Print Friendly and PDF

YÜRÜMEK


Yazan: Ümit Zafer
Tavır / MAYIS 2012

 

"Yürümek;/yürümeyenleri arkanda boş sokaklar gibi bırakarak/havaları boydan boya yarıp ikiye/bir mavzer gözü gibi karanlığın yüzüne bakarak/yürümek!" (*)

Yürümek, dervişin eylemidir bu engebeli, dolambaçlı ve sarp yolda. Her adımın bir devrim fırtınası yaratacağını bilerek hem de. Yürüyeceksin hiç durmadan Mahirce. Dervişlik budur bizce.

Yolunu kesecekler. Kaç kez! Kessinler, sen, Pir Sultan olup "Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan"dediğin an, zamanın dışına çıkacaksın. Yaşadığın artık tarih olacak. Ve bir adım daha atacaksın zulmün de, ölümün de üstüne. Üstüne, bir adım daha. Çünkü, sen devrim yolunun dervişisin.

İhtilalin yolunda derviş olmayanın döneceği bir yerler ve dönmesini gerektiren sebep olur illa ki. Senin yok. Sadece gemileri değil, eski '"beni yakıp kül ettin sen. Yunus Emre misali...

Herkes âşık olabilir ama sen aşk olmayı seçtin derviş. Herkes inanabilir ama sen, inancın ta kendisi olmayı istedin. Mansur timsali...

Ne diyordu Victor Hugo, hatırla şimdi: "Herkes ölür ama herkes gerçekten yaşamaz." Doğru ve Ebu Haşan El Harakani'ye kulak ver şimdi:

"Dünyada ne çok insan vardır ki, yaşıyorlar diye biliriz ama ölüdürler; ve ne çok insan vardır ki, ölüdürler diye biliriz ama yaşıyorlar. "

Sen gerçekten yaşıyorsun derviş, ölümün kar etmemeli bundan.

Bırak, boş sokaklar gibi kalsınlar arkanda ölümden ve zulümden korkup kendi bataklıklarında boğulanlar.

Bir mavzer gözü gibi bakmaya devam et hayata. Çünkü, gerçeği görmenin başka yolu yoktur.

Yürü derviş, zaman ardından gelecektir, ki Dayı hep haklıdır: Gerisi hayat...

"Yürümek;/dost omuzbaşlarını/omuzlarının yanında duyup/kelleni orta yere /yüreğini yumruklarının içine koyup /yürümek!" (*)

Kavganın örs ve çekici arasında çeliğine su verilir omuzlarımızın. Yoldaş omuzlarıdır bunlar. Sağlamlılığı harcındaki onurdandır. Ölümle yüzleşip zulümle hesaplaşırken sınanmıştır.

Dert taşır bu omuzlar, dünyalar kadar. Hınç taşır bu omuzlar, halklar kadar. Ve derman kuşanır bu omuzlar umudu keskin.

Şunu da söylemesek olmazdı derviş, yeri gelince zulasında gözyaşı dökülecek omuzlar da bunlardır. Sır dağları gibi yücedir senin omuzların.

Yürümek, bu macerada, kelleni orta yere koymaktır elbet. Her bir adımda yinelenir bu gerçeklik. Dervişlik budur zaten, kellenin üzerinde yürümektir. Her adımda kendini kazanmaktır.

Derviş olan düşmesini öngördüğü bu eğilmez başı, düşeceği yere kadar taşımasını başarandır. O kadar... 

Kavga, hiç kuşku yok ve tecrübeyle sabit, yürek işidir. Yürek ise, yumruğunun içinde taşınır bu kavgada. Ol sebebten, yumruğumuz hep sıkılıdır. Ki yürekten dövüşmenin sırrı da budur.

Yürü derviş, yüreğinin peşinden ve yumruklarının üzerinde, ki Dayı hep haklıdır: Gerisi hayat...

Yürümek;/yolunda pusuya yattıklarını / arkadan çelme attıklarını/bilerek/yürümek..: (*)

Kaç pusudan geçtik bugüne kadar ve daha kaç pusudan geçeceğiz. Çelme de atacaklar, sırtımızdan da vuracaklar. Vurdular biliyorsun. Yaşadın çünkü ve amansız pusulardan geçerken öğrendin kavgada Mahirleşmenin ne demek olduğunu.

Bugünden yaşadın acının Kerbelası'ın. Ne merhamet dilendin ne şefkate ihtiyaç duydun. Sıktın dişini ve umudun adını yazdın, hayatın ruhuna.

Pusu mu, çelme mi, ihanet ve kalleşlik mi... Hepsi bıçkınlığımızı biler.

Yürü derviş hıncın adımlarıyla, ki Dayı hep haklıdır: Gerisi hayat.

"Yürümek;/yürekten/gülerekten /yürümek..."(*)

Ömrümüzün özeti bu değil mi zaten: Zamanın içinde yürekten ve gülerekten yürümek. Ve ihtilalin yolunda yürümeden geçirilen ömür değil midir ölümün adı?

Bak ne demiş Albert Camus: "Ya zamanla birlikte yaşayıp ölürsün, ya daha yüce bir yaşam uğruna zamanın dışına çıkarsın."

Zamanın dışına çıkarak tarihin içine girmektir derviş olmak. Ki bugünün dünyasında dervişlik, devrimciliktir.

Yürü derviş, yaşadığın zaman yarattığın tarihin ardından gelecektir ve haklıdır elbette Dayı: Gerisi hayat.

Aldırma, her zaman yürümeyenler olacaktır. Şu ya da bu sebeple ve çoğu kez seni suçlayarak hem de. İşte o zaman hatırla bir kez daha Oscar Wilde'nin dediğini: "Yerinde sayanlar, yürüyenlerden daha çok gürültü çıkarırlar."

Birbirini körükleyen haz ve korkularının bataklığında yerinde saymak, "hoş" gelir kimisine. Ne yardan ne serden geçilir böylece. Hem yürüyor gibi yaparlar hem de oldukları yerde kalırlar. Görüntüyü kurtarırlar. Ki görüntüleri, boş sokaklar gibidir.

Sen sarp yamaçların patikalarını adımlamayı yakıştırdın kendine. Tutulmuş sokaklardan rüzgar gibi geçmeyi yakıştırdın. Kuşandın halkın hıncını ve düştün yola. Dudağında malum ezgimiz: "Büyük aşklar yolculuklarla başlar / Ve serüvenciler düşer yollara."

(*) Nazım Hikmetin 1935 tarihli Yürümek isimli şiirinden... 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar