Print Friendly and PDF

ANADOLU MİTOLOJİLERİNDE ÜZÜMÜN YERİ VE ÖNEMİ

Bunlarada Bakarsınız



THE ÎMPORTANCE AND PLACES OF GRAPE İN ANATOLÎAN
MYTHOLOGÎES

Emrah Taş1

1 Öğrenci, İstanbul Okan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gastronomi Anabilim Dalı

ÖZET:

Tarihsel bir bakış açıdan bakıldığında Anadolu halk kültürlerinde önemli yere sahip olan üzüm ve üzüm türevleri hem maddi hem de manevi olarak yüksek bir değere sahiptir. Zamanla üzümlerden elde edilen ürünlerin farklı kullanım alanları da yaygınlaştı. Her dönemde farklı anlamlarla dolu olan üzümlerin yeri insanlık tarihi açısından da sanat ve mitoloji alanlarında her zaman önemli olmuştur. Anadolu coğrafyası yüzey alanı bakımından küçük olmasına rağmen, coğrafi çeşitlilik, farklı topluluk yapıları ve ürün çeşitliliği açısından benzersizdir. Bu makalede üzümlerin bu topraklar için önemi dinlere veya topluluklara göre değişen sembolik değerlerle belirlenmeye çalışılmıştır. Anadolu toplulukları hakkında tarihsel süreçte toplanan bilgiler bu makalenin hazırlanılmasında yardımcı olmuştur

Anahtar Kelimeler: Üzüm, mitoloji, kültür, Anadolu

ABSTRACT:

From a hlstorlcal polnt of conslderlng v1ew, the grape and grape derlvatlves, wh1ch have an lmportant place ln Anatollan folk cultures, have a hlgh value both metarlally and splrltually. In tlme, dlfferent usage areas of products obtalned from grapes have become wldespread. The place of the grapes, whlch are full of dlfferent meanlngs ln every perlod, has always been lmportant ln the flelds hlstory of manklnd. Although the geography of Anatolla ls small ln terms of lts surface area, geographlcal dlverslty ls unlque ln terms of dlfferent communlty structures and product dlverslty. In thls artlcle, the lmportance of grapes for these soils has been tired to be determined by sybolic values that vary according to religions or communities. The information gathered about the Anatolian communities in the historical process helped in the preparation of this article.

Key Words: Grape, mythologie, culture, Anatolian

1. Giriş

Bulundurduğu bitki çeşitliliğini baz alırsak dünyada eşi benzeri az rastlanabilen bir bolluk ile karşılaşılır Anadolu coğrafyasında. İnanılmaz bir zenginlik ve çeşitliliğin hüküm sürdüğü coğrafyada bazı bitkilerin yeri her zaman ayı tutulmuştur yöre halkları tarafından. Bunlardan biri de tartışmasız şekilde üzümdür muhakkak. Anadolu’nun gelmiş geçmiş tüm halk kültürlerinde üzüm ve türevi maddeleri bir çeşmede olsun, bir mezar taşında olsun ya da bir destan veya masalda olsun karşımıza muhakkak çıkmıştır. Jeolojik ve arkeolojik alanda yapılan birçok araştırmada asmanın insanlığın ilk zamanlarından beri yetiştirildiği, simgesel olarak değer gördüğü ve bunu gerek sanatlarına gerek ise mitolojilerine yansıttıkları açıkça gözlemlenebilir.

Kısaca değinecek olursak Anadolu’da asmanın tarihi yaklaşık 10.000 yıl öncesinde pres artığı üzüm çekirdekleri, üzümden şarap yapılmasının insanlık tarihi kadar eskiye dayandığı görülmektedir. Buna bağlı olarak bağcılık kültürünün de bu dönemlerde Anadolu’da başladığı varsayılmaktadır (ÇALKAN SAĞLAM, SAĞLAM, 2018). Asmanın kültüre alınması ise MÖ. 6000’den sonra olduğu tahmin edilmektedir (AĞAOĞLU, 1999). (DELİORMAN ORHAN, ERGUN, ORHAN, 2011, s. 70)

Şarabın tarihi eski olmasına rağmen Anadolu’da şarap kültürünün tarihi Hititler dönemine kadar dayandığı düşünülür. Arkeolojik kazılar sonucu bulunan materyaller arasında olan ve MÖ. 3000’lere dayanan som altından şarap sürahisi ve ayaklı şarap kadehi Anadolu’da şarap kültürünü kanıtlar nitelikte bulunmuş en eski örneklerdendir. MÖ. 1750’lerden kalma koçbaşı şeklinde olan içki kapları ise kutsal törenlerde şarap kullanıldığı varsayımına ulaşılmasına yardımcı olmuştur (Kültepe Kayseri). Bir diğer önemli kanıt olan ve Kültepe’de bulunan gövdenin üzeri üzüm kabartmalarıyla bezeli olan üzüm salkımlı tören kabı tarihe ışık tutmaya yardımcı olur (DELİORMAN ORHAN, ERGUN, ORHAN, 2011, s. 71). Bu makalede üzerinde durulan konu olan ‘Anadolu mitolojilerinde üzümün yeri ve önemi’ kronolojik bir sıra izlenerek incelenecektir.

Daha önce de değinildiği üzere Anadolu’da üzüm üretiminin (bağcılığın) tarihi Hititlere kadar dayanmaktadır. Ancak atlanılmaması gereken nokta ise Hititlilerin de bunu daha önceki topluluklardan öğrenmiş olduğudur. Somut kanıtlar neticesinde Hititlerin asma kültürüyle ilk kez ciddi şekilde ilgilenen medeniyet olduğu savına ulaşılmıştır. Hitiler dönemine ait kaya resimlerinde, heykellerde ve daha birçok buluntuda üzüm ve türevi olan şaraba ait birçok figüre rastlanılır. Özellikle yazılı metin olarak baktığımızda Boğazköy’de bulunan metinlerde üzümden (kuru üzüm) bahsedilmiş olması bu coğrafyada bağcılığın ekonomik ve sosyal açıdan önemli olduğuna açıkça değinir.

Hitit kanunlarına da bakacak olursak bağların ve elde edilen ürünlerin korunmasına dair hükümler yer aldığını görürüz (ÇALKAN SAĞLAM, SAĞLAM, 2018). Hitit yasalarında “bağ”; “asma çubuğu” ve “şarap” ile ilgili yasalar yer alır.Bağ bozumu (Zena - Ezan -

Buru) Hitit dini bayramları içinde önemli bir yeri vardır (PEKER).

MÖ. 1800-1550 dolaylarında bağcılık kültürünün Anadolu coğrafyasında çok gelişmiş olduğu, dini törenlerde şarabın tanrılara adak olarak kullanıldığı buluntularla kesinleşmiştir. (ÇALKAN SAĞLAM, SAĞLAM, 2018). (ORAMAN, 1996)

Hitit metinlerinde de asmaya sıkça denk gelinir. Boğazköy’de bulunan metinlerde

Metin Kutusu: yanı sıra üzüm ve asmayı da(GIS)GESTIN ya da GESTIN şarap anlamı vermesinin niteler. Asma anlamına gelen söz ‘Tuwarsa’dır. (GIS)GESTIN HÂD.DU.A ise kuru üzümü gösterir. Şarap ise ‘wiyana’dır. Hint-Avrupa dillerindeki karşılığı wine, wein, vin, vinum gibi kelimelerin bu kökten geldiği düşünülmektedir. Asurlu tacirlerin yardımı ile

Hitit şarapları Mezopotamya Bölgesi'ne geçtiği bilinmektedir. Mısırlıların da şarap yapımını Hititlerden öğrendiği düşüncesi de varsayımlar arasında bulunur (DELİORMAN ORHAN, ERGUN, ORHAN, 2011) . (HAYRİ, 1974, s. 68). Konya Ereğli İvris’te bulunan taş kabartmalarda Tanrı Tarhu’nun sağ elinde üzüm sol elinde ise buğday başağı karşısında ona dua eden kral Warpalawas tasvir edilmiştir. Bu kabartmada başak ve üzüm ile ekmek ve şarabı nitelemiştir. Üzümü sağ elinde tutması ise üzüme bir anlamda öncelik verdiğinin göstergesidir (ANLI, KOCABAŞOĞLU, 2012)

Asurlularda kral yemeklerinde ve tanrılar için yapılan törenlerde şarabı hazırlayan ve sunan “GAL karânim” unvanına sahip kişiler bulunurdu. Bunun bir meslek olarak yapıldığı Asurlularda şaraba verilen önemin bir göstergesidir (ÖZ, 2011 (sayı 9)) Asurlular özellikle Hitit şarabını Mezopotamya’ya tanıtma açısından önemli bir yere sahiptirler.

3)   Antik Yunan

Yunanlılar da Hititler gibi çok tanrılı bir dine sahip bir medeniyetti. Hitit-Luwien tanrıları olan Tarhu ve Runt zamanla bölgede Yunan tanrıları olan Zeus ve Hermes’e dönüşeceklerdir. Bir medeniyetler beşiği olan Anadolu’da buna benzer birçok etkileşim olmuştur. Aslında bakılacak olunursa toplum mitolojik figürler oluşturup kendini aynaya yansıtarak, tanrılar özelinde kendi suçlarına moral ve hukuksal bir zemin oluşturmuşlardır (ANLI, KOCABAŞOĞLU, 2012) .

Bu tanrılardan biri de Dionyisos. Yunan medeniyetindeki Dionysos inancının kaynağı Dvriz kabartmasında elinde üzüm salkımı tutan tanrı olduğu düşünülür. Bu inançlar Hititler’den Lidyalılar’a, daha sonra Girit’e ve ondan sonra Yunanlılara geçtiği üzerinde durulur. Zeus’un oğlu Dionysos, önceleri tabiat mahsullerinin, sonraları bağlarının koruyucusu ve şarabın mucidi olarak görülmüştür (ÇALKAN SAĞLAM, SAĞLAM, 2018, s. 4)

Yunanlılar bu tanrıyı benimsemekte başlarda oldukça güçlük çekmişlerdir. Hatta ona karşı direndikleri bile olmuştur (TÜRKKAN, 1976).

Üzüm ve asma yaprağı Arkaik, Klasik ve Helenistik dönemlerde kullanılmış birçok sikkede bulunurdu. Sikkelerin ön yüzünde paranın basıldığı kenti kutsayan tanrı, mitolojide geçen bir figür ya da doğal zenginliği gösteren yöresel bir ürün bulunurken, arka yüzünde ise tanrıyı gösteren bir atribus yer alır, örnek verecek olursak ön yüzünde Dionysos bulunan sikkelerin arka yüzlerinde üzüm salkımı, asma yaprağı yer almaktadır. Üzüm figürlü sikkelere örnek olarak Karia, Tenedos ve Soloi sikkeleri gösterilebilir (ÇALKAN SAĞLAM, SAĞLAM, 2018). (TEKİN, 1997).

Dionysos’u en çok, meyve yetiştiriciler ve çiftçiler yüceltip sahiplenmişlerdir. Çiftçilerin ürünleri için kullandıkları çoğu sepette onun figürleri yer alır. Çünkü tanrı doğduğunda bir sepet içine konulmuştur onlara göre (ŞİRVAN, 2013)

Dionysos’un kan ve şarap ile ilişkisi nedeniyle Hz. İsa’ya benzetilir. Kültür içindeki görünümü genellikle şarabın vermiş olduğu sarhoşluk durumudur. Otokontrolün tamamen ortadan kalktığı bir sarhoşluk durumu Dionysos’un duruşunu yansıtır (GEZGİN, 2008). Diğer ortak yönlerinden biri de ikisinin de yarı tanrısal doğumlarının kış ortasına denk geldiği düşüncesidir (ŞİRVAN, 2013).

Yunan kültürüne bakacak olursak mitolojide daha çok üzüm yerine türevi olan şarabın öne çıktığını görebiliriz. Üzerinde incelemelerde bulunulan Yunan kültürünün önde gelen destan anlatıcılarından Homeros’un iki önemli eseri olan ‘’İlyada ve Odysseia’’da şarap ve üzüm kelimelerinin kaç kere geçtiğine bakıldığında; İlyada şarap kelimesi 58 kere geçerken üzüm kelimesi sadece 1 kere geçmiştir. Odysseia’ya baktığımızda ise 109 kere şarap kelimesi geçerken üzüm kelimesine rastlanılmamıştır. Mitolojik bakımdan incelen konuların başında tanrılara şarap sunma, güç verici özelliği, ziyafet-şarap birlikteliği gibi konulara değinilmiştir.

Dur da tatlı şarap getireyim sana,

Zeus babaya, öbür tanrılara sunarsın önce, Sonra kendin içersin, ne iyi gelecek bak.

Yorgun adamın kızdırır şarap içini.

Halkını korurken kendini çok yordun, çok”

Oynak tolgalı Hektor karşılık verdi, dedi ki:

Bana tatlı şarap verme, ulu ana, Gücüm uyuşur yitiririm hızımı, Çekinirim kızıl şarap dökmekten

Zeus’a arınmamış ellerle. (Homeros, ERHAT (çev.), & KADİR (çev.), 2008, s. 183)

İlyada’da yaralı ve yorgun savaşçılara zindelik verici bir ilaç, şurup olarak verildiğinden bahsedilir. Odyssiea’da ise büyücü olan Kirke tarafından Odysseus’un adamlarına verilir ve adamlar bunu içince domuza dönüşürler. Bunun nedeni şarap olarak anlaşılmamalı Kirke’nin büyüsünden olduğu anlaşılmalıdır. Şarap burada araç olarak kullanılmıştır (FREEDMAN, 2008)

Klasik çağda genellikle üst sınıf erkekler arasında düzenlenen içki alemlerinde (symposium) şairlere göre bizzat tanrının emriyle sadece üç kadeh şarap içilmesi önerilmişti. İlk kafaya dikilen sağlık için, ikincisi aşk ve zevk, üçüncüsü ise uyumak için içilmeliydi (FREEDMAN, 2008, s. 75). Bu içki alemlerinde ilk önce bir tanrıya ya da tanrılar onuruna şarabın belirli bir kısmı yere dökülmesiyle başlanılırdı (BOBER, 2003, s. 113)

Yunan tanrısı Dionysos Roma kültürüne de Bacchus olarak aktarılmıştır. Bacchus ilk başlarda şarap tanrısı iken zamanla il kurtarıcıya dönüşmüştür halk arasında.

Hristiyanlığın Anadolu’da yayılışı ile Bacchus toplumu ve sembolleri Hristiyanlıkça çabucak benimsenmiştir. Hz. İsa’nın kendisini asma, kanını da şarap olarak tasvir etmesinden dolayı asma figürü çok sık kullanılmıştır. Bundan dolayı şarap Hıristiyan kültürü ve ayinlerinin ayrılmaz kutsal bir parçası haline gelmiştir (ÇALKAN SAĞLAM, SAĞLAM, 2018). (AKURGAL, 1997).

Doğu Roma imparatorluğuna baktığımızda Hristiyanlığın etkisi ile karşımıza daha çok kilise ve diğer dini yapılarda asma figürü olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada daha çok bereketi simgeleyen bir figür olarak yer alır.

4)    Türk Kültüründe Üzümün Sembolik Değeri

Diğer Anadolu uygarlıklarında da olduğu gibi Türk kültüründe ve mitolojisinde üzüm her zaman önemli bir yer bulmuştur. Burada değinmemiz gereken konu diğer uygarlık ve topluluklarda olduğu gibi binlerce yıllık bir geçmişe sahip Anadolu kültürlerinden Türklerin de etkilenmiş olduğudur.

Üzüm Türk mitolojisinde ve kültüründe genellikle güzellik, bereket, kan, aşk ve sağlık sıhhatin sembolü olduğu görülmektedir. Halk edebiyatının neredeyse bütün yapılarında üzüm birçok özellikleriyle karşımıza çıkmaktadır. Masal, destan, efsaneler ve halk hikayeleri dışında bilmecelerde, manilerde, atasözlerinde ve türkü gibi diğer türlerde de yer edinmiştir (ÇALKAN SAĞLAM, SAĞLAM, 2018, s. 7-8)

Türk halk kültüründe farklı anlamlarla ve değerlerle karşımıza çıkan üzüm kelimesi masallarımızda şuna benzer örneklerle verilmiştir. ‘’Üzümcü’’ isimli bir masalımızda köy köy dolaşıp üzüm satarak geçimini sağlayan bir adam, rastladığı her kişiden aldığı her bir öğüt karşısında köylüye bir salkım üzüm verir. Böylece aldığı öğütler ile ileride yapacağı hatalardan sakınmış olur. Burada üzüme yüklenen anlam koruyuculuktur. Diğer bir çıkaracağımız anlam ise sağlık ve şifa kaynağı olan üzümün bilgi ile eşdeğer tutulduğuna değinilir (ÇALKAN SAĞLAM, SAĞLAM, 2018). (ŞENOCAK, 2007).

Divan şiirine de sıkça konu olan üzüm ve türevleeri, daha çok beyitlerde; âb-ı engür (üzüm suyu), asir/usâre (üzümün sıkılmışı), bintü’l-‘ineb (şarap, üzümün kızı), duhter-i rez (üzümün kızı) şeklinde geçer ve mecâz-ı mürsel yoluyla, kelime oyunlarıyla şarap, içki anlamına gelecek şekilde kullanılır. Şarap, divan şairleri arasında vazgeçilmezidir. Şair için anne sütü kadar kıymetli olan şarap, tasavvuf ehlinin de ruh coşkunluğu için kullandığı bir araçtır (ŞENOCAK, 2007, s. 165). (PALA, 1995).

Bilmecelere baktığımızda da üzüm figürü karşımıza çıkmaktadır:

“Anası var Yaylam Meylâm

Babası var Eğrim Büğrüm

Kızı var âlemden güzel

Oğlu var sohbet gezer.” (BAŞGÖZ & TİETZE, 1999)

Bilmecenin cevabına baktığımızda; asmanın yaprağı, kökü, üzüm ve şarap olmak üzere dört kelimeli bir cevap çıkar karşımıza. Bilmecede, içki içip sarhoş olmanın erkek çocuğuna, güzelliğin genç kıza yakıştırıldığını görebiliyoruz. Üzüm, dişil bir imge olarak gösterilir. Bundan dolayı da bilmecenin cevabında üzüm, güzellik, doğurganlık, çoğalma özellikleriyle dişil, üzüm suyunun şaraba dönüşmesiyle de eril özelliğe değinilmiştir. Asma yaprakları ve kökleri ile de uzun bir ömre, bir anne gibi koruyuculuğa değinilmektedir (ŞENOCAK, 2007).

Anadolu’nun özellikle geleneklerine halen bağlı yerleri arasında evlenme ve düğün törenlerinde halen de rastladığımız saçı geleneğinde (saçı saçma) düğün günü gelin damat evine varınca gelinin başına para, üzüm, şeker, çerez, darı, buğday gibi şeyler saçılır. Burada kuru üzüme yüklenen anlam bolluk ve berekettir (AKÇİÇEK, 1997).

Şarabın ilk ortaya çıkışı ile ilgili çeşitli efsaneler, geçmişten günümüze kadar dilden dile söylenegelmiştir. Anadolu’da anlatılan en yaygın efsane olarak şu örneği verebiliriz. Nuh peygamber bir gün Ağrı Dağı’nın eteklerinde dolaşırken son derece neşeli bir keçiye rast gelir. Keyifle dolaşıp duran keçinin neşe kaynağını merak eden Nuh peygamber, keçiyi takip eder ve keçinin iri taneli bir meyveyi yediğine şahit olur. Bu meyveyi kendisi de çok beğenen Nuh peygamber üzüm suyunun tiryakisi olur. Nuh’un keyfini gören şeytan, onu kıskanarak nefesiyle asmaları kurutu, yakar. Ancak, Nuh bu duruma çok üzülüp kederlenince şeytan merhamete gelerek, asmayı kurtarmak için yedi hayvanın kanıyla sulanması gerektiğini söyler peygambere. Nuh, onun dediğini yapıp aslan, kaplan, ayı, köpek, horoz, tilki ve saksağan kanı ile asmayı sular ve asma yeniden canlanıp kendine gelir. İşte bu yüzden o günden beri üzümün suyundan ya da bu meyveden üretilen içkiyi içenler, ya aslan gibi cesur, ya kaplan gibi yırtıcı, ya ayı gibi güçlü, ya köpek kadar kavgacı, ya horoz gibi gürültücü, ya tilki gibi kurnaz, ya da saksağan gibi geveze olurlarmış (ŞENOCAK, 2007).

Rüyada üzüm görmek çeşitli kaynaklara bakıldığında şu şekillerde tabir edilmiştir. Rüyada yaş üzüm görmek güzel rızk, topluca mal elde etme, erişme, siyah üzüm; hastalığa ve sıkıntıya , beyaz üzüm; deva ve hayra işaret eder (ŞENOCAK, 2007). Başka bir kaynakta ise rüyada üzüm görmek helal yiyeceğe, sevgiye, üzüm yemek ise şarap içmeye delalettir (kolektif, 1985)

4.1) Mevlana’da Üzümün Önemi

Mevlana dini - tasavvufi görüşlerini aktarırken üzümle ilgili birçok sembole yer vermiştir eserlerinde. Bu sembolleri kullanmasında Fars dili, edebiyatı ve kültürüyle yakından ilgili olmasıyla, Anadolu’da özellikle de Konya yöresinde yaygın olan bağcılık ile ilişkilendirilebilir. (AKPINAR, 2008)

Mevlana üzüme yüklediği anlamlardan birini rubaisinde şu şekilde dile getirir. “Üzüm olmak”, kendini bilmek, özünü kavramak, hakikate ulaşmaktır.

Ben üzümüm, tekmeler altında dönüp duruyorum.

Aşk, beni nereye çekerse,

oraya gidiyorum.

Bana “Ne diye benim

çevremde dönüyorsun?”

dedin.

Ben, senin çevrende

değil, kendi çevremde

dönüyorum. (Rubai 1289)

Mevlana’nın dilinde şarap az da olsa içilen şeyi karşılamakla beraber genellikle gayb aleminin kokusuyla sarhoş eden aşk şarabına değinir (AKPINAR, 2008, s. 148).

Telsiz yanımıza gelme. Çünkü biz düğündeyiz.

Sen kalk davul çal âleme duyur ki Biz

Mansûruz. Aşk Hkimini ele geçirmişiz.

Sarhoşuz ama üzüm, şarabında sarhoş değiliz.

Senin düşüncenden, hayâl ettiklerinden çok

uzaklardayız. (Rubai 1428)

Mesnevî’de “Birbirlerini anlamayan dört kişinin üzüm için kavgaya tutuşmaları” başlığıyla anlatılan bir hikâyede (Mesnevi II/3681-3742), farklı milletlerden dört kişiye bir dirhem verilir. Her biri paranın kendine ait olduğunu söyler. Fars engûr, Arap inep, Türk üzüm, Rum istafil satın almak ister. Birbirlerinin dilini bilmedikleri, anlaşamadıkları için kavgaya başlarlar. Oysa, hepsinin hedefinde üzüm almak vardır; ancak, bilgisiz ve hoşgörüsüz oldukları için anlaşamazlar. Hiçbiri isteğini elde edemez. Mevlana’nın üzüm üzerine kurguladığı bu anlatıda; cahil - bilge, ahmak - akıllı, savaş - barış, madde - mana, kesret - vahdet karşıtlığı işlenip ele alınmıştır (AKPINAR, 2008).

Mesnevî’de üzüm, çoğunlukla koruk - üzüm - şarap sembol grubu içinde bulunan, çoğu hikâyede tekrarlanan bir figürdür. Tasavvufta yakîn, kesin ve açık bilgidir. ilme’l-yakîn bir şey hakkında habere dayanan, ayne’l-yakîn bir şey hakkında görme yoluyla elde edilen, hakka’l-yakîn o şeyi yaşayarak, onunla iç içe olarak elde edilen kesin bilgi olarak bilinir. Manevî olgunlaşma sürecinin aşamaları olarak kabul edilen bu üç yakîni Mevlana, “biliş, buluş, oluş” olarak tanımlamıştır. Koruk - üzüm - şarap üçlüsünde üzüm sembolünün nesnesi, ilâhî sırrı bulmaktan, keşfetmekten ibaret olan buluş evresidir. Üzüm, Allah armağanı olan bilgeliğe vurgudur. Koruktan helva yapılması, üzüm gibi pişmek, üzüm olmak, Hak erinin cisminin üzüm olması, üzümün üzüme bakarak kararması, seyr-ü sülûk’ta nefsin terbiye edilmesi ve ilâhî aşkın gönülde hissedilmesidir. Üzümden şarabı görmek, üzüme bakıp şarabı görmek oluş aşamasıdır. Çocuğun kuru üzüm yemesi, üzüm peşinde koşmak, ham sofulukla uğraşmak, dünyanın çekiciliğine kapılıp maddenin verdiği geçici mutlulukla yetinmek, sureti asıl sanmak, kesretin nedenini fark edemeyip çokluk içinde erimek, yok olmaktır (AKPINAR, 2008).

Mevlana için Mesnevi bir ‘üzüm çubuğu’ dur. Çelebi Hüsameddin’in isteği ve yoğun ısrarlarıyla kaleme aldığı Mesnevi’nin tamamlanmasında Çelebinin payı büyüktür. Özellikle dördüncü cildin başında Çelebi’yi övmüş ve onurlandırmıştır. Mevlana Mesnevi’nin güneşin sıcaklığıyla uzayıp büyüyen üzüm çubuğu gibi zindeleşmesini ve uzayıp şekillenmesini Çelebi’nin Allah’a teslimiyetinin ve takvasının bir ödülü olarak yazmıştır. Nasıl ki güneşin sıcaklığıyla üzüm sapı uzarsa, Çelebi ve Mevlana arasındaki yakınlık, dostluk ve sohbetler de Mevlana’nın düşüncesini olgunlaştırıp pekiştirmiş ve Mesneviyi meydana getirmiş, her biri olgun üzüm gibi lezzetli sözlerin oluşmasını sağlamıştır. Belki bundan dolayıdır ki Mesnevi’de üzüm sembolleri bu kadar yoğunlukta kullanılmıştır.

“Üzüm, çubuğu yazdan nasıl hoşlanırsa, onunla nasıl bağdaşşsa biz de seninle öyle bağdaşşız, senden öyle haşlanmaktayız... istiyorsan emret, çek de çekip götürelim!” (AKPINAR, Mevlâna Celâleddin Rûmî’nin Mesnevi ve Rubâiyyat’ında “Meyve” ve “Üzüm” Sembolleri, 2005)

5)    Sonuç

İnsanlık tarihi boyunca görüldüğü üzere bir objeye, maddeye vs. sembolik değerler yüklenerek günümüze kadar aktarılıp gelindiği görülür. Özellikle de Anadolu coğrafyasında daha sıkça rastladığımız bu durum üzüm için de geçerlidir. Üzümün toprakla olan sıkı bağı, yaşama olan tutunuşu hep insanlar için değerli sayılmıştır. Bunun yanı sıra üzümden elde edilen şarap birçok medeniyette bazen üzümden daha çok anlamlar yüklenmiş halde karşımıza çıkmaktadır. İncelenen medeniyetlerde de görüldüğü üzere dinlerin etkisi ile de üzümün sembolik değerinin arttığı ve halk için sadece maddi bir kaynak olmaktan çıkıp manevi değeri yüksek bir objeye dönüştüğü gözlemlenmiştir. Günümüzde özellikle metropollerde üzümün bu sembolik değerleri pek bilinmese de halk arasında az da olsa eski önemini korumaya çalışmaktadır. Burada üzümü bir kez daha sembolik bir değer olarak kullanıp kaybolmaya yüz tutan tüm mitolojik değerlerimizi bağında kurumaya bırakılmış bir üzüm salkımı olarak değil, o salkımdan üzümünü de, şırasını da, şarabını da, pekmezini de elde etmemiz gerektiği anlamını yükleyebiliriz. Kültürel değerlerimizi yerinde yok olmaya bırakarak değil özüne inip değerlendirerek değerine değer katıla bilinir.


Kaynakça

AĞAOĞLU, S. (1999). Bilimsel ve Uygulamalı Bağcılık (Asma Biyolojisi cilt 1). s. AĞAOĞLU içinde, Bilimsel ve Uygulamalı Bağcılık (Asma Biyolojisi cilt 1) (s. 1). Ankara: Rekmay Ltd.

AKÇİÇEK, E. (1997). Eren'ce (Halk Bilimi Yazıları. İzmir.

AKPINAR, B. (2005). Mevlâna Celâleddin Rûmî'nin Mesnevi ve Rubâiyyat'ında "Meyve" ve "Üzüm" Sembolleri. Bilig(32), 153.

AKPINAR, B. (2008). Mevlana'da Üzüm. International Periodical For the Languages, Literatüre and History of Turkish or Turkic Volüme , 146.

AKURGAL, E. (1997). Anadolu Kültür Uygarlıkları. İstanbul: Phoenix.

ANLI, KOCABAŞOĞLU, E. (2012, 10 31). Şarap ve Antik Felsefe. keyif notları: http://www.keyifnotlari.com/ehlikeyf_yazilar/sarap_ve_antik_felsefe_ adresinden alındı

BAŞGÖZ, İ., & TİETZE, A. (1999). Türk Halkının Bilmeceleri. Ankara: Kültür Bakanlığı.

BOBER, P. P. (2003). Kültür, Sanat ve Mutfak. İstanbul: Kitap Yayınevi.

ÇALKAN SAĞLAM, SAĞLAM, Ö. (2018, 12 17). İnsanlık Tarihinde Üzimin Önemi. journal of Agriculture, s. 2.

DELİORMAN ORHAN, ERGUN, ORHAN, D. (2011). Anadolu Medeniyetlerinde Asma. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi.

FREEDMAN, P. (2008). El Altında Duran Güzel Şeyler. P. FREEDMAN içinde, Yemek, Damak Tadının Tarihi (s. 66). İstanbul: Oğlak Yayıncılık.

GEZGİN, İ. (2008). Sanatın Mitolojisi. İstanbul: Sel Yayıncılık.

HAYRİ, E. (1974). Boğazköy Metinlerine Göre Hititler Devri Anadolu'nun Florası. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

Homeros, ERHAT (çev.), A., & KADİR (çev.), A. (2008). İlyada. İstanbul: Can Yayınları.

kolektif. (1985). Rüya Yorumları Ansiklopedisi (gizli kuvvetler hazinesi). istanbul: Geçit Kitapevi.

ORAMAN, M. (1996). Arkeolojik Buluntuların Işığı Altında Türkiye Bağcılığının TArihçesi Üzerine Araştırmalar -I-. Ankara Ün. Ziraat Fakültesi yıllığı, 108.

ÖZ, E. (2011 (sayı 9)). Kültepe Tabletlerine Göre Asur Ticaret Kolonileri Döneminde Anadolu'da Üzüm Yetiştiriciliği ve Bağcılık. Akademik Bakış, 287 .

PALA, İ. (1995). Divan Şiiri Sözlüğü. Ankara: Kapı Yayınları.

PEKER, A. (tarih yok). Üzüm (grape) & Şarap (wine). Academia.edu: https://www.academia.edu/20060546/%C3%9Cz%C3%BCm_grape_and_%C5%9Earap _Wine_ adresinden alındı

ŞENOCAK, E. (2007). Türk Halk Kültüründe ve Mitolojik Bağlamda Üzümün Yeri. Milli Folklor, 170.

ŞİRVAN, B. (2013). Dionysos Kültü. Arkeoloji ve Sanat, 113 (143. sayı).

TEKİN, O. (1997). Antik Nümizmatik ve Anadolu. İstanbul: Kanaat Matbaası.

TÜRKKAN, C. (1976). Mitoloji Ders Notları. Ankara: Turizm ve Tanıtma Bakanlığı Turizm Eğitimi Genel Müdürlüğü Yayınları.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar