Print Friendly and PDF

ÖLMEYEN DOSTLUK HATIRÂT-I TÜRKELİLİ MEVLANA KÜÇÜK HÜSEYİN ÖZDEMİR

Bunlarada Bakarsınız

ÖZGEÇMİŞ

Sinop Türkeli Işıklı Köyü'nde eski adı Muğan olan köyde Çolakoğulları isimli bir ailenin iki oğulları Kara Hüseyin ve İbrahim iki kardeş iki aile olmuş. Aralarından geçen ufak su deresini sınır yapmışlar. Dedemin babası İbrahim'in bir erkek çocuğu olmuş. Adını Arif koymuş. Adı Arif kendi de Arif olan dedem Arif Ağa Gürcistan'dan gelen Gürcü ve Çeçenistan'dan gelen Çerkez muha­cirlere mülkiyetinin bir kısmını tapusunu vermiş. Hatta şimdi Kuz köyü diye bilinen Çerkez köyü dedemin yaylası imiş. Öylece gelen Gürcü ve Çerkez muhacirlere hibe etmiş. Dedem Arif Ağa'nın da ha­yatta bir tek oğlu babam İbrahim varmış. Babam İbrahim benden 50 yıl evvel bîr erkek çocuğu doğmuş. Bir yaşına girmeden ölmüş. İkinci defa evlenmiş. İkinci banımı Hacer anamdan bir kızı dünyaya gelmiş. 20 yaşından sonra anasıyla bile ablam evimizden ayrılmış. Babanı ilk hanımıyla kalan evimizin ocağımızı tütmemesi endişesiyle yıllar geçir­miş fakat Yemen'de askerlik yapan haccını yediye tamamlamak için 2 sene askerliğini tecil eden Hacı Ahmet dedem kızı anam Sultan ile ba­bamı evlendirmiş. Zekâdan biraz mahrum olan anam Sultan'dan ve 68 yaşındaki yaşlı babamdan dünyaya gelmişim. 3 yaşımda babam İbrahim vefat etmiş. 11 yaşıma kadar babamın ilk hanımı ile beraber oldum. 11 yaşımda babamın ilk hanımı Fatma Kadın anam ve garip Sultan anam dünyadan göçtüler. O zamanki edindiğim bilgiye göre babamın dedesi İbrahim ile kardeş olan Kara Hüseyin tarafı 5 hane idi. 100 nüfusluk 5 haneye karşı dedemin evi olan hanemizde bir tek yalnız kaldım. 17 yaşımda evlendim. Bugün 2008 yılında 50 nüfus olduk elhamdülillah.

Ya Rabbi dedelerime, ninelerime, anama, babama ve bize acı. Ruhu Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemi bizden razı eyle. Şefaatini cümle ümmetine ve dedelerime, ninelerime anama babama hususan Fatma anama ve zevceme çocuklarımıza, torunlarımıza Ya Rabbi lütfunla bize de nasip eyle.


الحمد لله رب العالمين والصلاة السلام على رسولنا محمد وعلى اله وصحبه وسلم اجمعين

اَلـلـّٰــهُمَّ  صَلِّ وَسَــلِّمْ  وَ بَارِكْ  عَلٰى  سَـــيِّدِنَا مُحَمَّدٍ

  وَ عَلَى اٰلِ سَــيِّدِنٰا مُحَمَّدٍ في كُـلِّ لَـمْحَةٍ وَ نَفَسٍ بِعَدَدِ عِلْمِكْ

 

1928 yılında 68 yaşında babam İbrahim ve zekâdan biraz noksan olan Sultan Ana’mdan doğmuşum.[1] 3 yaşında babam vefat etmiş. Babamın ilk hanımı Fatma Ana’m 11 yaşıma kadar beni himaye etti. Öyle ki ağzıma lokma koymadan ağzına bir şey koymadı. Bir küp vardı. İçinde dibinde bir okka kadar tahmin ediğim bal vardı. Fatma Ana’m ne zamandan beri olduğunu demezdi. Bana yedirir gelen misafire yedirir, küpün dibindeki bal eksilmezdi. Fatma Ana’m köyümüz hanımlarının sultanıydı. Namazını vaktinde kılardı. Babamın kız kardeşi ve kendi kız kardeşi çocukları otuz yıl evvel büyütmüş evlendirmiş. Bana namaz kılmayı namaz sürelerini öğretti dua etti ve şöyle dedi:

“Ya Rabbi! Benim bir oğlum oldu bir yaşına girmeden öldü. Şimdi adımı bu oğluma andır, ilim nasip et. Bana da dua etsin.”

1939 da anam ahirete göçtüğü anda öbür odada gizli olan bal küpün dibindeki balın kuruduğunu yok olduğunu gördüm.

Ya Rabbî! Bana o baldan yediren üzerimde analık hakkı olan Fatma Ana’ma ve dünyaya gelmeme vesile olan Sultan Ana’ma ve babam İbrahim’e bize acı lütfunla bize rahmet eyle bizi mahşerde beraber eyle, lütfunla cennetini cümle Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem ümmetine bize de nasip eyle.

1952 yılında askere gittim Ankara’da Hacıbayram Camisi’nde Cuma, cumartesi ve Pazar her hafta üç gün sohbetlerde manevi ilim tahsil edim. Elhamdüli’llâh askerden geldikten sonra tanıştığım Hacı Tasin Efendiden ders aldım. Maneviyat yoluna adım attım.

Elhamdüli’llâh Mürşidimiz Hacı İsmail Hakkı İhrâmî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Sivasî Efendim ilk ziyaretimde dedi ki:

“Buraya gelmeden önce nasıldınız? Geldiniz nasıl oldunuz?  Şimdi nasılsınız hoşsunuz, değil mi? Allah Teâlâ hoştur. Gayriyi halince hoş göreni Allah Teâlâ sever. Biz her şeyi nasibince severiz. Yerdeki karıncayı da Allah Teâlâ için severiz,” buyurdu. Sonra dedi ki;

“Anamın zürriyeti olmamış. Hacca gitmiş Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin Ravzası’nda dua etmiş.

‘Ya Rabbî! Kapına geldim. Bu Habibin hürmetine evlat ver’ demiş. Anam can bulduğumu fark etmiş. Denilmiş ki ‘İsmail’i kendi mayamızdan yoğurduk ekşitmedik’ de sesi anam duymuş kalkmış iki rekât şükür namazı kılmış.

Gardaşlarım! Meğer bizimde intisabımız ta ezelde âlemin seyidine imiş sizinle de ezelde tanışmışız ki burada biliştik ahrette buluşuruz Gardaşlarım! Bunda asıl hüner tanıştığını iyi anlamak. Her insan için ezeli bir hüküm var. Kaza kader anahtarı yalnız Allah Teâlâ’nın yedi kudretinde. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu:

“Miraçta öyle makama eriştirildim ki âlemin kaderini yazan kalemin gıcırtısını yazan kalemin sesini duyuyordum.” Buyruğunu duyurdu sonra şeyhim dedi ki:

“Gardaşlarım! Kalem her insanın kaderini yazdı. Geri gelmez tekrar yazmaz fakat kazayı mübrem var. Kul tedbir eder Hakk takdir eder. Kulda nasibini arzu eder. Tedbir almak takdire saygılı olmak kullukta asıl edeptir. Kur'an-ı Kerim’in bütün ayetleri de edepten ibarettir. Bu kapıda kıtmir olalı bu hakir her şeyi ezelden bildim takdir-i Kadir.

Allah Teâlâ bütün ruhları ezelde asker topluluğu gibi sıraladı. Rabbiniz değil miyim? Secde edin, buyruldu. Her kişi secdesi ile nasibi bilindi. Enbiyanın zamanları mekânları ashabı da ezelde bilindi.

 Ashab-ı Kiram Mekke’de Medine’de doğdular en talihli kul oldular. Mekke’de Medine doğacak yaşayacakları da ezelde bilindi ki Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretleri ile bir mekânda bir zamanda yaşadılar. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin ümmeti ve hem de ashabı oldular.

Gardaşlarım! Sizde talihlisiniz, ashabımız oldunuz. Kıymetinizi bilin, kulluğunuza ameli edebinize gölge düşürmeyin. Allah Teâlâ buyurdu ki:

“Meleklerim yeryüzüne Âdem yaratacağım. Melekler fitne çıkar, dedir Allah Teâlâ buyurdu Enbiya ve halifeler yaratacağım, buyurdu. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem de buyurdu ki:

“Bizimle nübüvvet son erer, vahiy kesilir, ilham devam eder. Allah Teâlâ’nın yeryüzünde halifeleri olur ilhamla doğruyu haber ederler ferasetle gizliyi keşfederler.”

    Buyruklarını duyuran Mürşidimiz Hacı İsmail Hakkı İhrâmî Sivasî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendim Hazretleri dedi ki:

“Gardaşlarım! Ervahı ezelde bütün sanatlar gösterildi. Herkes sanatını aldı bize de dervişlik kaldı sizinle de ezelde tanışmışız burada biliştik. Bu âlemde bizimde mekânımız zamanımız ezelde bilindi. Sivas’ta doğduk. Zamanımız bilindi. Mekânımızda Sivas’tır.

Gardaşlarım! Namazda Kâbe’yi şerifi ve sevgisini, salavât-ı şerife de Ravza-ı Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemi sevgisini hatırlayın ve tefekkür edin. Başka zamanda Mekke’de Medine’de bizi hatırlayın. Bizi de Sivas’ta bulursunuz.” diyen Mürşidimiz Hacı İsmail Hakkı Sivâsî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendimiz oğlu Hacı Kazım’a Ulu Camii’den çıkınca geriye bakmış demiş ki:

“Kazım Ulu Camii’de Gavs-ul âzam mescidi oldu”

Eve gelince de semaveri Kazım Efendiye yaktırıp çay içerken siması bazen değişik hallere girmesi Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimize vahiy gelirken simasının değiştiğini duyuran sahabeyi kirâmın sözlerine benzemesi ve Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizin buyurduğu

“Bizden sonra Allah Teâlâ’nın yeryüzünde halifesi varisimiz olur, ilham ile doğuyu haber eder vahiy bizimle kesilir ilham devam eder” buyruğu Mürşidimize ilham olunduğunu aşikâr etmiştir.  Öğleden akşama kadar semaverin suyunu bitiren Mürşidimiz Hacı İsmail Hakkı İhrâmi Sivâsî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendim Hazretleri oğluna

“Kazım semaverin suyuna bakma, bugünkü tarihi yaz” sözü ile Gavs-ul âzam olduğunu evvelce de demişti ki

“Abdulkadir Kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Hazretleri manen İmamı Rabbaniye Cübbesini ikram etti. Gavslık kadrilerden nakşilere lütfu olunduğunu Allah Teâlâ kuluna lutf eder. Başkası bin çalışsa o lütfa erişemez bize de ezelde bu görev lütf edildi.”  Demiş.

Mürşidimiz İsmail Hakkı İhrâmi Sivâsî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendimin yeryüzü halifesi Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin varisi olduğuna inandım. Her ziyaretimde Sivas’ta sohbetlerinde Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizin ashabı gibi âcizane varisinin sohbetinde bulunduğum Allah Teâlâ’nın lütfuna aciz olduğumu tefekkürle yüzüne bakmaya hayâ ile ağzından duyduğum yakınlığıma vesile olan ilim amel edeb sözlerinin mutluluğunu yaşıyordum ve tekrarına sohbetinde bulunmaya can atıyordum.

Mürşidimiz Hacı İsmail Hakkı İhrâmi Sivâsî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendim Hazretleri bir gün dedi ki:

“Elhamdüli’llâh! Kâinat bize bağlı bizdeki cana bağlı canda canana bağlı bize başkan geldi Hakk’ta Hakk olduk. Bizi de her şeyi yok eden, ettiren Allah Teâlâ buyurdu. Buyurduğu sözlerini tefekkürle 1966 vapurla Hacca gittik. Vapurumuz şiddetli fırtınada Mısır Limanı Pordsaid Limanı’na dönerken batma tehlikesi geçirdi. Limana iki saat sonra limana demir atan vapurumuz, Süveyş kanalına girerken yeniden demir attı. Meğer vapurun dümeni olmadığını kaptan fark etmiş vapurun limana dönerken batma tehlikesi geçirdiği yerde vapurun bacasından telsizin koptuğunu fark eden kaptan vapurun dümeninin koptuğunu bilmeden iki saat sora limana giren vapuru dümensiz o dalgalı denizde şiddetli fırtınada dümeni varmış gibi iki saatlik mesafeye getiren Rabbime imanım arttı. Elhamdüli’llâh.

Mekke’de Harem-i şerif de Nakşibent Tarikatı şeyhlerinde Şeyh Hacı Sami kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Harem-i şerif’te altınoluk karşısında bana

“Sıvas’a mı intisablısın? Güzel yerden vurmuşsun.” dediği sohbette dedi ki:

“Gardaşlarım! Fuyuzât Sivas’a iniyor. Bize ayrılan bir kepçe payımızı siz kardeşlerime taksim ediyoruz”  sözü beni Mürşidimizin gavs-ul azâm olduğuna imanımı ziyade etti. Elhamdüli’llâh.

Mekke’de Abdulmuttalib evinde ilk tevhit dersime başlamama vesile olan ve hacca gitmeden sülük dersimi tekmil eden Tasin Efendimin Mürşidimin icazetli halifesi olduğu “sülük dersini tekmil et” Hacılıktan gelince ihvanımıza “sülûk çorbası ikram et” sözü Mürşidimizin halifesi olduğuna inancım arttırdı. Elhamdüli’llâh.

Hacılıktan gelince bu inançla Hacı Tasin Efendimin sohbetlerine ve tevhit hatimlerine 23 yıl devam ettim. Beni hep yanına alıp tevhit ve salavât-ı şerife ve namazın 6 edebi edebi var diye yakınlığıma vesile olan ilimde ve ameldeki edeblerinden haberdâr etti.

Mahşerde Mürşidimize getireceğini aramızda gizli sır kalmadı, buyruklarını 20 kilometre uzaktaki köyüne yaya gidip geldiğim ziyaretlerimde mahrem sohbetlerimizde vaat etti. 1988 yılında ahrete göçtü. Manen defalarca göründüklerinin birinde bizim evde teheccüd namazında imam olduğu gece bana “namazın farzı vacibi gibi 6 da edebi var. Her amel edebine sağ-yu gayretle makbul olur” sözlerini vefatından sonra rüyamda ayağa kaldırdı tekrar ettirdi.

Namazın her rüknünde farzında vacibinden tekbirleri ayırmakmış. Her rüknün sonunda tekbir almakmış. Her amelde edebime vesile olan sözler ile duyduğum edepler ile Mürşidime ihvan olmama vesile olan sözler ile şeyhime ziyaretlerime devam ettim. Her sözü yakınlığıma vesile olan Mürşidim efendim Sivas’ta vekâlede dedi ki:

 “Allah Teâlâ buyurdu: ‘kunû sadıkîn’ sadıklardan olun buyruğunu duyuran Mürşidim tekrar dedi ki:

“Allah buyurdu: ‘kûnû maa’s-sadıkın’ sadıklarla ile beraber olun” [2]buyruğunu duyurdu dedi ki:

“Gardaşlarım! Her insan sadık olamaz sadık olacak olan salih olacak olan ezelde bilindi. Siz bizimle olun. Biz sizinleyiz, siz aldığınız vazifelerinizi farz vacib edebi amellerinizi emri nehy-i nevafili ilahiyi zikr-i kesir ile murakaba-ı hayr ile bize yakınlığınızı temine çalışınız. Sahabe ahlaklı olun abdestsiz yemeyin ve gezmeyin. Sahabe haram yemediler. Helâlın içinde şüpheliyi araştırdılar da Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemi sevdiler de yakın sahabe oldular. Siz de bizi sevin bize yakın olun. Bizi sevdiğiniz kadar Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme oradan Allah Teâlâ’ya yakın olun.”

“Gardaşlarım! Ni’me’l Mevla ve ni’me’n-nasîr. Allah Teâlâ ne güzel dosttur ne güzel yoldaştır. O yüce Allah buyurdu “dua edin her şeyi Hakk’tan isteyin bizi de Hakk’tan isteyin. Dua ve ilham Hakk’tandır. Fakat biz Allah Teâlâ’ya layık kul olamadık, lütfuna sığındık acizliğimizi bildikte kulluğa layık görüldük. Kul acizliğini bilmeli.”

“Gardaşlarım! Kendinize acıyın, biz ihvanımıza acıyoruz. Her canlıya yerdeki karıncaya da acırız. Siz de acıyın dersinizi tesbihinizi ihvanımızın noksanını bize tamam ettiren bir güç var olduğuna hak ile iman edin. Biz dua etmemeye Hakk’tan hayâ ediyoruz” diyen şeyhimizin bazı geceleri sabahladığı validemiz hanımdan duyulmuştur. Şeyh Efendimiz bir sohbetinde buyurdu ki:

“Kişi kabri başında ziyaretçisini idâre (mum) gibi, lüks lamba ışığı gibi, güneş gibi görür.” Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu

“Ashabım her biriniz güneşe baksanız kendinize baktığını zannedersiniz değil mi? Üzerime salâvat verenin verdiği salâvattan haberim olur.” Buyruğunu duyuran Mürşidimiz dedi ki:

“Allah Teâlâ dostları kabri başına ziyaretçiye kandil gibi bakar” Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu:

“Bizden sonra her asırda bir ilim sahibini doğrudan arayın ziyaret eden beni ziyaret eden ashabım gibi olur. Ziyaret edilen veliye yakın olur oradan bana yakın olur. Bana yakın olan Allah Teâlâ’ya yakın olur” buyruğunu duyuran Mürşidimi ziyaret rahmetin inmesine sebeptir. Ziyaret Allah Teâlâ’ya yakın eden en faziletli ibadettendir.

“Gardaşlarım! Kişi sevdiğini anarken sevgiye saygılı olmalı. Kimi andığını bilmeli tevhitte salâvat-ı şerifede edebine dikkat etmeli. Kişi yanındaki ile tevhitte salâvatı şerifede Allah ve Resülünü sevgisini tefekkür ediğiz hesap günü gelmeden kendini mizana çekeceğiz ölümü, kabri, kalkışı ve mahşeri tefekkür edeceğiz. Tarikatın edebi ikidir göründüğün gibi olmak olduğun gibi görünmektir. İhvan abdestli olur emrolunduğu gibi amel eder. Nefsin bir silahı kalmıştır ameline edebine şöhretine gurur ettirmektir.”

      Abdulkadir Geylani kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz sahradan gelirken ses duydu. Övüldüğü sese:

“Git melun!” dediğinde, şeytan aşikâre göründü, dedi ki:

“Bu vadide nicelerini bu sözle övdüm benliğe düşürdüm. Abdulkadir Geylanî Kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz”

“Allah Teâlâ kuluna ilham eder bütün vücuduna haber eder” sözünü müritlerine öğüt bıraktı, diyen Mürşidimize bir ihvan ziyarete gelmiş Mürşidimiz sormuş

“Vazifelerini yap.” gelen kişi;

“Yapıyorum, vazife alalı teheccüd namazını bile terk etmedim” Mürşidimiz demiş ki:

“Git buradan varlık koktu” demiştir.

Ya Rabbî! Bizi varlıktan şöhretten hıfz eyle şanına layık amel edebilmeye acizliğimizi bilmemizi lütfunla lütfeyle Bir sohbette Mürşidimiz Hacı İsmail Hakkı İhrâmi Sivâsî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendim Hazretleri buyurdu ki:

“Allah Teâlâ dostları acizlik ile kul oldular. ‘Arıya ilham ettik.’ Buyruldu. Gardaşlarım! Arının yediği bal olur, değil mi? En faziletli mahlûk olan insan, ya ilham duymalı ya da ilhamı duyan bir dost bulmalı, duydukları ile amel etmeli.

Allah Teâlâ buyurdu: mahşerde hiç kimseye soyu şöhreti sorulmaz. Kulu ameli edebi ile yakınlığı ile mükâfatlandırırız, buyruğunu duyurdu ve yine Mürşidim dedi ki: Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Ashabım benden sonrada şirke düşmezsiniz, mahcup olursunuz. Fakat cedelleşeceğinizden mahşerde mahçup olacağınızdan endişem var.”

Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretleri mesai zamanlarında ashab ile sohbette olurmuş. Ashab Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimizi davet ederlermiş. Sohbet sırası Ebû Eyyüb-el Ensarî radiyallâhü anhın evindeydi. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu

“ Ya Eyyüb evin bu kadar değil mi? sahra yerin var değil mi? Eyyüb-el Ensarî radiyallâhü anhın hurma bahçesine giderken kalabalık ashabın huzurlu yürüyüşünden yükselen tozu gören kadın yolda oynayan çocuğuna koşmuş eve almış kadının bu davranışını, ashabına sahrada sohbette Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimiz buyurmuş ki:

“Her anne çocuğuna 15 yıl sülûk gösterir.” ashab sual etti.

“Ya anası yoksa?” Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu

“Zamanın sonunda ümmetim yetim çocuklar gibi olur. Fakat Allah Teâlâ’nın veli kulları olur. Eteğini tutan, sülük gören azab görmez, fakat mahcupluk vardır.” buyruğunu duyuran Mürşidimiz buyurdu ki:

“Her beldede sülûk gösteren sülûk görmüş icazetli halifelerimiz ihvanımız var.” Dedi.

Bu sözün benzerini Seyyid Osman Hulusi kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendi ilk ziyaretimde evvelce Mürşidimizin diğer halifeleri Hacı Hasan Akyol Efendi, Hacı Mehmet Köçer Efendi, Hacı Hamza Efendi ve Hacı Tasin kaddese’llâhü sırrahumü’l-azizân efendilerden duyduğum sözlerinin daha güzelini Seyyid Osman Hulusi kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendiden 1988 yılında Darende’de kendi evinde buyurdu ki:

“Mürşidim dedi ki: tarikatımız Nakşibendî Halidî Hakî kolu diyen Mürşidimizin düzeni devam edecek başka düzen getirecek değiliz. Yani hatim okuyan okuyacak, tevhit çeken tevhit çekecek, sülük dersini ihvan ehlinden belleyecek”

Mürşidimizin “Oğlum Hulusi” diye seyyidliğini duyurduğu Seyyid Osman Hulusi kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendiden hassaten şeyhim efendim ve Sıddîkî halifesi mürşidim Hacı Hasan Darendevî[3] kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim ve diğer halifeleri Hacı Mehmed Koçer, Hamza ve Hacı Tasin ve Havyalı Hacı Mehmed Emin kaddese’llâhü sırrahumü’l-azizân Efendilerden duyduklarımla amel edip mahşerde mahcup olacak hatadan lütfunla hıfz eyle, Ya Rabbî!.

Ya Rabbî! Bizi mahşerde mahcup eyleme.

Ya Rabbî! Mürşidimin yeryüzünün halifesi, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem varisi gavs-ul âzam olduğuna inanıp Mürşidimin sevgisi ile Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme, ondan yakın olacağıma inancıma her nefeste ölüm anında son nefeste imanımı lütfunla hıfz eyle Ya Rabbî!

Ya Rabbî! Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimizin şefaatini cümle ümmetine lütfunla bize de nasip eyle. Mürşidimiz efendimiz bir gün Sivas’ta Tekkeönü’ne sahraya giderken bir araba geldi. Şoförün yanında hanımı vardı. Mürşidimize elini uzattı. Arabaya, şoför yanına alacaktı. 90 yaşından fazla yaşı olan Mürşidimiz, kadının yanına oturmayacağını belirterek eli ile reddetti. Sahrada buyurdu ki:

“Herkese acırız himmetimiz olsun isteriz. Fakat şeriatı çöpe atmayız.”

“Gardaşlarım! Hiç kimsenin hatasını da görmeyiz.” diyen Mürşidimiz yine dedi ki:

“Gardaşlarım! Gayrının hatası dağ kadar olsa, kendi hatanız mercimek tanesi olsa, gözünüzün bebeğine hatanızı tutun, gayrının dağ gibi çok olan hatasını görmezsiniz. Şeriat böyle değil.”

“Hata ne kadar küçükte olsa tarikat yoluna set olur. Nefis yemekten şöhretten hoşlanır. Ruh zikirden yokluktan hoşlanır. Ruhumuz ezelden bize misafir geldi. Onu incitme memnun et. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Müminin ruhu daldan dala atlayan kuş gibidir cennetteki yerini görür.”

“Gardaşlarım! Fen ilerledi Almanya da bir arabayı 7 günde, Amerika da bir uçak 37 günde yapılıyor.  Fakat fen daha da ilerleyecek kişi eynine[4] giydiği elbisenin düğmesine basacak kendini istediği yerde bulacak. Fakat maneviyat üstünlüğü devam edecek. Allah Teâlâ nebilerin velilerin sesini veli kullara duyuracak.”

Sözleri 15 yıl sora aşikâr oldu. İstanbul’da Haseki Hastanesi’nde ziyaretine gelen Taşköprülü Hacı Mustafa Efendiye ve yanından hiç ayrı olmayan oğlu Hacı Sabit Efendiye Mürşidimizin sıddîkî halifesi mürşidim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim hasta yatağında demiş ki:

“Şeyhimin haber ettiği sözü Allah Teâlâ veli kullara geçmiş nebilerin velilerin sesini duyuracak dediği sözü, şimdi bize Allah Teâlâ’nın lütfu ile şeyhimin sesini duyuyorum” diyen mürşidim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim hastaneden Sivas’a getirileceği gün yanındaki doktoru Doktor Mustafa’ya demiş ki:

 “Mustafa Efendi uçağa beni götürecek arabayı Fatih semtinden götür.” dediği sözünü yerine getirdi. Arabayı peşimden arabası ile takip eden Hacı Selman Hacı Mehmet ve gardaşı ve Taşköprülü Hacı Nuri Hafız ve biz arkada arabasının içinden gördük yattığı yerde arabanın içinde elini kaldırdı. Tokatlı Hacı Mustafa Haki kaddese’llâhü sırrahu’l-azizi ilk şeyhini ziyaret etti ve demiş ki:

“Rabbim lütfetti dünya gözü ile şeyhimi gördüm, sözü şeyhimizden duyduğum hadisi şerife de buyurduğu “kabrimi ziyaret edeni görürüm üzerime salavât vereni duyarım” buyrulan hadisi şerifi duyuran Mürşidim dedi ki:

“Allah Teâlâ’nın veli kulları kabri başında ziyaretçisine kandil gibi bakar” Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz güneş gibi görür sözlerini vefatından 40 gün evvel Sivas’ta vekâlede buyurduğu sözlerine 15 yıl sonra inancımız ziyade oldu. Elhamdüli’llâh.”

1966 yılında Sivas’ta vekâlede Efendi Hazretleri gelmeden Damadı Hayyat Mehmed Efendi anlattı.

“Bir seher vakti uyandığımda ablanız (Efendi Hazretlerinin kızı Hayriye Hanım) yatağında oturmuş ağlıyordu. Bende “Ne oldu” dedim. Ablanız dedi ki;

“Biz diğer ihvâne hanımlarla beraber Yukarıtekke’de medfun sahâbî Abdülvahhab Gazi Hazretlerini ziyarete gittik.  Türbeyi ziyaret edip bir fatiha üç ihlâs ve üç salavât-ı şerife okuyup, “Ya Rabbi bu ziyaretimizi salihlerin ziyareti gibi kabul ve makbul et,” dedim. [5] “O anda aklıma düştü ki, Ya Rabbî Habîbinin yüzünü görmeyen, sözünü duymayan bizlere ashâbını ziyaret etmeyi lütfettin. Şükrünü edâ edenlerden bizi ayırma” diye dua ettim. Gece Abdülvahhab Gazi Hazretlerini rüyamda gördüm. Bana;

“Evladım bizi ziyaret ettin, güzel ettin. Fakat senin öyle bir baban var ki, Allah Teâlâ onun gözünden bu âleme nazar ediyor. Fuyuzâtı ilâhi onun izni ile âleme dağılıyor. Başkasından medet ummak taştan medet ummaya benzer.” dedi, onun için ağlıyorum.” Hayyat Mehmet Efendi sözlerine şu şekilde devam etti.

“Gardaşım! Ablanız genç yaşta Hakk’a yürüdü. Öyle icap etti. Bende evlenmedim. Şeyhimin sevgisi üstüne sevgi tutmadım.”

Yine Ali Haydar kuddise sırruhu’l-aziz Efendinin damadı Osman Nuri Efendi bana anlattı, dedi. “Babam dünyadan göçünce Mahmut Efendi bu görevi üstlenmek istedi. Çok şeyh aradı, sonunda Sivas’a İhramcızâde Hacı İsmail Efendi Hazretlerine gitmişti.” Olayın devamını Türkelili Mevlâna Küçük Hüseyin Efendi şöyle devam etti.

Misafirliğin usûlü bir gün gidiş, bir gün kalış ve bir gün dönüştür. Mahmut Efendinin Sivas’taki misafirliği üç günü geçince durumunu Efendi Hazretleri sormuş, O da;

“Efendi Hazretleri benim şeyhim Hakk’a yürüdü. Çok ihvanı var, sizden icâzet almaya geldim.” Efendi Hazretleri ise;

“Gardaşım! Senin şeyhin doğdu mu, doğurdu mu?” demiş.

“Bilemem Efendim” manasında hareket edince, Efendi Hazretleri;

“Gardaşım! Neyi biliyorsun?” demiş.

“Efendi Hazretleri sizi biliyorum” diye cevap verince Efendi Hazretleri uzun bir müddet rabıtada kaldı. Öyle bir uzun müddet sürdü ki, iki defa önüne içmesi için konulan çay soğudu. Üçüncü defa konulan çaydan sonra Efendi Hazretleri;

“Gardaşım! Size şeriât verildi. Seyr-i Sülûk tarikattadır.” Buyurarak Mahmut Efendi Hazretlerinin yolunu açmıştır.

Yine; Bir gün iki arkadaşla Sivas’a gittik. Trenden inip sabah namazını kıldıktan sonra Çorapçı Hanı’nda yattık. Rüyamda derin bir çukura düşmüştüm. Yukarı çıkmaya uğraşıyordum. Çıkmak mümkün değildi. Bir el uzandı beni yukarı çıkarttı ve uyandım. Abdest alıp vekâleye gittik. Efendi hazretleri oturuyordu çayını içti ve bize şöyle buyurdu:

“İhvanımızı mahşerde düştüğü çukurdan alırız.” Dedi.

 Elindeki çayı bize taksim etti ve dedi ki:

“Gardaşım! Buraya gelmeden önce nasıldınız? Geldiniz nasıl oldunuz? Şimdi nasılsınız? Hoşsunuz değil mi? Allah Teâlâ her insanı nasibince hoş göreni sever. Hoşluktan daha güzel ne olur.” buyurdu.

Allah Teâlâ’nın asrımız insanına lütfu Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimizin varisi Mürşidimiz Hacı İsmail Hakkı İhrâmî Sivâsî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendim Hazretleri kendi sözleri ile halifeliğini Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem varisliğini gavs-ul âzam olduğunu duyurup kendisinin de ihvanına ikram ettiği kendisinden icazetli tasarrufunu devam edecek halifelerini haber edip ihvana sözlerini duyuracak mürşitlerini her beldeye tayin ettiğini şeyhimin mürşitlerinden rabbim lütfetti ve duyurdu Elhamdüli’llâh.

 Mürşidimiz Hacı İsmail Hakkı İhrâmî Sivâsî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendim Hazretleri ahirete yürümeden 40 gün evvel Sivas’ta Çorabcı Hanı’nda ve kalede kalabalık ihvana veda hutbesi gibi buyurduğu sözlerini 40 gün ziyaretine gelenlere devam etmiş geçmişten gelecekten haber etmiştir. Âcizane bulunduğum 20 Temmuz 1969 da Mürşidim buyurdu ki:

“Gardaşlarım! Her canlı ölür, yalnız Allah Teâlâ baki kalır. Birde muhabbet kalır. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizi Allah Teâlâ sevdi, bize de sevdirdi. Allah Teâlâ buyurdu ki:

“Habibim Sevban’a sor hasta mısın? Diye,

“Ya Sevban! Benzi niçin sarıdır” buyurdu. Sevban dedi ki:

“Ya Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem mahşer de makamın yüce olur seni burada gördüğümle kalacağım. Hep seni görmek istiyorum, ayrı olduğumda yemek içmek aklıma gelmiyor.” dedi Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Ya Sevban! Kişi sevdiği ile mahşerde bu âlemde bile olduğu kadar bile olur”

“Gardaşlarım! İhvanımız bizi sevgisi ile olur. Öyle ölürse mahşerde bile oluruz.” diyen Mürşidimiz dedi ki:

“Ruhumuz bedenimizden ayrılacak bizden evvel gidenler gibi âlemi berzahda dirileceğimiz mahşer günü bekleriz. Beklediğimiz kıyamette muhakkak gelecek. Allah Teâlâ buyurdu ki:

“Bedenleriniz beton demirde olsa sizi topraktan diriltip kaldırırız. Mahşerde toplarız. O gün mahşerde hiç kimseye soyu şöhreti sorulmaz. Kulun ameli edebi yakınlığı ile mükâfatlandırırız.” buyruklarını duyurdu ve dedi ki:

“Gardaşlarım! Ruhumuz Hakk’tan bize temiz geldi. Sahibine temiz teslim edelim. Bu bedenimiz helal rızıkla gıdalanıp temiz kılıf olursa, ruhumuz memnun olur. Bu âlemde bedenimizi korur, toprakta ve ebedi âlemde de.”

“Gardaşlarım! Bedenimizden ayrılan ruhumuz bedenimize ana karnında verildiği gibi toprakta bedenimize verilecekte, topraktan dirilipte mahşer yerinde toplanırız. Her insan ameline göre kendi simasında sevenleri sevdiğinin simasında olacak. Mahşerde Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem de Havz-ı Kevser başında böylece cem olup cennette cemale tevhit sesi ile koşarak gideriz.” buyurdu ve siması değişti. Rabıtaya geçtiğini fırsat bilen Hacı Bekir  yüksek davudî ses ile beyt okudu. Ağlayarak diyordu ki:

 

Cânân ilinin güllerinin bağı göründü      

Dost ikliminin lâlesinin dağı göründü

Envâr-ı Muhammed doğuben tuttu cihanı

Şakku’l kamerin mu’cize parmağı göründü

Kaygu gecesi gitti kamu kalmadı korku

Eyyûb’a dahi sıhhatinin çağı göründü

Dil hastasının derdine dermanı erişti

Şemsî’ye bu gün dostunun otağı göründü

 

Yıllarca beraber olan ihvan ağlıyordu. Mürşidimiz efendimiz ağlayan gözlere baktı, buyurdu ki:

“Gardaşlarım! Mahşere gidiş yokuş, mahşere gidiyoruz, dedi. Tesbihini dik tuttu, 33 defa sübhana’llâh dedi. Sırat düzdür dedi tesbihini düz tuttu, 33 defa Elhamdüli’llâh dedi. Cennete gidiş inişdir dedi tesbihini dik aşağı tuttu, 33 defa Allah-u ekber dedi.” buyurdu ki:

“Gardaşlarım! Kişi bu âlemdeki yaşadığı günlerin aynısı ile mahşerde haşr olacak kul hakkından sakının. Hele ana-baba hakkı ile ahirete gelmeyin. Şirk koşmayın. Mahşerde beraberiz, dedi, ayağa kalktı. Elini her öpene “fi emanillah, emaneti ehline temiz teslim edin” dedi dediği sözü duyduğum yüzünü de son gördüğüm yüzü oldu.

Mürşidimiz ahrete yürüdüğünden 40 gün kadar sora ilk kabir ziyaretine gittik. Mürşidimizin duyurduklarının devamını duyuracak hayatta bir mürşide ihvanın ihtiyacımız vardı. Mürşidimizin “Hacı Hasan Sıddîkîmız” dediği, Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim efendiye taziyeye gittik, dedi ki:

“Şeyhimin kabrini ziyaret ettiniz değil mi? Bizde şeyhimden haber ederiz. Şeyhim Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem varisi kabri ziyaret şerif gibi nüzulü rahmettir.” dediği anda lütfu olduğuna inandım dedi ki:

“Her nebinin yardımcısı bendesi vardı. Musa aleyhisselâmın gardaşı Harun aleyhisselâm. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin bendesi Ali kerreme’llâhü vechedir. Her asrın halifesinin de varisleri halifeleri vardır. Bizde şeyhime ihvan olduk, hem de bendesi olduk, duyduklarımı duyurmaya vesile olduk.

Sözleri ile Mürşidimizin Allah Teâlâ’nın asrımız ihvanına lütfu ikramı olduğunu, kendisinin Mürşidimizin halifesi olduğuna inandım. 1984 yılında Hakk’a yürüyene kadar ziyaretlerimi rabbim lütfu ile nasib etti. Elhamdüli’llâh ilk ziyaretlerimde kendini yakinen tanıyabilmem için asker iken Hacı Mustafa Haki kaddese’llâhü sırrahu’l-azizden derslendiği gecesi sülük tekmil ettirildiğini Allah Teâlâ’nın lütfettiğini, sonrada Sivas’ta Mürşidimize biat ediğini, Mürşidimizle 43 yıl olduğunu iki tende bir can olduklarını hâlâ öyle olduklarını duyurdu ve dedi ki:

“Şüphe edenler ben de bir yara açsınlar, aynı yarayı şeyhimde bulurlar. Şeyhim kabrinde hay (diri) duruyor,” dedi. Ziyaretlerimin devamında dedi ki:

“Şeyhimin anasının abdestsiz emzirmedim, sözünü hatırlattı dedi ki:

“Benim anamda zamanı hanımların sultanıydı. Abdestsiz emzirmemiş. 12 yaşımda namaza başladım 22 yaşımda ihvan oldum 27 cüz Kur'an-ı Kerimi hıfz-u Kuran oldum. Anam dedi ki:

“Oğul vasiyetim var. Bu hanemizden üç müderris yetiştiğini, dedenden duydum. Bu hanemize haram girmemiş. Bu görev size düştü,” dediğini sohbette bize duyuran Mürşidimin halifesi mürşit olduğunu bize duyuran şeyhim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim dedi ki:

“Bugüne kadar şüpheli yemedim, anamın yanında mahşerde mahcup olmayacağım. Şeyhimden duyduklarıma ilave yapmadım. Mahşerde şeyhimin yanında mahcup olmayacağım,” dedi.

Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Sülûk gören azab görmez, mahcupluk vardır.” buyruğunu şeyhimizden duyduğumu tekrar duyurdu ve dedi ki:

“Cennette mahcupluk mümine azab gibi gelecek, ana-babasından ana-babası gibi üzerinde irşat hakkı olan şeyhinden mahcup olacak. Hacı gardaş şeyhime sözüne söz katmak Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimizin hadisi şerifine söz katmak gibi olur.” Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Bizden sonra Allah Teâlâ’nın halifeleri varislerimiz olur, ilhamla doğruyu haber ederler.” buyrulduğunu duyurdu, dedi. Mürşidim efendim İslam ve ahlak isimli eserinde yazmış ki:

“Namazda tahiyatta “essalamün aleyna ve ala ibadillahin salihin” derken her namaz kılan halkın yolladığı bu selamdan her kim bahre-ment olmak dilerse merd-i Salih olsun. Yoksa bu faziletten mahrum kalır. Dikkat ediliyor mu? Teşehhütteki vacibattan “essalamü aleyna ve ala ibadillahin salihin” buyuruları bu lafzı mübarek dergayi birgirandan atayâyı sübaniyeden kendilerine bağışlanmış cevami-ül kelamı ahmediye cevahirlerinden biridir. Bu lafızlar ise melakeyi keramın kafesine şamil olduğu gibi enbiyayı gibi.”

 “Allah Teâlâ nebilere vahiy ile velilere ilham ile varlığını aşikâr etti. Şeyhim 1949 da bu halini haber etti. Bir gün Darende’de dayımın evinde cay içiyorduk. Şeyhim aklıma düştü. Dayıma ‘Sivas’a gideceğim’ dedim. ‘Diz boyu kar var’ dedi ‘olsun’ dedim. İki arkadaş Sivas’a geldik. Paşa Camii şadırvanında abdest alırken sakalımı buz tuttu. Yanımıza bir kişi geldi. ‘Şeyhim sizi bekliyor’ dedi. Şeyhim yemek ikram etti. Çay içerken şeyhim dedi ki:

‘Hacca gideceğiz param yok’, dedim ‘benimde yok, gideceğiz’ dedi. Kastamonu tarafından 32 kişi, bizde 40 olduk. 1949 yılında uçakla 72 kişi hacca gittik. Çorumu Mustafa Rumi kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Medine’ye davet olunmuş, görevi bitmiş. Meğer ahrete göçmüş. Tokatlı şeyhim umre hacılıklarında şeyhi ile beraber ziyaret etmiş.

Şeyhim 40 gün başını yastığa koymadı. Şeyhimi yatağında bulamazdım. Ravza-ı Mutahhara’da ağlar, bulurdum. Şeyhimin parası yok, fakat hacca niyet etmiş. 40 arkadaşı nasıl tam bulduğunu, uçaktaki 72 kişi olduğunu düşündüm. Anladım ki şeyhim davet olunmuş. Şeyhim uçakta 72 kişiye imam oldu. Sabah namazını kıldık. Nurcuların başı Kastamonulu Fevzi Efendi dedi ki:

Efendi! Ne mutlu sana semada imam oldun.’ şeyhim dedi ki:

“Gardaşlarım! Mahşer halkı 72 fırka olacak hepsine hesap sorulacak, bir fırka daha 73 cü Naci fırkasına hesap sorulmayacak. Naci Fırkası’na öncü tayin olduk.” diyen şeyhime ihvan olduk. Hacı gardaş talihlilerden değil miyiz. Şeyhim Cidde’de uçak beklerken,

“Gardaşlarım! Anadan doğmuşa döndük. Kul hakkı hariç. Hele ana-baba, mirasçı hakkı hariç” diyen mürşidim dedi ki:

“Allah Teâlâ kulunu üç yerde temizlerde cennete koyar. Bu alemde ibtila ile temizler. Berzahta kabir azabı ile mahşerde ya ateşle yahut rahmet ile temizlerde cennete koyar, fakat kul hakkı, ana-baba hakkı, haklıdan kaçmak olacaktır. o günü bu alemde mizan etmeli ahrete davasız göçmeli, her davayı kendi ilacı ile tedavi etmeli.”

“Bağdat köylerinde bir kişi varmış borçlanmış, fakat ödeme zamanı gelmiş ödeyememiş hastalanmış, rızkını kazanacak gücü yokmuş ahreti tefekkür edip yüzüne nasıl bakarım diye ağlayıp, yatarmış.

Ya Rabbî! Deyip ağlar çaresizliğini Allah Teâlâ’ya arz edermiş. Bu halini başkasına da diyemezmiş. Aleme acıyan Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimiz hazretleri manada görünmüş, “İmamı azam umreye geliyor. Yola çık, önünü bekle. Bu sabah namazı peşine üzerime getirdiği salâvatta gaflete düştü, beni, sevgimi unuttuğunu söyle.” Çaresiz kişi yola çıktı. Beklediği kalabalık yolcu geldi sordu aradığını buldu. İmam-ı azamda sordu, dertli kişi gördüğü rüyayı anlattı. İmam-ı azam üç defa tekrar ettirdi. Üç mislini verdi. İmamı azam talebelerine buyurmuş ki;

“Hiç abdestsiz olmadım. Talebeleri sual etmişler. Def-i hacetten sora kapı önünde su buldun mu? İmam-ı azam

“suyun yanına teyemmümle giderim.” “Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem adını duysam abdestsiz salavât vermeye hayâ ederim.” “Abdestsizim diye salavât vermesem mahşer uzak olacağımdan korkarım.”

Buyruklarını duyurdu dedi ki:

“İhvan hacetini giderse akabinde abdest almazsa ruhu incinir. İhvan abdest aldığında iki rekât kılmazsa ruhu incinir. Ezelden bize misafir gelen ruhumuzu memnun etmeye ağzımıza koyduğumuz rızkın helal olmasına, bedenimizin ruhumuza temiz kılıf olmasına ruhumuzu memnun etmeye bugüne kadar say-u gayret ettim, diyen mürşidim elini göğüs arası üzerine elini koydu, dedi ki:

“Vücudumuz ruhumuzun kılıfı vücudumuz temiz gıda ile temiz kılıf olursa bu alemde bedenimizden memnun olur. Bedenimizi tez bulur dirildiğimiz gün mahşeri alemde.” Bu söze benzeyen şeyh Hacı Sami kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendinin damadı hem halifesi Hacı Ömer Efendi 1987 de Medine’de Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem ravzasında bana sordu ‘diyeceğin var mı’ dedi dedim ki:

“Banka kredisi ile çocuklarım hatta sohbet arkadaşlarım rızıklanıyor” dedim dedi ki:

“Kul hakkı olandan kişi mahşerde kaçacak banka sermayesinde binlerce yoksuldan zenginden alınan faiz hakkı var. Allah Teâlâ faizi haram kıldı Allah Teâlâ’nın bu kadar rızıkları bol olduğu zamanda yaşıyoruz. Şükründen aciziz birde banka ile ticaret yapanlara yazık olur. Amel ile yaptığı hayırla birde yücelik umursa ahmak olur. Yemeğini yiyeni de Hakk’tan uzak eder, diyen Hacı Ömer’i 1989 da hastane olduğunu, Medine de olduğunu öğrendik. 90 da Cennet-ül bakide kabrini ziyaret ettik. Sözlerin ne güzel öğüt olduğuna inandım. Elhamdüli’llâh

Ya Rabbî! Helalinden yiyenlerle bu alemde dost eyle.

Ya Rabbî! Yakın olanların kabrine bu aciz kuluna da nasib eyle.

Ya Rabbî! Cennet-ül Baki’de kabri olan şeyh Hacı Sami, Hacı Ömer ve Hacı Ali Ulvi Kurucu kaddese’llâhü sırrahumü’l-azizân efendilerle mahşerde diğer dostlarımla dostluğumu devam eyle.

Mürşidimin Sıddîkî halifesi mürşidim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim kuran harfleriyle yazdığı kendi el yazısı kitabında yazmış fusulü seb-â’da Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Arşın sağında kürsi olur, İbrahim aleyhisselâm onda oturur. Arşın solunda kürsü bulunur bana mekân olur. ashab sual etti.

“Ya Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem sizden gayrı orada olur mu?” Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu

“Ümmetimden her kim her farz namaz peşine selam verince akabinde üzerime onbir salâvat verirse bana yakın olur, yüzleri ayın ondördü gibi münevver olur” buyurdu.

Mürşidim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim bir ziyaretimde evvelki sohbetlerimizdeki gibi çay yaptırdı. 2 saat sohbet buyurduğu sohbette dedi ki:

“Allah Teâlâ başımdaki saçlarım teli adedince sırlarını keşfedecek zekâ akıl nimeti ihsan etti. Acizliğimi de bilmeyi de lutfetti. Bu güne kadar Hakk’tan ayrı olmadım. Şeytan bizi görmedi. Salihleri Allah Teâlâ hıfz eyledi. miracda Allah Teâlâ buyurdu.

“Habibim hiçbir nebiye nasib olmayan lütfum sana nasib oldu. Birde ümmetini araya koydun. Ümmetinin salihlerini de nebilerimle bile ümmetinin salihlerini de namazda andırdın.” buyruğunu duyuran şeyhim Salihlerden olduğunu aşikâr etti, bize de kim ile sohbette olduğumuzu anlayabilmeyi lutf eden rabbimin lütfuna aciz olduğumu inancım lutf ile hıfz eyleye.

Mürşidimizin beldemiz halifesi sülûk dersimi tekmil eden 1966 da Mekke’de Abdulmuttalib evinde Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimizin doğduğu evde ilk tevhit dersime başlamaya vesile olan Hacı Tasin Efendi ile Sivas’a Mürşidimizi ziyarete beraber gittik. İstanbul’dan Sivas’a kadar otobüste öğütlerini dinledim. Geçmişten gelecekten haberdar etti. Bize evvelce huzurlu sohbetlerimiz gibi saatlerce huzurumu tazeletti. Birde müjde verdi dedi ki:

“Kişi sevdiğini mahşerde şeyhine böyle getirecek, aramızda gizli sır kalmadı. Ağzına girene dikkat et ahretine kefilim, dedi. Sivas’ta Mürşidimizin kabrini ziyaretten sonra Mürşidimizin halifesi Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim Sivas Meydan Camii karşısındaki evine gittik. Bize çay yaptırdı, çaylarını verdim, diyeceği sözünü beklerken, Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim, Hacı Tasin Efendinin dizi üzerine elini koydu.

“Benim dertli gardaşım hapse atıldık,  çile çektik. Tırnaklarım söküldü, şeyhimin sırrını demedik, değil mi? diye iki dost şeyhimizin iki halifesi biri birbirine şeyhimizin sır dostu olduklarını dert ortağı oldukları aşikâr ettiler. Hapis cezalarından sonrada Evrad-ı Behâiye ve sohbet suçlarından gözaltında daima suçları ile ömür boyu suçlu şeyhimizin iki halifesinin sohbetleri ile huzurlu saatlerim devam ile çaylarını verip sohbetlerini sevinçle dinliyordum sözleri kadar sukutları da hoş idi. Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim dostuna döndü, dedi ki:

“Ebabekir Sıddık da Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimizle can pazarına çıktı. Mağaraya girince Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimiz sır dostuna sırrını açtı korkma üçüncümüz Allah Teâlâ bizimle, Ebabekir radiyallâhü anhda ise Mekkeliler muhakkak gelir endişesi vardı dedi ki:

“Ya Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem bir değil, canım bin olsun, gam yemem. Fakat sana zarar gelirse, bu dini kim tamamlayacak endişem var” dediği anda ayağını yılan ısırdı. O yere Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimiz mübarek ağzından parmağını ısladı yılanın ısırdığı yere mübarek parmağını sürdü, yum gözlerini tevhidi bin defa tekrar et buyurdu. Ebabekir radiyallâhü anh tevhit zincirinin ilk halkası oldu. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimiz

“aç gözlerini yukarı bak gördüklerini söyleyeyim. Şu gördüğün derya havzu kevserim üzerindeki gemi buna muhabetin içindeki adem cennet hurisi öbür tarafı cennet bahçesi buyruklarını aşikâr gördü. Beyt-ul’mamurda yazılmış üzerinde yazılı olan Evrad-ı Behâiyeyi okudu, imanı şahlandı hüzün gitti huzur geldi. Allah Teâlâ varlığını nebilere vahiy ile Ebabekir radiyallâhü anha beyt’ul-mamur da yazılı evrad-ı behâiye ile mağarada bir nebi, bir sıdık üçüncüsü Allah Teâlâ ne güzel yoldaş olduğunu, evrad-ı behaiyede yazılı “ni’mel Mevla ve ni’me’n-nasîr” ayeti ile aşikâr etti. Şah Muhammed Behaüddin kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz bu lütfu ilahiyi tezekkürüne devam etti Allah Teâlâ Bahaddine de lutf etti. Tevhitle imanı şahlandı. Beyt’ül-mamuru gördü. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimiz göründü. “Behaüddin beytülmamuru gördün değil mi?” üzerindeki yazılan yazıyı Evrad-ı bahayeyi oku ezberle müridlerine öğret buyruldu dedi. Sonra Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim yukarı baktı Allah Teâlâ has kullara halen gösteriyor dedi gözleri şimşek gibi çaktı, başını eğdi havası aşikâr oldu, başını kaldırdı dedi ki:

“Şeyhim Evrad-ı Behâiyeyi Şam’da basdırdı, çoğalttı. Süluk gören ihvana hediye etti,” diyen mürşidim has kul olduğunu böyle aşikâr etti. Rabbimin has kulu mürşidim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim şeyhim efendimin ikramı olduğuna inancımla görmeyi ben aciz kuluna nasib etti, Elhamdüli’llâh.

Şeyhimin Mürşit, Sıddîk, Salihlerden olduğunu şeyhimin vefatından sora kendi vefatı 1984 kadar 15 yıl Sivas’ta Meydan Camii karşısında evinde ve Darende’de köyünde sohbetlerinde duyabilmeyi rabbim lutf etti, Elhamdüli’llâh. 

Ya Rabbî! lütfunla ikram ettiğin şeyhimin yeryüzü halifesi Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem varisi gavs-ul azam Mürşidim Hacı İsmail Hakkı İhrâmî Sivâsî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim ve şeyhimizin sıddık halifesi irşada Mürşidimizden icazetli olan şeyhim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim ziyaretlerimin son zamanlarına yakın bir ziyaretimde dedi ki:

“Şeyhim ahrete göçtü. Fakat ölümsüz muhabbet bıraktı. Muhabbet ile yolum Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme ulaştı. Ravzasında ruhum hoş oldu. Hıfzediyorum, gördüğünüzde inancınızdan utanacaksınız, sözler ile kişiliğine tanık tanıyamadığını aşikâr etti. Bir gün buyurdu ki:

“Hacı gardaş senden evvel ruhun geldi, peşinden rahat geldin. Bu matlupsuz ziyaretlerinle bizi memnun ettin, biz de size şeyhimi duyduğum ilmi, ameli ve edebi haber ettik. Aramızda gizli sır kalmadı. Her mürşit müridini mahşerde şeyhine getirecek Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem havz-u başında cem olacağız. Cennette cemale şeyhimizle beraber tevhit sesleri ile gideceğiz. İhvan sırat görmez” diyen Allah Teâlâ’nın halifesinin halifesi olan mürşidim efendim Sivas’tan İstanbul’a hastaneye gitmeden 5 gün evvel ziyaretimde dedi ki:

“Sinop’tan geldin değil mi? güzel ettin Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimiz buyurdu ki:

“Amcası Abbas radiyallâhü anh sabah akşam dua et deki:

“Ya Rabbî! İmanımı hıfz et, dünyamı mesut et. Ahretimi mamur et.” diye dua etmesini buyurdu dedi ve hasta yatağında buyurdu ki:

“Rabbim Allah hakkan, resulum Muhammed nebiyyan, kitabım kuran, dinim İslam, Allah imanımız hıfz eyleye” dedi

Ya Rabbî! Has kulun Salih kulun mürşidimiz Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendimin imanımızı hıfz eyle dediği duasına bizi de lütfunla imanımızı hıfz eyle. Mürşidimin ağzından son sözünde dedi ki:

“Hacı gardaş burada işin bitince Sinop’a köyüne gidersin, değil mi? dünyaya her gelende burada işi bitince asıl köyüne gider.” dediği sözü son sözü oldu yanında devamlı hizmetinde olan Hacı Sabit efendiye ‘sabah oldu mu?’ demiş ‘imsak’ deyince yat yattığı yatakta niyet etmiş duvara ellerini sürmüş teyemmüm etmiş.

“Sabit bülbül gülü bekler durur, fakat bülbül uykuya varınca gül açar, uyanır gülü görür, ağlar dil döker uçar döner döne durur,” demiş namaza durmuş. Kendini sema döner görmüş. Uyandığında vuslata eren babasını tebessümle hoşluğunu aşikâr eden babasına kapanmış sıcacık yüzüne bakmış ağlamış durmuş. Taziyeye gittim. Hacı Sabit Efendi yastığı altına yazıp bıraktığı vasiyet mektubu gösterdi yazmış ki:

 

بســـم الله الرحمن الرحيم

“Sabit! İnşallah bu ailemizde uzun zaman kalacaksın, bize de sahib çık.

Sabit! Kimseyle cedelleşme, her yarayı kendi ilacı ile tedavi et. Her şeyin ilacı var. Kul hakkı ile gelme.

Sabit! Hiç kimse alacağım yoktur, borcumda yoktur, mahşerde mahcup olmayacağım. Ağzına girene çıkana dikkat et. Allah Teâlâ’ya emanet ol.

Baban Hacı Hasan Akyol

 

Gelecekten haber ettiği oğlu Sabit Efendi diğer gardaşlarının en büyüğü hepsinden en sona kaldı. 2006 yılının ağustosun ilk Pazar gününde Sivas Ulu Camiide Hacı Sabit Efendiyi son yolculuğa giderken cenaze namazını yüzlerce ihvan, Mürşidimiz Hacı İsmail Hakkı İhrâmî Sivâsî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendim Hazretlerinin 1969 ağustos  ilk pazar gününün Hakk’a yürüyüş yıl dönümünde ziyaretinin umre ziyaretine bedel olduğuna inanmış Mürşidimizin ihvanları Hacı Sabit Efendinin cenaze namazında olanlardan anladık ki Mürşidimizin Sıddîkî has bendesi mezar taşında yazılı olan mürşidimin oğlu Sabit Efendide seven sevilenler arasında mahşerde cenazesinde namaz kılan ihvan hürmetine beraber haşrolur inşallah.

Allah Teâlâ’dan ihvanlarına ikram olan Mürşidimizin icazet verdiği şeyhimizin ikramı olan Hacı Hamza Efendi evvela Darende köylerinde ders tarif etmeye görevlendirilmiş, sonra Zonguldak da yüzlerce ihvan yetiştirdi. 1979 da Hakk’a yürüdü. Mürşidimizin ihvana ikramı olan Hacı Hasan Akyol ve Hacı Hamza gibi beldemiz ihvanına ikram olunan Hacı Tasin Efendi 1950 den 1988 e Hakk’a yürüyene kadar yüzlerce ihvana bize de sülük gösterdi ihvan yetiştirdi.  Köyüne 20 km uzak olan köyü Celaller köyüne 75 yılına kadar yaya veya araba ile sahrada evinde diğer evlerde sohbetinde bulunduk. Namaz, tevhit, salâvatı şerife edeblerini duyurdu ve vesile oldu. Nice kerametlerini aşikâr gördüm. Hadisi şerif de buyrulan Allah Teâlâ’nın veli kulları gizlilikleri kadar Hakk’ta mertebeleri artar. Buyruğuna saygısına gölge düşürmedi. Veririm canımı vermem sırrını defalarca duyurdu. Defalarca sohbet ettiği için habse atıldı üzerinde gezdirdiği evrad-ı behâiye suç sayıldı. Bir yıl Yozgat Yerköy’de gözaltı hapislik cezası çekti. Kapalı kutu gibi ahrete 1988 de göçtü. Şeyhimizin ders tarif etmeğe sülük göstermeye icazet verdiği Mürşidimizin ihvana ikramı Hacı Mehmed Koçer efendiye Seyyid Hulusi kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendi demiş ki:

“Hacı Hasan Ağamla Darende de bir gün yalnız olduk. Kendin arzun isteğinle silsileyi şerif yaz” demiş 1988 de vefatından iki ay evvel İstanbul Güngören’de yeğenleri Hacı Hakkı ve Ruhi Koçer’lerin evinde 15 gün her gün bir iki saat beraber olduk. Dedi ki:

“Hulusi Efendi silsile yaz” dedi, bende dedim ki:

“Sen yaz itimat eden daha çok olur” dedim,

“Fakat yazın güzel sen yaz” dedi,

“1983 de yazdım” dedi gösterdi. Hattat ailesin den olduğunu Kur'an-ı Kerim ve ayrıca yazdığı Evrad-ı Behâiyeyi de gösterdi. Kur'an-ı Kerimi matbaada yazılmış gibi yazdığı yazıyı gösterdi dedi ki:

“Silsileyi şerife yazdım Hulusi Efendiye okudum” dedi ki:

“Hoca ağam bizi mahcup ettin” dedi. Hacı Hasan Ağamızın peşine yazdım idi. sonrada “Hacı Hasan Efendiye, “Hacı Mehmet bu hizmetinin mükâfatını mahşerde Allah Teâlâ verecek” dedi. Mürşidimizin peşine Hacı Hasan Darendevî diye yazdığı yeri gösterdi. Bana dersimi sordu tevhitten sonra son dersimi söyledi, olduğun gibi görün, görün, göründüğün gibi ol tarikat, çok huzurlu, fakat çok ince yol, en tehlikesi mahcupluk kulu Allah Teâlâ’ya en ziyade yakın eden tefekkür, dedi iki ay sonra Hakk’a yürüdü. Bize iman lütfunu ikram eden Allah Teâlâ Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme ümmet olmayı da lütfetti, Elhamdüli’llâh.

Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem varisleri Şah Muhammed Bahaüddin, Abdulkadir Geylâni, İmamı Rabbanî, Mevlânâ Halidî Bağdâdî kaddese’llâhü sırrahumül’l-azîzân gibi Mürşidimiz Hacı İsmail Hakkı İhrâmî Sivâsî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendim Hazretlerine ihvan olduk. Gavs-ul âzam olduğuna inandık, Elhamdüli’llâh.

Ya Rabbî! Her canlıya merhameti bol Allah’ım. Ben aciz kuluna da iman nasib ettin. Kul oldum. Habibine ümmet oldum. Şeyhime ihvan oldum. Allah Teâlâ halifesi Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem varisi gavs-ul âzam olan Mürşidimizin Allah Teâlâ halifesi Allah Teâlâ’nın ikramı olduğuna inanarak mübarek sözlerini yakınlığıma vesile olacağına inandım, Elhamdüli’llâh.

Mürşidimden duyduklarımın devamını duyuran Mürşidimin halifeleri, Mürşidimin halifeleri şeyhimin ihvanlarına ikramı olduğuna inandım, Elhamdüli’llâh. Hacı Hasan Efendinin oğlu Haki Efendi anlattı.

“31.07.1984 senesinde babam Hakk’a yürümeden birkaç gün önce Hulusi Efendi ziyaret niyetiyle Sivas’a geliyor. Ben dükkânda otururken babam telefonu çaldırdı yukarı çıktım, bana sordu ki;

“Seyyid geldi mi?” Ben cevap veremedim dükkâna indim, baktım ki, Hulusi Efendi dükkânda oturuyor. Hemen Hulusi Efendi ile babamın yanına çıktık. Babam dedi ki;

“Şeyhimle görüştüm bendeki emaneti teslim al.” Hulusi Efendi büyük bir yükün altına girmiş bir insan gibi, babamın ayaklarına uzun süre kapandı ve bende kaldıramadım. Nureddin Ağabey geldi onu bir odaya geçirdik. Hulusi Efendinin cezbeli hali geçti ve

“Ya Rabbi Hacı Hasan Ağamın önüne bir adım atmadım, sözüne bir söz katmadım” dedi ve ağladı, Bayram Ali’nin evine gittiler.

 Mürşidim ahrete göçünce, Sıddîkîm dediği halifesi mürşidim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim 1984 de Hakk’a yürüdü.

Hacı Hamza Efendi 1979 da Hakk’a yürüdü.

1988 de Hacı Tasin Efendi onun peşine Hacı Mehmed Koçer efendide Hakk’a yürüdüler. Fakat Mürşidimiz gibi ihvana tevhitte Evrad-ı Behâiyede hizmet ettiler. Mürşidimizin halifeleri ikramı olduklarını aşikâr eden halifelerine ziyaretlerim gibi Seyyid Osman Hulusi Efendiye gittim buyurdu ki:

“Bu güne kadar hatim okutan okutacak, tevhid çeken çekecek. İhvan sülûk dersini ehlinden belleyecek. Tarikatımız Nakşibendî Halidî Hakî. Hacı Hasan Ağamın edebi düzeni devam edecek. Buyurdu.

1989 da umre hacımızda Seyyid Hulusi Efendi Harem-i Şerif’de altınoluk karşısında direğe yaslandı. Direğin arkasındaydım sözlerini tam duydum. Elhamdüli’llâh. Dedi ki:

“Namazın asıl farzı ikidir. Sağır için el kaldırmak ağma için sesli tekbir almak. Bu Mekke halkı çoğu bedevi, imamları mezhebleri şâfi, Medine halkı çoğu vahhabî mezhebleri imamları vahhâbidir. İmamlarına uyarız cemaat oluruz. 4 mezhebe itikat ederiz mezhebimiz Hanefi amelinden zerre taviz vermeyiz. Şafiler gibi fazla el kaldırmayız, malikiler gibi imamdan ileride cemaat olmayız, dedi.

Medine’de Ebabekir kapısı önünde dedi ki: “şeyhimle burada böyle beraberdik şeyhim dedi ki: Hacı Hasan Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem ranzasındayız torunu da yanımızda, mahşerde böylece Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem havz-u başında böylece cem olacağız. Cennete cemale beraber gideceğiz. Dedi kollarını açtı. “Böylece beraber gideceğiz” dedi. Kuba mahallesinde Geredeli Hacı Ahmed’in evinde Hulusi Efendi 18 kişiye sohbette buyurdu ki:

Hulusi Efendi Mekke’de bize bir sohbetinde buyurdu ki:

“Efendimle dört defa Kudüs yoluyla Hacca geldik. İlk üç haccımızda Kudüs’teki Mescid-i Aksa’daki âlimlerden hiçbir kimse şeyhimin önüne geçip namaz kıldırmadı. Şeyhimizin ilim sahibi olduğunu görmüşler. 1967’de dördüncü haccımızda yine Mescidi Aksa’ya uğradık. Şeyhimize bu sefer itibar etmediler. Bunun üzerine Şeyhim,

“Oğlum Hulusi! Başlarına bir musibet gelecek.” dedi. O sene İsrail Kudüs’e girdi.

Şeyhimle Mekke’ye geldik. Arafat’tan döndükten sonra Mina’da Mescid-i Hayf da kimse önüne geçmedi, şeyhim imamlık yaptı. Oradaki âlimlerden birisinin bu hal acayibine gitmiş ve dikkatini çekmiş. Bu kadar çok âlim varken bu kişiye niçin imamlık yaptırıyorlar, diye. Bu düşünceler içindeyken Efendi Hazretleri cemaate yüzünü dönmüş ve manevi bir el cemaatin üzerinden geçerek şeyhime öptürdüğünü görmüş. O zat hatasını anlamış ve ayağa kalktı:

“Gardaşlarım ben bir hataya düştüm. Benim üzerime basmadan kim bu kapıdan geçerse Allah Teâlâ haccını kabul etmesin.” Cemaat üzerinden zarar vermeyerek geçtiler. Daha sonra Efendi Hazretleri yerinden kalkarak geldi ve

“Kalk Gardaşım! Kalk, kabul (bağışlattık) ettirdik seni.” Şeyhimin elini öptü ve oradan ayrıldı. Bu olaydan sonra İslam âlimleri daha çok Sivas’a geldiler.”

Mürşidimizin yüceliğini gavs-ul âzam olduğunu divanında yazmış ki:

 

Zehî devlet ki, şol dil kurb-i Rabbü’l-Âlemîn olmuş,

Düşüp hâke erişmiş lâ-mekâne bî-mekîn olmuş.

 

Zehî izzet ki, şol cân buldu cananı canında,

Felekler pâyine yüz sürmek ile müsteîyn olmuş.

 

Açıl ey dîde şu yâri kim yâr ile yâr olup,

Aradan ikilik ref olup yâr muîn olmuş.

 

Eriş dâmânini tut habl-i Kur’ân’ı tutam dersen,

Eşiği Kâ’be ânın dameni hablü’l-metîn olmuş.

 

Yetiş gurbette kalma var Garîb’u-llâh’a yol bul kim,

Kelâmı vahy-i Hak, hem kendisi Rûhu’l-Emîn olmuş.

 

Ânın hükmündedir âlem, ânın re’yindedir devrân,

O bulmuş vasl-ı yâri, yâr ile halvet-nişîn olmuş.

 

Eğer ki, zahiren îmânı kesbî sandılar amma,

Ezel bezmindeki ikrara bu tasdik rehin olmuş.

 

Ezelde tanıyıp bilmiş o yâre yâr olan canlar,

Bu âlemde bilip ânı, yine âna yakın olmuş.

 

Garîb’u-llâh-ı Hakkı’nın ayağı tozun sürme,

Kim edindiyse çeşmine o göz Hakke’l-yakîn olmuş.

 

Bu yolda varını yok eylemekmiş hep kemâl ancak,

Şu kim toprak olanın yeri arş-ı berîn olmuş.

 

HULÛSÎ her sözün sıdkı sözünü hâl edinmektir,

O söz ki, olmaya hâl cümle kul kâzibîn olmuş.

 

Diye divanında yine yazmış ki Seyyid Hulusi Efendi’yide şeyhimizin ihvanlarına ikram ettiği halifesi olduğuna inandım, Elhamdüli’llâh. Bu inancımla vefatından bir yıl evvel umre haccımızda 1989 da Mekke’de Medine’de buyurduğu sözler ile de inancımın doğruluğunu aşikâr etti. Hakk’a yürüyüşünden sonrada rüyamda göründü, elindeki kâğıttaki yazıyı “oku” dedi. “Kâbe” dedim tebessüm etti “Kâbe’de” dedi ki: “ya” dedi. Umre Hacımızdaki söylediklerini gözüm önünde bir anda tekrar etti. Bir yıl sora 1990 da Medine’de devamlı kalan Ankaralı Hacı Şaban’ın bizden hediye gönderdiği dallı Medine hurmasını hasta yatağında son günlerinde ziyarete gelenlere ikram etmiş “getirenden gönderenden Allah razı olsun” deyip bize de dua etmiş. Rabbim son günlerinde bize de Hakk rızası duasını Rabbim kabul edip, bizden de Rabbim razı olur, inşallah.

Seyyid Hulusi Efendi 1989 da umre haccımızda Hacı Hakkı Tunc’da yanımızda “Hacı Hasan ağamla iki tende bir can idik, halen beraberiz” sözünü Hakkı Koçer’e demiş ki:

“Bu yıl umre Hacılığımda Hacı Hasan ağamla hep beraber oldum” demiş 1990 da umre haccımızda beraber olduğumuz Hacı Hakkı Koçer umre haccına gelirken Hulusi Efendiye ziyarete gitmiş merdiven başında iken Doktor Metin ziyaret yasak dediği sesini hasta yatağından görmüş “Hacı Hakkı gel” demiş. Hacı Hakkı Koçer, Hacı Hasan Efendiye saygılı diye Hacı Hakkı Koçer’e saygısızlık eden Doktor Metin’e Hulusi Efendi demiş ki:

“Metin Hacı hasan ağamla biz et kemik gibiyiz eti kemikten ayıramazsınız” demiş.

Bir yıl evvel Medine’de Kuba mahallesinde Hafız Hacı Ahmed’in evinde Hulusi Efendi sohbette Hacı Hasan Efendiye ziyarete gitmeyenleri Hacı Mühyiddin ve arkadaşların şeriatsızlığını duyurdu. İsmen yerdi Hacı Hasan Efendiye saygılı olan Hacı Ahmed Turan’ı Ankara hatim hocasıydı, diye edebini övdü, son deminde Mürşidimizle görüştüğünü hatırlattı, övdü. Meğer Mürşidimiz hayatta iken bir gurup ihvan Sivas’a gitmiş Hulusi Efendiyi seyyidliğini yazdı beytlerini hatırlatmışlar. Mürşidimize şeyhliği Hulusi Efendiye ver demişler Mürşidimiz demiş ki:

“Gardaşım! Şeyhliği kişiden almadık” demiş Hulusi Efendi Sivas’a gitmiş Efendiden özür dilemiş Mürşidimizin gavs-ul azam olduğunu sözleri vahiy olduğunu aşikâr eden beyitler yazmış Darende’den bir gurup aynı kişiler bu defa Hacı Hasan Efendiye gitmişler Hulusi efendiye biat etmesini söylemişler. Bir ziyaretimde mürşidim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim dedi ki:

“Geçen ay Darende’den bir gurup geldi, dedik ki siz işinize gidin, Darende’ye tarikatı biz getirdik Seyyid seyyidliğini bilir, dedik” dedi.

Başka bir ziyaretimde kendi ziyarete gelen iki kişiye dedi ki:

“Siz niyet ediğiniz yere gidin bizi aşikâr görecek gözünüz varsa görünüz” diye sitem etti.

Başka bir ziyaretimde dedi ki:

“İstanbul’dan iki kelle geldi, Darende’ye gönderdik.”

“Geçen hafta İstanbul’dan iki ihvanımız sizi de tanıyorlar birisi imam oldu namaz kıldık, dedim ki muttaki imam peşinde namaz kılmak nebi peşinde namaz kılmak gibidir” dedi. Daha evvelce bir ziyaretimde mürşidim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim dedi ki:

“Hulusi’yi gördün mü? Ha babasını görseydin Hatib Hasan diye bilinirdi. Fakat ahret gardaşı olduk. En efdal ibadet tefekkür olduğunu ahretten haber getirdi. Dedi.

Mürşidim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim

 

 

 

 

 

بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Es-Seyyid Hacı Hulusi Efendi Gardaşıma!

Edep, şeref, ilim, irfan, vefa ve kemâlatta zamanın kâmilisin. Bu biçare natuvaneye lütfedin. İhsan sizin âdetinizdir. Erbâb-ı ihsan olduğunuza ilel ebed itikat ettim.

10 Muharrem’ül Haram h.1399/ m:1978

 

 

“1980 yılında Hacı Hasan kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendiyi, Hulusi Efendi onsekiz arkadaşıyla ziyarete gitti. Hacı Hasan Efendi, Hulusi Efendiye hitaben;

“Seyyid mahşerde toplandığımızı gördüm, ben bir yüce kişiye sarıldım, sende bizim eteğimizden tutundun” dedi. Hulusi Efendi;

“Tarikatta tevhit öncümüzsün, başka kime sarılayım” dedi ve ağlamaya başladı, arkadaşları da ağladılar.

Bu inancımla 1989 da umre haccımızda 7 gün Mekke de 7 gün Medine hep yanında oldum her namaz peşine duasına âmin dedim bize iltifat gösterdi. İnancımın doğruluğunu aşikâr etti. Salâvatı şerife edebini duyurdu.

Hacı Mustafa Haki kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz, Mürşidimiz Hacı İsmail Hakkı İhrâmî Sivâsî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendim Hazretleri ve mürşidim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendilerin Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem ravzasında Onun sevgisi aşkı ile hoş olduklarını duyduğum o hoşluk hallerini Seyyid Hulusi Efendi Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem ravzasında o resulullah sevgisini ağlayan gözleri aşkını sevgisini aşikâr ediğini gördük, Elhamdüli’llâh.

Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem ravzasında ruhunun hoşluğunu hoş sözleri ile devam edip hoş hal ile huzuru ile kıldığı namazlarında yanın olup duasına amin deyip beraber olduğumuz bir akşam namazı peşine yukarı doğruldu. Cenaze olmadığı bekledi evvâbin kıldık biz evvâbin kılana kadar ravzayı mutahharada ders yapan sakallı ve ihvanları etrafımız doldurdular. Seyyid Hulusi Efendi direğe yaslı duracağı direkte yer kalmadı. Ebabekir kapısı tarafa gitti. Bir ayakkabılık sandığına yaslandığı kolunun altına ceketimi çıkardım. Cebimde Evrad-ı Behâiye vardı. Mürşidimin Şam’da bastırdığı, Seyyid Hulusi Efendinin de bastırıp çoğalttığı, Hacı Hasan Efendimin hediye ettiği 7 kat muşamba içinde üzerinde gezdir, diye bana verdiği Evrad-ı Behâiyeyi cebinde olan ceketi terlik sandığın kenarına koydum. Seyyid Hulusi Efendi dirseğini koydu yatsı namazına kadar öyle kaldı bana döndü dedi ki:

“Sinopluydun değil mi?” diye iltifat etti Rabbimin ikramı olan halifeleri ile bu alemde tanıştık. Elhamdüli’llâh. Rabbim mahşerde lutf ile buluşturur. İnşallah, ertesi yıl 1990 da umre haccımda Medine’de devamlı kalan Ankaralı Hacı Şaban Efendi ile her gün beraber olduk. Mürşidimizin gavs-ul âzam mertebesi makamı olduğuna inancım arttı, Elhamdüli’llâh.

Medine’den ayrıldığım günün aşkı muhabbeti aklıma düştü. 8 yıl sora zevcemle hacca gittik, muhabbetim taze oldu, Elhamdüli’llâh.

1987 de zevcemle bile umre haccımda şeyh Hacı Sami Efendinin Cennet-ül Bakî’de kabri başında ziyaretimde tefekkürde iken, 1966 da Mekke’de Harem-i Şerifde buyurduğu sözü ki;

“Fuyuzat Sivas’a iniyor dediği, sözü ile Mürşidimizin gavs-ul âzam olduğunu haber ettiği sözü aklıma düştü. Allah Teâlâ‘nın lütfu olan şeyhimin Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem varisi şeyhime ihvanı olabilme acizliğime ağladım. 1989 umre haccımızda Mürşidimin ihvana mürşidim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahü’l-azîz gibi ikramı, halifesi olduğuna inandığım Seyyid Osman Hulusi kaddese’llâhü sırrahü’l-azîz ile Mekke’de Medine beraber olduğum günler, 1990 da umre haccımda aklıma düştü.

1989 da Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem ravzasında Seyyid Osman Hulusi kaddese’llâhü sırrahü’l-azîz ile beraber huzurlu günlerim ve Mürşidimin ravzada da 40 gün huzurda kaldığı günler ve mürşidimin dediğini,  Mürşidimin muhabbeti ile yolum Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme ulaştı.

“Ravzasında ruhum hoş oldu” sözleri ile Seyyid Osman Hulusi kaddese’llâhü sırrahü’l-azîzin ravzayı Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem sevgisi aşkı aklıma düştü.

1990 da umre haccımda son günlerimde akşama yakın hep tefekkürde kaldım, ağladım, ağladım nasıl ayrılacağım, saatler kaldı Mürşidim o anda aklım düştü.

1966-74 hacılıklarımda 1987-89-90 da umrede hacılıklarımda Medine de 40 gün kaldığım gün huzurlu günlerimin sonu geldiği gün akşam namazı peşine kabri şerif ziyaretlerinde sonu idi. O anda aklıma düştü ki; bu ziyaretlere layık olmadığım acizliğimi tefekkürle kabri şerif ziyaretimi, 10 metre kadar uzak mesafede bir fatih üç ihlâs on bir salâvatı şerife okudum.

اللـّٰـهُمَّ  رَبـَّناَ تَـقَـبّـَلْ مِنَّا زِياَرَتَناَ زِياَرَتَ رَسُولِ اللهِ صَلّىَ اللهُ عَلَيْهِ وَ سَــلَمَ كَـمَا تَقَـبَّـلْتَ مِنْ عِـبَـادِهِ اّلصَّالِحِـينَ

“Allahümme Rabbena tekabbelminna ziyareti resulullah sallalahü aleyhi ve sellem kema tekabbelte min ibâdihi’s-sâlihîn” dediğim anda hoş oldum, hoşluğumla ağlayarak ayrıldım, Elhamdüli’llâh.

Ya Rabbî! Her farz namaz peşine ve dersim tevhide başlarken ve Evrad-ı Behâiyeyi okumaya başlarken ve sonda ve Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Hazretlerin ismini duyduğumda ve andığımda, o gün Medine’den ayıldığım günü hatırlayıp Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem sevgisini tefekkürle Mürşidim efendim ve halifelerinden duyduğum gibi edeb ile salâvatı şerife okuyabilmeyi bize de nasib eyle.

Allah Teâlâ’nın halifesi Resulullah varisi gavsul azam

Mürşidimizin sıddıkı icazet verdiği varisi halifesi has bendesi Şah-i Nakşibendî el-hac Darendevi Şeyhim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendime mürşidim ahirete yürüdüğünden  kırk gün sonra biat ettim. On beş yıl sohbetlerinde ilim tahsil ettim elhadülillah.

Ebubekir sıddık radiyallâhü anh ve pirimiz Şah Muhammed Bahaeddin kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz gibi beytül mamuru gördüğünü üzerinde yazılan yazı Evrad-ı Behâiyeyi bastırdı çoğalttı. Sülük tekmil eden ihvanlara hediye etti diyen mürşidim dediki

“Ebubekir sıddık hicret yolunda mağarada endişeliyken dediki:

“Ya Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem bir değil bin canım olsa senin için veririm. Sana zarar gelirse bu dini kim tamam eder” dediğinde Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem

“Tevhid et” buyurdu. Ebubekir radiyallâhü anhın tevhid ve imanı şahlandı. Beytül mamuru üzerinde yazılan Evrad-ı Behâiyeyi Allah Ebubekir'e görmeyi lütfetti, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimiz buyurdu:

“Ebubekir gördüklerini söyleyeyim mi?

“Şu gördüğün beytül mamur, üzerindeki yazılan yazı Evrad-ı Behâiye” buyurdu. Ebubekir Evrad-ı Behâiyeyi okudu irşat oldu. Şah Muhammed bahattin kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz tevhid ve imanı şahlandı. Beytül mamuru gördü. Allah Teâlâ lütfetti Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem manen göründü.

Bahaddin beyt-ül mamuru gördün değil mi? Üzerinde yazılan Evrad-ı Behâiyeyi oku, ezberle muritlerine öğret buyruğunu duyuran mürşidim efendim. Bize verdiği Evrad-ı Behâiyeyi yedi kat muşamba içinde gezdir. Evradı behayeyi oku. Yazılan tüm yazılan duadan ibarettir. Dua ömrü uzatır, rızkı çoğaltır sözünü tekrar etti. Mürşidimiz de buyurduki!

“Gardaşlarım dua edin. Her şeyi Allah Teâlâ’dan isteyin bizide Allah Teâlâ’dan isteyin. Bu dua ile tedbir eden hakk takdir eder. Tedbir atmak takdire saygılı olmak yakınlığa vesile olan edeptir.”

 

Ya Rabbî! Hoş halde ağlayarak ayrıldığım hoşluğumu ölüm zamanımda imanımla bile hıfzeyle.

Ya Rabbî! Mürşidimin buyurduğu namazda Kâbe sevgisini, salâvat şerifede ravzasın Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem sevgisini başka zamanda “sevgimi bizi hatırlayın tefekkür edin” “Allah tefekkürünüzü ziyade etsin” buyurduğu Mürşidime sevgimle yaşayıp ölmeyi Rabbim lütfunla lutfeyle.

Bir sohbette buyurdu ki:

“Hacı gardaş bu güne kadar hakk’tan ayrı halim olmadı. Bu halimi bilende olmadı. Allah Teâlâ başımdaki saçlarım teli adedince sırlarını keşfedecek zekâ akıl verdi. Bu güne kadar bizi şeytan görmedi. Salih kullan Allah Teâlâ hıfz eyledi” diyen mürşidim efendim Salihliğini böyle aşikâr eyledi ve dedi ki:

“Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;

“ Miraçta öyle makama erdirildim ki kâinatın kaderini yazan kalemin gıcırtısını duyuyordum” buyruğunu duyurdu ve dedi ki:

 Allah Teâlâ buyurdu:

“Habibim hiç bir nebiye nasip olmayan lütfum sana nasip oldu. Fakat sen birde ümmetini araya koydun. Müsterih ol ümmetinin Salihlerini de nebilerimle bile namazda andırdım” buyruğunu duyuran mürşidim Hacı Hasan Darendevî efendimin nebilerle bile namazda anılan Salihlerden olduğuna inandım. Elhamdülillah.

15 Nisan 2008 de rüyamda ses duydum.

“Mutlu musun” diye soruldu.

“Mutluyum umutluyum” diye cevap verdim. “Mürşidimizin Gavs-u azam olduğunu şeyhimin Salihlerden olduğunu ikrar ettim.” Dedim ki

“Şeyhimle mürşidimle bu âlemde beraber oldum mutluyum.

Ahirette de beraber olacağımızdan umutluyum” dedim sevinçle uyandım, elhamdülillah.

Yarabbi namazda kabe-i tefekkürde iken “ibadillahi-s salihin” okurken mürşidimin Salihliği sevgisi ile kâbeyi tefekkür etmeyi namazda huzuru kalp ile ayık olmayı yarabbi lütfunla bize de nasip eyle.

Şeyhim efendim sohbette dedi ki Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem hazretleri ashabı gibi sohbet sırası alır kendi sırasında hizmetini kendisi yapardı. Bu haline başkalarının nazarı dikkatlerine buyurdu ki

“şimdi burada hizmet eden buranın yücesi bu sohbete hizmet eden âlemin yücesi buyurduğunu duyuran mürşidim efendim dedi ki:

Hacı Hamza yüzlerce ihvan yetiştirdi. Ders verdi sülük gösterdi. Şeyhimin tasarrufuna vesile oldu. Maneviyata hizmet etti. Silsilenin sonunda adı anılmaya layık oldu dedi” ve buyurdu ki:

Geçen hafta istihbarat başkanı paşa bize geldi. Böyle senin gibi beraber çay içtik. Sohbette dedi ki

“efendi ne mutlu sana insanlık âleminde en çok ziyade sevilen kişi olmuşsun. Hakikat ilmîne hizmet edenlerin yücesi olmuşsun” dediğini diyen mürşidim efendim memnun olduk buyurdu ve gelecekte bu maneviyata hizmet edenlerinde maneviyatta yüce olacağını duyurdu.

 Diğer yarım asra yakın hayatında ve kabrinde Mürşidimin kabrini ziyaretlerimin 29 Eylül 2005 Perşembe günü sabah namazından sonra Sivas Ulu Camii avlusunda Mürşidimin kabri başında bir fatih üç ihlâs 3 salâvatı şerife okudum. Aşağı çöktüm. Evrad-ı Behâiye okudum.

“Allahümme Rabbena tekabbelminna ziyaretena ziyareti şeyhî makbuleten kema tekabbelte min ibadillahis salihin”

اللـّٰـهُمَّ  رَبـَّناَ تَـقَـبّـَلْ مِنَّا زِياَرَتَناَ زِياَرَتَ شَيْخِى مَقْبُولَةً كَـمَا تَقَـبَّـلْتَ مِنْ عِـبَـادِهِ اّلصَّالِحِـينَ

 Okudum yukarı kalktım gözlerimi açtım gördüm ki, Mürşidimin kabri çevresi Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin ravzayı mutahharesi çevresi gibi güzel olmuş o anda ruhum hoş oldu. 15 yıl evvel Medine de Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem ravzasında hoş olan ruhum hoşluğum taze oldu. Mürşidimin sevgisi bütün iki alemden hatta canımdan da ziyade oldu. Mürşidimin kabrini ziyaretim umre haccı ziyareti oldu, Elhamdüli’llah.

1990 dan sonra tanıştığım Hacı Bedreddin Efendi Darende’den 30 kilometre uzakta Hayvalı Hacı Mehmet Emin kaddese’llâhü sırrahü’l-azîz Efendiye götürdü. “Şimdi bu zamanda öpülecek el bu” dedi. Hacı Mehmed Emin Efendi dedi ki:

“Şeyhim her beldeye bir halifeye icazet verdi. Darende’ye üç halife ikram etti.” Sözü ile kendisine Mürşidimizin ikramı icazetli halifesi olduğunu aşikâr etti. Bende âcizane 1999 da Hakk’a yürüyene kadar ziyaretine gittim geldim. Sohbetine can atıyordum. Sohbetlerinde neyi arzu ediğimi aşikâre duyurdu. Darendeli Hacı Emin kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendi[6] buyurdu ki;

“Şeyhimin ve halifelerinin sözlerini benim zekâm kavrayamadı. Fakat Hacı Hasan ve Hacı Hulusi kuddise sırruhu’l-azîzân Efendiler, yalnız ve beraber oldular. Şeyhimizin ve kendi sırlarını toprağa gömdüler. Şeyhimizin muhabbetiyle dünyada şuyum, buyum demeden ahirete temiz göçtüler. Şimdi berzâh âleminde şeyhimiz ile beraberler.”

Mürşidimi ve Mürşidimin ihvanlarına ilim amel edeblere vesile olmaları için icazet verdiği Mürşidimizin ihvanlarına ikramı olan diğer halifeleri gibi kedisi de Allah Teâlâ’nın lütfettiği Mürşidimizin himmeti ikramı ile şeyhimizden duyduklarına ihvana itimat edenlere doğruyu duyurmağa vesile olan Hayvalı[7] Hacı Mehmed Emin Efendi ilim, amel ve edeblerime Mürşidimin diğer ikramı Allah Teâlâ’nın lütfu olan diğer halifeleri gibi vesile oldu. Mürşidimizin Şam’da basdırıp çoğaltıp sülûk gören ihvanlarına akşam sabah okuyun diye günlük ders verdiği mürşidimin de üzerinde yedi kat muşamba içinde üzerinde gezdir, diye bana hediye ikram ettiği Evrad-ı Behâiyeyi güzel okuyabilmeyi öğreten Hacı Mehmed Emin Efendi 29 Eylül 1999 da Hakk’a yürümesinden 70 gün önce Havyalı’da oğlu Hacı Ahmet Poyraz’ın evinde Hacı Seyfi Poyraz’ında yanında bana dedi ki:

“Hacı gardaş şeyhimle görüştüm dedi ki:

‘Sivas’a gel Kuyumcu Hacı Bekir ile beraber doğrudan haber edin’ buyurdu. ‘Sıhhatim müsait değil yerime vekil ol Mürşidimin kabrini ziyaretine devam et. Dolaştım Semerkant’ı Buhara’yı buldum dilârayı dilâray’ı sözünü üçüncü defa ağlayarak tamamladı.” Bana sarıldı bana ‘Allah Teâlâ ısmarladık, Allah Teâlâ’ya emanet ol’ dedi.

Ya Rabbî! Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem ravzasında hoş olan hoşluğumu 15 yıl sora şeyhimi ziyaretimde taze eden rabbim lütfunu alma. Şeyhimin sevgisi bütün âlemden ve cihandan fazla oldu. Elhamdülillâh Mürşidimin tasarrufu iletişimin devam ettiğine inandım. Elhamdülillâh Mürşidimin tasarrufu iletişimin devamına vesile olanın asrımız yücesi olacağına inandım.

Kendini kendisi duyuran mürşidime Mürşidimin Hakk’a yürümesinden sonra biat ettim.15 yıl sohbetlerinde bulundum. Şeyhimden duyduklarım yakınlığıma vesile olan ilim, amel ve edepten buyurdukları ile sulûk dersimi ikinci defa tekmil etti. Mahşerde beraber olacağımızı vaad etti.

Ya Rabbî şeyhim ve mürşidimle beraber oldum. Lütfunla ahirette beraber eyle.

Ya Rabbi şeyhimin mürşidimin sevgisiyle mutluyum.

Ya Rabbi salâvatı şerife ile Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem sevgisiyle mutluyum.

Ya Rabbi şeyhimin sevgisine, mürşidin sevgisine, Mürşidimin sevgisiyle Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem sevgisine yakınlığıma vesile olacağına umutluyum.

Sevgisine yakınlığıma vesile olacağına umutluyum. Bu âlemde mutlu eden rabbim ahirette şeyhimle mürşidimle beraber olacağım için mutluyum.

Ya Rabbî! Kullarına lütfun ikramın çok rahmetin çok. Allah Teâlâ’m bu âlemde rahmetini ahrette af ve mağfiretinde lütfunla beni de mahrum etme.

Ya Rabbî! Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selem Efendimizi bizden de razı eyle. Şefaatini cümle ümmetine, anama, babama, Fatma anama, zevceme evlatlarıma torunlarıma bize de nasip eyle.

Ya Rabbî! İman ettik kulun oldum. habibine ümmet oldum. gavs-ul azam Mürşidime ihvan oldum. Şeyhimin dostları ile dost oldum. Fakat sana layık amelim yok. Acizliğimi bildim rahmetini umar oldum.

Ya Rabbî! Umudumu imanımı hıfz eyle şeyhim efendim buyurdu.

Efendi Hazretleri, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin “Mahşerde ümmetimi çokluğu ile öğüneceğim.” buyurduğunu ifade etmiş ve

“Gardaşlarım! Her asrın halifesi gibi, bizde ihvanımızın çokluğu ile öğünürüz” dedi. Daha sonra evinin önünde havuz yapan ihvanları eve çağırdı ve onlarla çay içer iken, uzun bir müddet rabıtadan sonra buyurdu ki;

“Gardaşlarım! Siz görevinizi bugün burada çalışarak ve yorularak edâ ettiniz. Allah Teâlâ her kula bir görev verdi. Bize de bugün bir görev verildi. Allah Teâlâ meleklere bu yıl kıtlık olacak buyurdu. Melekler razı oldular. Bize de bu ahval ilham olunca razı olmayıp, Ya Rabbi kullarına kıtlık iptilasını verme, dedik. Duamız kabul olundu.”

Âcizane yazdığım yazıyı okuyan gardaş gavs-ul azâm şeyhim “ameline değil Rabbimizin affına sığındığını ve acizliğini” buyurdu. Bizde amelimize değil. Rabbimizin affına lütfuna sığındık,  Elhamdüli’llâh.

23.06.2008

İstanbul


NOT: Âcizane yazdığım hatıra defterimi tamamladığım gece rüyamda bu hatıra defterimi 57 yıl evvel Mürşidime ihvan olan yeğenime uzattım. Yanımda olan zevcem Hacı Hanım elimden aldı, dedi ki;

Bunda yazılanları yazan kendini unutupda yazdığı ise ve okuyan da kendini unutup okuduysa okuyan da işiten de faydalanır. Okuyanın da işiteninde yakınlığına vesile olur. Dedi, uyandım.

Teheccüd vaktiydi, sabaha kadar bu iki kelime ile meşgul oldum. Evvelce duydum ki

“Kendini unutup kendinden fani olmayana rabıta yapanda rabıta yapılan da türlü te'ulata düşer. Araya benlik girdiği için kişiyi nasibinden saptırır.” Aklıma düştü hatırladım ki şey­himden ve mürşidimden ve şeyhimin diğer dostundan ilave yapmadan âcizane yazdığımı Rabbimin lütfü olduğuna inandım. Eden eyleyen Allah diye yazdığım anda ağırlık geldi, yaslandım, kendimden geçtim. Gördüm ki şeyhim, Mürşidim İsmail Hakkı İhrâmı Sivasî Kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim yazdığım hatıra defterini rüyam­da elinde  gördüm. Tebessümle buyurdu ki;

 “Biz her işi eden eyleyen Allah la havle la kuvvete illa billa dediksözüne sevindim, sevinçle uyandım, elhamdülillah.

Sevinçle yazmaya başladım. Evvelce duydum ki Allah Teâlâ’nın nebileri be velileri arasında iletişimin devam ettiğine inanmıştım. Şimdi bu anda zamanın en yücesi olan Mürşidim İsmail Hakkı İhrâmı Sivâsı efendime iletişi­min devamını lütfeden rabbim en cahil kuluna bile iletişimin devamını lütfendiğine inandım, elhamdülillah. Biz aciz kuluna layık olmadığımız nimeti lütfeden rabbim bütün kullarına haseten tevhit ehlullaha lütfeder inşaallah. Bu yazdığımız hatıra defterini bitirdiğimde rüyamda görünüp beni uyaran zevcem hanım 1966 da hacdan geldiğim zaman ihvan oldu. Hatta olan 9 çocuğumuzdan son iki tanesini abdestli emzirdi. Çocuklarımızın rızkı için daima bize yardımcı oldu. Bağ bahçe ve ticaretle rızkımızı helalinden kazanmaya uğraşırken köyümüze 25 km uzaklıkta olan Hacı Tasin Efendinin sohbetlerinde bulunmaya yaya gider gelirdik. Sıhhatli Olduğumuz zamanlarda ziyaretten evimize gelene kadar duyduğumuz sözlerini konuşurduk. Sıhhatimiz müsait olduğu zamanlarda sehere kalkar, Hacı Tasin Efendiden duyduğumuz sözleri amelde, edepte yerine getirmeye say-u gayret ederdik.1974'te zevcem hanımla beraber hacca gittik. Otobüs kafilesi Konya'yı geçince namaz kılmak için mola verdi. Akşam namazını cemaatle kıldık. evvabin kılmak için yalnız kaldım. Otobüse gelirken yağlı bir çukura düştüm. Bayılmışım. Öyle bir güzel yerdeyim ki bu âlemde mislini hiç görmedim. Öylece o huzurlu halimle kalmak istedim. Kendi kendime de­dim ki; bu gördüğüm rüya ise uyanınca halim ne olur diye düşündüm. Uyandım. Gördüm ki bütün arabalar gitmiş sadece bizim arabamız kalmış. Arabamıza geldiğimde bir saatten fazla kaldığımızı öğrendim. Bütün elbiselerimi yağ içinde çukurdan çıktım, ancak arabaya kadar geldim. Sağ ayağım simsiyah olmuştu. 6 gün arabadan dışarı çıkamadım. Zevcem Hacı Hanım bütün ihtiyaçlarımı otobüsün içinde bana hizmet etti. 6 gün sonra Mekke’ye vardık. Hac vazifelerimizden sonra Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimiz hazretlerinin doğduğu ev Abdulmuttalip hanesinde 8 yıl evvel ilk tevhid dersime başladığım gün evin içerisinde 2 saat huzurlu halimle ağlayarak kaldığımı zevcem Hacı Hanımla tekrar ağlayarak paylaştık. Medine’ye giderken yolda otobüste Medine’yi Münevvere ravza-ı şerif Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin kabri şerif mis kokusunu teneffüs ederek Medine’ye vardık. Ravzayı Mutahhara’da o güzel kokuyu teneffüs ederek huzurlu günlerimiz oldu. Huzurlu günlerimizi zevcem hacı hanımla paylaştık. Paylaştığımız o günleri yaşamak için tekrar 1987 de l989’da ve 1990 yıllarında umre hacılıklarımıza beraber gittik. Evvelki gibi huzurlu günlerimizi rabbim lütfetti, elhamdülillah. Ravza-ı Mutahhara’da her namaz peşine 11 salâvatı şerife okuyarak kabri Şerif ziyaretlerimizde huzurumuz arttığını zevcem hacı hanımla beraber paylaşırdık. Kabri şerifi 40 ci ziyaretimizde acizliğim aklıma düştü. Kabri şerifi yakından ettiğime layık olmadığımı hatırladım. Biraz uzak mesafeden Medine’den ayrılacağımız Akşam namaz sonunda 11 salâvatı şerife ve ziyaret duasını

ALLAHÜMME RABBENA TEKABBEL MİNNA ZİYARETENA ZİYARETİ RESÜLÜLLAH MAKBULETEN KAMATEKABBELTE MİN IBADILLAHIS SALİHİN

Dediğim anda bütün vücudum huzurum ruhum hoşluğum ziyade oldu, Elhamdülillah. O günden sonra 11 yıl daha yaşayan zevcem Hacı Hanım ile her Namaz peşine selam verince akabinde 11 salâvat-ı şerife ile hoşluğumu taze etmeye say-u gayretlerimi Hacı Hanımla paylaşırdık. 15 yıl sonra 2005'te şeyhimin kabrini ziyaretimde şeyhimin sevgisiyle boşluğum taze oldu elhamdülillah. Rabbim son nefesime kadar hoşluluğumun devamını ve imanımı son nefeste de hıfz eyler, inşaallah.

Amîn.



[1] Küçük Hüseyin Özdemir Efendi: Sinop doğumlu Türkelili Hatim Hocasıdır. Hacı İsmail Hakkı İhrami kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Sivasî Hazretlerinden sonra Darendeli Hacı Hasan kuddise sırruhu'l-azîz Efendi terbiyesinde ihvanlığa devam etmiştir.

[2] Tevbe, 119

[3] HACI HASAN AKYOL kaddese'llâhü sırrahu’l-aziz

1895 yılında Hacı Derviş Mahallesi'nde doğdu. Müftü Hüseyin Efendi'nin torunlarından Mehmet Sabit Efendi' nin oğludur. Amcakızı Münevver Hanımla evlendi. Dört oğlu, bir kızı olmak üzere 5 çocuğu olmuştur. İlk ve Rüşdiye tahsilini Darende' de yapmıştır.

Askerliğini İstanbul'da Selimiye kışlasında yaptığı sırada (Tokat mebu­su) hulefayı Nakşibendiye' den Seyyid Mustafa Hakî kaddese'llâhü sırrahu’l-aziz Efendi'ye inti­sap etmiştir. Burada hem vatanî göre­vini hem de ilmî ve dinî çalışmalarını beraber yürütmüştür. Mürşidinin vefa­tından sonra Sivas Mebusu Hacı Mus­tafa Takî kaddese'llâhü sırrahu’l-aziz Efendi'den sülukunu ikmal etmiştir. 1925 yılında Takî Efendi' nin vefatıyla İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak kaddese'llâhü sırrahu’l-aziz Efendiye intisap etmiştir. Şeyhine hizmet etmek için Sivas a hicret etmiş. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimizin her varisinin bendesi gibi Şeyhimizin bendesi olduğunu aşikâr etti.

Hacı Hasan Akyol Efendi çevresinde sevilen sayılan bir kişi idi. Maddî ve manevî himmetleriyle birçok insanın ticarete atılmasında, Darende'nin ilim ve irfan diyarı olmasında büyük katkısı olmuştur.

Hacı Hasan kaddese'llâhü sırrahu’l-aziz Efendi, Darende'nin Kurtbağı Mahallesi'ne kendi ismiyle 1957 yılında yapılan camiide dokuz yıl fahrî imamlık yapmıştır. Daha sonra Sivas' a taşınmıştır.

Kendi el yazısı ile tuttuğu notlar, sohbetleri ve nasihatların bir kısmı daha sonra İslâm ve Ahlâk adıyla yayınlanmıştır.

31.07.1984 yılında kan kanseri hastalığından Sivas’ta kendi evinde Hakk’a yürümüştür. Kabri mübarekeleri Sivas Yukarı Tekke kabristanında Hacı Mustafa Tâkî kuddise sırruhu’l-azîz Hazretlerinin kabri civarındadır.

 

 

 

 

O aziz insan dopdolu îman 

Oldu hoş revan bağı ridvan

İsmi Hasan'dı hulkî hasendi

Fiili hasendi halk ı cihana.

Vec-hi nurunda, Hakk huzurunda.

Her umurunda uydu Kur'an'a,

Gündüzü sâim, gecesi kâim,

Uydu her dâim, Hükm-ü Yezdan'a.

Üstadı kâmil, etmiş tekâmül,

Olmuştu dâhil, babı irfâna,

Gelse bir bi-mar, hâlin istifsar,

Eylerdi timar, hoş tabibâne.

Fikri sâibdi, Hakk'a talipdi,

Şevki galipti, feyzi Rahmân'a,

Âşık u sâdık, derdine lâyık,

Kazdılar kabrin kûyi cânâne.

Seyyid Hacı Hulusi Ateş 

[4] Sırtına

اللـّٰـهُمَّ  رَبـَّناَ تَـقَـبّـَلْ مِنَّا زِياَرَتَناَ زِياَرَتَ عَـبْدُ اْلـوَهّــَاب اْلغـَازِي كَـمَا تَقَـبَّـلْتَ مِنْ عِـبَـادِهِ اّلصَّالِحِـينَ     [5]

 

[6]H. Mehmet Emin Boyraz kaddese’llâhü sırrahu’l azîz

Malatya ilinin Darende ilçesinin Ayvalı kasabasında 1912 yılında doğdu. Ecdadı olan Boyrazoğlu ailesi, Gaziantep civa­rında yaşayan Barak Türklerindendir. Takriben beşyüz yıl ön­ce (1445) Ayvalı’ya gelerek, Ermeni’den boşalan bu arazileri işgal edip, sürülerini otlatarak, oraya yerleşmişlerdir. Şu anda, halen onbinlerce dönüm çiftlikleri elinde bulunduran bu kabi­lenin, sattığı arazilerde Ayvalı ve Kuluncak köyleri yaşamak­tadır.

İki yüzyıl kadar önce Ermenilerin işgaline uğrayan Gürün kazasını, savaşarak kurtaran Boyrazoğullarına, Padişah Sivas-Harput arasında ağalık yetkisi vermiştir. Bu kabilenin prensi­bi, halkı iyi yönetmek ve devlete yardımcı olup, gerektiğinde halktan asker ve vergi toplayıp, devlete verme olmuştur.

Onun içindir ki, halka ve devlete sevilmekten kaynaklanan bir güce sahip olmuş, kazancını hep halka ve devlete harca­mışlardır.

Emin Efendi’nin babaannesi, Sofular köyündeki Sıddıklar kabilesine mensuptur ki, onların soyunda (Şeriflik) ve takvalık meşhurdur. Anneannesi ise Hekimhan Ağası Şatıroğulları’ ndandır. Babası Osman Ağa, medrese mezunu ve takva bir zat idi.

Emin Efendi, hayatını din kültürüne, ibadete, muhabbete ve halka hizmete vakfetmiş olup, çevresinde Nakşibendî tarikatı­nın temsilcisi olmuştur. Halka bilgi ve muhabbet aşılamakla ömrünü-geçirmiştir. Gavs’ül-âzam İhramcızâde Hacı İsmail Hakkı kaddese’llâhü sırrahu’l azîz Efendinin üçlerden olan haliferinden biridir.

Emin Efendi hakkında, Darendeli Es Seyyid Osman Hulusi kaddese’llâhü sırrahu’l azîz Efendi’nin yıllar önce yazdığı bir şiiri;

 

    “Emin’in sinesi tabaveri vaslı nigar olmuş

Anın çûn hubbu canda ol aşığım ismi ezberdir

Dili miratı kabildir, mukabbildir cemaline

Mücella sinesinde nuri haklamii azhardır.

Melâhât mülkinin şahı anun tut zarını mazur

O sûzü şemmi vasl olmuştur amma zarı averdir

Bu suretle gözükmek cilvesidir yâri mananın

O yoksa zahiri batında birleşmiş beraberdir.”

[7] 1890’lı  yıllarda  köyün  bulunduğu  bölgede  Ayva  bahçeleri  vardı.  Bu  nedenle  bölgeye  Ayvalık  deniyordu. Köyümüzün  asıl  adı  Ayvalı- Hayvalı’dır. Sonraki  yıllarda  Helvalı’ya  dönüşmüştür.

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar