İbn Teymiyye
İbn Teymiyye tasavvuf düşmanı olarak
bilinmesine rağmen iyi bir sûfi, daha doğrusu kendine has bir tasavvuf anlayışı
olan bir sûfidir.
Yine o ilk sûfilerin birçoğunu tasvip ve
takdir etmektedir. Nitekim o, Süfyan-ı
Sevri’den ( ö. 161 / 777 ) bir İslam büyüğü olarak bahseder. Amansız bir Abdulkadir Geylanî hayranı olan
İbn Teymiyye, Geylani’nin Fütuhu’l-Gayb adlı eserine Şerhu Kelimat min
Futuhi’l-Gayb ismiyle bir şerh yazmıştır.
İbn Teymiyye büyük sûfilere karşı hayranlığını
şu sözleriyle dillendirir: “Bu zatlar öyle kimselerdir ki; Allah’ın kerim
olan zatının nurunu görmenin tadını isterler.”
İbn
Teymiyye tasavvuf ilmi konusunda; sadece sûfilere has olan sözler söyler. Makam
ve hâl kavramlarını izah etmeden önce şöyle bir giriş yapar:
“Bundan sonra şu gelecekteki arz edeceğim
açıklamalar, kalpler hakkındaki amellerle ilgili bir takım kısa ve özlü
sözlerden ibarettir. Bu kalp amellerine makamlar ve haller de denir.”
Yine o, sûfilere has bir tarzda evliyanın avam
ve havas kısmından8, Allah sevgisinden , sevginin hakikatinden bahseder. İbn Teymiyye tasavvufi düşüncenin tamamen
ortadan kaldırılması gerektiğine inananlara sert çıkar:
“Allah hem kalb, hem beden temizliğini
emretmiştir. Her ikisi de Allah’ın emredip vacip kıldığı dinin bir parçasıdır.”
Yine o, bu konuda şöyle söyler: “Sözüm ona
fakih ve abid birçok kimse görüyoruz ki; akılları, fikirleri beden
temizliğinden ibaret.”
İbn
Teymiyye taraftarı olduklarını iddia edip sûfilere hücum edenler, dikkat
ederlerse sûfilerin hücum ettikleri sözlerinin aynılarını veya benzerlerini İbn
Teymiyye’nin de söylediğini göreceklerdir. Hatta onların hücumlarına dayanak
noktası edindikleri menkıbe, keramet ve teberrük gibi kavramların İbn
Teymiyye’nin o zamanki öğrencileri ve taraftarları tarafından kullanıldığına
şahit olacaklardır:
Talebesi
el-Bezzar menkıbelerini anlatmak için, yazdığı eserde İbn Teymiyye’nin
kerametlerine bir bölüm ayırmıştır. Daha
da ilginç olanı; İbn Teymiyye ölünce cenazeyi yıkamada kullanılan suyun artan
kısmını içen cemaat, gaslda kullanılan sidr ağarını da aralarında
bölüşmüşlerdi.
Osmanlı’nın kuruluş yıllarında Şam bölgesinde
yaşayan İbn Teymiyye’nin her nedense etkisi Osmanlı ülkesinde pek fazla
görülmemiştir. İhtimal ki bunda İbn
Teymiyye’nin bazı Sünnî kurumlara karşı aldığı tavır etkili olmuştur. Zira İbn
Teymiyye Sünnî kelamını hem esastan hem usul yönünden reddetmiş, bunu yaparken;
özellikle İbn Rüşd’den ( ö. 595 / 1198 ) faydalanmıştı. İbn Teymiyye Allah’ın zatının arşın üzerinde
bulunduğuna inandığından; bu inancı kesinlikle kabul etmeyen sûfileri ve Sünnî
âlimleri hulûl itikadına zahip olmakla suçlamıştır. Hâlbuki hem bütün ehl-i sünnet âlimleri hem de tüm sûfiler hulûl’ün İslam itikadına
aykırı olduğu konusunda ittifak etmişlerdir.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar