Print Friendly and PDF

Şeyh Menzili Nereye?

Bunlarada Bakarsınız


IV / XI. Asırdan sonra tarikat teşkilatı ve tekke müessesesi belirgin bir şekilde ortaya çıktıktan sonra müritlik ve şeyhlik de buna bağlı olarak değişmeye, belli kurallara bağlanmaya başladı. Kurallarının artması ve önem kazanması neticesinde belli sistemler ve gelenekler oluştu. Sonuçta şekilcilikten ve merasimlerden mümkün mertebe uzak kalması gereken şeyh – mürid ilişkisi şekilciliğe ve merasimciliğe dönüşmeye başladı. Bir dereceye kadar zahirciliğe, lafızcılığa, kuralcılığa, şekilciliğe ve merasimlere tepki olarak ortaya çıkan ve öyle olması mahiyetinin de gereği olan tasavvufi hayatın kendi içinde oluşturduğu kurallara ve merasimlere dönmesi onu özünden uzaklaştırmaya sebep oldu. Daha sonraki dönemlerde haklı şikâyetlere ve eleştirilere maruz kalan tasavvuftaki şekilcilik ve merasimcilik böyle başladı. İmam Rabbani kaddese’llâhü sırrahu’l azîz son dönem şeyhlik anlayışından yakınır. Son dönem şeyhleri bir şeyhe bağlanan bir mürid başka şeyhlerin sohbetinde bulunamaz, onlardan faydalanamaz, der. Bunu da çatal kazık yere batmaz, sözüyle doğrulamaya çalışırlar.(!)
 İmam Rabbani diyor ki:
“Bu yolda şeyhlik – müritlik külah / hırka ve şecere / silsile ile değil, yolu öğretmek ve öğrenmekle olur. Oysa hırka ve silsile meşayıhın çoğu nezdinde uyulması gereken bir kural haline gelmiştir. Hatta son şeyhlerin de Şeyhlik – müritlik hırka ve silsileden ibaret bundan dolayı da onlar bir müridin birden fazla şeyhi olmasını caiz görmemekte, tarikat esaslarını öğretenlere şeyh değil, mürşit demekte, şeyhlere gösterdikleri saygıyı ve bağlılığı tam olarak mürşitlere göstermemektedirler. Bu da onların koyu bir cehaletin içinde bulunmalarının ve akılsızlıklarının sonucudur. Bu cahil ve akılsızlar şeyhlerinin talim şeyhine de, sohbet şeyhine de şeyh dendiğini bilmiyorlar. O büyük şeyhler bir müridin birden fazla şeyhi olmasını caiz görürlerdi hatta onlar şu kanaatte idiler:
Talip, manevi gelişmesi için diğer bir şeyhin daha uygun olduğu kanaatine varırsa, önceki şeyhi hayatta iken bile söz konusu kişiyi şeyh edinmesi caizdir. Ve bu yüzden eleştirilemez. Hace Nakşibend bunun caiz olduğu konusunda Buhara ulemasından sağlam bir fetva almıştı. Bir mürit lüzum görürse hırkayı irade şeyhinden giyer, tarikatı başka bir şeyhten öğrenir, üçüncü birini de sohbet şeyhi edinebilir. Ama hırka şeyhi ona bu üçünü birden verebilecekse en büyük devlet bu olur. Talibin tarikatı birden fazla şeyhten öğrenmesi de birden fazla şeyhin sohbetinde bulunması da caizdir. (Mektubat I, 199; İstanbul, 1963)
Öyle şeyhler vardır ki kendilerine sadakatle bağlı olan zeki ve yetenekli müritlerine: “Evladım, benim sana vereceğim bu kadar, daha fazlası bende yok. Sen daha fazlasına ehilsin, başka bir şeyhe git, yolun açık olsun.” derler ve yetenekli müritlerin önünü açarlar. (Şimdi bu türlü şeyhe örnek vermek çok nadir ve yoktur.)

İnsanın kıymetini bilhassa alçaltan bir sebep, köleliktir. Başkasının önünde baş eğen ve onun emirlerine kör gibi itaat eden insan, köpekten bile alçaktır.
Ben, bir köpeğin diğer köpeğin önünde boynunu eğdiğini görmedim.” Hâlbuki bu kölelik, yalnız fertler arasındaki hizmet münasebetlerinde mevzubahis değildir; aynı zamanda bazı siyasî ve iktisadî sistemlerde görünen istismar prensibi de bu kulluk mefhumuna dâhildir.][1]
Hayatlarından memnun olan nice topluluklar, hürriyeti bulmak için çare üretemedikleri gibi şeytanın uşaklarına köle olmuşlardır. Onların köle olduklarını hatırlamak dahi akıllarından geçmediği gibi eylemleri bitmiş heykeller gibi hayata bakıp dururlar.
“Onlara baktığın zaman cüsseleri hoşuna gider; konuşurlarsa sözlerini dinlersin; tıpkı, sıralanmış kof kütük gibidirler; her çığlığı kendi aleyhlerine sayarlar; onlar düşmandır, onlardan çekin; Allah canlarını alsın, nasıl da aldatılıp döndürülüyorlar.” [2]

[1] İkbal, Muhammed, Cavidnâme, trc. Annemarie Schimmel, Kırkambar Yay., İstanbul, 1999, s. 41.
[2] Munâfikûn, 4
Sinikal:
kuşkucu, şüpheci
sinik, iyiliğe inanmayan
sinik, iyiliğe inanmayan
insanların niyetlerinin samimiyetine
inanmayan
ahlakı hor gören, bile bile ahlak ve namus
kural lannı çiğneyen
karşısındaki kişinin dürüstlüğünden şüphe ederek konuşan veya davranan
alaycı müstehzi; insanın iyiliğine inanmayan; ahlâkı hor gören, bile bile ahlâk ve namus kural lannı çiğneyencynically. Alay ederek, istihza ile; menfaatperestçe


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar