Print Friendly and PDF

Musiki Dosyası


Ezelden âşinânım ben ezelden hem-zebânımsın

Ezelden âşinânım ben ezelden hem-zebânımsın
Beraber ahde bağlandık ne olsan yâr-i cânımsın
Ne olsan zerrenim kalbimde hâlâ çarpar esrârın
Gel ey canân gel ey cân kalmasın ferdâya dîdârın
Makam : Hüseynî
Güfte : Mehmet Akif Ersoy
Beste : Şerif İçli
Cânândan uzak kaldı gönül
Cânândan uzak kaldı gönül
Hasretinle yandı gönül
Ümitsiz olsa da vâdeder gönül
Bir gün şâd olacaktır gönül

Sabra kalmadı artık mecâli
Sevgili bekliyor seni bu gönül
Ümitsiz olsa da vâdeder gönül
Bir gün şâd olacaktır gönül

Makam Kürdîli Hicazkâr
Bestekâr: Neveser Kökdeş
Güftekâr: Neveser Kökdeş
**
Neveser Kökdeş
1904 yılında, Sultan Abdülaziz’in başmabeyincisi Hurşid (Paşa) Bey’in kızı
olarak, bazı kaynaklara göre Yunanistan sınırları içinde olan Drama’da  bazı kaynaklara göre ise Üsküdar’da, şimdiki Altunizade’de
  dünyaya gelmiştir. Hurşid Bey, 1876 yılında Sultan Abdülaziz’in
tahtan indirilmesi üzerine, sırası ile; Mardin, Adana ve Drama’ da mecburi ikamete
memur edilmiştir. Hurşid Bey; keman, ud, lavta, nısfiye, onikitelli saz çalan bir
musikişinasdır. Neveser Kökdeş Hurşid Bey’ in son çocuğudur. 
Babası vefat ettikten sonra annesi Seniha Dilber Hanım, Drama’dan Selanik’e
geçerek buraya yerleşir. Neveser Kökdeş Selanik’te okuyan ağabeyi Muhlis
Sabahattin’in yanına götürülür ve burada anaokuluna gider. Aynı dönemde annesi
ikinci evliliğini yaptıktan sonra Kökdeş yeni ailesiyle İstanbul’da ( Fatih )
Sarıgüzel’deki evlerine taşınır. İlkokula İstanbul’da başlar. Bir yıl sonra Aksaray’a
taşındıkları için okul değiştirir. Eğitimini Mürebbiye-i Etfal adlı özel bir okulda
sürdürürken, ilk piyano derslerini Ahmet Bey’den alır. Ardından piyano öğretmeni
İtalyan asıllı Adonolfi olur. 
Ağabeyi ünlü operet bestecisi Muhlis Sabahaddin Ezgi, babasının Sinesaf
Hanım’dan olan çocuğudur. Bir baba, üç anneden olma 8 kardeşten biri olan Neveser
Kökdeş, ilkokul’dan sonra Notre Dame de Sion’da eğitimini sürdürmüş ve
Fransızcayı burada öğrenmiştir. Notre Dame de Sion’da öğrenci olduğu yıllarda, ilk
bestesi olan bir “Polka”yı henüz on üç yaşında iken yapmıştır.   Pazar
günleri de, kilisede ilâhi söyleyen Hıristiyan arkadaşlarına orgla eşlik etmiştir.
Okulda düzenlenen “piyano çalış” yarışmasında birinciliği kazanan besteci daha
sonraki yıllarda Prelüt, Vals, Tango, Fantezi, Marş, Çigan havası, İlahi ve Operet
müzikleri besteleyerek müzikal yaşantısına devam eder. Birinci Dünya
Savaşı’nın başlaması üzerine okulu kapanan bestekâr, evinde Oristi Calopotoni ile
piyano ve gitar derslerini sürdürür. Aynı yıllarda ağabeyi Muhlis Sabahattin’in eşi
Seniye Hanım’ın kardeşi Edirne Müstahkem Mevki Komutanı Rifat Paşa’nın oğlu
Mehmet Ali Bey, Neveser’le evlenmek ister. Evlilik hazırlıkları sürerken Kökdeş,
annesinin ani ölümüyle sarsılır. Daha bunun acısını atlatamadan ve henüz on altı
yaşında iken, Mehmet Ali Bey’in Belçika Ostend’e tayini nedeniyle, hemen
evlendirilir.
“Varlıklı bir ailenin kızı olan Neveser Hanımın evliliği çok kısa sürmüştür.
Henüz ikinci yılında eşinin Çanakkale Savaşı’nda şehit düşmesi neticesinde bir
yaşındaki oğlu Adnan (doğ.1926) ile baş başa hayatını devam ettirmiştir.”
  Besteci hayatının bundan sonraki döneminde zor koşullarda yaşamını
sürdürmeye çalışmıştır. Piyano dersleri vererek maddi koşularını düzeltmeye çalışan
bestekâr, ekonomik sıkıntılar çekmiş ve zor günler geçirmiştir.
Eşinin ölümünden sonra yaşadığı sıkıntılı günler sonunda “Hemiatrofi”
hastası olmuştur. Vefat edene kadar tedavi gören Neveser Hanım bu hastalığa otuz
beş yaşında yakalanmış ve bunun bir neticesi olarak da yüzünün sağ tarafındaki
hücreler ölmüştür. 
Neveser Kökdeş bu dönemi şöyle anlatır 
‘’Eşimin vefatından sonra dünyam kararmıştı . Oğlumla birlikte beş yıl boyunca
evime kapandım, dışarı adım atmadım, dünyaya küsmüştüm . Sonra karlı bir kış günü
kendimi artık toparlamaya karar verdim . Bahçeye çıktım , temiz havayı derin derin içime
çektim . İşte tam o sırada, hızla atılmış bir kartopu çarpmışçasına derin bir acı duydum
yüzümde. Yanağım bir anda kasılıp kalıvermişti sanki .”
Neveser Kökdeş piyano çalmanın dışında iyi derecede tambur, gitar çalmasını
bilmektedir. Küçük yaşta ağabeyi Muhlis Sabahattin Ezgi’den de
eğitim alan bestekâr, onun gibi besteciliğe ilgi duymuş kendini geliştirmiştir. Fakat
aynı zaman da da ağabeyinden çok çekindiği için de, onun ölüm gününe kadar
bestelerini saklamış, ortaya çıkarmamıştır. İlk defa radyoda onun öldüğü gün Hicaz
makamında olan bestesi “Gülüyorsun güzelim, gül, güle gülmek yaraşır” adlı şarkı
yayınlanır (13 Şubat 1947) . Bazı kaynaklara göre Neveser Kökdeş ölümünden sonra
notalarının yakılmasını vasiyet ettiği için bir çok bestesi kül olup gitmiştir.  Fakat torunu Zuhal Öcal’ın beyanı, bestecinin böyle bir vasiyeti olmadığı
yönündedir. 
Ankara Türk Ocakları’nda konserler veren besteci,   daha
sonraki yıllarda İstanbul radyosunda resmi bir görev almayıp sadece piyano sanatçısı
olarak görev yapmıştır. Ünlü operet bestecisi Ağabeyi Muhlis Sabahattin Ezgi ile
beraber bütün Anadolu’ya turnelere çıkmış, operetlerinde piyano çalıp, ona ait bazı
operet şarkılarını da taş plaklara okumuştur. Bu turneler boyunca dolaşırken, art arda
en sevilen eserleri olan, Sevmek seni bir suç ise, Kuş olup uçsam, Gül dalında öten
bülbülün olsam, Bahar pembe beyaz olur, Sevda seline kapıldı gönül, gibi dillerden
düşmeyen şarkılarını yapmıştır. 
Neveser Kökdeş, 26 Mart 1953 tarihinde, zamanın en popüler dergisi olan
Radyo Alemi’nde yayınlanan bir röportajında kendi müzikal tarzıyla ilgili bir takım
açıklamalar da bulunmuştur 
“Fes-mes devri geçti, niçin musikimizde inkılabı haz edemiyoruz. Dede’ler
ve Rahmi Bey’lerin bile zaman zaman Türk Musikisi’nde inkılap yapmak üzere
harekete geçtikleri görülmüş, fakat fes’in altındaki zihniyet karşısında daha fazla
cesaret edememişlerdir. Yani herkes bilir ki Dede’nin Vals’leri vardır. Benim
“aman”larım basit ama eski tarz “aman”lar değildir. Fakat geçenlerde radyoda
dinledim, bir hanım sanatkarımız bir Kökçekçe’mdeki “aman”ı gazel “aman” ına
çevirdi. Bir aman çekti ki, hani bende aman dedim. Eserlerimi güzel okuyan Sabite
Hanım’dır... Mualla Mukadder de fena değil, fakat Sabite Tur’un sesi, alafranga
nağmelere daha çok gidiyor... Bu işten kırk para kazanamıyorum… Üstelik
eserlerimi orkestrasyon yaptırmak için cebimden para verdiğim bile oluyor...
Bestekârlık bana sıhhatimi, saadetimi, her şeyimi kaybettirdi...”
“Bütün bu zahmetin ve ızdırapların mükâfatı nedir biliyor musunuz?
Bestelerimi tahrif etmek suretiyle harcanmak!..” Halimi görüyorsunuz. Halbuki Türk
müziğini hudutlarımızın dışına çıkarmış bir sanatkarım Eserlerim Londra ve Paris
operalarında çalınıyor.”
Neveser Kökdeş için “Tangoların kraliçesi” deyimi yurt dışında takdir
edildiği tango formunda yazdığı eserlerden gelmektedir. Tangolarından birkaçı;
Rüya, Dinleyicilerimizle Başbaşa, Kalbimin Sesi, Neş’e , İngiltere’nin en tanınmış
The British Broadcasting Corporation (BBC) firmasında hayranlıkla prova edilmiş,
büyük beğeni toplamıştır.
Sanatçının Sermet Sami Uysal’a yaptığı bir röportajda, bestelerinin
yurtdışında da seslendirildiği şöyle anlatılır. 
“(Sanatçının oğlu) Adnan bir deste mektup getirdi ve içlerinden birisini çekip bana
uzattı... Mektup Fransa’daki Radio Diffusion et Télévision Françaises’in çeşitli müzik ve caz
musikisi şefi Edouard Bervily tarafından gönderilmişti. Ve mealen deniyordu ki:
‘Lütfettiğiniz tangoları aldık, çok memnun olduk. İlerideki programlarımızda çalacağız. En
derin hürmetlerimizin kabulünü rica ederiz...’ Adnan bir mektup daha uzattı. Bu da
İngiltere’nin en tanınmış The British Broadcasting Corporation (BBC) firmasından geliyordu.
‘Rüya’, ‘Dinleyicilerimizle Başbaşa’, ‘Kalbimin Sesi’, ‘Neş’e’ isimli tangolarını derin bir
hayranlıkla prova ettiklerini, büyük bir orkestra tarafından çalınıp, bir kısmının da plağa
alınacağı yazıldıktan sonra, hayranlık ifade eden daha bir çok satırlar ilave edilmişti. Hele
geçenlerde BBC’nin eserlerini çalması, sanatkârı ziyadesiyle mütehassıs etmiş. Tino Rossi
için besteleyip gönderdiği eserler için tenorun sekreteri, Tino Rossi’nin halen İtalya’da
bulunduğunu, bestelerin, gösterdiği musikişinaslar tarafından çok beğenildiğini, sanatkârın
dönüşünde teganni edeceğini bildirmiş.”
1984 yılında yayımlanan Sanat Olayı dergisinin 26.sayısında, M. E. Noyan
‘ın “Bir Neveser Kökdeş Vardı…” adlı makalesinde; farklı formlarda eserler veren
besteci için, yalnızca alaturka müziğe bağımlı kalmamış olduğu, hırıstiyan hacıların
Efes’te Meryem Ana Evi’ ni ziyaretlerinde çalınmak üzere bestelediği “Meryem
Ana’ya Dua” adlı özgün eserinin çok beğenildiği ve yankılar uyandırdığı
belirtilmiştir. 
Toplam eser sayısı, farklı kaynaklarda, farklı sayılarda belirtilmiştir; 120
  ve 500; bazı kaynaklara göre ise 1000 ‘ e yakın sayıda eseri bulunmaktadır. Fakat, farklı
arşiv ve kaynaklardan elde edilen, toplam; 119’u şarkı formundan,
26’sı da diğer formlardan olmak üzere 146 eseri mevcuttur. Ancak bu eserlerden
bazıları sadece ismi olup notası olmayan eserlerdir. Dönemin İstanbul Radyosu
müdürü Mesut Cemil bey tarafından onun yaptığı bestelerin “Neveser musikisi”
olarak adlandırılması ve bu yüzden de radyoda neşriyat alamaması ise besteci için
üzücü bir hadisedir. Hayatının son yıllarını, Moda’da kendi evinde
geçirir. 7 Ağustos 1962 yılında burada geçirdiği kalp krizi sonucu, 58 yaşında vefat
eden besteci, Karacaahmet’deki aile kabristanında toprağa verilmiştir. 
**
Bimen Şen

Her gece semâda ararım seni
Yıldıza mehtâba sorarım seni
Mestâne ağlayıp anarım seni
Girersin rüyâma sararım seni
Gonca zannederim koklarım seni
Sinemde cân gibi saklarım sen
**
Kalbimde Seni Bir Senedir Gizli Severdim
Gördükçe Güzel Ruhunu Çeşmimle Öperdim
Hem Bezm-i Mulakat Olana Gıbte Ederdim
Gördükçe Güzel Ruhunu Çeşmimle Öperdim

Envar-ı Cemalinle Bu Şeb Ey Mehtaban
Dilmest Nazar Dide Sefa Dide Hayran
Bir Buse-i Tali’lisi Bile Bence İsyan
Gördükçe Güzel Ruhunu Çeşmimle Öperdim
**
Mildan Niyazi Ayomak
HAYAT HİKAYESİ
"1887 yılında Safranbolu'da doğmuştur. Babası İsmail Hakkı Beydir. İstanbul Belediyesi Levazım Ayniyat Memurluğunda vazife görürdü. Alev ve Işık adlı iki erkek çocuğu vardır.
Henüz okul sıralarında iken musiki ile meşgul olmaya başlayan merhum, Sultan Hamit devrinin siyasi icaplariyle Mısır'a firar ederek, uzun zaman orada kaldığı sırada, bir yandan da musiki tahsilini ilerletmiştir.
Yirmiiki yaşmda iken Nihâvend makamından, Ağıraksak usullü; Tasvir olunur mu senin ol andaki hâlin şarkısını bestelemiştir.
Türk musikisinde inkılâp yapmak arzusuyla, 1933 yılında (NOTA) adlı gayet bilgili bir dergi ile neşriyata başlayarak. Alaturka musikinin garp notasıyle ifadesi yolunda öteden beri takip olunan yanlış yolu tashih suretiyle esaslı bir ifade çığın açmak istemiş ise de, o sırada Alaturka'nın, inkılâp dolayısiyle ma'ruz kaldığı hırpalanma yüzünden, mecmuasını kısa bir zaman sonra bırakmaya mecbur kalmıştır.
En büyük gayesi, garplılara, güzel musikimizi tanıtmak ve bu vâdide en basit yol olan yazış şeklini islâh etmek idi.
Musikimizin nazariyatçılığı ve ilim sahasında olduğu kadar, öğretmen ve bestelemek kısımlarında da cidden varlıklı ve keman olan sazına hâkim bir üstaddı.
İzmir'de hususi olarak açtığı dershanesinde sekiz yıl çalıştıktan sonra, 1933 yılında İstanbul’a gelmiş ve burada da musiki meraklısı genç ve değerli bir hayli talebe yetiştirmiştir.
Bu cümleden olmak üzere, Türk musikisinde yapmak istediği inkılâbı sağlamak yolunda, (TÜRK MÜZİĞİ TEDRİSİ) adlı bir kitap dahi hazırlamış, fakat mali durumunun müsaadesizliği yüzünden bastırmaya muvaffak olamamıştır. Bu kitabın müsveddeleri, merhumun yakın dostlarından Doktor Neşât Halil Onatda mahfuzdur.
24 Nisan 1947 tarihinde Cağaloğlu'ndaki evinde vefat ederek, cenazesi Ortaköydeki Yahya Efendi dergâhı mezarlığına defnedilmiştir.
Rast
Aşkı hüznümle yarattım bu gece
Seni bestemde yaşattım bu gece
Gözünün açtığı tınmaz yâremi
Acı bir yaşla kanattım bu gece
Rast
Söz : Kemal Şakir Bey
Yaşlı gözümü kuruttum bu gece
Çünkü maziyi unuttum bu gece
Aşkı bir ok gibi kalbimde kalan
Yâri sinemde uyuttum bu gece
Uşşak
Görmüyor göynüm cihânı şevki yok
Bu hayatın hiç ademden farkı yok
Cennet olsa istemem ben, zevki yok
Bu hayatın hiç ademdan farkı yok 
"AYOMAK [Mildan Niyazi] (1888- 24.IV. 1947)
Türk bestekârı, Safranbolu’da doğdu. Babasının adı İsmail Hakkı Bey’dir. Üniversitede riyaziye okurken 1914'te yedek subay oldu. Irak cephesinde esir düştü. İstanbul Belediyesi'nde görevli iken 59 yaşında, Çağaloğlu'ndaki evinde öldü. Beşiktaş'ta Yahyâ Efendi Dergâhı haziresine gömüldü. Alev Ayomak ve Işık Ayomak adlı iki oğlu vardır. 1910’dan itibaren bestelemeye başladı. 18 yaşında gittiği Kahire'de birkaç yıl kalmıştı. 1925'te İzmir'de 3 musiki okulu birden açtı; bu faaliyeti 1933’te İstanbul’a gelinceye kadar 8 yıl sürdü. Bu yıllarda İzmir'de bulunan Sâdeddin Arel'den faydalandı. 1933’te İstanbul'da açtığı musiki okulu ömürsüz oldu. 1933-35 'te Nota Mecmuası adiyle 15 günlük bir dergiyi 37 sayı çıkardı. Türk Musikisi için bir armoni kitabı yazmayı düşündüyse de yapamadı. Türk Musikisi Tedrisi adlı kitabı da basılmadı (yazması Dr.Neş'et Halil Bey'dc bulunmaktaydı). Keman çalan Ayomak, orta derecede bir bestekârdır. An'anevi Türk Musikisi çerçevesinin kırılması icab ettiğini. Batı Musıkisi'nin muazzam imkanlarından faydalanmanın şart olduğunu kavramıştı. Fakat bunu yapabilecek şekilde hazırlanmış, Türk ve Batı Musıkileri'ni iyi öğrenmiş değildi. Yazılarında pek çok ve pek fahiş yanlışlar vardır. Türk makamlarının adlannı değiştirmek gibi yersiz ve tutulmayan teşebbüsleri de oldu.
ESERLERİ
1.         Mâhur Dörtleme (2 keman, mızraptı, ney, "Keyif X
2.         Sultani-Yegah Üçleme (Konser Saz Semaisi: 2 keman ve ud için),
3.         Gül'izâr Peşrevi.
4.         Hisar  Buselik Peşrevi (Fâhte),
5.         Muhayyer "Halk Peşrevi" (Sofyân, Karabatak, 3 hane),
6.         Acem-Kûrdi Konser Saz Semaisi.
7.         Hüseyni Saz Semaisi,
8.         Karcığar Saz Semai'si,
9.         Arazbar Nakış Aksak Semai (Lutfuna nail kıldı felek, yâd etdi ammâ, neden sonra),
10.      Araban Nakış Yürük Semai (Nice canlar gelip geçmiş, müsafir-hanedir dünyâ),
11.      Hicâz Türk Aksağı Şarkı (Çehrende baharın açılan gülleri solmuş).
12.      Hicâz Yürük Aksak Türkü (Kilerin erisin şahin bakışlı, Vccihi Bey),
13.      Hicaz düyck Şarkı (Ne zammı derde muhtazar eylû),
14.      Hicaz Aksak Şarkı (Ayrılık, neşeme bir gölge oldu),
15.      Hicâz Devr-i Hindi Şarkı (Bir lıasta hazan mevsimi güller kî sararmış),
16.      Hicaz Ağır Aksak Şarkı (lıtihâli açdı dilde yâreler, kendisinin mersiye),
17.      Sûznâk Şarkı (Karşıki dağda kumrular meler).
18.      Sûznâk Curcuna Şarkı (Yıllar geçti görmeyeli, yine sensin kalbde eş),
19.      Sûznak Yüriık Aksak Köçekçe (Bülbüle dil niyaz etdi),
20.      Sûznâk Yürük Aksak Köçekçe (Bağlandı gönül kaşına),
21.      Sûznâk Yürük Aksak Köçekçe (Aylarca onun aşkını rühumda yaşattım, muhammes),
22       Uşşak Sofyan Fantezi (Küçük hamın bere giymiş başına. Tli. 2 kıt'a. 'Bereli Kn”).
23.      Uşşak Yürük Aksak Türkü (Yolların ıssız efem, "Ödemiş Zeybeği'),
24.      Uşşak Devr-İ Hindi Şaıkı (Görmüyor gönlüm çillini, şevki yok),
25.      Uşşak Aksak Şarkı (Gel kalbime yaslan, "sem sevdim' de. inandır),
26.      Hicâzkâr Aksak Şarkı (Ne olur, bir ân bana olsa vefa-kâr),
27.      Hicâzkâr Aksak Şaıkı (Gevtin beni öldürse de aşkından usanmam),
28.      Hüseyni  Ağır Aktak Şarkı (İnce kirpiklerinin sinede bir yâresi var),
29.      Hüseyni Yürük Semai Şarkı (Kış geldi, fakat neş'esı ruhumda baharın),
30.      Karcığar Düyek Şarkı (Gönül kuşu ağdı yine havâya, Karacaoğlan, Nikriz'den de bestelenmiştir),
31.      Karcığar Aksak Şarkı (Bırakıp gönlüme aylarca yatan yoldaşımı),
32.      Kürdi’li Hicâzkâr Şarkı (Ah, bezm-i gamda âh-û nâlem oldu),
33.      Kürdi'li Hicâzkâr Curcuna Şarkı (Güzelim saçlarınız aklaşıyor, 2 kıta),
34.      Mâhûr Sengin Semai Şarkı (Eyyâm-ı bahar geldi, gönül gülleri solmaz),
35.      Mâhûn Şarkı (Hemrâh-ı âhım ey fıtne-i dil erdim perişâ),
36.      Rast Aksak Şarkı (Yaşlı gözümü kuruttum bu gece, Kemal Şâkir),
37.      Rast Yürük Aksak Şarkı (Aşkı hüznümle yarattım bu gece, Kemal Şâkir; R.Fersan'ın Mâhûr Şarkı’sına çok benziyor),
38.      Segâh Aksak Şarkı (Şita geldi yine, sulh-û salâh yok),
39.      Segâh Scmâi Şarkı (Gül - dehen peymâne sundu, laleler solsun bu şeb),
40.      Bestenigâr Ağır Aksak Şarkı (Kederim bâdi-i zevkim, gülerim, âh ederek),
41.      Ferahfezâ Düyek Şarkı (Aylardan beri kuş gibi kaçar),
42.      Nihâvend Ağır Aksak Şarkı (Tasvir olunur mu senin ol andaki hâlin?, ilkeseri: 1910),
43.      Nikriz Sofyan Maya (Gönül kuşu yine ağdı havaâya, Karacaoğlan, 2 kıt’a "Dağbaşı", Karcığar dan da bestelemiştir).
44.      Şehnâz Curcuna Şarkı (Hüsnünle benim kalbimi, dil-hânemi yakdın),
45.      Düyek Türkü (İssız dağ başını duman bürümüş, muhammes),
46.      Fantezi (Bir moda saldın),
47.      Türkü (Tenhâ kaldı kafesin, duyulmuyor hiç sesin),
48.      Tâhir Bûselik Sengin Semai Şarkı,
49.      Nişâbürek Nakış Yürük Semai (Arâm edemem yâre nigâh eylemedikçe, Hekimbaşı Abdülaziz Ef.)
50.      Muhayyer Karabatak "Halk Saz Semaisi" ”
MİLDAN NİYAZİ AYOMAK VE HÜSEYİN SAADETTİN AREL’İN BAKIŞ AÇISINDAN
ÖLÇEK SES VE MAKAMLARIMIZIN YENİDEN ADLANDIRILMASI TARTIŞMALARI…

1933 Eylül’ünde Mildan Niyazi Ayomak’ın NOTA-MUSİKİ mecmuasında
“RAST= zünezün, HÜSEYNİ= yözepaz, HİCAZ= ninepaz vs”
ve Hüseyin saadettin Arel’in “yegah üzerinde uşşak makamı için (E-5)”
şeklinde ortaya attığı gerek ses, gerekse makamlarımızın yeniden adlandırmasını içeren geçmişte yapılmış bir takım fikirsel çalışmaları bilgilerinize sunma ihtiyacını hissettik.

Mildan Niyazi Ayomak’ın dergisinde ortaya atıverdiği yeniden isimlendirme çalışmaları şöyle özetlenebilir:

1-Her makamın sekiz perdeli çıkıcı bir gam(aşıt) olduğu varsayılır.
2-Her gam(aşıt) sekiz perdesi arasındaki yedi aralıkla kodlanır.
3-Sıra sayısı tek olan aralıklar (1,3,5,7) ünsüz harflerle, çift olanlar (2,4,6) ünlülerle gösterilir.
4-Aralıklar minik(koma) birimiyle ölçülür. Yani tanini aralığı(204 cent) 9 miniktir.
5-Her aralığın biri ünlü, biri ünsüz olmak üzere iki ayrı işareti vardır, şöyle ki:

ARALIK                                     ÜNLÜ             ÜNSÜZ
3 minik -eksik bakiye                     ı                        m
4 minik -bakiye                             o                        r
5 minik -küçük mücennep             a                        n
6 minik -artık küçük mcnp            ö                         t
8 minik -eksik büyük mcnp           u                        y
9 minik -tanini                             e                        z
10 minik -artık tanini                    aa                        ş
11 minik -artık tanini                                            k
12 minik -artık tanini                    i                           l
13 minik -artık tanini                    öu                         ç
14 minik -artık tanini                    uu                          f

6-Aşıtın hangi perdeden başladığını belirtmek gerektiğinde makam kodunun başına ilk notanın adı eklenir.

Bu ilkelere göre yaptığı kodlamalardan Mildan Niyazi Ayomak NOTA MUSİKİ Mecmuası’nın 1935 başında yani 37.sayısıyla kapanmasına değin 24 tanesini kullanmıştır. Ayrıca “Yeni Eserler” (Numune Mat. 1933, İst.)  başlıklı 132 sayfalık şarkı kitabında da sözkonusu makam adlandırmalarına rastlanmaktadır.

Ayomak’ın kendi içinde çelişkilere düştüğü de olmuştur.

O’na göre makam adları:

AYOMAK adı       ARALIKLAR        GEL. MAKAM ADI
neninep            595.12.598                hüzzam
nepazep            5985998                    evc
netaatep           596.10.698                garip hüzzam
nezonez             5994599                   kürdilihicazkar(?)
ninenin                5.12.595.12.5         hicazkar,suzidil,suzinak,şedaraban
ninepaz               5.12.59859              hicaz(?)
ninerez                 5.12.59499             hicaz,gariphicaz
pazepaz                8599859                 muhayyer,hüseyni(yözepaz)
…….
Zerezer                 9949994                  acemaşiran
……..
zünezer                 9859994                 mahur
zünezün                9859985                  rast

İçinde birçok mantıksal ve de işlevsel hata barındıran bu kodlama derginin 1935 başlarında kapanmasıyla tarihe karışmıştır.

Dr. Suphi Ezgi, Muhittin Erev’e verdiği bir cevapta:

“Bütün dörtlü ve beşlilerimize bizim verdiğimiz isimlerle makamlarımızın eskiden beri malum adlarını tamamıyla değiştirip (zonezon, neninep bozalaz) gibi manasız deli saçması olan sözleri onların yerlerine ikame etmiştir”  demektedir.(Türk Musikisi Dergisi, Sayı:32, Temmuz 1950, Sf.5,20).
Ayrıca Hayri Yenigün, Musiki ve Nota Dergisi’nin Aralık 1971, 26. sayısında bu sistem hakkında şöyle yazmıştır:

“M.Niyazi AYOMAK, Türk Musikisine az çok yararlı olan bu (Nota-Musiki) Mecmuası kanalile şahsi düşüncesinde inkilap yapmak istedi. Makaamatın adlarını da değiştirmeğe başladı. Bunlara da verdiği isimler şöyle:   Rast(zünezün), Uşşak(tuzerez), saba(yötirez), Suznak(zünenin), Nihavend(zozerez), Hicaz(ninerez), Garib hicaz(ttaaterez), Karcığar(yözalaz), Hüzzam(neninep), Garib hüzzam(neaatep), Hicazkar(ninenin), Mahur(zünezer), Kürdilihicazkar(nüzerez) v.s… Mecmuasına bastığı eserlerin makaamlarını böyle acayip isimlerle yayınlamaya başlamıştı…”

Bu arayışların müzik sistemimizdeki bazı aksaklıklıklardan çıktığını ayrıca belirtmemiz gerekiyor.

Örneğin Hüseyin Saadettin AREL1885-1955 (Musiki Mecmuası sy:77-81,ağustos-kasım 1954) “Bu bir başka alem” başlıklı hikayesel yazılarında şöyle bir soru sorduruyor:

“- Makam isimleri, perde isimleri vs hakkında nasıl hareket ediyorsunuz? Biz bile acem, kürdi, ısfahan, hicaz gibi yabancılıklarını bar bar bağıran isimlerden memnun değiliz. Siz bunları ne yapıyorsunuz?

Hikayedeki müdürün ağzından şu öneriyi getiriyordu:

“- Biz bu meseleyi kolaylıkla hallettik. Basit makamların her birine alfabeden bir harf tahsis ettik. Zaten 13 basit makam bulunduğu için bu iş hiç zorluksuz başarıldı. Mesela:
çargah=A, Puselik=B, Kürdi=C, Rast=D, Uşşak=E, Hüseyni=F, Neva=G, Hicaz=H, Humayun=İ, Uzzal=J, Zirgüle=K, Karcığar=L, Suzinak=M…

Mürekkep makamlara gelince: Onları da hangi basit makamlardan mürekkep iseler bu makamların harfleri ile gösteriyoruz. Bilfarz Hicazpuselik makamını H.B. diye gösteririz.

Bakiye, küçük mücennep, tanini, artık ikili aralıklarını alfabenin basit makamlarda kullanılmayan harfleriyle ifade ediyoruz. Mesela Z bakiye, Y küçük mücennep, X büyük mücennep, V tanini, U artık ikili, O koma dır.

Perde isimleri sekizli içindeki sıralarına göre kendilerine verilen rakamlarla gösteriyoruz: Çargah 1, nim hicaz 2, hicaz 3, dik hicaz 4, yegah 5 vs.

Bu tafsilata göre faraza yegah üzerinde uşşak makamı için (E-5) remzini kullanmaktayız.”

İlk bakışta pek kullanışlı gibi gelen bu Arel kodlaması da uygulamada hayli eksik ve kusurlu kalmaktadır. Bunun temel nedeni Arel-Ezgi dizgesinde makamların sınıflandırılma ve tanımlamalarının gelenekleri hiçe saydığı gözlenmektedir.

Örneğin aslında basit makam oldukları halde mürekkep makamlar arasına kattıkları düzinelerce makamdan saba makamı Arel’e göre:

“Çargah perdesindeki hicaz-zirgüle dizisi ile saba dörtlüsünün birbirine katılmasından” ya da çargah perdesindeki hicaz-zirgüle dizisinin pest tarafına dügah perdesindeki uşşak dizisinin sonundan üç sesin katılmasıyla hasıl olur.(H.S.Arel”TM Nazariyatı Ders.madde377.Musiki Mecmuası, sy.43, 1951, sf26)

Dolayısıyla da makamlar Arel’in önerdiği yoldan kodlanamaz, şöyle ki:

“13 basit makam arasında ne çargah perdesindeki hicaz-zirgüle dizisi, ne saba dörtlüsü, ne de uşşak dizisinin sonundan üç ses vardır. Hele birbirinin inici ya da çıkıcı’sı olarak tanımlanan makamlar (örneğin evc ile ırak ya da bayati ile uşşak) için Arel Kodlamasında hiçbir ayırma olanağı yoktur. Tıpkı Ayomak gibi Arel de makam kodlamasında sadece gamı göz önüne almış, makamların gidiş-seyir özelliklerini hiç gözetmemiştir….(1)
______________________________________
* Bu yazı 23 Haziran 2007 Musiki Dergisi’nde yayınlanmıştır.

** İTÜ TMDK’da uygulanmak üzere ses sistemi yazım çalışmalarını kitaplaştırma aşamasında bulunan Sn. Nail Yavuzoğlu’nun çalışmasının tanıtım yazısını -göndermesi halinde- tüm GTM camiasına duyurmaktan memnuniyet duyacağımızı belirtmek istiyoruz…

(1) Prof.Dr. Gültekin ORANSAY “Türk Din Musikisi Tür, Makam ve Usullarının Kodlanması” Ankara Üni. İlahiyat Fak. Dergisi, Cilt.21, Ankara, 1976


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar