Print Friendly and PDF

Yunus Emre’nin Şiirlerini Okumak Küfürdü Bir Zamanlar

Bunlarada Bakarsınız


 

 

“İkinci Ebu Hanife” namıyla anılan alim, hukukçu ve tefsirci Şeyhulislâm Ebusuud Efendi(İskilip 30.12.1490 – İstanbul 22.08.1574)

Yunus Emre H.638 (M.1240) - H.720 (1320)

. . .
Osmanlıda kanunlar ve fetvalarla ehl-i sünnet inancına ve Hanefi fıkhına dayalı bir devlet ve toplum düzeni oluşturulmuştur. Bu inanç ve düzene ters düşen her tür davranış ve düşünce akımlarına Ebussud Efendi şiddetle karşı çıkmıştır. Tüm batıni (içrek) inanç ve davranışların yanı sıra vahdet-i vucud (varlık birliği) inancına dayalı bir tasavvuf (gizemcilik) anlayışını bile zındıklık (dinsizlik) ve ilhad (dinden çıkma) saymış, bu inanç sahiplerinin şer’an öldürülmelerinin gerektiği yolunda fetvalar vermiştir. 

(Ebu's Suud Efendi, Oğlanşeyhi diye anılan İsmail Mâşuki’nin katli için İbn Kemal’in verdiği fetvayı desteklediği gibi, şeyhulislamken kendisi de Melâmi Bayrami tarikatından şeyh Husameddin Ankaravî’nin halifesi Bosnalı şeyh Hamza Bali’nin ve Halvetiye tarikatının Gülşeni kolundan şeyh Karamani’nin öldürülmeleri yolunda fetva vermiştir.)


Bunda o kadar ileri gitmiş ki Yunus Emre’nin kimi şiirlerini açıkça dinden çıkma (kufr-i sarih) saymış, okuyanların öldürülmelerinin şer’an mubah olduğu yolunda fetva vermiştir. 

(İstanbul Millet Kütüphanesi şeriye no. 80’de kayıtlı Fetâvâ-yi Ebu's Suud adlı esrin 217a ve 217 b’de kayıtlı bulunan bu fetvanın metni şudur)



Mesele: “Bir zaviyenin mescidinde eşhâs-ı muhtelife ile oğlanlar muhtelit olup envâı teganniyat ile tevhid ederler iken kelime-i tehvidi tağyir edip gâh dil men, gâh canmen ve gâh

Sen bir ulu sultansın

Canlar içinde cansın

çün âyan gördüm seni

Pinhan kayusu değil

 

Deyüp ve gâh

 

Cennet cennet dedikleri

Bir ev ile birkaç hûri

İsteyene ver sen anı

Bana seni gerek seni


Deyü göğüslerini döğüp evzâ-ı garibe ettiklerinde ahâli-i mahalleden bazı kimesneler zâviye-i mezbûrede şeyh olan Zeyd’e;

- Bu makule evzâa niçün râzı olursun? Dediklerinde, Zeyd:

- Ne lazım gelir? Ve mâ haleket-el cinne vel inse illa liyabudün demekle cevap verse şer’an Zeyd’e ne lazım gelir?


El cevap: Evza ve akval-i mezbure kemal mertebe fuhuş olduğundan gayri, cennet hakkında söyledikleri kelime-i şenia küfr-i sarihtir. Katilleri mubahtır, şeyhleri olan bi-din hikâyet olan ef’al ve akvâl men’e mubaşeret olunmazsa dahi ne lazım gelür demekle kâfir olduğundan gayrı o kabayihi ibadet kabilinden addedüb âyet-i kerimeyi ana delil getirmekle tekrar kâfir olur. Ve bu itikattan rücu etmezse katilleri vâcib olur.”



KAYNAK :
(İstanbul Millet Kütüphanesi şeriye no. 80’de kayıtlı Fetâvâ-yi Ebussuud adlı esrin 217a ve 217b’de kayıtlı bulunan bu fetva)




Ete kemiğe büründüm …. Yunus diye göründüm.

Sıyırın eti kemiği, işte onun sesi, işte onun kendisi.

Ol kadiri kün feye kün, lutfedici sübhan benem.

Kesmeden rızkı veren cümlelere sultan benem.

Nutfeden Adem yaradan, yumurtadan kuş türeten.

Kudret dilini söyleten, zikreyleten sübhan benem.

 

Hem batinem hem zahirem, hem evvelem hem ahirem.

Bu cümlesini yaratıp tertib eden Yezdan benem.

Yoktur anda tercüman, andaki iş bana ayan..

Bin bir adı vardır bir adı da Yunus, ol sahibi Kur’an benem.
(Yunus Emre; Kültür Bakanlığı, 1275 Kültür eserleri 161, sayfa 361)

Mana ilmindeki sözlerle tasavvuf ehlinin meydana getirdiği eserler ve şiirler, düz bir mantık kullanan ve kelimelerin açık manalarına alışık olan şeriat ehlince her zaman din dışı sayılmıştır.

Bugün dahi seslerini pek çıkarmaz gibi gözükseler de Yunus Emre, Hz. Mevlana, Hz. Muhyiddin-i Arabi, Mevlevi tarikatının birçok önderini din dışı görür ve eserlerine hürmet etmezler. Açık ya da gizli bu böyledir.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar