Bâyezîd Hakk’a vâsıl oldu. Hakk’ta, Hakk ile oldu
Bâyezîd-i Bistâmî kuddise sırruhu buyurdu ki
“Rabbimin huzuruna vardığımda beni iki güzel
vasıfla süsledi. Bunlar nedir diye sorduklarında: Beni kibriyâ ridâsına ve
izzet izârına bürüdü. Sonra da başıma kerâmet tacını kondurdu ve bana “Şimdi
mahlûkatımın önüne çık” buyurdular. Sonrasında “ Nerelerdeydin? Benim ardımda
bir nihayet yoktur!” buyurdular. Sonrasında öylece havada kaldım. Burası ucu
bucağı olmayan sonsuz, göreni mutlak bir şaşkınlık içinde bırakacak bir
meydandı. Sonra Hakk Teâlâ bana “Ey bir benzeri olmayan” diye buyurdu. Bense
bunun üzerine “Ey eşi ve benzeri olmayan, ey kendisi gibi olup, hiçbir şey
kendisi gibi olmayan!” diyerek Hakk’ı tesbih ettim.” Bâyezîd, Hakk’ın kendisine
müşahede ettirdiği sonsuz esrarı tasvir ettikten sonra kendisine takdim edilen
bu ulu nimetlerden yüz çevirdiğini ifade ederek söze şöyle devam etmektedir:
“Benim buna ihtiyacım yok” dedim. Bunun üzerine Hakk Teâlâ: “Ey Bâyezîd,
(mükemmel yaratışımızdan, nimetlerimizden) daha bir şey bahsetmiş değiliz öyle
ki yedi yol ve onun gibisini, yayılmış olan yeri ve onun gibisini, katı hale
getirdiğimiz buhar ve onun gibisini ve göklere yükselen dağlar gibisini.”
diyerek mahlûkatından örnekler verdi ve bana işlerini anlattı. Anladım ki tüm
bunlar bana verilse dahi onun mülkünden zerre dahi eksilmez. Bunu idrak edince,
bunların tümünü terkettim ve zât-ı Hakk’a vâsıl oldum. Hakk’ta, Hakk ile oldum.
Öyle ki ben sanki onunlaydım ancak Hakk, O olduğu hal üzereydi, Subhânehû,
Subhânehû Teâlâ.[1]
Attar,
Evliya Tezkireleri, 249. Benzer bir başka menkıbe de şöyledir:
“Belimdeki yetmiş zünnarı bir bir çözüp attım. Ancak bir tanesi kaldı. Ne kadar
çabaladıysam da bunu açamadım, sızlanıp durdum ve,
Ya
ilahi! Bunu da çözmem için bana güç ver, dedim. Bir ses geldi:
Bütün
zünnarları açtın ama şu bir tanesini açmak senin karın değil (benim
tevfikimdir). Şöyle demişti: “Bütün ellerle, Hakk’ın kapısını çaldım, bela
eliyle çalmadıkça bu kapı açılmadı. Bütün dillerle izin istedim, hüzün diliyle
(dergaha girmek için) izin istemedikçe izin verilmedi. Bütün ayaklarla ona
giden yolda yürüdüm. Zillet ayağıyla yürümedikçe izzet karargahına varamadım.”
Bkz. Attar, Evliya Tezkireleri, 255.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar