Print Friendly and PDF

KORUMALARI OLAN MANEVİYAT ADAMLARI



Büyük dediğimiz adamların koruması vardır. Bu insana normal geliyor!  Ancak maneviyat ehlinin yani hacı, hoca ve şeyh taifesinin de korumalarla gezdiği ve korunduğunu duyunca bir gariplik içimizi dağlıyor. Birde onlar; biz, Allah Teâlâ’ya güveniyoruz, yolunda gayret ediyoruz, diyorlar.
 Yoksa Allah Teâlâ kendine hizmet eden kuluna kâfi değil midir? Korumaları olan bu kimseler kimden korkuyor veya kime güveniyorlar. İşte ibretlik bir mevzu, beraber okuyalım.

Taberî , Hürmüzân’ın Medine’ye girişini ve Hz. Ömer radiyallâhü anhle karşılaşmasını anlatarak diyor ki:
Hürmüzân’ı, altın yaldızlı ipek elbisesini giydirerek, başına da «Âzîn» adı verilen yakutla süslü tacını koyarak hazırladılar. O’nu, Hz. Ömer ve müslümanlar görsün diye bu kıyafetiyle, Hz. Ömer radiyallâhü anhı makamında arama bahanesiyle çıkardılar, fakat bulamadılar. Sorduklarında
«Kûfe’den gelen bir heyeti kabul etmek üzere Mescid’e gittiği» haberini aldılar. Oraya gittilerse de Hz. Ömer’i göremediler. Dönüşlerinde oynayan bir kaç Medineli çocuk gördüler. Çocuklar kendilerine:
«Ne dönüp dolaşıp duruyorsunuz, Emîrül-Mü’minini mi arıyorsunuz? O, Mescid’in sağında külâhını yastık yapmış yatmaktadır;» dediler.
— Hz. Ömer Küfe Heyetini bu külâhla kabul etmiş, onlar gidince onu yastık yapıp uyumuştu— Beraberlerinde sağı solu gözetleyenler olduğu halde tekrar Mescid’e vardılar, nihayet gördüler ve yanına varıp oturdular, Mescid’de ondan başka, uyuyan veya uyanık olan, hiç kimse yoktu, asâsı elinde dikili vaziyette idi. Hürmüzân;
«Hani Ömer nerde?» diye sordu.
«Bu Ömerdir» dediler. Beraber gelenler:
«Susun, susun» diye işaretler yapmaya başladılar. Onlara kulak veren Hürmüzân:
«Hani bekçileri, nöbetçileri» demekten kendini alamadı.
«Kâtibi, divanı, bekçisi, nöbetçisi yok O’nun!» dediklerinde:
«Nasıl olur, o zaman peygamber olması lâzım!» diyerek hayretini gizleyemedi. Orada bulunanlar:
«Peygamber değildir, fakat peygamberlerin amelini işler» dediler, kalabalık çoğaldı ve gürültüden Hz. Ömer radiyallâhü anh uyandı, oturduktan sonra Hürmüzân’a bakıp
 «Hürmuzân mı?» Dedi.
«Evet» dediler. Tepeden tırnağa O’nu gözden geçirdi ve :
«Ateşten Allah’a sığınır ve Ondan yardım talep ederim» dedikten sonra şöyle devam etti :
«Onu ve Ona tâbi olanları zelil kılan Allah’a hamdolsun.
Ey müslümanlar! Bu dine sarılın, Peygamberinizin getirdiği hidâyet yolunu tutun, sakın dünya sizi şımartmasın, çünkü o aldatıcıdır.»
Hürmüzân’la beraber gelenler Hz. Ömer’e:
«Bu Ehvâz kralıdır, Onunla konuşun» dediklerinde Hz. Ömer
«Hayır! O’nunla üzerinde süs namına bir şey kalmayıncaya kadar konuşamam» dedi ve üzerinde basit bir elbiseden başka bir şey kalmayacak şekilde soydular da, O’nunla öyle konuştu.
(Taberi Tarihi, Cilt : 4, sayfa : 37)

Kaynak:
Ebu’l Hasen Ali Hasenî EnNedvi, ( Ulûmü'l  İslâm ) Nedvetü'l  Ulemâ Reisi, Müellifin Beyrut’ta 1967 yılında ikinci defa Arapça olarak basılan—İLE’L İSLÂM MİN CEDÎD— isimli kitabı, İSLÂMÎ NEŞRİYAT tarafından—YENİDEN İSLÂMA— ismiyle tercüme ettirilmiştir. KORUR MATBAASI 1967, İstanbul, sh:94-95

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar