O HEPİMİZİN YARDIMCISI
"Ali Şeriatî'den"
“Bana ruhen işkence ediyorlardı, hiç fiziki işkence yapmadılar.
Dünya Kızılay Teşkilatından
gelip, bana bakıyorlardı, işkence izi bulamıyorlardı.
Hâlbuki benim odam işkence
odasının yanı idi.
Kulağıma 24 saat işkence sesleri
geliyordu.
İşkence ettikleri kişiler
bağırıyordu ve hepsini çok net duyuyordum.
Bana işkenceyi bu şekilde
yapıyorlardı.
Bir defasında bir genç kıza işkence ediyorlardı ve bana küfrederse
bırakacaklarını söylüyorlardı.
Devamlı vuruyorlardı kıza, bütün
sesleri duyuyordum.
Fakat kız bana küfretmedi,
işkencelerle şehit oldu.
O zaman kendimi çok alçak biri
gibi hissettim, çok yıprattı beni.
Demek dedim bu gibi insanlar
var, bir defa küfretmemek için hayatını veriyor.
Düşmana zerrece bilgi vermiyor,
yardım etmiyor.
Çok etkiledi beni, yetiştirdi bu
olaylar.
Orada yapılan işkencelerle tedirgindim, çok sıkılıyordum.
Hatta bir gün öyle bir duruma
geldim ki, içimden ajanları çağırıp, gelin ne istiyorsanız söyleyeyim, diyesim
geldi.
Benden, eski günler için pişman
olduğuma dair bir yazı istiyorlardı.
‘Gençliktir, eski günlerde
demişimdir, dediklerime pişmanım de bitsin,’ diyorlardı.
O anda hemen
namaza durdum.
İyice bunaldığım
an hemen namaza dururdum.
İşkencelerin etkisinden
kurtulmak için bunu yapardım.
Namaza durdum ve tahiyyata ve
selam vaktine geldiğimde gördüm ki ben yalnız değilim.
Es’selamü aleyke
eyyühennebiyyü verahmetullahi ve berekatühü.
dedim, yalnız olmadığımı gördüm.
Gerçekten bir
Müslüman, akıllı bir Müslüman yalnız olsa selam vermez, mademki ben selam
veriyorum, Peygamber oradadır, orada durmuş ben onunla selâmlaşıyorum.
Es’selamü aleyna ve ala
ibadillahissalihin.
Selam size ve bütün salih insanlara.
Onlar da benimleydi.
Es’selamü aleyküm verahmetullah,
selam bütün tabiata ve insanlığa.
Okudum durdum, güçlendim,
yalnız değildim.
Yeni bir hayat kazandım ve
yoluma devam ettim.”
**
“Anladığım kadarı ile sona doğru
gidiyorum.
Kendimde ihtiyarlık ve zayıflığı
daha çok hissediyorum.
Bu durumum beni kafesten çıkmaya
zorluyor.
Buna girişince de kanatlarım
kırılıyor vücudum kan ve yara içinde kalıyor, nefesim kesilerek düşüyorum.
Duvarlar daralıp, tavanlar
alçalıp pencereler sıkıştırdıkça, kaygan bir çukura düşmüş bir karınca gibi
oluyorum.
Dertler çok ağırlaşmış, benim
harikulade gücüm tahammül edemez olmuş, dert tanelerini toplamak için sabrım
kalmamış ve yine iç dünyamın dışında her şey, bir takım hederler, siyahlıklar,
kirlilikler, kötülükler, facialar, musibetler, düşüşler, harabeler, sel,
deprem, kıtlık, kölelik, yabancılık, kendinden kopmalık, vesvese.
Son olarak (Maurice) Maeterlinck’ in oğluna yazdığı şiiri, ben de ölüm
döşeğimde sana tekrarlıyorum;
Ve sen oğlum
Şimdi
Asayı eline al
Çarıkları giy
Yükünü omzuna al
Ve bu yolu
Benim kaldığım yerden
Devam ettir
Ve sen de hayatının sonunda.. .”
**
İranlı Bayazid Bestami kuddise sırruhu'l-âlî gibi, “Yıllarca Allah’ı aradım kendimi buldum, şimdi kendimi
ararken Allah’ı buluyorum”
Kaynak:
Selin Çağlayan, Şii Düşüncesinde İslamcılık: İran Mehdi'yi Beklerken, Cinius
Yayınlarıİnceleme Araştırma Eleştiri, BİRİNCİ BASKI: Haziran, 2012, İstanbul
"Ali Şeriati Kevir'in önsözünden"
"Yalnızlık korkusuyla tarihte bir
sığınak ararken, bilmek, anlamak ve yiğitçe düşünmek suçundan ölüme mahkum
edilen kardeşim Ayn El -Kuzat'la karşılaştım. [Ayn El-Kuzay Hamadani: H. 526/M.
1132’de Bağdat'ta öldürülen İran'lı düşünür.] Bilgisizliğin hâkim olduğu bir
çağda, «bilmek» suç sayılıyordu. Ezilmiş ve hor görülmüş bir toplumda,
soylu bir ruha, yiğit bir yüreğe sahip olmak veya Buda’nın dediği gibi, "göller"
ülkesinde bir ada olmak» bağışlanacak suçlardan değildi."
**
Sessiz kalmaya ve hiçbir şey söylememeye
tahammül edemem. Susacağım ama, kendimi ölümcül acılarla kıvranan, hayatın bin-
bir zorluğundan ötürü iyice yorgun düşmüş; gözünde bütün bir ömür boyu süren
bir bekleyişten başka birşey olmayan bir insan gibi hissederek susacağım.
Bir şehit, nasıl huzur içinde, ne büyük
bir mutlulukla ölür ... görmüyor musunuz?
Gündelik hayatın hay-huyuna alışmış
insanlar için ölüm, herşeyin korkunç bir biçimde sona ermesi ve müthiş bir, trajedidir... yokluğa
karışıp gitmektir. Buna karşılık, kendinden hicret etmeye niyetlenen kişi, işe
ölümle başlar. «Ölmeden önce ölünüz.» Bu harikulâde buyruğu dinleyip,
ona göre davrananlar ne büyük insanlardır.
Kevir, S. 55
**
Kaynak: Ali Şeriati, İslâm
Sosyolojisi Üzerine, Düşünce Yayınları, Eylül/1980, İstanbul
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar