Bir Bilene Sorun
Muhyiddin İbn Arabi kuddise sırruhu, Futûhât-ı Mekkiyye’sinde bir
rüyasından bahseder.
Şöyle ki:
“Rüyayı beş yüz doksan dokuz senesinde Mekke’de Ecyad kapısı ile Haruze
kapısı arasında görmüştüm. Buhari kitabını okuyan ise salih adam Muhammed b.
Halid es-Sadefı et-Tilimsani’ydi. O aynı zamanda bize Ebu Hamid el-Gazali’nin İhya
isimli kitabını bize okumuştu. Aynı rüyada Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve
sellem’e bir lafızla üç talak boşamanın hükmünü sormuştum. Bu tarz boşama
kocanın ‘sen benden üç talakla boşsun’ demesidir. Rasûlullâh sallallâhü
aleyhi ve sellem bana şöyle demişti:
‘O üç talak sayılır. Başka birisiyle evlenmeden
kendisine helal olmaz.’
Ben de kendisine şöyle diyordum:
‘Ey Allah Teâlâ’nın Peygamberi! Bilgi ehli olan bir
kavim bunu tek talak saymışlardır.’ Bunun
üzerine şöyle demiştir:
‘Onlar kendilerine ulaşan rivayetle hüküm vermişler
ve isabet etmişlerdir.’
Bu ifadeden bütün müçtehitlerin hükümlerini onaylamak gerektiğini anladım.
Her müçtehit isabet eder. Ben de kendisine şöyle demiştim:
‘Ey Allah Teâlâ’nın Peygamberi! Ben bu meselede sana
fetva sorulsaydı nasıl hüküm vereceğini öğrenmek istiyorum.. Veya senden böyle
bir iş gerçekleşseydi, ne yapardın?’ Rasûlullâh
sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle demiştir:
‘Üç talak olur.’
Sonra şu ayeti okumuştur: ‘Başka biriyle evleninceye kadar kendisine
helal olmaz’’
Arkadan bir adamın gelerek sesini yükselttiğini ve saygısız bir üslupla Rasûlullâh
sallallâhü aleyhi ve sellem’e hitap ederek şöyle dediğini gördüm:
‘Biz bu lafızla
üç kere boşamanın gerçekleştiğini veya senin tasvibinle bunun gerçekleştiğini
veya bir lafızla üç talakla boşamayı tek boşama sayanların hükmünü onaylamanı
kabul etmeyiz.’ (Yani bu hükmü verdiğin halde, diğerlerinin tek
olduğunu kabul etmeni nasıl kabul ederiz)
Bu sözler üzerine Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’in yüzü celallendi
ve kızardı. Konuşana kızdı ve sesini yükselterek ‘üç talaktır1
dedi, sonra şu ayet-i kerimeyi okudu:
‘Başka biriyle evleninceye kadar kendisine helal
olmaz’’
Siz (bu hükmü kabul etmezseniz)
cinsel ilişkiyi helal kılmış olursunuz. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem
bu sözleri öyle yüksek sesle söylüyordu ki, tavafta bulunanlar kendisini
işitiyordu. O konuşan kişi ise erimiş, silinmiş ve neredeyse kendisinden
yeryüzünde hiçbir şey kalmamıştı. Ben kendisine Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve
sellem’i böyle öfkelendiren kişinin kim olduğunu sordum. Bana şöyle denildi:
‘O İblis’tir, Allah
Teâlâ kendisine lanet etsin.’
Rüyadan uyandım. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’i aynı sene yine
bir rüyada gördüm. Ben kendisine şöyle diyordum:
‘Ey Allah Teâlâ’nın Peygamberi! Allah Teâlâ kitabında ‘Boşananlar üç
ay beklerler’ demektedir. Ayette geçen ‘kurû’
kelimesinin tekili olan ‘kar’ Araplara göre zıt anlamlı kelimelerden
birisidir. Onlar bu kelimeyi hayız anlamında kullandıkları gibi temizlenme
anlamında da kullanırlar. Sen Allah Teâlâ’nın sana indirdiğini en iyi
bilensin. Allah Teâlâ burada neyi kastetmiştir; hayız mı temizlenme mi?’
Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem bana cevap olarak şöyle demişti:
‘Kurû’ dönemleri bitince, üzerlerine su döksünler
(gusül abdesti alsınlar) ve Allah Teâlâ’nın size rızık olarak verdiği şeylerden
yiyiniz.’
Ben de şöyle dedim:
‘O zaman ayette kastedilen hayızdır.’
Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle dedi:
‘Kurû’ dönemleri bitince, üzerlerine
su döksünler (gusül abdesti alsınlar) ve Allah Teâlâ’nın size rızık olarak
verdiği şeylerden yiyiniz.’ Ben de şöyle dedim: ‘O zaman ayette kastedilen
hayızdır.’
Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle dedi:
‘Kurû’ dönemleri bitince, üzerlerine su döksünler (gusül abdesti alsınlar)
ve Allah Teâlâ’nın size rızık olarak verdiği şeylerden yiyiniz.’
Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem bu sözü üç kere tekrarladı ve ben de
uykudan uyandım.’
(Söz bitti)
Burada bizim dikkatimiz çeken husus, Rasûlüllah salla'llâhü aleyhi ve
sellemin isabetli bir hüküm olmasa da, kendilerine gelen rivayete tabi olup, üç
talakı bir kabul edenin de, hükmünü kabul etmesidir. Efendimiz rüyaya dahil
olan iblisin isyan etmesine kızması, açık kapıların kapatılmasını istemesine
razı olmamıştır.
Bir insan bilmediği bir konuda bir bilene hüküm sorar ve aldığı hüküm
hatalı da olsa, Allah Teâlâ onun sorma gayreti nedeniyle affedeceğine işaret
eder.
Bir insan bilmediği bir mekanda kıbleyi araştırıp, sonra ikna olduğu yöne
dönüp namaz kılsa, sonra biri gelip doğru tarafın ters olduğunu söylese,
kıldığı namaz makbuldür. İadesi gerekmez. Ama bu kişi gayret etmeden hemen bir
yöne dönüp, hemen namaz dursa ve hatalı olduğu aşikar olsa iade etmesi gerekir.
Bu nedenle, bir hükmü salih ve ilmi var olan birine sorduğunuzda, isabet
etmese, Rabbimin affı, bu konuda beklenir.
Bu meyanda İlmin va âlimin kıymeti de ortaya çıktı. İşin ve fikrin içinde
ihanet olmadıktan sonra sehven yapılan her hususun bir affı ve düzelteni
çıkacaktır.
Yeri gelmişken söylemeli Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve
sellem ‘sehiv secdesi şeytanı öfkelendirir’ der. Öyleyse namaz kılan insan,
Rabbinin korumasını dileyerek, duru bir kalple taşlanmış şeytandan Allah
Teâlâ’ya sığındığı gibi diğer amelellerinde de kasıtlı yapmadığı şeyler
hakkında sürekli istiğfar etmeli, Hakk’ın huzuruna secdeye varmalı niyaz
etmelidir.
Rabbim ne güzel vekil, ve herşeyin en iyi bilenidir.
İhramcızâde İsmail Hakkı
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.