Şeytan ve Hilelerine Karşı
Ali b. Ebî Talîb (Kerremallâhü veche) şöyle buyurmaktadır: “Ehl-i
Kitabın ibadetiyle bizim namazımız arasındaki fark şeytanın
vesvesesidir…”
Bursevî, Yâsîn sûresinin okunması ve faydası ile ilgili olarak,
Hatmü’l-evliyâ olarak nitelendirdiği İbn Arabî’den şu vâkıayı nakletmektedir:
“İbn Arabî, geçmişte hastalanıp bayılmış; öyle ki kendisini ölmüş
zannetmişler; bu esnâda sîmâsı korkutucu olan bâzı kişilerin kendisine eziyet
etmek istediklerini, buna karşılık, ellerinde mızrak olan nûranî yüzlü ve beyaz
elbiseli bâzı kimselerin ise hücûm edip düşmanı üzerinden defettiklerini
görmüş. Bu kişilerin kim olduğunu sorunca, “Yâsîn sûresi” olduğunu söylemişler.
Şifâ bulup gözünü açtığında babasının, üzerinde Yâsîn sûresini okuyup sona
doğru geldiğini görmüş. İbn Arabî “işte bana musallat olanlar
şeytanlardı, bana yardım edip şeytanların şerlerini üzerimden defedenler ise
Yâsîn sûresinin kelimât ve âyâtından yaratılan melâike ve ervâh idi.” Demektedir.”
Müellif, aynı konu ile ilgili olarak Bursa’da başından geçmiş bir olayı da
şöyle anlatır: Bursa yerlilerinden birinin, “evime cin musallat
olmuştur” şikâyeti üzerine ona bir muska yazıp “evine as” demiştim. O
gece ellerinde mızrak olan korkunç kişiler yattığım evin penceresinden hücûma
geçtiler, ancak evin içine girmeye muvaffak olamadılar. Çünkü, o gece sırr-ı
Yâsîn üzerine yatmıştım. Meğer o cin tâifesi yüz otuz seneden beri şikâyet
olunan hânede yerleşmişler. “Bizi bu kadar müddetten beridir yerleştiğimiz
yerden niçin ayırıp perîşan etmek istersin?” Dediklerinde, ben de bu işten
vazgeçip şerlerinden Allah’a sığındım.”
[Bursevî, Tuhfe-i Recebiyye, vr. 65b.]
Şeytanın Sevmediği Üç Davranış
Şeytan, Hz. Rasülullâh “salla’llâhü aleyhi ve selleme üç davranışın kendisini memnun etmediğini söylemiştir.
Bunlar; müminlerin cemaatle namaz kılmaları, Kur’an-ı Kerim okumaları ve
sadaka vermeleridir. Cemaatle kılınan namaz şeytanın hırs ile kendi kendini
yakmasına, Kur’an-ı Kerim okumak onun can vermesine, sadaka vermek de kendi
cismini ikiye bölmesine sebep olmaktadır.
“Hilekârlık yaptılar, Allah Teâlâ da hilelerine karşılıkta bulundu ve Allah Teâlâ hile yapanların en hayırlısıdır.”[1]
“ Ve böylece her bir beldede
günahkârlarını büyükler kıldık ki, orada hilede bulunsunlar. Hâlbuki onlar
hilekârlık yapmazlar, ancak kendilerine yapmış olurlar da farkına
varamazlar.” [2]
"Rasülullâh “salla’llâhü
aleyhi ve sellem”den işittim, demişti ki: "Allah bir kimseyi
başkaları üzerine çoban yapmış, o da idaresi altındakilere hile yapmış olarak
ölmüş ise, Allah ona cennetini kesinlikle haram eder."[3]
"Huzeyfe (radıyallâhu anh) bir adamın namaz kılarken hîle yaptığını
görmüştü.
"Sen bu namazı ne zamandan beri kılıyorsun?" diye sordu.
Adamcağız:
"Kırk yıldan beri!" dedi. Huzeyfe? "Öyleyse kırk yıldan beri
namaz kılmadın (bütün kıldıkların boşa gitmiş). Şâyet bu şekilde namaz kılarak
ölecek olursan Muhammed'in fıtratından başka bir fıtrat üzere öleceksin!"
dedi ve ilave etti:
"Kişi namazı hafif kılar (ama buna rağmen) tam kılar, güzel
kılar!" [4]
"Tek bir fakih, şeytana bin âbidden
daha yamandır." [5]
"Mü'mine zarar veren veya hile
yapan mel'undur." [6]
[1] Âl-i İmran, 54
[2] En’âm, 123
[3] Buhârî, Ahkâm 8, Müslim, İman 227,
(142); İmâret 21, (142)
[4] Buharî, Ezân 119, 132,; Nesâî, Sehv 66,
(3, 58-59)
[5] Tirmizî, İlim 19, (2083)
[6] Tirmizî, Birr 27, (1942)
Yahuda İncili/Bölüm 4 Kötü bir Ticaret
Müfessirlerden el-Alaî’ye ait şeytanın hilelerine karşı eğitsel bir öğüt
niteliğinde, bir sözde şöyle geçer…
“Kendisi için zarar veren fakat yarar sağlamayan; üzüntü veren fakat
sevindirmeyen dünyayı kim benden satın alır?” diye sorar.
Ehl-i dünya: “Biz” derler.
Şeytan: “Acele etmeyin, onun bazı kusurları var” der.
Ehl-i dünya: “Önemli değil” derler.
Şeytan bu sefer: “Dünyanın değeri altın ve gümüş değil, onun fiyatı,
cennetteki hissenizdir. Ben dünyayı şu dört şeye karşılık satın aldım: Allah’ın
lâneti, gazabı, azabı ve O'nun emirlerini çiğnemek ve yasakladıklarını yapmak.
İşte ben, cenneti verip bunları aldım" deyince Ehl-i dünya:
“Biz de bu şartları kabul ediyoruz” derler.
Şeytan: “Dünyaya gönüllerinizi yerleştirerek ebediyen çıkarmamak sûretiyle
bana bu işten kâr vermenizi istiyorum” der.
Ehl-i dünya: “Evet, bu şartlarla alıyoruz” deyip alırlar. Bunun üzerine
şeytan: “Bu ne kötü bir ticaret!” diye şaşkınlığını ifade eder.
İsmail Hakkı Bursevi, Hakk’ın iki kişiye sûret-i vâhidede tecelli
etmeyeceğini, her şahsa itikadına ve haline göre ayrı surette tecelli
edeceğini, ism-i vâsiin hükmünün tecelliyatta farklı olacağını ifade eder.
[89a]
Hakk’ın bizzat görünmeyeceğini, temessül yoluyla zuhur edeceğini, burada
Hak yolcularının ayakları kaydıran bazı temessülâta dikkat etmesi gerektiğini,
mesela şeytanın kendisini sema ve yer arasını kaplamış vaziyette göstererek
ilahlık davasına girebileceğini, sâliklerin onu Hak sanarak ilhâda
düşebileceğini anlatır. [90a]
İsmail Hakkı Bursevi , Kitâbü’l Hucceti’l-Bâliğa
Mihrap evin şerefli ve yüksek yeri, meclisin en şerefli yeri, ümit bağlanan
yer, nefisle ve şeytanla muharebe edilen yer anlamlarına gelir.
Dergahın/Mescidin giriş yeri olan cümle kapısının (ana kapının) tam karşısına
gelen mihrabın üzerinde -camilerde olduğu gibi- Küllema dehale aleyha
Zekeriyyel mihrab (Zekeriyya, O'nun (Meryem'in) yanına mihraba her
girişinde...) ayet-i kerimesi veya "Fevelli vecheke şatral mescidi-i haram
(=Yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir)" ayeti metin olarak yazılıdır.
Kimseye Kızmayın
Onlar sizi kırsalar da
Dağıtsalar da
Hangi gül sevilmişte
Koparmamışlar ki...Değil mi
“Söyle o kullarıma: “Hep en güzel sözleri söylesinler, çünkü şeytan
aralarını bozmaya çalışır. Gerçekten şeytan insanın açık düşmanıdır.” [İsra,
17/53.]
Hadislerde konu ile ilgili olarak şöyle buyurulmuştur:
"Bir kimse yumuşak davranmaktan mahrum ise hayrın tamamından
mahrumdur." [Müslim, Birr, 75, 2592]
"Edebsizlik ve çirkin söz girdiği şeyi çirkinleştirir. Hayâ ise
girdiği şeyi güzelleştirir."
[Tirmizî, Birr, 47, 1975;İbnu Mâce, Zühd, 17,
4185.]
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar