Print Friendly and PDF

[FÜTÛHÂT-I MEKKİYYE'NİN] YETMİŞ DÖRDÜNCÜ KISMI



Rahman ve Rahim Olan Allah Teâlâ’nın Adıyla

[VASIL]

Mekke ve Medine -Allah Teâlâ O İkisini Şereflendirsinİle İlgili Hadisler

Birinci Hadis: Sünnete Uyarak Mekke'ye Girmek ve Mekke'den Çıkmak.

Müslim, İbn Ömer’den şöyle aktarır: ‘Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem Mekke’ye girerken üst tepeden girer, alt tepeden çıkardı.’ Üst tepe, ‘kedâe’ diye isimlendirilirken alt tepe ‘küda’ diye isimlendirilir.

Mekke, yeryüzündeki en şerefli bölge, Hakk’ın sağ elinin görüldü­ğü bir yer, biatleşme yeridir. Bu yönüyle Mekke, Adn cennetinde bu­lunan beyaz misk Kesib’ine benzer. Orası, büyük ziyaret ve Hakkı ge­nel görüş yeridir. Kesib, Adn Cennetindeki en şerefli mekândır. Adn ise, cennetin başkenti olduğu için tüm cennetlerin en üstünüdür. Baş­kent hükümdarın sarayının bulunduğu yerdir. Burası, kendisine yöne­lene Hakkın yardımını kazandıran bir ev olduğu gibi Allah Teâlâ hakkındaki bilgide müşahedenin gereği olarak açılış sağlar.

Bu nedenle Mekke’ye kedâe’den girilmiştir. Kedâe’deki kef harfi, ‘kûrı (ol)’74 ayetinde geçen kün (ol) kelimesindeki kef harfine, uzatma ise, ilahi yardıma işaret eder (Arapça’da uzatma anlamındaki med ile yardım anlamındaki imdat arasındaki ilişkiye işaret edilmektedir). Bu yardım, oraya gelenlere Hakk’ın verdiği en şerefli ihsan olan bilgi ihsa­nıyla yardıma işaret eder. Burada uzatma (med), fazlalıktır. Mekke ise bütün hayırların fazlalaştığı yerdir. Çünkü med (uzatma, yardım), aslın bir fer’idir. Alemde asıl olan şey, yoksulluk, eksiklik ve acizliktir. Bu nedenle uzayan saçın kısaltılması caizdir, çünkü kısaltma, asla dönmek demektir. Kısaltılmışın uzatılması ise, caiz değildir, çünkü bu, asıldan çıkmak demektir. Ancak zorlayıcı nedeniyle çıkılabilir. Böyle bir şey ise, söz konusu değildir.

Kelimenin harfinde bulunan ilaveyi gerektiren şey, ilk hemzedir. Örnek olarak âmene (iman etti), âhere (son) veya câe (geldi) gibi ke­limeleri verebiliriz. Veya şeddeli bir harf vardır. Buna örnek olarak, tâmme, sâhha ve dâbbe kelimelerini verebiliriz. Şedde, harfi ikilemek, bu ise (bir harfe harf) eklemek demektir. Çünkü şedde, bir harfi diğe­rine katmak, yani idgam demektir. Öyleyse bu, (bâtınî yorumda) ku­lun Rabbin niteliğiyle ortaya çıkmasıdır. Bu durumda kul, daha fazla­sına sahip olur. Kul yardımı almıştır, çünkü asıl bakımından buna sa­hip değildi. Aynı şekilde Rab kulun niteliğiyle ilahi tenezzül halinde ortaya çıkar. Bu ise, Allah Teâlâ’dan kuluna dönük bir şereflendirme olarak, ikileme kapsamında sayılır. Herkes, kendisi için koşar.

Bu bağlamda kulun kendisi için koşmasına gelirsek, bu, yoksullu­ğu nedeniyle malum ve kesindir. Koşmada Allah Teâlâ ile ilişkilendirilen hız­lanma hali ise, arzuda aşırılığı gerektiren bir niteliktir. Bu aşırılık, koş­ma olmaksızın, yürüyenin talebinden fazladır. Bu ise, buradaki talebin daha çok olduğuna delildir. Çünkü ilahi isimlerin gereği işlevsiz kala­maz. Bu nedenle Hakk tecellisinde ‘tövbe eden yok mu, tövbesini kabul edeyim’ der. Tövbe, et-Tevvab isminden istekte bulunmaktır. ‘Duacı yok mu, icabet edeyim?’ Bu ise, el-Mûcib isminin dilidir. ‘Bağışlanmak isteyen yok mu, bağışlayayım’ Bu, el-Gafur isminin dilidir. Bu nedenle bir ismi talep eden kimse bulunmasaydı, isim işlevsiz kalırdı. Bu ne­denle Hakk’ın yürümesi koşma olduğu gibi talebi de (kulunkinden) daha güçlü olmuştur. Çünkü Hakk’a eksiklik, yaraşmaz. Kul ise, bütün olarak, eksik ve zayıftır. Öyleyse zayıf olduğu için, koşarken aşırı hızla gidemez. Kul, ‘ancak senden yardım isteriz75 ayetinin gereği olarak, bir yardım ediciye muhtaçtır.

Hacının Mekke’den ayrılırken küdâ’dan çıkmasına gelirsek, bu, Hakk’ın mertebesinde hacının kazanmış olduğu yüksekliğe işaret eder (ötre ile yükseklik ilişkisi). Ayrıca bu, tekvin (yaratma) kelimesindeki kef harfinde de geçerlidir. Bu, bize göre, ‘himmet vasıtasıyla etki’ deni­len şeydir. Bu nedenle kef harfi kü şeklinde merfu okunmuştur. Allah Teâlâ Ebu Yezid’e şöyle demiştir: ‘Yarattıklarıma benim niteliklerimle çık, seni gören beni görmüş olsun!’ Söz konusu olan, Rablık niteliklerinin Ebu Yezid’de görünmesidir. Allah Teâlâ’nın kulları arasındaki halifelerine ba­kınız! Onlar emretme, yasaklama, hüküm verme ve yönetme hakkına sahip kişilerdir. Bunlar ise, Allah Teâlâ’ya ait niteliklerdir. Yaratıklar ise onları işitip itaat etmekle emredilmişlerdir.

Küdâ kısa okunur. Burada Hakk şuna dikkat çeker: Allah Teâlâ ona şöyle der: ‘Benim niteliklerimle ortaya çıksan bile, bu durum senin kulluğu­nu etkilemediği gibi eksildik ve acizlik senden ayrılmaz. Çünkü kullu­ğundan ayrıldığında, seni cezalandırırım.’ Böylece hacı ve umre yapan kişi, Mekke’den -ki orası Allah Teâlâ’nın kulları için olan mertebesidirmerte­benin şerefiyle yükselmiş halde, kendi kulluğunu görerek de eksik bir halde çıkar. Bu nedenle Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem kedâe’den Mekke’ye girerken küdâ’dan çıkardı.

Hacla ilgili bu kadar açıklama yeterlidir. Meselenin ayrıntıları uzar, onları ayrıntılı zikretseydik, ömür yetmezdi. Geride Mekke, Me­dine ve ziyaretin fazileti kalmıştır. Bunlar, kitabın sonu olacaktır.

İkinci Hadis: Mekke Toprağı Allah Teâlâ’nın En Hayırlı Toprağıdır.

Nesâi, Abdullah b. Adiy b. el-Hamra’nın Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’in Mekke-Hazvere bölgesinde bineğinin üzerinde dururken Mekke’ye şöyle hitap ettiğini bildirir: ‘Allah Teâlâ’ya yemin olsun ki, ey Mekke! Allah Teâlâ’nın en hayırlı toprağısın, Allah Teâlâ’ya en sevimli gelen yersin. Beni senden çıkartmasalardı, kendiliğimden çıkmazdım.’

Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurur: ‘İnsanlara Kur’an-ı Kerim’i en gü­zel okuyan kimse imamlık yapar. İnsanlar Kur'ân-ı Kerim okumada eşit ise, sünneti en iyi bilenleri imamlık yapar. Sünneti bilmede eşit ise­ler, daha önce hicret eden imamlık yapar. Hicrette de eşit iseler, önce müslüman olan kişi öne geçer. Müslüman olmada da eşit iseler, yaşı büyük olan imam olur.’

Böyle niteliklerin kendisinde biraraya geldiği kimsenin öne geçme­si sahihtir. One geçebilecek kimse ise, uyulan kişidir ve uyana göre Allah Teâlâ’ya daha yakındır.

Mekke’deki ev, ‘insanlar için mabet olarak yapılmış’ ilk evdir. Ora­da namaz kılmak, başka bir yerde namaz kılmaktan üstündür. Öyleyse Kabe, zaman bakımından daha öncedir ki, bu, hadiste geçen yaş ifade­sinin bâtını yorumudur. Başka bir ifadeyle Kâbe, yaşça önce gelir. Yaş bakımından önce gelen ise, bütün erdemleri içerir. Çünkü yaş, hadiste son şart olarak zikredilmiştir. Bu kadarla yetinseydik, diğerlerini zik­retmemize gerek kalmazdı. Hicrete baktığımızda, Kâbe kendisine hic­ret edilmesi gereken bir hedeftir. Hacer-i esved onun taşlarından biri­sidir ve diğer taşlardan daha önce hicret etmiştir. Hacer-i esved, cen­netten Kâbe’ye hicret etmiş, Allah Teâlâ onu ‘sağ el’ olmakla şereflendirmiş, kendisine biat etmenin simgesi yapmıştır. Hadiste geçen bir unsur olan Kur'an-ı Kerim’i iyi bilmek şartına gelirsek, Kâbe diğer bütün evlerden iyilikleri daha çok kendinde toplamıştır, çünkü apaçık kanıdar ondadır. Bunlara örnek olarak Hicr, Mültezem, Muhtecer, İbrahim makamı, Zemzem gibi unsurları verebiliriz. Sünneti bilmeye gelirsek, Kâbe’deki sünneder daha çoktur. Bunun nedeni, kurallarının çokluğu, bazı şeyleri yapmayı ve yapmamayı içermesidir. Söz konusu şeyler başka ibadetler­de bulunmadığı gibi (Allah Teâlâ’ya ibadet için belirlenmiş) diğer evlerde de bulunmaz. Çünkü burası, hac yeridir. Müslüman (selamet ve esenlik) olmaya gelirsek, Kâbe en önce yasaklanan yerlerdir. Öyleyse burası bü­tünüyle esenlik yeridir, ‘oraya giren güvendedir.’ O halde Kâbe, bütün yönlerden her şehir ve eve (ibadethaneye) karşı öncelidir.

Üçüncü Hadis: Mekke'nin Harem Bölge Olma

Müslim, Ebu Hureyre’den şöyle bir hadis aktarır: Huzaa kabilesi Mekke’nin fethedildiği sene Leysoğullarından bir adamı öldürmüş. Olay Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve selleme bildirildiğinde, Peygamber hutbe okumuş ve şöyle demiştir: ‘Allah Teâlâ Mekke’den fili (Ebrehe’nin) engellemiş, elçilerini ve müminleri ona musallat etmiştir. Dikkat ediniz! Kimse benden önce ya da sonra burayı helal bölge (yapmamış ve) yapamayacaktır. Benim için burası gündüzün bir vaktinde helal yapıldı. Dikkat edin! O vakit bu saattir. Burası, dikeni koparılmayacak, ağacı desteklenmeyecek, yo­lunu kaybedenden başkası için yaprağı yerden alınmayacak bir harem­dir. Yakını öldürülen kimse, iki hayırla karşı karşıyadır; ya diyet veril­melidir veya öldürülenin kısas hakkı vardır.’

Mekke, Allah Teâlâ’nın korusu ve haremidir. Allah Teâlâ’dan daha büyük bir varlık da yoktur. Öyleyse Allah Teâlâ’nın haremi ve korusundan daha yüce bir mekân asla yoktur. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’in buyurduğu gibi Mekke Allah Teâlâ’nın haremidir ve onu insanlar yasaklamamıştır. İmam Müslim’in bir hadi­sinde ise Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle demiştir: ‘Bu şehri Allah Teâlâ, gökleri ve yeri yarattığı gün harem bölge yapmıştır. Burası Kıyamet gününe kadar Allah Teâlâ’nın yasaklamasıyla harem ilan edilmiştir.’ Bu durum ‘De ki Allah Teâlâ’nın yasak bölge yaptığı bu şehrin Rabbine ibadet etmekle memurum''76 ayetinde dile getirilmiştir.

Dördüncü Hadis: Mekke'de Silah Taşımanın Yasaklanması

Müslim, Cabir b. Abdullah’ın şöyle dediğini aktarır: ‘Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle der: Mekke’de silah taşımak helal değildir.’

Silah, korkan kişinin ya da bir korkuyla karşılaşacağım düşünen veya tehdit altındaki kimsenin ya da iffetine yönelik bir saldırıya karşı kendini korumak isteyen insanın aracıdır. Allah Teâlâ ise, bu bölgeyi güvenli harem bölgesi yapmıştır. Öyleyse burada silah taşımanın hiçbir anlamı yoktur.

Beşinci Hadis: Zemzem

Ebu Davud et-Tayalisi, Ebu Zer’den şöyle aktarır: ‘Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem zemzem hakkında şöyle demiştir: ‘Zemzem mübarektir. İçmesi mübarek olduğu gibi hastalığa da şifadır.’

Darekutnî, Cabir’den şöyle aktarır: Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyu­rur: ‘Zemzem suyu ne için içilirse ona yarar.’ Hadisin doğruluğunu ‘zevk’ yoluyla gördüm, çünkü bir nedenle zemzem içtim ve gayem gerçekleşti.

Yedinci Hadis: Zemzem Suyunun Fazileti

Tirmizî, Aişe’den şöyle aktarır: ‘Aişe zemzem suyu taşırdı ve Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’in de zemzem suyu taşıdığını bildirmiştir.’ Hadis, hasengarip hadistir.

Sekizinci Hadis: Mekke'ye İhramlı Girmek

Ebu Ahmed b. Adiy el-Cürcani, İbn Abbas’ın şöyle dediğini akta­rır: Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: ‘Mekkeli olsun ya da Mek­ke’nin dışından olsun, kimse Mekke’ye ihramsız girmesin.’ Hadisin sened zinciri hakkında farklı görüşler vardır. Hadiste zikredilen ihram bana göreMekke’ye saygısız girmemek anlamına yorumlanabilir. Çünkü Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem Mekke’nin fethedildiği gün üzerinde siyah bir sarık olduğu halde ihramsız Mekke’ye girmiştir. Râvi vakiderin belir­lenmesi hakkında ise, ‘hac ya da umre yapmak isteyen için’ demiştir.

Dokuzuncu Hadis: Mekke'de Yiyecek Stoklamak

Müslim, Ya’lâ b. Ümeyye’den Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini aktarır: ‘Harem bölgesinde yiyecek stoklamak, Mekke’de haddi aşmak ve aşırılıktır.’ Allah Teâlâ şöyle buyurur: ‘Orada aşırılık yaparak zul­metmek isteyen kimseye acı bir azap tattırırız:77 Meleke Harem’inin dı­şındayken, hiç kimse kötülüğü ve zulmü istediği için cezalandırılmaz. Mekke’nin şerefini ve üstünlüğünü dile getiren hadisler çoktur.


VASIL

Medine’yle İlgili Hadisler

Birinci Hadis: Ziyaret Hadisi

Darekutnî, İbn Ömer’in şöyle dediğini aktarır: Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: ‘Kabrimi ziyaret eden kimseye şefaatim vaciptir.’

İkinci Hadis: Medine'de Ölen Kimsenin Fazileti

Tirmizî, İbn Ömer’den Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini aktarır: ‘Medine’de ölme imkânı bulan kimse orada ölsün! Çünkü ben orada ölenlere şefaat edeceğim.’ Hadis, sahihtir.

Üçüncü Hadis: Medine'nin Harem Bölge Olması

Müslim, Sâd b. Ebi Vakkas’ın şöyle dediğini aktarır: Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurur: ‘Ben Medine’nin iki dağı arasmda bulunan yer­lerde ağaçların kesilmesini ya da av hayvanlarının öldürülmesini yasak­lıyorum.’ Başka bir hadiste de şöyle demiştir: ‘Medine onlar için daha hayırlıdır, keşke bilselerdi! Kimse başka bir yeri isteyerek orayı bıra­kamaz. Bir insan ancak Allah Teâlâ kendisine daha hayırlı bir yer nasip etti­ğinde Medine’den ayrılabilir. Bir insan Medine için gayret gösterirse, kıyamet günü ben ona şefaatçi ve tanık olurum. Bir insan Medineliler hakkında kötülük isterse, Allah Teâlâ onu kurşunun ateşte ya da tuzun suda eridiği gibi kıyamet günü cehennemde eritir.’

Dördüncü Hadis: Medine'de Avcılık Yapmak

Ebu Davud, Süleyman b. Abdullah’ın şöyle dediğini aktarır: ‘Sâd b. Ebi Vakkas’ın Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin avlanmayı yasakladığı Medine ha­reminde avcılık yapan bir adamı tutup elbisesini soyduğunu gördüm.

Adamın köleleri geldi ve adam hakkında konuşmaya başladılar. Bunun üzerine Sâd: ‘Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem bu bölgeyi yasak bölge ilan etti’ dedi ve şöyle ekledi: ‘Burada avlanan birini yakalayan kişi onu soysun. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin bana yedirdiği bir şeyi size veremem, fakat dilerseniz, bedelini öderim.’

Beşinci Hadis: Medine Korusunun Cuhafe'ye Taşınması

Müslim, Hz. Aişe’nin şöyle dediğini aktarır: ‘Medine’ye geldik, sı­caktı, Ebu Bekir ve Ömer rahatsızlandı. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem sahabesinin şikâyederini duyunca şöyle dedi: ‘Allah Teâlâ’m! Mekke’yi bize sevdirdiğin gibi Medineyi de sevdir ve (hatta) daha fazla sevdir. Onu bizim adımı­za sağlıklı kıl, onun buğdaylarını, bitkilerini bize mübarek eyle, sıcaklı­ğını serinliğine çevir!’

Altıncı ve Yedinci Hadisler: Medine'nin Temizliği Hakkında

Müslim, Zeyd b. Sâbit’ten Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini akta­rır: ‘Medine temizdir. Orası, ateşin gümüşün pasını temizlediği gibi pisliği temizler.’ Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: ‘Medine pası te­mizleyip paklaştıran bir körüğe benzer.’ Hadisi Müslim, Cabir’den ak­tarmıştır.

Sekizinci Hadis: Medine'nin Deccal ve Taun'dan Korunması

Müslim, Ebu Hureyre’nin şöyle dediğini aktarır: Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: ‘Medine’nin sırdarında öyle melekler vardır ki, Deccal ve taun’u oraya sokmazlar.’

Buhârî, Ebu Bekre’den Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini aktarır: ‘Medine’ye Deccal korkusu giremez! O gün, Medine’nin her birisinde iki meleğin bulunduğu yedi kapısı vardır.’

Medine mescidinde, Mescid-i Haram’da ve Mescid-i Aksa’da na­maz kılmanın fazileti hakkındaki hadisler ise meşhurdur.

Onuncu Hadis: Taifteki Vecc Vadisinin Harem Bölge Olması Hakkındadır

Ebu Davud, Urve b. Zübeyr’in şöyle dediğini aktarır: ‘Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem ile birlikte Seniyye’den dönmüştük. Sidre’ye yöneldiğimizde, Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem siyah boynuz tarafım paraleline alarak durup gözüyle Vecc’e doğru yönelmiş ve bir defa ‘Oranın vadisi’ demişti. Bütün in­sanlar da orada toplanmış, sonra şöyle demiştir: ‘Vecc vadisinde av­lanmak ve oranın bitkileri, Allah Teâlâ tarafından haram yapılmıştır.’ Bu du­rum Taif kuşatılmadan ve fethedilmeden önce idi.

VASIL

Medine’nin Harem Yapılmasının Hikmeti

Medine’nin yasak bölge yapılmasının hikmetine gelirsek, Allah Teâlâ Peygamberinin peygamberliğine tanıklığı, kendi birliğine tanıklığa bitiştirmiştir. Bunun amacı, Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem’i şereflendirmektir. İman, ancak bu ikisine inanmakla gerçekleşir. Allah Teâlâ Mekke’yi harem bölge yapmış, Peygamberi için de Medine’yi harem bölge ilan etmiştir. Bu­nun amacı, bu tanıklığın şerefini vurgulamaktır. Böylece Allah Teâlâ, kendisi yasakladığı gibi, Peygamberine de yasaklama hakkı vermiştir. ‘Allah Teâlâ tektir, teki sever.’ Medine’nin harem bölge yapılmasıyla harem bölgele­ri çift olmuş, tekliğin sağlanması için üçüncü bir harem belirlemiş, onun harem olmasını ise Peygambere değil Allah Teâlâ’ya ait kılmıştır. Çünkü


Allah Teâlâ tektir. Bu nedenle -başka bir yeri değilMekke’ye komşu olan ye­ri harem yapmıştır. Bu, buradaki yasaklamanın Allah Teâlâ’ya ait olduğunu ve Mekke hakkındaki yasaklamaya benzediğini ifade eder. Bu nedenle ‘Allah Teâlâ tarafından yasaklanmış bölge’ demiştir, iki harem bölgesi ve bunla­rı tekleştiren üçüncü harem hakkındaki hadisleri böylelikle zikretmiş olduk.

Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemi ziyaret etmeye gelirsek, iman, peygambere inan­mayla kemâle erer. Öyleyse, bir müminin Peygamberi ziyaret etmesi gerekir. ‘Peygambere itaat eden, hiç kuşkusuz, Allah Teâlâ’ya itaat etmiş de­mektir.’ Burada itaat kelimesi iki kez zikredilmiş, Allah Teâlâ ise tektir ve teki sever. Bu durumda, her şeyde arzulanan teklik nedeniyle itaat üçlenmiştir. Aynı şey, harem bölgeler hakkında yapılmış ve Allah Teâlâ şöyle de­miştir: ‘Allah Teâlâ’ya itaat edin, peygambere ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.’78 Böylece (üç yapılarak) tekleştirilmiştir. Emir sahiplerine (yöne­ticiler) biatin şartı, sevilen ve sevilmeyen durumlarda söz dinlemek ve itaat etmektir.

Şöyle denilebilir: ‘Yasak aylar dört tanedir.’ Buna, şöyle karşılık veririz. Haklısınız! Allah Teâlâ bunların dört olduğunu bildirmiş, tekliği sev­diği için birlikte zikretmemiştir. Bu aylardan üçünü beraber zikretmiş­tir ki bunlar, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem’dir. Böylece teklik gerçek­leşmiştir. Dördüncü ayı ise Recep yapmış ve onu ‘teklik Receb'i’ diye isimlendirmiştir, bu da tekliği ortaya koyar. Çünkü Allah Teâlâ tektir ve bir­liğinin suretini kendilerinde görmek üzere eşyada teki sever. Öyleyse Allah Teâlâ kendi mertebesini gördüğü gibi ancak kendi niteliğini sever. Bu nedenle âlem O’nun tecelligâhı olsun diye O’nun sûretine göre ortaya çıkmıştır. O halde varlıkta ancak Allah Teâlâ görülür. O’ndan başka ilah yok­tur.

İki Harem Bölgesinin Birbirine Karşı Övünmesi

Bu kitabın sonunda, iki harem bölgesi arasında övünme hakkında bize aktarılan bir hususu yazmayı düşündük. Bu, Muhammed b. İsmail b. Ebi’s-sayf el-Yemeni’nin -Mekke’de yaşardıbize aktardığı bir hadis­tir. Şöyle demişti: Bize Hasan b. Ali, ona Hüseyin b. Half b. Hibe b. Kasım eş-Şâmi, ona babası, ona Hüseyin b. Ahmed b. Feras, ona ba­bası kendi babası İbrahim b. Feras, ona Ebu Muhammed İshale b. Hazai, ona İbrahim b. Abdurrahman el-Mekki, ona Muhammed b. Abbas el-Mekki şöyle demiştir: ‘Melekenin yaşlılarından biri şöyle de­miştir: Davud b. İsa b. Musa -ki o Musa b. Muhammed b. Ali b. Ab­dullah İbn Abbas, Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin amcasıMekke ve Medine’ye vali olduğunda, Mekke’ye yerleşmiş, oğlu Süleyman’ı Medine’ye vali yap­mıştı. Ardından Mekke’de yirmi ay kalmış, Medineliler ona bir mektup yazmıştı. Zübeyr b. Ebu Beler şöyle demişti: ‘Yahya b. Miskin b. Eyyub b. Mihrab, kendilerine dönmeyi ona sormuş ve ona Medi­ne’deki bulunuşunun Mekke’de bulunmasından daha üstün olduğunu hatırlatmışlardı. Ardından bu konuda kendisine bir şiir yazmışlardı. Şi­ir şöyledir:

Ey Davud! Saygın işleri elde ettin Mustafa’nın şehrinde ve adil oldun

Hicaz ehli için bir haz haline geldin Takva sahiplerinin yaşamına göre yaşadın

Sen Haşimoğullarından saygın birisin izzet ve beklenti görevine yerleştirilmiş

Sen onlara vekil olan için razı olunan insansın . Ve her durumda razı olunanın torunusun.

Fey’ (vergisiyle)seçkinleri zengin ettin Bizdeki adaletin işin zirvesiydi


Mekke yerleşilecek bir yer değildir

Geçmiştekinin (Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem) hicreti gibi sen de hicret et

Senin oradaki yirmi aylık kalışın -İyi insanların nezdindeçoktur onlara!

Peygamberin şehrini elinde tut

Allah Teâlâ hidayet peygamberini oraya tahsis etti

Ona yakınlıktan uzaklaştırmasın seni Arzusuyla hemhal olan bir yardımcı.

Tuva sahibine (Mekke) yakın olmaktan ise Peygamberin kabri ve izlerine yakın ol!

Bu mektup ve şiirler Davud b. İsa’ya ulaştığında, Mekkelilere göndererek mektubu okutmuştu. İçlerinden İsa b. Ebulaziz b. esSalibus denilen biri buna bir kasideyle karşılık vererek mektubu cevap­lamış. Kasidesinde Mekke’nin üstünlüğünü anlatmış, Allah Teâlâ’nın Mek­ke’ye ayırdığı saygınlık ve fazileti belirtmiş, onun nişan ve övgülerini zikretmişti. Şair kasidede şöyle der:

Davud! Sen, o razı olunan imam

Sen, hidayet kaynağı peygamberin amcaoğlu

Sen, her türlü ayıptan arınmıştın Daha önce de çocukluğunda büyüktün!

Sen, Haşimoğullarının umudusun

Sen, seçkin ve takva sahibi bir kavmin oğlusun

Sen, özel kimselerin yardımcısısın Onlarm arzularını zenginlikle karşılarsın

Sana kıskanç ve inkarcı bir mektup geldi Sözleri yanlış ve haddini aşmış

Şiirinde Yesrib’i daha hayırlı görüyor Allah Teâlâ’nın hareminin inşa edildiği yere karşı


Söylenenleri tasdik edersen

Burada olan şeye (Kabe) secde etmeyesin

Hangi şehir annesinden daha üstün olabilir ki Mekke, Mekke! Şehirlerin anası

Rabbim yeryüzünü onun altından yuvarlak yapmış Yesrib de yuvarlak yapılan yerin içindeydi

Her şeye hakim olanın (Hakk) eli burada Düşmanların burnu sürtünse de namaz oraya kılınır

Bizim mescidimizin üstünlüğü açıktır Burada bulunmayan bütün mescitlere karşı

Orada bir namaz kılsa insan Binlerce namaz kılmış sayılır

Böyle dedi Peygamber hadisinde O bir şey dediyse, uyulacak gerçektir

Sizin amelleriniz her gün elçilerdir Bize gelen, tıpkı kervanlar gibi

Buradan yükselirler llah’a

Dileyen ve dilemediğini terk eden llah’a

Kullar hac etmeye gelir bize

Toz toprak içinde tek sayıda taşları atarlar

Her derin gedikten gelirler

Hurma dalı gibi zayıf binekler üzerinde

Buradaki uygulamaları yerine getirmeye Bir kısmı aç bir kısmı çıplak

Nicesi hüzünlü bir sesle getirir telbiyeyi Sesini yükselirken görürsün havada

Başkası kulların Rabbini zikreder En güzel şekilde O’na övgüler düzer

Hepsi, saçı sakalı toz toprak içindedir Bilginleri en uzak yerde imamlık yapar

Bütün gün boyunca akşama kadar Ayakta bağrışarak dururlar

Yalın ayak, ayakta duran kurbanlar Meleyerek, göğün Rabbine münacat ederler

Umarak ve korkarak hazırladıkları şeyin kabulünü Hepsi belanın uzaklaştırılmasını Allah Teâlâ’dan diler

Derler ki: Rabbimiz bizi bağışla Affınla ve kötülüklerimizi hoş gör

Gece yaklaşınca gündüze

Ve gün dönünce, başlarlar ağlamaya

Ve hacı sarsılarak yürür

Akşamdan biraz sonra cem’ mahalline yerleşir

Hepsi birden orada geceler

Sabahın ışıkları ortaya çıkıp karanlıklar uzaklaşınca

Bir müddet dua eder sonra develeri bağlarlar Sonra hep beraber Mina’ya yönelirler

Onlarm bir kısmı görevlerini yerine getirir Bir kısmı kurbanlarını keser

Bir kısmı Mekke’ye yönelir Ki koşmak için ve dua etmek için

Bir kısmı tavaf ederek koşar Bir kısmı Safâ’ya yönelerek gider

Umduklarının en faziletlisinde ısrar ederler Ve talep ettikleri en kıymetli ihsanlarda .

Saygın melekler hac yapmıştır Bu bizin bölgemize, geçmiş zamanlarda

Adem onlardan sonra hac etmiştir Ondan sonra ise Ahmed Mustafa haccetmiştir.

Allah Teâlâ’nın dostu da buraya hacca gelmiştir.

Taş atışıyla oradakilerden ayrılmıştır

İşte bu, yemin olsun ki bize ait yüksekliktir ,

Mutlak güç sahibi bize bunu tahsis etti

Hidayet Peygamberi de bizim aramızdan çıktı

Bizim aramızda peygamberlik yaptı ve önce bizden başladı

Kerametlerin oğlu Ebu Bekir bizdendir Umut kaynağı Ebu Hafs bizdendir

Osman bizdendir kim var onun gibi İnsanlar hayâ sahiplerini saydıklarında.

Ali bizdendir, Zübeyr bizdendir,

Talha bizdendir ve bizim aramızda büyümüştür

İbn Abbas -ki o kerem sahibidirbizdendir . Peygamberin akrabası ve destekçisidir

Bizdendir Kureyş ve babaları Biziz övgüye ulaşanlar

Bizdendir kendisiyle övgü duyulanlar Kimse bize karşı bizle böbürlenemez

Öncekilerimizin kıvancı bizim için bir yüksekliktir Ve biz de zikre gelmeyecek kadar övgü konusu vardır


Zemzem ve Hicr bizdedir Bu söylediğim saygın şeyler sizde var mı?

Zemzem bir yemek ve içecektir onu yemek isteyene; onda şifa vardır Zemzem gönüllerin gamını giderir

Zemzem her hastalığa devadır Kim aç olarak gelirse zemzeme

Bir yudum içse ona kâfidir Sizin orada zemzem gibisi yoktur

Nitekim biz de sizlerle eşit değiliz

Bizim aramızda Peygamberin amcasının sucuları vardır

Peygamber ondan doymuş ve kanmıştır Makam bizdedir ona ikram et

Bizim aramızdadır Muhassab ve civarı Bizim aramızdadır Hacevun, onunla övünç duy!

Bizim aramızdadır Çöller ve bozkırlar Bizim aramızdadır geniş vadiler ve iki Merve

Hey gidi hey! Bizim benzerimiz kim olabilir ki Peygamberin dile getirdiği alâmetler bizdedir

Ecyad bizdedir Rükün bizdedir ve Mütteka bizdedir Bizdedir Sevr dağı bizdedir var mı sizde bir benzeri

Bizdedir Sebir, bizdedir Hira Onda gizlendi Allah Teâlâ peygamberi

Razı olunan Ebu Bekirle beraber Bir övünme olunca

Birisiyle Kubeysi’nin gördüğü arasında ne kadar fark var?

Bizim şehrimiz sürekli olarak haremdir

Çevresinde avlanmak yasaktır Yesrib ise helal bölge idi bu yanlış değil

Bu ikisinin arasmda ne kadar fark var

Bundan sonra Peygamber orayı haram bölge yapmış

Bu nedenle o da böyle olmuş Bir vahşi Medine’de öldürülse

Kavuşma gününe dek fidyesi ödenmez Bizim yanımızda ise bir karınca bile öldürülse

Ya ondan dolayı cezalandırılır ya da fidyesini ödersiniz Peygamberin kabrini ziyaret olmasaydı

Siz de görülen diğer şehirler gibi olurdunuz Peygamber oraya defnedilmemiştir

Fakat o yüce cennetler içindedir

Dediğimin tersine bir söz söylersen yanlış bir şey söylemiş olursun

Öyleyse bize yanlış söz söyleme Saygısız söz de söyleme

Olmayacak bir şeyle ya da

Yüce mertebede seni kötüleyecek bir şeyle övünme

Ya da harem bölgesine şiir düzüp de Dilini Tuva sahibinden geri tutma

Yoksa istemediğin bir söz gelir sana Şehrinizle ilgili bir kınama ve sıkıntı.

Sizin şehrinizdeki söz

Kuba vadisini ve Akik’i kınamaya imkân verir

Mekke ve Medine'nin Üstünlüğü Hususunda Tartışanlar Hakkında Hüküm

İcloğullarından bir adam, bu iki şair arasmda bir şiirle hüküm rerek şöyle demiştir:

Ben tartışanlar hakkında hüküm verdim Mekke ve Medine’nin üstünlüğünü; sorunuz.

Hakkıyla size bildireceğim, anlayınız!

Bazen hüküm zulüm, bazen adalettir

Ben tel (kabilesinden) Cudde’de oturan bir gencim.

Orası tanınan Harem’in hâzinesidir.

Atlarla cihat orası için yapılır

Orası ve o yer uğruna savaş mutlaka yapılır

Devrinin sonlarında Ham ailesi tarafından.

Şehidi Bedir şehidiyle denktir

Şehitlerimiz mutlulukla üstün tutulmuştur Orada ölen ve öldürülen mutluluk elde eder

Ey Medineli! Senin toprağının üstünlüğü Bütün şehirlerden üstündür

Mekke’nin fazileti ise daha üstündür Orası Kıble olan Kabe’nin bulunduğu yerdir

Bütün âlemlere kıbledir ve mescitlere denktir Toprağı ve av hayvanları haramdır

Bütün beldelerde av helal iken Oranın uygulama ve alametleri vardır

Oranın toprak üstünlüğüne yolculuk yapılır Zemzem, makam, Havuz oradadır


Hacer ve bilinen Rükün oradadır.

Yüce ve saygın mescit ve Safa oradadır

İki alamet oradadır, tavaf eden ve koşanlar oradadır Şehirlerde bilinen bir yer var mıdır?

Arafat gibi ya da Hil bölgesi gibi Ya da bütün yerlerde cem’ yeri gibi

Ya da kendisine inilen bir yerdeki Mina vadisi gibi Buralar öyle yerlerdir ki harabıyla

Görülür, Harem ve Hil bölgesi Arafat’ta gelen konuğa şeref olarak.

Oraya yerleştiğinde, ona ve yerine şeref olarak. Mekke’de iyiliklerin sevabı katmerleşir

Orada hatayla günah işleyen sorumludur Hatayla günah işleyen misliyle cezalandırılır

İyilikleri ise artırılır ve kabul edilir Ey genç! Böbürlenmen yakışık olmaz

Peygamberin doğduğu ve yetiştiği bir yer ile Kavmiyle birlikte, doğum yeri olan yer.

Orada büyüdü Allah Teâlâ’nın peygamberi Oraya yerleşti ve göğün vahyi orada gelmiştir

Yüce ve indirilmiş melek onu oradan yürüttü (isra) Rahman’ın Peygamberliği oraya indirildi

Senin dininden önce din de oraya indirildi Medine’de oturan Haşimî biri var mı?

Kureyş’ten yetişen gözü sürmeli bir Kureyşli varsa Esasta Mekkeli değil midir?

Fakat onlar Mekke’den ayrılıp yer değiştirmişlerdir Size doğru hicret edip gelmişlerdir

Medine hicrettir, tahammül gösteriniz Ücretinizi aldınız! Takip ettiniz ve yardım ettiniz

Yaratıkların en hayırlısına! Yapacağınızı yaptınız M edinenin üstünlüğü açıktır, Medinelilerin de

Kadim bir üstünlüğü vardır ki, nuru hilal gibidir Bir kimse fazilet sizdedir demezse

Deriz ki ‘yalan söyledin’, onun bu sözü çok çirkindir. Sizin faziletinizi bilmeyende hayır yoktur

Onu bilmeyeni biz de tanımayız

Sizin toprağınızda Peygamberin evi ve kabri vardır

Yüksek, üstün ve değerli minber vardır

Sizden daha faziletli olanların kabirleri de oradadır

Ömer ile onun en yakın ve üstün arkadaşının kabri. Ayrıca mübarek soy ('dan gelenlerin kabirleri)

Onlarm fazileti her fazilet sahibini geçer Onlar Peygamberin ailesi Alioğullarıdır

Onlar bütün halk için bir nur olarak öne geçmişlerdir Ey Medine’ye bakıp gözleri ışıldayan kişi!

Tevazu şendedir, kibrin ise daha aşağıda.

Biz hem Medine’yi arzularız hem ahalisini.

Orayı sevmek akıllı herkesin görevidir Davud’u ziyaret eden Medineliye söyle

Onu teşvik eden ve tereddüde düşüren Medineli! Mektubunuzdan sonra Davud size gelmiştir


Senin ipin efendinde bağlıdır Efendini ara ve onu ziyaret et

Büyük bir şehirde bulunma Senin vaazın daha üstündür

İlah Mekke’nin karnına sürekli bir yağmur şevketmiş Ondan kanılır; Medine’ye kadar da uzanır.

Yetmiş dördüncü kısım sona erdi, onu yetmiş beşinci kısım takip edecektir.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar