Print Friendly and PDF

Napolyon’un Mısıra Bıraktığı Miras


Arap yazarlar, Mısır’daki durgun ve donuk kültür hayatının, Fransızlarla birlikte Avrupa kültür ve medeniyeti ile tanıştığını ve büyük bir canlılık kazandığını belirtirler.  Onlara göre, Napolyon’un attığı yemlik tohumları sonucunda okullar, opera binaları, ilmi kurumlar, kütüphaneler, rasathaneler, laboratuarlar, matbaalar açılmaya, gazeteler yayınlanmaya başlanmıştır. Bazı araştırmacılar da, Avrupa hayatını Fransızların tiyatro, oyun-eğlence ve musikiye düşkünlüklerinde tanıyan Mısır halkının ufkunda bu işgalle birlikte hakiki medeniyet güneşinin parlamaya başladığını ifade ederler.

Napolyon’nun 21 Ağustos 1798’de Kahire’de kurdurduğu Mısır Enstitüsü’nde toplanan Fransız bilim adamları, Mısır hakkında kapsamlı bir araştırma olan Descriptıon de ’Egypt (Mısır ’ın Tanımı) adlı eseri oluşturmuşlardır. Bu kitap ve bilim adamlarının diğer çalışmaları, açılan kütüphane ve beraberinde getirdiği matbaalar ve buralarda basılan eserler, Mısırlı aydınların zihnin yapısının oluşmasında etkili olmuştur. O yıllarda ilginç olaylar yaşanmıştır. Örneğin yaptıkları kimyasal deneylerini göstermek isteyen bazı Fransız uzmanlar, bu gibi gelişmelerden tamamen habersiz olan Mısırlıların görmeleri için çeşitli gösteriler yapmışlar, buraya gelen yerli halkın şaşkınlığı karşısında alay etmiş ve eğlenmişlerdir. Fransızların getirdikleri matbaalarda basılan beyanat ve kitapların Arapça olduğunu görmeleri Mısırlıların, Avrupa’nın gelişmişliği karşısındaki şaşkınlık ve hayretini daha da artmıştır.

Eski geleneğin son büyük tarihçisi olan Abdurrahman el-Cebertî Tarihimde Fransızların ülkeye gelişini genişçe tasvir etmektedir.

 Bu tasvirlerde; Fransız ordusunun şahsında, Mısır halkının Avrupa ile ülkesi arasındaki büyük farkın yansımasının izleri ve iki farklı toplum arasındaki çelişik duygulu ilişkiler görülebilir.

 Cebertî tarihinde, Napolyon’un beyannamesine besmele ile başladığını belirtmektedir. Ayrıca beyannamenin kelime-i tevhîd gibi dini ve ‘özgürlük ve eşitlik üzere kurulmuş Fransa halkından bütün Mısırlılara’ şeklinde sosyal içerikli ifadelerle dolu olduğunu anlatmaktadır.

 “Fransızların, ülkeyi harap eden Memlüklülerin zulmünden Mısırlıları kurtarmak için geldikleri” belirtilen bu beyanname,

“Allah, Osmanlı sultanı ile Fransız askerinin şan ve şerefini daim etsin. Mısır halkının halini düzeltsin” duaları ile başlamakta, “Allah Memlüklülere lanet etsin.” bedduasıyla bitmektedir. 

Halkın isyanını önlemek ve itaatini sağlamak isteyen Napolyon, yayınladığı bildirilerde “İslam ’ı yok etmeye gelmediğini, Memlüklülerden çok Allah ’a inandığını, peygamberine ve Kur ’an ’a saygı duyduğunu, Fransızların her zaman Osmanlı padişahının samimi dostu ve düşmanlarının düşmanı olduğunu” belirtmektedir.  Önceleri yayınladıkları bildirilerde Osmanlıya ve halifeye dost olduğunu belirten Fransızlar daha sonraları yayınladıkları bildirilerde, “Türkler hırslarıyla Mısır ’ı harabeye çevirdiler. Ama Fransız ulusu Mısır ’ı şimdiki durumundan ve halkını baştaki yönetimin baskısından kurtarmaya geldi.”  demekteydiler. Cebertî, Fransızların bazı yönlerini tasvip ederken bazı yönlerini de eleştirmektedir. Onların getirdikleri resim, harita ve kitapları, kurdukları İlmî enstitüyü, öğrenme ve araştırma şevki içinde olan bilginlerini ve müslüman ziyaretçilere gösterdikleri ilgiyi, kısa sürede bir çok kale, burç ve benzeri mimari çalışmaları... gibi bir çok noktayı olumlu bulmaktadır. Ancak, hıristiyan askerlerin silahlandırılmasını, bunların yaptıkları yıkımları Kıptî vergi tahsildarlarına verilen yetkileri gibi., pek çok noktayı da eleştirmektedir. Fransızların Mısır’da yaptıkları maddi tahribata dikkat çekerek, onların cami, dükkan, köprü ve sarayları yıkarak kendilerine uygun meyhane ve dükkan yapmalarını da büyük yıkım ve zarar diye tanımlayarak ağır bir dille tenkit etmektedir. Eserinin bir çok yerinde hıristiyanlarca açılan kahvelere ve meyhanelere işaret etmiş, hukuk sistemine getirilen yenilikleri ise “bidat” diyerek ağır dille eleştirmiştir.

Kültür hayatında eğitim ve okulların önemi büyüktür. Osmanlıda görüldüğü üzere Mısır’da da okullaşma ve eğitim faaliyetleri önce ordudan başlamış ve bunlar eğitimden çok asken amaçla yapılmıştır. Buradan hareket eden Mehmet Ali Paşa, ülkede gelişmeyi sağlayabilmek için okullara ve orduya önem vermiştir. O, büyük ve güçlü bir ülke olabilmenin ilk şartının, her şeyden önce, ordunun Fransızlarınki gibi düzenli olmasına bağlı olduğuna inanmıştır. Bu nedenle açtığı askeri okullara Avrupa’dan öğretmenler getirtmiş, ordunun ihtiyacı için imalathaneler kur durmuştur. Ayrıca 1816’da Hendese ve 1817’de Tıbbiye okulları öğretime açılmış, 1834’de ise Mühendishâne kurulmuştur. 1813 yılından itibaren Avrupa’ya gönderilen öğrencilerin döndükten sonra çeşitli ilim dallarında Fransızca’dan eserler tercüme etmiştir. Bu eserler, açılan lisan, maden, muhasebe, sanat, ziraat, eczacı, ebe ve veteriner mekteplerinde okutularak, batı kültür ve anlayışı ülkede yaygın hale getirilmeye çalışılmıştır.

Mısırdaki yenileşme çabaları hakkında olumlu ve olumsuz pek çok söylenmiştir, ilginç olması bakımından bunlardan sadece Ahmed Emin’in ifadelerini aktaralım. Ahmed Emin reform taraftarı olarak, bu çabalara karşı çıkanları eleştirmektedir. Özelde Mısır’da genelde bütün İslam aleminde yenileşme döneminde yaşanan bir çelişkiye dikkat çeken Ahmed Emin, bu konuda şunları belirtir:

“Kim hiç bir ırk veya din gözetmeksizin halk arasında eşitliğe çağırsa, İslam’a savaş, açmakla itham edilir. Kim ordunun yeni usullerle modernleştirmesini isterse geleneklerden ayrılmak ve yabancılaşmakla suçlanır. Kim bir meclis kurulmasını talep etse, padişahla savaşmak ve ona isyan etmekle suçlanır. Kim inancın ıslahına ve dinin aslına dönmeye davet ederse ilhâd ve küfürle itham edilir. ”

Mısır hükümetinin eğitim ve kültür alanında gösterdiği bu gayretlerinin yanı sıra, Kahire ve İskenderiye’de misyonerlerce açılan okulların Mısır’ın fikri ve kültürel gelişmesine katkıda bulunduğu belirtilmektedir.  Bu okullarda yetişenlerin, İslam ve modern medeniyet sorunlarına karşı ileri sürdükleri düşünceleri ve Avrupa yenilik ve fikirlerini kabullenme konusundaki tavırları diğer okul mezunlarından farklı olmuştur. Bu okullardan mezun olanlar yeni Arap Edebiyatı’nın temellerini atmışlar, eski nesir ve nazım tarzlarına karşı çıkarak, Arap dil ve edebiyatının alanını genişletmişlerdir. Çevirilerle, batılı akımlar yaygınlık kazanarak edebiyata -drama, roman, tiyatro vb.-yeni türler kazandırılmıştır. Bu süreç içinde eski edebiyat da canlandırılmış ve öğrenciden el-Mütenebbî’yi ezberlemesi istenmiştir. Bu dönemde Abduh, Kasım Emin, M. Hüseyin Heykel, el-Menfâlütî, Tâha Hüseyin, Hâfız İbrahim, Ahmed Şevkî, gibi kültürel uyanışın öncüleri ortaya çıkmıştır.

Fransızların işgaliyle Mısır’a gelen matbaa ülkenin sosyal ve kültürel gelişmesinde, büyük rol oynamıştır. İşgalin sona ermesiyle Fransızların matbaalarını götürmeleri ardından Mehmet Ali, Mısır’da ilk matbaayı 1821’de Bulak bölgesinde kurmuştur,. Yeni açılan okulların ders kitapları, Arap ve Türk Edebiyatının temel eserleri ve ilk Arapça-Türkçe ilk gazete Vakâıu ’l-Mısrıyye bu matbaada yayınlanmıştır. Fransızların halk üzerinde otorite kurmalarına yardımcı olmak için yayınladıkları et-Tenbîh adlı gazete ile basın hayatının başladığı Mısırda Vakâiu ’l-Mısrıyye 25 yıl süreyle ülkede tek gazete olma özeliğini korumuştur. Daha sonra yayınlanan gazeteler kültürel hayatın gelişmesine katkıda bulunmuştur.

Ekonomik hayatla kültürün bölgedeki etkileşimi hakkında ise şunlar söylenebilir: Mehmed Ali döneminden itibaren ziraat ve sanayi alanındaki çalışmalar sonucu ülkeye nisbî bir refah gelmiştir. Genellikle üst düzey ve hıristiyan kesimlere daha çok yarayan bu zenginlik, Kahire ve İskenderiye şehirlerini uzun bir zaman için doğu Arap kültür faaliyetlerinin merkezi yapmıştır. Çalışmak amacıyla buraya gelen bir çok Lübnân ve Suriyeli ülkenin kültür hayatına da katkıda bulunmuştur.

Kaynak: Yakup Civelek, Ahmed Faris Eş-Şidyâk  Edebî Şahsiyeti Ve Cevâib Gazetesi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doğu Dilleri Ve Edebiyatları Ana Bilim Dalı(Doktora Tezi) 1997 - Erzurum