KAYLULE
Yüksek Performans Teknikleri
Yazar:
Jim Loehr & Tony Schwartz Çeviren: Nelda Bayraktar
Bedenin Yirmi Dört Saati ve Uyku
Yemek
yemek ve nefes almanın dışında enerjimizi yenileyen bir diğer kaynak da
uykudur. Uyku, beden ısımızı, hormonlarımızın seviyesini ve kalp atış hızımızı
da etkileyebilecek derecede güçlü bir olgudur. İnsanların çoğu uykunun
performanslarını ve konsantre olma yeteneklerini nasıl etkileyebileceği
konusunda yeterli bir bilgiye sahip değillerdir.
Küçük
miktarlardaki uyku ihtiyacı bile (ki, bu bizim terimlerimizle "Yetersiz
miktarda enerji telafisi" anlamına gelir) bedensel gücümüzü,
kardiyovasküler kapasitemizi, ruh halimizi ve tüm enerji seviyemizi belirgin
ölçüde etkiler. Bu konuda yapılan elliden fazla araştırma neticesinde, uyku
ihtiyacı arttıkça, kişinin zihinsel performansında, tepki verme süresinde, konsantrasyonunda,
hafıza ve analitik muhakeme kabiliyetlerinde sürekli bir azalma meydana geldiği
tespit edilmiştir. Uyku ihtiyacı yaşa, cinsiyete ve genetik özelliklere göre
farklılık gösterse de, bu konuda varılan bilimsel kanı; insanın ertesi gün
normal faaliyetlerine devam edebilmesi için gecede yedi ila sekiz saatlik bir
uykuya ihtiyacı olduğudur. Hiç bir saatin ya da doğal ışığın bulunmadığı
ortamlarda teste tabi tutulan insanların bile, yirmi dört saatlik döngüler
içinde yedi ila sekiz saat uyudukları tespit edilmiştir.
Dan
Kripke ve ekibi tarafından yapılmış olan özel bir çalışmada ise, altı yıl
boyunca bir milyon kişinin uyku düzenleri incelenmiştir. Buna göre, en düşük
ölüm oranlarına (hangi nedenden ya da hangi hastalıktan kaynaklanırsa
kaynaklansın) gecede yedi ila sekiz saat uyku uyuyan kişilerde rastlanmıştır. Gecede
dört saatten az uyku uyuyanlardaki ölüm oranının ise, diğerlerinden iki buçuk
kat fazla olduğu bulunmuştur. Gecede on saatten fazla uyuyanlardaki ölüm oranı
da, yedisekiz saat uyuyanlara göre bir buçuk kat daha fazladır. O halde
"uykunun gereğinden az ya da gereğinden fazla olması durumunda ölüm oranı
riski belirgin biçimde artmaktadır" diyebiliriz.
Normalde
herkesin gece uykusunu alması gerekir. Ancak mesleği gereği gece çalışan ve
gündüz uyuyan insanlar da vardır. Gece uykusunun alınmaması durumunda enerji
seviyemiz, sağlığımız ve performansımız bundan olumsuz şekilde etkilenmektedir.
Yapılan çok sayıda araştırma, gece vardiyasına çalışan işçilerin araba kullanırken
ya da iş başındayken yaptıkları kazaların, gündüz çalışan işçilere göre iki
misli fazla olduğunu ortaya koymuştur. Vardiyalı işçiler, koroner kalp hastalıklarına
ve kalp krizlerine daha fazla yakalanmaktadırlar. Geniş bir açıdan bakarsak,
Çernobil, Exxon Valdez, Bhobal, Üç Mil Adası gibi geçtiğimiz yirmi yılın büyük
endüstriyel felaketleri de hep gece yarıları meydana gelmişlerdir.
Çernobil
nükleer kazası, 26 Nisan 1986 günü, saat 01:23'de Rusya'da meydana gelmişti.
Exxon Valdez felaketi, 24 Mart 1989 günü bir petrol tankerinin Alaska'daki
Valdez petrol terminalinden ayrıldıktan sonra bir buz dağına çarpması sonucu
saat 12:04'de meydana gelmiş ve kaza neticesinde yaklaşık olarak yirmi bin
litre petrol denize yayılmış, binlerce canlı ölmüştü. 3 Aralık 1984 günü
Hindistan'ın orta kesiminde bulunan Bhobal eyaletindeki bir tesisten sızan 40
tonluk zehirli gaz 3.000 kişiyi anında öldürmüş, 600.000 kişinin de
yaralanmasına yol açmıştı. Bhobal kazası tarihin en büyük felaketlerinden
birisi olarak anılmaktadır. Üç Mil Adası felaketi ise, 28 Mart 1979 günü
Amerika'nın Pennsylvania eyaletindeki iki nükleer santralin erimesi neticesinde
yaşanmıştı. Bu olay ABD'de meydana gelmiş olan en büyük nükleer felâket olarak
anılmaktadır.
Çoğu
kazalar, yetersiz alınan uyku nedeniyle meydana gelmektedir. Hepimizin bildiği
gibi, yedi astronot, Challenger Uzak Mekiği'nin 1986 yılında havada
parçalanmasıyla hayatlarını kaybetmişlerdi. Özürleri kabahatlerinden büyük olan NASA yetkilileri, bu
kazaya neden olan faktörün, astronotların yirmi dört saat boyunca hiç durmadan
çalışmaları olduğunu açıklamışlardı.
GECELERİ
NE KADAR UZUN ÇALIŞIRSANIZ, VERİMİNİZ DE O KADAR DÜŞER. BÖYLECE SİZ HATA
YAPMAYA DAHA AÇIK BİR HALE GELİRSİNİZ
Uyku
esnasında enerjimiz yenilendiği gibi, bedenimiz de düşük frekanslı delta beyin
dalgalarının baskın hale geldiği derin uykuda, kendisini geliştirme ve onarma
fırsatı bulur. Hücre bölünmelerinin en aktif olduğu, büyüme hormonlarının ve
onarıcı enzimlerin kana en fazla karıştıkları zaman da budur. Ayrıca gün
esnasında gerilen kaslar, beden uykudayken rahatlama ve gevşeme imkanı bulur.
İnsanın
enerjisini yenilemeye mutlaka ihtiyacı vardır. Tıp öğrencilerinin hekim
olabilmeleri için uzun süren saatler boyunca çalışmaları, bu ihtiyacın en fazla
görmezden gelindiği eğitim alanıdır. Doktorların mesaileri kesintisiz otuz altı
saatten oluşmakta ve bu süre, haftada yüz yirmi saate kadar çıkmaktadır.
Gazeteci Sidney Zion, 1984 yılında, kızı Libby'nin New York Şehir Hastanesi
acil servisine kaldırıldıktan sonra hayatını kaybetmesi üzerine, herkesin
yakından takip ettiği bir dava sürecini başlatmıştı. Sonucunda da Büyük Jüri,
Zion'un kızının hiç uyumadan ya da çok az uykuyla ayakta durmaya çalışan
tecrübesiz stajyer doktorlar tarafından ameliyat edildikten sonra öldüğüne
karar vermişti.
New
York Şehir Hastanesi, Libby Zion'un ölümünden üç yıl sonra, kadrolu hekimlerin
(acil vakalarla ilgilenen diğer hekimler de dahil olmak üzere) haftalık çalışma
çizelgelerini yeniden düzenleyerek, bazı sınırlamalar getirdi. Buna göre,
hekimler haftada seksen saten fazla çalışmayacaklar ve nöbetleri ise yirmi dört
saati aşmayacaktı. 2002 yılında ise Tıp Hekimleri Ulusal Birliği kendisine
bağlı olarak çalışan 100.000 hekimin aynı çizelgeye uyması doğrultusunda karar
aldı.
Japonya'daki
bir işçinin ölüm nedeni Karoshi ise, ölümünün hemen öncesindeki yirmi dört saat
boyunca kesintisiz bir şekilde çalışıp çalışmadığı tespit edilmektedir. (Not:
Karoshi terimi Japonya'da fazla çalışma nedeniyle ölmek anlamına gelmektedir.
Bu tarz ölümler genellikle kalp krizi şeklinde ortaya çıkmaktadır. 1988 yılında
Mazda Motor şirketinin montaj hattında on üç gün boyunca altı gece vardiyası da
dahil olmak üzere hiç ara vermeden çalışmış olan kırk beş yaşındaki bir işçi
hayatını bu şekilde kaybetmişti.) Ulusal Bilim Akademisi, yılda yaklaşık olarak
100.000 kişinin ölümüne (ki bu rakam motorlu araç kazalarından, göğüs
kanserinden ve AIDS'ten dolayı meydana gelen ölümlerin toplamından bile
fazladır) neden olduğu söylenen tıp hatalarının, hekimlerin mesleklerini yorgun
bir şekilde icra etmelerinden kaynaklandığını belirtmektedir.
Tıp
fakültelerinin ve hastanelerin yöneticileri, hekimlerin ağır çalışma koşullarına
alışabilmeleri için, çalışma saatlerinin uzun olması gerektiğini yıllarca
savundular. Acaba bu yöneticilere, yirmi dört saatten beri uyumamış olan kamyon
sürücüleriyle gece aynı otobanda gitmekten, otuz saattir uykusuz olan genç bir
pilotun kullandığı uçağa binmekten ya da gece boyunca on iki saatlik
vardiyalarda çalışan nükleer santral operatörlerinin bulunduğu tesislerin
yakınlarında ikâmet etmekten hoşlanıp hoşlanmadıklarını sorsak bize ne cevap
verirler dersiniz? Sadece New York Eyaletindeki Libby Zion düzenlemelerinin
bile yılda 225 milyon doların üzerinde bir rakama malolduğu düşünülürse, genç
stajyer hekimlere uzun süreli nöbetlerin verilmesinin altında ekonomik
nedenlerin yattığını söylemek pek de yanlış olmaz.
İnsanlar,
ağır iş yükünün getirdiği stresten nasıl kurtulabileceklerini ve enerjilerini
nasıl daha iyi bir şekilde yönetebileceklerini bilselerdi, bu tarz masrafların
çoğu ortadan kalkar, bir çok insanın hayatı kurtulurdu. Bir fizyolog ve uyku
araştırmacısı olan Claudi Stampi, deneklerin normal uykularının yerine, her
dört saatte bir yirmi ila otuz dakikalık küçük şekerlemeler yapmalarının
sağlandığı bir çalışmayı yürütmüştü. Bu çalışmada, deneklerin şekerleme
yaparken daha derin bir uykuya dalmamaları için zamanlamanın titizlikle
yapılması gerekiyordu. Şekerlemeler, enerjimizi yenilemenin en güzel
yollarından birisidir. Nitekim, Stampi de, şekerleme yapan grubun dikkat, saat
ve yaratıcılık seviyelerinin tam uyku uyumamalarına rağmen, yirmi dört saat
boyunca şaşırtıcı derecede yüksek kalabildiğini tespit etmişti. Çalışmanın
bulgularında bir diğeri de deneklerin çoğunun, otuz ila kırk dakikadan fazla
uyku uyuduklarında kendilerini hiç şekerleme yapmamış kadar yorgun
hissetmeleriydi.
Günün
farklı saatlerinde enerjimizde dalgalanmalar yaşarız. Öğleden sonra saat
15:00 ila 16:00 civarında beden ritimlerimizin frekansları en düşük seviyeye
iner. Kendimizi en
fazla yorgun hissettiğimiz bu zaman dilimine Japon uyku araştırmacıları Yoichi
Tsuji ve Toshinori Kobayashi "Kırılma Noktası" adını vermişlerdir.
Yapılan araştırmalara göre kaza yapma ya da kazaya uğrama riskinin en yüksek
olduğu zaman da budur. Bir çok kültürde insanların içgüdüsel bir şekilde
öğleden sonra şekerleme yapmalarının nedeni de bu olsa gerek. Ancak ne yazık
ki, 24/7 oranına göre yaşayan günümüz dünyasında bu güzel adet kaybolmaya yüz
tutmaktadır.
NASA
tarafından hazırlanan "Yorgunlukla Savaşma Programı"na göre, kırk
dakikalık şekerlemeler performansın yüzde otuz dört, dikkat ve uyanıklığın ise,
yüzde yüz oranında artmasını sağlamaktadır. Harvard Üniversitesi
araştırmacıları tarafından yapılan bir diğer çalışmada ise, ardı ardına yaptıkları
işlerden sonra performansları yüzde elli oranında düşen kişilerin öğleden sonra
bir saat uyku uyumaları durumunda, performanslarını yeniden en üst seviyelere
çıkarabildikleri tespit edilmiştir.
Öğleden
sonra yapılan şekerlemelerin değerini net bir şekilde anlayan liderlerden
birisi olan Winston Churchill, bu konuda şöyle demişti:
"Öğle
yemeğiyle akşam yemeği arasındaki bir zamanda mutlaka şekerleme yapmanız
gerekir. Bunun başka yolu yoktur. Giysilerinizi çıkarın ve yatağa girin. Bu,
benim her zaman yaptığım bir şeydir. Gün esnasında uyuduğunuz için, daha az iş
yapıyor olduğunuzu sakın düşünmeyin. Böyle bir düşünüş tarzı, hayal gücüne
sahip olmayan kişilere ait aptalca bir kanıdır. İnanın ki, uyandıktan sonra
daha fazlasını yaparsınız ve iki günlük işi tek bir günde ya da en azından bir
buçuk günde bitirebilirsiniz. Savaş başladığında, sorumluluklarımı yerine
getirmenin tek yolu bu olduğu için, gün esnasında uyumak zorundaydım."
Böyle
bir alışkanlık, iş dünyasının çarkları arasında boğuşan insanlar için hayli
lüks olsa bile, en azından kısa aralıklarla dinlenerek, enerjinin saatler
boyunca devam etmesini sağlamak gerekir.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar