VİOLETA’NIN ÇADIRI
Hazırlayan: Mithat Fabian SÖZMEN
Şilili müzisyen Violeta Parra'nın 50. ölüm yıl dönümü. Parra, müziği ve
yaşantısıyla Latin Amerika tarihine damga vuran isimlerden biri.
Büyük altüst oluşların yaşandığı 20. yüzyılda “yeni” kitleler için
korkutucu olabilen bir sözcüktü. Ağır, tekdüze ancak yüz yıllardır devam eden,
alışılmış hayatları tehdit eden koca dalga, milyonları kimi zaman zorunlu göç
(örneğin kentte bir fabrikada çalışmak için), kimi zaman savaş, kimi zaman
işgal, kimi zaman da kültürel asimilasyonla vurduğunda her şey çok hızlı
oluvermişti; yapacak çok bir şey yoktu. Ancak “yeni dünya”, bağrında kısa
zamanda bir başka “yeni”yi doğurdu. Ve işte o andan itibaren “Yeni bir söz
söylemek” kitlelerin umudu haline geldi.
“Yeni söz”leri dünyanın her yerinden duymak mümkündü. Kendisini duyuracak
doğru enstrümanlar “yeni”lerin elindeydi; müzik gibi… Şili’de ve daha sonra tüm
Latin Amerika’da ortaya çıkan müziğe “Nueva Canción-Yeni şarkı” adı verildi…
Nueva Canción, Şili’nin uzun yıllar baskı altında kalmış yerli halklarının
kültürüyle şekillenen halk müziğiyle (folk müzik) devrimci-toplumcu
düşüncenin bir araya
getirilmesi sonucu 1960’larda ortaya çıktı. Peña adlı kültür merkezleri ve Şili
Komünist Partisi ile oluşturduğu organik bağlarla hem müzikal hem de siyasi bir
hareket olarak işlev gördü. Kısa sürede İspanya’dan Latin Amerika’ya,
İspanyolca konuşan tüm ülkeleri derinden etkileyen hareket, dayandığı temeller
itibariyle ABD’deki folk müzik uyanışıyla benzerdi. Her ikisinde de baskı
altındaki kırın yok olmaya yüz tutmuş ezgileriyle, kentte büyüyen muhalif,
düzen karşıtı siyasi hoşnutsuzluk başroldeydi. İlhamını Sovyetler Birliği’nin
halk sanatı ilanından alan bu çabanın Şili’deki öncüsü Müzisyen, Ressam,
Heykeltıraş Violeta Parra’ydı.
Violeta del Carmen Parra Sandoval, 1917’de Şili’nin güneyindeki San Carlos
kentine bağlı Nuble köyünde doğdu. Tarım dışında bir geçim kaynağı olmayan bu
izbe bölgede Parra ailesinin çocuklarının en büyük şansı, müzisyen kökenli anne
ve babalarıydı. Ancak onlar da çocuklarının müzikle ilgilenmesini istemiyordu.
Violeta 7 yaşında babasının gitarını, çocuklarının erişemeyeceğini umarak
sakladığı yerden aşırarak çalmaya başladı. 9 yaşında ilk bestesini yaptı.
Bestesinde kullandığı sözler abisi Nicanor Parra’nın bir şiirine aitti.
Parra kardeşlerin hepsi çok yetenekliydi. Ailenin en büyüğü olan Nicanor da
ilerleyen yıllarda Şili’nin en önemli şairlerinden biri olacaktı. Violeta 12
yaşındayken babası alkolden öldü. Vasiyeti üzerine ailenin tüm birikimi
Nicanor’un eğitimine harcandı ve Nicanor matematik okumak için köyden ayrıldı.
Violeta ve kardeşleri de müzik yeteneklerini sirklerde çalışarak değerlendirdi.
Genel Şili sirklerinin aksine Violeta ve kardeşlerinin çalıştığı sirkler kırsal
alanlara da gidiyordu. 1980’lerin başında yayımlanan bir röportaja göre 13-14
yaşlarında başlayan çalışma hayatı, Violeta’ya akranı kadınların hiç sahip olmadığı
bir özgürlük alanı sağladı. Violeta ayrıca bu dönemde Şili’nin hor görülen
kırsal bölgelerine ilişkin bilgisini ve bağlarını güçlendirdi. Bunun yanı sıra
okuma yazma oranının çok düşük olduğu bu bölgelerde geleceğe aktarılan müzikal
geleneğe dair de çok şey öğrendi.
Violeta Parra’nın müziği, 3 temele dayanır. Özellikle Maule ve Valparaiso
bölgeleri arasında yaşayanlar tarafından kullanılan 24 ya da 25 telli el
guitarrón. Bu gitar tipi “Şili gitarı” olarak da bilinir. İkinci olarak a lo
poeta. Şiir üzerine bestelenen şarkılardır. Şili’de décimas olarak bilinen
10’luk mısra düzeniyle bestelenen bu şarkılar, insani (a lo humano) ve dini (a
lo divino) içerikleriyle ikiye ayrılır. Üçüncü olarak ise geleneksel Şili halk
dansı la cueca gelir. Kırsal kökenleri olan La Cueca’nın karakteristiği
toplumsal güç ilişkileriyle belirlenmiştir. Erkek ve kadın tarafından icra
edilen dansta erkeğin rolü daha baskındır. Romina Green’in yazdığı üzere dans
kırsal alanda da toprak sahipleriyle (el patrón) köylülerin icrasında farklılık
gösterir. Bu iki karşıt sınıfın danslarında kıyafetler ve sözler bu farklılığı
yansıtır, kesişen nokta ise erkeğin baskınlığıdır.1
1920’lerin sonlarından itibaren ise müzik şirketlerinin devreye girmesi ve
müzikte endüstriyelleşmeyle birlikte cueca’lar da giderek ticari bir içerik
kazandı. Latin Amerika’nın geri kalanında popüler olduğu üzere dörtlü erkek
cueca grupları oluşturuldu, sözler ve kıyafetlerde de el patrón baskın hale
getirildi.
Aynı dönem yani 1920’lerin sonları aynı zamanda Şili’de komünist,
sosyalist, anarşist siyasi oluşumların filizlendiği ve sendikal hareketin
güçlendiği bir dönemdi. Köyden kente göç artmış, köylüler proleterleşmeye
başlamıştı. Violeta Parra da 18 yaşında (1935) başkent Santiago’ya geldi. Abisi
Nicanor’un “Yalnızca bir gitarla geldiğini” söylediği Violeta, Santiago’da hem
sınıfsal bir uçurumla karşılaştı hem de kırsal bölgelerden gelenlerin çoğu
yerli kökenli olduğu için ırkçı bir ayrımcılığı gözlemledi. Parra, nispeten
varlıklı akrabaları sayesinde Santiago poblacione’lerinde (gecekondu) tüm
bunları yaşamak zorunda kalmadı. Bir öğretmen okulunda eğitim görmeye başladı
ancak kısa bir süre sonra okulu bırakarak kardeşi Hilda’yla müziğe başladı.
Parra, para kazanmak için çalmak zorunda olduğu bu dönemde başkente ve radyolar
aracılığıyla tüm ülkeye hakim olan bu piyasa müziğinin dejenere halinden son
derece rahatsız oldu. Radyolarda çıkabilmek için dayatılan bu tarza sıkışmak
gerektiğini gördü. Daha sonra Pinochet diktatörlüğünün de destekçisi olan Los
Huasos Quincheros’ta cisimleşen bu anlayış, kardeşinin deyimiyle “Violeta’nın
tüylerini diken diken ediyordu.”2
Sosyal ve müzikal anlamda başkentte karşılaştığı bu anlayışa karşı yaşadığı
hayal kırıklığıyla cebelleşen Parra, 1940’larda bir demiryolu işçisiyle evlendi
ve iki çocuk sahibi oldu. Romina Green, Parra’nın şarkıcılıktan titiz bir
Şili folkloru araştırmacısına evrilmesinin tohumlarının bu dönemde atılmasını,
sanatçının modern Santiago ile yaşadığı uyuşmazlıkla açıklıyor.
Parra’nın tıpkı ABD’de benzer bir folk müzik canlanışını doğuran
çağdaşlarından Woody Guthrie gibi, ülkesini karış karış gezip yerel ezgileri
toparlamasına yol açan süreçte Violeta’nın abisi şair Nicanor Parra ile
1950’lerin başında gelişen ilişkisi de önemli rol oynadı. Nicanor’un üniversite
çevrelerindeki popülerliği, Violeta’nın da çevresini genişletti. Ve kısa sürede
çok sayıda akademisyen “Şili’nin saklı hazinesi”ni gün yüzüne çıkarma uğraşında
Violeta’ya katıldı. Müzikolog Gaston Soublette’nin aktarımıyla, Parra’nın Orta
Şili’yi merkezine alan çalışmaları “eşek üstünde tek bir gitarla” devam etti.
Sergio Larrain, Violeta Parra’nın çabasının önemini şöyle anlatıyor: “O
dönemde Latin Amerika’nın hiçbir değeri olmadığı düşünülüyordu. Ressamlar,
şairler Avrupa’ya, ABD’ye gitmenin peşindeydi. Violeta, Şili’yle bağlantımızı
sağlayan bir adım gibiydi. Şili’de hiçbir şey yoktu. Ancak gerçek değerler
sıradan insanların yaşamındaydı ve Violeta bunun farkına varan, bunu seven ve kendi
müziğiyle bunu yeniden yorumlayan kişi oldu.”3
Parra, 1953’te Orta Şili’de başlayan çalışmalarını 1959’da Şili’nin
Şarkıları ve Folklörü/Cantos Folklóricos de Chile adıyla kitaplaştırdı. Violeta
Parra, bu tarihi çalışmasıyla ülke çapında tanınan bir isim haline gelirken,
1960’larda Nuevas Canción hareketini taşıyacak genç müzisyenlerin de önünü
açtı. Violeta, 3 bine yakın Şili şarkısı, müziği ve özdeyişi derledi.
Violeta, Nicanor Parra ile değerlendirdiği çalışmalarıyla 10’luk mısra
sistemi-decimas tarzında şarkı sözleri yazdı ve besteledi. Nuevas Canción’un
ruhunu inşa eden, toplumsal eşitsizliğe dikkat çeken a lo humano’lar bu dönemde
kitlelerle buluşmaya başladı. Violeta, 1954’te başlayan radyo programıyla hem
kendi tanınırlığını önemli ölçüde artırdı hem de Şili’nin kendi kendisini
tanımasını sağladı. 1955’te Avrupa’ya gitti. Sovyetler Birliği’nden
İngiltere’ye birçok ülkede bulundu. 1959’da ülkesine dönene dek Fransa’da
yaşadı. Parra, Fransa’dayken de çalışmalarının meyvesini topladı ve yalnızca
Şili değil tüm Latin Amerika halklarının müziklerinin inceliğini öğrenerek çok
sayıda yeni esere imzasını attı. Bu sırada Fransız chanson’larına ilgi
duymaması beklenemezdi elbette.
Violeta bu dönemdeki eserleriyle toplumsal eşitsizliğe, işçi sınıfının,
köylülerin durumuna, emperyalizmin Latin Amerika üzerindeki etkilerine ve başta
Şili olmak üzere bölge devletlerinin yerli halklara yaşattığı baskılara
dikkatini çekti.
Tüm bunlar yaşanırken Latin Amerika 1952’de Bolivya, 1959’da Küba
devrimleriyle yeni bir soluğa kavuşmuş her ülkede de devrimci mücadeleler
yükselişe geçmişti. Nuevas Canción’un temelleri, toplumsal mücadelenin bir
silahı olarak müziğin de tüm kıtadaki kullanılışını etkiledi.
Latin Amerika’da halk kültürü uyanışı yayılırken devletler de bundan etkilendi
ve Arjantin’de Juan Peron’un çıkardığı yasada olduğu gibi, ulusal müziklerin
yaygınlaşması için önlemler alındı. “Nueva Canción” terimi ilk olarak 1967
yılında Encuentro de la Canción Protesta’da kullanıldı. Şili’de Parra ve
çocukları Isabel ile Angel’in açtığı Peña adlı kültür merkezleri, 1973’de
Pinochet diktatörlüğü tarafından kapatılana kadar Patricio Manns, Victor Jara,
Quilapayun, Inti-Illimani gibi isim ve gruplar çıkardı. Peña’ların yayılmasında
Şili Komünist Partisi ve Gençlik Örgütü’nün önemli katkısı oldu. Partinin
sayesinde “Nuevas Canción” geniş kitlelere ulaştı. Salvador Allende’nin 1970
başkanlık seçiminde de “Nuevas Canción” akımının takipçileri etkili oldu.
Victor Jara’nın Venceremos marşı önce Allende iktidarının daha sonra da tüm dünya
devrimci hareketinin marşı haline geldi. Ne yazık ki Violeta Parra, Nuevas
Canción’un yükseliş dönemini göremeyecekti.
Violeta Parra’nın son projesi “Carpa de la Reina” idi. 1967’de Santiago’nun
çeperinde diktiği dev çadır, Parra için bağımsız bir kültür merkeziydi. Bin
kişiye ev sahipliği yapabilen çadırı Parra, kendisinin ve dileyen tüm
sanatçıların çalışmalarının halkla özgürce, masrafsız ve aracısız bir şekilde
buluşabileceği bir yer olarak tasarlamıştı. Kızı Isabel’e yazdığı bir mektupta
çadırda yaşama fikrinin yerleşik olan her şeyi reddetmek ve toprakla yeniden
bütünleşmek anlamına geldiğini söylüyordu. Ne yazık ki Violeta’nın çadırı kente
çok uzaktı ve bu yüzden halkın ilgisine yeterince mazhar olamadı. Santiago’nun
hali hazırda önemli bir politik mücadele içerisinde olan emekçileri için
Violeta’nın çadırına “ulaşmak” kolay değildi.
Violeta Parra’nın son şarkıları aynı zamanda onun en duygusal ve bireysel
şarkılarıydı. Gracias a la Vida, Rún Rún Se Fue Pa’l Norte, Volver a Los Diecisiete
şarkılarını Parra, en güzel ve olgun şarkıları olarak tanımlıyordu. Özellikle
Gracias a la Vida, Şili’yle adeta özdeşleşen bir şarkı haline geldi.
Violeta ölmeden önceki son gününü hayatında önemli bir yere sahip olan
abisi Nicanor Parra ile geçirdi. Violeta, bu dönemde İsviçreli flütçü Gilbert
Favre ile olan ilişkisinden duygusal yaralarla çıkmıştı (Rún Rún Se Fue Pa’l
Norte Favre’ye yazılmıştı) ve daha önce de intihara kalkışmıştı. Violeta,
abisine “son şarkısı” olarak Día Domingo en el Cielo’yu okudu. Daha sonra
çadırına çekildi. Bir gece boyunca, parmakları kanayana kadar charango’sunu
(And Udu) çaldıktan sonra kafasına dayadığı silahı ateşleyerek yaşamına son
verdi.
Kaynaklar:
1-Romina Green, Unearthing Violeta Parra: Art as Multilayered Discourse and Manifestations of Anti-(Neo)Colonialism, Anti-Modernism, Nationalism and Otherness. s.13
http://www.academia.edu/238709/Unearthing_Violeta_Parra_Art_as_Multilayered_Discourse_and_Manifestations_of_Anti-_Neo_Colonialism_Anti-Modernism_Nationalism_and_Otherness
2- La Bicicleta Dergisi:Toda Violeta Parra s.13 http://tr.scribd.com/doc/31881961/La-bicicleta-especial-violeta-parra-1
3- La Bicileta Dergisi:Toda Violeta Parra s.19
Not: Evrensel Kültür’ün Mayıs 2014 sayısında yayımlanmıştır.
1-Romina Green, Unearthing Violeta Parra: Art as Multilayered Discourse and Manifestations of Anti-(Neo)Colonialism, Anti-Modernism, Nationalism and Otherness. s.13
http://www.academia.edu/238709/Unearthing_Violeta_Parra_Art_as_Multilayered_Discourse_and_Manifestations_of_Anti-_Neo_Colonialism_Anti-Modernism_Nationalism_and_Otherness
2- La Bicicleta Dergisi:Toda Violeta Parra s.13 http://tr.scribd.com/doc/31881961/La-bicicleta-especial-violeta-parra-1
3- La Bicileta Dergisi:Toda Violeta Parra s.19
Not: Evrensel Kültür’ün Mayıs 2014 sayısında yayımlanmıştır.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar