Onları Tasalandırmayan Şey, Neden O’nu Tasalandırıyor
Hz.
Peygamber’in vefatının yaklaşmasıyla birlikte yavaş yavaş düşünülmeye başlanan
halifenin kim olabileceği sorusu hakkında sahâbe arasında genel itibariyle üç
farklı düşünce gelişmişti:
Ensâr’ın
geneli, İslâm’a yaptıkları hizmeti göz önünde bulundurarak halifenin kendileri
içinden olması gerektiğini düşünürken, Muhâcirler ise halifenin Kureyş
Kabilesi’nden olmasının uygun olduğunu düşünüyorlardı. Peygamberimiz’in
akrabaları ise en yakın akrabasının onun yerine geçmesi gerektiği fikrini
benimsemekteydiler. Bu üç fikir, Ensâr adına Sacd
b. Ubâde, Muhâcirlerin geneli adına Hz. Ebû Bekir ve Hâşimiler adına Hz. Ali
isimleriyle müşahhaslaştı.[1]
Ancak hemen belirtelim ki Muhâcirler ve Ehl-i Beyt, vefatın hemen akabinde
halife seçimiyle ilgili bir eyleme ilk plânda girişmemiştir.
Ehl-i
Beyt ve Muhâcirler’in önde gelenleri Hz. Peygamber’in evinin çevresinde defin
vb. işler için hazırlıklarla meşgul iken Muğire b. Şube, Ensâr’ın toplanarak
bir halife seçme safhasında olduklarını duyurdu. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir,
Hz. Ömer ve Ebû Ubeyde bu konuyu konuşmak üzere Beni Saîde gölgeliğine intikal
ettiler.[2]
Bu sırada Sac d b. Ubâde, Ensâr’ın İslâm’a yaptığı hizmetleri
anlatan övgü içerikli sözlerle Ensâr’a hitap ediyor ve hilâfetin Ensâr’a ait
olduğunu ifade ediyordu. Bu toplantıda yapılmakta olan konuşmalar Sacd
b. Ubâde’nin halife seçilmesiyle neticelenme eğilimini oluşturmuşken, Hz. Ebû
Bekir ve Hz. Ömer’in söze katılmaları Ensâr’ın bu konudaki fikrini değiştirdi.
Hz. Ebû Bekir:
“Ey
Ensâr! Bu ümmet önceden putlara tapardı. Allah bir elçi gönderdi. Bizleri
tevhide çağırdı. Fakat Arap kavmine eski dinlerini bırakmak güç geldi. Önce
Muhacirler Hz. Peygamber’e arkadaşlık ettiler. Onunla birlikte, müşriklerin her
çeşit eziyetlerine katlandılar. Harp ettiler. Yeryüzünde Allah ve Peygamberine
ilk inanan onlar oldu. Ey Ensâr! Sizin dinde olan faziletiniz ve Islâm ’a
hizmetiniz inkâr olunamaz. Allah, dinine ve Peygamberi ’ne yardım için sizi
seçti. Bizler Muhâciriz, sizler de Ensârsınız. Yeryüzünde herkesten çok övünmek
size yaraşır. Fakat Arap kabileleri yalnız Kureyş ’i tanır. Başkalarının
emirliğini kabul etmez. Biz emiriz, siz vezirsiniz. Hiçbir meşveretten geri
bırakılmazsınız” sözleriyle hilâfetin Kureyş Kabilesi’nde kalması
gerektiğini ifade etti. Hz. Ömer ve Ebû Ubeyde de onu destekleyici ifadeler
kullandılar. Bu esnada Ensâr’ın ileri gelenlerinden Beşir b. Sacd
söz alarak:
“Ey
Ensâr! Hz. Muhammed Kureyş Kabilesi ’ndendir. Onun kabilesi halifeliğe daha
layıktır. Bizim Allah yolunda cihadımız, dinî meselelerde hizmetimiz inkâr
edilemez. Fakat bizim maksadımız, Allah’ın rızasını Hz. Peygamber’in sevgisini
kazanmaktır. Hak sahipleriyle münakaşa etmeyi doğru bulmuyorum. Allah’tan
korkunuz” deyince Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Ebû Ubeyde’nin
ellerinden tutarak ikisinden birisinin halifeliği için biat edilmesini teklif
etti.[3]
İkisi birden bundan geri durdular ve Hz. Ömer:
“Ey
Ebû Bekir! Dinin temeli olan namazda Peygamber seni hepimize imam yapmışken
hilâfet için başka bir isim zikredilmesi uygun değildir, biz sana biat etmekle,
Peygamberimiz ’in içimizde en çok sevdiği kişiye biat etmiş oluruz. Elini uzat
sana biat edeyim” dedi. Hz. Ömer’in hilâfet konusunda imâmet
göreviyle yaptığı kıyas, orada bulunan sahâbe tarafından kabul gördü ve sahâbe
Hz. Ebû Bekir’e biat etti. O gün hazırda bulunanlar içinde biat etmeyen tek
kişi Sac d b. Ubâde idi.[4]
O
gün orada bulunmayan ve cenaze işlemleriyle meşgul olan Ehl-i Beyt mensupları
da biat etmemişlerdi. Biat konusunda Hz. Ali özelinde kaynaklarımızda pek de
göz önünde tutulmayan ilginç ifadelere rastlamak mümkündür. Örneğin Hz. Peygamber’in
vefatından sonra Hz. Ali’nin yanına gelen ve
“Ey
Ali seni çok üzüntülü görüyorum.”
diyen
Hz. Ebû Bekir’e Hz. Ali’nin cevabı ilginçtir:
“Seni tasalandırmayan şey, beni
tasalandırıyor çünkü”
Hz.
Ebû Bekir bu cevap karşısında şaşırarak Hz. Peygamber için kendisinden daha çok
kimsenin üzülemeyeceğini belirtir ve Hz. Ali’ye tepki gösterir.[5]
Belki
bu rivayette anlatılan konuşma vefatın akabinde gösterilen duygusal bir tepki
olarak anlaşılabilir, ancak Hz. Ali’nin dîvanında yer alan iki beyitlik bir
şiir, kendisinin hilâfetle ilgili süreçte farklı düşüncelere sahip olduğunu net
bir şekilde ortaya koymaktadır:
١ فإن كنت بالشورى ملكت أمورهم…فكيف بهذا والمشيرون غيب
٢ وإن كنت يالقربي حججت خصيمهم…فغيرك أولى بالنبى وأقرب
Fe-keyfe bi-hâzâ ve’l-müşîrûne guyyebü
2- Ve in kün-te bi’l-kurbâ hacec-te haşîme-hüm
Fe-gayru-ke evlâ bi’n-nebiyyi ve akrabü[6]
1- Eğer şûra ile, danışma ile yönetici olduysan, istişare
yapılanlar ortada yokken bu nasıl olur?
2- Eğer Peygamber’e yakın olmayı delil getirdiysen, senden
başkası Peygamber ’e daha lâyık ve yakındır.
Hilâfet
konusunda kırgınlık ve kızgınlık sezilen bu ifadelere rağmen Hz. Ali’nin belli
bir süre sonra Hz. Ebû Bekir’e biat ettiğini belirterek konumuza geri dönelim.
Beni
Saîde gölgeliğindeki umumî biatın akabinde Hz. Ebû Bekir ilk hutbesinde şunları
söyler:
“Ey
insanlar! Ben size emir oldum. Hâlbuki sizin en hayırlınız değilim. Eğer iyilik
yaparsam, bana yardım ediniz. Fenalık işlersem bana doğru yolu gösteriniz.
Doğruluk, eminlik; yalancılık ise hainliktir. Sizin içinizde zayıf olanlar,
Allah’ın yardımıyla benim yanımda kuvvetlidir. inşallah hiçbiriniz cihadı
bırakmazsınız. Cihadı terk edenleri Allah ayakaltında bırakır. Ben, Allah ’a ve
Peygamberi ’ne itaat ettikçe siz de bana itaat ediniz. Eğer ben, Allah ’a ve
Peygamberi ’ne karşı gelirsem artık bana itaat etmenize lüzum kalmaz. Haydi,
namaza kalkınız. Allah cümlenizi korusun.”31
Hilâfet
seçiminin yapıldığı günden bir gün sonra yani salı günü Hz. Ebû Bekir, halife
sıfatıyla Hz. Peygamber’in defniyle ilgili işlemlere dâhil oldu.
Kaynak: Abdullah
Muaz Güven, Sahâbe-İ Kirâm’ın Hz. Peygamber İçin Yazdıkları Mersiyeler
[1] Konrapa, a.g.e., s. 340.
[2] Buhârî, Mezâlim, 19.
[3] İbn Kuteybe, Kitâbü ’l-İmâme ve ’s-Siyâse,
Dâru’l-Marife, Beyrut 1967, I, 12.
[4] İbn Hacer el-Askâlânî, Tehzîbü ’t-Tehzîb,
Dâru’s-Sadr, Beyrut 1968, V, 164.
[5] İbn Sa'd, et-Tabakât, II, 271.
[6] Yusuf Ferhât (şrh.), Dîvânü Ali b. Ebî Tâlib,
Dâru’l-Kitâbi’l-Arabi, Beyrut 2005, s. 27.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar