Print Friendly and PDF

KELİME VE KELİMESİ KELİMESİNE ÇEVİRİ

Bunlarada Bakarsınız



Çevirmenlere çoğu kez kelimesi kelimesine mi yoksa anlama uygun çeviriyi mi tercih ettikleri sorulur ve çeviri kelimesi ile birlikte sık sık «serbest» sözcüğü kullanılır. «Kelimesi kelimesine» ve «anlama uygun» kelimelerinin niçin birbirleriyle zıt olduğunu tam anlayamadığımız için, bu sözlere kulaklarımızı tıkamalıyız; Ayrıca çeviri bağla­mı içinde «serbest» sözcüğü de kulağımıza hoş gelmiyor. Fakat tecrübelerimiz daha çok dram ve nesir çevirilerine dayanıyor, şiir çevirisi yapana «serbest» sözcüğü hiç de o kadar korkunç gelmeyebilir. Her kelimenin bir anlamı var, kelimesi kelimesine çeviri çoğu kez bundan dolayı cümlenin anlamına da uygun düşer ve çevirmenin o meş­hur özgürlüğü bazen yalnız kötü durumlardan ve dip not­ların anlaşılmaz ürkekliğinden doğan özgürlükten öteye geçmez.
«Beans» kelimesi tabii ki her zaman «Bohnen» olarak çevrilmez, «my beans» kelimesi kelimesine de, anlamına uygun olarak çevrildiğinde de «Mein Brötchen» veya sos­yal durumların değişikliğine göre «Mein Fressen» olarak Almancaya çevrilmelidir. Salinger’in anlatıcısı Seymour, en ciddi edebi sorunlarda bile süsleme vardır, diyor. Salinger 5. cadde için «cold potato» deyimini kullanmıştır; cold kelimesinin Almancaya «heiss» mı yoksa «kalt» ola­rak mı çevrileceği kesinlik kazanmamıştır.
Amerikalılar da bizim her zaman dediğimiz gibi «wie eine heisse Kartoffel» mı diyorlar veya Salinger «cold» di­yerek kendi şivesini mi yoksa Newyork'da kullanılan Newyork ağzını mı kullanmıştır acaba?
Bu durumda «kalt» kelimesinin, «heiss» olarak çev­rilmesi daha doğru olacaktır; «kalt» kelimesinin, kelimesi kelimesine de, anlama uygun olarak da «heis:s» olarak çev­rilmesi, çevirmenin özgürlüğünden kaynaklanmıştır.
Serbest çeviriyi çok fazla seven çevirmenler için bazı nahoş durumlar meydana gelebilir. Bir zamanlar bizim de tespit ettiğimiz gibi, bir çevirmen «undertaker» keli­mesini Almancaya kelimesi kelimesine, anlama bakmak­sızın «Unternehmer» olarak çevirmiş ve çeviriden tıpkı «Bauunternehmer» gibi bir anlam çıkmış, «Undertaker» ile ilgili diğer bütün kelimeler de inşaat mühendisliği ala­nı ile ilgili olmuş; böylece tabutlar alet sandığı, yas için kullanılan mendiller, tabut örtüsü v,s. gibi anlam­lara sahip olmuştu. Çevirmenin bir kelimeyi anlamını kontrol etmeden olduğu gibi çevirmesinden daha kötü ve aralarındaki benzerlikten ötürü çok içiçe olan kelimeler­den daha tehlikelisi olamaz. Menşei aynı olan kelimeleri çoğu kez tamamen farklı çevirilerin asıl nedenidir ve bun­dan dolayı belki de Hollandacadan Almancaya çeviri yap­mak, Rusçadan Almancaya çeviri yapmaktan daha da zordur.
Shaw’ın «Caesar und Cleopatra» eserinin çevirisin­de bir kelime bize oldukça sıkıntılı anlar yaşattı. Shaw'in kitabın sonsözünde «Jude» kelimesinin karşıtı olarak kullandığı «gentile» kelimesi. Shaw kelimeyi şöyle açık­lıyor : «Bir Yahudi ile Gentile arasındaki fark, bir İngiliz ile bir Alman arasındaki fark gibidir. İngilizlerin özelliği daha çok konumlarından ileri gelir, ırkçı değildirler.»
Gentile kelimesini, «Yahudi olmayan ırk» yoksa «din­siz» olarak mı çevirmemiz gerektiğini tam bilmediğimiz­den, uzun süre tereddüt ettik, sağa sola başvurup sorduk; her ikisi de olabilirdi, her ikisi de kelimesi kelimesine ve anlama uygun çevrildiğinde esere tam uyuyordu. So­nunda İngilizcede tam olarak dinsiz anlamında kullanılan bir kelime bulduk : «pagan» veya eski İngilizcede kulla­nılan «heaten». Asıl sorun, Shaw’m Jude kelimesini ırkçı anlamda ele alıp, onun teolojik ve dini anlamının da ola­bileceğini düşünmemekle, devrindeki —eser 1898 yılında yazılmıştır— meşhur hataya düşmesinden ve gentile keli­mesini, teolojiden bağımsız olmamasına rağmen, ırkçı an­lamına zıt anlamda seçmesinden kaynaklanıyor. Fakat çe­virmenin görevi, çevirdiği yazarın hatalarını düzeltmek değildir. Teolojideki «gentes» kelimesinden gelen «genti­le», hepsi Yahudi olmayan Yahudiler, hepsi Hristiyan olma­yan Hristiyanlar ve Yahudi olmayanlar için kullanılmak­tadır; yani dinsiz toplum demektir. Bunun dışında, Ro­malı asiller kendilerini «populos», halkın karşıtı olarak «gentile» diye adlandırırlardı, Julier, Fabier gibi gentile isimleri vardı, böylece gentile kelimesi belki o devirde ‘asil’ veya ‘asil doğmuş kişi' anlamında kullanılıyordu.
Shaw bu kelimeyi kesinlikle asil kişi anlamında kul­lanmış olamaz, zira onun zamanında İngiltere’de bir çok Yahudi ailesine asalet unvanı verilmişti, Yahudi’nin kar­şıtı olarak «ikamet eden kişi» kelimesi ise bize daha da kötü geldi: Rheinland ve Westfalen bölgelerinde, Polonya'da ve Rusya'nın değişik bölgelerindeki Yahudiler, baş­ka yerlerden gelen bir çok insandan daha da yerli sayılır­lardı. Dili ve yüreği ile tam Köln’lü olanların, Leicester, Bounes Aires veya Newyork’da oturan birçok Yahudi aile­leri var ve İngiltere’den Avustralya’ya giden gemide, alman olarak göz altına alınmış, sonra da jurnalci veya casus zannı ile Avrupa'dan çıkartılan Yahudi mülteciler, kötü şöhreti olan o meşhur Ostermann şarkısını, belki Köln’lü askerlerin de söylediği hararetle söylemişlerdi. Yahudi mülteciler de, o Köln’lü askerler kadar gentile idiler.
Gentile kelimesi «ikamet eden kişi» ve aynı zamanda «Elit tabaka» anlamında kullanıldığında, örneğin Ameri­ka’da bazı klüb ve lokallerde «yalnız gentile girebilir» yazısı okunduğunda, çeviri zorlaşır ve çeviri olarak insanın aklına «Yahudiler istenmiyor» gelebilir, bu böy­le zenciler de hariç tutuluyordur şüphesiz, ama onla­rın dışlanması, tabelalarla vurgulanması gerekmeyecek kadar normaldir.
Bir İngiliz ile bir Alman arasındaki fark, bir İngi­liz Yahudi’si ile bir Alman Yahudi’si arasındaki farkla ay­nıdır. Ren bölgesinden bir katolik ile Bavyera'lı bir katolik arasındaki fark, Bavyera ile Ren bölgesi arasında­ki farka benzer; öte yandan bir Hollanda’lı ile Ren böl­gesinden bir katolik, Bavyera’lı ile Ren bölgesinden olan biri ile olduğundan daha çok ortak özelliklere sahiptir. Bu durum, din olgusunun, o devirde insanları, altında ya­şadıkları gök yüzünden daha az etkilediğini gösteriyor; İnsanlık, kelime olarak değil de kelimesi kelimesine ele alındığında, insanların birbirleriyle aynı olmadığı görülür, ama hepsi de aynı ölçüde farklı, aynı ölçüde birbirleriyle akraba, ve birbirlerine aynı ölçüde yabancıdırlar. Belki de İsrail’de gentile ile günün birinde Yahudilerin karşıtı olarak kabul edilecek olan insanlar arasındaki savaş de­vam edecek, hatta bu savaş belki çevirmenlerin «Yahudi ve gentile» kelimelerinin çevirisinin, bizim için yarattığı zorluklardan bizi kurtarana kadar bir süre daha devam edecek.
Sonunda gentile kelimesini «Heide» olarak çevirdik, Shaw’ın ne kastettiği tam bilinemediğinden, buna izin verildi, belki de Shaw Hristiyan ve Heide anlamından daha çok Yahudi olmayan insanı kast ediyordu, ama Hristiyanları Yahudi olmayanların arasına sokmak da bize ters geldi.
Heinrich Böll’den çeviren : Nuran ÖZYER
Kaynak: Denemeler Seçkisi, (Almanca Edebiyatlardan), Hazırlayan : Gürsel AYTAÇ, Gündoğan Yayınları, 1990 Ankara

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar