ÖLMEYEN DOSTLUK HATIRÂT-I TÜRKELİLİ MEVLANA KÜÇÜK HÜSEYİN ÖZDEMİR
ÖZGEÇMİŞ
Sinop Türkeli Işıklı Köyü'nde eski adı Muğan olan köyde Çolakoğulları
isimli bir ailenin iki oğulları Kara Hüseyin ve İbrahim iki kardeş iki aile
olmuş. Aralarından geçen ufak su deresini sınır yapmışlar. Dedemin babası
İbrahim'in bir erkek çocuğu olmuş. Adını Arif koymuş. Adı Arif kendi de Arif
olan dedem Arif Ağa Gürcistan'dan gelen Gürcü ve Çeçenistan'dan gelen Çerkez
muhacirlere mülkiyetinin bir kısmını tapusunu vermiş. Hatta şimdi Kuz köyü
diye bilinen Çerkez köyü dedemin yaylası imiş. Öylece gelen Gürcü ve Çerkez
muhacirlere hibe etmiş. Dedem Arif Ağa'nın da hayatta bir tek oğlu babam İbrahim
varmış. Babam İbrahim benden 50 yıl evvel bîr erkek çocuğu doğmuş. Bir yaşına
girmeden ölmüş. İkinci defa evlenmiş. İkinci banımı Hacer anamdan bir kızı
dünyaya gelmiş. 20 yaşından sonra anasıyla bile ablam evimizden ayrılmış. Babanı
ilk hanımıyla kalan evimizin ocağımızı tütmemesi endişesiyle yıllar geçirmiş
fakat Yemen'de askerlik yapan haccını yediye tamamlamak için 2 sene
askerliğini tecil eden Hacı Ahmet dedem kızı anam Sultan ile babamı evlendirmiş.
Zekâdan biraz mahrum olan anam Sultan'dan ve 68 yaşındaki yaşlı babamdan
dünyaya gelmişim. 3 yaşımda babam İbrahim vefat etmiş. 11 yaşıma kadar babamın
ilk hanımı ile beraber oldum. 11 yaşımda babamın ilk hanımı Fatma Kadın anam ve
garip Sultan anam dünyadan göçtüler. O zamanki edindiğim bilgiye göre babamın
dedesi İbrahim ile kardeş olan Kara Hüseyin tarafı 5 hane idi. 100 nüfusluk 5 haneye
karşı dedemin evi olan hanemizde bir tek yalnız kaldım. 17 yaşımda evlendim. Bugün
2008 yılında 50 nüfus olduk elhamdülillah.
Ya Rabbi dedelerime, ninelerime, anama, babama ve bize acı. Ruhu Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellemi bizden razı eyle. Şefaatini cümle ümmetine ve dedelerime,
ninelerime anama babama hususan Fatma anama ve zevceme çocuklarımıza, torunlarımıza
Ya Rabbi lütfunla bize de nasip eyle.
الحمد لله رب العالمين والصلاة السلام على رسولنا محمد وعلى اله وصحبه وسلم اجمعين
اَلـلـّٰــهُمَّ صَلِّ وَسَــلِّمْ وَ بَارِكْ عَلٰى سَـــيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
وَ عَلَى اٰلِ سَــيِّدِنٰا مُحَمَّدٍ في كُـلِّ لَـمْحَةٍ وَ نَفَسٍ بِعَدَدِ عِلْمِكْ
1928
yılında 68 yaşında babam İbrahim ve zekâdan biraz noksan olan Sultan Ana’mdan
doğmuşum.[1] 3
yaşında babam vefat etmiş. Babamın ilk hanımı Fatma Ana’m 11 yaşıma kadar beni
himaye etti. Öyle ki ağzıma lokma koymadan ağzına bir şey koymadı. Bir küp
vardı. İçinde dibinde bir okka kadar tahmin ediğim bal vardı. Fatma Ana’m ne
zamandan beri olduğunu demezdi. Bana yedirir gelen misafire yedirir, küpün
dibindeki bal eksilmezdi. Fatma Ana’m köyümüz hanımlarının sultanıydı. Namazını
vaktinde kılardı. Babamın kız kardeşi ve kendi kız kardeşi çocukları otuz yıl evvel
büyütmüş evlendirmiş. Bana namaz kılmayı namaz sürelerini öğretti dua etti ve
şöyle dedi:
“Ya
Rabbi! Benim bir oğlum oldu bir yaşına girmeden öldü. Şimdi adımı bu oğluma andır,
ilim nasip et. Bana da dua etsin.”
1939
da anam ahirete göçtüğü anda öbür odada gizli olan bal küpün dibindeki balın
kuruduğunu yok olduğunu gördüm.
Ya
Rabbî! Bana o baldan yediren üzerimde analık hakkı olan Fatma Ana’ma ve dünyaya
gelmeme vesile olan Sultan Ana’ma ve babam İbrahim’e bize acı lütfunla bize
rahmet eyle bizi mahşerde beraber eyle, lütfunla cennetini cümle Rasûlüllah sallallâhü
aleyhi ve sellem ümmetine bize de nasip eyle.
1952
yılında askere gittim Ankara’da Hacıbayram Camisi’nde Cuma, cumartesi ve Pazar
her hafta üç gün sohbetlerde manevi ilim tahsil edim. Elhamdüli’llâh askerden
geldikten sonra tanıştığım Hacı Tasin Efendiden ders aldım. Maneviyat yoluna
adım attım.
Elhamdüli’llâh
Mürşidimiz Hacı İsmail Hakkı İhrâmî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Sivasî Efendim
ilk ziyaretimde dedi ki:
“Buraya
gelmeden önce nasıldınız? Geldiniz nasıl oldunuz? Şimdi nasılsınız hoşsunuz, değil mi? Allah
Teâlâ hoştur. Gayriyi halince hoş göreni Allah Teâlâ sever. Biz her şeyi
nasibince severiz. Yerdeki karıncayı da Allah Teâlâ için severiz,”
buyurdu. Sonra dedi ki;
“Anamın
zürriyeti olmamış. Hacca gitmiş Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin
Ravzası’nda dua etmiş.
‘Ya
Rabbî! Kapına geldim. Bu Habibin hürmetine evlat ver’ demiş.
Anam can bulduğumu fark etmiş. Denilmiş ki ‘İsmail’i kendi mayamızdan
yoğurduk ekşitmedik’ de sesi anam duymuş kalkmış iki rekât şükür
namazı kılmış.
Gardaşlarım!
Meğer bizimde intisabımız ta ezelde âlemin seyidine imiş sizinle de ezelde
tanışmışız ki burada biliştik ahrette buluşuruz Gardaşlarım! Bunda asıl hüner
tanıştığını iyi anlamak. Her insan için ezeli bir hüküm var. Kaza kader
anahtarı yalnız Allah Teâlâ’nın yedi kudretinde. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi
ve sellem buyurdu:
“Miraçta
öyle makama eriştirildim ki âlemin kaderini yazan kalemin gıcırtısını yazan
kalemin sesini duyuyordum.” Buyruğunu
duyurdu sonra şeyhim dedi ki:
“Gardaşlarım!
Kalem her insanın kaderini yazdı. Geri gelmez tekrar yazmaz fakat kazayı mübrem
var. Kul tedbir eder Hakk takdir eder. Kulda nasibini arzu eder. Tedbir almak
takdire saygılı olmak kullukta asıl edeptir. Kur'an-ı Kerim’in bütün ayetleri de
edepten ibarettir. Bu kapıda kıtmir olalı bu hakir her şeyi ezelden bildim
takdir-i Kadir.
Allah
Teâlâ bütün ruhları ezelde asker topluluğu gibi sıraladı. Rabbiniz değil miyim?
Secde edin, buyruldu. Her kişi secdesi ile nasibi bilindi. Enbiyanın zamanları mekânları
ashabı da ezelde bilindi.
Ashab-ı Kiram Mekke’de Medine’de doğdular en
talihli kul oldular. Mekke’de Medine doğacak yaşayacakları da ezelde bilindi ki
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretleri ile bir mekânda bir
zamanda yaşadılar. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin ümmeti ve hem de
ashabı oldular.
Gardaşlarım!
Sizde talihlisiniz, ashabımız oldunuz. Kıymetinizi bilin, kulluğunuza ameli
edebinize gölge düşürmeyin. Allah Teâlâ buyurdu ki:
“Meleklerim
yeryüzüne Âdem yaratacağım. Melekler fitne çıkar, dedir Allah Teâlâ buyurdu Enbiya
ve halifeler yaratacağım, buyurdu. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem de
buyurdu ki:
“Bizimle
nübüvvet son erer, vahiy kesilir, ilham devam eder. Allah Teâlâ’nın yeryüzünde
halifeleri olur ilhamla doğruyu haber ederler ferasetle gizliyi keşfederler.”
Buyruklarını duyuran Mürşidimiz Hacı İsmail
Hakkı İhrâmî Sivasî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendim Hazretleri dedi ki:
“Gardaşlarım!
Ervahı ezelde bütün sanatlar gösterildi. Herkes sanatını aldı bize de dervişlik
kaldı sizinle de ezelde tanışmışız burada biliştik. Bu âlemde bizimde mekânımız
zamanımız ezelde bilindi. Sivas’ta doğduk. Zamanımız bilindi. Mekânımızda Sivas’tır.
Gardaşlarım!
Namazda Kâbe’yi şerifi ve sevgisini, salavât-ı şerife de Ravza-ı Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellemi sevgisini hatırlayın ve tefekkür edin. Başka
zamanda Mekke’de Medine’de bizi hatırlayın. Bizi de Sivas’ta bulursunuz.”
diyen Mürşidimiz Hacı İsmail Hakkı Sivâsî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendimiz
oğlu Hacı Kazım’a Ulu Camii’den çıkınca geriye bakmış demiş ki:
“Kazım
Ulu Camii’de Gavs-ul âzam mescidi oldu”
Eve
gelince de semaveri Kazım Efendiye yaktırıp çay içerken siması bazen değişik
hallere girmesi Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimize vahiy
gelirken simasının değiştiğini duyuran sahabeyi kirâmın sözlerine benzemesi ve Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizin buyurduğu
“Bizden
sonra Allah Teâlâ’nın yeryüzünde halifesi varisimiz olur, ilham ile doğuyu
haber eder vahiy bizimle kesilir ilham devam eder”
buyruğu Mürşidimize ilham olunduğunu aşikâr etmiştir. Öğleden akşama kadar semaverin suyunu bitiren Mürşidimiz
Hacı İsmail Hakkı İhrâmi Sivâsî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendim Hazretleri
oğluna
“Kazım
semaverin suyuna bakma, bugünkü tarihi yaz”
sözü ile Gavs-ul âzam olduğunu evvelce de demişti ki
“Abdulkadir
Kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Hazretleri manen İmamı Rabbaniye Cübbesini ikram etti.
Gavslık kadrilerden nakşilere lütfu olunduğunu Allah Teâlâ kuluna lutf eder. Başkası
bin çalışsa o lütfa erişemez bize de ezelde bu görev lütf edildi.” Demiş.
Mürşidimiz
İsmail Hakkı İhrâmi Sivâsî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendimin yeryüzü
halifesi Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin varisi olduğuna inandım. Her
ziyaretimde Sivas’ta sohbetlerinde Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizin
ashabı gibi âcizane varisinin sohbetinde bulunduğum Allah Teâlâ’nın lütfuna
aciz olduğumu tefekkürle yüzüne bakmaya hayâ ile ağzından duyduğum yakınlığıma
vesile olan ilim amel edeb sözlerinin mutluluğunu yaşıyordum ve tekrarına sohbetinde
bulunmaya can atıyordum.
Mürşidimiz
Hacı İsmail Hakkı İhrâmi Sivâsî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendim Hazretleri
bir gün dedi ki:
“Elhamdüli’llâh!
Kâinat bize bağlı bizdeki cana bağlı canda canana bağlı bize başkan geldi Hakk’ta
Hakk olduk. Bizi de her şeyi yok eden, ettiren Allah Teâlâ buyurdu. Buyurduğu
sözlerini tefekkürle 1966 vapurla Hacca gittik. Vapurumuz şiddetli fırtınada Mısır
Limanı Pordsaid Limanı’na dönerken batma tehlikesi geçirdi. Limana iki saat sonra
limana demir atan vapurumuz, Süveyş kanalına girerken yeniden demir attı. Meğer
vapurun dümeni olmadığını kaptan fark etmiş vapurun limana dönerken batma
tehlikesi geçirdiği yerde vapurun bacasından telsizin koptuğunu fark eden
kaptan vapurun dümeninin koptuğunu bilmeden iki saat sora limana giren vapuru
dümensiz o dalgalı denizde şiddetli fırtınada dümeni varmış gibi iki saatlik
mesafeye getiren Rabbime imanım arttı. Elhamdüli’llâh.
Mekke’de
Harem-i şerif de Nakşibent Tarikatı şeyhlerinde Şeyh Hacı Sami kaddese’llâhü
sırrahu’l-aziz Harem-i şerif’te altınoluk karşısında bana
“Sıvas’a
mı intisablısın? Güzel yerden vurmuşsun.” dediği
sohbette dedi ki:
“Gardaşlarım!
Fuyuzât Sivas’a iniyor. Bize ayrılan bir kepçe payımızı siz kardeşlerime taksim
ediyoruz” sözü beni Mürşidimizin gavs-ul azâm olduğuna
imanımı ziyade etti. Elhamdüli’llâh.
Mekke’de
Abdulmuttalib evinde ilk tevhit dersime başlamama vesile olan ve hacca gitmeden
sülük dersimi tekmil eden Tasin Efendimin Mürşidimin icazetli halifesi olduğu “sülük
dersini tekmil et” Hacılıktan gelince ihvanımıza “sülûk çorbası
ikram et” sözü Mürşidimizin halifesi olduğuna inancım arttırdı. Elhamdüli’llâh.
Hacılıktan
gelince bu inançla Hacı Tasin Efendimin sohbetlerine ve tevhit hatimlerine 23
yıl devam ettim. Beni hep yanına alıp tevhit ve salavât-ı şerife ve namazın 6
edebi edebi var diye yakınlığıma vesile olan ilimde ve ameldeki edeblerinden
haberdâr etti.
Mahşerde
Mürşidimize getireceğini aramızda gizli sır kalmadı, buyruklarını 20 kilometre
uzaktaki köyüne yaya gidip geldiğim ziyaretlerimde mahrem sohbetlerimizde vaat
etti. 1988 yılında ahrete göçtü. Manen defalarca göründüklerinin birinde bizim
evde teheccüd namazında imam olduğu gece bana “namazın farzı vacibi gibi 6
da edebi var. Her amel edebine sağ-yu gayretle makbul olur” sözlerini
vefatından sonra rüyamda ayağa kaldırdı tekrar ettirdi.
Namazın
her rüknünde farzında vacibinden tekbirleri ayırmakmış. Her rüknün sonunda
tekbir almakmış. Her amelde edebime vesile olan sözler ile duyduğum edepler ile
Mürşidime ihvan olmama vesile olan sözler ile şeyhime ziyaretlerime devam ettim.
Her sözü yakınlığıma vesile olan Mürşidim efendim Sivas’ta vekâlede dedi ki:
“Allah Teâlâ buyurdu: ‘kunû
sadıkîn’ sadıklardan olun” buyruğunu
duyuran Mürşidim tekrar dedi ki:
“Allah
buyurdu: ‘kûnû maa’s-sadıkın’
sadıklarla ile beraber olun” [2]buyruğunu
duyurdu dedi ki:
“Gardaşlarım!
Her insan sadık olamaz sadık olacak olan salih olacak olan ezelde bilindi. Siz
bizimle olun. Biz sizinleyiz, siz aldığınız vazifelerinizi farz vacib edebi
amellerinizi emri nehy-i nevafili ilahiyi zikr-i kesir ile murakaba-ı hayr ile
bize yakınlığınızı temine çalışınız. Sahabe ahlaklı olun abdestsiz yemeyin ve
gezmeyin. Sahabe haram yemediler. Helâlın içinde şüpheliyi araştırdılar da Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellemi sevdiler de yakın sahabe oldular. Siz de bizi
sevin bize yakın olun. Bizi sevdiğiniz kadar Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve
selleme oradan Allah Teâlâ’ya yakın olun.”
“Gardaşlarım!
Ni’me’l Mevla ve ni’me’n-nasîr. Allah Teâlâ ne güzel dosttur ne güzel yoldaştır.
O yüce Allah buyurdu “dua edin her şeyi Hakk’tan isteyin bizi de Hakk’tan
isteyin. Dua ve ilham Hakk’tandır. Fakat biz Allah Teâlâ’ya layık kul olamadık,
lütfuna sığındık acizliğimizi bildikte kulluğa layık görüldük. Kul acizliğini
bilmeli.”
“Gardaşlarım!
Kendinize acıyın, biz ihvanımıza acıyoruz. Her canlıya yerdeki karıncaya da
acırız. Siz de acıyın dersinizi tesbihinizi ihvanımızın noksanını bize tamam ettiren
bir güç var olduğuna hak ile iman edin. Biz dua etmemeye Hakk’tan hayâ ediyoruz”
diyen şeyhimizin bazı geceleri sabahladığı validemiz hanımdan duyulmuştur. Şeyh
Efendimiz bir sohbetinde buyurdu ki:
“Kişi
kabri başında ziyaretçisini idâre (mum) gibi, lüks lamba ışığı gibi, güneş gibi
görür.” Rasûlüllah sallallâhü aleyhi
ve sellem buyurdu
“Ashabım
her biriniz güneşe baksanız kendinize baktığını zannedersiniz değil mi? Üzerime
salâvat verenin verdiği salâvattan haberim olur.”
Buyruğunu duyuran Mürşidimiz dedi ki:
“Allah
Teâlâ dostları kabri başına ziyaretçiye kandil gibi bakar”
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu:
“Bizden
sonra her asırda bir ilim sahibini doğrudan arayın ziyaret eden beni ziyaret
eden ashabım gibi olur. Ziyaret edilen veliye yakın olur oradan bana yakın olur.
Bana yakın olan Allah Teâlâ’ya yakın olur”
buyruğunu duyuran Mürşidimi ziyaret rahmetin inmesine sebeptir. Ziyaret Allah
Teâlâ’ya yakın eden en faziletli ibadettendir.
“Gardaşlarım!
Kişi sevdiğini anarken sevgiye saygılı olmalı. Kimi andığını bilmeli tevhitte salâvat-ı
şerifede edebine dikkat etmeli. Kişi yanındaki ile tevhitte salâvatı şerifede
Allah ve Resülünü sevgisini tefekkür ediğiz hesap günü gelmeden kendini mizana
çekeceğiz ölümü, kabri, kalkışı ve mahşeri tefekkür edeceğiz. Tarikatın edebi
ikidir göründüğün gibi olmak olduğun gibi görünmektir. İhvan abdestli olur
emrolunduğu gibi amel eder. Nefsin bir silahı kalmıştır ameline edebine
şöhretine gurur ettirmektir.”
Abdulkadir Geylani kaddese’llâhü
sırrahu’l-aziz sahradan gelirken ses duydu. Övüldüğü sese:
“Git
melun!” dediğinde, şeytan aşikâre
göründü, dedi ki:
“Bu
vadide nicelerini bu sözle övdüm benliğe düşürdüm. Abdulkadir Geylanî Kaddese’llâhü
sırrahu’l-aziz”
“Allah
Teâlâ kuluna ilham eder bütün vücuduna haber eder”
sözünü müritlerine öğüt bıraktı, diyen Mürşidimize bir ihvan ziyarete gelmiş Mürşidimiz
sormuş
“Vazifelerini
yap.” gelen kişi;
“Yapıyorum,
vazife alalı teheccüd namazını bile terk etmedim”
Mürşidimiz demiş ki:
“Git
buradan varlık koktu” demiştir.
Ya
Rabbî! Bizi varlıktan şöhretten hıfz eyle şanına layık amel edebilmeye
acizliğimizi bilmemizi lütfunla lütfeyle Bir sohbette Mürşidimiz Hacı İsmail
Hakkı İhrâmi Sivâsî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendim Hazretleri buyurdu ki:
“Allah
Teâlâ dostları acizlik ile kul oldular. ‘Arıya
ilham ettik.’ Buyruldu. Gardaşlarım! Arının yediği bal olur, değil mi? En
faziletli mahlûk olan insan, ya ilham duymalı ya da ilhamı duyan bir dost
bulmalı, duydukları ile amel etmeli.
Allah
Teâlâ buyurdu: mahşerde hiç kimseye soyu şöhreti sorulmaz. Kulu ameli edebi ile
yakınlığı ile mükâfatlandırırız, buyruğunu
duyurdu ve yine Mürşidim dedi ki: Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem
buyurdu ki:
“Ashabım
benden sonrada şirke düşmezsiniz, mahcup olursunuz. Fakat cedelleşeceğinizden
mahşerde mahçup olacağınızdan endişem var.”
Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretleri mesai zamanlarında ashab ile
sohbette olurmuş. Ashab Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimizi davet
ederlermiş. Sohbet sırası Ebû Eyyüb-el Ensarî radiyallâhü anhın evindeydi. Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu
“
Ya Eyyüb evin bu kadar değil mi? sahra yerin var değil mi?
Eyyüb-el Ensarî radiyallâhü anhın hurma bahçesine giderken kalabalık ashabın
huzurlu yürüyüşünden yükselen tozu gören kadın yolda oynayan çocuğuna koşmuş
eve almış kadının bu davranışını, ashabına sahrada sohbette Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem efendimiz buyurmuş ki:
“Her
anne çocuğuna 15 yıl sülûk gösterir.” ashab
sual etti.
“Ya
anası yoksa?” Rasûlüllah sallallâhü aleyhi
ve sellem buyurdu
“Zamanın
sonunda ümmetim yetim çocuklar gibi olur. Fakat Allah Teâlâ’nın veli kulları
olur. Eteğini tutan, sülük gören azab görmez, fakat mahcupluk vardır.”
buyruğunu duyuran Mürşidimiz buyurdu ki:
“Her
beldede sülûk gösteren sülûk görmüş icazetli halifelerimiz ihvanımız var.”
Dedi.
Bu
sözün benzerini Seyyid Osman Hulusi kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendi ilk
ziyaretimde evvelce Mürşidimizin diğer halifeleri Hacı Hasan Akyol Efendi, Hacı
Mehmet Köçer Efendi, Hacı Hamza Efendi ve Hacı Tasin kaddese’llâhü
sırrahumü’l-azizân efendilerden duyduğum sözlerinin daha güzelini Seyyid Osman Hulusi
kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendiden 1988 yılında Darende’de kendi evinde
buyurdu ki:
“Mürşidim
dedi ki: tarikatımız Nakşibendî Halidî Hakî kolu diyen Mürşidimizin
düzeni devam edecek başka düzen getirecek değiliz. Yani hatim okuyan okuyacak,
tevhit çeken tevhit çekecek, sülük dersini ihvan ehlinden belleyecek”
Mürşidimizin
“Oğlum Hulusi” diye seyyidliğini duyurduğu Seyyid Osman Hulusi kaddese’llâhü
sırrahu’l-aziz Efendiden hassaten şeyhim efendim ve Sıddîkî halifesi mürşidim Hacı
Hasan Darendevî[3]
kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim ve diğer halifeleri Hacı Mehmed Koçer,
Hamza ve Hacı Tasin ve Havyalı Hacı Mehmed Emin kaddese’llâhü sırrahumü’l-azizân
Efendilerden duyduklarımla amel edip mahşerde mahcup olacak hatadan lütfunla
hıfz eyle, Ya Rabbî!.
Ya
Rabbî! Bizi mahşerde mahcup eyleme.
Ya
Rabbî! Mürşidimin yeryüzünün halifesi, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem
varisi gavs-ul âzam olduğuna inanıp Mürşidimin sevgisi ile Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve selleme, ondan yakın olacağıma inancıma her nefeste ölüm
anında son nefeste imanımı lütfunla hıfz eyle Ya Rabbî!
Ya
Rabbî! Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimizin şefaatini cümle
ümmetine lütfunla bize de nasip eyle. Mürşidimiz efendimiz bir gün Sivas’ta Tekkeönü’ne
sahraya giderken bir araba geldi. Şoförün yanında hanımı vardı. Mürşidimize
elini uzattı. Arabaya, şoför yanına alacaktı. 90 yaşından fazla yaşı olan Mürşidimiz,
kadının yanına oturmayacağını belirterek eli ile reddetti. Sahrada buyurdu ki:
“Herkese
acırız himmetimiz olsun isteriz. Fakat şeriatı çöpe atmayız.”
“Gardaşlarım!
Hiç kimsenin hatasını da görmeyiz.” diyen Mürşidimiz
yine dedi ki:
“Gardaşlarım!
Gayrının hatası dağ kadar olsa, kendi hatanız mercimek tanesi olsa, gözünüzün bebeğine
hatanızı tutun, gayrının dağ gibi çok olan hatasını görmezsiniz. Şeriat böyle
değil.”
“Hata
ne kadar küçükte olsa tarikat yoluna set olur. Nefis yemekten şöhretten
hoşlanır. Ruh zikirden yokluktan hoşlanır. Ruhumuz ezelden bize misafir geldi. Onu
incitme memnun et. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Müminin
ruhu daldan dala atlayan kuş gibidir cennetteki yerini görür.”
“Gardaşlarım!
Fen ilerledi Almanya da bir arabayı 7 günde, Amerika da bir uçak 37 günde
yapılıyor. Fakat fen daha da ilerleyecek
kişi eynine[4]
giydiği elbisenin düğmesine basacak kendini istediği yerde bulacak. Fakat maneviyat
üstünlüğü devam edecek. Allah Teâlâ nebilerin velilerin sesini veli kullara duyuracak.”
Sözleri
15 yıl sora aşikâr oldu. İstanbul’da Haseki Hastanesi’nde ziyaretine gelen Taşköprülü
Hacı Mustafa Efendiye ve yanından hiç ayrı olmayan oğlu Hacı Sabit Efendiye Mürşidimizin
sıddîkî halifesi mürşidim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim
hasta yatağında demiş ki:
“Şeyhimin
haber ettiği sözü Allah Teâlâ veli kullara geçmiş nebilerin velilerin sesini
duyuracak dediği sözü, şimdi bize Allah Teâlâ’nın lütfu ile şeyhimin sesini
duyuyorum” diyen mürşidim Hacı Hasan Darendevî
kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim hastaneden Sivas’a getirileceği gün
yanındaki doktoru Doktor Mustafa’ya demiş ki:
“Mustafa Efendi uçağa beni götürecek
arabayı Fatih semtinden götür.” dediği sözünü yerine getirdi. Arabayı
peşimden arabası ile takip eden Hacı Selman Hacı Mehmet ve gardaşı ve Taşköprülü
Hacı Nuri Hafız ve biz arkada arabasının içinden gördük yattığı yerde arabanın
içinde elini kaldırdı. Tokatlı Hacı Mustafa Haki kaddese’llâhü sırrahu’l-azizi
ilk şeyhini ziyaret etti ve demiş ki:
“Rabbim
lütfetti dünya gözü ile şeyhimi gördüm, sözü şeyhimizden duyduğum hadisi şerife
de buyurduğu “kabrimi ziyaret edeni görürüm üzerime salavât vereni duyarım”
buyrulan hadisi şerifi duyuran Mürşidim dedi ki:
“Allah
Teâlâ’nın veli kulları kabri başında ziyaretçisine kandil gibi bakar”
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz güneş gibi görür sözlerini vefatından
40 gün evvel Sivas’ta vekâlede buyurduğu sözlerine 15 yıl sonra inancımız
ziyade oldu. Elhamdüli’llâh.”
1966 yılında Sivas’ta vekâlede
Efendi Hazretleri gelmeden Damadı Hayyat Mehmed Efendi anlattı.
“Bir seher vakti uyandığımda
ablanız (Efendi Hazretlerinin kızı
Hayriye Hanım) yatağında oturmuş ağlıyordu. Bende “Ne oldu”
dedim. Ablanız dedi ki;
“Biz diğer ihvâne hanımlarla
beraber Yukarıtekke’de medfun sahâbî Abdülvahhab Gazi Hazretlerini ziyarete
gittik. Türbeyi ziyaret edip bir fatiha
üç ihlâs ve üç salavât-ı şerife okuyup, “Ya Rabbi bu ziyaretimizi salihlerin
ziyareti gibi kabul ve makbul et,” dedim. [5] “O anda aklıma düştü ki, Ya Rabbî Habîbinin yüzünü görmeyen,
sözünü duymayan bizlere ashâbını ziyaret etmeyi lütfettin. Şükrünü edâ
edenlerden bizi ayırma” diye dua ettim. Gece Abdülvahhab Gazi Hazretlerini
rüyamda gördüm. Bana;
“Evladım bizi
ziyaret ettin, güzel ettin. Fakat senin öyle bir baban var ki, Allah Teâlâ onun
gözünden bu âleme nazar ediyor. Fuyuzâtı ilâhi onun izni ile âleme dağılıyor.
Başkasından medet ummak taştan medet ummaya benzer.” dedi, onun için ağlıyorum.” Hayyat Mehmet Efendi sözlerine şu şekilde devam etti.
“Gardaşım! Ablanız genç yaşta
Hakk’a yürüdü. Öyle icap etti. Bende evlenmedim. Şeyhimin sevgisi üstüne sevgi
tutmadım.”
Yine Ali Haydar kuddise
sırruhu’l-aziz Efendinin damadı Osman Nuri Efendi bana anlattı, dedi. “Babam
dünyadan göçünce Mahmut Efendi bu görevi üstlenmek istedi. Çok şeyh aradı,
sonunda Sivas’a İhramcızâde Hacı İsmail Efendi Hazretlerine gitmişti.”
Olayın devamını Türkelili Mevlâna Küçük Hüseyin Efendi şöyle devam etti.
Misafirliğin usûlü bir gün
gidiş, bir gün kalış ve bir gün dönüştür. Mahmut Efendinin Sivas’taki misafirliği
üç günü geçince durumunu Efendi Hazretleri sormuş, O da;
“Efendi Hazretleri benim şeyhim
Hakk’a yürüdü. Çok ihvanı var, sizden icâzet almaya geldim.” Efendi Hazretleri ise;
“Gardaşım! Senin
şeyhin doğdu mu, doğurdu mu?”
demiş.
“Bilemem Efendim” manasında hareket edince, Efendi Hazretleri;
“Gardaşım! Neyi
biliyorsun?” demiş.
“Efendi Hazretleri
sizi biliyorum” diye cevap verince
Efendi Hazretleri uzun bir müddet rabıtada kaldı. Öyle bir uzun müddet sürdü
ki, iki defa önüne içmesi için konulan çay soğudu. Üçüncü defa konulan çaydan
sonra Efendi Hazretleri;
“Gardaşım! Size şeriât verildi. Seyr-i Sülûk tarikattadır.” Buyurarak Mahmut Efendi Hazretlerinin yolunu açmıştır.
Yine; Bir gün iki arkadaşla
Sivas’a gittik. Trenden inip sabah namazını kıldıktan sonra Çorapçı Hanı’nda
yattık. Rüyamda derin bir çukura düşmüştüm. Yukarı çıkmaya uğraşıyordum. Çıkmak
mümkün değildi. Bir el uzandı beni yukarı çıkarttı ve uyandım. Abdest alıp
vekâleye gittik. Efendi hazretleri oturuyordu çayını içti ve bize şöyle
buyurdu:
“İhvanımızı
mahşerde düştüğü çukurdan alırız.”
Dedi.
Elindeki çayı bize taksim etti ve dedi ki:
“Gardaşım! Buraya
gelmeden önce nasıldınız? Geldiniz nasıl oldunuz? Şimdi nasılsınız? Hoşsunuz değil
mi? Allah Teâlâ her insanı nasibince hoş göreni sever. Hoşluktan daha güzel ne
olur.” buyurdu.
Allah
Teâlâ’nın asrımız insanına lütfu Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem
efendimizin varisi Mürşidimiz Hacı İsmail Hakkı İhrâmî Sivâsî kaddese’llâhü
sırrahu’l-aziz Efendim Hazretleri kendi sözleri ile halifeliğini Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem varisliğini gavs-ul âzam olduğunu duyurup
kendisinin de ihvanına ikram ettiği kendisinden icazetli tasarrufunu devam edecek
halifelerini haber edip ihvana sözlerini duyuracak mürşitlerini her beldeye
tayin ettiğini şeyhimin mürşitlerinden rabbim lütfetti ve duyurdu Elhamdüli’llâh.
Mürşidimiz Hacı İsmail Hakkı İhrâmî Sivâsî kaddese’llâhü
sırrahu’l-aziz Efendim Hazretleri ahirete yürümeden 40 gün evvel Sivas’ta Çorabcı
Hanı’nda ve kalede kalabalık ihvana veda hutbesi gibi buyurduğu sözlerini 40
gün ziyaretine gelenlere devam etmiş geçmişten gelecekten haber etmiştir. Âcizane
bulunduğum 20 Temmuz 1969 da Mürşidim buyurdu ki:
“Gardaşlarım!
Her canlı ölür, yalnız Allah Teâlâ baki kalır. Birde muhabbet kalır. Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizi Allah Teâlâ sevdi, bize de sevdirdi. Allah
Teâlâ buyurdu ki:
“Habibim
Sevban’a sor hasta mısın? Diye,
“Ya
Sevban! Benzi niçin sarıdır” buyurdu. Sevban
dedi ki:
“Ya
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem mahşer de makamın yüce olur seni burada
gördüğümle kalacağım. Hep seni görmek istiyorum, ayrı olduğumda yemek içmek
aklıma gelmiyor.” dedi Rasûlüllah sallallâhü
aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Ya
Sevban! Kişi sevdiği ile mahşerde bu âlemde bile olduğu kadar bile olur”
“Gardaşlarım!
İhvanımız bizi sevgisi ile olur. Öyle ölürse mahşerde bile oluruz.”
diyen Mürşidimiz dedi ki:
“Ruhumuz
bedenimizden ayrılacak bizden evvel gidenler gibi âlemi berzahda dirileceğimiz
mahşer günü bekleriz. Beklediğimiz kıyamette muhakkak gelecek. Allah Teâlâ
buyurdu ki:
“Bedenleriniz
beton demirde olsa sizi topraktan diriltip kaldırırız. Mahşerde toplarız. O gün
mahşerde hiç kimseye soyu şöhreti sorulmaz. Kulun ameli edebi yakınlığı ile mükâfatlandırırız.”
buyruklarını duyurdu ve dedi ki:
“Gardaşlarım!
Ruhumuz Hakk’tan bize temiz geldi. Sahibine temiz teslim edelim. Bu bedenimiz
helal rızıkla gıdalanıp temiz kılıf olursa, ruhumuz memnun olur. Bu âlemde
bedenimizi korur, toprakta ve ebedi âlemde de.”
“Gardaşlarım!
Bedenimizden ayrılan ruhumuz bedenimize ana karnında verildiği gibi toprakta
bedenimize verilecekte, topraktan dirilipte mahşer yerinde toplanırız. Her
insan ameline göre kendi simasında sevenleri sevdiğinin simasında olacak. Mahşerde
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem de Havz-ı Kevser başında böylece cem olup
cennette cemale tevhit sesi ile koşarak gideriz.”
buyurdu ve siması değişti. Rabıtaya geçtiğini fırsat bilen Hacı Bekir yüksek davudî ses ile beyt okudu. Ağlayarak
diyordu ki:
Cânân ilinin güllerinin bağı göründü
Dost ikliminin lâlesinin dağı göründü
Envâr-ı Muhammed doğuben tuttu cihanı
Şakku’l kamerin mu’cize parmağı göründü
Kaygu gecesi gitti kamu kalmadı korku
Eyyûb’a dahi sıhhatinin çağı göründü
Dil hastasının derdine dermanı erişti
Şemsî’ye bu gün dostunun otağı göründü
Yıllarca
beraber olan ihvan ağlıyordu. Mürşidimiz efendimiz ağlayan gözlere baktı,
buyurdu ki:
“Gardaşlarım!
Mahşere gidiş yokuş, mahşere gidiyoruz, dedi. Tesbihini dik tuttu, 33 defa
sübhana’llâh dedi. Sırat düzdür dedi tesbihini düz tuttu, 33 defa Elhamdüli’llâh
dedi. Cennete gidiş inişdir dedi tesbihini dik aşağı tuttu, 33 defa Allah-u
ekber dedi.” buyurdu ki:
“Gardaşlarım!
Kişi bu âlemdeki yaşadığı günlerin aynısı ile mahşerde haşr olacak kul
hakkından sakının. Hele ana-baba hakkı ile ahirete gelmeyin. Şirk koşmayın. Mahşerde
beraberiz, dedi, ayağa kalktı. Elini her öpene “fi
emanillah, emaneti ehline temiz teslim edin” dedi
dediği sözü duyduğum yüzünü de son gördüğüm yüzü oldu.
Mürşidimiz
ahrete yürüdüğünden 40 gün kadar sora ilk kabir ziyaretine gittik. Mürşidimizin
duyurduklarının devamını duyuracak hayatta bir mürşide ihvanın ihtiyacımız
vardı. Mürşidimizin “Hacı Hasan Sıddîkîmız” dediği, Hacı Hasan Darendevî
kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim efendiye taziyeye gittik, dedi ki:
“Şeyhimin
kabrini ziyaret ettiniz değil mi? Bizde şeyhimden haber ederiz. Şeyhim Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem varisi kabri ziyaret şerif gibi nüzulü rahmettir.”
dediği anda lütfu olduğuna inandım dedi ki:
“Her
nebinin yardımcısı bendesi vardı. Musa aleyhisselâmın gardaşı Harun aleyhisselâm.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin bendesi Ali kerreme’llâhü vechedir. Her
asrın halifesinin de varisleri halifeleri vardır. Bizde şeyhime ihvan olduk,
hem de bendesi olduk, duyduklarımı duyurmaya vesile olduk.
Sözleri
ile Mürşidimizin Allah Teâlâ’nın asrımız ihvanına lütfu ikramı olduğunu,
kendisinin Mürşidimizin halifesi olduğuna inandım. 1984 yılında Hakk’a yürüyene
kadar ziyaretlerimi rabbim lütfu ile nasib etti. Elhamdüli’llâh ilk
ziyaretlerimde kendini yakinen tanıyabilmem için asker iken Hacı Mustafa Haki kaddese’llâhü
sırrahu’l-azizden derslendiği gecesi sülük tekmil ettirildiğini Allah Teâlâ’nın
lütfettiğini, sonrada Sivas’ta Mürşidimize biat ediğini, Mürşidimizle 43 yıl
olduğunu iki tende bir can olduklarını hâlâ öyle olduklarını
duyurdu ve dedi ki:
“Şüphe
edenler ben de bir yara açsınlar, aynı yarayı şeyhimde bulurlar. Şeyhim
kabrinde hay (diri) duruyor,” dedi. Ziyaretlerimin
devamında dedi ki:
“Şeyhimin
anasının abdestsiz emzirmedim, sözünü
hatırlattı dedi ki:
“Benim
anamda zamanı hanımların sultanıydı. Abdestsiz emzirmemiş. 12 yaşımda namaza
başladım 22 yaşımda ihvan oldum 27 cüz Kur'an-ı Kerimi hıfz-u Kuran oldum. Anam
dedi ki:
“Oğul
vasiyetim var. Bu hanemizden üç müderris yetiştiğini, dedenden duydum. Bu
hanemize haram girmemiş. Bu görev size düştü,”
dediğini sohbette bize duyuran Mürşidimin halifesi mürşit olduğunu bize duyuran
şeyhim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim dedi ki:
“Bugüne
kadar şüpheli yemedim, anamın yanında mahşerde mahcup olmayacağım. Şeyhimden duyduklarıma
ilave yapmadım. Mahşerde şeyhimin yanında mahcup olmayacağım,”
dedi.
Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Sülûk
gören azab görmez, mahcupluk vardır.”
buyruğunu şeyhimizden duyduğumu tekrar duyurdu ve dedi ki:
“Cennette
mahcupluk mümine azab gibi gelecek, ana-babasından ana-babası gibi üzerinde
irşat hakkı olan şeyhinden mahcup olacak. Hacı gardaş şeyhime sözüne söz katmak
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimizin hadisi şerifine söz katmak
gibi olur.” Rasûlüllah sallallâhü aleyhi
ve sellem buyurdu ki:
“Bizden
sonra Allah Teâlâ’nın halifeleri varislerimiz olur, ilhamla doğruyu haber
ederler.” buyrulduğunu duyurdu, dedi. Mürşidim efendim İslam ve ahlak isimli eserinde yazmış ki:
“Namazda tahiyatta “essalamün aleyna ve ala ibadillahin salihin” derken her namaz kılan halkın yolladığı bu selamdan her kim bahre-ment
olmak dilerse merd-i Salih olsun. Yoksa bu faziletten mahrum kalır. Dikkat ediliyor
mu? Teşehhütteki vacibattan “essalamü aleyna ve ala ibadillahin salihin” buyuruları
bu lafzı mübarek dergayi birgirandan atayâyı sübaniyeden kendilerine
bağışlanmış cevami-ül kelamı ahmediye cevahirlerinden biridir. Bu lafızlar ise
melakeyi keramın kafesine şamil olduğu gibi enbiyayı gibi.”
“Allah Teâlâ nebilere vahiy ile velilere ilham
ile varlığını aşikâr etti. Şeyhim 1949 da bu halini haber etti. Bir gün Darende’de
dayımın evinde cay içiyorduk. Şeyhim aklıma düştü. Dayıma ‘Sivas’a gideceğim’
dedim. ‘Diz boyu kar var’ dedi ‘olsun’ dedim. İki arkadaş Sivas’a
geldik. Paşa Camii şadırvanında abdest alırken sakalımı buz tuttu. Yanımıza bir
kişi geldi. ‘Şeyhim sizi bekliyor’ dedi. Şeyhim yemek ikram etti. Çay
içerken şeyhim dedi ki:
‘Hacca
gideceğiz param yok’, dedim ‘benimde
yok, gideceğiz’ dedi. Kastamonu tarafından 32 kişi, bizde 40 olduk. 1949 yılında
uçakla 72 kişi hacca gittik. Çorumu Mustafa Rumi kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Medine’ye
davet olunmuş, görevi bitmiş. Meğer ahrete göçmüş. Tokatlı şeyhim umre hacılıklarında
şeyhi ile beraber ziyaret etmiş.
Şeyhim
40 gün başını yastığa koymadı. Şeyhimi yatağında bulamazdım. Ravza-ı Mutahhara’da
ağlar, bulurdum. Şeyhimin parası yok, fakat hacca niyet etmiş. 40 arkadaşı
nasıl tam bulduğunu, uçaktaki 72 kişi olduğunu düşündüm. Anladım ki şeyhim davet
olunmuş. Şeyhim uçakta 72 kişiye imam oldu. Sabah namazını kıldık. Nurcuların
başı Kastamonulu Fevzi Efendi dedi ki:
“Efendi!
Ne mutlu sana semada imam oldun.’ şeyhim dedi ki:
“Gardaşlarım!
Mahşer halkı 72 fırka olacak hepsine hesap sorulacak, bir fırka daha 73 cü Naci
fırkasına hesap sorulmayacak. Naci Fırkası’na öncü tayin olduk.”
diyen şeyhime ihvan olduk. Hacı gardaş talihlilerden değil miyiz. Şeyhim Cidde’de
uçak beklerken,
“Gardaşlarım!
Anadan doğmuşa döndük. Kul hakkı hariç. Hele ana-baba, mirasçı hakkı hariç”
diyen mürşidim dedi ki:
“Allah
Teâlâ kulunu üç yerde temizlerde cennete koyar. Bu alemde ibtila ile temizler. Berzahta
kabir azabı ile mahşerde ya ateşle yahut rahmet ile temizlerde cennete koyar, fakat
kul hakkı, ana-baba hakkı, haklıdan kaçmak olacaktır. o günü bu alemde mizan
etmeli ahrete davasız göçmeli, her davayı kendi ilacı ile tedavi etmeli.”
“Bağdat
köylerinde bir kişi varmış borçlanmış, fakat ödeme zamanı gelmiş ödeyememiş
hastalanmış, rızkını kazanacak gücü yokmuş ahreti tefekkür edip yüzüne nasıl
bakarım diye ağlayıp, yatarmış.
Ya
Rabbî! Deyip ağlar çaresizliğini Allah Teâlâ’ya arz edermiş. Bu halini başkasına
da diyemezmiş. Aleme acıyan Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimiz
hazretleri manada görünmüş, “İmamı azam umreye geliyor. Yola çık, önünü bekle.
Bu sabah namazı peşine üzerime getirdiği salâvatta gaflete düştü, beni, sevgimi
unuttuğunu söyle.” Çaresiz kişi yola çıktı. Beklediği kalabalık yolcu geldi
sordu aradığını buldu. İmam-ı azamda sordu, dertli kişi gördüğü rüyayı anlattı.
İmam-ı azam üç defa tekrar ettirdi. Üç mislini verdi. İmamı azam talebelerine
buyurmuş ki;
“Hiç
abdestsiz olmadım. Talebeleri sual etmişler. Def-i hacetten sora kapı önünde su
buldun mu? İmam-ı azam
“suyun
yanına teyemmümle giderim.” “Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem adını
duysam abdestsiz salavât vermeye hayâ ederim.” “Abdestsizim diye salavât
vermesem mahşer uzak olacağımdan korkarım.”
Buyruklarını
duyurdu dedi ki:
“İhvan
hacetini giderse akabinde abdest almazsa ruhu incinir. İhvan abdest aldığında
iki rekât kılmazsa ruhu incinir. Ezelden bize misafir gelen ruhumuzu memnun etmeye
ağzımıza koyduğumuz rızkın helal olmasına, bedenimizin ruhumuza temiz kılıf
olmasına ruhumuzu memnun etmeye bugüne kadar say-u gayret ettim,
diyen mürşidim elini göğüs arası üzerine elini koydu, dedi ki:
“Vücudumuz
ruhumuzun kılıfı vücudumuz temiz gıda ile temiz kılıf olursa bu alemde
bedenimizden memnun olur. Bedenimizi tez bulur dirildiğimiz gün mahşeri alemde.”
Bu söze benzeyen şeyh Hacı Sami kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendinin damadı
hem halifesi Hacı Ömer Efendi 1987 de Medine’de Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve
sellem ravzasında bana sordu ‘diyeceğin var mı’ dedi dedim ki:
“Banka
kredisi ile çocuklarım hatta sohbet arkadaşlarım rızıklanıyor”
dedim dedi ki:
“Kul
hakkı olandan kişi mahşerde kaçacak banka sermayesinde binlerce yoksuldan
zenginden alınan faiz hakkı var. Allah Teâlâ faizi haram kıldı Allah Teâlâ’nın
bu kadar rızıkları bol olduğu zamanda yaşıyoruz. Şükründen aciziz birde banka
ile ticaret yapanlara yazık olur. Amel ile yaptığı hayırla birde yücelik umursa
ahmak olur. Yemeğini yiyeni de Hakk’tan uzak eder, diyen Hacı Ömer’i 1989 da hastane
olduğunu, Medine de olduğunu öğrendik. 90 da Cennet-ül bakide kabrini ziyaret ettik.
Sözlerin
ne güzel öğüt olduğuna inandım. Elhamdüli’llâh
Ya
Rabbî! Helalinden yiyenlerle bu alemde dost eyle.
Ya
Rabbî! Yakın olanların kabrine bu aciz kuluna da nasib eyle.
Ya
Rabbî! Cennet-ül Baki’de kabri olan şeyh Hacı Sami, Hacı Ömer ve Hacı Ali Ulvi Kurucu
kaddese’llâhü sırrahumü’l-azizân efendilerle mahşerde diğer dostlarımla dostluğumu
devam eyle.
Mürşidimin
Sıddîkî halifesi mürşidim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz
efendim kuran harfleriyle yazdığı kendi el yazısı kitabında yazmış fusulü
seb-â’da Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Arşın
sağında kürsi olur, İbrahim aleyhisselâm onda oturur. Arşın solunda kürsü bulunur
bana mekân olur. ashab sual etti.
“Ya
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem sizden gayrı orada olur mu?”
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu
“Ümmetimden
her kim her farz namaz peşine selam verince akabinde üzerime onbir salâvat
verirse bana yakın olur, yüzleri ayın ondördü gibi münevver olur” buyurdu.
Mürşidim
Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim bir ziyaretimde
evvelki sohbetlerimizdeki gibi çay yaptırdı. 2 saat sohbet buyurduğu sohbette dedi
ki:
“Allah
Teâlâ başımdaki saçlarım teli adedince sırlarını keşfedecek zekâ akıl nimeti
ihsan etti. Acizliğimi de bilmeyi de lutfetti. Bu güne kadar Hakk’tan ayrı
olmadım. Şeytan bizi görmedi. Salihleri Allah Teâlâ hıfz eyledi. miracda Allah
Teâlâ buyurdu.
“Habibim
hiçbir nebiye nasib olmayan lütfum sana nasib oldu. Birde ümmetini araya koydun.
Ümmetinin salihlerini de nebilerimle bile ümmetinin salihlerini de namazda andırdın.”
buyruğunu duyuran şeyhim Salihlerden olduğunu aşikâr etti, bize de kim ile
sohbette olduğumuzu anlayabilmeyi lutf eden rabbimin lütfuna aciz olduğumu
inancım lutf ile hıfz eyleye.
Mürşidimizin
beldemiz halifesi sülûk dersimi tekmil eden 1966 da Mekke’de Abdulmuttalib
evinde Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimizin doğduğu evde ilk
tevhit dersime başlamaya vesile olan Hacı Tasin Efendi ile Sivas’a Mürşidimizi
ziyarete beraber gittik. İstanbul’dan Sivas’a kadar otobüste öğütlerini
dinledim. Geçmişten gelecekten haberdar etti. Bize evvelce huzurlu sohbetlerimiz
gibi saatlerce huzurumu tazeletti. Birde müjde verdi dedi ki:
“Kişi
sevdiğini mahşerde şeyhine böyle getirecek, aramızda gizli sır kalmadı. Ağzına
girene dikkat et ahretine kefilim, dedi.
Sivas’ta Mürşidimizin kabrini ziyaretten sonra Mürşidimizin halifesi Hacı Hasan
Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim Sivas Meydan Camii karşısındaki
evine gittik. Bize çay yaptırdı, çaylarını verdim, diyeceği sözünü beklerken, Hacı
Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim, Hacı Tasin Efendinin dizi
üzerine elini koydu.
“Benim
dertli gardaşım hapse atıldık, çile çektik.
Tırnaklarım söküldü, şeyhimin sırrını demedik, değil mi?
diye iki dost şeyhimizin iki halifesi biri birbirine şeyhimizin sır dostu
olduklarını dert ortağı oldukları aşikâr ettiler. Hapis cezalarından sonrada Evrad-ı
Behâiye ve sohbet suçlarından gözaltında daima suçları ile ömür boyu suçlu
şeyhimizin iki halifesinin sohbetleri ile huzurlu saatlerim devam ile çaylarını
verip sohbetlerini sevinçle dinliyordum sözleri kadar sukutları da hoş idi. Hacı
Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim dostuna döndü, dedi ki:
“Ebabekir
Sıddık da Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimizle can pazarına çıktı.
Mağaraya girince Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimiz sır dostuna
sırrını açtı korkma üçüncümüz Allah Teâlâ bizimle, Ebabekir radiyallâhü anhda
ise Mekkeliler muhakkak gelir endişesi vardı dedi ki:
“Ya
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem bir değil, canım bin olsun, gam yemem. Fakat
sana zarar gelirse, bu dini kim tamamlayacak endişem var”
dediği anda ayağını yılan ısırdı. O yere Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem
efendimiz mübarek ağzından parmağını ısladı yılanın ısırdığı yere mübarek parmağını
sürdü, yum gözlerini tevhidi bin defa tekrar et buyurdu. Ebabekir
radiyallâhü anh tevhit zincirinin ilk halkası oldu. Rasûlüllah sallallâhü
aleyhi ve sellem efendimiz
“aç
gözlerini yukarı bak gördüklerini söyleyeyim. Şu gördüğün derya havzu kevserim
üzerindeki gemi buna muhabetin içindeki adem cennet hurisi öbür tarafı cennet
bahçesi buyruklarını aşikâr gördü. Beyt-ul’mamurda
yazılmış üzerinde yazılı olan Evrad-ı Behâiyeyi okudu, imanı şahlandı hüzün gitti
huzur geldi. Allah Teâlâ varlığını nebilere vahiy ile Ebabekir radiyallâhü anha
beyt’ul-mamur da yazılı evrad-ı behâiye ile mağarada bir nebi, bir sıdık üçüncüsü
Allah Teâlâ ne güzel yoldaş olduğunu, evrad-ı behaiyede yazılı “ni’mel Mevla
ve ni’me’n-nasîr” ayeti ile aşikâr etti. Şah Muhammed Behaüddin kaddese’llâhü
sırrahu’l-aziz bu lütfu ilahiyi tezekkürüne devam etti Allah Teâlâ Bahaddine de
lutf etti. Tevhitle imanı şahlandı. Beyt’ül-mamuru gördü. Rasûlüllah sallallâhü
aleyhi ve sellem efendimiz göründü. “Behaüddin beytülmamuru gördün değil mi?”
üzerindeki yazılan yazıyı Evrad-ı bahayeyi oku ezberle müridlerine öğret
buyruldu dedi. Sonra Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim yukarı
baktı Allah Teâlâ has kullara halen gösteriyor dedi gözleri
şimşek gibi çaktı, başını eğdi havası aşikâr oldu, başını kaldırdı dedi ki:
“Şeyhim
Evrad-ı Behâiyeyi Şam’da basdırdı, çoğalttı.
Süluk gören ihvana hediye etti,” diyen mürşidim has kul olduğunu böyle aşikâr
etti. Rabbimin has kulu mürşidim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü
sırrahu’l-aziz efendim şeyhim efendimin ikramı olduğuna inancımla görmeyi ben
aciz kuluna nasib etti, Elhamdüli’llâh.
Şeyhimin
Mürşit, Sıddîk, Salihlerden olduğunu şeyhimin vefatından sora kendi vefatı 1984
kadar 15 yıl Sivas’ta Meydan Camii karşısında evinde ve Darende’de köyünde
sohbetlerinde duyabilmeyi rabbim lutf etti, Elhamdüli’llâh.
Ya
Rabbî! lütfunla ikram ettiğin şeyhimin yeryüzü halifesi Rasûlüllah sallallâhü
aleyhi ve sellem varisi gavs-ul azam Mürşidim Hacı İsmail Hakkı İhrâmî Sivâsî kaddese’llâhü
sırrahu’l-aziz efendim ve şeyhimizin sıddık halifesi irşada Mürşidimizden icazetli
olan şeyhim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim
ziyaretlerimin son zamanlarına yakın bir ziyaretimde dedi ki:
“Şeyhim
ahrete göçtü. Fakat ölümsüz muhabbet bıraktı. Muhabbet ile yolum Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve selleme ulaştı. Ravzasında ruhum hoş oldu. Hıfzediyorum,
gördüğünüzde inancınızdan utanacaksınız, sözler
ile kişiliğine tanık tanıyamadığını aşikâr etti. Bir gün buyurdu ki:
“Hacı
gardaş senden evvel ruhun geldi, peşinden rahat geldin. Bu matlupsuz ziyaretlerinle
bizi memnun ettin, biz de size şeyhimi duyduğum ilmi, ameli ve edebi haber ettik.
Aramızda gizli sır kalmadı. Her mürşit müridini mahşerde şeyhine getirecek Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem havz-u başında cem olacağız. Cennette cemale
şeyhimizle beraber tevhit sesleri ile gideceğiz. İhvan sırat görmez” diyen
Allah Teâlâ’nın halifesinin halifesi olan mürşidim efendim Sivas’tan İstanbul’a
hastaneye gitmeden 5 gün evvel ziyaretimde dedi ki:
“Sinop’tan
geldin değil mi? güzel ettin Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimiz
buyurdu ki:
“Amcası
Abbas radiyallâhü anh sabah akşam dua et deki:
“Ya
Rabbî! İmanımı hıfz et, dünyamı mesut et. Ahretimi mamur et.”
diye dua etmesini buyurdu dedi ve hasta yatağında buyurdu ki:
“Rabbim
Allah hakkan, resulum Muhammed nebiyyan, kitabım kuran, dinim İslam, Allah
imanımız hıfz eyleye” dedi
Ya
Rabbî! Has kulun Salih kulun mürşidimiz Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü
sırrahu’l-aziz efendimin imanımızı hıfz eyle dediği duasına bizi de lütfunla
imanımızı hıfz eyle. Mürşidimin ağzından son sözünde dedi ki:
“Hacı
gardaş burada işin bitince Sinop’a köyüne gidersin, değil mi? dünyaya her
gelende burada işi bitince asıl köyüne gider.”
dediği sözü son sözü oldu yanında devamlı hizmetinde olan Hacı Sabit efendiye ‘sabah
oldu mu?’ demiş ‘imsak’ deyince yat yattığı yatakta niyet etmiş
duvara ellerini sürmüş teyemmüm etmiş.
“Sabit
bülbül gülü bekler durur, fakat bülbül uykuya varınca gül açar, uyanır gülü
görür, ağlar dil döker uçar döner döne durur,”
demiş namaza durmuş. Kendini sema döner görmüş. Uyandığında vuslata eren
babasını tebessümle hoşluğunu aşikâr eden babasına kapanmış sıcacık yüzüne
bakmış ağlamış durmuş. Taziyeye gittim. Hacı Sabit Efendi yastığı altına yazıp
bıraktığı vasiyet mektubu gösterdi yazmış ki:
بســـم الله الرحمن الرحيم
“Sabit!
İnşallah bu ailemizde uzun zaman kalacaksın, bize de sahib çık.
Sabit!
Kimseyle cedelleşme, her yarayı kendi ilacı ile tedavi et. Her şeyin ilacı var.
Kul hakkı ile gelme.
Sabit!
Hiç kimse alacağım yoktur, borcumda yoktur, mahşerde mahcup olmayacağım. Ağzına
girene çıkana dikkat et. Allah Teâlâ’ya emanet ol.
Baban
Hacı Hasan Akyol
Gelecekten
haber ettiği oğlu Sabit Efendi diğer gardaşlarının en büyüğü hepsinden en sona
kaldı. 2006 yılının ağustosun ilk Pazar gününde Sivas Ulu Camiide Hacı Sabit Efendiyi
son yolculuğa giderken cenaze namazını yüzlerce ihvan, Mürşidimiz Hacı İsmail
Hakkı İhrâmî Sivâsî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendim Hazretlerinin 1969
ağustos ilk pazar gününün Hakk’a yürüyüş
yıl dönümünde ziyaretinin umre ziyaretine bedel olduğuna inanmış Mürşidimizin
ihvanları Hacı Sabit Efendinin cenaze namazında olanlardan anladık ki Mürşidimizin
Sıddîkî has bendesi mezar taşında yazılı olan mürşidimin oğlu Sabit Efendide
seven sevilenler arasında mahşerde cenazesinde namaz kılan ihvan hürmetine
beraber haşrolur inşallah.
Allah
Teâlâ’dan ihvanlarına ikram olan Mürşidimizin icazet verdiği şeyhimizin ikramı
olan Hacı Hamza Efendi evvela Darende köylerinde ders tarif etmeye
görevlendirilmiş, sonra Zonguldak da yüzlerce ihvan yetiştirdi. 1979 da Hakk’a
yürüdü. Mürşidimizin ihvana ikramı olan Hacı Hasan Akyol ve Hacı Hamza gibi
beldemiz ihvanına ikram olunan Hacı Tasin Efendi 1950 den 1988 e Hakk’a
yürüyene kadar yüzlerce ihvana bize de sülük gösterdi ihvan yetiştirdi. Köyüne 20 km uzak olan köyü Celaller köyüne
75 yılına kadar yaya veya araba ile sahrada evinde diğer evlerde sohbetinde
bulunduk. Namaz, tevhit, salâvatı şerife edeblerini duyurdu ve vesile oldu. Nice
kerametlerini aşikâr gördüm. Hadisi şerif de buyrulan Allah Teâlâ’nın
veli kulları gizlilikleri kadar Hakk’ta mertebeleri artar. Buyruğuna
saygısına gölge düşürmedi. Veririm canımı vermem sırrını defalarca duyurdu. Defalarca
sohbet ettiği için habse atıldı üzerinde gezdirdiği evrad-ı behâiye suç sayıldı.
Bir yıl Yozgat Yerköy’de gözaltı hapislik cezası çekti. Kapalı kutu gibi ahrete
1988 de göçtü. Şeyhimizin ders tarif etmeğe sülük göstermeye icazet verdiği Mürşidimizin
ihvana ikramı Hacı Mehmed Koçer efendiye Seyyid Hulusi kaddese’llâhü
sırrahu’l-aziz Efendi demiş ki:
“Hacı
Hasan Ağamla Darende de bir gün yalnız olduk. Kendin arzun isteğinle silsileyi
şerif yaz” demiş 1988 de vefatından iki
ay evvel İstanbul Güngören’de yeğenleri Hacı Hakkı ve Ruhi Koçer’lerin evinde
15 gün her gün bir iki saat beraber olduk. Dedi ki:
“Hulusi
Efendi silsile yaz” dedi, bende dedim ki:
“Sen
yaz itimat eden daha çok olur” dedim,
“Fakat
yazın güzel sen yaz” dedi,
“1983
de yazdım” dedi gösterdi. Hattat ailesin
den olduğunu Kur'an-ı Kerim ve ayrıca yazdığı Evrad-ı Behâiyeyi de gösterdi. Kur'an-ı
Kerimi matbaada yazılmış gibi yazdığı yazıyı gösterdi dedi ki:
“Silsileyi
şerife yazdım Hulusi Efendiye okudum” dedi ki:
“Hoca
ağam bizi mahcup ettin” dedi. Hacı Hasan Ağamızın
peşine yazdım idi. sonrada “Hacı Hasan Efendiye, “Hacı Mehmet bu hizmetinin
mükâfatını mahşerde Allah Teâlâ verecek” dedi. Mürşidimizin peşine Hacı
Hasan Darendevî diye yazdığı yeri gösterdi. Bana dersimi sordu tevhitten sonra
son dersimi söyledi, olduğun gibi görün, görün, göründüğün gibi ol tarikat, çok
huzurlu, fakat çok ince yol, en tehlikesi mahcupluk kulu Allah Teâlâ’ya en
ziyade yakın eden tefekkür, dedi iki ay sonra Hakk’a yürüdü. Bize iman lütfunu
ikram eden Allah Teâlâ Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme ümmet olmayı da
lütfetti, Elhamdüli’llâh.
Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem varisleri Şah Muhammed Bahaüddin, Abdulkadir Geylâni,
İmamı Rabbanî, Mevlânâ Halidî Bağdâdî kaddese’llâhü sırrahumül’l-azîzân gibi Mürşidimiz
Hacı İsmail Hakkı İhrâmî Sivâsî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendim
Hazretlerine ihvan olduk. Gavs-ul âzam olduğuna inandık, Elhamdüli’llâh.
Ya
Rabbî! Her canlıya merhameti bol Allah’ım. Ben aciz kuluna da iman nasib ettin.
Kul oldum. Habibine ümmet oldum. Şeyhime ihvan oldum. Allah Teâlâ halifesi Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem varisi gavs-ul âzam olan Mürşidimizin Allah Teâlâ
halifesi Allah Teâlâ’nın ikramı olduğuna inanarak mübarek sözlerini yakınlığıma
vesile olacağına inandım, Elhamdüli’llâh.
Mürşidimden
duyduklarımın devamını duyuran Mürşidimin halifeleri, Mürşidimin halifeleri
şeyhimin ihvanlarına ikramı olduğuna inandım, Elhamdüli’llâh. Hacı Hasan Efendinin oğlu Haki Efendi anlattı.
“31.07.1984 senesinde babam Hakk’a yürümeden birkaç gün önce
Hulusi Efendi ziyaret niyetiyle Sivas’a geliyor. Ben dükkânda otururken babam
telefonu çaldırdı yukarı çıktım, bana sordu ki;
“Seyyid geldi mi?”
Ben cevap veremedim dükkâna indim, baktım ki, Hulusi Efendi dükkânda oturuyor.
Hemen Hulusi Efendi ile babamın yanına çıktık. Babam dedi ki;
“Şeyhimle görüştüm bendeki emaneti teslim al.” Hulusi Efendi büyük bir yükün altına girmiş bir insan gibi,
babamın ayaklarına uzun süre kapandı ve bende kaldıramadım. Nureddin Ağabey geldi
onu bir odaya geçirdik. Hulusi Efendinin cezbeli hali geçti ve
“Ya Rabbi Hacı Hasan Ağamın önüne bir adım atmadım, sözüne bir söz
katmadım” dedi ve ağladı,
Bayram Ali’nin evine gittiler.
Mürşidim ahrete göçünce, Sıddîkîm dediği halifesi
mürşidim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim 1984 de Hakk’a
yürüdü.
Hacı
Hamza Efendi 1979 da Hakk’a yürüdü.
1988
de Hacı Tasin Efendi onun peşine Hacı Mehmed Koçer efendide Hakk’a yürüdüler. Fakat
Mürşidimiz gibi ihvana tevhitte Evrad-ı Behâiyede hizmet ettiler. Mürşidimizin
halifeleri ikramı olduklarını aşikâr eden halifelerine ziyaretlerim gibi Seyyid
Osman Hulusi Efendiye gittim buyurdu ki:
“Bu
güne kadar hatim okutan okutacak, tevhid çeken çekecek. İhvan sülûk dersini
ehlinden belleyecek. Tarikatımız Nakşibendî Halidî Hakî. Hacı Hasan Ağamın
edebi düzeni devam edecek. Buyurdu.
1989
da umre hacımızda Seyyid Hulusi Efendi Harem-i Şerif’de altınoluk karşısında
direğe yaslandı. Direğin arkasındaydım sözlerini tam duydum. Elhamdüli’llâh. Dedi
ki:
“Namazın
asıl farzı ikidir. Sağır için el kaldırmak ağma için sesli tekbir almak. Bu
Mekke halkı çoğu bedevi, imamları mezhebleri şâfi, Medine halkı çoğu vahhabî
mezhebleri imamları vahhâbidir. İmamlarına uyarız cemaat oluruz. 4 mezhebe
itikat ederiz mezhebimiz Hanefi amelinden zerre taviz vermeyiz. Şafiler gibi
fazla el kaldırmayız, malikiler gibi imamdan ileride cemaat olmayız,
dedi.
Medine’de
Ebabekir kapısı önünde dedi ki: “şeyhimle burada böyle beraberdik şeyhim dedi
ki: Hacı Hasan Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem ranzasındayız torunu da
yanımızda, mahşerde böylece Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem havz-u
başında böylece cem olacağız. Cennete cemale beraber gideceğiz. Dedi
kollarını açtı. “Böylece beraber gideceğiz” dedi. Kuba mahallesinde
Geredeli Hacı Ahmed’in evinde Hulusi Efendi 18 kişiye sohbette buyurdu ki:
Hulusi Efendi Mekke’de bize bir
sohbetinde buyurdu ki:
“Efendimle dört defa Kudüs
yoluyla Hacca geldik. İlk üç haccımızda Kudüs’teki Mescid-i Aksa’daki
âlimlerden hiçbir kimse şeyhimin önüne geçip namaz kıldırmadı. Şeyhimizin ilim
sahibi olduğunu görmüşler. 1967’de dördüncü haccımızda yine Mescidi Aksa’ya
uğradık. Şeyhimize bu sefer itibar etmediler. Bunun üzerine Şeyhim,
“Oğlum Hulusi! Başlarına bir musibet gelecek.” dedi. O sene İsrail Kudüs’e girdi.
Şeyhimle Mekke’ye geldik. Arafat’tan döndükten sonra Mina’da
Mescid-i Hayf da kimse önüne geçmedi, şeyhim imamlık yaptı. Oradaki âlimlerden
birisinin bu hal acayibine gitmiş ve dikkatini çekmiş. Bu kadar çok âlim varken
bu kişiye niçin imamlık yaptırıyorlar, diye. Bu düşünceler içindeyken Efendi Hazretleri
cemaate yüzünü dönmüş ve manevi bir el cemaatin üzerinden geçerek şeyhime
öptürdüğünü görmüş. O zat hatasını anlamış ve ayağa kalktı:
“Gardaşlarım ben bir hataya düştüm. Benim üzerime basmadan kim bu
kapıdan geçerse Allah Teâlâ haccını kabul etmesin.” Cemaat üzerinden zarar vermeyerek geçtiler. Daha sonra Efendi
Hazretleri yerinden kalkarak geldi ve
“Kalk Gardaşım! Kalk, kabul (bağışlattık) ettirdik seni.” Şeyhimin elini öptü ve
oradan ayrıldı. Bu olaydan sonra İslam âlimleri daha çok Sivas’a geldiler.”
Mürşidimizin
yüceliğini gavs-ul âzam olduğunu divanında yazmış ki:
Zehî devlet ki, şol dil kurb-i
Rabbü’l-Âlemîn olmuş,
Düşüp hâke erişmiş lâ-mekâne
bî-mekîn olmuş.
Zehî izzet ki, şol cân buldu
cananı canında,
Felekler pâyine yüz sürmek ile
müsteîyn olmuş.
Açıl ey dîde şu yâri kim yâr
ile yâr olup,
Aradan ikilik ref olup yâr muîn
olmuş.
Eriş dâmânini tut habl-i
Kur’ân’ı tutam dersen,
Eşiği Kâ’be ânın dameni
hablü’l-metîn olmuş.
Yetiş gurbette kalma var Garîb’u-llâh’a
yol bul kim,
Kelâmı vahy-i Hak, hem kendisi
Rûhu’l-Emîn olmuş.
Ânın hükmündedir âlem, ânın
re’yindedir devrân,
O bulmuş vasl-ı yâri, yâr ile
halvet-nişîn olmuş.
Eğer ki, zahiren îmânı kesbî
sandılar amma,
Ezel bezmindeki ikrara bu
tasdik rehin olmuş.
Ezelde tanıyıp bilmiş o yâre
yâr olan canlar,
Bu âlemde bilip ânı, yine âna
yakın olmuş.
Garîb’u-llâh-ı
Hakkı’nın ayağı tozun
sürme,
Kim edindiyse çeşmine o göz Hakke’l-yakîn
olmuş.
Bu yolda varını yok eylemekmiş
hep kemâl ancak,
Şu kim toprak olanın yeri arş-ı
berîn olmuş.
HULÛSÎ her sözün sıdkı sözünü
hâl edinmektir,
O söz ki, olmaya hâl cümle kul kâzibîn olmuş.
Diye
divanında yine yazmış ki Seyyid Hulusi Efendi’yide şeyhimizin ihvanlarına ikram
ettiği halifesi olduğuna inandım, Elhamdüli’llâh. Bu inancımla vefatından bir
yıl evvel umre haccımızda 1989 da Mekke’de Medine’de buyurduğu sözler ile de
inancımın doğruluğunu aşikâr etti. Hakk’a yürüyüşünden sonrada rüyamda göründü,
elindeki kâğıttaki yazıyı “oku” dedi. “Kâbe” dedim
tebessüm etti “Kâbe’de” dedi ki: “ya” dedi. Umre Hacımızdaki
söylediklerini gözüm önünde bir anda tekrar etti. Bir yıl sora 1990 da Medine’de
devamlı kalan Ankaralı Hacı Şaban’ın bizden hediye gönderdiği dallı Medine
hurmasını hasta yatağında son günlerinde ziyarete gelenlere ikram etmiş “getirenden
gönderenden Allah razı olsun” deyip bize de dua etmiş. Rabbim son
günlerinde bize de Hakk rızası duasını Rabbim kabul edip, bizden de Rabbim razı
olur, inşallah.
Seyyid
Hulusi Efendi 1989 da umre haccımızda Hacı Hakkı Tunc’da yanımızda “Hacı Hasan
ağamla iki tende bir can idik, halen beraberiz” sözünü Hakkı Koçer’e demiş
ki:
“Bu
yıl umre Hacılığımda Hacı Hasan ağamla hep beraber oldum”
demiş 1990 da umre haccımızda beraber olduğumuz Hacı Hakkı Koçer umre haccına
gelirken Hulusi Efendiye ziyarete gitmiş merdiven başında iken Doktor Metin
ziyaret yasak dediği sesini hasta yatağından görmüş “Hacı Hakkı gel”
demiş. Hacı Hakkı Koçer, Hacı Hasan Efendiye saygılı diye Hacı Hakkı Koçer’e
saygısızlık eden Doktor Metin’e Hulusi Efendi demiş ki:
“Metin
Hacı hasan ağamla biz et kemik gibiyiz eti kemikten ayıramazsınız”
demiş.
Bir
yıl evvel Medine’de Kuba mahallesinde Hafız Hacı Ahmed’in evinde Hulusi Efendi
sohbette Hacı Hasan Efendiye ziyarete gitmeyenleri Hacı Mühyiddin ve
arkadaşların şeriatsızlığını duyurdu. İsmen yerdi Hacı Hasan Efendiye
saygılı olan Hacı Ahmed Turan’ı Ankara hatim hocasıydı, diye edebini övdü, son
deminde Mürşidimizle görüştüğünü hatırlattı, övdü. Meğer Mürşidimiz hayatta iken
bir gurup ihvan Sivas’a gitmiş Hulusi Efendiyi seyyidliğini yazdı beytlerini
hatırlatmışlar. Mürşidimize şeyhliği Hulusi Efendiye ver demişler Mürşidimiz demiş
ki:
“Gardaşım!
Şeyhliği kişiden almadık” demiş Hulusi Efendi
Sivas’a gitmiş Efendiden özür dilemiş Mürşidimizin gavs-ul azam olduğunu
sözleri vahiy olduğunu aşikâr eden beyitler yazmış Darende’den bir gurup aynı
kişiler bu defa Hacı Hasan Efendiye gitmişler Hulusi efendiye biat etmesini söylemişler.
Bir ziyaretimde mürşidim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz
efendim dedi ki:
“Geçen
ay Darende’den bir gurup geldi, dedik ki siz işinize gidin, Darende’ye
tarikatı biz getirdik Seyyid seyyidliğini bilir, dedik”
dedi.
Başka
bir ziyaretimde kendi ziyarete gelen iki kişiye dedi ki:
“Siz
niyet ediğiniz yere gidin bizi aşikâr görecek gözünüz varsa görünüz”
diye sitem etti.
Başka
bir ziyaretimde dedi ki:
“İstanbul’dan
iki kelle geldi, Darende’ye gönderdik.”
“Geçen
hafta İstanbul’dan iki ihvanımız sizi de tanıyorlar birisi imam oldu namaz
kıldık, dedim ki muttaki imam peşinde namaz kılmak nebi peşinde namaz kılmak
gibidir” dedi. Daha evvelce bir ziyaretimde
mürşidim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim dedi ki:
“Hulusi’yi
gördün mü? Ha babasını görseydin Hatib Hasan diye bilinirdi. Fakat ahret gardaşı
olduk. En efdal ibadet tefekkür olduğunu ahretten haber getirdi.
Dedi.
Mürşidim
Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz
efendim
بســـم الله الرحمن الرحيم
Es-Seyyid Hacı Hulusi Efendi Gardaşıma!
Edep, şeref, ilim, irfan, vefa ve kemâlatta zamanın kâmilisin. Bu
biçare natuvaneye lütfedin. İhsan sizin âdetinizdir. Erbâb-ı ihsan olduğunuza
ilel ebed itikat ettim.
10 Muharrem’ül Haram h.1399/ m:1978
“1980 yılında Hacı Hasan kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendiyi,
Hulusi Efendi onsekiz arkadaşıyla ziyarete gitti. Hacı Hasan Efendi, Hulusi
Efendiye hitaben;
“Seyyid mahşerde toplandığımızı gördüm, ben bir yüce kişiye
sarıldım, sende bizim eteğimizden tutundun” dedi. Hulusi Efendi;
“Tarikatta tevhit öncümüzsün, başka kime sarılayım” dedi ve ağlamaya başladı, arkadaşları da ağladılar.
Bu
inancımla 1989 da umre haccımızda 7 gün Mekke de 7 gün Medine hep yanında oldum
her namaz peşine duasına âmin dedim bize iltifat gösterdi. İnancımın
doğruluğunu aşikâr etti. Salâvatı şerife edebini duyurdu.
Hacı
Mustafa Haki kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz, Mürşidimiz Hacı İsmail Hakkı İhrâmî Sivâsî
kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendim Hazretleri ve mürşidim Hacı Hasan
Darendevî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendilerin Rasûlüllah sallallâhü aleyhi
ve sellem ravzasında Onun sevgisi aşkı ile hoş olduklarını duyduğum o hoşluk
hallerini Seyyid Hulusi Efendi Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem
ravzasında o resulullah sevgisini ağlayan gözleri aşkını sevgisini aşikâr
ediğini gördük, Elhamdüli’llâh.
Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem ravzasında ruhunun hoşluğunu hoş sözleri ile devam edip
hoş hal ile huzuru ile kıldığı namazlarında yanın olup duasına amin deyip
beraber olduğumuz bir akşam namazı peşine yukarı doğruldu. Cenaze olmadığı
bekledi evvâbin kıldık biz evvâbin kılana kadar ravzayı mutahharada ders yapan
sakallı ve ihvanları etrafımız doldurdular. Seyyid Hulusi Efendi direğe yaslı
duracağı direkte yer kalmadı. Ebabekir kapısı tarafa gitti. Bir ayakkabılık
sandığına yaslandığı kolunun altına ceketimi çıkardım. Cebimde Evrad-ı Behâiye vardı.
Mürşidimin Şam’da bastırdığı, Seyyid Hulusi Efendinin de bastırıp çoğalttığı, Hacı
Hasan Efendimin hediye ettiği 7 kat muşamba içinde üzerinde gezdir, diye bana
verdiği Evrad-ı Behâiyeyi cebinde olan ceketi terlik sandığın kenarına koydum. Seyyid
Hulusi Efendi dirseğini koydu yatsı namazına kadar öyle kaldı bana döndü dedi
ki:
“Sinopluydun
değil mi?” diye iltifat etti Rabbimin
ikramı olan halifeleri ile bu alemde tanıştık. Elhamdüli’llâh. Rabbim mahşerde
lutf ile buluşturur. İnşallah, ertesi yıl 1990 da umre haccımda Medine’de
devamlı kalan Ankaralı Hacı Şaban Efendi ile her gün beraber olduk. Mürşidimizin
gavs-ul âzam mertebesi makamı olduğuna inancım arttı, Elhamdüli’llâh.
Medine’den
ayrıldığım günün aşkı muhabbeti aklıma düştü. 8 yıl sora zevcemle hacca gittik,
muhabbetim taze oldu, Elhamdüli’llâh.
1987
de zevcemle bile umre haccımda şeyh Hacı Sami Efendinin Cennet-ül Bakî’de kabri
başında ziyaretimde tefekkürde iken, 1966 da Mekke’de Harem-i Şerifde buyurduğu
sözü ki;
“Fuyuzat
Sivas’a iniyor dediği, sözü ile Mürşidimizin gavs-ul âzam olduğunu haber ettiği
sözü aklıma düştü. Allah Teâlâ‘nın lütfu olan şeyhimin Rasûlüllah sallallâhü
aleyhi ve sellem varisi şeyhime ihvanı olabilme acizliğime ağladım. 1989 umre
haccımızda Mürşidimin ihvana mürşidim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü
sırrahü’l-azîz gibi ikramı, halifesi olduğuna inandığım Seyyid Osman Hulusi
kaddese’llâhü sırrahü’l-azîz ile Mekke’de Medine beraber olduğum günler, 1990
da umre haccımda aklıma düştü.
1989
da Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem ravzasında Seyyid Osman Hulusi
kaddese’llâhü sırrahü’l-azîz ile beraber huzurlu günlerim ve Mürşidimin ravzada
da 40 gün huzurda kaldığı günler ve mürşidimin dediğini, Mürşidimin muhabbeti ile yolum Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve selleme ulaştı.
“Ravzasında
ruhum hoş oldu” sözleri ile Seyyid Osman Hulusi
kaddese’llâhü sırrahü’l-azîzin ravzayı Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem
sevgisi aşkı aklıma düştü.
1990
da umre haccımda son günlerimde akşama yakın hep tefekkürde kaldım, ağladım,
ağladım nasıl ayrılacağım, saatler kaldı Mürşidim o anda aklım düştü.
1966-74
hacılıklarımda 1987-89-90 da umrede hacılıklarımda Medine de 40 gün kaldığım
gün huzurlu günlerimin sonu geldiği gün akşam namazı peşine kabri şerif ziyaretlerinde
sonu idi. O anda aklıma düştü ki; bu ziyaretlere layık olmadığım acizliğimi
tefekkürle kabri şerif ziyaretimi, 10 metre kadar uzak mesafede bir fatih üç ihlâs
on bir salâvatı şerife okudum.
اللـّٰـهُمَّ رَبـَّناَ تَـقَـبّـَلْ مِنَّا زِياَرَتَناَ زِياَرَتَ رَسُولِ اللهِ صَلّىَ اللهُ عَلَيْهِ وَ سَــلَمَ كَـمَا تَقَـبَّـلْتَ مِنْ عِـبَـادِهِ اّلصَّالِحِـينَ
“Allahümme
Rabbena tekabbelminna ziyareti resulullah sallalahü aleyhi ve sellem kema
tekabbelte min ibâdihi’s-sâlihîn” dediğim anda
hoş oldum, hoşluğumla ağlayarak ayrıldım, Elhamdüli’llâh.
Ya
Rabbî! Her farz namaz peşine ve dersim tevhide başlarken ve Evrad-ı Behâiyeyi okumaya
başlarken ve sonda ve Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Hazretlerin ismini
duyduğumda ve andığımda, o gün Medine’den ayıldığım günü hatırlayıp Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem sevgisini tefekkürle Mürşidim efendim ve
halifelerinden duyduğum gibi edeb ile salâvatı şerife okuyabilmeyi bize de
nasib eyle.
Allah
Teâlâ’nın halifesi Resulullah varisi gavsul azam
Mürşidimizin sıddıkı icazet verdiği varisi halifesi has bendesi Şah-i
Nakşibendî el-hac Darendevi Şeyhim Hacı Hasan Darendevî kaddese’llâhü
sırrahu’l-aziz efendime mürşidim ahirete yürüdüğünden kırk gün sonra biat ettim. On beş yıl sohbetlerinde
ilim tahsil ettim elhadülillah.
Ebubekir sıddık radiyallâhü anh ve pirimiz Şah Muhammed Bahaeddin kaddese’llâhü
sırrahu’l-aziz gibi beytül mamuru gördüğünü üzerinde yazılan yazı Evrad-ı
Behâiyeyi bastırdı çoğalttı. Sülük tekmil eden
ihvanlara hediye etti diyen mürşidim dediki
“Ebubekir sıddık hicret yolunda mağarada endişeliyken dediki:
“Ya Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem bir değil bin canım
olsa senin için veririm. Sana zarar gelirse bu dini kim tamam eder” dediğinde Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem
“Tevhid et”
buyurdu. Ebubekir radiyallâhü anhın tevhid ve imanı şahlandı. Beytül mamuru üzerinde
yazılan Evrad-ı
Behâiyeyi Allah Ebubekir'e görmeyi lütfetti, Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem efendimiz buyurdu:
“Ebubekir gördüklerini söyleyeyim mi?
“Şu gördüğün beytül mamur, üzerindeki yazılan yazı Evrad-ı
Behâiye” buyurdu. Ebubekir Evrad-ı
Behâiyeyi okudu irşat oldu. Şah Muhammed bahattin kaddese’llâhü
sırrahu’l-aziz tevhid ve imanı şahlandı. Beytül mamuru gördü. Allah Teâlâ
lütfetti Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem manen göründü.
Bahaddin beyt-ül mamuru gördün değil mi? Üzerinde yazılan Evrad-ı
Behâiyeyi oku, ezberle muritlerine öğret buyruğunu duyuran mürşidim efendim. Bize verdiği Evrad-ı
Behâiyeyi yedi kat muşamba içinde gezdir. Evradı
behayeyi oku. Yazılan tüm yazılan duadan ibarettir. Dua ömrü uzatır, rızkı çoğaltır
sözünü tekrar etti. Mürşidimiz de buyurduki!
“Gardaşlarım dua edin. Her şeyi Allah Teâlâ’dan isteyin bizide Allah
Teâlâ’dan isteyin. Bu dua ile tedbir eden hakk takdir eder. Tedbir atmak
takdire saygılı olmak yakınlığa vesile olan edeptir.”
Ya
Rabbî! Hoş halde ağlayarak ayrıldığım hoşluğumu ölüm zamanımda imanımla bile
hıfzeyle.
Ya
Rabbî! Mürşidimin buyurduğu namazda Kâbe sevgisini, salâvat şerifede ravzasın Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem sevgisini başka zamanda “sevgimi bizi
hatırlayın tefekkür edin” “Allah tefekkürünüzü ziyade etsin” buyurduğu Mürşidime
sevgimle yaşayıp ölmeyi Rabbim lütfunla lutfeyle.
Bir sohbette buyurdu ki:
“Hacı gardaş bu güne kadar hakk’tan ayrı halim olmadı. Bu halimi
bilende olmadı. Allah Teâlâ başımdaki saçlarım teli adedince sırlarını
keşfedecek zekâ akıl verdi. Bu güne kadar bizi şeytan görmedi. Salih kullan
Allah Teâlâ hıfz eyledi”
diyen mürşidim efendim Salihliğini böyle aşikâr eyledi ve dedi ki:
“Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“ Miraçta öyle makama erdirildim ki kâinatın kaderini yazan
kalemin gıcırtısını duyuyordum”
buyruğunu duyurdu ve dedi ki:
Allah Teâlâ buyurdu:
“Habibim hiç bir nebiye nasip olmayan lütfum sana nasip oldu.
Fakat sen birde ümmetini araya koydun. Müsterih ol ümmetinin Salihlerini de
nebilerimle bile namazda andırdım”
buyruğunu duyuran mürşidim Hacı Hasan Darendevî efendimin nebilerle bile
namazda anılan Salihlerden olduğuna inandım. Elhamdülillah.
15 Nisan 2008 de rüyamda ses duydum.
“Mutlu musun”
diye soruldu.
“Mutluyum umutluyum”
diye cevap verdim. “Mürşidimizin Gavs-u azam olduğunu şeyhimin Salihlerden
olduğunu ikrar ettim.” Dedim ki
“Şeyhimle mürşidimle bu âlemde beraber oldum mutluyum.”
Ahirette de beraber olacağımızdan umutluyum” dedim sevinçle uyandım, elhamdülillah.
Yarabbi namazda kabe-i tefekkürde iken “ibadillahi-s salihin”
okurken mürşidimin Salihliği sevgisi ile kâbeyi tefekkür etmeyi namazda huzuru
kalp ile ayık olmayı yarabbi lütfunla bize de nasip eyle.
Şeyhim efendim sohbette dedi ki Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve
sellem hazretleri ashabı gibi sohbet sırası alır kendi sırasında hizmetini
kendisi yapardı. Bu haline başkalarının nazarı dikkatlerine buyurdu ki
“şimdi burada hizmet eden buranın yücesi bu sohbete hizmet eden âlemin
yücesi buyurduğunu duyuran mürşidim efendim dedi ki:
Hacı Hamza yüzlerce ihvan yetiştirdi. Ders verdi sülük gösterdi.
Şeyhimin tasarrufuna vesile oldu. Maneviyata hizmet etti. Silsilenin sonunda
adı anılmaya layık oldu dedi”
ve buyurdu ki:
Geçen hafta istihbarat başkanı paşa bize geldi. Böyle senin gibi
beraber çay içtik. Sohbette dedi ki
“efendi ne mutlu sana insanlık âleminde en çok ziyade sevilen kişi
olmuşsun. Hakikat ilmîne hizmet edenlerin yücesi olmuşsun” dediğini diyen mürşidim efendim memnun olduk buyurdu ve gelecekte
bu maneviyata hizmet edenlerinde maneviyatta yüce olacağını duyurdu.
Diğer yarım asra yakın hayatında ve kabrinde Mürşidimin
kabrini ziyaretlerimin 29 Eylül 2005 Perşembe günü sabah namazından sonra Sivas
Ulu Camii avlusunda Mürşidimin kabri başında bir fatih üç ihlâs 3 salâvatı
şerife okudum. Aşağı çöktüm. Evrad-ı Behâiye okudum.
“Allahümme
Rabbena tekabbelminna ziyaretena ziyareti şeyhî makbuleten kema tekabbelte min
ibadillahis salihin”
اللـّٰـهُمَّ رَبـَّناَ تَـقَـبّـَلْ مِنَّا زِياَرَتَناَ زِياَرَتَ شَيْخِى مَقْبُولَةً كَـمَا تَقَـبَّـلْتَ مِنْ عِـبَـادِهِ اّلصَّالِحِـينَ
Okudum yukarı kalktım gözlerimi açtım gördüm
ki, Mürşidimin kabri çevresi Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin ravzayı
mutahharesi çevresi gibi güzel olmuş o anda ruhum hoş oldu. 15 yıl evvel Medine
de Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem ravzasında hoş olan ruhum hoşluğum
taze oldu. Mürşidimin sevgisi bütün iki alemden hatta canımdan da ziyade oldu. Mürşidimin
kabrini ziyaretim umre haccı ziyareti oldu, Elhamdüli’llah.
1990
dan sonra tanıştığım Hacı Bedreddin Efendi Darende’den 30 kilometre uzakta Hayvalı
Hacı Mehmet Emin kaddese’llâhü sırrahü’l-azîz Efendiye götürdü. “Şimdi bu
zamanda öpülecek el bu” dedi. Hacı Mehmed Emin Efendi dedi ki:
“Şeyhim
her beldeye bir halifeye icazet verdi. Darende’ye üç halife ikram etti.”
Sözü ile kendisine Mürşidimizin ikramı icazetli halifesi olduğunu aşikâr etti.
Bende âcizane 1999 da Hakk’a yürüyene kadar ziyaretine gittim geldim. Sohbetine
can atıyordum. Sohbetlerinde neyi arzu ediğimi aşikâre duyurdu. Darendeli Hacı Emin kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Efendi[6] buyurdu ki;
“Şeyhimin ve
halifelerinin sözlerini benim zekâm kavrayamadı. Fakat Hacı Hasan ve Hacı
Hulusi kuddise sırruhu’l-azîzân Efendiler, yalnız ve beraber oldular.
Şeyhimizin ve kendi sırlarını toprağa gömdüler. Şeyhimizin muhabbetiyle dünyada
şuyum, buyum demeden ahirete temiz göçtüler. Şimdi berzâh âleminde şeyhimiz ile
beraberler.”
Mürşidimi
ve Mürşidimin ihvanlarına ilim amel edeblere vesile olmaları için icazet
verdiği Mürşidimizin ihvanlarına ikramı olan diğer halifeleri gibi kedisi de Allah
Teâlâ’nın lütfettiği Mürşidimizin himmeti ikramı ile şeyhimizden duyduklarına
ihvana itimat edenlere doğruyu duyurmağa vesile olan Hayvalı[7] Hacı Mehmed
Emin Efendi ilim, amel ve edeblerime Mürşidimin diğer ikramı Allah Teâlâ’nın lütfu
olan diğer halifeleri gibi vesile oldu. Mürşidimizin Şam’da basdırıp çoğaltıp
sülûk gören ihvanlarına akşam sabah okuyun diye günlük ders verdiği mürşidimin
de üzerinde yedi kat muşamba içinde üzerinde gezdir, diye bana hediye ikram ettiği
Evrad-ı Behâiyeyi güzel okuyabilmeyi öğreten Hacı Mehmed Emin Efendi 29 Eylül
1999 da Hakk’a yürümesinden 70 gün önce Havyalı’da oğlu Hacı Ahmet Poyraz’ın
evinde Hacı Seyfi Poyraz’ında yanında bana dedi ki:
“Hacı
gardaş şeyhimle görüştüm dedi ki:
‘Sivas’a
gel Kuyumcu Hacı Bekir ile beraber doğrudan haber edin’
buyurdu. ‘Sıhhatim müsait değil yerime vekil ol Mürşidimin kabrini
ziyaretine devam et. Dolaştım Semerkant’ı Buhara’yı buldum dilârayı dilâray’ı sözünü
üçüncü defa ağlayarak tamamladı.” Bana sarıldı bana ‘Allah Teâlâ
ısmarladık, Allah Teâlâ’ya emanet ol’ dedi.
Ya
Rabbî! Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem ravzasında hoş olan hoşluğumu 15
yıl sora şeyhimi ziyaretimde taze eden rabbim lütfunu alma. Şeyhimin sevgisi
bütün âlemden ve cihandan fazla oldu. Elhamdülillâh Mürşidimin tasarrufu iletişimin
devam ettiğine inandım. Elhamdülillâh Mürşidimin tasarrufu iletişimin devamına
vesile olanın asrımız yücesi olacağına inandım.
Kendini
kendisi duyuran mürşidime Mürşidimin Hakk’a yürümesinden sonra biat ettim.15
yıl sohbetlerinde bulundum. Şeyhimden duyduklarım yakınlığıma vesile olan ilim,
amel ve edepten buyurdukları ile sulûk dersimi ikinci defa tekmil etti.
Mahşerde beraber olacağımızı vaad etti.
Ya
Rabbî şeyhim ve mürşidimle beraber oldum. Lütfunla ahirette beraber eyle.
Ya Rabbi şeyhimin mürşidimin sevgisiyle mutluyum.
Ya Rabbi salâvatı şerife ile Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem
sevgisiyle mutluyum.
Ya Rabbi şeyhimin sevgisine, mürşidin sevgisine, Mürşidimin
sevgisiyle Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem sevgisine yakınlığıma vesile
olacağına umutluyum.
Sevgisine yakınlığıma vesile olacağına umutluyum. Bu âlemde mutlu
eden rabbim ahirette şeyhimle mürşidimle beraber
olacağım için mutluyum.
Ya
Rabbî! Kullarına lütfun ikramın çok rahmetin çok. Allah Teâlâ’m bu âlemde
rahmetini ahrette af ve mağfiretinde lütfunla beni de mahrum etme.
Ya
Rabbî! Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selem Efendimizi bizden de razı eyle. Şefaatini
cümle ümmetine, anama, babama, Fatma anama, zevceme evlatlarıma torunlarıma
bize de nasip eyle.
Ya
Rabbî! İman ettik kulun oldum. habibine ümmet oldum. gavs-ul azam Mürşidime
ihvan oldum. Şeyhimin dostları ile dost oldum. Fakat sana layık amelim yok. Acizliğimi
bildim rahmetini umar oldum.
Ya
Rabbî! Umudumu imanımı hıfz eyle şeyhim efendim buyurdu.
Efendi Hazretleri, Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellemin “Mahşerde ümmetimi çokluğu ile öğüneceğim.”
buyurduğunu ifade etmiş ve
“Gardaşlarım! Her
asrın halifesi gibi, bizde ihvanımızın çokluğu ile öğünürüz” dedi. Daha sonra evinin önünde havuz yapan ihvanları eve çağırdı
ve onlarla çay içer iken, uzun bir müddet rabıtadan sonra buyurdu ki;
“Gardaşlarım! Siz
görevinizi bugün burada çalışarak ve yorularak edâ ettiniz. Allah Teâlâ her
kula bir görev verdi. Bize de bugün bir görev verildi. Allah Teâlâ meleklere bu
yıl kıtlık olacak buyurdu. Melekler razı oldular. Bize de bu ahval ilham olunca
razı olmayıp, Ya Rabbi kullarına kıtlık iptilasını verme, dedik. Duamız kabul
olundu.”
Âcizane
yazdığım yazıyı okuyan gardaş gavs-ul azâm şeyhim “ameline değil
Rabbimizin affına sığındığını ve acizliğini” buyurdu. Bizde amelimize
değil. Rabbimizin affına lütfuna sığındık,
Elhamdüli’llâh.
23.06.2008
İstanbul
NOT: Âcizane yazdığım
hatıra defterimi tamamladığım gece rüyamda bu hatıra defterimi 57 yıl evvel Mürşidime
ihvan olan yeğenime uzattım. Yanımda olan zevcem Hacı Hanım elimden aldı, dedi
ki;
Bunda yazılanları yazan kendini unutupda yazdığı ise ve okuyan da
kendini unutup okuduysa okuyan da işiten de faydalanır. Okuyanın da işiteninde
yakınlığına vesile olur. Dedi, uyandım.
Teheccüd vaktiydi, sabaha kadar bu iki kelime ile meşgul oldum.
Evvelce duydum ki
“Kendini unutup kendinden fani olmayana rabıta yapanda rabıta yapılan
da türlü te'ulata düşer. Araya benlik girdiği için kişiyi nasibinden saptırır.” Aklıma düştü hatırladım
ki şeyhimden ve mürşidimden ve şeyhimin diğer dostundan ilave yapmadan âcizane
yazdığımı Rabbimin lütfü olduğuna inandım. Eden eyleyen Allah diye
yazdığım anda ağırlık geldi, yaslandım, kendimden geçtim. Gördüm ki şeyhim, Mürşidim
İsmail Hakkı İhrâmı Sivasî Kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz efendim yazdığım hatıra
defterini rüyamda elinde gördüm. Tebessümle
buyurdu ki;
“Biz her işi eden eyleyen Allah
la havle la kuvvete illa billa dedik” sözüne sevindim, sevinçle
uyandım, elhamdülillah.
Sevinçle yazmaya başladım. Evvelce duydum ki Allah Teâlâ’nın
nebileri be velileri arasında iletişimin devam ettiğine inanmıştım. Şimdi bu
anda zamanın en yücesi olan Mürşidim İsmail Hakkı İhrâmı Sivâsı efendime
iletişimin devamını lütfeden rabbim en cahil kuluna bile iletişimin devamını
lütfendiğine inandım, elhamdülillah. Biz aciz kuluna layık olmadığımız nimeti
lütfeden rabbim bütün kullarına haseten tevhit ehlullaha lütfeder inşaallah. Bu
yazdığımız hatıra defterini bitirdiğimde rüyamda görünüp beni uyaran zevcem
hanım 1966 da hacdan geldiğim zaman ihvan oldu. Hatta olan 9 çocuğumuzdan son
iki tanesini abdestli emzirdi. Çocuklarımızın rızkı için daima bize yardımcı
oldu. Bağ bahçe ve ticaretle rızkımızı helalinden kazanmaya uğraşırken köyümüze
25 km uzaklıkta olan Hacı Tasin Efendinin sohbetlerinde bulunmaya yaya gider
gelirdik. Sıhhatli Olduğumuz zamanlarda ziyaretten evimize gelene kadar duyduğumuz
sözlerini konuşurduk. Sıhhatimiz müsait olduğu zamanlarda sehere kalkar, Hacı
Tasin Efendiden duyduğumuz sözleri amelde, edepte yerine getirmeye say-u gayret
ederdik.1974'te zevcem hanımla beraber hacca gittik. Otobüs kafilesi Konya'yı
geçince namaz kılmak için mola verdi. Akşam namazını cemaatle kıldık. evvabin
kılmak için yalnız kaldım. Otobüse gelirken yağlı bir çukura düştüm. Bayılmışım.
Öyle bir güzel yerdeyim ki bu âlemde mislini hiç görmedim. Öylece o huzurlu
halimle kalmak istedim. Kendi kendime dedim ki; bu gördüğüm rüya ise uyanınca
halim ne olur diye düşündüm. Uyandım. Gördüm ki bütün arabalar gitmiş sadece bizim
arabamız kalmış. Arabamıza geldiğimde bir saatten fazla kaldığımızı öğrendim. Bütün
elbiselerimi yağ içinde çukurdan çıktım, ancak arabaya kadar geldim. Sağ ayağım
simsiyah olmuştu. 6 gün arabadan dışarı çıkamadım. Zevcem Hacı Hanım bütün
ihtiyaçlarımı otobüsün içinde bana hizmet etti. 6 gün sonra Mekke’ye vardık. Hac
vazifelerimizden sonra Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimiz hazretlerinin
doğduğu ev Abdulmuttalip hanesinde 8 yıl evvel ilk tevhid dersime başladığım
gün evin içerisinde 2 saat huzurlu halimle ağlayarak kaldığımı zevcem Hacı
Hanımla tekrar ağlayarak paylaştık. Medine’ye giderken yolda otobüste Medine’yi
Münevvere ravza-ı şerif Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin kabri şerif
mis kokusunu teneffüs ederek Medine’ye vardık. Ravzayı Mutahhara’da o güzel kokuyu
teneffüs ederek huzurlu günlerimiz oldu. Huzurlu günlerimizi zevcem hacı
hanımla paylaştık. Paylaştığımız o günleri yaşamak için tekrar 1987 de l989’da
ve 1990 yıllarında umre hacılıklarımıza beraber gittik. Evvelki gibi huzurlu
günlerimizi rabbim lütfetti, elhamdülillah. Ravza-ı Mutahhara’da her namaz
peşine 11 salâvatı şerife okuyarak kabri Şerif ziyaretlerimizde huzurumuz
arttığını zevcem hacı hanımla beraber paylaşırdık. Kabri şerifi 40 ci ziyaretimizde
acizliğim aklıma düştü. Kabri şerifi yakından ettiğime layık olmadığımı hatırladım.
Biraz uzak mesafeden Medine’den ayrılacağımız Akşam namaz sonunda 11 salâvatı
şerife ve ziyaret duasını
ALLAHÜMME RABBENA TEKABBEL MİNNA ZİYARETENA ZİYARETİ RESÜLÜLLAH
MAKBULETEN KAMATEKABBELTE MİN IBADILLAHIS SALİHİN
Dediğim anda bütün vücudum huzurum ruhum hoşluğum ziyade oldu,
Elhamdülillah. O günden sonra 11 yıl daha yaşayan zevcem Hacı Hanım ile her Namaz
peşine selam verince akabinde 11 salâvat-ı şerife ile hoşluğumu taze etmeye say-u
gayretlerimi Hacı Hanımla paylaşırdık. 15 yıl sonra 2005'te şeyhimin kabrini
ziyaretimde şeyhimin sevgisiyle boşluğum taze oldu elhamdülillah. Rabbim son
nefesime kadar hoşluluğumun devamını ve imanımı son nefeste de hıfz eyler, inşaallah.
Amîn.
[1] Küçük Hüseyin Özdemir Efendi: Sinop doğumlu Türkelili Hatim Hocasıdır. Hacı İsmail Hakkı
İhrami kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz Sivasî Hazretlerinden sonra Darendeli Hacı
Hasan kuddise sırruhu'l-azîz Efendi terbiyesinde ihvanlığa devam etmiştir.
[2]
Tevbe, 119
[3] HACI HASAN AKYOL
kaddese'llâhü sırrahu’l-aziz
1895 yılında Hacı Derviş
Mahallesi'nde doğdu. Müftü Hüseyin Efendi'nin torunlarından Mehmet Sabit
Efendi' nin oğludur. Amcakızı Münevver Hanımla evlendi. Dört oğlu, bir kızı
olmak üzere 5 çocuğu olmuştur. İlk ve Rüşdiye tahsilini Darende' de yapmıştır.
Askerliğini İstanbul'da
Selimiye kışlasında yaptığı sırada (Tokat mebusu) hulefayı Nakşibendiye' den
Seyyid Mustafa Hakî kaddese'llâhü sırrahu’l-aziz Efendi'ye intisap etmiştir.
Burada hem vatanî görevini hem de ilmî ve dinî çalışmalarını beraber
yürütmüştür. Mürşidinin vefatından sonra Sivas Mebusu Hacı Mustafa Takî kaddese'llâhü
sırrahu’l-aziz Efendi'den sülukunu ikmal etmiştir. 1925 yılında Takî Efendi'
nin vefatıyla İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak kaddese'llâhü sırrahu’l-aziz
Efendiye intisap etmiştir. Şeyhine hizmet etmek için Sivas a hicret etmiş.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimizin her varisinin bendesi gibi
Şeyhimizin bendesi olduğunu aşikâr etti.
Hacı Hasan Akyol Efendi
çevresinde sevilen sayılan bir kişi idi. Maddî ve manevî himmetleriyle birçok
insanın ticarete atılmasında, Darende'nin ilim ve irfan diyarı olmasında büyük
katkısı olmuştur.
Hacı Hasan kaddese'llâhü
sırrahu’l-aziz Efendi, Darende'nin Kurtbağı Mahallesi'ne kendi ismiyle 1957
yılında yapılan camiide dokuz yıl fahrî imamlık yapmıştır. Daha sonra Sivas' a
taşınmıştır.
Kendi el yazısı ile tuttuğu
notlar, sohbetleri ve nasihatların bir kısmı daha sonra İslâm ve Ahlâk adıyla
yayınlanmıştır.
31.07.1984 yılında kan
kanseri hastalığından Sivas’ta kendi evinde Hakk’a yürümüştür. Kabri
mübarekeleri Sivas Yukarı Tekke kabristanında Hacı Mustafa Tâkî kuddise
sırruhu’l-azîz Hazretlerinin kabri civarındadır.
O aziz insan dopdolu
îman
Oldu hoş revan bağı ridvan
İsmi Hasan'dı hulkî hasendi
Fiili hasendi halk ı
cihana.
Vec-hi
nurunda, Hakk huzurunda.
Her
umurunda uydu Kur'an'a,
Gündüzü
sâim, gecesi kâim,
Uydu
her dâim, Hükm-ü Yezdan'a.
Üstadı
kâmil, etmiş tekâmül,
Olmuştu
dâhil, babı irfâna,
Gelse
bir bi-mar, hâlin istifsar,
Eylerdi
timar, hoş tabibâne.
Fikri
sâibdi, Hakk'a talipdi,
Şevki
galipti, feyzi Rahmân'a,
Âşık u
sâdık, derdine lâyık,
Kazdılar
kabrin kûyi cânâne.
Seyyid
Hacı Hulusi Ateş
[4]
Sırtına
اللـّٰـهُمَّ رَبـَّناَ تَـقَـبّـَلْ مِنَّا
زِياَرَتَناَ زِياَرَتَ عَـبْدُ اْلـوَهّــَاب اْلغـَازِي كَـمَا تَقَـبَّـلْتَ
مِنْ عِـبَـادِهِ اّلصَّالِحِـينَ [5]
[6]— H. Mehmet Emin Boyraz
kaddese’llâhü sırrahu’l azîz
Malatya ilinin Darende
ilçesinin Ayvalı kasabasında 1912 yılında doğdu. Ecdadı olan Boyrazoğlu ailesi,
Gaziantep civarında yaşayan Barak Türklerindendir. Takriben beşyüz yıl önce
(1445) Ayvalı’ya gelerek, Ermeni’den boşalan bu arazileri işgal edip, sürülerini
otlatarak, oraya yerleşmişlerdir. Şu anda, halen onbinlerce dönüm çiftlikleri
elinde bulunduran bu kabilenin, sattığı arazilerde Ayvalı ve Kuluncak köyleri
yaşamaktadır.
İki yüzyıl kadar önce
Ermenilerin işgaline uğrayan Gürün kazasını, savaşarak kurtaran
Boyrazoğullarına, Padişah Sivas-Harput arasında ağalık yetkisi vermiştir. Bu
kabilenin prensibi, halkı iyi yönetmek ve devlete yardımcı olup, gerektiğinde
halktan asker ve vergi toplayıp, devlete verme olmuştur.
Onun içindir ki, halka ve
devlete sevilmekten kaynaklanan bir güce sahip olmuş, kazancını hep halka ve
devlete harcamışlardır.
Emin Efendi’nin babaannesi,
Sofular köyündeki Sıddıklar kabilesine mensuptur ki, onların soyunda (Şeriflik)
ve takvalık meşhurdur. Anneannesi ise Hekimhan Ağası Şatıroğulları’ ndandır.
Babası Osman Ağa, medrese mezunu ve takva bir zat idi.
Emin Efendi, hayatını din
kültürüne, ibadete, muhabbete ve halka hizmete vakfetmiş olup, çevresinde
Nakşibendî tarikatının temsilcisi olmuştur. Halka bilgi ve muhabbet aşılamakla
ömrünü-geçirmiştir. Gavs’ül-âzam İhramcızâde Hacı İsmail Hakkı kaddese’llâhü
sırrahu’l azîz Efendinin üçlerden olan haliferinden biridir.
Emin Efendi hakkında,
Darendeli Es Seyyid Osman Hulusi kaddese’llâhü sırrahu’l azîz Efendi’nin yıllar
önce yazdığı bir şiiri;
“Emin’in sinesi tabaveri vaslı nigar olmuş
Anın çûn hubbu canda
ol aşığım ismi ezberdir
Dili miratı kabildir,
mukabbildir cemaline
Mücella sinesinde nuri
haklamii azhardır.
Melâhât mülkinin şahı anun
tut zarını mazur
O sûzü şemmi vasl olmuştur
amma zarı averdir
Bu suretle gözükmek
cilvesidir yâri mananın
O yoksa zahiri batında
birleşmiş beraberdir.”
[7] 1890’lı yıllarda köyün bulunduğu
bölgede Ayva bahçeleri vardı. Bu nedenle
bölgeye Ayvalık deniyordu. Köyümüzün asıl adı
Ayvalı- Hayvalı’dır.
Sonraki yıllarda Helvalı’ya dönüşmüştür.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar