Print Friendly and PDF

Aşık ve Maşuk

Bunlarada Bakarsınız


- Bir gün, Hazret-i İmâm'ın (İmâm-ı Rabbânî kuddise sirruh) iyi talebelerinden biri:

- Bir kitâbda gördüm. Gavsi Rabbâni Şeyh Ebulhasen-i Harkânî (kuddise sirruh) buyurdu ki:

- Her şeyde rahmet vardır. Fakat aşkta rahmet ve merhamet yoktur. Çünkü aşkta hem öldürüyorlar, hem de öldürmenin diyetini istiyorlar.  

Bunun manâsı nedir Efendim? diye sordu. Hazret-i İmâm,yataklarında yaslanıyorlardı. Bu sözü duyunca, ıztırabla yataklarından indiler.

Bir müddet murâkabede oturup, sonra orada bulunanlara yüzlerini döndüler. Bu arada, bu âvâre kalbli çaresize hitâb edip, şöyle buyurdular:

Bu söz,ârifin ayn ve eserinin zevâlinden haber veriyor. O hâlin sâhibi,maşuktan dâima rahmet içinde rahmet gördüğü halde, bu şekilde söylüyor. Bu zavallı âşık,bekaya ve maşuka kavuşmak hararetinin,ateşinin çokluğundan,bunları rahmet bilmiyor. Çünkü, muhabbetin öldürdüğünün maşuktan uzak olduğu an maşukun ismini ve mahbûbun makamını duyması bile, onun için rahmettir. Ama o, rahmeti maşuku görmekte biliyor. Rahmet, olmadan önce kurbu rahmet biliyordu, fakat mahbûbun merhametiyle,uzaktan yakına gelince, o yakınlığı merhametsizlik bilip,merhameti maşuku müşâhedede bildi.

Maşukun merhametiyle, müşâhede makamına erişince, ateşi ve harareti, bunu da merhametsizlik bildirip, merhameti, maşukla sarmaş dolaş olmakta bildi. Yine mahbûbun merhameti ile mahbûbla sarmaş dolaş olunca, ateşi ve bitmeyen harareti,bunu da merhametsizlik bildirip, merhameti maşukun aynı olmakta bildi. Maşukun merhameti ile bu da olursa,bu, bir olma ve aynı olmada, diğer mertebeler daha bilip,merhameti onlara kavuşmakta görür. Kendisinde olanı şevkin ve arzunun çokluğundan merhametsizlik biliyor. "Öldürdüklerinden diyet isterler", sözüne gelince, o kendi bilmesiyle,kendini tamamen öldürülmüş buldu ve eserden kalmış olanları yok etme hususundaki soruları, diyet olarak anlıyor. Söylediklerinin hepsini hayretle söylüyor. Fakat her mertebedeki ölümünün, tamam olmadığını, vücûdunda hayattan canlılıktan az bir şey kaldığını bilmiyor. İkinci defa, o kalmış olan azıcık hayatı da sona erdirdikten, öldürdükten sonra, öldürenin nazarında çok daha az ve ince bir hayatın kalmış olduğunu düşünüp, onu da tamamen yok etmeğe uğraşıyor. Burada,öldürenin, ölenden diyet istemesi, ölenin kendisini tamamen öldürene ısmarlaması, teslim etmesi olup, kıl ucu kadar,kendisinde olma hâli görülünce, öldürenin diyet cezasını hatırlatması demektir. Tamamen böyle olduğundan, ne gördüğünden, ne verdiğinden, ne söyleyeyim,nasıl söyleyeyim?

Mısra:

"Kalem buraya geldi ve ucu kırıldı."

Bu ma'nidâr söz üzerine.

- Öldürürler ve ölenden diyet isterler. Yanî ayn ve eserin zevali olan fenâ ile öldürürler ve bununla beraber, kulluk vazifelerini ve şeriatın vazifelerini yine isterler,buyurdular.

Kaynak: Berekât [Zübde-tül Makâmât]
Sahife no: 255-256
Müellif: Muhammed Hâşim Kişmî
Tercüme: Süleyman Kuku  [A. Farûk Meyân]

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar