Print Friendly and PDF

Notre Dame Katedrali yangını ve tarihin geleceği



1.   Molatik
2.   Dünya
Fransız kültürünün ve insanlık tarihinin canını acıtan yangın felaketiyle Notre Dame Katedrali'nin bazı bölümleri tamamen kül oldu. Düşünebiliyor musunuz; yangının büyümesine sebep olan ahşap yapı, 1160 yılından beri oradaydı! Çatı, kirişler ve dış yüzeyler 1220-1240 yılları arasına tarihleniyordu. Iowa Üniversitesi'nin mimarlık tarihçisi Robert Bork, “Notre Dame Katedrali'nin çatısı, insanlık tarihinin en eskilerinden biriydi. Eşsizdi" diyor. Bu çatı, artık yok... 

Notre Dame Katedrali'nin inşası, Paris piskoposu Maurice de Sully tarafından 1160 yılında başlatıldı. On yıllarca devam eden çalışma sırasında sayısız işçi, katedralin inşasına katkıda bulundu. Yapım sürecinde çok çeşitli insan rol alsa da, katedralin her ayrıntısının birbiriyle uyumlu olması dikkat çekici. İnşasında çalışan ve süslemelerini kendi elleriyle yapan insanları anlamamızı sağladığı için de önemli.
Notre Dame Katedrali'nin mimarisindeki bu ifade zenginliği, Avrupa tarihinin önemli bir döneminde insanların düşünme, hissetme ve çalışma biçimleri hakkında fikir veriyor. 

Yüzyıllarca Paris manzarasının bir parçasını oluşturan Notre Dame Katedrali'nin kuleleri ve uçan payandaları, zamanında yazar Victor Hugo'yu da etkiledi ve 'Notre Dame'ın Kamburu' romanını yazmasına vesile oldu.
Yani sadece tarihi değil, aynı zamanda edebi bir merkezdi. 

Restorasyon artık zorunluydu
Victor Hugo'nun yaşadığı günlerden beri katedralin onarıma ihtiyacı vardı aslında. 2017 yılında sorunlar göz ardı edilemeyecek kadar büyüyünce, New York Times, yapının bahçesine yığılmış, düşmüş ya da kaldırılmış yığınlardan bahsetmeye başladı. Restorasyon artık zorunluydu. Ancak finansmanı sağlayacak bir yatırımcı bulunamıyordu. Bu tartışmalar, yangına kadar devam etti.

İkonik cephe ve kuleler kurtarıldı
Yangın 15 Nisan Pazartesi akşamı 18:30’da kilisenin tavan arasında başladı. Alevler yükseldikçe ciddiyeti arttı ve bir anda 400 itfaiyeci Notre Dame Katedrali'ne sevk edildi.
Tüm çalışmalara rağmen kurtarılamayan ahşap kule, en son 1860 yılında, Eugène-Emmanuel Viollet-le-Duc tarafından restore edilmişti.
Neyse ki, yangının batı kulelerine yayılması engellenerek, ikonik cephe ve kuleler kurtarıldı. 

Restore etmek mümkün
Dünyadaki mimari tarihçiler şimdilerde tam olarak neler olup bittiğini öğrenmek istiyor ve sürekli açıklamalar yapıyorlar. Genel kanıya göre; binanın alt çeyreği ve taş duvarlar kurtarıldığı için yapıyı restore etmek mümkün.
Ama yine de finansmanı kimin sağlayacağı konuşulmuyor...
100 milyon euro bağış
En son Salma Hayek'in eşi milyarder François-Henri Pinault, Notre-Dame Katedrali'ni yeniden inşa etme çalışmaları için 100 milyon euro bağış yapacağını söyledi.
Onun gibi iş adamlarından yardım bekleniyor. 
Notre Dame Katedrali yüzlerce yıl sayısız çizime, resime, fotoğrafa özne oldu.
Turistik olarak ziyaret eden insanların, ibadet edenlerin, eşsiz akustiğinde müzik dinleyenlerin anılarında da önemli bir yere sahip.

Bununla beraber sanal dünyada da yaşadı. Son 5 yıldır Andrew Tallon isimli bir mimari tarihçi, katedralin dört bir tarafını 3D nokta bulutlarıyla yakalamak için lazer tarayıcılarla çalışıyordu. İşte bu çalışma sayesinde, belki de restorasyon işi kolaylaşacak.
 (Andrew Tallon geçtiğimiz yıl; onun ustası olan mimari tarihçi Robert Mark ise birkaç ay önce hayatını kaybetti. Bu felaket görmedikleri için şanslılar...)
Orijinal el işçiliğinin yeri doldurulabilir mi?
Bundan sonra tam olarak ne yapılacağını henüz kimse bilmiyor. Bir açıklamasında Macron, katedralin yeniden inşa edileceği konusunda güvence verdi.
Bunun için ödenek bulsa bile, ne değişecek ki?
Tallon’un taramalarını kullanarak katedralin birebir kopyasını yapsalar ne olacak?
Orijinal el işçiliğinin yeri doldurulabilir mi?
Restorasyon, onarım ya da herhangi bir teknoloji, bu maneviyatı geri getirebilir mi?

Hiçbir 'kimyasal onarım', bunları geri getiremeyecek
Zamanında bir kalemle ince ince oyulmuş olan taşlar, binbir güçlükle, sıfır teknolojiyle inşa edilen efsane bir yapı, verilen onca emek, her şey yok oldu...
Ve maalesef hiçbir 'kimyasal onarım', bunları geri getiremeyecek.
Eskisi gibi görünen o duvarın aslında 'eskisi gibi' olmadığını bildikten sonra, restorasyonun bir anlamı var mı sizce?

Notre Dame’ın kuleleri Fatih için “Kızıl Elma” idi ve hayali sancağını bu kulelere dikmekti!

Habertürk yazarı Murat Bardakçı, Fatih Sultan Mehmed’in kulelerine sancağını dikmeyi hayâl ettiği Notre Dame’ın tarihine ışık tuttu. İşte o yazı
17.04.2019 HABERTURK.COM
Paris’in bu köşede on beş gün kadar önce bahsettiğim meşhur Notre Dame Katedrali, yazımın üzerinden iki hafta geçtikten sonra cayır cayır yandı!
Notre Dame ile Türk cihan hâkimiyeti hayâlinin sembollerinden olan “Kızıl Elma” arasında bir münasebetin bulunduğunu ve Fatih Sultan Mehmed’in Kızıl Elma hayâlinin Notre Dame’ın çan kulelerine sancak dikmek olduğunu bilir misiniz?
Gedik Ahmed Paşa’nın Fatih’in emri ile 1480’de İtalya’nın güneyindeki Otranto’ya yaptığı sefer, hükümdarın o zamanlar “Kızıl Elma” diye bilinen Roma’ya hâkim olma plânının ilk aşaması idi. Yıldırım Bayezid’in “Atıma, yemini Roma’daki Sen Piyer Kilisesi’nin mihrabında yedireceğim” dediği biliniyordu ve Fatih’in de o zamana kadar Roma’da nihayet bulan “Kızıl Elma”nın sınırını Paris’e kadar uzatıp Notre Dame Katedrali’nin kulelerine kendi sancağını dikmekten sözettiği duyulmuştu.
Ama, hayali gerçek olamadı…
Fransızlar şimdi bir taraftan felâketin getirdiği şaşkınlığı üzerilerinden atmaya çalışırlarken sadece kendilerinin değil, Katolik âleminin ve dünya mimarîsinin en önemli mekânlarından olan katedrali tekrar nasıl ayağa kaldırabileceklerini tartışıyorlar.
Hâle bakın! Notre Dame’ın restorasyonu için bundan bir hafta öncesine kadar her kapının ipini çekip 150 milyon euro aranıyordu, derken katedral bir anda alevlere kurban gitti, bağışlar yangınının hemen akabinde yağmaya başladı ve sadece bir günde 600 milyon euro bağış toplandı!
Paris’te meydana gelen faciayı yakından takip edenler haberlerde işitmiş yahut okumuşlardır: Notre Dame’ın küle dönen çatısını tekrar yapabilmek için en az on metre uzunluğunda, eski, hattâ birkaç asırlık meşe kütüklerine ihtiyaç varmış ama bu ağaçları temin edebilmek artık imkânsız gibi imiş! Mimarların söylediklerine göre şimdi 800 küsur yaşında olan mâbedin inşasında kullanılan meşelerin en yenisi 300 senelik imiş, genellikle dört asırlık ağaçlar tercih edilmiş, dolayısı ile geçen gün cayır cayır yanan çatıda kullanılan ağaçlar aslında 1200, hattâ 1300 yaşında imişler, Fransa’da gerçi meşe ormanları mevcutmuş ama onbinlerce dönüm genişliğinde ve bu kadar yaşlı meşenin tedarikine artık imkân yokmuş!
İşte bu yüzden, Notre Dame’ın çatısının şimdi geleneksel metodun haricinde, yani meşe kütüğü kullanmadan, modern malzeme ile ne şekilde yapılabileceği tartışılıyor.
ŞAŞAASINA SÖZÜM YOK AMA…
Paris’e ne zaman gitsem Notre Dame’e mutlaka yolum düştü. Zira mekân sadece katedralden, yani iri bir kiliseden ibaret değildi; konser yahut sergi gibi kültürel etkinliklerin, hem de sıradan değil, önemli kültür faaliyetlerinin mekânı idi…
Ama, Notre Dame’a ne zaman gidecek olsam, açık söyleyeyim, içim kapanır, hafakanlar basardı! Gerçi mimarî bakımdan şaşaasına, içeriye adımınızı attığınız anda sersemleten tantanasına, şatafatına, sergilenen tarihî eserlere, vesaireye tabii birşey diyemem ama hissettiğim sıkıntının sebebi galiba bütün Gotik kiliselerde olduğu gibi Notre Dame’ın da iç mekânının boğucu karanlığı idi. İçeride verilen en mükemmel konserin ardından bile dışarıya çıktığımda derin bir “Oooooh!” çekerdim!
Notre Dame hakkında birkaç hafta önce anlattıklarımdan bazılarını daha başka örneklerle şimdi de tekrar nakledeyim:
Fransız gotik mimarîsinin en şaşaalı mekânlarından olan katedral, aslında tarihi boyunca tuhaflıklara sahne oldu ve en garip günlerini de Fransız İhtilâli’nden hemen sonra yaşadı.
Meselâ, ihtilâlin en ateşli günlerinde asiller ardarda katledilip bazı saraylar ve dünya kadar malikâne tahrip edilirken 1793’te ortaya Jacques-René Hébert’ın uydurduğu “Akıl Kültü” diye tuhaf bir din, daha doğrusu temeli dinsizliğe dayanan ve inanç sistemi olduğu söylenen “devrim dini” atıldı ve bütün Fransızlar’ın Hristiyanlığı bırakıp Akıl Kültü’ne geçmelerine çalışıldı…
Yeni dine büyük bir tapınak lâzımdı ve Notre Dame bu işe tahsis edildi! İsmi tamamen değiştirildi, “kilise” yahut “katedral” gibi ibarelerin kullanılması yasaklandı ve mekân “Akıl Kültü Tapınağı” oldu! Ama bir zaman sonra ihtilâlci kadro değişti, yeni gelenler eskileri giyotine gönderdiler, “Akıl Kültü” de çöpe gitti, yerini Maximilien Robespierre’in “Mutlak Varlık Kültü” aldı ve Notre Dame bu defa bu yeni dinin tapınağı oldu.
KATEDRAL DEVRİME DAR GELDİ
Devrimin uydurduğu dinler için inkılâbın gücünü gösterecek âyinler düzenlenmesi lâzımdı ve ihtilâlciler bu işi mükemmel şekilde hallettiler: “Akıl Kültü”nün hâkim olduğu günlerde Notre Dame’ın mihrabına koskoca harflerle yeni dinin ismini yazdılar, Paris’in “tanrıça” rolü verdikleri en güzel kızlarını sabık katedralin ortasına toprak doldurup yaptıkları tepeciğin üzerine oturttular, onların etrafını da yine güzel kızlarla çevirip bu kızlar korosuna “akıl ilâhileri” okuttular. Derken devir değişti, Notre Dame “Akıl Kültü”nün yerini alan “Mutlak Varlık Kültü”ne dar geldi, âyinler Paris’in meydanlarına taşındı ve bu tuhaf iş Napoleon Bonaparte’ın 1800’lerin başında iktidara gelir gelmez Fransa’yı yeniden Hristiyanlık’a döndürmesine kadar devam etti.
Devrimden ve ihtilâlin uydurduğu bu dinlerden sadece Fransızlar değil, Fransız sanatı da büyük zarar gördü…
İhtilâlciler mantık, akıl, vesaire tapınağı yaptıkları kiliselerdeki eski tabloları devrime maddî kaynak sağlamak maksadıyla başka memleketlere sattılar ve perişan olma sırası Notre Dame’daki aziz heykellerine geldi!
Katedralde bir hayli aziz heykeli bulunuyordu. Dünyadan bîhaber ihtilâlciler bu heykellerin krallara ait olduklarını zannederek sanki hükümdarları yahut aristokratları idam ediyormuşçasına hepsini giyotine gönderip kafalarını kestiler! Kellesi uçurulan heykeller arasında İncil’de ismi geçen Kral Yahuda’nın heykeli de vardı ve kesilmiş kafalar iki asır sonra, Notre Dame’da 1977’de yapılan kazılarda tesadüfen bulundu.
İnkılâbın kurbanı olan heykellere ait mermer kafalardan bazıları bugün Paris’teki Cluny Müzesi’nde sergileniyor…
İşte, Fatih Sultan Mehmed’in kulelerine sancağını dikmeyi hayâl ettiği Notre Dame’ın yaşadığı tuhaflıklardan birkaçı…
Giyotine gönderilen heykellerin kesilmiş başları şimdi Paris’teki Cluny Müzesi’nde sergileniyor.
Notre Dame Katedrali’nde yapılan bir “Akıl Kültü” âyini.
Notre Dame Katedrali’ni dar bulan ihtilâlciler, Paris’te “Mutlak Varlık Kültü” âyini yapıyorlar.



Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar