.(Alıntı)

Olmuş ve Olmamış Kardeş Katli

Eski Türk kamu hukukunun tembel kavramlarından biri olan "kut" kavramının Osmanlılarda yaşanan kardeş katli hadiseleriyle yakın bir irtibatı bulunmaktadır. Osmanlılar bu kavramı seleflerinden tevarüs etmiş ve saltanata geçme hakkının Allah'ın takdirine bağlı olarak Osmanlı hanedanın bütün erkek üyelerine ait olduğunu kabul etmişlerdir. Bu anlayışa göre "kut"un kime nasip olacağı önceden bilinmediğine göre her hanedan üyesi potansiyel bir taht adayı olarak telakki edilmiştir. Osmanlılar diğer taraftan üç yüz senelik Selçuklu tecrübesinden etkilenmişler ve Selçukluların dağılmasına yol açan taht kavgalarının yaşanmaması için kardeş katli uygulamasına başvurmuşlardır. Bu noktada Bizans ve İran'da görülen kardeş katli uygulamalarının da Osmanlıları etkilediği belirtilmeli ancak Selçuklu tesirinin altı bir kere daha çizilmelidir.
Normal şartlar altında kardeş katlini ilk uygulayan padişah olan Fatih Sultan Mehmed'le birlikte hakimiyetin bölünmezliği ilkesi benimsenmiş ve devleti ön plana alan bir anlayışla taht müddeisi olsun olmasın bir gün Osmanlı tahtına geçebilecek olan kardeş, yeğen ve torunların izalesi cihetine gidilmiştir. O günün yürürlükteki hukuku olan İslâm hukukuna göre, kendilerinden ölüm cezasını gerektiren bir fiil sadır olmayan kişilerin hayatlarına son verilmesi hukuka uygun değildir. Fatih Kanunnamesinde "ekser ulema dahi tecviz etmiştir" denmesine rağmen tespitlerimize göre hiç bir şeyhülislam masum şehzadelerin katledilmeleri için fetva vermemiş, bir kısmı ise bu uygulamanın karşısında açık bir tavır sergilemiştir. II.Osman'ın, kardeşi şehzade Mehmed'i katlettirmek için kendisinden fetva istediği Şeyhülislam Esad Efendi’nin tutumu hatırlanmalıdır.
Kardeş katlini, esas itibariyle İslâm hukuku ana dairesinde yer alan ancak bir kısmı bu dairenin dışına taşmış bulunan ikinci bir daire olarak tasvir ettiğimiz örfî hukukla temellendirmekteyiz. Kanaatimize göre kardeş katli uygulaması, örfî hukuk ve İslâm hukuku dairelerinin çakıştığı alanın dışındadır.
Kardeş katli uygulamasının bir sonucu olarak kan bağına dayalı bir asiller aristokrasisi meydana gelmemiştir. Osmanlı soy ağacı incelendiğinde padişahlığın kural olarak alt soya intikal ettiği, padişah ve onun füruûndan ayrı olarak bir hanedan ailesinin kökleşemediği görülür.
Kardeş katli uygulaması günümüz anlayışı ve insani telakkilerine açıkça aykırı olmakla birlikte her tarihsel olay gibi çağının şartlarına göre değerlendirilmelidir. Bir yabancı yazarın ( Alderson, A.D.  The Structure of the Ottoman Dynasty, 2.baskı (tıpkı basım), Connecticut 1982, h:26-27) dediği gibi  Osmanlıların bu uygulaması acaba Bizans İmparatorlarının, kendilerine rakip olarak gördükleri akrabalarının gözlerini kör ederek, kulak ve burunlarını keserek onları birer yaşayan ölüye çevirmelerinden daha mı zalimce idi?
Ayrıca özellikle Avrupalı devletler sürekli iç savaşlar içinde kıvranırken Osmanlı devletinin, sınırlı sayıda insanı feda ederek uzun süre bu kabil iç kargaşalıklardan kendini koruyabilmiş olmasında kardeş katli uygulamasının müsbet bir tesiri yok mudur?
Son tahlilde kardeş'katlinin ülke istikrarına hizmet ettiği ya da en azından, süistimaller hariç tutulursa, bu endişe ile uygulandığı anlaşılıyor. Avnî, Selim ve Muhibbî mahlaslarına sahip Fatih, Yavuz ve Kanuni gibi şair ruhlu padişahların Türk devletinin bir miras gibi taksim edilip dağılmaması için kardeş ve oğullarını ıztırap duya duya feda ettikleri kabul edilmelidir. (Alıntı)

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar