Print Friendly and PDF

RUH İLE İLGİLİ KASİDE /İBN SİNA

Bunlarada Bakarsınız

İbn Sînâ, el-Kasidetü’l-Ayniyye isimli kasidede insanî nefsin bedenle birleşmesi ve ondan ayrılışını konu edinmektedir.
Ruh kasidesi kaynaklarda çeşitli isimlerle zikredilmektedir. Kasidenin orijinal ismi el-Kasidetü’l-Ayniyye şeklinde olduğu düşünülmektedir. Bu şekilde isimlendirilmesi kasidedeki her beyitin “ ع” harfi ile bitişindendir.
Kaynakların bir kısmında ise el-Kasidetü’r-Ruhiyye, el-Kasidetü’n-Nefsiyye, el-Kasidetü’r-ruhaniyye şeklinde geçmektedir. Bu isimlendirme ise kasidenin muhtevasından ilham alınarak yapılmıştır. Bu kaside İbn Sînâ’nın nefs hakkında görüşlerinin bulunduğu temel kaynak olmadığı gibi gerek muhteva ve gerekse üslup açısından İbn Sînâ’nın diğer eserlerinden farklı bir tarzı olduğu muhakkaktır.
Ruh kasidesini İbn Ebi Usaybia (Ö: M.1270) Uyûn’ül-Enba’sında İbn Sînâ’nın eserleri arasında vermektedir. Burada kaside’nin metnini de 19 beyit olarak vermektedir.
Keşfü’z-Zünun’da ise kasidenin 30 beyit olduğu ifade edilmekte olup kasidenin metni verilmemiştir. Yalnızca kaside üzerine yapılmış birçok şerh olduğunu belirtilerek sadece sekiz şerh hakkında bilgi verilmiştir.
 İbn Hallikan Vefeyatü’l- Ayan’da kasidenin metnini onaltı beyit olarak vermektedir.
 Beyhaki’nin Tarihü’l- Hükema’sında kasideden sadece isim olarak bahsedilmektedir.

XX. yüzyılda İbn Sînâ’nın eserleri hakkında yapılan bibliyografik çalışmalarda kasidenin yazma nüshaları ve kaside üzerine yapılan şerhler hakkında bilgiler verilmiştir.

*********************************

1) هَبَطَتْ إِلَيْكَ مِنَ المَحَلِّ الأَرْفَعِ                                   وَرْقَاءُ ذَاتُ تَعَزُّزٍ وَتَمَنُّـــعِ   
2) مَحْجُوبَةٌ عَنْ مُقْلَةِ كُلِّ عَارِفٍ                                  وَهْيَ الَّتِي سَفَرَتْ وَلَمْ تَتَبَرْقَـعِ
3) وَصَلَتْ عَلَى كُرْهٍ إِلَيْكَ وَرُبَّمَا                                 كَرِهَتْ فِرَاقَكَ وَهْيَ ذَاتُ تَفَجُّعِ
4) أَنِفَتْ وَمَا أَلِفَتْ فَلَمَّا وَاصَلَتْ                                 أَنِسَتْ مُجَاوَرَةَ الخَرَابِ البَلْقَـعِ
5) وَأَظُنُّهَا نَسِيَتْ عُهُودًا بِالحِمَى                                 وَمَنَازِلاً بِفِرَاقِهَا لَمْ تَقْنـــَعِ
6) حَتَّى إِذَا اتَّصَلَتْ بِهَاءِ هُبُوطِهَا                               عَنْ مِيمِ مَرْكَزِهَا بِذَاتِ اُلأَجْرَعِ
7) عَلِقَتْ بِهَا ثَاءُ الثَّقِيلِ فَأَصْبَحَتْ                              بَيْنَ المَعَالِمِ وَالطُّلُولِ الخُضَّـعِ
8) تَبْكِي إِذَا ذَكَرَتْ عُهُودًا بِالْحِمَى                                 بِمَدَامِعٍ تَهْمِي وَلَمَّا تُقْلِــعِ
9) وَتَظَلُّ سَاجِعَةً عَلَى الدِّمْنِ الَّتِي                               دَرَسَتْ بِتِكْرَارِ الرِّيَاحِ الأَرْبَعِ
10) إِذْ عَاقَهَا الشِّرْكُ الكَثِيفُ وَصَدَّهَا                        قَفَصٌ عَنِ الأَوْجِ الفَسِيحِ المُرْبِعِ
11) حتى إذا قرب المسير إلى الحم                                ودنا الرحيل إلى الفضاء الأوسع
12) وَغَدَتْ مُفَارِقَةً لِكُلِّ مُخْلِفٍ                                عَنْهَا حَلِيفِ التُّرْبِ غَيْرِ مُشَيِّعِ
13) سَجَعَتْ وَقَدْ كُشِفَ الغِطَاءُ فَأَبْصَرَتْ              مَا لَيْسَ يُدْرَكُ بِالعُيُونِ الهُجَّعِ
14) وَغَدَتْ تُغَرِّدُ فَوْقَ ذِرْوَةِ شَاهِقٍ                             وَالعِلْمُ يَرْفَعُ كُلَّ مَنْ لَمْ يُرْفَعِ
15) فَلِأَيِّ شَيْءٍ أُهْبِطَتْ مِنْ شَامِخٍ                        عَالٍ إِلَى قَعْرِ الحَضِيضَ الأَوْضَعِ
16) إِنْ كَانَ أَهْبَطَهَا الإِلَهُ لِحِكْمَةٍ                              طُوِيَتْ عَنِ الفَطِنِ اللَّبِيبِ الأَرْوَعِ
17) فَهُبُوطُهَا إِنْ كَانَ ضَرْبَةَ لاَ زِبٍ                                لِتَكُونَ سَامِعَةً بِمَا لَمْ تَسْمَعِ
18) وَتَعُودَ عَالِمَةً بِكُلِّ حَقِيقَةٍ                                    فِي العَالَمَيْنِ فَخَرْقُهَا لَمْ يُرْقَعِ 
19) وَهْيَ الَّتِي قَطَعَ الزَّمَانُ طَرِيقَهَا                               حَتَّى لَقَدْ غَربت بِعَيْنِ المَطْلَعِ
20) فَكَأَنَّهَا بَرْقٌ تَأَلَّقَ بِالحِمَى                                    ثُمَّ انْطَوَى فَكأَنَّهُ لَمْ يَلْمَعِ                   
21) انعم برد جواب ما انا فاحص                              عنه فنار العلم ذات تشعش


TÜRKÇE MEÂLİ
1. Beyit:
“Kül rengi bir güvercin, izzet sahibi ve kendisine uymayan her türlü sıfattan uzak olarak en yüce bir yerden sana indi.”
2. Beyit
“Onunla ârifin gözü arasında perde vardır, ârif onu göremez. Fakat o yüzünü açmıştı, yüzünde peçe yoktur.”
3. Beyit
“Seninle buluşmak onun için bir hayli zor olmuştur, ancak senden ayrılmak da onun için zordur, ayrılışı üzüntülü olacaktır.”
4. Beyit
“Güvercin, başlangıçta beğenmedi, ısınamadı; ancak seninle birleştiği zaman buna alıştı, bomboş, ıssız ve susuz bir harabe ile ünsiyet kurdu.”
5. Beyit
“Bedenle ilişkisi sebebiyle sanırım, nefs ilk bulunduğu yerde verdiği sözleri, yaşadığı âlemdeki hatıraları ve mevkileri unutmuş gibidir.”
6. Beyit
“Öyle ki, kendi merkezinin “mim”inden kopup inişin “he” si ile buluşuverdi.”
7. Beyit
“Böylece sakîl’in “S”si onunla ilişkiye geçince önemli yerler ile ören yerler arasında kalıvermiştir.”
8. Beyit
“Saflığını koruyacağına dair verdiği sözü hatırladıkça gözlerinden akan yaşlar hiç durmuyordu.”
9. Beyit
“Güvercin, dört rüzgârın muhtelif yönlerden eserek karmakarışık ettikleri yurtta bulunan tek tük eserler üzerinde fasılasız dertli dertli öter.”
10. Beyit
“N’eylersin ki sık örgülü ağ ve bazı eksiklikler güvercinin mutluluk veren o geniş zirveye yükselmesine engel olmuştur.”
11. Beyit
“Nihayet bedenden ayrılıp asıl vatana yolculuk zamanı gelip çatmış, o geniş uzaya doğru göç yola koyulmuştur.”
12. Beyit
“Güvercin geride kimsenin değer vermediği ve toprak olmak üzere bıraktığı her şeyden ayrılmıştır.”
13. Beyit
“Güvercin o andan itibaren şakımaya başlar daha önce uykulu gözlerle göremediği şeyleri görür.”
14. Beyit
“O, yüksek bir dağın tepesinde şakımaktadır, çünkü ilim yükselmeyeni aşağıda olanları yükseltir.”
15. Beyit
“O güvercin en yüksek âlemden aşağı nasıl inmiştir ve niçin bu aşağı çukurlara düşmüştür?”
16. Beyit
“Eğer Allah ruhun kemâl sahibi olmak gibi bir husustan başka bir gaye için indirmişse bu hikmetin ne olduğunu bilen hiç kimse yoktur.”
17. Beyit
“Eğer onun düşüşü duymadıklarını işitmek için kaçınılmaz bir sonuç idiyse;”
18. Beyit
“Ve güvercin, iki dünyadaki bütün gizlilikleri öğrenip ana yurduna bilgin olarak dönmek üzere indiyse eğer, açığı bir türlü kapanmamıştır.”
19. Beyit
“Zaman bu konuda onun yolunu kesiverdi, öyle ki bir daha doğmamak üzere batıp gitti.”
20. Beyit
“Adeta o bedende parıldayan bir şimşekti, sonra sönüverdi, sanki hiç parıldamamıştı…”
21. Beyit
“Benim araştırdığım şeyin cevabı ile nimetlendi ve ilim ateşi alevlendi.” 

Geniş Bilgi için Kaynakça

Fatih AYDIN, İbn Sina’nın Ruh İle İlgili Kasidesi Ve Yorumları [Kitap]. - İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İlahiyat Ana Bilim Dalı İslam Felsefesi Bilim Dalı 208802-Yüksek Lisans Tezi, 2006 .



Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar