Ahmed-i Muhtâr’ın Her Kılı, Şefaat İçin Sarhoş Mu Sarhoş
XXXIV
* Bak da seyret, bütün iyi kişiler “Rabları
suvarır onları” şarabıyla sarhoş; zevâli olmayan güzellikten yedi de sarhoş,
beş de, dört de.
Şu kıyamete bak, gayb âleminden belirdi,
ortaya çıktı; sınıkları onaran Tanrı’nın şarabıyla küp de, testi de, havuz da,
Kevser de sarhoş.
* Beden, yere vurmuş gölgeye benziyor, âşıkların tertemiz canları,
kıyılarından ırmaklar akan cennetlerde sarhoş.
Tanrı güzelliğinin görünüşü çoğaldıkça iki âlem de zerre zerre,
Mûsa gibi sarhoş olmada.
Sarhoşların dileklerinden, kesin olarak beni göremezsin
cevabından, Ahmed-i Muhtâr’ın her kılı, şefaat için sarhoş mu sarhoş.
O baştır âdeta, bizse sarık gibi sarılmışız ona, fakat o şaraptan
baş da sarhoş, sarık da.
A Mısır Yusuf’u, başını eğ de Mısır’a bak; şehir kargaşalık
içinde, çarşı pazar, hepsi sarhoş.
Kardeş, söylersem şu şaşılacak şeyden sen de şaşırır kalırsın; Arş
da sarhoş bu işten, Kürsî de, gökler de.
Tebrizli Şems, gönlüme doğdu da bir meclistir kurdu orda; aşk
şarabıyla şu kapı da sarhoş, bu duvar da.
Kaynak: Cilt 3
Mevlânâ Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy
GÖLPINARLI
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar