Print Friendly and PDF

Senin Mağarana Sığınan Köpek Bile Evliyalık Etmiştir

Bunlarada Bakarsınız

 


III

Felsefenin verdiği inkârı gönlümden sürdüm, çıkardım; gönlümü yudum, arıttım; gözümde de Yusuf'a ait şekillere yer verdim.

Görülmemiş, eşsiz bir güzel gerek ki dille övülmesi mümkün olmasın, böylece de tertemiz Adem’e secde etmek doğru olsun.

Bir Tur, amma nasıl Tur; bir nur, amma nasıl nur? Her lâhza yüzlerce sönmüş ışığa nur bağışlasın, yaksın, yandırsın onları.

Güneş doğunca her zerre meydana çıkar, yüz gösterir, fakat gizli zerrelerin meydana çıkması için de bir başka nur gerek.

Varlıkların aslı o, cömertlikler denizi o; nasıl da olmayacak şeyleri avlamada o.

“Tercî-i Bend”

Ey esirgeyici sâkîler, sevda gene arttı, sevda gene arttı; şu sararmış benizlere bir kızıllık verin, bir kızıllık.

Ey sâkîler beyi, ey canımın elinden tutan, ey efendim benim, iş çağı geldi çattı, ercesine davran.

Sevgili, akıl da senin sarhoşun, rûh da; nedir o iki elinle tuttuğun? Getir, koy ortaya, gizleme.

*             Ey göğü kararsız hale getiren, ey aklı sarhoş eden; bir an olsun aç kucağını, safraya uğradım, safraya.

*            Ey fütüvvet ulusu, ey peygamberlik kitabının dîbâcesi, ey mürüvvet padişahı, helvayı yalnız başına yeme.

Bizden kaçıp bir bucağa gittin, o güzelim yüzü senden başka kimsecikler görmesin diye eline bir ayna aldın.

Ey güneş yüzlü, âlem senden aydınlansın diye her durak yerinde, her konak yerinde bir pencere açtılar.

Bunu içmezsen, merhamete gelmezsen yeni bir tercîe girişeyim, belki o tercî ile coşarsın.

*

Ey gönül gözlerinin nuru, göz gibi yol göstermedesin sen; ey sevgili, can sınadı bunu, onun canına canlar katıyorsun.

Can nereye yüz çevirse sana çevirir yüzünü, amma gene de bilmez ki sen nerdesin ey can.

Nerdeysen orda “Elest” davetinde bulunursun, sarhoş edersin, varlık verirsin cömertliğinle, ihsanınla.

Gönüle istekler verirsin de her yana çekersin onu, gâh aşağılıklara sürersin, gâh gönül açıcılığa feraha sürüklersin.

*              Bir fayda elde etmek, bir kâra kavuşmak dileğine düştün mü o civarda ümitsizlik ölmüştür artık, çünkü senin mağarana sığınan köpek bile evliyalık etmiştir.

İnsan o yana koştu mu göğünde doğan ay ona vurur, yolunu ışıtır onun; o hem gayb mülkünü bulur, hem razılık aklını elde eder.

Kim ne diyebilir ona ki muhtaç arar, eteğini altınla doldurur, gelir de bir yoksul araştırır, dilenciye ihsanda bulunmak için dilenciliğe girişir âdeta, dilenci dilencisi olur.

Şimdicek şu işin dalını, kökünü bir başka tarzda anlat, şu eseri görünmeyen denizi göster, izini çıkar meydana.

Sevgiliyi anlatmaya koyuldum mu gönül kaybolup gidiyor; kendimi kaybettikten sonra nasıl arayabilirim onu?

Ne söylerim, ne ararım, hüküm onun elinde; sâkî de o, bâki de, ben ancak bir kadehim, yahut bir susak.

Dikensem, oklu kirpiysem senin yüzünden ipek kesilirim, bin katsam bile bu yolda tek bir iplik olurum.

*                Seni bir öpersem İsa gibi rûh kesilirim, elmanı koklarsam Mûsa gibi can veririm.

Yıkık bir evim ben, senin definene ayrılmış bir yıkık yer. Sen abıhayatsın; ırmak gibi senin ayaklarının altına döşenmişim ben.

İnsanlarla düşer kalkardım, görüşür konuşurdum, geniştim, her şeyi hoş görür bir huyum vardı; senden başkası gönlüme girmesin diye daraldım bugün, huyumu değiştirdim.

Görülmemiş eşsiz güzelliğin, ince mi ince hayalin yüzünden sevdam da mahremsiz kaldı, hay-huyum da, kimse bir şey anlamıyor benden.

Yüce bir yardan aşk seli geldi, Allah aşkına olsun vuslatınla bir bend kur o sele.

 

Kaynak: Cilt 1

Mevlânâ Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar