Going Clear: Scientology and the Prison of Belief (2015)
119 dk
Yönetmen:Alex Gibney
Senaryo:Alex Gibney, Lawrence Wright
Ülke:ABD
Tür:Belgesel
Vizyon Tarihi:02 Haziran 2015 (İtalya)
Dil:İngilizce
Müzik:Will Bates
Web Sitesi:HBO Documentary Films
Nam-ı Diğer:Going Clear: Scientology & the Prison of
Belief
Oyuncular
Paul Haggis
Jason Beghe
Sylvia 'Spanky' Taylor
David Miscavige
John Travolta
Özet
Going Clear eskiden Scientology Kilisesi üyesi olan 8
kişinin, hakkında çok fazla detay bilinmeyen dinle ilgili anlattıklarına
odaklanıyor
Altyazı
Şimdi seansımıza başlıyoruz.
Olan biten her şeyin
bilincinde olacaksın.
Tamam.
Hayatında çok net
hatırladığın bir olayı bulacağız.
Ve seni bu olayın
gerçekleştiği zamana götürürken onu
azaltmış olacağız.
Acını azaltacağız.
Olayın en başına git.
Neler olduğunu anlat
bana.
- Bu olaylar çok iç
içe geçtiği için - 1986'da katıldım Benim gibi bir sürü genç çocuk vardı Çok istekliydik, çok heyecanlıydık.
Çeviri: Timoti.
Mutlu olduğun bir
zamanı hatırlıyor musun?
Hubbard'ı ilk
gördüğümde, aklım başımdan gitmişti İyi
bir şeyler yaptığımızı düşünüyorduk.
- Bu yüzden
memnuniyet duyuyorduk.
- Çok rahatladığımı
hissetmiştim.
Bu dinde her şeyin
cevabını bulmuştum.
En çok korktuğun şey
nedir?
- Karanlıktı.
- Sabahın 3'ünde otelimin kapısı çalınmıştı.
Durun!
Ne isterseniz
söylerim.
Her istediğinizi
yazarım.
Kafayı sıyırmıştım.
Duvarlara vurmaya
başladım.
Olan şeyler pek doğru
gelmiyordu.
Ve o noktada o kadar
aptal hissediyorsun ki.
Bulmamdan korktuğun
bir sırrın var mı?
- Evet.
- Evet.
O olayın başlangıcına
git.
Tamam, peki.
Anlat bana.
21 yaşındaydım.
London, Ontario,
Kanada'da yaşıyordum.
Bir belgesel
yönetmeni olmak istiyordum.
Ve birisi bana "New York'ta Scientology adlı bir
tarikat var" dedi.
Hiç duymamıştım.
"Onlara bütün
paranı verirsen" "hayatındaki
her şeyi mümkün kılacaklar.”
Yazar, yönetmen, 35
yıl Scientology üyesi oldu.
Yaklaşık 6 ay sonra,
sokakta yürüyordum bir adam kitap
satıyordu.
Fark ettim ki hepsi
aynı kitaptı "Dianetik".
Ki gene, hiç
duymamıştım.
Bana bir tanesini
uzattı ve bakmamı istedi.
Konuşuyordu ama pek
dinlemiyordum.
Kapağı açtım ve
yazıyordu ki sayfaya damgalanmıştı, "Scientology
Kilisesi" yazıyordu.
Ve dedim ki
"beni oraya götür".
- Pekala.
- Tamam, başlıyoruz.
Sıkı çalışan biri
değilim.
Bir şeyi gerçekten
yapmak istersem yaparım.
Bununla bayağı
ilgileniyordum.
"Dinleyici"
olmuştum.
Yaklaşık 4 aydır
Scientology'deydim ama John
Travolta'dan daha çok şey yapmıştım.
Halbuki o 85 yıldır
mı ne orada.
Aktör, 13 yıl üye
oldu.
Menajerlerim arayıp "oyuncu
seçmelerine katılacaksın" diyor ben
de "aman, boşver" diyorum, anladınız mı?
Ruhani bir
serüvendeydim.
"Vay canına, bu
ilginç bir yol" diye düşünüyordum.
Yani Soru neydi?
Scientology'le nasıl
tanıştın?
Birkaç arkadaşım
tanıştırdı beni.
Onlar mı dedi yoksa
başkaları mı söylüyordu bilmiyorum ama süper
güçleri varmış.
Ve ben çok
gençtim ama "ben de süper güçlerim
olsun isterim" diye düşündüm.
Ama aynı zamanda o
kadar çok siyasal ve sosyal hizmetler yaptım ki.
Halkla ilişkiler
danışmanı, 17 yıl üye oldu.
Bu gerçekten dünya
sorunlarını halletmenin bir yolu gibi gözükmüştü.
Topluca yapmak yerine
kişi kişi uğraşıyordun.
Her bir insanı
iyileştirerek dünya daha iyi ve emin bir
yer haline gelecekti.
Çok teşekkür ederim ve yeni dünyamıza hoşgeldiniz.
"Uluslar
Arası Scientology Birliği galası".
Vurguladığı şeyler " tüm beklentileri aşmak,
bilinenlerin ötesine geçmek"
" sınırları, tüm sınırların ötesine taşımak" olan bir
dünya.
Bunun yanında, "Yolunuz
açık olsun, yıldırım hızında olsun"
"köprüde ilerlemeniz son sürat olsun".
Scientology
Kilisesi'nin yönetim kurulu başkanı.
Tüm hayatı olağanüstü
yapmak için buradayız.
Olur da zahmet veya
fedakarlık gerektirdiğini düşünürseniz anayol
yerine çıkışa bakmış olursunuz.
Levhaya bakmamışsınız
demektir "sonraki durak,
sonsuzluk" yazan levha.
Scientology'nin en
sevdiğim konsepti suçun olmadığı bir
dünya savaşın olmadığı bir dünya ve
deliliğin olmadığı bir dünya.
Ve ben, hedeflerinin
bu kadar açık olduğu başka bir grup
bilmiyorum.
Bakın Siz bana öyle bir felsefe, din veya teknoloji
söyleyin ki ana hedeflerinden biri,
demin bahsettiğim üç tanesi hariç esas
konsepti "neşe" olsun.
Bunlar önemli
zamanlar.
Tamam mı?
Bu günleri hepimiz
hatırlayacağız.
Orada mıydınız?
Ne yaptınız?
Ne dersiniz, burayı
temizleyelim mi?
Evet!
Tamam.
Çünkü sana
güveniyoruz.
Tamam mı?
L.R.H.'ye!
Scientology, insanların ilgisini çeken bir konu.
Sizi bu konuya çeken ne oldu?
Dinlerle her zaman
ilgilenmişimdir.
Ve insanların, neden
diğer fikir yerine öbür fikre inanmasıyla.
"Temizlenme:
Scientology, Hollywood ve İnancın Hapsi" kitabının yazarı.
Jonestown'ı ve
radikal islamı çalışmıştım.
Bazıları iyi kalpli
insanlar.
İdealistler ama
şüpheyi saf dışı eden ezici bir
kesinliğe sahipler.
Amacım bir şeyleri
ifşa etmek değildi.
Sadece Scientology'i
anlamaktı.
İnsanların bundan ne elde
ettiğini anlamaktı.
En başta neden bu
dine giriyorlardı?
Zeki ve şüpheci
insanların, bir inanç sistemine yakınlaşmaları
ve yaptıklarını asla düşünemeyecekleri şeyleri yapmalarıyla
ilgileniyordum.
Scientology kilisesi,
bir Woolworth mağazasının üzerindeki iki ofismiş.
"Hayatını
mahveden ne?" diye sordu.
"Aşığım"
dedim.
"Bir kadına aşığım.
Ama imkanı yok."
"Ne yapacağımı bilemiyorum. Yardıma ihtiyacım var.”
"Sana yardımcı
olabiliriz" dedi.
Ben de
"gerçekten mi?" dedim.
"Evet.”
Hemen eve koşup, ona
"buna kaydolmalıyız" dedim.
"Güzel gibi
geldi.
İlişkimizi
kurtarabilir.”
Ertesi gün bir kursa katılmak
için kaydolduk.
Galiba 50 dolar
tutmuştu.
Beni etkileyen ve hiç
unutmadığım şey kitabı açtığımda ilk
okuduğum şey, aşağı yukarı böyle bir şey diyordu "Bunların hiçbirine inanma.
Sana fayda
sağladıysa, harika.”
"Sağlamadıysa, bırak
o zaman".
Buna din demelerine
takılmıştım biraz ama " vergiden
kaçmak için bir numara, beni bağlamaz" diye düşündüm.
"İşe yaradığı
sürece umurumda değil".
Bütün bu şeyleri
okuduktan sonra, yaptığın ilk egzersiz "OTTR0"
denilen bir şey.
Aslında yaptığınız,
böyle oturuyorsunuz, gözleriniz kapalı bir
metre ötende başkası da aynı şeyi yapıyor.
Aslında
yüzleşiyorsunuz.
Scientology
jargonunda "dışarı çıktım".
"Eksterizasyon" diyorlar.
Bedeninden
ayrılmak.
Benim için
transandantal bir deneyimdi.
Ve dedim ki
"Vay anasını.
Bu vay canına".
Kitapları okuyordum, derslere
katılıyordum merkezdeki etkinliklere katılıyordum,
Santa Clara'daki.
"Sea Org" a
katılmak istiyordum ve liseyi bitirir
bitirmez üye oldum.
Sea Org, kuruluşun en
birlik içinde olan grubu.
Gerçekten bir amaca
hizmet ettiklerini düşünen insanlardan oluşuyor ve bir milyar yıllık bir sözleşme
imzalıyorlar.
Ben de en kısa sürede
imzaladım.
O milyar yıllık
sözleşmeyi imzalamak için koşturmuştum resmen.
İyi bir şey yaptığını
düşünüyorsun, bütün insanlığa iyiliği dokunacak bir şey.
Howard öyle diyor.
Trilyonlarca yıl
boyunca yapacağın her şey şu anda
Scientology'de ne yaptığına bağlı.
"Deliliğin,
suçluların ve savaşın olmadığı bir uygarlıkta " " erk sahibi olanın
refaha ermesi, dürüst olanların haklarının olması ve " " insanlığın
özgürce en yükseklere çıkması Scientology'nin hedefleridir.”
"İnsan nedir?”
sorusunu sormaya
başladım ve gariptir ki kimse bunun
cevabını veremedi.
Neden oluşur?
Nereye gidiyor?
Ne yapıyordu?
Hayatı tanımak için,
hayatın bir parçası olman gerek.
İnip bakmalısın.
Varoluşu didik didik
etmelisin.
İnsanın ne olduğuna
karar vermeden önce türlü türlü
insanlarla kaynaşmalısın.
Ve siz bunu yaptınız?
Moğolistan'da
haydutlarla birlikte uyudum.
Filipinler'de
Pigmelerle avlandım.
Aslında 21 farklı
ilkel ırkı araştırdım beyazlar da dahil
olmak üzere.”
Scientology kilisesinin kurucusu" Vardığım sonuç ise: İnsan,
maddelere, dünyevi isteklere yüzleşemeyeceği
kadar fazla olan bir hayat etkileşimine
indirgenmiş ruhani bir varlık.
Ve en nihayetinde bir
yardım eline muhtaç olduğuna karar verdim.
Scientology'i
anlamak için kurucusu L. Ron Hubbard'ın
hayatını ve düşünce yapısını anlamalısınız.
Hubbard üretken bir
yazardı.
1000'in üzerinde
kitabı basıldığı için Guinness Rekorlar Kitabı'na girdi.
Hubbard, Büyük
Buhran döneminde, "ucuz romanlar" yazarak kariyerine başladı.
Ucuz kağıtlar
kullanıldığı için böyle deniliyordu.
Yazarlar, kelime
başına bir sent alıyordu.
Bu yüzden, para
kazanmak için çok yazıyorlardı.
Hubbard, uzun
kasap kağıdı tomarlarına o kadar süratle yazardı ki daktilosuna teri damlardı.
Hubbard'ın
kariyeri, "İnanılmaz Bilimkurgu"
adlı bir dergide yazmaya başlayınca yükselişe geçti.
Isaac Asimov ve Robert
Heinlein gibi yazarlarla birlikte
Hubbard, insanları yıldızlara yollama misyonuyla hikayeler yazdı.
Gerçek yeteneğini
bilimkurguda keşfetti.
Aslında
Scientology'nin çoğunu daha önce
yazdığı bilimkurgu hikayeleri olarak görebiliriz.
Bu ilginç hikayeleri
uydurabilme yeteneği vardı ve bu hayali
hikayelerini teolojisine taşıdı.
Pearl Harbor'dan
sonra Hubbard, bir denizaltı avcı gemisinin kaptanı oldu ama hala bir şeyler üretmeye meyilli
biriydi.
İki Japon
denizaltısını batırdığını yazdı.
Ama aslında,
Oregon açıklarında bir yerde ateş
açtığı şey bir kütük çıktı ve sualtı bombalarının çoğunu denizin altındaki kayaların üzerine attı.
Kazara bir Meksika
adasını topa tutunca da görevinden alındı.
Savaştan sonra
Hubbard Los Angeles'a gitti ve orada
araştırmacı ve vizyonerlerden oluşan küçük bir grupla yerleşti.
Jack Parsons, çok
etkileyici biri "Jet-Propulsion
Laboratory" nin kurucularından.
Hatta Ay'daki
kraterlerden birine onun adı verildi.
Kayda değer bir
bilim adamıydı ama aynı zamanda bir
kara büyü tarikatının lideriydi.
"O.T.O.” adlı
bir tarikat, yani "Ordo Templi Orientis".
Aleister Crowley'nin
öğretilerini takip ediyorlardı.
İngiltere'de cinsellik ve büyüyle ilgili ünlü
biri.
Parsons'ın
Pasadena'da bir köşkü vardı.
Törenler
düzenlerlerdi.
Tanrıça benzeri
birini ararlardı çünkü Parsons onu
hamile bırakıp, deccali yaratmak istiyordu.
Hubbard, yanına
taşındı ve Parsons'ın asistanı oldu.
Bir gece Marjorie
Cameron adlı kızıl saçlı güzel bir
kadın kapılarına geldi.
Sözüm ona deccali
yaratmak için bu cinsel ayine katılmaya
gayet hevesliydi.
O ve Jack sonra
evlendi.
Hubbard, Jack'in
sevgilisi Sara Northrup'la kaçtıktan sonra oldu bu.
Scientology ve
Hubbard, daha sonra Sara'yla olan ilişkisini inkar etti.
Ama biz, Sara'nın
Hubbard'la olan anılarını açığa çıkardık.
Benden 13 yaş büyüktü.
Büyük bir savaş
kahramanı olduğunu sanmıştım.
Pasifik'te batırılan
bir geminin kaptanı.
Haftalar boyunca bir
salda kalmış güneş onu kör etmiş, sırtı
sakatlanmıştı.
Bunların hepsi
yalandı ama o zaman bunu bilmiyordum.
Her kelimesine
inandım.
Sara, Hubbard'ın
askeri kayıtlarını bir görseydi.
Hubbard'ın
faaliyetleri en ince detayına kadar 900 sayfa kağıda dökülmüştü.
Hubbard, insanlara
savaşta körleştiğini ve sakatlandığını ama
Scientology'nin temelini oluşturacak olan uygulamaların onu iyileştirdiğini söylemişti.
Ama kayıtları
gösteriyor ki rahatsızlıkları sadece hafif
şiddette artrit ve konjonktivitti.
Çok kötü kavga
etmiştik ve bana onunla evlenmezsem intihar
edeceğini söylemişti.
Ona gerçekten inandım
ve böylece evlendik.
Kışları, Pocono
Dağları'nda, gölün yanındaki bir deniz fenerinde geçirirdik.
Korkunç bir gecemizi
hatırlıyorum.
Ben uyuyordum, o ise
dışarıda bir şeyler yazıyordu ve
başımın yan tarafına 45 kalibre silahla vurdu.
Çünkü uykumda
gülümsemişim ve dedi ki başkasını
düşünüyormuşum.
Kalktım, evden çıktım
ve donmuş gölün üzerinde yürüdüm.
Çok korkuyordum.
Onu terk etmemdense
beni öldürmeyi yeğlediğini söylerdi hep.
Ron'un bana verdiği
tek güzel şey bebeğim oldu.
Elizabeth, New
Jersey'e yerleştik ve o "Dianetik" kitabını yazmaya başladı.
Kitabın üzerinde
1950'de çalışmaya başladı.
Birçok kez, gerçek
para elde etmenin tek yolunun bir din
yaratmak olduğunu söylemişti.
Aslında Dianetik'le
yapmaya çalıştığı şey buydu.
Gelir elde edeceği bir din
yaratacaktı devlet de onu vergi olarak
geri alamayacaktı.
Dianetik, büyük bir başarı yakaladı.
1950'de yayımlandığından itibaren Amerika'da ve diğer ülkelerde hızla yayıldı.
Bütün bunların temeli
bu kitapta atıldı.
Bu hengameyi başlatan
o oldu.
6000 kopya satmasını
bekliyorduk ama New York Times'ın çok satanlar
listesinin başıda yer aldı.
Ve aylarca orada
kaldı.
Bir çığ başlatmış
gibiydim.
"Dianetik -
Modern Zihin Sağlığı Bilimi" bütün
bunların temeli olarak kabul ediliyor.”
Scientology Kilisesi sözcüsü" Dianetik'in
teorilerinden biri sana travmatik veya
üzücü gelen şeyleri keşfedip tam olarak
nasıl gerçekleştiklerini gözlemlersen
seni şimdi etkileyen o olayın
gücünü kaldırmış oluyorsun.
Dianetik'in
konsepti zihin iki bölümden oluşuyor.
Analitik bölüm,
mükemmel bir bilgisayar.
Her şeyi hatırlar.
Kusursuzdur.
Hiç hata yapmaz.
Ve bir de tepkisel
bölüm var.
Tüm sinir
hastalıklarınızın, endişelerinizin ve korkularınızın depolandığı yer burasıdır.
Peki bunlar nereden
geliyor?
"Engram"
lardan.
Engram, bir anı
gibidir.
Bir adam araba kazası
geçirir.
Kazanın görüntüsü
aklındadır.
Kazada hissettiği
acıları aklındadır.
İyileşmesi çok
uzun sürer, çünkü kaza hala aklındadır.
Eğer ona "bu
kazayı alıp, fırlatıp at" dersen
birden iyileşir.
Doğal olarak.
Çünkü kendisini ve
bedenini etkileyen şey, zihni.
"Dinleyici",
Scientology'de pratisyendir.
Dinler ve hesaplar.
Yalan makinesi de
solunumunuzu ve nabzınızı ölçer.
İki metal silindiri
ve üstünde ibresi olan bir ölçere tespit
edilemeyen miktarda akım taşıyan elektrik kabloları var.
Scientology
kilisesine göre düşüncelerin kütlesini ölçüyor.
Her ne kadar
düşüncelerin kütlesi olduğunun bir kanıtı olmasa da.
Akım vücudunuzdan
geçiyor zihinsel kütleniz artarken devreye olan direnç de artıyor.
Dinleyici size bir
soru sorar.
"Annenle olan
mutsuzluğunu anlat.”
"Karınızın
davranışında sizi rahatsız eden ne?”
"Bugün neden
üzgünsün?”
"Karımla kavga
etmiştim de.”
"Görebiliyorum.”
"Oradaki, aynı
düşünce miydi?”
"Bir daha söyle.”
Ve ibre gittikçe daha
az tepki gösteriyor ve böylelikle
duygularını boşaltıyorsun.
Sonra buna benzeyen
daha önceki olaylara gitmeniz söyleniyor.
Ve siz de "annem
aynı azarlayan tonda konuşmuştu" diye
anlatmaya başlıyorsunuz ve böylece duygularınızı boşaltmış oluyorsunuz.
Bu aslında Freudyen
terapi gibi.
Ama Scientology'de
daha da fazla şey soruyorlar.
"En fazla bu
kadar geriye gidebiliyorum.”
"Belki daha da
gidebilirsin.”
Dinleyici "az
önce metrede bir şey oldu, neydi o söyle" diyebilir.
"Zihnimde bir
görüntü oluştu.”
"Neydi o
görüntü?”
"Bir ahır.”
"Ahırın
içinde misin?
O görüntüye geri
dön.”
"Tamam,
kapıyı aç.
Ne görüyorsun?”
"19. Yy
Fransa'sına benziyor.”
Dışarı çıkıyorsunuz
ve insanları kostümleriyle görüyorsunuz.
E-metre de bunun
gerçek olduğunu söylüyor.
Bu gerçek bir anıymış.
Diğer anıların kadar
gerçek.
Küçük güzel ibre
sakinse, her şey normal.
İbre yükseliyorsa
kişi çok düşünüyor.
İbre birden fırlıyor.
Bir sürü şey uçuyor
gidiyor.
Theta darbesi, böyle hızlı
hızlı olan bir şey.
Eksterizasyon demek
bu.
Bir dinleme
seansından çıkınca mutlu hissediyorsun.
İçini dökmen seni iyi
hissettiriyor.
Birisi "seans
alacaksın" dediğinde sadece bunu
duymak bile beni iyi hissettiriyordu.
İnsanlık uyuyor.
Hipnotize olmuş.
Scientology'de bu
gidişatı tersine çevirerek insanları uyandırıyoruz.
İnsanın beyni
yıkanmamış oluyor, hipnozdan kurtuluyor.
Bay Hubbard, bu bir bakıma
psikolojinin veya psikiyatrinin bir uzantısı gibi.
Hayır.
Psikiyatri delilerle
uğraşır ama bizim delilerle işimiz yok.
- Bu psikanalizin bir
çeşidi mi?
Hayır, psikanalizde
arkaya yaslanıyorlar ve Scientology'i
böyle insanlarla ilişkilendirmeyin.
Bu çok kötü.
Edepsizlik bu.
L. Ron Hubbard,
Dianetik'i ilk yazdığında bunun muazzam
bir psikolojik atılım olduğunu düşünmüştü.
Alanında saygın biri olacağını
düşünecek kadar.
Amerika Psikoloji Derneği'ne
mektuplar yazdı.
Fikirleriyle ne
yapacaklarını bilemediler.
Onlara göre bu psikolojik
halk sanatı gibi bir şeydi.
Mesela
"temizlenmek" ten bahsederdi.
Bu, kişi tepkisel
zihnini sildi demek.
Bilinçsiz zihni gitti.
Tamamen uyanık ve her
şeyi yapabilir.
Bu travmatik anıları
çıkardığında bu hayatından ve önceki
hayatından o zaman temizleniyorsun.
Mükemmel hafızası
olan biri oluyorsun hiç hasta olmayan
biri.
- Gözlerin daha iyi
görüyor.
İnsanları Scientology
sürecinden önce ve sonra test ettik ve
her seferinde IQ'larının arttığını gördük.
Böyle insanlar
yaratıyoruz, düzenli ve rutin olarak yapıyoruz.
Açık eylem,
bireyleştirme çabasıdır.
İnsanın kendisini
kısıtlaması Ron, büyük paralar
karşılığında her yerde dersler verdi ve
birden paralar yağmaya başladı.
Bu insanlar
1950'lerde ders başına 500 dolar ödüyordu.
Dianetik eğitimi
almak için.
Bu insanlardan
çaldığını ve onları oyuna getirdiğini hissetmiştim.
Bütün bu oturup,
ellerini tutmalar ve bu sahte anıları
insanların zihinlerine yerleştirmeler Onlar
da en sonunda "evet, hepsini hatırlıyorum" derdi.
Etrafımızı
dalkavuklar sarmıştı.
Kendisini gerçekten
bir kurtarıcı ve kahraman olarak görmeye başlamıştı bir tanrı gibi görmeye.
İnsanlığın psikolojik
hastalıklarına çare bulduğuna tamamen inanmıştı.
Ve dört bir yana yayılmamasının
tek sebebinin tıp dünyasının insanları
hasta tutmaktan bir çıkar elde etmesi olduğunu düşünüyordu.
Bence
psikiyatristlerin onu bir tımarhaneye atmasından korkuyordu.
Paranoyak ve korkunç
bir insana dönüştü.
Hubbard psikiyatrik
yardım almazsa, Sara onu terk etmekle tehdit etti.
O da bebeklerini
kaçırıp, Küba'ya götürerek karşılık verdi.
Bebeğe bakmaktan
acizdi bu yüzden onu bir anneyle kızına
teslim etti ki ikisi de zihinsel
özürlüydü.
Bebeği kafes gibi bir
şeye koymuşlar.
Beni arayıp kızımızı
öldürdüğünü söyledi.
Onu küçük parçalara
ayırdığını ve parçalarını da bir nehre
attığını söyledi ve hepsi benim suçummuş.
Sonra beni gene aradı
ve hayatta olduğunu söyledi.
Ve bunu tekrar tekrar
yaptı.
Hubbard, ABD'ye geri
döndüğünde Sara, onu boşanmaya ve
kızlarının velayetini ona vermesine ikna etti.
Onu terk ettiğimde,
ortak hesabımızdaki bütün paraları çekmişti
ben hiç para alamayayım diye.
Kısa bir süre sonra
Hubbard da tüm parasını kaybetmişti.
Dianetik'in, hulahup
gibi gelip geçici bir heves olduğu anlaşılmıştı.
Ama Hubbard'ın hayal
gücü hala duruyordu.
Dianetik'teki
fikirlerini yeniden düzenleyip Scientology
dinine dönüştürdü.
Hubbard, daha fazla
bilim ekleyip, şekil verdi.
E-metrelere de ödeme
planı geldi.
Temizlenmek için her
adımın bir fiyat etiketi vardı.
İş modelinizi nasıl tarif edersiniz?
Açgözlü.
Sadece para yapmak
üzerine.”
Gazeteci" Hubbard, başından beri insanların bu danışmanlık için hemen para vereceğini
biliyordu.
Bu yüzden daha
fazla seviyeler üretti.
Esas para, daha
yüksek seviyelerdeki derslerden geliyordu.
Binlerce dolar
ediyordu.
Ücretler arttıkça
artıyordu.
Scientology bu
fikri aşılamaya burada başlıyor: "Bunu bulan Hubbard.
Sadece Hubbard" " ve aradığın ruhsal tatmini edinmek
için grubumuzun bir parçası olmalısın.”
Hubbard Scientology Üniversitesi Nitelikler Bölümü, Sertifika ve Ödül
Dairesi Anthony A. Phillips'in
"temiz" aşamasına geldiğini tasdik etmiştir.
Hubbard'ın özgürlüğe giden köprüsü için ödeme
yapan üyeler arttıkça kilisenin
kasaları yüz milyonlarca dolarla dolup taşmıştı.
Başından beri Hubbard, bu gelirleri
vergilerden korumaya çalışmıştı.
Scientology'nin kurucu kilisesi 1967'de, kar amacı gütmeyen bir dini kuruluş
olduğuna dayanarak federal vergilerden
muaf olması için bir mahkeme tayini
alma girişiminde bulunmuştu.
Federal mahkeme,
kilisenin vergi muafiyetini reddetti.
1955 ve 1959 yılları
arasında kilisenin kazançlarının bir kısmının
L. Ron Hubbard ve ailesinin kişisel çıkarları için kullanıldığını
belirtti.
"ABC News",
Bay Hubbard'la tekrar tekrar röportaj yapmak istedi ama bize hep müsait olmadığı söylendi.
1960'ların sonlarında
IRS, Hubbard'ı vergi kaçakçılığından dolayı soruşturuyordu.
Hubbard ABD'den kaçtı
ve nerede olduğu bilinmiyordu.
Bu arada Dianetik,
çok satanlar listesinde kalmaya devam etti
ve Scientology Kilisesi üç kıtaya yayıldı.
Çok heyecan vericiydi.
Duygunun ve inancın
sert bir karışımıydı ve
yapışıveriyorsun.
O kadar güçlü ki sana
tutkal gibi yapışıyor ve asla
kurtulamıyorsun.
"Sea Org'un ilk
üyelerinden, 19 yıl üye oldu.”
Dünyayı
kurtaracağımıza sonuna kadar inanmıştım.
Böyle bir konumda
olabildiğim için çok şanslı hissetmiştim.
Bir gün, hiç
beklemediğim bir anda "Deniz
Projesi" ne katılmaya davet eden bir mektup geldi.
Tamamen gizliydi.
Kimseye söylememem
gerekiyordu.
O kadar mutluydum ki.
Hubbard'la çalışma
fırsatı elde etmiştim.
"Evet!”
diye imzalamıştım.
Hayatımdaki en büyük serüvene
gitmek üzereydim.
Gece uçağıyla Kanarya
Adaları'ndaki Las Palmas'a gittik.
Saat sabah 6 gibi
taksiyle bir limana geldik.
Gemiye binmek için
eski püskü bir merdiveni çıktık.
Geldiğimiz yerin
burası olduğuna inanamıyorduk.
Bu paslı, hurda bir
gemiydi.
Eski, kirli bir tulum
verilmişti bana.
Bir kolu eksikti,
diğerinin de yarısı koptu kopacaktı.
İşe koyulmuştuk.
Gemiyi ovalayıp temizlememiz
gerekiyordu.
Ağır ve yorucu bir
işti.
Hava sıcaktı.
Hubbard her gün
gemiye geliyordu.
Sigarasını içip,
krallığını gözden geçiriyordu.
Akşam yemeğinden
sonra gelip, güvertede bize katılırdı.
İşte oradaydı,
aramızdaydı.
Bizimle konuşuyordu.
O anlarda en görkemli
halinde olurdu.
Arkasına yaslanıp,
evrene bakardı ve galaksileri ve takımyıldızlarını
gösterirdi.
"5.
İstilacılar şurada. Böyle giyinirlerdi, şöyle konuşurlardı" derdi.
"Orada küçük
bir nokta var, görüyor musunuz?”
işaret ederdi, biz
de "evet, görüyoruz, görüyoruz" derdik.
"Bu onların uzay
gemilerinden biri" derdi 4.
İşgalci kuvveti de
şuradaydı.
5. İşgalci kuvveti
geldi.
Bu güneş sisteminin
adı "Uzay İstasyonu 33".
4. İşgalci kuvvet
tanrı bilir kaç zilyon yıldır orada.
Biz de orada
büyülenmiş bir şekilde otururduk.
Gemide iğne atsan
duyulurdu.
Tam istediği gibi
bizi duygusal olarak avuçlarının içinde
yakalamıştı.
Bizi orada
yakalamıştı.
60'ların başlarında
Hubbard, birçok ülkede soruşturma altındaydı.
Çözümü, açık
denizlere açılmaktı.
Kendini üç gemilik
filonun kaptanı yaptı.
Bir Scientology deniz
kuvvetleri.
Gemilere mürettebat
atamak için "Sea Organization" ı kurdu.
Sözüm ona
"Sea Org" un üyeleri kilisenin rahipler sınıfı olacaktı.
Akdeniz'de limandan
limana gitmeye başladılar birkaç gün
gözüktüler, sonra yine başka yöne doğru açıldılar.
Ama İngiltere'deki
Granada TV'den girişimci bir muhabir onu
buldu.
- Çekim bir.
Bu Hubbard'ın kamera
önünde gözüktüğü nadir anlardan biri aslında.
Bu gemide şu anda ne yapıyorsunuz?
Eski medeniyetleri
araştırıyorum, onlara ne olduğunu bulmaya çalışıyorum.
Neden düşüşe
geçtiklerini bulmaya çalışıyorum.
Neden öldüklerini.
Hubbard, Akdeniz
bölgesinde farklı farklı hayatlar yaşadığına inanırdı.
Venedik prensi
olarak.
İtalyan prensi
olarak.
Nitekim çok ilginçtir
ki, bazı uygulamalar sayesinde önceki
yaşamlara ait anıların olduğu kesin olarak gösterilebilir.
Kıyı şeridi boyunca
hazineler gömmüş ve o bu hazineleri
bulmak istedi.
Çok heyecanlanmıştık.
Ne istediyse, yerine
getirdik.
Bu adam için ölmeye
hazırdık.
Bazen geceleri uyanıp, kendi kendinize düşünmüyor musunuz "Bu gemide muhteşem olduğumu düşünen bir
sürü Scientologist'le birlikteyim " Muhteşem olduğumu düşünmüyorlar.
Emirlerime
uymadıkları zamanları bir bilseniz
L.R.H. bir ceza sistemi yaratmaya başladı.
Buna "etik
kuralları" adını verdi.
Dinleme seanslarında
hata yapan dinleyicilere verilen cezalardan biri gemiden denize atılmaktı.
"Şunları şunları
yaptın " " biz de hatalarını denize atıyoruz.”
Sonra da denize
atıyorlardı.
9-10 metreden aşağı.
Bu kesinlikle kayıt
dışı, kullanmayın sakın.
Muhtemelen
Scientology kuruluşları ben yöneticiyken daha iyi idare ediliyordu.
Ama bir süredir
yönetici değilim ben.
Bu yüzden belki de
işkenceler olmuştur.
Başka kimseye
söylemezdim.
Deli olduğunuzu düşündünüz mü hiç?
Tabii ki!
Dünyada deli olduğuna
inanmayan tek kişi deli olandır.
1970'lerin
ortalarında, Scientology gemileri Akdeniz limanlarında artık istenmiyordu.
Hubbard ABD'ye yelken
açtı.
Florida'da gizlice
karaya çıktı.
Mahkeme celplerine ve
IRS vekillerine yakalanmamak için
hayatının geri kalanını saklanarak yaşadı.
Biz de üye olduktan
1,5 yıl sonra evlendik ve Kaliforniya'ya taşındık.
Ben yazar olmak
istiyordum, karım da Scientology çalışıyordu.
Kısa sürede bebeğimiz
oldu.
Orada bildiğimiz tek
insanlar Scientologist'lerdi.
Gündüzleri hamallık
yapıyordum geceleri senaryo yazıyordum.
- Hafta sonları da
dinleme yapardım.
- Mutlu olduğun bir
zamanı hatırlıyor musun?
Sosyal yanı da vardı.
İnsanlarla
takılıyordun.
Bazı ilginç insanlar
vardı, iyi insanlar.
Bunların hepsi
hayatlarını iyileştirmek isteyen insanlar.
"1970'lerin
ortaları.”
"L. Ron
Hubbard - yönetmen" Hubbard göz önünde bulunmaktan kaçınırken kilisenin çalışmalarını çekmekle
uğraşıyordu.
Özellikle
Hollywood'da.
Haight-Ashbury
döneminden hemen sonraydı bu.
Scientology de,
"uyuşturucu almadan " " kafanız güzel olsun" diyerek
reklamını yapıyordu.
İnsanların fikirler
araştırdığı bir yerdi ve bazen ünlü
insanlar da görürdün.
Leonard Cohen,
Grateful Dead'in üyeleri Rock Hudson.
"Ünlüler
Merkezi" ni kurdular.
Amaçları, gösteri
dünyasından ünlüleri kendilerine çekip onları
dinlerinin tanıtıcısı olarak kullanmaktı.
Hollywood gibi bir
endüstride yıldız olmak bu kadar aldatıcı
bir kavramken Scientology belki de daha
güvende hissettirecek bir yol sunuyordu.
Bu yolda çabalarken
de durmadan geri çevriliyorsun.
Ama bir yandan
odaklanmanı sağlayan bir şey var kendini
geliştirdiğini ve daha netleştirdiğini hissettiren bir şey.
Bunun insanları neden
çektiğini görebiliyorsun.
Scientology'de
çalıştığım inanışlar ve uygulamalar benim
için çok kıymetli oldu.
Ron Hubbard'la
tanıştınız mı hiç?
Çok isterdim.
Onur duyardım çünkü
bence o çok zeki biri.
"Ünlüler
Merkezi" nde çalışırken birçok insanı üye yapardım.
Priscilla Presley
gibi ve tabii ki John Travolta.
Johnny geldi ve kursa
başladı ve o kadar eğlenceli ve şen
şakrak biriydi ki.
Her yeri partiye
çevirirdi.
John Travolta ilk
filminde çok genç bir aktördü.
Sıkıntılı bir gençti
ve yardım arıyordu.
Aktör olan bir
dostundan biraz Scientology danışmanlığı aldı.
Ona Dianetik kitabını
verdi ve bu onu değiştirmişti.
Oyuncu seçmelerine
giderdi ve ne olursa olsun, o işi alırdı.
Yara bandı reklamı,
anında kaptı.
- Şimdi ordu sizi
- Her rolü alıyordu.
Sonra bir dizi için
gitti.
Tabii ki de rolü
kazandı.
Büyük bir diziydi
bu, "Welcome Back, Kotter".
70'lerin sonları
ve 80'lerin başlarında John Travolta,
Scientology'nin en büyük yıldızıydı.
Spanky, kiliseyle
Travolta arasında aracı olarak atandı.
Yapımcılar, hayranlar
ve basın konusunda yardımcı oldu.
İyi dost oldular ve
Spanky evlendiğinde, Travolta da oradaydı.
Johnny Scientology'e
ilk girdiğinde kendisine o kadar inancı bile yoktu.
Ama ona çok
özgüven aşılandı ve sonrasında bir korku yerleşiyor "eğer şimdi ayrılırsam, bundan sonrası
yokuş aşağı".
Bu
kuruluştayken başına gelen bütün iyi
şeyler Scientology sayesinde oluyor.
Kötü şeylerin hepsi
ise senin suçun.
Başlangıçta bunların
hepsinin mantıklı olduğuna inandırıyorlar.
Her şey akla yatkın.
Sonra da köprüde
yükseliyorsun.
Dinleme seansı
yapıyorsun, iyi gidiyor.
Bir sonrakinde, o
kadar iyi değil.
Senin aklına pek
yatmadı ama zaten sonraki seans için
ödeme yaptın, bu yüzden yapıyorsun gene de.
Köprü, bir metafor.
Köprünün altında
başlıyorsun, sonra da en tepeye gidiyorsun.
Bir farkındalık
ölçeği.
"27 yıl üye oldu,
en yüksek ruhsal seviyeye erişti.”
Aşağıdayken
bilinçli seviyede değilsin.
Sonra yukarı
çıkınca, kendinin daha bilincinde oluyorsun.
Ruhunun,
insanlarla olan ilişkinin bilincinde.
Bir insan, köprüde
yükselirse daha kabiliyetli biri oluyor.
OT seviyeleri var.
"Yönetici
Thetan".
Thetan, ruhani bir
varlık.
- İnsanın ruhu.
- Zamanla hangi
seviyeye eriştiniz?
OT 8. En yüksek
seviye budur.
Bundan yukarı
çıkamazsınız.
En başından beri, insanların
kazandıkları yeteneklerden bahsettikleri
hikayeleri duyuyorsunuz.
OT olanların zihin
okuyabildiklerini nesneleri hareket ettirebildiklerini
duyuyorduk hep.
Maddeye, enerjiye,
uzaya ve zamana vesile oluyorlardı.
Bu kulağıma çok iyi
gelmişti.
"Vay canına, bu
harika" diye düşünmüştüm.
Sonunda OT 3'e
eriştim.
Sürekli duyduğum bu
gizli malzemeleri verdiler.
Hubbard'ın el yazması.
Kilitli bir çantada
tutmalısın.
Dikkatli olmalıymışız
çünkü " bu diğer insanlara
ulaşırsa, onlar için çok tehlikeli olur" diyorlar hep.
Yeterince hazır
değillerse onlara zarar verebilirmiş.
Ve sonra okudum.
Ve Bu hiç mantıklı değil.
Bu saçma sapan bir
hikayeydi.
Bir anlığına
"belki de delilik testidir" diye düşünmüştüm.
"Belki de buna
inanırsan seni sepetlerler".
Tabii ki de durum bu
değilmiş.
Dünyanın şu kadar
trilyon yıl önce yaratıldığını söylüyor
ve bir adam var Uzay adamı Galaktik lidermiş.
Burası hapishane
gezegeniymiş ve insanlar yakalanıp,
Dünya gezegenine getiriliyormuş.
Ve onları
yanardağlara atıp, atom bombalarıyla patlatıyorlarmış.
Okulda coğrafya
gördüm.
75 milyon yıl önce o
yanardağlar yoktu.
Üzerimizde bu kayıp
ruhlar varmış ve onlardan
kurtulmalıymışız.
Ben de "Ne?
Neden bahsediyorsunuz
ulan?”
diyorum.
Yani kişisel
yardımlara tamamım temizlenirim,
negatif duygulardan kurtulurum ama bu
ne lan?
Scientology'nin üst seviyelerine
çıktığınızda size yaratılış efsanesi
açıklanıyor.
Hikaye şöyle ki,
75 milyon yıl önce insanlar 1950'lerin
Amerikası'na oldukça benzeyen bir dünyada yaşıyormuş.”
L.R.H.'ın kendi sesi" O zamanki insanlar şimdi giydiklerimize tıpatıp benzeyen
giysiler giyiyorlardı.
Kullandıkları
arabalar da bizimkilere benziyordu ve
bu sokaklara benzeyen sokaklarda yürüyorlardı.
Çok benzer bir
dünyaydı ve benzer problemler vardı.
Bunlardan biri
nüfus fazlalığıydı.
Xenu isimli birini
yüce lider seçtiler.
Xenu adında,
galaktik konfederasyonun acımasız bir hükümdarı varmış.
Nüfus yoğunluğu
sorununu çözmek için vergi denetimi adı
altında insanları çağırmış ve
kalplerine glikol verdirerek onları dondurtmuş.
Onları kutulara
koyup, uzay uçaklarına yerleştirdiler.
O zamanın uzay
uçağı, DC-8 uçağının birebir aynısı.
Onları, hapishane
gezegeni olan Teegeeack'e götürmüşler.
Orası aslında
Dünya gezegeni.
Sonra bu donmuş
insanları yanardağlara atmışlar.
Sonra da her
yanardağının tepesinde hidrojen bombaları patlattılar.
Bedenlerinden
ayrılmış ruhları bunlara
"Thetan" deniyor, göğe yükseldiler ve ele geçirildiler ve sinema perdesi önünde zorla oturtuldular.
3 boyutlu, devasa
filmler.
Görüntüler
gösterdiler.
Hubbard bunlara
"implant" diyor.
Her adamın çarmıha
gerildiği gösteriliyor.
Psikiyatrist de
gösteriliyor.
İşte böyle yanına
kar kalıyor.
İnsanlara elektro
şok veriyor.
Bir bebek
doğduğunda bir Thetan, o anda bebeğin
vücuduna girer ve bebeğin ruhu olur.
Birden çok Thetan
da girebilir.
Yüzlerce ve hatta
binlercesi girebilir.
Nevrozlarımızın,
korkularımızın ve endişelerimizin kaynağı onlar.
Artık e-metrede
tek başınasın.
Solo yapıyorsun.
Uzaylı varlıkları
tespit etmek için başının tepesinden,
ayak parmaklarına kadar zihnen tarıyorsun.
Bulduğunda da
gitmelerini söylüyorsun.
Seansı yapmaya
çalıştım durdum ama bu ölü insanların
ruhları nasıl içimdeler veya üstümdeler
anlayamıyordum.
Temizdim.
Tanrı aşkına,
temizdim.
İnsanların sinir
krizleri geçirdiği oluyordu çünkü bu
yaratıkların vücutlarını istila etmelerini
o kadar çok düşünmüş oluyorlardı ki.
Buna gerçekten
inanıyorsan, seni delirtebilir.
O iç gözlem yıllarım,
beni cidden "o kadar kötüyüm
ki" "kötü olmamla
yüzleşemiyorum bile" diye düşünmeye sevk etti.
O zaman farkında
değildim ama içimde yıllar süren bir
depresyon başlamış.
En kötüsü ise L.R.H. sürekli daha fazla seans yapmamı
emretti.
İçimde saplanmış
kılıçları bulmam gerekiyordu.
Farazi kılıçlar, bu
acıya sebep olan hayali kılıçlar.
Bu dinleme seansları
sürdükçe sürdü ama hiç faydası dokunmuyordu.
Yalnız
bırakılmalıydım.
Ama beni rahatsız
eden her şeye hemen açıklamalar uydurur
oldum.
Yapmak zorundaydım.
Onun yaptıklarına
mazeretler bulmadıkça bu Scientology
oyununa devam edemeyecektim.
Bir inanç şekli
olmalıydı ve hepimiz buna dahil
olmuştuk.
Bu zihin kontrolünün
bir parçasıydı.
Tarikat
manipülasyonunun bir parçasıydı.
O, bunu bize yapan ustaydı ve biz de bunu üstlenip, kendimize yapmıştık.
Bundan bir ders aldım.
Bir daha asla ama
asla bir diktatörün buyruğu altına
girmeyecektim.
Hana, 1984'te
kiliseden ayrıldı.
Hubbard, kendi akıl
sağlığından şüphe duydu.
Gaziler Dairesi'ne
mektup yazarak psikiyatrik yardım
istedi, ki ona hiç verilmemiş.
Bence bütün bu
Scientology'i yaratması kendisine
uyguladığı bir terapiydi.
Sadece bir sahtekar
olsaydı, bir noktada parayı alıp kaçardı.
Ama bunu hiç yapmadı.
Günlerinin çoğunu
e-metrede kendi zihninde neler olup bittiğini anlamaya
çalışarak geçirirdi.
Hubbard gittikçe daha
da paranoyaklaşıyordu.
Güçlü bir Thetan'ın
vücuduna bulaştığını ve normal bir
dinleme seansının onu çıkaracak kadar
güçlü olmadığını düşünüyordu.
Larry Wright, kitabı
üzerine araştırma yaparken Hubbard'a,
Thetan'ı kovmasında yardımcı olması istenen
bir Scientologist'le röportajını videoya çekti.
BT'den kurtulmada
problemler yaşıyordu "Vücut
Thetan'ı".
Thetan'ı yollayacak
bir makine inşa etmemi istedi.
Ayrıca bedenini
öldürmesini istiyordu.
- Bu bir intihar görevi miydi?
- Temel olarak, evet.
"14 yıl üye oldu.”
Ama onu öldürmek
istemedim.
Korkutmak istedim.
Ben de Nikola Tesla hakkında
kitaplar okumuştum.
Bir Tesla bobini inşa
etmek en iyisi olur dedim.
E-metreye takılacak
küçük elektrotlarım vardı.
Silindirleri
tuttuğunda düğmeyi açacaktı makine de
olayını yapacaktı.
- Peki denedi mi?
- E-metremi patlattı.
Yaktı onu.
Scientology, aslında
L. Ron Hubbard'ın zihnine bir yolculuk.
Scientology'de
ilerledikçe daha da L.
Ron Hubbard gibi
oluyorsun.
Sağ olun.
1980'de, L.R.H.
yazılarına ve araştırmalarına dikkati
dağılmadan devam edebilmesi için inzivaya çekilmişti.
Artık bir sonraki
OT'sine geçti OT araştırma seviyesi.
Bu seviye hayal edebildiklerimizin
de ötesinde.
Aslında bu seviye,
fizik ötesinde oluyor.
Yani tamamen bedenin
dışında olan bir şey.
Bu OT seviyesinde vücut, bir OT'ye artık bir engel ve yük olmaktan başka bir şey olmuyor.
Dolayısıyla Dolayısıyla akşam 8 saatiyle 24
Ocak cuma günü, M.S. 36'da L. Ron
Hubbard 74 yıl, 10 ay ve 11 gün boyunca
kullandığı bedenini bıraktı.
Üzüntü duyuyor
olabilirsiniz ama şunu anlayın ki o hiç
duymadı ve şimdi de duymayacak.
Hubbard, beyin
felci geçirerek 1986'da öldü.
Ama halefi için bir
şey planlamamıştı.
Hırslı biri olan
David Miscavige öne çıktı.
Baskı yaparak ve
anlaşmalar sağlayarak kilisenin başına
geçti ve yeni jenerasyon teğmenleri getirdi.
Hepimizin bu devri
tamamen bitirdiğinden emin olmak istiyoruz
böylece önümüzde bizi bekleyen işe devam edebilelim.
Miscavige'le tanışmam 83'te oldu.
Hubbard'la Hemet'taki
mülk arasında minibüsle gidip gelen biriydi
mesajları iletiyordu.
Kuruluşta gittikçe
ilerlemeye başladım.
Miscavige Florida'ya
gelirdi, orayı ben yönetiyordum.
Yavaş yavaş arkadaş
olmaya başladık.
2001'de artık direkt Miscavige'a
çalışıyordum.”
Kilise yetkilisi" Beraber oturup, viski içerdik.
Kilise ve üyeleri
hakkında söylediklerini onun bakış açısından dinlerdim.
Açıkçası ürkütücüydü.
Korkunçtu.
Scientology'de bir
konsept var insanların %98'i iyi, %2'si
kötüdür.
Beni aslında tam
tersi olduğuna ikna etmek için oldukça uğraştı.
%2,5'u iyi
sayılırmış, geri kalanı ise çok kötüymüş.
Hepsi de o tarafa
yığılmış ki etrafında olsunlar diye.
Çok paranoyak
biriydi.
Marty, Miscavige gerçekten inançlı biri miydi?
Evet.”
David Miscavige'in baş teğmeni" İnanmaya devam
etmeli.
Çünkü buna mantıklı
bakmaya çalışırsa görür ki Bu onu
mahveder.
Fark eder ki Çünkü o benden çok daha kötü şeyler yaptı.
İnsanları kişisel
düzeyde istismar etti.
Bu sayede başa geldi
ve bu sayede orada kalabildi.
David Miscavige, 11
yaşında anne babasıyla kiliseye katıldı.
Daha çocukken,
hırsıyla Hubbard'ın dikkatini çekti.
Hubbard yönetmen
olmak istediğinde Miscavige onun
yardımcı kameramanı oldu.
Bir dinleme mucizesi
olarak Scientology'nin astımını iyileştirdiğini
iddia etti.
Bir bakıma kilisenin
ana müteahhiti oldu ve kısa sürede eylem amirliğine geçti.
Eleştirenlere
saldırmasıyla korkunç bir şöhrete sahip olan kilisenin her isteğini yerine getiren biri olmuştu.
Scientology 25
senedir manşetlere girdi çıktı neredeyse
bir din olarak kurulduğundan beri.
Scientology kilisesi,
taciz olarak gördüğü şeylerden rahatsız olmuş.
Milyarlarca dolarlık
medya holdinglerinden gelen saldırılardan bahsediyoruz hükümetlerden, dünyanın gerçek güçlerinden.
Düşmanları gerçekten
ciddiye alıyorlar.
Bu direkt Hubbard'ın 60'lardaki
kendi ilkesinden geliyor: "Asla savunmayız, her zaman saldırırız"
diyor.
Bunu o zamandan beri
uyguladılar.
Buna "meşru
hedef" diyorlar.
Scientology'i
eleştiren herkes meşru hedef.
Sana ne söyleniyorsa,
ne yapılması gerekiyorsa yasalara
aykırıysa bile fark etmez.
En iyi örnek 70'lerin
ortalarında oldu.
Scientologistler,
adalet bakanlığı ve IRS ofislerine
girip belgeleri öylece alıveriyorlardı.
FBI, Scientology
Kilisesi'ne baskın yaptı.
O zamana kadar FBI
tarihindeki en büyük baskındı.
Aman tanrım.
Bina FBI ajanlarıyla
dolu ve eşyalara el koyuyorlar.
Delilikti.
Tabii ki L. Ron
Hubbard sorumluydu bunlardan.
Ama o soruşturma
açılmamış suç ortağı olarak geçti.
Mary Sue Hubbard,
Hubbard'ın karısı hapse girdi, 10 başka
kişi hapse girdi.
İlk burada deneyim
kazandım.
20'li yaşların
başındaydım Miscavige da öyleydi.
ABD tarihindeki devlete
karşı yapılan en büyük casusluk operasyonunu
yaratanların yerine geçiyorduk.
- Ofislere zorla
giriyorlardı insanlara çamur
atıyorlardı.
Bir kilisenin
faaliyetleri bunlar mı yani?
"L.A.
Times" da gazeteci biri vardı.
Bir Scientology
hikayesi üzerinde çalışırken, köpeği zehirlendi.
Haberi verirken,
tekrar ve tekrar Scientology'i
tehlikeli ve son derece paranoyak bir
kuruluş olarak tanımlayan birçok eski üyeyle tanıştık.
İnsanları taciz eden
özel dedektifler tuttular.
- Bana iki kere dava
açıldı.
- İflas ettim.
- Yıllar süren taciz.
- Evlerine girdiler,
dövdüler.
Onu takip ettik.
Havalimanına kadar
izledik.
Kişisel telefon
kayıtlarını ele geçirdiler.
Lastiklerini
patlattılar, arabanın camlarını kırdılar.
Kümes telli bir
kafese kilitlediler beni.
Tehlikeli,
korkunç, sahtekar insanlar.
Bir kabus.
Düzinelerce insan
tarafından yeminli ifadelerde
doğrulanmış birçok suçlamalar var.
Hepsi mi yalan
söylüyor?
Bir odada toplaşıp, ne
söyleyeceklerine karar veriyorlar Sözcü olarak görevim soruları geçiştirmek, kaçamak cevaplar
vermek makul veya o sıralar inandığım
bir cevap vermekti.
Huzurlarınızda Bay
Mike Rinder.
Scientology, üyeleri
tarafından insanlığın kurtuluşu olarak yaratılıp
algılandığı için soğukkanlılıkla yalan söylemek
kabuldür.
Eğer yaptıklarının
Scientology kilisesini koruduğuna inanıyorlarsa.
L. Ron Hubbard,
"Scientology'i eleştirenlerin " " sabıkası olmayanını
görmedik" diyor.
- Buna inanıyor
musunuz?
- Tabii.
Size muhalefet
edenler kesinlikle suçlu mudur?
İnanıyorum ki öyle,
evet.
"Muhalifleri
susturmak" gibi bir çabamız hiç olmadı hiç.
"Yok canım, olur
mu öyle şey.”
"Asla böyle bir
şey yapmayız.”
Ama içeriden
edindiğimiz bilgilere göre Hubbard, yolunda duranlara karşı gittikçe daha da kindar oluyordu.
Böylelikle
"Rehabilitasyon Projesi Gücü" nü kurdu.
"RPF"
diyorduk.
Yeniden telkin
edilmeye gittiğin bir esir kampıydı.
Hollywood genel
merkezinin 7. Katındaydı.
Huzuru bozan
düşünceler besleyen üyeleri ıslah etmek için olan kapalı bir alandı.
Kilise, Spanky'nin
patronunun tıbbi tedavi görmesini reddetmişti.
Spanky de buna karşı
çıktığı için RPF'ye gönderilmişti.
Bu büyük bir hataydı
diye düşünmüştüm.
Sonra oraya
gittiğimde gördüm ki 200 kişiydik.
Yönetici tabakanın
çoğu aynı anda düşüşe geçmişti.
RPF, Rehabilitasyon
Projesi Gücü demek.
Sea Org üyelerinin
menfaati için özel olarak yapılmış bir
program.
Stresli olmuşlarsa, işlerinde
iyi değillerse onlara küçük hizmet işleri
yaptırıyoruz ve günde 5 saatlik dinleme
seansları ve Scientology eğitimi veriyoruz.
- Harika bir program.
- Yemin ederim ki 30 saat çalışıp, 3 saat dinleniyorduk.
Ağır işler yapıyorduk.
Denizlikleri
fırçalıyorduk tekrar tekrar
zımparalıyorduk.
Boya kokusu soluyarak.
Önce normal personel
yerdi, biz de arta kalanları yerdik.
Artıkları yemek
gibiydi.
Çatıda döşekler
vardı, ıslak, vıcık vıcık ve iğrençlerdi.
Ve 3 saatliğine
uyuman gerektiğinde oraya çıkıp yatıyordun.
O sıra küçük bir
çocuğum vardı.
RPF'ye gittiğimde 10
aylıktı.
Onu aldılar ve
"Cadet Org" a yerleştirdiler.
Çocuklar için olan
bir organizasyon.
Sonra da hamile kaldım.
RPF'deyken.
Şimdi de hamileyken
duvarları zımparalıyorum, artıkları yiyorum.
Bebeğim için
endişelenmeye başladım.
Spanky'nin döneminde
Sea Org üyelerinin çocukları ailelerinden
alınıyordu ve Cadet Org'da yetiştiriliyordu.
Ebeveynlerini, en
önemli sorumluluklarından alıkoymamak için
gezegeni temizlemek.
Bazen Sea Org
üyelerine kürtaj olmaları için baskı yapılıyordu.
Çünkü kilise, çocuk sahibi
olmayı "faydası olmayan bir yük" olarak görüyordu.
Başlangıçta "bu
saçmalık" diyorsunuz.
Sonra durup "belli ki yüzleşemediğim ama ilgilenmem
gereken şeyler var" diye düşünüyorsunuz.
"O zaman belki
de bunu beni iyileştirmek için yapıyorlar.”
O kadar tuhaf
hikayeler duyuyorsunuz ki inanamıyorsunuz.
"Cumartesi
Gecesi Ateşi" filminin özel gösterimini
ayarlayabilir miyim diye sordular.
Ben de "ne?”
dedim.
Bu adamın hayatından çıktım.
Onu bıraktım gittim.
Şimdi de özel
gösterim mi ayarlamamı istiyorsunuz?
Ne ?
Başka bir arzunuz var
mı?
Beatles'ı bir araya getirmemi
de ister misiniz?
Travolta, Spanky'nin
nerede olduğunu merak ediyordu.
RPF'ye
gönderildiğinde, onunla veya herhangi biriyle
iletişim kurması yasaklanmıştı.
Ama şimdi, bir korumanın
gözetimi altında Travolta'nın
asistanını aramasına izin verilmişti.
John'un kendi
kopyasını kullanabileceğimizi söyledi John'u
görme şartıyla.
"John Travolta
bu konuşmayı inkar etti.”
Çok heyecanlanmıştım.
Onunla aylardır
konuşmamıştım.
Filmin gösterimini
yaptık.
Sonraki gece de
Johnny'le yemeğe gidecektik.
Ama gösterimden sonra
ansızın onunla görüşmeyeceğimi ve
arayıp iptal etmem gerektiğini söylediler.
Bana gerçekten
kızgındı.
Böyle bir muameleye müsamaha
gösterdiğim için kendimi böyle küçük
gördüğüm için bu derece aşağılanmama izin
verdiğim için.
O iyi bir dostumdu ve bana doğruyu söylediğini biliyordum.
Bu sözleri uyanmamı
sağladı.
Ben de Cadet Org'a
gittim.
Orada o kadar çok
hasta çocuk vardı ki.
Kızım da çok hastaydı.
Ateşten yanıyordu,
ihmal edilmişti.
İdrardan sırılsıklam
olmuş bir beşikteydi.
Gözleri öyle
çapaklıydı ki gözlerini açamıyordu.
Vücudunun üstünde
sinekler vardı.
Ve artık dayanamadım.
"Tamam, yetti
artık" dedim.
Bu seçimleri kendim
için yapabileceğimi biliyordum.
Hayatımdan vazgeçip,
bunu yaparak dünyaya yardım etmeyi
seçebilirdim ama bu seçimleri
çocuklarım için yapamam.
Onu oradan
çıkarmalıydım.
Hamileliğimle ilgili problemler
yaşadığımı ve telefonu kullanmam gerektiğini
söyledim.
Bana bir koruma
yolladılar.
Scientologist olmayan
tanıdığım az kişiden birini aradım.
John Travolta için
çalışan harika bir kadın.
Hangi adreste ve saat
kaçta buluşacağımızı söyleyip kapattım.
Kızımın odasına
gidip, onu sarıp sarmaladım.
Koruma da yanımda.
"Görümcem o
arabada, bebeği doktora götürecek" dedim.
O da "Bu
onaylandı mı?”
diye sordu.
"Tabii ki
de" dedim.
Kızım kollarımda,
arabaya girdim.
Arkadaşım, başını
sallayarak onayladı.
Ve hemen bacağımı
içeriye sokup, kapıyı kapattım.
Kapıları kilitledi ve
gaza bastı.
İnsanlar da adımı
bağırıyordu.
"Spanky, hayır!
Hayır!”
Dehşete düşmüşlerdi.
"Artık ölü
biriyim" "korkunç şeyler
olacak bana" diye düşünüyordum.
Beni alıp, geri
götürecekler diye çok korkmuştum.
Spanky, 1987'de
kiliseden ayrıldı.
Travolta'nın
kiliseyle ilişkisindeki dönüm noktalarından biri Spanky'e neler olduğunu öğrendi ama bunun için hiçbir şey yapmadı.
Eminim ki bir
şeylerin yolunda gitmediğini öğrenmişti.
Bu ayrılması için
neden yeterli olmadı, bilmiyorum.
Onu orada tutan ne
olabilir diye düşünüyorum bazen.
Annenin daha genç olduğu zamanlardaki bir olayı hatırlıyor
musun?
Bir dinleyici seans
yaparken aynı anda not almayı öğrenir.
Bir insanın hayatının
tüm ayrıntılarını yazar, ta doğumuna ve ötesine kadar.
Tüm programı
yaparsanız hayatınız ve düşünceleriniz hakkında
notlardan oluşan bir dolap dolusu
"pre-clear" dosyaları yaratılmış oluyor.
En mahrem ayrıntılar.
Daha fazla şeyi açığa
çıkarmanız için sürekli teşvik
ediyorlar veya gözdağı veriyorlar.
Ve hepsi kaydediliyor.
Bütün bunların çok
önemle korunduğu söyleniyor size.
Ama işin aslı,
kuruluşa zararı olabilecek herhangi bir bilginin gizliliği otomatik olarak kalkıyor.
Kilisenin "etik
kuralları" yla uğraşan başka bir şubesine rapor ediliyor.
Travolta
Clearwater'daydı.
Tadilat yeni bitmişti.
"Üye alım
videosu" Her seans odasının iki kamerası vardı.
Biri metreye, diğeri
de seans alan kişiye bakıyordu.
Miscavige, bu 15'e 15
odada otururdu.
Her seansta kamera
vardı, birinden diğerine geçebiliyordun
ve hepsini izliyordu.
"Eğitim amacıyla"
olduğunu söyledi.
Travolta bunu gördü
ve "videoya çekilmeyeceğim" dedi.
Ben de bunu
düzenlediklerinde oradaydım Miscavige
yönetiyordu "onu bir otel odasına
götür ve gizli kameralar kur" dedi.
Ayrılmak istediği
yönünde söylentiler vardı ve başka bir
Scientologist bana dedi ki, ona Travolta
aleyhinde kullanabilecekleri tüm olumsuz bilgilerin olduğu karalayıcı bir PR pakedi yaratmakla
görevlendirilmiş.
Bu bilgiler de
dinleme seansları sayesinde elde edildi.
Bunu biliyorum çünkü,
özel işler dairesinin başındayken ben de yapardım.
Bir takım oluşturup,
bu dosyaları incelemeleri için görevlendirirdik ve ifşa ederek veya ifşa etmekle tehdit
ederek insanları susturabilecekleri bilgileri
bulmalarını isterdik.
Hubbard'ın özel işler
dairesindekileri eğittiği yazısı var.
Bu kişisel bilgileri insanları kontrol etmek için, istediğini
yaptırmak için Scientology'e karşı
konuşmalarını durdurmak için kullanmak aslında
şantaj değilmiş, çünkü para istemiyormuşsun.
Ama bu gizli bilgiyi
adamı susturmak için ona karşı kullanıyorsun.
Travolta'ya gelince magazin haberlerinden duyduğumuz söylentiler
var.
Ama bir de işin öbür
yönü var.
Ona ağlayacak bir
omzu olan bir dinleyici veriliyor ama
aynı zamanda ben ve Mike Rinder aracılığıyla kilise ona koruma sağlıyor.
Birçok kez onun
halkla ilişkiler uzmanına, avukatına ulaşmak için yollanıyorduk ve ona ithamlarda bulunanları susturmada veya gözlerini korkutmada yardım ediyorduk.
Bence böylece
kilisenin esiri oldu.
Bay John Travolta!
"Ron'un doğum
günü.”
L. Ron Hubbard'a
doğum günü kutlaması, 1987, ölümünden bir yıl sonra.
Davalarla
uğraştıklarında, onu getirirlerdi ve
Scientology'nin ne kadar harika olduğunu söylemesi için tanıklık ederdi.
Kilisenin
davranışlarını değiştirecek bir fırsatı vardı
ama yapmamayı tercih etti.
23 senedir
Scientologist'im.
Birçok açıdan öncü
olduğumu düşünüyorum ve birçok açıdan
çabalarımın sonuç verdiğini görüyorum.
Bence çok az kişi
bunu diyebilir.
Cephenin bir parçası
gibiyim.
Çok az kişinin
erişebildiği bir şey.
Sağ olun.
Kiliseye hoşgeldiniz!
Scientology
tarihindeki en büyük olaydı.
Ve tabii Miscavige
bundan olabildiğince faydalanmak istedi.
Bu onun ihtişamlı
prodüksiyonuydu.
Devasa bir sahnede
tek bir kişi.
Nazi
sembolizmleri.
Gösteriye
hazırlandığım zamanı çok net hatırlıyorum.
Miscavige ofisinde
günde 18-20 saat çalışıyordu konuşmasını
yazıyordu.
Ben de kendi kendime
diyordum ki "Aman tanrım.
Bu sadece bir zafer
kutlaması değil.”
"Bu bir askeri
darbe.”
Bütün savaşlara son
verecek bir savaştan bahsedeceğiz.
Scientology
üyesiyseniz, sonuna kadar öylesiniz.
Bunun ortası yoktur.
Miscavige
liderliğinde bir 10 sene geçtikten sonra
artmakta olan bir kriz, artık son raddeye geldi.
Yıllardır Hubbard, Scientology'nin
bir din olduğunda ve vergiden muaf
olması gerektiğinde ısrar etmişti.
Bu yüzden hiç vergi
ödemedi.
Bir milyar
dolardan fazla vergi borcumuz vardı.
O sıralarda,
80'lerde, toplam varlıklar, likit ve maddi
ve kilisenin mal mülkleri çeyreği ediyordu.
Çok basit bir
muhasebe gözünden bakarsak bu hayat
memat meselesiydi.
Vergiden muaf
olmazsak, ölecektik.
Olursak,
kurtulacaktık.
L.R.H.'nin söylediği
gibi "Kimse IRS'in yöneticisi gibi
kutsal biriyle yarışamaz bile.”
"Çünkü kendisi tanrıya bile
emir veriyor.”
L.R.H. Bu krizle
karşı karşıya gelince, David Miscavige bir strateji buldu.
Nasıl bir cesaret ki
IRS'e karşı savaş ilan ediyor.
Scientology kilisesi,
bu kurumu günahlarından dolayı düzenli olarak
cezalandırıyor mahkeme içinde ve
dışında.
Binlerce
Scientologist, davalar açtı.
Sadece IRS'e değil,
her bir IRS çalışanına da.
Toplamda 2400 dava,
hepsi aynı anda IRS'e açıldı.
Bir hukuk kabusuydu
bu.
Miscavige'in sağ kolu
olduğum için bunların başında ben görevliydim.
Onlara sadece birçok
dava açmakla kalmıyorduk IRS'i
olabilecek bütün suçlar için soruşturuyorduk.
Veya kamuya hoş
gelmeyecek her şey için.
80'lerin sonlarında, IRS
istismarları hakkında duruşmalar oldu.
Scientology'le hiç
alakası yoktu, kar amacı gütmemesiyle kiliselerle
alakası yoktu.
Sıradan vergi
mükellefleriyle ilgiliydi.
Bu gösterişli, pahalı
dergileri basıyorlardı.
IRS, suçlarını açığa
çıkaran bu yazılardan o kadar nefret etti ki
" Özgürlük" dergisini IRS binalarında bulundurmak yetkilileri tarafından yasaklandı.
Catskill Dağları'nda
bir IRS konferansı olacaktı.
Bir özel dedektif
yolladık, hangi otelde olacağını öğrendik
işten çıktıklarında oraya gidip kaynaştık biri de kimin ne içtiğini not aldı.
Biz de bilgiye erişim
özgürlüğü yasasını kullanarak içki
paralarının vergilerle ödendiğini öğrendik.
Ve çok fazla paraymış.
Tabii, büyük resimde
bu hiçbir şey.
Ama PR açısından her
şey demek.
IRS yetkilileri
yüzüme söylediğim hiçbir şeye aldırış etmediklerini
söylediler.
Çünkü, aynen şunu
söylediler "Sen bir Scientologist'sin. Sen akılsız
bir robotsun.”
Beni bilenler
cevabımı tahmin edebilirler.
Kısa ama öz oldu.
IRS ve Scientology
Kilisesi arasında bir uzlaşmaya
varılmaya başlanmıştı.
Bir dini nasıl
tanımlayabilirsin?
O kadar kolay bir şey
değil.
Neden biri dinken,
diğeri değildir?
Bu ayrımları yapmakla
yetkili olan tek kuruluş IRS ve bunun
için de çok yetersiz.
Bunlar muhasebeci ve
avukatlardan oluşuyor, din bilimcisi değiller.
Ama bir tek onların
düşünceleri önemli.
IRS bir kere din
olduğuna karar verdi mi anayasanın
birinci ek maddesi sana birçok açıdan koruma sağlıyor.
Ve dedikleri gibi,
gerisi malum.
1 Ekim 1993 doğu standart saatiyle saat akşam 8:37'de IRS genelgeler yayınlayarak Scientology'nin
ve ona bağlı bütün kuruluşların vergiden
muaf olduğunu onayladı.
Savaş sona erdi!
Savaş bitti çünkü IRS
teslim oldu.
Milyar dolarlık vergi
borcunu bağışladı ve Scientology'nin
vergi muafiyetini kabul etti.
Hubbard'ın romanları
bile dini yazılar olarak kabul edildi ve
gelirleri vergilerden muaf oldu.
Fred Goldberg, o
sıralar IRS genel müdürüydü.
Miscavige Goldberg'e,
vergiden muaf olurlarsa bütün bu
davaların bir gecede ortadan kalkacağını söyledi.
Kapıdan çıkarken Fred Goldberg "ciddi mi o?”
dedi bana.
Ben de
"evet" dedim.
Oh çekerek, başını
salladı ve gülümsedi.
Kilisenin zafer
partisinde, Miscavige kilise
yöneticilerinin, IRS yetkilileriyle kutlama
yaptığı fotoğrafları gösterdi.
Bu olay, o zamanki
üyeler arasındaki sıkı ittifakın
muazzam gücünü yarattı.
Ama esasen,
Miscavige'in bu asıl üyeleri sonuna kadar
sömürmesini sağladı.
Bu ayrımcılığın
bittiğini duyurmaktan gurur duyuyorum.
IRS artık
Scientology'e yaptığınız bağışların vergiden
düşülmesine izin veriyor.
80'lerde, Hubbard
saklanırken Scientology çok ağır bir mahkeme
sürecinden geçti.
Özellikle Oregon ve
Los Angeles'taki davalarda.
Bir tanesinde 30
milyon dolar ödeme hükmü verildi.
Bu Scientology'i
korkuttu.
Savunmasız
olduklarını gördüler.
Bu yüzden üyelere
dediler ki, "bize birkaç bin dolar verin" "kurdele falan veririz size" "karşılığında ders beklemeyin".
Bu yeni bir şeydi.
Sadece davalara karşı
savunmak için para vermek.
Ve bu büyüdükçe
büyüdü.
Artık
Scientologistler para vermek için
sürekli yoğun baskı altındalar.
Kendilerini ezilen
olarak gösteriyorlar mağdur olarak.
Bununla
özdeşleşiyorsun.
Ama sonra sürekli
daha çok bağış yapmanı istiyorlar.
Çok baskı altına
girdim.
Sanırım baskıdan bir
250.000 daha ödedim.
Bunu çok iyi
beceriyorlar.
Sürekli ensemdeydiler.
"Saldırı
altındayız Paul" dediler.
Bir adam 25 milyon
dolar bağış yaptı.
Bir kerede bu kadar
bağışladı.
Scientology savaş
parası olarak.
Kiliseler vergiden
muaftır çünkü halka faydalı olmakla yükümlüdürler.
Bu faydayı IRS'e
kanıtlamak için kilisenin para zulalamaması lazım.
O paraları,
inançlılara yapacakları hizmetlerde harcamaları gerekir.
Bu bahaneyle kilise,
dünyanın her yerinde vergisiz
gayrimenkullere büyük yatırımlar yaptı.
İşgücü maliyeti ise
yok denecek kadar az.
Ödeme olarak en fazla
haftalık 50 dolar alırdım.
- 28 sene boyunca.
- Sea Org çalışanları saat başına 6 dolar ve 40 sent alıyorlardı.
Çok az işgücü
maliyetin var vergi ödemiyorsun, zengin
insanlar sana bağışlarda bulunuyor.
Scientology'nin nasıl
yığınla para topladığını anlayabilirsiniz.
Mal varlıkları ne
kadar?
Bu biraz muammaydı
ama yakınlarda Scientology'nin teslim
etmesi gereken vergi kayıtlarını ele geçirdim.
Scientology'nin üç
ana kuruluşu, ki bunlardan 20-30 tane var
ama sadece bu ilk üçtekilerin defter
değerleri 1,5 milyar dolar ediyor.
Kar amacı gütmeyen
bir kuruluşun bu kadar para toplayabilmesi
hayret verici.
4. Dinamik baskıya
karşı kazandığımız en büyük zaferden sonra
artık yeni bir ilerleme dönemi yaratma vakti gelmiştir.
Onların din olarak tanınmalarını
sağlamamız ve onların da bunun arkasına
sığınmaları affedilemez bir şey.
Bu arada orada çok
iyi insanlar var ve hayatları mahvoluyor.
Bu konuyu araştırmaya
başlarken kiliseye açılan bir FBI soruşturmasına
rastlamıştım.
İnsan ticaretini
araştırıyorlardı.
İnsanlar, istekleri
dışında bir yerlere kapatılıyormuş.
İnsanların fiziksel
işkenceye maruz kaldığı hakkında birçok rapor vardı.
İşgücü ve çocuk işçi
istismarı.
Bunlar hep FBI'ın soruşturduğu
şeylerdi.
Bu soruşturma
sürerken, Kaliforniya'da bir duruşma oluyordu.
Headley ailesi, aynı
suçlardan kiliseye dava açmıştı.
Bu davada mahkeme, bu
uygulamaların anayasanın 1. Ek
maddesinin din fıkrası tarafından
korunduğu hükmünü verdi.
Dava böyle
sonuçlanınca FBI soruşturmayı bıraktı.
Bence bu kilisenin
korunduğunun bir göstergesiydi.
IRS'le ilgili bu
dönemi bitirirken yapmak istediğim son bir şey var.
Efendim.
Bitti.
"Dik
duruyoruz" şarkısı, gene IRS'le ilgiliydi.
Miscavige, stüdyodaki
müzik grubundan bu şarkıyı bestelemesini istemişti.
Bunu, yarattıkları
akımın gücünü temsil ediyormuş gibi göstermeye çalışıyordu ki bu saçmalıktı.
Çünkü bu tamamen
kontrol hakkındaydı.
Mutlak bir kontrole
sahip olunca, delirdi resmen.
Çoğu din vergiden muaf ve çoğunun inanışları ve uygulamaları modern bağlamda tuhaf bulunuyor.
- Scientology bundan farklı mı?
- Bir Hristiyan'a Yahudi'ye veya Müslüman'a "neye
inanıyorsun?” diye sorsan dinlerinin en
önemli kısımlarını bir-iki dakika içerisinde tarif edebilirler.
Peki bir
Scientologist neye inanır?
7 veya 8 sene
Scientology'de olmalısın ve birkaç yüz
bin dolar harcamalısın ki en sonunda
galaktik lider Xenu'yla ilgili özgeçmişi öğrenebilesin.
Daha ilk günden bunu
söylesen kaç kişi katılırdı ki?
Baştan söyleseler
biraz saygı duyardım.
Ama insanları oyuna
getiriyorlar.
"İletişiminde
yardımcı olmak için uygulamalı bir felsefe bu" diyorlar.
Öyle mi?
O zaman neden Tom
Cruise vücudundan görünmez uzaylıları
çıkarmak için 1000 dolar ödüyor.
Nüfuz alanın, küresel
sahne olunca ne olur?
Bir insan, kendisine
Scientologist diyebilmek için ne kadar şey yapmalı?
Öyle ki, başlarını yastıklarına
koyduklarında yapabildikleri her şeyi
yaptıklarını düşünerek rahat uyuyabilsinler.
Bu, bu akşamki son
hikayemiz.
Her
Scientologist'i etkileyen bir hikaye
çünkü hepimiz onun temsil ettiği şeylerin mirasçısıyız.
Tom Cruise esas
adamdı.
Miscavige ve
Cruise, "Yıldırım Günleri" filminden beri sıkı fıkıydılar.
Onunla setteydi,
beraber paraşütle atlayışlara gittiler hep
beraber takılıyorlardı.
Tom'un Nicole'la ilk tanıştığı
zamanlardı bu.
Ona aşık olmuştu.
Evlendiler ve bu
kilise için bir ikilem doğurdu.
Çünkü Nicole'un
babası Avustralya'da ünlü bir psikologtu.
Kilise açısından,
babası bir düşman.
O bir "baskıcı
kişi".
Babasıyla hala temas halinde
olduğu için bu Nicole'u tehlikeli biri
yapıyor.
Potansiyel sorun kaynağı, "PTS".
Tom'un onunla ilişkisi olması kilise için bir sorun teşkil ediyordu.
Bu dinamiği bozman
gerek.
Nicole'un en çok
rahatsız olduğu şey Tom'un gittikçe
daha da Dave gibi olmaya başlamasıydı.
Tom'u kiliseden
uzaklaştırmıştı.
Tom,
Scientology'de 1992 ve 2001 yılları arasında
çok faal değildi.
Bir yıldan fazla bir süredir
İngiltere'de "Gözü Tamamen
Kapalı" filmini çekiyorlardı.
Cruise, Miscavige ile temas
halinde değildi ve bu Miscavige'i deli
etti.
Onu geri
getirmekle görevlendirilmiştim.
Nicole Kidman'dan
ayrılmasını sağlamada yardımcı olacaktım.
Peki bunu nasıl yaptınız?
Bir sürü seansla.
Ve Tom Cruise'a verdiğim her
seansta ki üç yıllık bir süre
içerisinde düzinelerce defa yaptık
detaylı raporlar yazıp, doğrudan David Miscavige'a yollamam gerekiyordu.
Her gece viskilerimizle Miscavige'ın Cruise'un seks hayatı hakkında konuşmasını
dinlerdik.
Nasıl sapık biri olduğunu dinlerdik.
Neden Cruise hakkında günlük raporlar alıyordu
ki?
Miscavige onu geri getirip insanları Scientology'e çekmek için kullanmak ve kendi prestijini yükseltmek istiyordu.
Ben de hukuk ekibindeydim.
Nicole'u araştırmak için dedektifler
tutmuştuk.
Erkekler buldukları
her yere sokmak zorunda ama kadınlara
gelince her şey güven ve bağlılık demek Tom,
Nicole'un kimlerle konuştuğunu öğrenmek istiyordu bu yüzden onun telefonunu dinletmek istedi.
Siz erkekler bir
bilseniz.
"Tom Cruise'un
avukatı bunu inkar etti.”
Bunu Miscavige'a
bildirdiğimde dedim ki "telefonunu
dinletmek istiyor yahu".
O da "lanet
olsun, yap hemen" dedi.
Ben de
Scientology'nin danışmanından bir özel dedektif tutmasını istedim.
O da Nicole'un evine dinleme
cihazı yerleştirdi.
Kayıtlar gelirdi, ben
de onları Dave Miscavige'a iletirdim.
Sonra kilise,
dikkatini onların evlatlık çocuklarına yöneltti
onları annelerine karşı
kışkırtarak velayetin Tom'da kalmasını
istediler.
"Eski
sözcü" Tommy Davis, benim aracımdı.
Tom Cruise,
Scientology işleriyle meşgulken onu
memnun etmek için gerekli her şeyi yapıyordu.
Aynı zamanda bu
telkin programının görevlilerinden biriydi.
Annelerinin
baskıcı kişi olduğunu düşündürmek için yapılıyordu.
Ve sonuç başarılı oldu.
Her şey planlandığı
gibi gidiyordu.
Miscavige da aynı
zamanda ateşi körüklüyordu.
Miscavige, insanların
korkularını alevlendirmede ve egolarını
yükseltmede çok başarılıydı.
Marty, Cruise'a seans verirken, aynı zamanda size de mi
veriyordu?
Evet, evet, Tom
Cruise.
Bir Tom girerdi,
bir ben girerdim bir o, bir ben Dünyadaki en iyi dinleyicilerden seans aldım.
Tartışmasız en iyi
dinleyici.
Yani, Michael Jordan
veya Wayne Gretsky seviyesinde bir
dinleyici Marty.
Onun aklını çeldiler.
Tom, David Miscavige gibi olması
gerektiğini düşünüyordu.
2004 yılında, Tom Cruise dünyadaki en hevesli
Scientologist'ti.
Miscavige da onu ödüllendirmek istedi.
Buna özgürlük ve cesaret madalyası adını
verdi.
Ve bu 35 dakikalık videoyu hazırladılar.
IAS özgürlük ve cesaret madalyası sahibi, Tom
Cruise!
Bu videoda, Tom Cruise'un Scientology elçisi olduğu fikrini aşılıyorlardı.
O, tüm zamanların en
büyük film yıldızı olarak biliniyor.
Tom Cruise, dünyayı
dolaşıp bakanlarla, elçilerle ve ABD dışişleri
bakanlığıyla görüşüyor.
L.R.H. teknolojisini,
güç koridorlarına götürüyor.
Durumunu geliştirmek
hakkında.
Kendi kendine bulmanı
sağlıyor.
- Yardım
edebileceğimiz şeyler var.
- Hesabını bile
yaptılar.
Filmleriyle ve bütün
"fikir öncüleri" yle görüşmesi
ve dünyayı dolaşması arasında Tom
Cruise, L.R.H. teknolojisini bir
milyardan fazla insana tanıttı.
Hiç şüphesiz,
onlar için çok kazançlı biri oldu.
Bu yüzden
Scientologist Tom Cruise'un hikayesi
daha yeni başlıyor.
Bence kendine
Scientologist diyebilmek bir ayrıcalık
ve hak etmen gereken bir şey.
Scientology,
"bitiş fenomeni" lafını kullanmayı çok sever.
Her seviyenin,
sonunda ulaştığın bir bitiş fenomeni var.
Bu Tom Cruise'da
görülüyor.
Boğazlı siyah
kazak giydiği video var ya?
Scientologist,
dünyaya bakıp, onun gerçekte ne olduğunu gören birisidir.
Sadece bakmakla kalmaz aynı
zamanda etkin biri olur ve harekete
geçer.
Orada
olabilecek en kibirli ve ulaşılamaz halinde.
Ama aynı zamanda manyak ve paranoyak biri gibi
duruyor.
Ve "Bir SP ile tanıştın mı hiç?”
dediler.
"SP = baskıcı
kişi.”
Ve ben de ona baktım ve ne güzel bir şey diye düşündüm.
Çünkü belki bir gün
böyle olacak.
Anladın mı?
Belki bir gün
"vay canına, SP mi?”
diyecekler.
Onları sadece tarih kitaplarından
duymuş olacaklar.
İşte böyle oluyorsun.
Scientology
köprüsünün bitiş fenomeni bu işte.
Bütün
Scientologistler sahtekar.
Yalan söylerler.
"Harikayım! 7.
Seviyeye gelmelisin.”
"Şu an öyle bir
migrenim var ki.”
"Ve hayatımda
hiç bu kadar boktan hissetmemiştim!”
Böyle bir hayat işte.
Benim için yolun bir
kısmı yoktur.
Direkt Kendini kaptırmıştı bir kere ve Miscavige'ın gözünde Tom Cruise mükemmel bir Scientology
ünlüsüydü.
Kimse üyeliğinden
onun kadar faydalanmamıştı.
Ona sayısız bedava
Sea Org hizmeti verildi.
Sea Org üyeleri saat başına
40 sent alıyor ve bence Tom Cruise'un
bunu bilmiyor olması imkansız.
Kilise onun için o
kadar çok şey yaptı ki.
Arabalarını ve
motosikletlerini süslediler.
"Yeni bir
limuzin istiyorum.”
"Biz yaparız.”
Tom Cruise'un, Santa
Monica'daki hangarını donattılar.
Cruise'un evine TV
sistemleri kurdular.
Tom Cruise, Nicole
Kidman'la çayırlarda koşma hayali olduğunu
belirtmişti.
Böylece herkes
çalışıp, toprak sürdü.
Sonra David Miscavige
beğenmedi ve her şey sökülüp, baştan
yapıldı.
Altın tesisinde
oluyor bu, yani çöl tesisi.
Eğer Tom
Cruise'sanız, her türlü güzel şey var.
Harika yaşam
alanları, spor salonu Cruise geldiğinde,
herkese önceden söyleniyor "yüzünde
bir gülümseme olsa iyi olur".
Herkes Cruise'a
"efendim" demek zorundaydı.
Tom Cruise'un 42.
Doğum günü partisi, kilisenin "The Freewinds" adlı yatında.
Teşekkürler.
İki farklı dünya var.
Cruise ve Travolta
gibi ünlüler var aynı zamanda kilisede
başlarına gelen korkunç şeylerden
bahseden insanlar var.
Hapsedilmiş ve
korkunç psikolojik oyunlara maruz kalmış insanlar.
Tom İspanya'daydı.
Madrid'de yeni bir
Scientology kilisesi açıyorlardı.
Yeni bir sevgili
istediğini duymuşlar.
Kısa bir süre
sonra, Nazanin Boniadi adlı bir tıp
hazırlık öğrencisi olan genç bir Scientologist'e özel bir göreve tayin edildiğini söylediler.
Yıllar sonra, Nazanin
başarılı bir TV oyuncusu oldu ve bir
Paul Haggis filminde küçük bir rolü oldu.
Ama o sıralarda
kendini adamış genç bir Scientologist'ti.
Kilisenin insanlığa
yardım misyonuna inanmış biriydi.
Hatta, kilise için
kitap satmada aylık rekoru vardı.
Nazanin, yaşadıkları
hakkında resmi açıklamalar yapmıyor çünkü
kilise onu bir gizlilik sözleşmesi imzalamaya zorlamıştı.
Ama yaşadıklarıyla
ilgili FBI'ya verdiği ifadeleri buldum.
David Miscavige, Nazanin
görevinin yetkisini kilisenin anahtar
yetkilisi Greg Wilhere'a atadı.
O da Nazanin'i,
kameralı mülakatlar, yoğun dinleme seansları
ve güvenlik kontrollerinin olduğu bir aylık bir programa tabi tuttu.
Onu Ünlüler
Merkezi'ne yerleştirdiler, ailesinden ayırdılar ve o sıralarda yaşanan bazı sorunlara
değindiler.
Bir tanesi, sevgilisi
olmasıydı.
Sevgilisinin onu
başkasıyla aldattığını itiraf ettiği
seansın bir metni verildi ona.
Nazinin de ondan
ayrıldı.
Sonra Wilhere, diş
tellerini çıkartması için onu bir ortodontiste götürdü.
Beverly Hills'te, Burberry
ve diğer mağazalardan ona 20.000 dolar değerinde
kıyafetler aldı.
Ünlüler
Merkezi'nde, Tom Cruise'un saç stilistine çalışan bir adam Nazanin'in saçını, Cruise'un beğenisine göre
boyadı.
Ona, görünüm
değişikliğinin insanlığa yardım misyonu
için olduğu söylendi.
Dünya liderleriyle
yapılacak konferanslarda en iyi şekilde görülmeliymiş.
Ancak New York'a
birinci mevkide uçtuğunda kilisenin
ondan oynamasını istediği gerçek rolünü öğrendi.
Scientology'nin en
büyük yıldızının sevgilisi olacaktı.
Bir ay içerisinde
Nazanin, Cruise'la yaşamaya başladı.
Telluride'daki
evindeyken Miscavige ziyarete geldi.
Şiddetli bir baş
ağrısından dolayı Nazanin, Miscavige'i anlamakta
güçlük çekti bu da onu öfkelendirdi.
Ertesi gün Cruise, yüzüne
yaklaşarak kilise liderini aşağıladığını
iddia ederek masayı yumrukladı ve ona
bağırdı.
İki hafta sonra, kilisenin
sağ kolu olan Tommy Davis Nazanin'e,
Cruise'la olan ilişkisinin bittiğini haber verdi.
Ve söylediğine göre, annesiyle
evine gelip ikisinin beraber olduğu
bütün fotoğrafları alıp götürmüşler.
Her bir mektubu,
eşyayı, her şeyi.
Sanki hiç yaşanmamış
gibi.
Ve gerçekten
üzülmüştü, bu olanlar onu çok incitmişti.
Bir hata yaparak
arkadaşına bunları anlattı o da hemen
gidip, kilisedeki birine söyledi.
Nazanin cezasını
çekmeyi kabul etti.
Umumi tuvaletleri
temizlemek gibi bir diş fırçasıyla
ellerinin ve dizlerinin üstünde hem de
tanıdığı insanlar üzerinden geçerken.
O yanlış bir şey
yapmadı ki.
Tek yaptığı,
arkadaşına kalbinin kırıldığını söylemekti ve gördüğü
muamele bu mu?
Kilise, Miscavige'ın
Cruise'un özel hayatıyla bir alakalası olmadığını ve ona sevgili arama olayının hiç
yaşanmadığını iddia ediyor.
Size bir şey söylemek
istiyorum.
Ben, L.R.H. dışında,
bu kadar işinin ehli zeki, hoşgörülü şefkatli birini daha tanımadım.
Ki ben liderlerin
liderleriyle görüştüm.
Hepsiyle tanıştım.
C.O.B., efendim yanımızda olduğun için çok şanslıyız ve
teşekkür ederiz.
Miscavige, kilisenin
en ünlü şöhreti için her şeyi yapardı ama
Sea Org'un üst düzey yöneticilerine düşman olmaya başlamıştı.
Uluslar arası yönetim
bölümünü neredeyse kapatmıştı.
Aşırı derecede
paranoyaklaşmıştı herkesin onu alt
etmeye çalıştığını düşünüyordu.
Mutlak güce sahip
olmak için örgütsel yapıyı tamamen
temizlemişti.
2004'te, Miscavige,
Sea Org'un üst düzey subaylarının Scientology'nin
Güney Kaliforniya'daki Altın Üssü'ne gitmelerini emretti.
Onları,
"Hücre" olarak bilinen çift
üniteli taşınabilir evlerde yaşamaya zorladı.
Kapıda demirler
vardı, pencerelerin hepsinde demirler vardı.
Ve günde 24 saat bir güvenlik görevlisinin beklediği bir
giriş kapısı vardı.
Orada kalıp, uyumak
zorundalardı.
Leş gibi kokuyordu ve
karınca kaynıyordu.
Geceleri bir veya iki
saat uyurdun.
Öyle bir ruh hali
içinde oluyordun ki çok kolay etkilenen
ve idare edilebilir bir hale geliyordun.
Bize, Miscavige ve
Hubbard'a karşı işlediğimiz suçları bulmamız söyleniyordu.
Ancak bu sayede
Hücre'den çıkabiliyorduk.
Scientology, seni
kötü biri olduğunu düşündürmede çok başarılı.
"Suçlarını
itiraf et.
Suçlarını itiraf et.
Ne yaptın söyle.”
Kavgalar çıkardı.
Miscavige beni
tetiklerdi.
Bir keresinde Mike
bir şey yapmıştı ya da yapmamıştı,
hatırlamıyorum ve gidip onu dövmem
gerekiyordu.
Bir yöneticiye,
tuvaletin yerlerini diliyle temizletmişlerdi.
Başka bir kadın,
kafasına kova geçirilip başka kadınlar
tarafından dövülmüştü ve ona lezbiyen denilmişti.
Çok güçlü bir klima
vardı, doğruca aşağı esiyordu en soğuğa
ayarlanmıştı ve bir adamı bir
sandalyeye oturtup başından aşağı su dökmüşlerdi.
Mosmor olana kadar.
Miscavige suratıma
tokat atmıştı yere devirmişti, birkaç
kere tekmelemişti.
Yumruklar uçuşuyordu,
midesine dizleriyle vuruyorlardı yere
deviriyorlardı.
- Kalkıp, karşılık vermeyi
düşünüyorsun.
Ama sonra "bunu
yaparsam " " muhtemelen diğer 75 kişi bana girişir" diye
düşünüyorsun.
Ve dehşete düşüyorsun.
Karşında Papa gibi
biri birden seni yere deviriyor.
"Cidden yanlış
bir şeyler yapmış olmalıyım" diye düşünüyorsun.
Zararlı bir ortamdı.
Oradakiler gerçekten
korkmuştu.
Ve bu yıllar sürdü.
Birkaç günlük bir şey
değildi.
Kilisenin temsili
başkanı, Heber Jentszch diye bir adam 7
yıldır oradaydı.
Neydi o söz?
"Gayret edene, tanrı
da yardım eder.”
Scientology'de, insanların
kendilerine yardım etmelerinde yardımcı oluyoruz.
Böylece tanrıyı
tamamen anlayıp, kavrayabilecekler.
Bir gece Miscavige, Hücre'ye
bir teyple geldi.
"Hepinize bir
ders vereceğim.
Sandalye kapmaca
oynayacağız" dedi.
"Sandalye
kapmaca" ayrıca bir Scientology idari terimi.
İnsanları sürekli
farklı yerlere atayıp, istikrarsızlık yaratmaya deniyor.
Lanet müziği çaldılar.
Queen'den
"Bohemian Rhapsody" eşliğinde oynayacaksınız dedi.
Özellikle şu mısraya
vurgu yaptı.
"Hiçbir şeyin
önemi yok artık", artık bu düşünce içerisindesin böyle bir yerde yaşıyorsun, kimliğin bu.
Müziği çalıyor,
durduruyor ve herkes sandalye kapmaya çalışıyor.
Ve bir kişi ayakta
kaldı.
Miscavige onlara,
kazananın kalacağı uyarısını yaptı.
Diğer herkes
kovulacaktı.
Sea Org'dan
atılacaktı.
Bu insanlar Hücre'de
kalmak için savaşıyordu.
Birbirlerini
fırlatıyorlardı, tırmalıyorlardı, tekmeliyorlardı.
Sandalyeleri
parçalıyorlardı, giysilerini yırtıyorlardı.
Her ne gerekiyorsa.
Ama sonra hiçbir şey
olmadı.
"İyi niyetli
biri olduğum için, kalabilirsiniz.”
"Ama artık
itiraf edin. Birkaç itiraf duysam iyi olur.”
Yani Sana düşünebileceğin her şeyi yaptırıyorlardı ama asla hapse gideceğimi düşünmezdim.
Bu yüzden
kesinleşmişti Resmen bir esir kampı
yaratmıştı.
Artık orada
kalamayacağım kesinleşmişti.
Marty, 2004'te
kiliseden ayrıldı.
En başta üye olmak
bile utandırıyor düşününce.
"Bunun hakkında
konuştuğuma inanamıyorum" diyorsun.
Kötüydü.
Tom, 2005'te
kiliseden ayrıldı.
Diyelim ki FBI Hücre'ye geldi "Biz FBI'danız.
Herkesi
çıkarıyoruz" dediler.
Sizce herkes "tanrıya şükür, FBI geldi" mi derdi?
Hayır, bence herkes,
her bir kişi "Ne demek
istiyorsunuz?
Bunu gönüllü
yapıyoruz" derdi.
"Bu koşullarda
yaşamayı seviyoruz.”
Bir haftadır
Scientology kilisesi içerisinde işkenceler
yapıldığı iddialarını sunuyorduk.
Bu iddialarda
bulunanların eski eşleriyle konuştuk.
Hepinizin yeminli
ifadelerini okudum.
Eski eşleriniz, David
Miscavige'a karşı davalar açtı.
Bay Miscavige'ın
defalarca fiziksel şiddet uyguladığını söylediler.
Doğru mu bunlar?
- Hayır.
- Hayır.
- Hiç de değil.
Bay David
Miscavige'ın karakteri böyle değildir.
Benim eski eşim, Marty Rathbun'ın eski eşi Tom De Vocht'ın eski eşi, Anderson Cooper'ın
programındaydılar.
Hepsi Hücre'den çıkıp
geldi!
Oraya bunu yapmak
için yollandılar.
Sonra Hücre'ye geri
döndüler!
Saçmalık resmen.
Eski eşimin söylediği
şu söz Mike Rinder'la 35 yıldır evliydik.
Mike Rinder'ın her cm
karesini biliyorum.
Bunu söylemesini ona
Miscavige söyledi.
Bunun kanıtı ise, Tom
De Vocht'ın eski eşi aynı cümleyi
tekrarladı.
Onun her santimini
biliyorum.
Şaka mı bu?
Scientology
kilisesinin yaptığı her şey önceden yazılıyor.
Sana taş atana ekmek
atma, taşı geri at.
Marty Rathbun aniden
Mike Rinder'ın üzerine atladı.
Onu alaşağı etti ve boğazlayıp
dövmeye başladı.
Ve bunun hakkında
hiçbir şey yapılmadı mı?
- Bay Miscavige o
sırada orada değildi.
- Telefonunuz yok mu?
Tabii ki de var.
Kaba ve aşağılayıcı
konuşuyorsunuz bence.
Sonuç olarak kilisede şiddet geçmişi yok.
Kilisede halkla ilişkileri yönetmiş biri olarak bu alanda yaptığınız bir şeyden dolayı
pişmanlık duydunuz mu hiç?
Sanırım en büyük
pişmanlığım John Sweeney,
"Panorama" programını yaparken olmuştu.
Birçok şeyin
birikmesiyle olmuştu.
Hücre'de bir sene
geçirmiştim ve sonra İngiltere'ye
yollandım.
- Merhaba Mike.
- Sürekli "Neden özel dedektiflerin beni takip
ediyor?”
falan diyordu.
Ben de Böyle bir şey hiç olmadı!
Asla olmadı!
Tabii ki de olmuştu.
Ben bile John
Sweeney'i takip etmiştim.
İşte orada.
İşte.
Kamerası vardı, orada
durup bana "Bir cevap istiyorum.
Güvenilir şahitlerim
var".
"David Miscavige
sana fiziksel saldırıda bulundu mu?”
Ben de dedim ki Bu suçlamalar
tamamen palavra.
Tamamen palavra.
Ama Miscavige size saldırdı?
Birçok kez.
Belki de herkesten
daha fazla.
Artık sabrımın
sınırına gelmiştim.
Her şeyin netleştiği
bir andı benim için.
"Bunu yapmak
istemiyorum artık.
Delilik bu!”
Aslında ayrılmadan
önce son yaptığım şey bu oldu.
Mike, 2007'de kiliseden
ayrıldı.
Scientology'de 2,5
yıl geçirmiştim.
Süper gidiyordum.
Kapandan çıktığımı
hissetmiştim.
Bir sorunum olmasına
gerek yoktu.
"Dinleme
seanslarına gerek yok artık" dedim.
Ama dönmem konusunda
ısrar ettiler, "bize güven, bize güven" deyip durdular.
O kadar boktan bir
hale geldim ki.
Delirdim resmen.
Gözlerimin
arkasındaki küçük bir noktada hapsolmuş gibiydim.
Bu tarafa doğru
bakarak.
Hiç böyle bir şey
yaşamamıştım.
10 sene!
İlk geldiğim günden
daha kötü bir haldeydim.
Kasten yaptılar bunu,
çünkü beni orada tutmaları gerekiyordu.
Esasen yaptıkları bende yeni bir sorun yaratıp, onunla
uğraşmaktı.
Beni sürekli orada
hapis tutmaya çalıştılar.
Delilikti!
En sonunda dedim ki "ben kendi yoluma "siz kendi yolunuza".
Jason, 2007'de
kiliseden ayrıldı.
Öfkeliydim.
Üzgündüm.
Gözüm açılmıştı.
Sonra da "belki
biri benimle röportaj yapmak ister" diye düşündüm.
"Scientology hakkında
sorular sorar.”
Scientology'e nasıl girdim ve neden çıktım.
Bu iki saatlik videoyu paylaştım ve 2 gün boyunca YouTube'da en çok izlenen
şey olmuştu "gizemli" bir
şekilde yok olmadan önce.
En iyi tuzak, kendisini hapiste tutacak bir
adam almak.
Scientology de bunu
yapar işte.
Benimle iletişim
kuranlar oldu, bu video sayesinde.
"Ailemi
kurtardınız".
"Videonuzu
izledikten sonra sonunda ayrılma cesareti buldum".
Kan ve gözyaşları
oldu.
Sonra da gerçekte
neler olduğunu öğrenmeye başladım.
Ben para kaybettim,
kazıklandım ama sonra Sea Org'daki işkenceleri
öğrendim.
"Bununla ilgili
bir şeyler yapmalıyım" dedim.
En sonunda Marty
Rathbun'ı arayıp buldum.
Herkes öldüğünü
zannediyordu.
Meksika'daymış
meğerse.
Ben de oraya gittim ve onu konuşmaya ikna ettim.
"Bir şeyler
yapmalıyız" dedim.
O da blogunu başlattı.
Her gün biri
dövülüyordu.
Ve yapan kendisi
değilse de başkasını diğerine yapmaya
teşvik ediyordu.
Bence bu bir tarikat.
Kendi işlerimle
meşgulüm, hayatıma devam etmek istiyorum.
Gerçeği söylüyorum.
Birden, kilisenin
kıdemli üyelerinin itiraflarda bulunduklarını duydum.
Sonra bakmaya ve
okumaya başladım.
Sonra başkalarına
ulaşmaya başladım.
Kızlarımdan ikisi
eşcinsel ve bana kilisede nasıl muamele
gördüklerini anlattılar.
Hiç bilmiyordum.
Paul Haggis'in
kızları, eşcinsel oldukları için kilise
üyeleri tarafından uluorta taciz edildiler.
Daha da araştırdıkça,
Haggis gördü ki kilise doktrinine göre,
homoseksüellik bir hastalıktı ve ancak
Hubbard'ın öğretileri bunu iyileştirebilirdi.
Ve Scientology'nin
Kaliforniya şubesinin gey evliliği yasağını desteklediğini öğrendi.
Herkes için insan
haklarını desteklemeyen bir kuruluşun bir
üyesi olamazdım.
Kilisedeki 25
arkadaşıma, ayrılacağımı söylediğim mektupları yolladım.
Ve bu mektupları
okuyup bulduğum şeylerden dehşete
düşmelerini umdum.
" affedilemez
insan hakları ihlalleri " Birkaç gün sonra, eve gidiyordum.
Ön bahçemde 10 kadar
kişi duruyordu.
Onları tanıyorum.
Dostlarım.
"Paul, bu
mektupları yırtmanı istiyoruz" dediler.
"Bütün
kopyalarını alıp yırtmanı ve sessizce ayrılmanı istiyoruz.”
"Böyle bir şey
yapmam" dedim ben de.
"Üzgünüm,
yapamam.”
Marty Rathbun'a bir
kopyasını yolladım.
Bloguna koydu, her
gün bir sayfasını.
Cuma gününe kadar
adımı açıklamadı.
Pazartesi sabahı
kalktım.
Dünyanın en ünlü 600
gazetesi yayınlamıştı.
Bulgaristan'da vardı.
7 dilde basılmıştı.
"Aman tanrım.
Ne yaptım böyle?”
dedim.
Çok ilgi topladı.
İnsanlar beni öyle ya
da böyle yargılayacaktı.
Beni salak olarak
görecekler diye düşündüm.
Ama gerçekten de
salaktım.
Gerçekleri açıklayana
kadar 30 yıldır bunun bir üyesiydim.”
Paul, 2009'da kiliseden ayrıldı.”
Çok utanç duydum.
Neden daha önce
yapmadım?
Neden daha önce
bakmadım?
İnsanlar
Scientology'de o kadar uzun süre bulunmuş
ve beyinleri yıkanmış oluyor ki.
Ya da içinde
doğuyorlar ve başka hiçbir şey bilmiyorlar.
Sıfırdan başlamak, onlar
için o kadar korkutucu ki ve onlara
karşı koyup, hayır diyebilmek için çok
güçlü olmak gerek.
2009'da oğlum kilise
kadrosundaydı.
"St. Pete
Times"da "gerçeklik özeti" yayınlandı dayaklarla ve Hücre'deki insanlarla ilgili gerçekleri
ifşa ediyordu.
Kilise oğluma çok
kızmıştı, çünkü bunun olacağını biliyordu
ve onlara söylememişti.
Söylememesinin sebebi
de Mike Rinder ve Marty Rathbun'la yakınlık
kuran bir arkadaşı vardı ve o yazıda
söylenenlere inanıyordu.
Eğer o arkadaşıyla
iletişimini kesmezse kilise onu baskıcı
kişi olarak ilan etmekle tehdit ediyordu.
Oğlum Scientologist
olarak yetişmişti.
Kilisenin
kadrosundaydı.
Haftada 30 dolar
kazanıyordu.
İzci grubunun başına
geçmişti.
Scientology
gençliğinin dört dörtlük bir örneğiydi.
Baş hakim ona telefon
etti.
Ondan sonra da ilan
geldi.
Bu onu perişan
etmişti.
Kilise, arkadaşlarına
P.C. dosyalarından itibarını
zedeleyecek her şeyi bulmalarını istemişti.
Bir dilekçe yazdım.
Oğlumun yaptığı bütün
iyi şeyleri yazdım.
"Sevgili Sarah,
Nick Lister'ın durumuyla ilgili yazdığın mektup için teşekkürler.”
"Nick'le
iletişiminin devam etmesini onaylayamam.”
Kimse bana onunla ne
zaman konuşup konuşamayacağımı söyleyemez.
Buna sadece ben karar
veririm.
"Kanıt bulma ve
tavsiyeler komiteniz " " baskıcı olarak ilan edilmenizi önerdi.”
"Art niyetli
söylentiler çıkararak " " Scientology liderlerinin veya üst düzey
subaylarının " " otoritelerini ya da itibarlarını sarsmak sebebiyle.”
Bu kocama geldi çünkü
bana internette David Miscavige'la
ilgili okuduklarını anlatmıştı.
"İnternete
girmeyin, okumayın" diyorlar.
- "Bu sitelere
girmeyin".
- Üye olduğumdan beri 30 senedir, Scientology'le ilgili bir
eleştiriyi dahi okumadım.
Sonunda gözlerimi
açıp bakmaya karar verdiğimde şok
olmuştum.
Ama Scientology
kilisesi üyesiysen ve ailenden bir
kişi, bir dostun veya eşin kiliseye
karşı şüpheciyse veya kiliseyi eleştiriyorsa
o kişiyle iletişimini kesmen gerekiyor.
Tommy Davis, kilisenin sözcüsü ona iletişimi kesme ilkesi soruldu.
İletişimi kesme
olarak bahsedilen her şey hiçbiri
gerçek değil.
Bununla ilgili konuştum onunla.
Dedim ki,
"Tommy, bunu araştırmama gerek yok".
"Başkalarına
oldu mu diye bakmama gerek yok".
"Bu başkalarına
oldu.
Karıma bile oldu.”
"Onun anne
babasıyla iletişimimizi kesmemizi sen söylemiştin".
"Yıllar once
olan önemsiz bir sebepten dolayı".
Karım benimle
iletişimini kesti.
Kızım, oğlum,
kardeşim kız kardeşim, annem, bütün
yeğenlerim.
Tek ailem onlar.
Bu kişileri baskıcı
ilan ediyorsun, böylece hemen
güvenilmez oluveriyorlar ve onlarla iletişimini kesmen gerekiyor.
İnsanları böyle
dışarıya karşı soyutluyorsun.
Yaptıkları bu.
Oğlum baskıcı ilan
edildi çünkü arkadaşıyla iletişimini kesmedi.
Ben ve kocam da
edildik çünkü oğlumuzla iletişimimizi kesmedik.
Peki tahmin edin ne
oldu?
Bizimle ilişkisi olan
herkes ortadan kayboldu.
Kiliseye çok bağlı
olan bir kızım var.
Torunum var bir tanem o benim, büyükannesini de çok
seviyor.
Kızımla konuşup, ona
gerçekte neler olduğunu anlatmaya çalışıyordum.
Bana sarıldı, beni
sevdiğini söyledi ve "seninle
iletişimimi kesmek zorundayım" dedi.
Ben sadece saçını
koklamaya nasıl hissettiğini görmeye teninin yüzüme dokunmasına odaklanmıştım.
Onları en son o zaman
gördüm.
Sara, 2013'te
kiliseden ayrıldı.
Aslında herhangi bir
dinin yandaşlarını nasıl kolayca kontrol
edebildiğini gösteriyor bu.
Ve Scientology de bu
kontrol tekniklerinin çoğunu en üst
seviyeye getirdi.
İnanç duymaktan başka mantıklı bir açıklaması yok.
Geleceğin,
ebediyetin, hepsi köprüde yükselmene bağlı.
Korkutucu.
Hristiyanlığın cehennemi
olması gibi.
Köprüleri yoksa,
özgür olamıyorlar.
Başka yerden
alabileceklerine inanmıyorlar.
Beyin yıkama gibi.
Bu kadar basit.
Yani, korkutucu bir
terim bu ve bu sonuca varmam uzun zaman
aldı.
Sana ait olmayan bir dolu düşünceyi alıyorsun.
Bence, ben ve
diğerleri bu şekilde üye olup, bu kadar uzun süre kaldık.
Çünkü çıktığında
bakıyorsun ve "ne düşünüyormuşum
ben yahu?”
diyorsun.
Uyanıp, bunları düşünüp
"aman tanrım" diyorsun bütün
bu duyduğun pişmanlıklardan dolayı.
Belki de bütün
hayatım yalandı diye düşünmeye başladım.
Bunun sana
olabileceğini göremiyorsun.
O kadar çok şeyi
meşrulaştırıyorsun ki.
Tarikatlar, insanları
sömürür.
Kendin düşünebilirsin
derler sonra da tam olarak nasıl
düşünmen gerektiğini söylerler, yoksa çıkman gerekir.
Ve çıkarsan,
sonuçları olacak.
Hadi Marty.
Bir şey söyleyecek
misin?
- Adın ne?
- Sen onun sorusunu
cevaplasana?
Defolun.
Evimden çıkın dedim.
Esas saldırıları
2009'un başlarında başladı.
"St. Petersburg
Times" a konuştuğumda.
Sanki bir avmışım
gibi peşime düşmüşlerdi.
L. Ron Hubbard'ın
yazdığı özel işler dairesinin bir ilkesi var.
Scientology'e karşı
konuşan olduğunda, azmettirici kim, araştırıp bulun.
Kiliseden telefonlar
gelmeye başladı.
Peşimdeydiler.
Annemin evine
geldiler.
Scientology'nin üçkağıtçı
dedektifinin annenizin ön kapısında olduğunu
öğrendiğinizde yaşadığınız o hissi
düşünün.
Beni yok etmeye
çalıştılar, hiç şüphesiz.
Benim hakkımda anonim
websiteleri açıp, bir sürü saçmalıkla çamur attılar.
- www.tomdevochtkimdir.com.
- Paulhaggiskimdir.com.
"Paul Haggis,
Hollywood'un ikiyüzlüsü".
"Bu adam bir
cinsi sapık" ya da "bu adam torbacı".
Bu arada en çok neye
değer veriyor ve koruyor, dikkatlice araştır
ve etkili bir şekilde tehdit etmek için üç aşamalı bir program oluştur.
Monique hayatımdaki
en değerli şey.
Bu yüzden bu
girişimleri kapımıza kadar geldi.
Orada mıydı?
Adamlarının etrafta
olduğunu biliyordum.
Sonra camını indirdi
ve aracı gördüm.
Sonra videoya çekmeye
başladı, ben de "bu hiç de iyi
değil" dedim.
- Neler oluyor?
- Belgesel çekiyoruz.
- Belgesel mi?
Eski bir Scientology
olayı.
Ama çekeceğinizi
çektiyseniz bölgeden ayrılsanız iyi olur.
- Tabii.
- Tamam mı?
Bu insanları
tanımıyorum.
Neler yapabileceklerini
bilmiyorum.
Şimdi de oğlum
olduğuna göre Yanımda bir Louisville beysbol
sopası tutuyorum.
5 yıldır durmaksızın
saldırıyorlar.
Gitmenizi söylemiştim.
Çıkın buradan.
Gidiyordum zaten.
- Kendini savunamıyorsun bile değil mi?
- Adın ne?
- Adımı zaten söyledim Marty.
- Adın ne?
- Marty, adımı
söyledim.
Marty'nin kapısındaki
insanlar Scientology tarafından gönderilmişti
çünkü kilise, Marty'e "sincap" damgası vurmuştu kilisenin öğretilerine bir tehdit oluşturan
eski üyelere Hubbard'ın söylediği bir
sözdü bu.
- David Miscavige ta San Jose'den buraya gelmenizi söyledi.
Marty!
Bunu yapamazsın.
- Yaptım bile.
- O benim özel eşyam
Marty.
Evet, öyle.
Tutuklandım.
O adamın gözlüğünü aldığım
için tutuklandım.
Ona bakmayı kes
dedim, anladın mı beni?
Evet, duydum.
Bu adam Monique'i iki
yıldır takip ediyordu.
Sapık sapık bakan
biriydi.
"Sapık"
filmindeki Norman Bates gibi.
Gözlüğünü kırmadım.
Sadece yüzünden
çıkardım.
Gözetleme evlerinden hepsini
videoya çektiler.
7/24, 365 gün, 5 sene
boyunca, sokağımızın karşısından çektiler.
2013'te Monique
Rathbun, David Miscavige ve Scientology kilisesine taciz davası açtı.
Monique Rathbun'ın
davası çok zekice bir hukuk stratejisi.
Eğer Marty dava
açarsa, kilise " anayasanın 1.
Maddesiyle ilgili bir
sorun bu" "mahkemeye
götürülemez" derdi.
Ama Monique,
Scientology üyesi değildi.
David Miscavige'a
dava açıyor ve görevinden alınmasını istiyor.
Scientology de onu bu
durumdan kurtarmak için her şeyi yapar.
Mesele şu ki, sayın
hakim, eğer sunumumu yapmama izin verirseniz.
ABD yüksek
mahkemesinden gelen anayasanın birinci maddesindeki Her mahkeme gününde, kilise yüksek ücretli
avukat ordusu tutuyor.
Yasalardaki bütün
yollara başvurarak Miscavige'ı,
kilisenin istismarları ya da
Scientology dininin bir işyeri gibi işletildiği ve tek bir kişinin isteklerine göre kontrol
edildiği hakkında ifade vermekten kurtarmada
kararlıydılar.
2014'te Miscavige,
kilisenin süregelen yayılımını kutluyordu.
Ama korkunç bir sır
saklıyordu.
Kilisenin aktif
üyeleri 50.000 kişiden aza düşmüştü.
Ama Scientology'nin
mali değerleri tırmanıştaydı.
2013'te, stratosferi
bile aştık desek nasıl olur?
Kilise yatırımlar
yaparak tüm dünyada değerli gayrimenkuller alıyor.
Bu finansal nüfuz,
Scientology'e muazzam bir güç veriyor.
Vergisiz paravan
şirketi gibi.
Mal varlığı 3
milyarın üzerinde.
Artık kiliseyi temsil
eden bir yüz yok.
"Kilise, David
Miscavige'la röportaj yapma taleplerinin tümünü reddetti.”
Sözcüsü yok, röportaj
yapmıyorlar.
Aslında bu
Miscavige'ın işine geliyor.
Kendisi dışında,
Scientology'nin yüzü olmasını istediği kimse yok.
Ama cevaplayamadığı
veya cevaplamak istemediği sorular
soracaklar diye de röportaj yapmaya korkuyor.
Otoritesindeki
kuvvetler ayrılığı nerede?
Yok.
İki şey olabilir.
Birincisi IRS, vergi muafiyetini yeniden ele alır.
Diğer tek seçenek
ise, kilisenin bu ünlü yüzlerinin bazıları
kiliseye karşı çıkabilir.
Tom Cruise da bu
gruba liderlik etmeli.
Kilisedeki kariyerinize geri dönüp baktığınızda "keşke bunu yapmasaydım" dediğiniz
bir şey var mı?
Karmadan bahsetmiştik
daha önce.
Hala oluyor Önceden ne olduğumu görüyorum sürekli.
Her seferinde
gördüklerimden rahatsız oluyorum ve içten içe ölüyorum.
Daha ne kadar
ölebilirim bilmiyorum ama Ama pişmanlık
ve utanç duyuyorum bütün bu
yaşadıklarımdan.
Bundan öğrendiğim şey zihnimizin bir kısmını kilit altında
tutuyoruz.
Bilerek zincirliyoruz.
Bilerek bazı şeyleri
görmezden geliyoruz.
Eğer bakarsak bize
acı verecek şeyleri.
Çünkü sadece bir şeye
inandığımızda düşünmemiz gerekmiyor.
Bu yüzden ayrılamayan
kişilere bir şey diyemiyorum ya da
ayrıldıktan sonra utanç duydukları için saklananlara.
Ben de aynı utancı
duyuyorum.
İletişim kurarak direniyorum.
Barışçıl bir protesto.
Gerçeğin bilinmesini
istiyorum.
- Sağ olun.
- Rica ederim.
Aşağıdakiler,
röportaj taleplerini geri çevirdiler veya cevaplamadılar.
Tom Cruice
Teamy Davis
Greg Wilhere
David Miscavige
John Travelta
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar