Gecem Senin Yüzünden Gündüz
XLVI
Selviden
usûl, yüce boyunun kokusunu alıyorum; Ay’da yüzünün rengini görüyorum sanki.
Her
şekerkamışı tapına geliyor da hizmet kemerini kuşanıyor; şeker de senin helvana
kulluk etmeye geliyor.
Işıyan her
ışık yüzünün nurundan doğuyor; şarap müjde vermede, yâni yarınki günün geliyor
demede.
Gül süsene
usta oldu, yeşilliği bezedi; çünkü ondan senin eşsiz, güzel gülüşün
hatırlanmada.
Senden
kaçtığım an, aşkına sataşırım da altı yönden de başıma sevdan dökülür, saçılır.
Şu aşağılık
yeryüzünden yüceldi mi varlıktan soyunurum, fakat vardığım yokluk âleminde de
kulağıma gene senin sesin, senin hey-heylerin gelir.
Her ses
coşkunluklarla, fitnelerle dopdolu; öyle anlarım ki o feryat senin neyinden
gelmede.
Gecem senin
yüzünden gündüz. Dudağım senin yüzünden kupkuru; fakat gam yemem, çünkü
ırmakların geliyor.
*
Atlas göğünün altında aklı başında kimsecikler kalmadı;
çünkü önden, arttan şarapların gelmede.
Senin
cevrinden, cefandan ürkerim, korkarım; fakat cevrin, cefan geldi çattı mı
görürüm ki o acı nesne de senin denizinden geliyor.
Ey Tebrizli
Tanrı Şems’i, söz, düşünce, güzelim esintilerle esen rüzgâr gibi canı
tazeliyor, çünkü senin ovandan esip gelmede.
Kaynak:
Cilt 2
Mevlânâ
Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar