Rasûlüllah salla'llâhü aleyhi ve sellem e Hz. Ebû Bekir'in Mersiyeleri
أَيا عَينُ جودي وَلا تَسأَمي
وَحُقَّ البُكاءُ عَلى السَيِّدِ
عَلى ذي الفَواضِلِ وَالمَكرُماتِ
وَمَحضِ الضَريبَةِ وَالمَحتِدِ
عَلى خِندِفِ القَومِ عِندَ
البَلا
ءِ أَمسى يُغَيَّبُ في مُلحَدٍ
فَصَلّى الإِلهُ إِلهُ العِبادِ
وَأَهلُ البِلادِ عَلى أَحمَدِ
فَكَيفَ الإِقامَةُ بَعدَ الحَبيـ
ـبِ بَينَ المَحافِلِ وَالمَشهَدِ
فَلَيتَ المَماتَ لَنا كُلِّنا
وَكُنّا جَميعاً مَعَ المُهتَدي
1- Yâ c
ayni febkî ve lâ tes ’emî Ve
hukka’l-bükâü c ale’s-seyyidi
2- cAlâ-hayri
hındife c inde’l-belâ i emsâ
yügayyebü fi’l-mülhadi
3-
Fe-şalle’l-Melîkü Veliyyü’l- ibâdi Ve
Rabbü’l-bilâdi c alâ-Ahmedi
4-
Fe-keyfe’l-hayâtü li-fakdi’l-habîbi Ve
zeyni’l-mec âşiri fi’l-meşhedi
5-
Fe-leyte’l-memâte le-nâ külli-nâ Ve
kün-nâ cemîc an me‘ a’l-mühtedî
1- Ey gözüm, bıkmadan, usanmadan, kendisi
için ağlamanın gerekli olduğu Efendi için ağla,
2- Bu sıkıntı anında akşam vakti kabre
defnedilen, o Hındif’in en hayırlısı için ağla,
3- Kulların Mevlâsı, beldelerin Rabbi olan
Melik, Ahmed’e salât etsin.
4- Sevgiliyi, topluluğumuzun ve
birlikteliğimizin süsünü ve güzelliğini kaybettikten sonra hayat nasıl
yaşanabilir ki?
5- Keşke ölüm hepimize gelseydi de birlikte
olabilseydik o doğru yolu bulan Rehber ’le!
لَمّا رَأَيتُ
نَبِيَّنا مُتَحَمَّلاً
ضاقَت عَلَيَّ
بِعَرضِهِنَّ الدورُ
أَوهَيتُ قَلبي عِندَ
ذاكَ بِهُلكِهِ
وَالعَظمُ مِنّي ما
حَييتُ كَسيرُ
أَعُيَيشُ وَيحَكِ
إِنَّ حُبّي قَد ثَوى
فَأَبوكِ مَرصوصُ
الجَناحِ ضَريرُ
يا لَيتَني مِن قَبلِ
مَهلَكِ صاحِبي
غُيِّبتُ في جَدَثٍ
عَلَيَّ صُخورُ
لِلمُنجِدينَ حَوائِجٌ
مِن بَعدِهِ
تَعيا بِهِنَّ جَوانِحٌ
وَصُدورُ
1- Lemmâ raey-tü nebiyye-nâ müteceddilen |
Dâkat 'aley-ye bi-' ardı-hinne’d-dûru |
2- Verta' -tü rav' ate müstehâmin vâlihin |
Ve’l-'azmü min-nî vâhinün meksûru |
3- E 'atîku veyha-ke! İnne hubbe-ke kad sevâ |
Ve bakî-te münferiden ve ente hasîru |
4- Yâ leyte-nî min-kabli mehleki şâhibî |
Guyyib-tü fî cedesin 'aley-ye suhûru |
5- Fel-tahdüsenne bedâi'un min-ba'di-hî |
Ta'yen bi-hinne cevânihun ve sudûru[1] |
1- Peygamber’i öyle yere yığılmış
hâlde görünce, genişliğiyle evler bana dar geldi.
2- Aklını yitirmiş, sersemlemiş bir
kimse gibi şaşkın, irkilmiş hâldeyim ve kemiklerim kırılgan, zayıf düştü.
(bitkin vaziyetteyim)
3- Vah sana ey Atîk! Sevgin toprağa
gömüldü, bitkin ve yorgun hâlinle tek başına kaldın.
4- Keşke dostumun vefatından önce üzeri
kayalarla kaplı bir mezara konulsaydım.
5- Onun vefatından sonra ortaya öyle
hayret veren şeyler çıkar ki, gönüller ve kalpler o durumlar karşısında aciz
kalır.
أَجِدَّكَ ما لِعَينِكَ
لا تَنامُ
كَأَنَّ جُفونَها فيها
كِلامُ
لِأَمرِ مُصيبَةٍ
عَظُمَت وَجَلَّت
وَدَمعُ العَينِ
أَهوَنُهُ اِنسِجامُ
فُجِعنا بِالنَبِيِّ
وَكانَ فينا
إِمامَ كَرامَةٍ نِعمَ
الإِمامُ
وَكانَ قِوامَنا
وَالرَأسَ فينا
فَنَحنُ اليَومَ لَيسَ
لَنا قِوامُ
نَموجُ وَنَشتَكي ما
قَد لَقينا
وَيَشكو فَقدَهُ
البَلَدُ الحَرامُ
كَأَنَّ أُنوفَنا
لاقَينَ جَدعاً
لِفَقدِ مُحَمَّدٍ فيهِ
اِصطِلامُ
لِفَقدِ أَغَرَّ
أَبيَضَ هاشِمِيٍّ
تَمامِ نُبُوَّةٍ
وَبِهِ الخِتامُ
أَمينٍ مُصطَفىً
لِلخَيرِ يَدعو
كَضَوءِ البَدرِ
زايَلَهُ الظَلامُ
سَأَتبَعُ هَديَهُ
مادُمتُ حَيّاً
طَوالَ الدَهرِ ما
سَجَعَ الحَمامُ
أَدينُ بِدينِهِ
وَلِكُلِّ قَومٍ
تَراهُم مِن ذُؤابَتِهِ
نِظامُ
فَقَدنا الوَحيَ مُذ
وَلَّيتَ عَنّا
وَوَدَّعَنا مِنَ اللَهِ
الكَلامُ
سِوى ما قَد تَرَكتَ
لَنا رَهيناً
تَوارَثُهُ القَراطيسُ
الكِرامُ
فَقَد أَورَثتَنا
ميراثَ صِدقٍ
عَلَيكَ بِهِ
التَحِيَّةُ وَالسَلامُ
مِنَ الرَحمنِ في أَعلى
جِنانٍ
مِنَ الفِردَوسِ طابَ
بِها المُقامُ
رَفيقَ أَبيكَ
إِبراهيمَ فيها
فَهَل في مِثلِ
صُحبَتِهِ نَدامُ
وَإِسحاقٌ وَإِسماعيلُ
فيها
بِما صَلّوا
لِرَبِّهِمُ وَصاموا
فَلا تَبعَد فَكُلُّ
كَريمِ قَومٍ
سَيُدرِكُهُ وَلَو
كَرِهَ الحِمامُ
كَأَنَّ الأَرضَ
بَعدَكَ طارَ فيها
فَأَشعَلَها بِساكِنِها
ضِرامُ
1- Sanki gözkapaklarında yaralar
varmışçasına uyku tutmayan gözlerin acı mı çekiyor?
2- Zira gözler sadece büyük bir musibetin
olmasıyla sicim sicim yaş döker.
3- Öncümüz, yüce önderimiz olan
Peygamber ’in ölümüyle yıkıldık.
4- O ’ydu bizi koruyan, gözeten,
destekleyen, yöneten ve bugün öndersiz kaldık.
5- Şimdi başımıza gelenden dolayı
feryat ediyor ve acı çekiyoruz ve kutsal belde de acı çekiyor.
6- Muhammed’in kaybından dolayı
sanki burunlarımız kökünden koparılırcasına bir kesilmeyle karşılaştı.
7- Güzel, beyaz tenli, Hâşimoğulları
’ndan nübüvvetin son temsilcisi ve imamı olan Zât ’ı kaybetmemiz sebebiyle.
8- O ki güvenilir, seçilmiş ve hayra
davet eden, karanlığı yok eden bir dolunay gibidir.
9- Yaşadıkça onun yoluna tâbi
olacağım... Hayat boyu... Kuşlar şakıdıkça.
10- Senden sonra sanki yeryüzü,
kuşların uçup gitmesiyle sakinlerinin yandığı bir yangın yeri oldu.
11- Bizden uzaklaşıp ayrılman vahyi
kaybetmek demek ve Allah’tan gelen Kelâm bizden ayrıldı artık.
12- Sen bize değerli kâğıtlara
gizlenmiş bir kandil bıraktın,
13- Ve bize doğruluk aynasını miras
bıraktın, selâm olsun sana.
14- O ne güzel makam ki, senindir en
yüksek yerleriyle Firdevs cennetleri Rahman’ın.
15- Baban İbrahim’in dostları gibi
dostluğundan pişman olunmayanlar da oradadır,
16- İshak ve İsmail de oradadır,
Rabbleri için namaz kıldıkları ve oruç tuttukları için.
***
1-
Vücudu hâlsiz bırakan,
kayalar gibi üst üste yığılan kederler geceleyin gelip üstüme çöktüler.
2-
Keşke ben, Peygamber
öldü haberini verdikleri o sabah yok olsaydım.
3-
Onun ölümünden sonra
keşke kıyamet kopsaydı ve ne mal ne de çocuk hiç birini görmeseydi gözümüz.
4-
Allah ’a yemin olsun ki,
ben mezara girinceye kadar, yaratılmışlar içinde beni mahveden bu durumu
dillendireceğim.
5-
Seni göremeyeceğimi her
hatırlayışımda, kimbilir daha kaç kez acı ve keder ben harap edecek.
6-
Herkes bilir ki, o
ahlâken seçkindi ve hiç kimseyi iffetli olmakta ona denk sayamazdık.
7-
Ölü iken de diri iken de
canım sana feda olsun ki ne güzeldir seni anmak, ne güzeldir şemâil ve ahlâkın.
Kaynak: Abdullah
Muaz Güven, Sahâbe-İ Kirâm’ın Hz. Peygamber İçin Yazdıkları Mersiyeler
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar