Print Friendly and PDF

Bir Zamanlar Tanju Ergil Vardı



" PROFESÖR TANJU ERGİL GELİŞTİRDİĞİ METODLA 60 SAATTE İNGİLİZCE ÖĞRETİYOR.."
>>>YABANCI DİLE YERLİ METOD
Geliştirdiği dil metodu ile tek kelimesini bilmediğiniz bir dili 60 saatde öğrenebiliyorsunuz.Üstelik, kaç yaşında olursanız olun ; 15,30,40 hatta 90! Bu mucizevi metoddan yararlanmanız için dahi ya da ortalamanın üzerinde kıvrak bir zekaya sahip olmanız da gerekmiyor.
Tanju Ergil,Amerika’nın önde gelen üniversitesi Stanford’da Felsefe ve Yabancı Diller Profesörü olarak çalışmış.40 yıl boyunca yöneticilik yaptığı bir çok okulda öğrenci yetiştirmedeki üstün başarısı üzerine Time dergisi kendisine iki sayfa ayırarak tanıtmış.Profesör Tanju Ergil,son 6 yıldır Türkiye’de ve çalışmalarını hazırlıklarıyla uğraşıyor.
Tanju Ergil uyguladığı yabanci dil methodunu Amerika Ordu Dil Okul’unda geliştirmiş. “Amerikan ordusunun bir lisan mektebi var.En aşağı 78 lisan öğretiliyor.Günde 6 saat ve bir senelik programla.Orada tecrübe yapmaya çalıştım.Günde 6 saat deyince 2-3 günde bir üniversitenin bir sömestirlik dersini veriyorsun.Bunu orada geliştirdim ve Türkçeyi iki ayda öğrettim bu metodla o zaman.30 senedir bu methodu kullanıyorum.Burada Amerikan hariciyesinden gelip 1 ayda Türkçe öğrenenler oldu.Uyguladığım heryerde aynı neticeyi aldım.”
>>>EN İYİ İNGİLİZCE HOLLANDA’DAN
Dünyada lisanı en iyi öğreten 2 ülke var” diyor Tanju Ergil, “ İngilizceyi en iyi öğreten Hollanda.Bugün normal lisedeki Hollandalı bir genç Amerikalı bir genç kadar, hatta ondan daha iyi İngilizce konuşur.Diğeri ise Danimarka’da.Özel okul yok.Danimarka’da liseyi tamamlamış her öğrenci , İngilizce,Fransızca ve Almanca’yı öğrenmiş olur.Zaten bunu yapamıyorsan yabanci dil derslerini kaldırman gerekir.İyi bir methodla yabancı dil öğretmediğin takdirde bunun faydasından çok zararı var.Çünkü haftada en az 4 saatini yabancı dile vermiş olan gence öğretemediğin gibi lisan öğrenememe kompleksini vermiş olursun.Yabancı dil yerine bütün millete bir kompleks yaratmış olursun.Lisan öğrenememe kompleksi.”
Tanju Ergil, Tunus’un bugünki İngilizce lisan eğitiminin de temelindeki isim.Kennedy zamanının barış ordusu gönüllülerinin Tunus müdürü olan Ergil’in bu methodu ile ilk etapda bu dili öğretecek Tunus’lu öğretmenler yetiştirilmiş.Tunus sathındaki bütün öğretmenlerin eğitimi iki yılda tamamlanmış ve öğrenci yetiştirmeye başlamışlar.
Türkiye’de de benzeri bir uygulama halinde Ergil’in geliştirdiği metodu kullanacak öğretmenlerle,yabancı dil derslerini 4’üncü sınıftan başlatan 8 yıllık eğitim sonucunda her öğrencinin Danimarkalı öğrenciler gibi en az üç dili mükemmel bir şekilde öğrenmesi söz konusu. “ Normal eğitimin içindeki günde 1 saat dersten bahsediyorum,hazırlık sınıfından değil” diyor Ergil.
“ Buradaki okullarda haftada en az 4 saat yabancı dil dersleriniz var.Bu ayda 16 saat eder.9 ayda 150 saate yakın yabancı dil dersi alıyor öğrenciler.Benim metodumla 8 kişiyi geçmeyen bir gruba 60 saatde bir dili çok iyi öğretebiliyorsunuz.Gerçi sınıflarınız kalabalık ama bunu da telafi edecek yollar var.Sonuçta 2 sene içinde bu sınıflardaki her öğrenci mükemmel bir şekilde bir dili öğrenir.Günde 6 saat yabancı dil dersi yapan 30 kişilik hazırlık sınıfları için ise bu sure 4 ay.Tabii once öğretmenler yetiştirilecek.Bunun Türkiye sathında tam yerini alması 2-3 sene surer.”
Eğitimde, bütün bilgilerin hafızaya dayandırılması yöntemini eleştiren Ergil, “Oysa bilgi kullanımdadır,birikimde değil” diyor.”Burada sık sık duyuyorum, “bilgi birikimi”, “hafıza birikimi” diye.Birikimle hiç birşey yapamassınız.Bilgi,kullanılmakla öğrenilir.Mesela Amerikan eğitiminin esası bilgiyi kullanmayı öğretir.Biriktirilme Kütüphaneler var.Bilgisayar var.İstediğin bilgiyi oradan alırsın.Öyle olduğu için Amerika’da insanlar Türkiye’nin nerede olduğunu ,Ankara’nın başkent olduğunu bilmiyorlar diye buradan giden insanlar hayret içerisinde kalıyorlar.Sadece Ankara’mı,belki Paris’i , Viyana’yı da bilmez.Ama aldığı eğitim onu nerede bulacağını verir.Açar bilgisayarını hepsini öğrenir.”
Ergil çok kelime ezberlemenin de dili öğreniminde işe yaramayacağı görüşünde. “Birikim dediğinde bir dili konuşmak için 300 kelime yeter.Bin kelime de öğrenmiş olsan günlük hayatta kullandığın kelime 300’ü geçmez.Ders veren bir profesörün kullandığı da 700 kelime.Bir lisanı konuşan bir insan  dünyanın her lisanını konuşabilir.Kendi kendini engellemesse, yeterli zamanını verebilirse ve doğru bir method kullanırsa.Ben bir dil öğretirken  kelime öğretmiyorum.20 kelime öğrenen birşey öğrendim sanıyor.500 kelime ezberlesen ne işe yarar ? O dili konuşabilir mi ?Günlük kullandığı kelime tabii ki veriyorum.Ama hepsini birden öğreneceksin diye bir şey yok.Ömründe mantar pişirmeyeceksin,sana ne “bakkalında mantar var mı?” dan.
Ergil’in söyledikleri yabancı dil eğitimi dendiğinde akla hiç de parlak deneyler gelmeyen hali hazırda aynı verimsiz yöntemlerde ısrar eden Türkiye gibi bir ülke için insanda umut uyandırıyor
>>> Ergil’in dil öğretme metodu
Profesör Tanju Ergil’in methodu üç ana ayak üzerine kurulmuş.
“Birincisi, lisanın dışında düşünce yoktur.Türkçe konuşuyorsanız bütün düşünceleriniz de Türkçedir.Türkçe lisanı düşünme tarzını,hareket etme tarzını belirliyor, o  hareket tarzı da yine lisan alışlarını belirliyor ve bu böyle ilerliyor.Bir Fransız, bir Çinli dediğin zaman o düşünceyi o lisan kuruyor.Mesela Çin’de “evet” diye birşey yok.Söylediğini tekrar ediyorlar. “Süt ister misin?” diyor. “Süt isterim” diye cevap veriyor.Bu bir düşünme tarzı.Yeni bir lisan öğreneceğin zaman yeni bir düşünce tarzıda kurmak zorundasın.Bir İngiliz, bir Amerikalı için de böyle. Onlara Türkçe öğretirken kendilerini ikinci plana sokup, pasif cümlelerle konuşmayı öğretmem icap ediyor.Çünkü Türkçede bir şeyin arkasına saklanıyorsunuz.Mesuliyet almayan bir tarz. “Karnım aç”, yani ben aç değilim, aç olan karnım. “Canım istiyor”, yani ben isyemiyorum,canım istiyor.Ya da, “burada böyle bir işlem yapılmamaktadır.” “ Biz yapmıyoruz” değil. İngilizcede böyle şeyler yok.Böyle bir düşünme tarzıda yok tabii. “Karnı acıkmaz”, ben açım der.Öğretiyorum bunu.İnsan psikolojisini ellemezsen yapamazsın.İkincisi,lisan sadece bir anlayış sistemi kurmak değil.Aynı zamanda da fiziksel bir şey. Mesela dudak,dil,yemek borusu,diyaframın kalkıp inmesi.Bir org gibi her lisan buralardaki adaleleri kendine gore kullandığı için farklı adaleler geliştirmiştir.Yepyeni bir ses yapmak istersen yeni adaleler elde etmen gerekir.Türkler için mesela Fransızca nispeten kolaydır ama İngilizce biraz farklı oluyor.Çünkü kullanılan adale farklı.O adale yok.Geliştirmek gerekiyor.Ve üçüncüsü.Lisanın ilk günden itibaren kendi ifadeni karşılaması lazım.Benim geliştirdiğim ve 30 yıl tecrübesini yaptığım metodum, ilk günden bu üç ihtiyacı tatmin ediyor ve kullanıyor.”
* 60 saate yabanci dil öğreten yönteminiz neden dünya çapında kullanılan bir metod haline gelmedi ?
- Patentini vermiyorum da ondan* 8 yıllık eğitim uygulamasıyla yabancı dil eğitimin 4.sınıftan başlayacak.Bu metodun kullanılması için başvuru yapılması halinde…
- Mennun olurum.Memnuniyetle yardımcı olurum.
* Türkiye’de metodunuzdan faydalanmak istemediler mi ?
-  Bir okul müdürü geldi. “Bana lütfen buradan çıkacak talebeyi tarif edin dedi.” Ben profesyonelim, bana ne istediğinizi söyleyin,vatansever mi, kendini bulmuş bir adam mı, yoksa dürüst mü dedim. “ Sadece üniversiteye girmesini istiyorum” dedi. Ben size yardımcı olamam dedim.
* Yabancı dil öğrenmek için en uygun yaş nadir ?
- Yaşı yok.Yaşlandıkça daha kolay öğrenilir.
* İleri yaşta öğrenilemeyeceği kanısı var.
-  Tersine. İleri yaşta daha kolay öğrenilir.
* Ne kadar ileri ?
-  Her yaş.
* En yaşlı öğrenciniz kaç yaşındaydı ?
- 90 yaşında öğrencim vardı.Özel sınıftı.Yaşları 85’in üzerinde olan 20-25 kişiden oluşan özel bir sınıf Fransızca öğrettim hepsine.Hiçbir problem yok.
( Yüzümdeki çok şaşırmış yüz ifadesini görünce gülüyor.) Şimdi ,Türkiye’de herşey ezber olduğu için, yaşlı adamın hafızası zayıflar,öğrenilemez deniliyor.
* Hep konuşulur , lisan hafıza ile alakalı diye ?
Lisanın hafıza ile alakası yok. “Çocuk çabuk lisan öğrenir” deniliyor.Hayır. Çocuk çabuk lisan öğrenmez.10-12 yaşına kadar çoçuğun bilgisi çok kısıtlıdır.Dili öğrenir ama öğreninceye kadar da çok çalışır. Çocuğu olanlar bilir , bebekken bile lisan öğrenmeye çalışır gece gündüz.Annesi bir laf söyler , onu tekrar eder, o kelime ile oynar, kendisine anlatır,köpeğine anlatır,oyuncağına anlatır.Yani, durmadan çalışır,egzersiz yapar.Bana kalırsa bir çocuğun 12 yaşına kadar sarfettiği zamanı biz 60 saatde alıyoruz.
Tanju Ergil , egitim sistemini biraz farkli yaklasiyor. Ergil e gore ogretmen hurmet edilen degil , dersden sonra unutulan adam olmali .
Hürriyet Gazetesi ( Gazete Pazar )
" PROFESÖR TANJU ERGİL GELİŞTİRDİĞİ METODLA 60 SAATTE İNGİLİZCE ÖĞRETİYOR.."
>>>MAHARETLİ USTA GEMİCİ
      Bazı insanlar vardır.Onlarla oturup, her konudan, her şeyden sohbet edebilir, konuşurken birçok şey öğrenebilirsiniz.İşte Tanju Bey de onlardan biri.Onunla röpartaja giderken "60 saatte dil öğreten" bir hoca olarak gitmiştik.Ama gittiğimizde çok farklı bir kişilkle karşılaştık.O yalnızca dil hocası değil, aynı zamanda bir felsefe profesörü, iyi bir ressam, fotoğrafçı, iyi bir aşcı, bir gezgin ve Kurbağacık'ın tek kaptanı.
    Tanju Bey'le sohbetimizde ilk olarak, geliştirdiği metot üzerine başladık.Ergil, eğitimini Amerika Stanford Üniversitesi'nde yapmış ve uzun yıllar boyunca yurtdışında değişik okullarda felsefe ve yabancı dil profesörü olarak ders vermiş.Kendine özgü uyguladığı "60saatde dil" metodunu Amerika Ordu Dil Okulu'nda geliştirdiğini söyleyen Ergil, "Amerikan Ordusunun lisan mektebinde en aşağı 78 dil öğretiliyor.Orada tecrübe kazandım ve kendimi geliştirdim.O zaman Türkçe'yi 2 ayda öğrettim ve 30 senedir bu yöntemi kullanıyorum " diyor.
    O'nun yaptığı aslında dil öğretmek değil, dil öğrenmenin yollarını göstermek.O'na göre lisan bilmenin yolu şu: " İngilizce konuşacaksanız İngilizce, Fransızca'da Fransızca düşünerek, hareketlerinizi belirlemelisiniz.Mesale Türkçe'de kendinizi ikinci plana atarak konuşuyorsunuz.Karnım aç, ben aç değilim.Canım istiyor ben değil.İngilizce'de böyle değil.Ben açım, ben istiyorum derler.Dil, hareketle ilgili bir şey.Dudak, dil gibi organların kullanımı her dilde farklı.Bunların yanında dil ile kendini ifade edebilmek de önemli.Metodun en önemli özelliğinden biri bu.Öğrencilerim ilk günden itibaren kendilerini ifade ediyor. " Ders sırasında karşılıklı konuşmaların olmadığını, yalnızca öğrencilerin konuştuğunu söyleyen Hoca, şöyle devam ediyor :
" Kişi, her ders sonunda yalnızca benim verdiğim aletleri kullanarak kendini yazıyor. 20. saatten sonra bana hayatını anlatıyor.Ben hiç konuşmuyorum.Onlar bana ders boyunca hayatını, işini, arkadaşlarını, Türkiye'nin durumunu anlatıyor."
    Bizdeki yalnışlığın bilgiyi verip kulanmasını öğretmemek ve kelimeye fazla önem vermekten kaynaklandığını belirtiyor : " Araştırmalara göre, Türkçe'de kullandığımız kelime sayısı 340-400'ü geçmez.Bir profesörün dersi 700 kelime.Örneğin ; Migros'a gittiğinizde oradaki bir çok şeyin ne olduğunu biliyorsunuz ama hepsini değil, yalnızca kullanabileceklerinizi alıyorsunuz.Dilde de böyle.Günlük yaşantımızda kullandığımız belli başlı kelimeler vardır, hepsini kullanmıyoruzdur."
    Türkiye'de yaklaşık 8 yıldır bu yöntemi uyguluyor.Şimdiye kadar, içlerinde doktorların, iş adamlarının, mankenlerin de bulunduğu 8 bine yakın kişiye ders vermiş.  O, lisan sayesinde farklı kültürlerin öğrenebildiğini, dilin en güzel vasfının da yeni kültürler tanımak, yeni medeniyetleri öğrenmek olduğu görüşünde.Bu arada onun 8 dil bildiğini ve şu anda da Yunanca öğrendiğini söylemek istiyorum.
>>>Tanju Bey'le Biraz da Felsefe Üzerine
    Tanju Bey, aslında bir felsefe profesörü.Amerika'da bir çok okulda ders vermiş, şu anda Türkiye'de de bu konuda seminerler veriyor.Hastanelerde, şirketlerde, fakültelerde felsefe üzerine konferanslara katılıyor.Bir arkadaşının önerisi üzerine buradaki konuşmalarını bir araya toplayıp, kitap haline getirmeye hazırlanıyor. İnsan münasebetlerinde yaratıcılık, algılama, sanat, yaşam üzerine  konuşmalarının yer alacağı kitap, yakın bir zamanda tamamlanacak.
    O'na göre yaşam çok güzel.İnsanlar önyargısız ona ulaşmayı bilmeli, yaşadığı anın kıymetini vermeli.Buna şöyle bir örnek veriyor : " Balerinaların , perde indikten sonra seyredecek, duvara asacak bir şeyleri yoktur.Bir balerina şöyle diyor : " oynarken gelecek adımını düşünme.Şu andaki adımının içinde ol ve hepsini ona ver. " " ne geçmişi ne de geleceği fazla düşünerek şu anı harcamamalıyız.Her anın hakkını vermeliyiz.Ben asıl bunlarla uğraşıyorum. "
>>>10 Elinde 10 Marifet
    Bu söz gerçekten onun için söylenmiş.Profesörlüğün yanında resimle uğraşan Hocanın portre ve nü çalışmaları var.Gördüğümüz kadarıyla bu dalda da oldukça başarılı olduğunu söyleyebileceğimiz Ergil, eserlerini satmak yerine modellerine hediye etmeyi tercih ediyor.Tanju Bey aynı zamanda iyi bir aşçı.Türk, Fransız, İtalyan, Amerikan, Çin ve Arap yemeklerini çok iyi biliyor.
>>>Kurbağacık'la 3 yıl
    O, 3 yıldır Bostancı Deniz Otobüsleri Limanında bulunan, arada bir de Pendik ve Kartal sahillerine demir attığı Kurbağacık adını verdiği teknesinde yaşıyor.Evi olmasına rağmen burada yaşamayı tercih eden Hoca, teknede yaşamanın büyük bir özgürlük olduğunu ifade ediyor : " İstediğim zaman denize açılıyorum.Bugün buradayım, yarın belki Çanakkale'ye, belki Yunan adalarına giderim.Uzun bir süre hiç dışarı çıkmadan burada yaşıyorum, öyle alıştım ki dışarı çıktığım zaman başım dönüyor." Zaten onun kartviziti eline geçerse göreceksiniz ki, kendisini kaptan olarak tanıtmayı tercih ediyor.
    Ders verirken öğrencilerine, " Buraya girerken sorulan bir soruyo vereceğiniz cevapla çıkarken vereceğiniz cevap aynı olmamalıdır " diyen Hoca'nın yanından ayrlırken biz de girdiğimizden farklı bir şekilde oradan çıkıyoruz.Böyle farklı bir kişilikle tanışmanın herkese nasip olmayacağını bilerek...
Haber : Gülşah Battaloğlu , Metin Tavukçu ( Şehir ve Pendik ) ( 2005 )
" PROFESÖR TANJU ERGİL GELİŞTİRDİĞİ METODLA 60 SAATTE İNGİLİZCE ÖĞRETİYOR.."


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar