A Şeker Dudaklı Güzel
— R — XIV Meh-i rûze ender âmed hele ey bot-i çü şekker Geh-i bûseest tenhâ ne kenâr-o çîz-i dîger A şeker dudaklı güzel, oruç ayı geldi çattı işte... Ne kucaklaşma var artık, ne başka bir şey; sadece öpüş çağı şimdi. Otur da seyret; yemeyi, içmeyi bırak da Kevser havuzunun kıyısında binlerce dudakları kurumuş susuzu seyre dal. Oruç ateşse sen arı duru suya bak, testiye değil. Ateş gibi şarap aklına fikrine bir tazelik, bir açıklık verir elbet. Kocakarı ağladı mı, oruç padişahı güler. Işığın gönlü şişmanlar, mumun bedenidir arıklaşan. Âşıkların yüzleri safranlaşır, canla aklın yüzleriy se kızarır mı kızarır, al al olur. şişenin dışına bakma sen, sağrağın içine bak. Hepsi de sarhoş olmuş, açılıp saçılmış; ramazan akıldan gitmiş bile... Sâkîmizin odasında kapıya halkayı vurmuşuz. Bizi sarhoş görünce ellerini ısırmaya, hele hele diye başını sallamaya başladı da sanki mahşer kuruldu. Bu arada da sarho şsun, hoşsun dedi; şuhsun, şaraba tapıyorsun; kim demiş şeker o