Kalbin Kutsal Alanı
Bazen
kalbin gizli odası olarak da değinilen kalbin kutsal alanı, her şeyin şimdi ve
burada mümkün olduğu bilincinin zamansız boyutudur. Dünyanın kadim yazılı
çalışmaları ve sözlü gelenekler, kalbin gizli ya da özel yerine referanslarda
bulunur.
Eğer
biri size sorarsa,
"Parçalanamaz
olanın güçlendirilmiş şehrinde,
bedenimizde,
bir nilüfer vardır
ve
bu nilüferin içindeki minik bir alan:
ne
içerir ki kişi
onu
tanımak ister?"
Şöyle
cevap vermelisiniz:
"Bu
alan umman kadar büyük olmasına rağmen
Kalbin
içindeki minik alanda:
gök
ve dünya bulunur,
ateş
ve hava, güneş ve ay,
şimşek
ve takım yıldızlar,
size
ait olan her şey burada
ve
ait olmayanlar da,
hepsi
o minik alanda toplanmıştır
kalbinizin
içinde."
[Chandogya
Upanishad 8.1.2-3]
Belki
de bilim, şimdilerde bu anlayışa dikkatle yaklaşıyor. Kaliforniya'da Stanford
Üniversitesi'ne bağlı Boulder Creek Institute of HearthMath'deki bir grup
araştırmacı son derece ilginç yeni bir veri elde etmiş. Bu bilgi, kalbi anlamak
isteyen bazılarınıza yardım edebilir. Kolay bir şey değil, ancak zihin uyum
sağlayınca, kalp de buna cevap verir. Bu paradoks her zaman var olmuştur: bir
bebeğe gebe kaldığı zaman, kalp beynin oluşmasından önce atmaya başlar. Bu
doktorları zekanın nerede başladığını ve düzenli kalp atışının nereden
geldiğini düşünmeye yöneltmiştir. HearthMath'deki bilimcilerin
kalbin kendi beyni olduğunu keşfetmeleri tıp dünyasını şaşkınlığa
uğratmıştır: evet, hakiki beyin hücreleri içeren gerçek bir beyin. Çok küçük ve
sadece kırk bin civarında hücresi olmakla beraber gerçek bir beyin ve anlaşılan
kalbin sadece bu kadarına ihtiyacı var. Bu inanılmaz bir keşif ve kalbin zekası
hakkında asırlar boyu konuşulmuş ya da yazılmış olanların doğruluğuna gerçeklik
kazandırıyor.
HearthMath'deki
bilimciler kalp ile ilgili daha da önemli bir keşifte bulunmuşlar. İnsan
kalbinin, bedende kafatasının içindeki beyin de dahil olmak üzere herhangi bir
organdan daha geniş ve kuvvetli bir enerji alanı yarattığını ispat etmişler. Bu
elektromanyetik alanın çapının sekiz ila on feet olduğunu ve merkezinin de
kalpte bulunduğunu ortaya çıkarmışlar. Şekli, genellikle evrende benzersiz ve
başlıca şekil olarak kabul edilen torus'un formunu anımsatmaktadır. Yaşam
Çiçeğinin Unutulmuş Sırrı kitabımın her iki cildini de okumuş olanlarınız,
kalbin torodial alanı ile ilgili çok aşina bir şey bulacak. Metratron'un
Kübü'nde biri diğerinin içinde bulunan platonun beş şeklini bulabilirsiniz, her
birinin içinde kapsamakta olduğu orijinal formun bir kopyası vardır: küp içinde
küp, oktahedron içinde oktahedron gibi ve bu böyle devam eder.
Burada,
kalbin gizli alanından çıkan, içinde daha küçük toroidal alan olan
elektromanyetik toroidal alan vardır ve her ikisi de aynı eksende
merkezlenmiştir, aynı Metratron'un Kübü'ndeki beş platonik şekil gibi.
Bu
toroidal alanın çok önemli iki unsurunu buldum. Birincisi, kalbin gizli odasını
bulmak ve girmek için kullanılmasıdır. Bu vorteksi kullanarak gizli yere nasıl
girileceği ile ilgili talimatlar bu kitabın daha sonraki bölümlerinde yer
alacaktır. İkinci unsur daha içteki, küçük torus ile ilgilidir. Bu içteki
alanın ne kadar önemli olduğunu açıklayacağımız yer burası değildir, kalpten
yaratmaktan bahsederken bu konuya tekrar geri döneceğim.
Kalbin
kutsal alanı torus içinde torusa benzer bir şekilde yaratılmıştır. Orada kutsal
alanın kendisi vardır, ancak göreceğiniz gibi bu kutsal alanın da içinde kutsal
bir alan vardır ve tamamen farklı ve eşsiz uygulamaları olan çok küçük ve özel
bir alandır.
Kalp
cerrahları bu konuyla ilişkili olabilecek bir diğer bilgi parçası daha ortaya
çıkardılar, ancak ben bunun öneminden henüz emin değilim. Kalbin içinde her
ne nedenle olursa olsun asla dokunulmaması gereken çok küçük bir alan olduğunu,
aksi takdirde o kişinin, hiçbir kurtarma şansı olmadan derhal öleceğini ortaya
çıkardılar. Bu yerin özelliği her ne ise, hayat için çok önemli olduğu
kesindir.
Ben
toroidal elektromanyetik alanın tam olarak kutsal alandan geçtiğine ve kalbin
kutsal alanından yaratıldığına ikna olmakla beraber, "kalbin beyni"
ve "dokunulamaz aksi taktirde ölürsünüz" kısımlarından tam olarak
emin değilim. Eğer siz anlarsanız ya da bir ilişki keşfederseniz, lütfen bana
da bildirin.
Kalpte Yaşamaya Çalışmak ve Bunu Öğretmek
1999
sonlarından beri, Kalpten Yaşamak ile ilgili çalışıyor ve workshop'lar
yapıyorum. Bütün bunları yazdığım zamanlarda, bu deneyimi dört bin kişi
üzerinde araştırmıştım. Çok şey öğrendim ve öğrenmeye de devam ediyorum.
Şimdilik kalpten üretilen imajların kendilerini anlamaya başlıyoruz, ileride bu
kitabın diğer bölümleri olacağına eminim.
Bundan
sonra anlatacaklarım öğrendiklerimin bir kısmı olmakla beraber önce bir şeyi
itiraf etmeliyim. Bu noktada bildiklerimi doğrudan kendi deneyimlerden ve bazı
öğrencilerimin deneyimlerinden öğrendim ve uzun zaman nelerin olmakta olduğunu
anlamadık. Söylemek üzere olduğum bu bilgilerin şimdi doğru olduğuna
inanıyorum, ama bu bilgilerin bazıları hakkında fikrimi değiştirebilirim. Kendi
kalbinizi takip etmeli ve kendinize karşı dürüst olmalısınız. Bu kitaptaki
herhangi bir şey sizin işinize yaramazsa, o kısmı ciddiye almayın. Eminim ki,
sizin de kalbinizin kutsal alanını bulmanız için bir yol vardır.
Kalpte
Yaşamak workshop'larını verirken ilk iki sene boyunca katılımcılardan sadece
yarısına ulaşabildiğimi anladım; her bir gruptaki kişilerin yarısı tamamen
"aldı", oysa diğer yarısında workshop'un hedefi tamamen kafalarından
(kalp) uçtu gitti. Sonunda her workshop'tan önce bunun olabileceğinden
bahsetmeye başladım, yani insanların yarısının kalbin kutsal alanını
deneyimleyeceğini ve bu deneyim ile yaşamlarının değişeceğini, diğer yarısının
da hiçbir şey deneyimlememiş olarak geri gideceklerini söyledim. Bu neden
böyleydi? Kendime sordum.
Bu
soruyu düşünerek saatler harcadım. Kalplerinin kutsal alanını bulamayan
yüzlerce insanın cevaplarını temel aldığımda, sebebin büyük bir kısmının
duygusal bedenlerinde yattığını belirledim. Hayatlarının bazı dönemlerinde
duygusal travmalar deneyimleyenler kalbin kutsal alanına girdiklerinde aynı
acıyı hissederek derhal geri çıkmak istemekteydiler. Bu, tekrar başlamadan önce
duygusal kalıntıları terapi yoluyla temizlemeniz gerekebileceği anlamındadır.
Negatif duygusal enerjilerini herhangi bir şekilde serbest bırakanlar kalbe çok
az ya da hiçbir sıkıntı duymadan girebilirler. Bir kez kalbe girildikten sonra
- sadece on beş dakikalığına bile olsa - başlangıçta onları kalbe girmekten
durduran her şey çözülür ve bu kutsal alana geri dönmekte herhangi bir problem
yaşanmaz.
Karşılaştığım
bir diğer problem de insanların "görme" farkı olmasıdır. Bazı
insanlar içsel yeteneklerini vizyon ya da rüya formunu, diğerleri içsel dünyaları
algılamak için ses ve işitmeyi ve başkaları koku alma ya da tat alma gibi beden
hassasiyetini kullanıyor olabilir. Netice olarak, bu deneyimin nasıl olması
gerektiğini "varsaymak " beklentisi bazen araya girer. Kısa bir
hikaye buna açıklık getirecek.
Son
workshop'lardan birinin sonunda bir çift, biri kalbin kutsal alanına girmiş
olarak ve diğeri başaramadığını hissederek evlerine gittiler. (İnsanları bu
ihtimale karşı hazırlamama rağmen, olduğunda cesaretiniz kırılmış
hissedebilirsiniz.) Deneyimi yaşamadığını hisseden koca, eşine
"meditasyona girdiğimde hiçbir şey olmadığı için kendimi kötü
hissediyorum. Hiçbir şey görmedim. Ancak, yunuslar ve balinalar ile ilgili
Drunvalo' nun çaldığı CD'nin inanılmaz olduğunu kabul etmem gerek. Müzik o
kadar güzeldi ki nerdeyse suyu bedenimde hissedebiliyordum" demiş. Eşi
şaşırmış ve benim CD çalmadığımı söylemiş. Aslında müzik çalmıyordu. Workshop'a
katılmış başka birisine sorana kadar ve o da çalan hiçbir müzik olmadığını,
balina ve yunus sesi gelen herhangi bir CD olmadığını söyleyene kadar eşine
inanmakta zorlanmış. Bu adam müzisyendi ve bu onun görme yoluydu. O bir vizyon
görebileceği beklentisindeydi, ancak kulaklarıyla görmüştü.
Şimdilerde
deneyimi yaşamamış olduğunu düşünen insanların çoğunun aslında bir deneyim
yaşamış olduğunu keşfediyoruz, onlar beklentilerinin deneyimleri ile uyuşmamış
olduğundan kalbin kutsal alanına girme deneyiminin bütününü hafife almışlardı.
Kalbin Titreşimi - Geriye Giden Kolay Yol
Kendi
kalbimin kutsal alanına girdiğimde dikkatimi çeken şeylerden ilki her yerden
geliyormuş gibi görünen titreşimdi. Bu titreşim, ses sürekli olduğu için kalp
atışının kendisi değildi: “Hu” sesi gibi, ancak farklıydı. (Her iki seferinde
de kendimi Mısır'daki Büyük Piramit'te, Kral'ın Odası'nda buldum, titreşim
piramidin içinde her yerden geliyor gibiydi, hatta dokunduğum taşlardan bile.
Orada aynı titreşimi deneyimlemiş birçok kişiyle konuştum ve bunun kalbin
titreşimi olduğuna inanıyorum.)
Kalbin
kutsal alanına girdiğinizde yapmanızı istediğim şeylerden ilki, bir kez bu
titreşimi duyduğunuzda bu içsel sesi fiziksel sesinizle kopyalamanızdır.
Mükemmel olması gerekmez, olabildiğince benzetmeye çalışın. Bu kalbin iç
dünyası ile zihnin dış dünyası arasında bağlantı kurar.
Eşim,
İsaril, Kudüslü Madamme Kolette'den her zaman çok önemli olduğu söylenen kalbin
yolu üzerine kadim bilgiler öğretisi aldı ve bu alana giren birçok insana şahit
olduktan sonra bunu ben de kabul ediyorum. Sağladığı, kalbin içsel mırıltısını
fiziksel dünyaya topraklamak ve böylece bir başka nedene daha yol açmak: geri
dönüş vasıtası.
Bir
kez kalbin kutsal alanını deneyimleyip geri dönmeyi istediğinizde, sadece
kalbin titreşimlerine uyumlanarak mırıldanır ve tabii ki, başınızdan kalbinize
doğru hareket gidersiniz. Titreşimler sizi doğrudan kalbin kutsal alanına
yönlendirir ve geri dönüş giderek daha da kolaylaşır. Zamanla, zihinden kalbe
doğru olan bu değişim iki üç saniyede başarılabilir hale gelir.
Kalbin Kutsal Alanında Kişisel Deneyimim
Başlamadan
önce, lütfen sizin deneyiminiz ve benimkinin tamamen farklı olabileceğini ve
dıştan görünen hiçbir ortak yönü olmayabileceğini anlayın. Herhangi iki insan
arasında birçok korelasyon olmasına rağmen, tıpkı kar taneleri gibi, her insan
benzersizdir. Bu nedenle lütfen, hiçbir beklenti içinde olmayın. Kalbe ne kadar
çok bir çocuk gibi açık göz ve hislerinizle girerseniz, deneyiminiz o kadar
doğrudan ve kolay olacaktır. Ben diğer deneyimlerden sizlere sadece referans
olması için bahsediyorum, bir "kural" olarak değil.
1980'lerin
ortalarında, insan ışık bedeni, Mer-Ka-Ba'nın içinde meditasyondaydım, aniden
ve beklenmedik bir şekilde, kendimi bana tamamen gerçek gibi gelen taştan
oyulmuş bir mağaranın içinde buldum.
Mağaranın
bir ucu yuvarlak ve kubbe gibiydi, içinde dairesel bir alanda on iki inch
yükseklikte altı feet çapında ve saf beyaz silikon tuz ile doldurularak
yükseltilmiş bir kenar taşından başka bir şey yoktu. Ana alanın sol duvarı
boyunca bir şekilde taşa gömülmüş gibi görünen yaklaşık yirmi insan resmi
vardı. İnsanlardan birini bile tanımadım, fotoğrafların neden orada olduklarını
da anlamadım. Karşı duvarda on iki feet genişliğinde ve on altı feet
yüksekliğinde kaba bir açıklık vardı. Beyaz bir ışık duvarı açıklığın
ötesindeki manzaranın görülmesini engelliyordu. Sezgisel olarak bu ışık
duvarının ötesinde her ne var idiyse kendimin kendim tarafımdan saklanılan bir
şey olduğunu biliyordum. Bu ışık duvarını benim kendimin yarattığını
biliyordum, ancak neden olduğu hakkında bir fikrim yoktu.
Bu
mağaranın içinde "yürüdükçe" her şey hem aşina hem de ilk defa orada
bulunuyormuşum gibi geliyordu. Mağaranın uzak ucunda başka bir seviyeye doğru
dönerek çıkan taştan oyulmuş bir merdiven vardı. Bu yeni seviyede gölge
bırakmayan yeşil bir ışık havanın kendisinden geliyor gibi görünüyordu. Bir
sürü mühürlü oda gördüm, sanırım yüzlerce oda vardı. İçsel rehberim mağaranın
bu bölümünün hayatımın daha sonraki bir zamanına ait olduğunu bilmemi sağladı,
böylece ana odaya geri döndüm.
Meditasyonlarımda
olmasını sağlamaya çalışmasam da, sürekli olarak bu mağaraya geri döndüm. Her
iki haftada bir kendimi bu alanda buluyordum. Mağarayı ilk keşfettiğimden bir
sene sonrasına kadar, hiçbir şey değişmediği gibi ben de yeni hiçbir şey
keşfetmemiştim.
Bu
müthiş titreşimin farkına vardığımda, bağdaş kurmuş, yüzüm taş duvara dönük
yuvarlak silikon kum alanda oturuyordum (bu alana bir kez girdiğimde,
meditasyon doğal olarak sona ermeden genellikle dışına çıkamıyordum, bu nedenle
bu dairesel alana gitmeye ve oturmaya alışmıştım, çünkü burada oturmak bir
şekilde iyi hissetmemi sağlıyordu) ve bu titreşimi ilk kez hissettiğimde sanki
her yerden geliyordu. Ancak, daireden dışarı adım attığımda titreşimin derecesi
düşüyordu. Zaman içinde bu titreşimin sadece silikon kum halka hariç, tüm
mağaranın içinde aynı olduğu açıklık kazandı. Titreşimdeki bu değişiklik,
meditasyonumdaki bu kum alanın özelliği olduğunun ilk belirtisiydi ve saatlerce
medite olduğum bu halka her zaman beni cezbetmişti. Doğrusu o zamanlar bütün
bunların ne anlama geldiği ile ilgili hiçbir fikrim yoktu.
Bir
gün henüz dairesel alanın içinde taş duvara yüzüm dönük olarak meditasyondayken
duvarın şeffaflaşmaya başladığını fark ettim. Büyük bir şaşkınlık içinde
duvarın şeffaf kısmına dokunduğumda elim taştan içeri girdi. Heyecanla daireden
dışarı doğru eğildim ve elimi taşın içine itebildiğim kadar ittim.Tüm bedenim
duvardan dışarı çıktı ve kendimi mağaranın dışında, gezegenin yüzeyinde, yüksek
bir dağın yamacında bir yarığın içinde buldum.
Yarıktan
yukarı tırmandım, böylece etrafa bakabilecektim. Geceydi ve aşina olduğum
yıldızlarla dolu göğü gördüm. Ancak hiçbir yerde hiçbir hayat formu göremedim,
sadece taş vardı; toprak bile bulamadım. Birkaç dakika sonra tekrar yarığa
tırmandım ve mağarama geri dönmeye niyetlendim, ancak başaramadım. Taş bir
duvar vardı. Ne yapacağımı bilemedim. Gerçekten bir an korku hissettiğimi
hatırlıyorum.
Görünürde
aşılamaz duran kayanın önünde bir süre ayakta durdum ve sonra kumun çıkardığı
titreşimi hatırladım. Sesi çıkarmaya başlar başlamaz ve ses bedenime
gittiğinde, kaya duvar şeffaflaşmaya başladı, böylece içinden geçebildim ve
mağaradaki kum daireye geri döndüm. Bunu her yaptığımda, her şey çok gerçek
göründüğünden bunların gerçekten olduğuna inanamıyordum.
Bunu
keşfettikten sonra bir seneye yakın bir süre kaya duvardan geçiyor ve çevreyi
tanımak üzere uzun yürüyüşlere çıkıyordum. Bu gerçeklik, benim Dünya üstündeki
sıradan gerçekliğim kadar gerçekti; en azından arasında hiçbir fark
algılayamıyordum. Kendi nefes almamı hissedebiliyor, eğer bir taşa dokunursam
normal dünyada taşa dokunuşum gibi hissediyordum. Her şey tamamen aynıydı, hiç
durmayan titreşim ve gölge vermeyen ışık hariç.
Hayatımda
o döneminde, New Mexico, Taos 'un dışındaki düz yüksek çöllerde Amerikan Yerlisi
bir aile ile yaşıyordum. Evim 1957 Chevrolet okul otobüsü ve otobüsün yanında
yuvalanmış beyaz geleneksel Amerikan Yerlisi çadırından ibaretti. Yaklaşık iki
buçuk sene hayatım bu basit ev düzeninde kaldı.
Karanlık
bir gecede, acı soğuk kar fırtınası devam ederken otobüsün kapısında bir
tıklama duydum. Kapımda biri olduğu için şaşırmıştım, çünkü dışarıda şiddetli
bir rüzgar ve kar fırtınası vardı ve ben en yakın asfalt yoldan bir mil
uzaktaydım. Yirmi yaşlarında bir genç kız donarak orada duruyor ve sığınak
istiyordu, tabii ki onu içeri davet ettim.
Önce
başlığını çıkardı ve böylece yüzünü tam olarak görebildim, ürperten bir deja vu
hissi duydum. Ancak birden onu daha önce nerede gördüğümü hatırlayamadım ve ona
nerede rastlaşmış olabileceğimizi sormaya başladım. Sonra birden kavradım.
Mağaramdaki ilk fotoğraf ona aitti! İlk fırsatta, mağaramda meditasyona girdim
ve onun resmi orada duvarda duruyordu. Benimle yaklaşık bir sene kaldı ve bana
verdiği ruhsal anlayışla üzerimde çok büyük etkisi oldu. Yıllar içinde,
duvardaki fotoğraflardaki insanlar bilgi ve deneyim olarak bir bir hayatıma
girdiler, hala da girmeye devam ediyorlar, benim için paha biçilemezler. Ancak
o zamanlar bu genç kadınla tanıştığımda, mağaranın ne olduğu ile ilgili ya da
medite olduğumda oraya gitmeyi neden sürdürdüğüm hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Bütün bildiğim bu mağaranın bir şekilde Dünya üstünde olma nedenim açısından
son derece önemli olduğuydu.
Eve Gidiş
On
altı feet yüksekliğindeki ışık duvarı yıllar içinde hiç değişmedi,ta ki 2002
Ocak ayına kadar. Almanya'da Kalpte Yaşamak atölye çalışması yapıyordum ve grup
ilk defa kalbin kutsal alanına girmişti. Ben de kendi kalbimin kutsal alanına
girmiştim, her zamanki gibi kendimi mağaramda buldum. Şimdiye kadar tek
bildiğim bunun benim kalbimin alanı olduğuydu, ancak ışık duvarına doğru
yürüdüğümde, ilk defa olarak açıklığı gizleyen yarı şeffaf ışık şeffaftı.
Heyecanlandım, bu daha önce hiç olmadığından şimdi ne olacak diye merak ettim.
Kendi
kutsal alanlarımızdan çıktık ve grubu yarım saatlik bir ara için dışarı
çıkardım. Bir kadın bana yaklaşarak benim için bir hediyesi olduğunu
söylediğinde ben odama gidiyordum.
Yunanistan'da
hiçbir şey düşünmeyip sadece ne kadar güzel bir yerde olduğunu düşündüğü
sahilde yürürken yere, kumsala doğru bakmış ve bu en alışılmadık taşı
görmüş.Taşı almış ve anında taş "beni Drunvalo'ya götür" demiş.
Kadının tam olarak yaptığı buydu. Bir kumaşa sarmış, böylece aslında bana
verene kadar taşı görmemiş. Ona teşekkür ettim ve odama götürdüm. Taşı açtığımda,
şaşırdım.
Hiç
böyle bir şey görmemiştim, hatta yakınından bile geçmemiştim, tamamen yabancı
gelmişti.
İlk
yaptığım taşı üçüncü gözüme tutarak medite olmak üzere oturmak oldu. Önceden
belirlenmiş hiçbir düşüncem olmadan kendimi içsel mağaramın ışık duvarının
önünde buldum. Kısa zamanda, ışık duvarı tamamen kayboldu, şimdi uzun yıllardır
merak ettiğim açıklığı görebiliyordum.
Orada,
tüm güzelliği ile gök vardı. Açıklığın tam merkezinde, kuşaktaki üç yıldızı
gösteren Orion takımyıldızı bulunmaktaydı. Birden, Orion'un Kuşak bölgesinin
etrafındaki merkez yıldızdan spiral biçimde kıvrılan, parlak altın ışık huzmesi
geldi ve benim bedenimi kuşatana kadar genişledi.
O
an 13. boyutu terk ettiğimde ruhumun nasıl Dünya'ya olan yolumu bulacağını
anlatan babamın söylediği her şeyi hatırladım. Sadece, şimdi tekrar
geriye eve yolumu nasıl bulacağımı hatırlamıştım! Ben her iki türlü de
mutluydum; kasıtlı olarak unuttuklarımın çoğunu hatırladığım için mutlu ve
endişeliydim. Bu, Dünya'yı bırakarak eve gitmem anlamına mı geliyordu?
Meleklerimden biri derhal belirerek Dünya'yı terk etmediğimi ancak,
"kıvrılmalar yapan altın ışık huzmesi" vorteksinin bana ileride
kullanacağım diğer bir formda iletişim sağladığını ve bunun yaşantımda üstün
yeri olacağına dair güven verdi. Ruhun hareketini hatırlama yakında anlayacağım
diğer bir sebepten dolayı benim için önemliydi.
Elimde
bu en görülmedik taşı alnımın ortasına tutarak meditasyonu bıraktım ve ağlamaya
başladım. Babam ile bu şekilde tekrar bağlantı kurma deneyiminde yaşadığım
duygular bir çözülme yaratmıştı.
Verdiğimiz
aradan dönerek yine öğretmeye başladığımda, aynı genç kadın beni derse
başlamadan yakalamak üzere koşarak geldi: "Unuttum, taşı verdiğimde taşın
sana olan mesajının tamamını veremedim. Taş, beni Drunvalo'ya ver, eve gitmeyi
hatırladığında ben olacağım" demişti. Söyleyecek hiçbir kelime yoktu,
bunun yerine kadını kucakladım ve kalbimin en derinliklerinden teşekkür ettim.
Hayat hakikaten şaşırtıcı!
Kolombiyalı
Kogi ile karşılaşana kadar tam olarak farkına varamamış olduğumu anladım.
Onlara sonsuza kadar şükran duyacağım, bu ilişkiyi aydınlatanlar onlardı.
Zaman Nedir?
Şimdi
sihir gerçekten başladı. 2002'deki diğer bir Kalpte Yaşamak atölye çalışması
sırasında meditasyondaydım ve her zamanki gibi kutsal alana girdim, kuma oturmak
için kendi özel alanıma gittim ve dairenin, taşın kenarına kadar sularla, tıpkı
bir banyo küveti gibi dolduğunu gördüm. Aynı zamanda suların taştığını ve
mağaranın zemininden alanın diğer tarafına bir yere, yer ve zemin arasında bir
alanda kaybolarak aktığını görüyordum.
Bunu
görmek beni tuhaf hissettirdi. Bunu hiç beklemiyordum, şaşırmıştım, ne
yapacağımı ya da neden bunların olduğunu bilmeden suya bakarak orada ayakta
durdum. Aniden bir su dalgası kenarın altından nehir gibi dökülerek, zemindeki
açıklığın olduğu ve bereketli suyu karşılamak üzere genişleyen duvara doğru
aktı, bir ya da iki feet civarında yükselmeye başladı.
Suyun
miktarı alarm yaratana kadar çoğalmaya devam etti. Bir süre ne yapacağımı
kestiremedim, "Tanrım, neler oluyor" diye düşünerek şelale haline
gelen çeşmenin yanın da kalakalmıştım. Orada, meditasyonumun içinde ne
yapacağımı bilmeden durdum. Sonunda, meditasyonu azıcık şaşkın olarak bıraktım.
Sonraki
gün, ders sırasında, meditasyon hayatımı sonsuza kadar değiştirecek deneyimi
yaşamak üzere tekrar kalbime girdim. Suyun akması devam ediyordu, sürekli ve
yoğun, ama sakin bir akışa dönüşmüş gibiydi.Taş dairenin ağzı ya da kenarı
büyümüş ve üç feet yüksekliğe ulaşmış, daha çok sıcak banyoyu andıran bir şey
yaratmıştı.
Kendi
içsel kutsal alanıma girmek istedim, ancak yapmam ya da yapmamam gereken bir
şey olup olmadığını düşünerek orada durmaya devam ettim. Sonunda, her zaman
yaptığım gibi sadece öne doğru gitmem gerektiğini hissettim, böylece su girdabı
ile dolu olan küvete tırmanmaya başladım. Su serin ancak rahattı, oda
sıcaklığında ve oldukça saf ve şeffaftı. Etrafımda sular akarken, gözlerim açık
ve önümdeki kaya duvarı izleyerek, hemen meditasyona başladım. Daha önce birçok
defa görmüş olduğum gibi duvar yavaşça şeffaflaşmaya başladı, duvardan geçmeye
karşı duyduğum dayanılmaz isteği takip ederek ilerledim.
Tüm
çorak gezegeni görebildiğim, alışkın olduğum kayanın çatlağına tırmanırken
aniden gördüklerim karşısında kalakaldım. Bu "hayali" gezegen artık
çorak değildi! Görebildiğim kadarıyla, her yerde bereketli bitki yaşantısı
vardı; tropik bir orman gözlerimin önünde tüm ufku kaplayacak şekilde her yöne
uzanmaktaydı. Bu nasıl olabilirdi!
Düşüncem
sonlandığı zaman, akan suyun görüntüsü içsel kutsal alanımda belirince bu suyun
gezegene hayat verdiğini anladım. Bitkiler son derece gelişmişti! Bu dünyada
benim düşündüğüm gibi olmayan bir zaman olabilir miydi? Kafamda çok fazla soru
vardı.
Uzun
süre devam eden düşünce ve hayranlıktan sonra, kendi içsel kutsal alanıma
döndüm ve yeniden bedenime girdim. Bir kez daha bu dünyadaydım, en son
yaşadığım deneyimin anlamı üzerine düşünerek günler geçirdim. Gerçekten, bunlar
neyi temsil ediyordu? İçsel rehberliğim, melekler, sadece sessizce yanımda
durdular, kendi cevaplarımı bulmamı istediler.
Diğerlerinin Kutsal Alanları - Bazı Örnekler
Kendi
kalplerinin deneyimlerini anlatan binden fazla insanı dinledim. Bazı
benzerlikler olmasına rağmen, kalbe ait görüntülerin içinde yaşadığımız sabit
ve yapılandırılmış gerçeklikten çok rüya gibi oldukları açıktır.
İnsanların
deneyimlerinin doğası geniş bir yelpazeyi kaplar. Daha önceden belirlenmiş
beklentilere dikkat edin. Kalbinizin kutsal alanına girdiğinizde, bir çocuk
gibi açık bir yürek taşıyın. Deneyiminiz sadece size özgü olacaktır. Burada,
diğer insanların deneyimledikleri bazı örnekleri, kalpteki kutsal alanla ilgili
deneyimlerin ne kadar farklı olduğu hakkında bir fikir sahibi olmanız için
veriyorum.
"Kutsal
alanımın ışıkla dolmasını istediğimde, anında oldu. Bu olduğunda çok mutlu
oldum, çünkü genellikle bir şey istediğimde asla olmaz. Yumuşak, parıldayan bir
ışıktı,evimdeki gibi parlak değildi. Etrafıma baktım ve geniş, özenilmiş Mısır
tapınakları gibi bir yerde olduğumu keşfettim. Sadece taşlar elektrikli ve ışık
yayıyor gibi görünüyordu. Duvarlarda hiyeroglifler vardı ve ben yaklaştıkça
canlılarmış gibi dans etmeye başladılar. Bir şekilde, sadece bir sıraya
dizilmiş yirmi görüntü bana anlam ifade etti. Size ne söylediklerini anlatamam,
anlamını sadece kalbimde biliyordum ve ağlamaya başladım."
"Geri
döndüm ve çok yüksek bir kapı gördüm. Kapıdan içinde çok güzel bir kadının
olduğu, diğer bir odaya geçtim, koyu renk gözlü, koyu renk saçlı, altınsı
giysili krala ait, ona yaraşır bir kadın. Mısırlıya benziyordu. Hiçbir kelime
söylemeden elimi aldı ve beni ufak, basit bir odaya yönlendirdi; bana içeri
kadar eşlik etti ve kayboldu. Kalbimin kutsal uzayına girdiğimi hemen anladım; emindim."
"Aniden
oda şekil değiştirmeye başladı ve boydan boya bir mil olana kadar büyümeye
devam etti; duvar kaybolana kadar genişlemeye devam etti. Ve sonra derin uzayda
olduğumu anladım. Sonra sen (Drunvalo) bize dönmemizi söyledin."
"Çünkü
asla olmaz" diyerek kendine bir şey olmayacağını düşünen genç adam bizimle
bunları paylaştı.
"Orada
ışık olmasını istediğimde hiçbir şey olmadı. Böylece, ben de etrafa senin
önerdiğin gibi (Drunvalo) hissedebilecek miyim diye bakmaya başladım. Bir
şekilde nerede olduğumu biliyordum; her şey çok aşinaydı. Sola döndüm ve
nerdeyse empresyonist bir tablo gibi, silik dış çizgileri olan bir şey
yakınımda belirdi.
"Yavaşça
form ve şekilleri anlamaya başladım ve şekiller ışıktan bir dünyadaymışım gibi
daha da parlaklaşmaya başladı, yani katı değil de daha çok hologram gibi. Işık
geometrik hareketler yaparak hareket etmeye başladı. Ben de kendimin ışık
akışlarından birinin kaynağına doğru gittiğimi hissettim. Güzellik çok yoğundu
ve hızlı hareket etme hissi çok keyif vericiydi. Her ne ise, bu beni çekmeye
devam etti ve ben bunu görebiliyordum. Işık çizgileri tüm evrenden bu benim
hızla yaklaştığım tek yere geliyordu. Bu olayın ölçüsü ve azameti galaktik
ölçekteydi. Bütün bunların içinde kendimi ufak bir nokta gibi hissettim.
"Cıva
gibi bu ışık alanının merkezine doğru gittikçe, Ev'de olduğumu biliyordum
-büyük harfle başlıyor! Buraya daha önce gelmiştim. Bu müthiş deneyimin
ortasında yaşayan yuvarlak bir su topu vardı.Tam bize geri dönmemizi
söylediğinde ben bu ışık dolu topun ortasına kayıyordum. Oraya tekrar
gideceğimi biliyorum. Bu deneyim bitmesin istedim. Geri dönmek istemedim.”
Bu
hikayeler devam eder. Her zaman farklıdır, her zaman kalpten meditasyon yapan
kişiye özgüdür. Bu hikayelerden yüzlercesini dinledikten sonra, kalpte çok
önemli ve belki de hepimizin yaşıyor göründüğü zihnin yapısal dünyasından daha
öncelikli olan bir başka gerçek olduğu açıklık kazanıyor.
Sizi Ne Bu Deneyime Sahip Olmaktan Durdurabilir?
Bazı
insanların kalbe girememeye ya da bu özel yeri bulduklarında orayı derhal terk
etmeye iten nedenler vardır. Bunun neden olduğunu anlamam, iki yıl boyunca bu
alana giremeyenleri dinlemek ve onlara öğretmeye çalışmakla geçti.
Kaynak: Kalpte Yaşamak/ Drunvalo Melchizedek
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar