Maktul Şehzadeler /Mehmet Zeki Pakalın
Özet: Duran SEZER
Orhan
Gazi Dönemi
Osman
Gazi, hayata gözlerini yumduğunda yerine küçük oğlu Orhan geçti. Aslında tahta
geçme hakkı Alaeddin’e aitti. Fakat o ilim ve irfanla uğraştığı için tahta
geçmek istemedi. Orhan Bey, tahta geçtikten sonra kardeşinin yardımını
istemişti, o da bunu esirgemeyeceğini vadetti. Yabancı kaynaklar Paşa’nın bu
hareketini yapmacık bulmuşlar ve inanmamışlardı. Halbuki ilim aşkı ile yanan ve
kardeşinin idare-i mülk hususunda üstün olduğunu bilen Paşa ilk önce kendisi
biat etmişti. Bu sıralar Osmanlılarda henüz lezzet-i saltanat tadılmadığından
iki kardeş arasında ihtilaf için herhangi bir sebep yoktu.
Alaeddin
Paşa, ölünceye kadar kardeşine kıymetli yardımlarını sunmaktan çekinmedi. Orhan
Gazi de kendisine minnettar kaldı.
Orhan
Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa, büyümüş kahramanlığıyla kendisinden söz
ettiriyordu. Devlet idaresindeki kabiliyeti ile de göz dolduran şehzade bir
kaza sonucu hayatını kaybetti. Kısa bir süre sonra da bu acıya dayanamayan
pederi hayata gözlerini yumdu.
I.
Murat Dönemi
Gazi
Murat, babasının yerine geçip Padişah oldu. Anadolu’da birçok yeri Osmanlı
toprağına kattı. Süleyman Paşa’nın Rumeli’deki ilerleyişini devam ettirdi.
Böylece Osmanlı Devleti’nin süratle büyümesini ve imparatorluk yolunda bir
hayli mesafe katletmesini sağlamıştı.
O
sıralarda yeni bir usul ihdas edilmişti: şehzadelerin birer birer sancağa
çıkarılarak devlet idaresine alıştırılması. Şehzadeler küçük yaşta yanlarında
“Lala” denilen hocalarıyla birlikte Anadolu’da bir eyalete gönderilir burada
devlet idaresini yerinde öğrenirlerdi. Savaş zamanında maiyetindeki askerle
birlikte Padişah ordusuna katılır, sağ ve sol kanat komutanlığı yaparlardı.
Fakat bazı şehzadelerin, bulundukları yerlerde
fazla nüfuz sahibi olmaları ve çok sayıda askere sahip bulunmaları,
onlarda vaktinden önce saltanata geçme hırsının ortaya çıkmasına sebep
oluyordu. Savcı Bey de bu şehzadelerden biriydi.
I.
Murat Rumeli'ye sefere çıkarken büyük oğlu Bayezit’i Germiyan, ortanca oğlu
Yakup Çelebi’yi Karesi ve küçük oğlu Savcı’yı da Bursa’da kaymakam bırakmıştı.
Şehzade Bayezit kardeşinin Bursa’da kalmasını çekemedi ve aleyhinde entrikalar
çevirmeye başladı. Savcı Bey gençliğin verdiği tecrübesizlik ve bazı
fesatçıların kışkırtması üzerine Bizans Prenslerinden “Andronikos” ile ittifak
ederek isyan etti.
Şehzade
Beyazit’in bu durumu I. Murat’a haber vermesi üzerine, Sultan Murat Savcı’yı
ortadan kaldırmaya karar verdi.
Murat
Han, şehzadenin hareketinden habersiz gibi davranarak av için onu Biga’ya davet
etti. Savcı Bey babasının davetinden şüphelenerek emre aldırış etmedi, para ve
vaadle topladığı ordu ile Hüdâvendigâr üzerine yürüdü. İki ordu Kite Ovası’nda
karşılaştı. Savcı Bey’in ordusu dağıldı. Dimetoka’ya iltica eden Savcı Bey daha
sonra yakalanarak Hüdâvendigâr’ın huzuruna çıkarıldı. Padişah, oğlunu iyiden
iyiye azarlayıp affetmeyi düşünürken, genç şehzade babasına karşı kaba ve sert
cevaplar vermiş onu sinirlendirmişti. Bunun üzerine önce gözlerini oyduran
Padişah sonra şehzadeyi idam ettirdi.
Genç
“Andronikos” un ise gözlerine kızgın sirke dökülmüş, fakat o şans eseri görme
yeteneğini kaybetmemiş, daha sonra Bizans tahtına Osmanlı’nın yardımıyla
oturmuştur.
Kosova
Meydan Muharebesi’ni kazanan Murat Hüdâvendigâr, savaş meydanında bir Sırplı
tarafından öldürülmüştür. Bunun üzerine Bayezit Osmanlı tahtına oturmuştu.
I.
Bayezit Dönemi
Yıldırım
Bayezit, babasının şehit edilmesinden sonra, düşmanı kovalamakla meşgul olan
kardeşi Yakup Çelebi’yi çağırtarak çadırda boğdurmuştur.
Osmanlılarda
bu ilk değildi. Savcı Bey de pederi tarafından katlettirilmişti. Fakat Savcı
Bey’in katli ile Yakup Çelebi’nin öldürülmesi arasında büyük bir fark vardır.
Birincisi taht iddiasıyla isyan etmiş iken, ikincisi tamamen masumdur. Yıldırım
Bayezit bu hareketine meşruluk kazandırmak için ulemanın bazısından fetva
istemiştir. Ulemanın bir kısmı bunu reddetse de bazı ulemalar fetva vermekten
çekinmemişlerdir.
Hoca
Saadeddin Efendi bu konudaki ilk düşüncesi olan; saltanat vârislerinin çok
olmasının memleketin istikrarını bozduğu iddiası doğru olmakla birlikte; ikinci
iddiası yani saltanatın Allah ile özdeşleştirilip “Allah’ın nasıl şeriki yoksa
Sultanın da şerikinin olmaması gerektiğinden” bahsedilerek idam vakasına
benzetilmesi çok gariptir.
Yakup
Bey, ahlâk ve hareketiyle Orhan Gazi’ye benzediği için herkes tarafından
sevilmişti. Onun idam edilmesi ordu nazarında da etkili olmuş ve fitne, fesadın
zuhur etmesine sebep olmuştur.
Sultan
Bayezit’in böyle bir usûl ortaya çıkarması bilmeyerek; evlatları arasına, sonra
da halefleri arasına nifak tohumu saçmasına sebep oldu. Bu tohum daha sonra
büyüyerek zararlı meyvelerini vermeye başladı.
Yıldırım
Bayezit, Timur ile yaptığı Ankara Savaşı’nda (M.1402) esir düştü ve kısa süre
sonra da hayata gözlerini yumdu. Kendisinin bu şekilde vefat etmesi oğulları
arasında saltanat kavgasının başlamasına sebebiyet verdi.
I.
Mehmet Dönemi
Ankara
Savaşı bütün hızıyla devam ederken, Süleyman Çelebi Bursa’ya doğru dolu dizgin
kaçmıştı. En küçük Şehzade Mehmet Çelebi de Amasya tarafına çekilmiş, Mustafa
Çelebi ortadan kaybolmuş “İsa Çelebi” de Karesi eyaletine avdet etmişti.
Timur,
Ankara Savaşı’ndan sonra Osmanlıların imarı ve ihyası için bir asırdan beri
uğraştığı Anadolu’yu yerle bir etti. Bağdat hâkimi, Yıldırım yanlısı, Ahmet
Celâyir’i esir aldı. Osmanlılar ile birlikte Bizans’ı da haraca bağladı.
Şehzade
Süleyman Timur’dan kaçarak Rumeli’ye geçti. Boğaziçi’nin Anadolu sahilinde
“Güzelce Hisar” ı ikametgâh yaptı. Timur’dan kendisini affetmesi için elçiler
gönderdi.
Timur,
Semerkand’a avdete hazırlandı. Lakin Osmanlılığa bir kötülük yapmak için
Kütahya taraflarını Germiyanzâde Yakup Bey’e, Karaman’ı Mehmet Bey’e veriyor.
Bayezit’ten kaçıp kendisine sığınmış olan Aydın, Menteşe, Saruhan ve Hamideli
Beylerine de memleketlerini iade ediyordu. Aynı zamanda Osmanlı şehzadeleri
arasında nifak sokmak amacıyla Süleyman Çelebi’ye berat vermiş, Mehmet
Çelebi’nin elçilerine de hüsn-i muamelede bulunmuştu.
Timur,
bütün bu işleri yaptıktan sonra ortalığı harabe haline getirerek Semerkand’a
döndü. Çelebi Mehmet, Germiyanoğlu Yakup Bey’den babası Bayezit’in cenazesiyle
kardeşi Musa Çelebi’yi istedi ve onları kısa süre içerisinde getirtti.
İsa
Çelebi esaretten kurtulunca, Bursa’da Musa Çelebi ile karşılaştılar. Savaş
sırasında İsa Çelebi esir alınarak idam edildi. Bunun üzerine Musa Çelebi,
Bursa tahtgâhına döndü. Diğer bir rivayette ise İsa Çelebi’nin Mehmet Çelebi
ile savaştığı ve neticede idam olunduğudur.
Üçüncü
bir rivayet de şöyledir: İsa Çelebi, Bursa’ya yerleşmişti ve Timurtaş Paşa’nın
yardımıyla saltanatını ilan etmişti. Büyük Şehzade Süleyman, Edirne’de küçük
Şehzade Mehmet de Amasya’da saltanat sürüyorlardı. Mehmet Çelebi, İsa’yı
Bursa’dan ve Anadolu’dan uzaklaştırmak için üzerine yürüdü. İsa Çelebi, bu
savaşta başarısız oldu ve Bizans İmparatoru’na sığındı. Orada Bizanslı bir
burjuvanın kızı ile evlendi.
İsa
Çelebi, tekrar Anadolu’ya gelerek kardeşi Çelebi Mehmet ile savaştı. Fakat
İsfendiyar Bey’ine iltica etmek zorunda kaldı. Daha sonra toplayabildiği asker
ile Bursa’ya geldi ve yağmaya başladı. Çelebi Mehmet, yeniden İsa Çelebi’ye
karşı zafer kazandı. Eskişehir taraflarında bir hamamda saklanan İsa Çelebi
yakalanarak idam edildi.
Tarihlerimizde
genelde İsa Çelebi’nin kardeşi Mustafa Çelebi gibi ortadan kaybolduğu
yazılmakla birlikte kardeşi tarafından katledilmesi, daha doğru kabul edilmektedir.
Çünkü İsa Çelebi ortadan kaybolmuş olsaydı, mezarının olmaması gerekiyordu.
Halbuki İsa’nın; Bursa’da Yıldırım Türbesi’nde, babasıyla birlikte yatığı
bilinmektedir.
Süleyman
Çelebi, Anadolu’ya geçip İzmir Valisi Cüneyt Bey ile Şehzade Mehmet’e karşı harekete
geçti. Çelebi Mehmet Karamanoğluyla ittifak ederek onun yanında bulunan kardeşi
Musa Çelebi ile anlaştı ve kendisini Rumeli’ye gönderdi. Süleyman Çelebi
Rumeli’ye dönerek kardeşi Musa ile mücadeleye başladı. İlk savaşta yenilen
Şehzade Musa, ordu toplayarak Çelebi Süleyman’ın üzerine yürüdü. Bu sırada
Çelebi Süleyman, Edirne’de zevk ve sefa içindeydi. Olayın ciddiyetini sonradan
anlayan Çelebi Süleyman firar etmeye karar verdi. Kaçarken köylüler tarafından
öldürüldü. Musa Çelebi daha sonra bu köyü yakıp yıktı, birçok kişiyi öldürdü.
Musa
Çelebi, şehzade Süleyman’dan kurtulunca Edirne’de hükümdarlığını ilan etti.
Bizans’a verilen toprakları geri aldı. Rumeli’de iktidarını pekiştirdi.
Mehmet
Çelebi ile arası bozulan Musa Çelebi, mücadeleye girişti. Savaş esnasında
elinden yaralanan Musa Çelebi kaçmak zorunda kaldı. Sofya yakınlarında Çamurlu
mevkiinde bataklığa saplanmış bir halde bulunan Musa Çelebi yakalanarak yayın
kirişiyle idam edildi (M.1413).
Musa
Çelebi, çok gayretli ve cesaretli bir devlet adamıydı: Edirne’de üç sene
Padişahlık yaptı.
Osmanlı
Tarihçileri: Padişahsız geçen bu on seneyi “Fasıla-i Saltanat” dönemi diye
nitelendirmişlerdir. Fakat Künhü’l-Ahbar’ın yazarı olan “Âlî Bey” bunu kabul
etmemiştir. Çünkü, Bayezit’in esir olduğu sekiz ay kadarki zaman istisna
edilirse, saltanat hiç boş kalmamış, fazla olarak bir iki yerine dört şehzade
saltanat için mücadele etmiştir. Bu döneme “Fetret Devri” demek de doğru olmaz,
çünkü birçok milletin tarihinde patırtılı günler gelmiş geçmiş ve onlar hiçbirine
“Fetret Devri” tabirini kullanmamışlardır. Bunu en iyi anlatan tabir “Taht
kavgası” dır.
Şehzade
Süleyman’ın “Orhan” isminde bir oğlu vardı. Bizans İmparatoru tarafından rehin
tutulan Şehzade Orhan serbest bırakıldı. Orhan Çelebi, etrafına topladığı askerle
Çelebi Mehmet’e karşı isyan etti. Fakat çok geçmeden Çelebi Mehmet tarafından
ele geçirildi ve gözlerine mil çekildi.
Çelebi
Mehmet, Bizans İmparatoru ile anlaşarak Kasım’ın verilmesini sağladı ve onun da
gözlerine mil çektirdi. Böylece Çelebi Mehmet, Osmanlı tahtının tek hakimi
olmuştu. Fakat bu uzun sürmedi, (Düzme) Mustafa Çelebi hadisesi ortaya çıktı.
Timur’un
ölümünden sonra serbest bırakılan Mustafa Çelebi, bir müddet Karamanoğlu
memleketinde ikamet etti. Sonra Eflak Prensi Mirçe’nin yardımıyla Rumeli’ye
geçerek saltanatını ilan etti. İzmiroğlu Mirçe Bey de Şehzade Mustafa’ya
katıldı. Çelebi Mehmet Selanik yakınlarında kardeşini yenilgiye uğrattı.
Mustafa Çelebi ile Cüneyt Bey Selanik Valisine sığındı. Teslimi için Padişah
ısrar eylese de İmparator bunları teslim etmedi. Ayrıca mültecilerin iaşesi
için senevi üç bin akçe para istedi. Çelebi Mehmet İmparator ile anlaşarak bu
parayı vermeyi kabul etti ve rehineler Çelebi Mehmet ölene kadar serbest
bırakılmadı.
II.
Murat Dönemi
Çelebi
Mehmet’in hastalığı ilerleyince Murat Çelebi’ye haber gönderildi. Şehzade
Murat, babası öldükten sonra pâyitahta gelebildi. Bu süre içerisinde Düzme
Mustafa hadisesinden dolayı Sultan Mehmet’in ölümü gizli tutuldu. Böylece
şehzadeler arasında da çıkabilecek karışıklıklar engellendi.
İmparator
Manuel, Çelebi Murat tahta çıkınca şehzade Mustafa’yı serbest bırakarak
yeğeninin karşısına çıkardı. Sultan Murat, Bayezit Paşa’yı Mustafa’ya karşı
gönderdi. “Sazlı Dere” mevkiinde karşılaştılar. Askeri, şehzade tarafına
geçince Bayezit Paşa da onlardan ayrılmadı. Fakat Cüneyt Bey Paşa’ya itimat
etmediği için şehzade onu astırmak zorunda kaldı.
Mustafa
Çelebi, daha sonra Rumeli’den Anadolu’ya geçmiş, Bursa’ya doğru yol alarak
“Ulubad Nehri”nin kenarına gelmişti. Sultan Murat, buradaki köprüyü yıktırdı.
Mihaloğlu Mehmet Bey zindandan çıkartılmış, Sultan Murat’ın yanına
getirilmişti. Eski Rumeli Beylerbeyi olduğu için Şehzade Mustafa’nın yanındaki
beyleri bu tarafa çekebilirdi. Nehir kenarına gelerek eski arkadaşlarına
seslendi. Sultan Murat’ın kendilerini affedebileceğini söyledi. Bunda da
başarılı oldu.
Şehzade
Mustafa’ya mektup yazan Hacı İvaz, askerlerinin kendisini Sultan Murat’a teslim
edeceğini söyledi. Bu mektup Cüneyt Bey’e de ulaştı. Bunun üzerine Cüneyt Bey
İzmir’e doğru kaçtı. Mustafa da birkaç adamıyla Gelibolu yakasına geçti.
Yanında kimse kalmadığından mücadele azmini yitirmişti. Neticede Kızılağaç
Yenicesi’nde ele geçirilerek Edirne’de idam edildi (M.1421).
Sultan
Murat, amcası Mustafa Çelebi’yi ortadan kaldırdıktan sonra şimdi de İmparatorun
teşvikiyle isyan eden kardeşi Mustafa ile meşguldü. Çelebi Mehmet ölünce
Mustafa, Karamanoğlu’nun yanına sığınmıştı.
Mustafa
Çelebi, Lalası Şarabdar İlyas ile Bursa üzerine yürüdü. Fakat, Bursa ahalisi
kendisini istemediler. Bunun üzerine İznik’e gelerek burayı muhasara etti.
Sultan Murat, bu sıralar Konstantiniye’yi muhasara etmekteydi.
Sultan
Murat ise, Şarabdar İlyas’a Anadolu Beylerbeyliğini vadetti. Bunun üzerine
Şarabdar şehzadeyi, Padişah gelene kadar oyaladı. Şehzade Mustafa, elleri bağlı
olarak Mirahur’a teslim edildi. Padişah şehzadeyi belki de affetmek istemişti
ama rüesa buna muhalefet etti. Şehzadeyi tutup bir incir ağacına astılar
(1422).
Bu
olay Sultan Murat’ı çok etkilemişti. Bunun üzerine kardeşleri Yusuf ve
Mahmut’un gözlerine mil çektirerek onları etkisiz hale getirdi.
II.
Mehmet Dönemi
II.
Mehmet, ikinci defa tahta geçtiğinde henüz süt emme çağında olan kardeşi
Ahmet’i boğdurdu. Osmanlı Tarihçileri bu durumu “Nizam-ı âlem için şehzadenin
kaydı görüldü.” diye açıklarken Hammer; II. Mehmet’in bir cariyeden doğduğunu,
Şehzade Ahmet’in ise bir bey kızından dünyaya geldiğini belirterek ileride
Ahmet’in saltanat iddiasına kalkışma ihtimalini öne sürmektedir. Bazı
tarihçiler de Alaeddin Paşa’nın, babası Osman Bey’in makamına oturmamasını buna
bağlamaktadır. Halbuki Alaeddin Paşa cariyeden değil Bala Hatun’dan dünyaya
gelmiştir.
Böyle
âdetler Türklerde ve onların da İslâmiyet’ten evvelki dönemlerinde uygun
görülebilirdi. İslâmiyet ise nikahlı valide ile cariyeden doğan çocuklar arasında
hiçbir fark gözetmemiştir.
Yıldırım
Beyazit’in Kosova Meydanında gerçekleştirmiş olduğu şehzade katli vakası II.
Mehmet zamanında, kanun hâline getirilmişti. Kanunname’de “Ve her kimesneye
evladımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizam-ı âlem için katletmek
münasiptir. Ekser ulema dahi tecviz etmiştir. Anınla amel olalar” maddesi
nizam-ı âlem için kardeş katlini meşrulaştırmıştı.
Tarihçi
Ahmet Refik Bey bu konuda şöyle diyor: Kardeş katli meselesini “Ekser ulema”
tecviz etmiştir: Osmanlılar İslâmiyet’i kabul ettikten sonra İslâm hukukuna
riayet ettiler ve memleketi evlatları ve kardeşleri arasında taksim etmeye
karar verdiler. Türk usulü babalarının veya kardeşlerinin mülklerinden
hisseleri olduğuna kanaat eden ve isyan eyleyenleri ortadan kaldırmak “Nizam-ı
âlem” için uygun görülmüştür. Saltanatın bekası için ailelerinden fedakârlık
etmişlerdi.
II.
Bayezit Dönemi
II. Mehmet vefat ettiğinde, Bayezit
Amasya’da, Cem de Karaman’da bulunmaktaydı. II. Mehmet’in üçüncü bir oğlunun da
olduğu, fakat bunun babasının sağlığında iken öldüğü bilinmektedir.
II. Mehmet oğlu Cem’i saltanata daha yakın
görüyordu. Fakat kardeş kavgasını önlemek için Batı Roma’nın alınmasını ve Doğu
Roma ile birlikte iki kardeşin ayrı ayrı tahta geçmesini istiyordu. Fakat bu
gerçekleşmedi.
Şehzade
II. Bayezit, davet üzerine İstanbul’a gelerek tahta oturdu. Bunun üzerine Cem,
Bursa üzerine yürüdü ve burayı teslim alarak saltanatını ilan etti. Anadolu’nun
kendisine bırakılmasını istedi. Bunu kabul etmeyen Bayezit, Cem’in üzerine yürüdü.
“Yenişehir Ovası” nda yapılan savaşta Cem mağlup oldu ve Konya’ya kaçtı.
Ardından Suriye ve Mısır’a doğru yola çıktı. Mısır Sultanı Kayıtbay, tarafından
iyi karşılanan Cem Sultan burada bitap düşen vücudunu dinlendirdi. Hac
ibadetini yerine getiren Cem Kahire’ye geri döndü.
Cem
Sultan, Mısır’da ailesi arasında yaşamayı saltanatla uğraşmaya tercih eder gibi
görünüyordu. Fakat Karamanoğlu Kasım Bey ile Trabzonlu Mehmet Bey Cem’i
Anadolu’ya gelmeye ikna ettiler. Cem ailesini Kahire’de bırakarak Karaman’a doğru
hareket etti. Fakat yapılan savaş neticesinde mağlup oldu. Cem, tekrar
Kahire’ye dönmek düşüncesindeydi. Fakat Kasım Bey, Rumeli’ye geçip Musa Çelebi
gibi kardeşini rahatsız etmesini söyledi. Cem Rumeli’ye geçip Rodos
şövalyelerinin reisi D’Aubusson’a sığındı. Rodos’ta çok iyi karşılandı. Kendisi
adına eğlenceler ve ziyafetler düzenlendi. D’Aubusson Papa’ya ve Avrupa
krallarına mektuplar yazarak Osmanlılara karşı, Hristiyanların birleşmesinden
bahsetti.
D’Aubusson,
Cem’i muhafaza etme ve ticaret gemilerine dokunulmama şartıyla Osmanlı Devlet’i
ile anlaşma yaptı. Sultan Bayezit Cem’in muhafaza edilmesi için artık yıllık
yüklü bir miktar da para ödüyordu. Rodos şövalye reisi D’Aubusson, Cem’in
ağzından mektuplar yazarak Mısır’daki validesinden de para koparmıştı.
Cem
Niş’te bulunduğu sırada, kaçma teşebbüsünde bulunsa da başarısız oldu. Uzun
süre Fransa’da kalan Cem Roma’ya Papa’nın yanına getirildi. Papa bu durumdan
çok memmun oldu. Böylece Cem sayesinde, Osmanlı donanması âtıl bir duruma
gelecek ve II. Bayezit istenildiği gibi haraca bağlanacaktı. Bundan dolayı
şövalyeleri kutladı. Gerçekten de Bayezit, Cem’in serbest bırakılmaması
şartıyla, yıllarca Hristiyan Avrupa’ya yüklü miktarda paralar ödemişti.
Cem
Sultan, artık eskisi gibi Osmanlı tahtına oturmayı düşünmüyor, içinde bulunduğu
bu kötü durumdan kurtulup Mısır’a ailesinin yanına dönmeyi ümit ediyordu. Fakat
bu mümkün olmadı ve rivayete göre Fransa Kralı’na teslim edildiyse de teslim
edilmeden az önce zehir verildiği için çok geçmeden öldü.
Cem’in
oğullarından Oğuz, Fatih’in sarayında idi. Fatih’in vefatından sonra ne olduğu
malum değildir. Diğer oğlu Murat da Rodos’a gelmiş orada mecburi ikamette
bulunuyordu. Adanın Kanuni tarafından zabtı ile yakalanıp idam edilmiştir.
I.
Selim Dönemi
II.
Bayezit’in yaşı epeyce ilerlemişti. Oğullarından hayatta kalanlar Ahmet, Korkut
Şehinşah ve Selim’di. “Ahmet” Amasya’da, “Korkut” Saruhan’da, “Selim”
Trabzon’da, “Şehinşah” da Karaman’da bulunuyordu.
Şehzade
Ahmet saltanata en yakın aday olarak görülüyordu. Babasının ve ümeranın
sevgisini kazanan Ahmet, halim selim bir yapıya sahipti.
Şehinşah,
Karaman Sancakbeyliği görevini yürütürken vefat etti. Bu sırada Şahkulu İsyanı
patlak verdi. İsyanı bastırmakla görevli ordunun da bozguna uğraması II.
Bayezit’i büyük hayal kırıklığına uğrattı.
Şehzade
Ahmet’in, veliaht olarak gösterilmesi Selim’i harekete geçirmiş ve İstanbul’a
daha yakın olabilmek için Kefe üzerinden Rumeli’ye geçmiş Edirne yakınlarında
ordugâhını kurmuştur. Bunun üzerine II. Bayezit oğlu Selim’e Semendire Sancağı’nı
tevcih etti.
Şehzade
Selim, maksadının eyaletleri ele geçirmek değil, yegane arzusunun pederinin
elini öpüp hayır duası almak olduğunu söyledi. Fakat Çorlu civarında “Uğraş
Köyü”nde iki ordu karşılaştı. Savaşı kaybeden Selim, Kefe’ye kaçmak zorunda
kaldı. Böylece Şehzade Ahmet’in hükümdarlığı için hiçbir engel kalmamıştı.
Şehzade Ahmet, İstanbul’a çağrıldı. Fakat yeniçeriler, Şehzade Selim taraftarı
idi. Ahmet’e karşı isyan ettiler ve onu Karaman’a gitmeye zorladılar. Şehzade
Ahmet Karaman’a tayin edilen küçük Şehzade Mehmet ile savaşarak Konya’yı ele
geçirdi.
Bu
sırada Şehzade Korkut, İstanbul’a geldi. Yeniçeriler ile münasebetini
iyileştirmeye çalıştı, ikramlarda bulundu. Fakat Yeniçeriler kendisini iyi
karşılamakla beraber Selim’e bağlı olduklarını bildirdiler.
Şehzade
Selim’i İstanbul’a çağıran yeniçerilerin, bu hareketi karşısında II. Bayezit
tahtı Selim’e bırakmak zorunda kaldı. Sultan II. Bayezit Dimetoka’ya doğru
hareket etti. Fakat, Edirne civarında hastalanarak vefat etti.
Sultan
Selim, Anadolu’da düzeni sağlamak için Şehzade Ahmet’in üzerine yürüdü. Şehzade
Ahmet’in oğlu Alaeddin Bursa’yı ele geçirmişti. Sultan Selim’in Anadolu’ya
doğru ilerlediğini haberini alan Alaeddin de hemen Konya’yı terk etti.
Yavuz
Sultan Selim, kışı geçirmek için Bursa’ya dönünce bunu fırsat bilen Ahmet hemen
Amasya’yı ele geçirdi. Sultan Selim’in sert mizacından korkan bazı devlet
adamları da Şehzade Ahmet’in tarafına geçti.
Yavuz
Sultan Selim, bu durum karşısında kardeşlerini ortadan kaldırmaya karar verdi.
İlk önce beş yeğenini öldürttü. Bunlar Şehinşahın oğlu Mehmet, Alemşah’ın oğlu
Osman, Mahmut’un oğulları Musa, Orhan ve Emir’di.
Yavuz
Sultan Selim, bazı devlet adamlarına mektuplar yazdırarak Korkut’u tahta davet
ettirdi. Buna olumlu karşılık veren Korkut’un hâlâ tahtta gözü olduğu
anlaşıldı. Yavuz bunun üzerine Manisa üzerine yürüdü. Korkut, Piyale Paşa ile
birlikte güneye doğru kaçtı. Bir kaya oyuğunda saklanan Korkut daha sonra
yakalanarak öldürüldü.
Sıra
Şehzade Ahmet’e gelmişti. Yine Selim, ümeranın ağzından mektuplar yazdırarak
Ahmet’i tahta davet ettirdi. Şehzade Ahmet Bursa’ya doğru harekete geçti. Yavuz
ile Yenişehir Ovası’nda karşılaşan Şehzade Ahmet kandırıldığını anladı. Fakat
iş işten geçmişti. İki taraf arasındaki savaşta Ahmet’in ordusu bozuldu. Şehzade
yakalanarak idam edildi. Oğullarından Murat, Şah İsmail’e sığındı. Üç dört sene
sonra vefat etti. Alaeddin diğer kardeşi ile beraber Mısır’a kaçmıştı. Fakat
onlar da kısa bir süre sonra vefat ettiler. Yavuz Sultan Selim, bütün
şehzadeleri ortadan kaldırarak tek başına iktidar oldu.
I.
Süleyman (Kanuni) Dönemi
Yavuz’un
vefatından sonra başa Şehzade Süleyman geçti. Süleyman Yavuz’un tek oğlu olduğu
için tahta çıkarken hiçbir karışıklıkla karşılaşmadı.
Kanuni
Sultan Süleyman’ın Mustafa, Selim, Mehmet, Bayezit, Cihangir, Murat ve Abdullah
namlarında sekiz erkek ve Mihrimah isminde bir kız evladı vardı.
Kanuni
Sultan Süleyman hayattayken sekiz şehzadeden dördü: Mehmet, Murat, Mahmut ve
Abdullah vefat etmişti. Manisa Sancağı’nda bulunan Şehzade Mehmet’in ölümü de
Kanuni Sultan Süleyman’ı epeyce üzmüştü.
Hürrem
Sultan, sarayda kontrolü ele almıştı. Kanuni ihtiyarlamıştı, saltanata
şehzadelerden en münasibi olarak Mustafa uygun görülüyordu. Fakat Hürrem Sultan
Mustafa’nın tahta geçmesini istemiyordu. Mustafa’yı hiçbir sebep yokken Manisa
Sancağından aldırıp Amasya’ya tayin ettirmişti. Manisa’ya da Hürrem,
oğullarından ilk önce Mehmet’i, daha sonra da Selim’i getirtti. Bu durum
Mustafa’yı sinirlendirdi.
Mihrimah
Sultanın da Rüstem Paşa ile evlendirilmesi durumu iyiden iyiye kötüleştirdi.
Şehzade Mustafa artık Veziriazam Rüstem Paşa ile de mücadele etmek zorundaydı.
Kanuni
Sultan Süleyman, Nahçıvan Seferi’ne çıkmıştı. Şehzade Bayezit’i Rumeli’yi
korumak üzere Edirne’ye gönderdi. Şehzade Selim askeriyle gelip babasına
katıldı. Mustafa da Ereğli yakınlarında hiçbir şeyden habersiz babasının
ordusuna katıldı. Ertesi gün babasının çadırına el öpmeye giden Mustafa burada
babası yerine yedi dilsizle karşılaştı. Sonunda onlar tarafından boğularak
öldürüldü (M.1553).
Kanuni
Sultan Süleyman oğlunun katilini öldürtmedi, aksine onu taltif etti ve “Zâl”
unvanını bahşeyledi. Fatih bile küçük kardeşini boğan, Evrenoszâde Ali Bey’i
öldürtmüştü.
Kanuni
Sultan Süleyman, en küçük oğlu Cihangir’i sefere giderken yanında götürmüştü.
Fakat abisinin ölümünden sonra büyük üzüntülere gark olan Cihangir, Halep’te
hastalanarak öldü. Kanuni’nin geriye iki oğlu kalmıştı: Şehzade Bayezit ve
Şehzade Selim.
Hürrem
Sultan’ın, ölümünden sonra Şehzade Bayezit ile Şehzade Selim arasındaki çekişme
hız kazandı. Şehzade Bayezit kendisini babasının halefi gibi görüyordu. Kanuni
aradaki rekabeti görünce şehzadelerin sancaklarını değiştirdi. Selim’i
Manisa’dan Konya’ya, Bayezit’i de Kütahya’dan Amasya’ya tayin ettirdi. Selim
emre derhal itaat etti; fakat Bayezit birçok bahaneler ileri sürerek yola
çıkmayı geciktirdi ve yol üzerinde sık sık molalar verdi. Bu esnada bazı
kişiler, Bayezit’in kuvvetlerine iltihak ederek katılanların sayısı arttı.
Kanuni
Sultan Süleyman, Bayezit’e karşı Selim’i destekliyordu. Bu durumda Bayezit,
asker toplamayı kendini savunma bakımından zaruri kabul ediyordu.
Lala
Mustafa Paşa’nın, Bayezit’i asi gösterme yolundaki gayretleri başarıya ulaşmış,
şehzade artık bir isyancı durumuna düşmüştü. Konya’da iki ordu karşı karşıya
geldi. Şehzade Bayezit, yenilgiye uğrayınca Amasya’ya dönmek zorunda kaldı
(M.1559). Babasına kendisini affetmesini isteyen mektuplar gönderdi ise de
bunların çoğu Mustafa Paşa tarafından ele geçirildi ve imha edildi.
Amasya’dan
oğullarıyla birlikte hareket eden Şehzade Bayezit, babasına bir af mektubu
yazmışsa da bu mektup babasına ulaşmadı. Neticede İran’a iltica etmek zorunda
kaldı.
Kanuni
Sultan Süleyman tarafından İran Şah’ı Tahmasb’a haber gönderilerek Bayezit’ in
teslim edilmesi istendi. Şah Tahmasb tarafından ilk başlarda iyi muamele gören
Bayezit daha sonra oğullarıyla birlikte hapsedildi. Birkaç defa elçiler gelip
gitti. Son olarak Şehzade Bayezit ve dört oğlu Selim’in adamlarına teslim
edildi. Boğularak öldürülen şehzadelerin cesetleri Anadolu’ya getirildi.
Kanuni
Sultan Süleyman “Zigetvar Kalesi” zapt olunurken hayata gözlerini yumdu.
Osmanlı tahtının tek vârisi olan Selim Belgrad’a doğru yola koyuldu. Babasının
naaşını İstanbul’a getirdi. Daha sonra Süleymaniye Camii’nde bulunan türbeye
defnetti.
II.
Selim sarayda oturup, nedimeleriyle eğlenmeyi çok seviyordu. Devletin idaresi
Sokullu Mehmet Paşa’dan soruluyordu. II. Selim zamanı çok uzun sürmedi, II.
Selim, sarayın hamamında gezerken ayağı kayıp düşmesi sonucunda vefat etti.
III.
Murat Dönemi
II. Selim’in vefatından sonra yerine büyük
oğlu III. Murat geçti. İlk işi, taht dokuz gün boş kaldığı halde, herhangi bir
teşebbüste bulunmayan beş şehzadeyi öldürtmek oldu. Bunlar: Cihangir, Mahmut,
Mehmet, Mustafa ve Abdullah namındaki şehzadelerdi.
III. Murat elli senelik ömründe erkek ve kız
olmak üzere yüz iki evlat sahibi olmuştu. Sultan Murat bir mecnunun bıçak
darbesiyle hayata gözlerini yumdu (M.1595).
III.
Mehmet Dönemi
Sultan
Murat’ın vefatından sonra, en büyük oğlu Mehmet başa geçti. Sultan Mehmet’in on
dokuz erkek, yirmi yedi kız kardeşi vardı. Erkeklerin en büyüğü olan Mustafa on
yaşında, ötekiler ise daha küçüktü. Sultan III. Mehmet’in emriyle hiçbir günahı
olmayan on dokuz şehzade boğularak öldürüldü. Bu şehzadeler daha sonra
Ayasofya’da bulunan babalarının türbesinin yanına defnedildiler. Sultan III.
Mehmet saltanatının son yıllarında on altı yaşındaki oğlu Mahmut’u da
öldürtmüştü. Bunun nedeni, Şehzade Mahmut’un bir şeyh ile saltanata çıkma
konusunda mektuplaşmasıydı.
III.
Mehmet, şehzadeyle birlikte annesini, şeyhi ve mektupları getiren götüren
aracıları da ortadan kaldırttı.
Sipahi
isyanlarının çıktığı sırada, Sultan Mehmet otuz sekiz yaşında vefat etti
(M.1603).
I.
Ahmet Dönemi
Sultan
Ahmet başa geçtiğinde henüz on dört yaşındaydı. Kardeşi Şehzade Mustafa’yı
öldürtmeyerek kardeş katli geleneğini uygulamamıştı. Sultan Ahmet, bu
hareketiyle hanedan-i saltanat içinde yeni bir çığır açıyordu.
Sultan
Ahmet, şehzadelerin taşraya gitme usulünü de kaldırdı. Bundan böyle şehzadeler
pâyitahtta kalacak ve yaşça büyük olan tahta çıkarılacaktı. Bu durum
şehzadeleri her şeyden bî-haber kalmaya mahkum etti.
Aynı
zamanda yeni çıkan usule göre şehzadeler evlat yetiştirmeyecek ve sakal
bırakmayacaklardı. Şehzadelerin daha çocukları doğmadan ortadan kaldırılıyordu.
Şehzadelerden hamile kalan kadınların çocukları düşürülüyor, çoğu da bu sırada
hayatını kaybediyordu. Fakat eski olumsuzlukların meydana gelmemesi, şehzade
kanlarının akmaması için bu usul kabul edilmişti. Buna, şehzadeler de kadınlar
da rıza gösteriyorlardı.
Sultan
Ahmet’in genç yaşta vefatı üzerine, tahta Şehzade Mustafa geçti. Bu durum
Osmanlı saltanatında yeni bir uygulamaydı. İlk defa taht, yaşça büyük olduğu
için, şehzadelere değil de amcaları Mustafa’ya bırakılıyordu.
Şehzade
Mustafa’nın akli dengesi yerinde değildi. Bu yüzden üç ay sonra hal’ edildi.
Yerine kardeşi Şehzade Osman geçti.
II.
Osman Dönemi
Sultan
Osman tahta geçtiğinde on dört yaşındaydı. İlk başlarda kardeşlerinin hayatına
dokunmadı. Fakat daha sonra Şehzade Mehmet’i kendisine rakip gördüğü için,
Rumeli Kazaskeri Taşköprülüzâde Kemaleddin Efendi’den fetva alarak öldürttü.
Sultan
Osman, kardeşini ortadan kaldırdıktan sonra ordunun başına geçerek Lehistan
Seferi’ne çıktı. Fakat bu seferde başarı elde edilemeyince Padişah ile
askerlerin arası açıldı. Daha sonra II. Osman’ın askeri ıslah etmek istemesi
durumu iyice kötüleştirdi. Genç Osman, sipahi ve yeniçeriler tarafından tahtan
indirilerek öldürüldü (M.1622).
IV.
Murat Dönemi
Dördüncü
Murat, tahta çıktığında pek genç olduğu için devleti “Kösem Sultan” idare etti.
Padişah yirmili yaşlarına gelene dek bu durum devam etti. Daha sonra Sultan
Murat,
annesini ve ocak ağalarını devlet idaresinden uzaklaştırdı. Kendisine devamlı
engel olan Recep Paşa’yı öldürttü. Hüsrev Paşa’yı da azletti.
Sultan
Dördüncü Murat, İran Seferi’ne çıktı ve Revan’ı ele geçirerek zafer elde etti.
Ardından İstanbul’da zafer şenlikleri düzenlenirken Şehzade Bayezit ve Şehzade
Süleyman sessizce öldürüldü (M.1635). Böylece geriye Kasım ve İbrahim olmak
üzere iki şehzade kalıyordu. Şehzade Kasım’ı da Bağdat Seferi sırasında ortadan
kaldırdı. Sultan Murat’ın dört kardeşinden üçü öldürülmüş oluyordu.
Sultan
Murat Bağdat’ı fethetti ve “Bağdat Fatihi” unvanını aldı. İstanbul’a döndüğünde
nikris hastalığı baş gösterdi. Hastalığı ilerlediği sırada Şehzade
İbrahim’in öldürülmesi için emir verdi. Fakat Kösem Sultan bir tedbir ile
şehzadenin öldürülmesini engelledi ve ona Şehzade İbrahim’in öldürüldüğünü
söyledi. Sultan Murat, buna inanmadı ve İbrahim’in naaşını görmek istedi. Fakat
halsiz olduğu için bunu gerçekleştiremedi. Kısa bir süre sonra da vefat etti.
Sultan
Murat’ın vefatıyla şehzadelerin katli geleneği sona ermiş oldu.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar