Psikosomatik
Zihin seviyesinde başlayan bir sorun, çözümlenmediği zaman fiziksel
etkiler ortaya çıkarır. Bu nedenle stres, dolayısıyla sinir sisteminin aşırı
hareketi endişe ve keder hâllerini tetikleyerek baş ve mide ağrılarına, alerji,
astım gibi rahatsızlıklara yol açar.
Stres karşısında kan basıncı yükselir, kalp atışları hızlanır, kas
gerilimi artar ve solunum düzensizliği başlar.
Düşüncenin gerginliği bedende reaksiyon oluşturarak, hormonlar ve
vücut kimyasalları salgılanır. Bu maddeler insanda baş ağrılarından kalp
krizine kadar her türlü fiziksel hastalığı tetikleyebilir.
Soğuk algınlığı, zihin yoğunluğuyla ilgilidir. Kendini ifade
edemediğinde, boğaz bölgesinde, dil, çene ve çevresinde, dişlerde ya da boğazda
aksaklıklar meydana gelir. Fiziksel düzeyde, soğuk algınlığı sağlıksız
yiyeceklerin aşırı miktarda alınmasından da kaynaklanır. Aşırı ve sağlıksız
beslenme düşüncenin kontrolden çıkarak yıkıcı seçimlerde bulunmasıyla da
alakalıdır. Ateş genellikle kızgınlığı temsil eder. Fiziksel düzeyde vücut,
toksinleri yakmak için ateş üretir. Bu evi temizlemenin bedensel yoludur.
Düşünce ve duygu yapısına denk gelen, beden bölgesinde eşleşen organlar da aynı
etkiyi ortaya çıkarır. Bedende kullanılmayan, sevilmeyen ve ilgilenilmeyen
organlar zaman içerisinde işlevini yitirir ya da aksaklıklar ortaya çıkar.
Bedende kullanılan, değer ilgi ve sevgi verilen organlar gelişir. Kellik
korku, gerilim, durumu kontrol altında tutmak ve yaşama güvenmemekle, kaşıntı
doyumsuzluk, vicdan azabı, ego, kaçmak ya da kurtulmak isteğinden ortaya çıkar.
Alkol bağımlılığı anlamsızlık duygusu, yararsız hissetmek, suçluluk, yetersizlik
duygusu, kendini reddetme durumlarına bir tepki olabilir. Nasırlar sabit
fikirlilik ve korkunun izleri olabilir. Romatizma kendini aldatılmış, mağdur
edilmiş, kurban edilmiş hissetme, sevgi eksikliği ve ya da yokluğundan
kaynaklanabilir. Kanser çok derinden incinme, duygusal yaralanma, uzun zamandır
süren kızgınlık, insanı yavaş yavaş yiyip bitiren derin bir sır ya da üzüntü,
birçok nefreti zihinde taşıma gibi duygular sonucu nüksedebilir. Şeker
hastalığı pişmanlık, özlem, yönetme ihtiyacı, derin keder, yaşamdan eski tadı
alamamak duygusunun sonuçlarıdır. Yıkıcı duygu ve düşüncelerin sağlığa olumsuz
etkileri ortada. Peki yapıcı duygu ve düşüncelerde olumlu etkiler oluyor mu?
Bilim adamları buna evet cevabını veriyor. Zihin gücü, hastalıkların tedavisinde
kullanılabilir! Beyin, zihin gücüyle bedendeki aksaklıkları ortadan
kaldırabilir. Duke Üniversitesinde, bağışıklık sistemini zayıflatan psikolojik
faktörler konulu yeni bir araştırmada kardiyovasküler hastalıklara neden olan
bir çalışmada, hipertansiyon ve damar tıkanıklarının düşmanlık, depresyon,
korkular ve kalıcı stres sebebiyle ortaya çıktığı sonucuna varılmıştır.
Zihindeki olumsuz düşünceler bedeni direk olarak etkilemektedir.
Psikosomatik hastalıkların
ortaya çıkma sebepleri kendi kendimizi telkinlerle sabote etmek, yıkıcı düşünce
ve inançlarımızı güçlendirmek, yaşamdan beklentinin kalmaması, neşe ve
kahkahadan uzaklaşmak, kin ve nefreti içimizde taşımak, insana olan güven ve
sevginin bitmesi, bedeni sevmemek, zihinsel monotonluk, kaygı ve şüphecilik,
zihinsel sınırlamalar, öfke ve kızgınlık, natürel denge ayarlarının bozulması,
yıkıcı ilişkiler, aile ve dostlukların etkisinin azalması olarak
sıralayabiliriz.
Psikosomatik hastalıkları koroner kalp yetmezliği, hipertansiyon, mide
ülseri, obezite, şişmanlık, uyku apnesi, tiroit, şeker hastalığı, sedef,
egzama, saç dökülmesi, romatizmal eklem iltihabı, kanser, migren, panikatak,
anksiyete, kaygı, baş ağrısı, karın ağrısı, sürekli yorgunluk, bitkinlik, denge
sorunları, görme bozuklukları, sırt ağrısı, kas ağrıları,cilt hastalıkları,
yüksek tansiyon,sindirim kanalı ülseri,kolit, alerjik hastalıklar, astım,
egzama, bilhassa makat ve rahimde karşılaşılan şiddetli kaşıntılar gibi
sıralayabiliriz. Kendi kendine sabote edici telkinler psikosomatik hastaların oluşmasına
ve tetiklenmesine sebep olmaktadır. Bu adam beni kanser edecek. Çok sıkıldım
sonunda tansiyonum yükseldi. İş yerinde bunaldım başım ağrıyor.
Sıkıldıkça, yiyorum. Hayattan bir beklentim kalmadı. Kilolarımdan
nefret ediyorum. Boyum çok kısa, yaşamak istemiyorum. Bugünlerde çok sorunum
var, üzüldüm sedefim arttı. Ne yersem yarıyor, su içsem bile kilo alıyorum. Bu
gibi kişinin kendi kendine yaptığı sabote edici telkinler bir süre sonra yıkıcı
inanç haline gelerek, zihnin bedene komut vermesine neden oluyor.
Obezite Psikosomatik Bir Hastalıktır
Stres, gerginlik, yalnızlık, umutsuzluk, sevgisizlik, huzursuzluk,
mutsuzluk ve ilgisizlik sadece soyut duygu ve düşünceler değildir aynı zamanda
zayıflık ya da şişmanlık gibi bedenimizin fiziksel değişimini etkiler. Yıllar
içersinde bilinçaltında bastırılmış, yüzleşilmemiş ve bedende kilonun kalmasını
sağlayan sebepler; dağınık düşünme biçimi, düşünceleri bir merkezde
toparlayamamak, aşırı duyarlılık, gelecek korkusu, kiloyu yastıkla imgeleyerek
koruyucu kalkan oluşturma, stok bilinci, korku ve öfkeyi bağışlamamaya
gösterilen direnç, anne ve babaya duyulan inatçılık ve öfke birikimleri,
çocuklukta yeterince bakılıp beslenmediği için öfke duymak, kendine sevgi
esirgendiği için öfke duymak, çocukluk devresine ait bastırılıp sıkıştırılmış
öfke birikimleri, baba ya da annenin sınırlama ve kısıtlamalarına duyulan
kızgınlık, hayattan korkmak, incinme
aşağılanma, cinse tepkiden kendi bedeninden öç alma isteği, eleştiri veya cinsellikten
korunma ihtiyacı, duygulardan kaçma, kedine ve çevreye güvensizlik, kendini reddetme, doyum arama, kendini ifade
etmekten vazgeçmek, umutsuz biçimde bastırılmış hissetme, bulunduğu durumu
özümsememe. Bu yöndeki düşünce, inanç ve duygular kilo yapan ana sebeplerdir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün de kabul ettiği üzere obezite, bir psikosomatik
hastalıktır. Bu tip inanç ve duygular, beyin merkezlerini uyarmakta ve bedenin
en önemli organlarıyla hormonal sistemi düzenlemektedir. Beyin bu duygu ve
düşünceler doğrultusunda bağışıklık sisteminden, kan hücrelerine, kalpten
bağırsaklara kadar bütün organ, doku ve hücreler üzerinde değişiklik
yapabiliyor. Aşırı iştah korku, korunma ihtiyacı duyma, duyguları yargılama,
iştah kaybı hayata güvenmeme, hayattan vazgeçme, aşırı korku, kendinden nefret
etme, kendini reddetme duygularının bedene yansımasıdır.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar