Print Friendly and PDF

İbn Teymiyye


Sufi İbn Teymiyye ( ö. 728/1328 )
İbn Teymiyye tasavvuf düşmanı olarak bilinmesine rağmen iyi bir sûfi, daha doğrusu kendine has bir tasavvuf anlayışı olan bir sûfidir. 
Yine o ilk sûfilerin birçoğunu tasvip ve takdir etmektedir.  Nitekim o, Süfyan-ı Sevri’den ( ö. 161 / 777 ) bir İslam büyüğü olarak bahseder.  Amansız bir Abdulkadir Geylanî hayranı olan İbn Teymiyye, Geylani’nin Fütuhu’l-Gayb adlı eserine Şerhu Kelimat min Futuhi’l-Gayb ismiyle bir şerh yazmıştır. 
İbn Teymiyye büyük sûfilere karşı hayranlığını şu sözleriyle dillendirir: “Bu zatlar öyle kimselerdir ki; Allah’ın kerim olan zatının nurunu görmenin tadını isterler.”
 İbn Teymiyye tasavvuf ilmi konusunda; sadece sûfilere has olan sözler söyler. Makam ve hâl kavramlarını izah etmeden önce şöyle bir giriş yapar:
“Bundan sonra şu gelecekteki arz edeceğim açıklamalar, kalpler hakkındaki amellerle ilgili bir takım kısa ve özlü sözlerden ibarettir. Bu kalp amellerine makamlar ve haller de denir.” 
Yine o, sûfilere has bir tarzda evliyanın avam ve havas kısmından8, Allah sevgisinden , sevginin hakikatinden bahseder.  İbn Teymiyye tasavvufi düşüncenin tamamen ortadan kaldırılması gerektiğine inananlara sert çıkar:
“Allah hem kalb, hem beden temizliğini emretmiştir. Her ikisi de Allah’ın emredip vacip kıldığı dinin bir parçasıdır.” 
Yine o, bu konuda şöyle söyler: “Sözüm ona fakih ve abid birçok kimse görüyoruz ki; akılları, fikirleri beden temizliğinden ibaret.”
 İbn Teymiyye taraftarı olduklarını iddia edip sûfilere hücum edenler, dikkat ederlerse sûfilerin hücum ettikleri sözlerinin aynılarını veya benzerlerini İbn Teymiyye’nin de söylediğini göreceklerdir. Hatta onların hücumlarına dayanak noktası edindikleri menkıbe, keramet ve teberrük gibi kavramların İbn Teymiyye’nin o zamanki öğrencileri ve taraftarları tarafından kullanıldığına şahit olacaklardır:
Talebesi el-Bezzar menkıbelerini anlatmak için, yazdığı eserde İbn Teymiyye’nin kerametlerine bir bölüm ayırmıştır.  Daha da ilginç olanı; İbn Teymiyye ölünce cenazeyi yıkamada kullanılan suyun artan kısmını içen cemaat, gaslda kullanılan sidr ağarını da aralarında bölüşmüşlerdi. 
Osmanlı’nın kuruluş yıllarında Şam bölgesinde yaşayan İbn Teymiyye’nin her nedense etkisi Osmanlı ülkesinde pek fazla görülmemiştir.  İhtimal ki bunda İbn Teymiyye’nin bazı Sünnî kurumlara karşı aldığı tavır etkili olmuştur. Zira İbn Teymiyye Sünnî kelamını hem esastan hem usul yönünden reddetmiş, bunu yaparken; özellikle İbn Rüşd’den ( ö. 595 / 1198 ) faydalanmıştı.  İbn Teymiyye Allah’ın zatının arşın üzerinde bulunduğuna inandığından; bu inancı kesinlikle kabul etmeyen sûfileri ve Sünnî âlimleri hulûl itikadına zahip olmakla suçlamıştır.  Hâlbuki hem bütün ehl-i sünnet âlimleri   hem de tüm sûfiler hulûl’ün İslam itikadına aykırı olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar