Print Friendly and PDF

Ya‘kûb b. Sâbir b. el Mencenîkî


(554-626/1159-1229)

Ebû Yûsuf Ya’kûb b. Sâbir b. Berekât b. ‘Ammâr b. ‘Ali b. Hüseyin b. ‘Ali b. Havsara el Harrânî. Harrân kökenli olup Bağdat’ta doğan orada yaşayan ve mancınıkla (kendisiyle taş atılan alet)31 uğraştığı için el Mencenîkî diye tanınan ve Necmüddin lakabıyla meşhur olan bir şairdir. Bağdat tarihine zeyil yazmış olan hafız Ebû Sa‘îd es-Sem‘ânî’nin tarihine zeyil yazan İbnü’d-Dübeysî diye bilinen Ebu Abdullah Muhammed b. Sa‘îd kendi tarihinde onu zikretmiştir. İbnü’d-Dübeysî onun hakkında şöyle der. Adı geçen Ya‘kûb kendi meslektaşlarının fevkinde mahir bir meslek sahibidir. Mancınık sanatı ile ilgili her hususu bilen fazilet sahibi şiir söyleyen, Ebu’l- Muzaffer ibn Semerkandî ve Ebû Mansûr ibn eş-Şatrancî gibilerinden hadis nakletti. bir kısım şiirini tedvin ettim.
Ya‘kûb b. Sâbir el-Mencenîkî ilk dönemlerinde, adı Medinetü’s-Selâm olan Bağdat’ta mancınıkla uğraşan bir askerdi, sürekli olarak kılıç, kalem, silah ve eğitimleriyle uğraşan ve bununla şöhret bulan biriydi. Bu sanatta onun anlayışına bilgisine ulaşan biri yoktu. Bu alanda ‘Umdetü’s-Sâlik fi Siyâseti’l-Memâlik adlı bir kitap yazmış ancak tamamlayamamıştır, kendi alanında güzel bir kitaptır. Bölgelerin fethi ve harplerin zorluklarını durumlarını ele alır, kalelerin inşası, atçılık, hendese, kalelerin ve hisarların savunması, meydan muharebeleri eğitimi, harp hilelerini, silah kullanma sanatını ve mücadele metotlarını, at çeşitlerini ve sıfatlarını ele almıştır bu kitabı bablara ve her babda fasıllara ayrılacak şekilde tertip edilmiştir. el-Mencenîkî yumuşak huylu, latif, nüktedan, hoş sohbet, alçak gönüllü, şerefli, muhabbeti bol, sakin bir insandı, buna rağmen o bir şairdi, şiiri zengin ve iyiydi, şiirleri orijinal anlamlı kelimeler kullanır, maktalar şeklinde olan şiirlerdi. Şiirlerini Meğâni’l-Meânî adlı muhtasar bir kitapta toplamış ve halifeleri bu şiirlerle methetmiştir. O dönemin halifesi olan Ebu’l-‘Abbâs en-Nâsır li-Dinillah olan halifenin nezdinde büyük bir yeri vardı. İbn Şa‘‘âr şöyle devam etti; hayatta iken haberleri bize gelirdi şiirlerini raviler rivâyet eder olaylarını ve yaptığı işleri bize naklederlerdi. Şiirleri yüksek anlamlı bediî şiirlerdi. Memleketimiz yakın olmasına rağmen onunla görüşmemiz kısmet olmadı. O Bağdat’ta biz ise Erbil’deydik, bu iki yer birbirine yakın ve komşuydu. Onun haberlerine ve nakledilen manzum şiirlerine muttali oluşum, Onunla bir muaşeretim ve münasebetim olmuş gibiydi. Hâlâ onun şiirine ve tatlı uslubuna mübtelâ olmuş ve zevk alıyordum. Onun arkadaşları ve şiirlerini rivâyet edenlerden birçoğu ile buluştum bunlardan biri el-Mütercimü el-Mevsılî diye bilinen dostumuz ‘Afifüddin Ebu’l-Hasen b. ‘Adlân’dır. O’nun birçok şiirini bana nakletti.
Mencenîkî’nin asıl mesleği olan mancınık; başında bir makara ve halkası olup iki tekerlekli bir araba üzerine yerleştirilmiş bir direkten ibaret silahtır. Üst tarafında torba şeklinde bir ağ bulunur. Bu torbaya bir taş veya yakıcı maddeler yerleştirilir ve atılır. Mancınık o dönemlerde üstün bir savaş aracıdır. Yapılan harplerde savaşın seyrini değiştirecek silahlardandır. Abbasî ordusu içerisinde bu aletler sürekli kullanılırdı. Mencenîkî’nin mesleğinde diğer meslektaşlarından daha iyi olduğunu biliyoruz. Onu daha yakından incelediğimizde, çok yönlü, zeki, çalışkan, üretken, girişken, sorumluluk bilinci olan, yaptığı işin hakkını veren bir yapıya sahip olduğunu anlıyoruz.
VEFATI
(H. 554/M. 1159)’da hicrî aylardan Muharrem’in dördü Bağdat’ta dünyaya gelen el-Mencenîkî (H. 626/M. 1229)’da yine hicrî aylardan Safer ayının on sekizinci gecesi Bağdat’ta vefat etmiştir. Kureyş Kabristanı’na defnedilmiştir.
ESERLERİ
1. Umdetü’s-Sâlik fî Siyâseti’l-Memâlik ( Bu eseri bitirememiştir).
2. Meğâni’l Me‘ânî (Şiir Divanı).


وكنت سمعت أن النجم عند *** استراق السمع يقذف بالرجوم
فلما إن علوت وصرت نجما *** رجمت بكل شيطان رجيم
1. İşitmiştim ki cinler gökyüzündeki haberleri dinler dinlemez anında taşlanır.
2. Yükselip yıldız olunca ben, recmetmeye başladı beni her şeytan.
Ya‘kûb b. Sâbir b. el Mencenîkî (554-626/1159-1229)
وهذه قصيدته المشهورة وفيها تعزية عظيمة لجميع الناس

Tüm İnsanlar İçin Söylediği Mersiye

هل لمن يرتجي البقاء خلود
 وسوى الله كل شيء يبيد
والذي كان من تراب وإن عاش
 طويلا إلى التراب يعود
فمصير الأنام طرا لما صار
 إليه آباؤهم والجدود
أين حوا أم أين آدم إذ فاتهما
 الملك والثوا والخلود
أين هابيل أين قابيل إذ هذا
 لهذا معاند وحسود
أين نوح ومن نجا معه بالفلك
 والعالمون طرا فقيد
أسلمته الأيام كالطفل للموت
 ولم يغن عمره الممدود
أين عاد بل أين جنة عاد
 إرم أين صالح وثمود
أين إبراهيم الذي شاد بيت الله
 فهو المعظم المقصود
أين إسحاق أين يعقوب أم أين
 بنوه وعدهم والعديد
حسدوا يوسفا أخاهم فكادوه
 ومات الحساد والمحسود
وسليمان في النبوة والملك
 قضى مثلما قضى داود
ذهبا بعدما أطاع لذا الخلق
 وهذا له ألين الحديد
وابن عمران بعد آياته التسع
 وشق الخضم فهو صعيد
والمسيح ابن مريم وهو روح الله
 كادت تقضي عليه اليهود
وقضى سيد النبيين والهادي
 إلى الحق أحمد المحمود
وبنوه وآله الطاهرون الزهر
 صلى عليهم المعبود
ونجوم السماء منتثرات
 بعد حين وللهواء ركود
ولنار الدنيا التي توقد الصخر
 خمود وللمياه جمود
وكذا للثرى غداة يقوم الناس
 منها تزلزل وهمود
هذه الأمهات نار وترب
 وهواء رطب وماء برود
سوف تفنى كما فنينا فلا يبقى
 من الخلق والد ووليد
لَ الشقي الغوي من نوب الأيام
 ينجو ولَ السعيد الرشيد
ومتى سلت المنايا سيوفا
 فالموالي حصيدها والعبيد
1. Allah’ın dışında her şeyin tümüyle yok olduğu yerde bekâda kalma ümidinde olan ebedî olur mu?
2. Topraktan olan uzun yaşasa da toprağa dönecektir.
3. Yaratılmışların varacakları yer, ansızın babalarının ve dedelerinin gittikleri yer olacaktır.
4. Mülkü kaybeden uzun yaşamı kaybeden hani Âdem hani Havvâ nerede?
5. Nerede Hâbîl, nerede Kâbîl biri diğerine hâsid ve muânid.
6. Âlem ansızın yok olurken nerede o Nuh ve gemide onunla beraber olanlar.
7. Günler onu ölüme terk edilmiş bir çocuk misali uzun ömrü ona bir fayda vermedi.
8. ‘Âd nerede? ‘Âd-ı İrem’in cenneti nerede? Sence Sâlih nerede Semûd nerede?
9. Kutsanan ve ziyaret edilen Allah’ın evini yükselten İbrâhim nerede?
10. İshâk nerede? Ya‘kûb nerede? Çocukları, çokça sayılarıyla ve başkaları nerede?
11. Kötülük ettiler, kardeşleri Yûsuf’u kıskandılar, ancak kıskananlar da kıskanılanlar da öldü.
12. Süleyman krallık ve peygamberlikte ömrünü geçirdi Dâvûd’un hükmettiği gibi o da hükmetti.
13. Süleyman’a mahlûkat itaat ederken, Dâvûd’a demir yumuşatılmışken ölüp gitti.
14. Dokuz işaretten sonra asasıyla denize vurup denizi kuru toprağa çeviren ‘İmrân oğlu da göçüp gitti.
15. Mesîh ibni Meryem’e gelince Allah’ın ruhu olduğu halde Yahudiler onu öldürecek ve yok edecekti.
16. Hidâyet rehberi olan peygamberlerin efendisi Ahmed-i Mahmud-i Muhammed, o da göçüp gitti.
17. Mabud olan Allah’ın selâmı üzerlerine olsun, pak olan âli Muhammed gül evlâtları da gittiler.
18. Gökyüzündeki yıldızlar  gibi dağınık olan bir müddet sonra hava durgun iken,
19. Dünya ateşi kayaları tutuşturmuş, sular donmuş iken onlar da göçüp gittiler.
20. İnsanların yerden şaşkın ve titreyerek dirilişleri de aynıdır.
21. İşte bu ana unsurlar ateş, toprak, nemli hava ve soğuk su,
22. Bunlar da yok olacak bizim yok oluşumuz gibi ne doğan ne doğuran kalacaktır.
23. Sapmış olan cehennemlik, zamanın musibetlerinden kurtulmadığı gibi cennetlik dürüst adam da kurtulmayacaktır.
24. Ne zaman ölümler kılıcını çekse asilzadeleri de köleleri de biçecektir.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar