Zırh Rehin Meselesi
Rasûlüllah salla'llâhü aleyhi ve sellemin dünyadan göçmeden
önce bir yahudiye zırh rehin bıraktığı olay hakkında uydurma diyenler için,
aslen Musevi olan Jacques Attali, Yahudiler,
Dünya ve Para kitabındaki bilgiyi konuyu izah için tercüme edildiği
şekilde eksiksiz alıntıladım.
Bu arada bu bilgi, çokbilmiş İslam düşmanı bir yazara, Yahudilerin Medine’den
sürgün edildiğini ve böyle bir rehin olayın vukua gelme ihtimali yok, bu
uydurmadır” cümlesine cevap mahiyetinde olacaktır.
Çünkü İslama karşı tavır alan bu insanlar meselenin
arkaplanındaki psikolojik durumu tahlil edebilecek mahiyette olmalarındandır.
İnsanların sosyal hayatında ki bir kişiyi düşünün;
Lider konumunda ve bir peygamber. Kendi yoldaşları ve dostları varken, düşmanı
bilinen birinden rehin karşılığı para alması akla ve hayale sığmaz durum ki,
bunun üzerine etik ve ahlak kitaplarında dahi yüzlerce sahifelik izah gerekir.
Düşmanından
rehinle para almak, insan hayatında dürüstlüğün merhametin zirvesindeki bir
insanın düşeceği en üzücü durumdur.
İslami kesimden bazıları bu olayı izah ederken de -kusura
bakmasınlar-, bazı hususları çarpıtmaya çalışmaları, bu gerçekleşmiş olayın
mahiyetini değiştirmez.[1]
İslam ve Rasûlüllah salla'llâhü aleyhi ve sellemin
hayatında zülüm değil, kelimesi dahi yer almaz. Yahudilerin haince hareketleri
nedeniyle başlarına gelen hadiseler onların ellerinin kazancıdır.
Zırh Rehin Verilme Meselesi
"Rasûlüllah
salla'llâhü aleyhi ve sellem bir
Yahudî'den, veresiye yiyecek satın aldı. Rehin olarak zırhını verdi." [Buhârî, Rehn 2, 5, Büyû 14, 33, 88, Silm 5, 6, İstikraz
1, Cihâd 89, Megâzi 85; Müslim, Musâkât 124, (1603); Nesâî, Büyû 58, 87, (7,
288, 303).]
Muhtelif
rivâyetlerde, Resûlullah'ın bir Yahudî'den arpa satın alarak, borcuna mukabil "Zâtu'l-Fudûl" nâmındaki demirden mâmul zırhını rehin bıraktığı
belirtilmiştir. Hadisin, Buhârî'nin Kitabu'l-Büyû'daki bir vechinde ailesi için
arpa satın aldığı bir Yahudî'ye borcuna mukabil zırhını Medine'de rehin
bıraktığı tasrîh edilir. Başka rivâyetlerde bu Yahudî'nin Evs Kabîlesinin
halîfi (müttefik) bulunan Benî Zafer'den Ebü'ş-Şahm adında
biri olduğu belirtilir. Bu arpa, bir rivayete göre otuz sâ', bir rivâyete göre
de yirmi sâ' miktârındadır. İbnu Hacer "yirmi-otuz sa' arasında bir miktarda olmalı" der. Bazı rivâyetler bu arpanın, yekün bir dinar
değerinde olduğunu belirtmiştir.
Bazı rivâyetler, bu borcu ödeyemeden Rasûlüllah salla'llâhü aleyhi ve sellemin vefat ettiğini, bilâhare Hz. Ebû Bekr'in parayı
ödeyerek zırhı rehinden kurtardığını ve Hz. Ali'ye teslim ettiğini belirtir.
Ancak, ölmezden önce borcu ödeyip zırhı geri aldığı da rivâyet edilmiştir. Bu
rivâyet zayıftır. (Yazının
devamı dipnotta var)
“Jacques Attali, Yahudiler, Dünya ve Para” Kitabından
Yahudi tüccarlar ve İslamiyetin doğuşu
Hz. Muhammed [salla'llâhü aleyhi ve sellem] daha doğmadan,
Arabistan’daki çeşitli krallıklarda Pers ve Roma zulmünden kaçmış çok sayıda
Yahudi yaşamaktadır. O sırada Arabistan, tektanrılı dinler ile çoktanrılı
dinlerin kesiştiği bir geçiş noktasıdır. Hatta Yemen’in kuzeyinde bulunan Hicaz
bölgesinde, Yahudiliği kabul etmiş Araplardan oluşan bir krallık bulunur. Bu
krallık, 530’a doğru, Hıristiyan bir Habeş kralın baskıları sonucu yok
olacaktır.166
570 veya 571’de, 3000 kişilik nüfuslu ve kervanların durağı bir
vaha olan Mekke’de, Muhammed bin Abdullah [salla'llâhü aleyhi ve sellem] adıyla
doğan Hz. Muhammed [salla’llâhü aleyhi ve sellem] ’in macerası işte bu bölgede başlar. On yaşında
yetim kalan, okuma yazma bilmeyen ve çocukken çölde nübüvvet mührünü alan Hz. Muhammed
[salla’llâhü aleyhi ve sellem] ’i, bir tüccar ve Kureyş kabilesinin şefi olan
amcası Ebu Talip yanına alır. Kureyş kabilesi, Hacerü’l-Esved adıyla bilinen
bir göktaşını muhafaza etmektedir. Cebrail’in İbrahim ve İbrahim’in oğlu
İsmail’e hediye ettiği Kâbe’de ise 300 put bulunmaktadır. Bu, İbrahim’den gelen
tektanrılı inancın bölgede daha önce var olduğunun kanıtıdır. Hz. Muhammed
[salla’llâhü aleyhi ve sellem] , kendinden 15 yaş büyük, zengin bir dul olan
Hatice ile evlenir. Şüphesiz şehirdeki küçük Yahudi cemaati aracılığıyla,
tektanrılı dinler konusunda bilgisini genişletir. 607’ye doğru, Hz. Muhammed
[salla’llâhü aleyhi ve sellem] birçok
defa çölde inzivaya çekilir. 610’da, Ramazan ayında, Hira Dağı’nda bulunan bir
mağarada, kendine görünen Cebrail’den ilk vahiyi alır. Fakirliği, ahlak
temizliğini, İbrahim’in Tanrısı Allah’a itaati (İslam) yüceltir. İlk
müritlerinden -sayıları daha çok azdır ve zulüm görürler-, okumalarını ve
ezberden yüksek sesle tekrar etmelerini (Kuran, bu kelimeden gelir), Kudüs’e
doğru dönerek dua etmelerini ve putlardan vazgeçmelerini ister. Müslimüm
(“ruhlarını Allah’a teslim edenler”) adıyla anılan müritlerinin sayısı giderek
artar. İlk karısının ölümünden iki yıl sonra -aynı anda dokuz karısı olacaktır-,
621’de bir gece uyurken yaptığı yolculuk (isra), onu Kudüs’teki mabede
götürür. Hz. Muhammed [salla’llâhü aleyhi ve sellem] , buradan göğe yükselerek
(miraç), diğer peygamberler ile İsa ve havarileriyle karşılaşır, sonra
geri döner. “Saf bir Arapça” ile yazılmış Kuran’ı kâtiplere yazdırır. Kâtipler,
deri parçaları, kırık çömlekler ve palmiye yaprakları kullanırlar. Bunlar
vahiyler (tenzil; aynı kelime “sağanak” anlamına da gelir),
“yaratılmadan var olan” sözler, “Tanrı kelamı”dır. Bazı kâtipler daha sonra
peygamberin kendilerine söylediğini tam olarak kâğıda geçirmediklerini, hatta
bazı bölümleri peygambere kendilerinin önerdiğini söyleyerek övüneceklerdir.
Yazdırma işlemi tamamlandığında, Hz. Muhammed [salla’llâhü aleyhi ve sellem] ’in
Cebrail ile olan söyleşisi 12 yıl sürmüş olacaktır.
Eylül 622’de, Mekke’den 300 kilometre mesafede, Arabistan’ın en
önemli ticaret merkezi olan Yesrib vahası veya Medine’nin 75 sakini, Hz. Muhammed
[salla’llâhü aleyhi ve sellem] ’den şehre gelerek anlaşmazlığa düşen iki Arap
kabilesi Evs ve Hazreç arasında hakemlik yapmasını ister. Medine o sırada
Arabistan’daki Yahudi varlığının en önemli merkezi konumundadır.385
Zanaatkârlar, esnaflar, tüccarlar, kuyumcular, zırh ve silah üreticileri ile
bankacılar da (Kuran, faizle borç veren Yahudilere gönderme yapan ilk Yahudi
olmayan metindir) kavgaya dahil olurlar. Beni Nadir ve Beni Kureyza kabileleri
Evslerin, Beni Kaynuka kabilesi ise Hazreçlerin yanında yer alır. Karar vermek
zordur. Hz. Muhammed [salla’llâhü aleyhi ve sellem] , Hazreçler ve onların
Yahudi müttefikleri lehine karar verir.455
Hz.
Muhammed [salla’llâhü aleyhi ve sellem] bir savaşçıya, eli silahlı bir peygambere ve
şehrin efendisine dönüşür. Medine Vesikası denen bir söylevde, Müslüman veya
Müslüman olmayan tektanrıcı kabileleri, İbrahim’in soyundan gelen herkesi
kapsayacak bir konfederasyon bünyesinde örgütlemeyi teklif eder. “[Yahudilerle]
en kibar şekilde tartış” (Kuran 16, 126). Bu teklif bazı Yahudilere cazip gelse
de, çoğu teklifi reddeder. Hz. Muhammed [salla’llâhü aleyhi ve sellem] ’i
Kitab-ı Mukaddes’i çarpıtmakla suçlayan hahamlarla yapılan dini tartışmalar son
derece hiddetlidir. Kendisine peygamberliğini müjdeleyen Cebrail, bu kez Hz. Muhammed
[salla’llâhü aleyhi ve sellem] ’i, davayı kaybeden Yahudi kabilesi Beni
Nadir’in kendisine karşı kurduğu komplo konusunda uyarmak için geri gelir.
624’te Hz. Muhammed [salla’llâhü aleyhi ve sellem] , Beni Nadir kabilesinin
Medine’den kovulmasını emreder: “Bu toprakları terk edin. Silahlar ve zırhlar
hariç, develeriniz ne kadar yük taşıyabiliyorsa yanınıza o kadar yük alın!” Hz.
Muhammed [salla’llâhü aleyhi ve sellem] artık Kudüs’e doğru değil, Mekke’ye dönerek
dua eder. Kippur ile benzerlikler gösteren Aşure Günü’nün yerini Ramazan alır.
Mart
627’de, Hz. Muhammed [salla’llâhü aleyhi ve sellem] ’e inanmayan Araplar, kimi
Yahudi ve Hıristiyan ailelerin de yardımıyla, 10.000 kişilik bir ordu toplar.
Savaş ilan edilmiştir. Hz. Muhammed [salla’llâhü aleyhi ve sellem] ,
inanmayanlara karşı 28 muharebe yönetecektir: “Kendilerine Kitap verilenlerden
[...] İslam dinini kabul etmeyenlerle savaşın” (Kuran 9, 29); “Eğer Allah onlar
için sürgün takdir etmeseydi, onları muhakkak bu dünyada cezalandırırdı.
Ahrette onları ateş azabı bekler” (Kuran 59, 3). Daha sonra Hz. Muhammed [salla’llâhü
aleyhi ve sellem] , Kaynuka Yahudilerini kovar, Kureyza kabilesine mensup
Yahudileri katlettirir.
628’de, kuzeyde Hicaz bölgesinde yer alan Hayber’de yaşayan
Yahudiler katledilir. Hayber Müslüman olur; kadınlar ve çocuklar galiplerin
eline geçer. Diğer birçok kadının yanı sıra, Hz. Muhammed [salla’llâhü aleyhi
ve sellem] , Reyhane adında bir Yahudi’yi kendine cariye olarak alır.305
Hz. Muhammed [salla’llâhü aleyhi ve sellem] , Hayber’de yaşayan Yahudiler ve
Hıristiyanlar ile, eskiden Perslere ödedikleri, yetişkin başına bir adet altın
para tutarındaki vergi karşılığında, ibadet ve çalışma özgürlüklerini teminat
altına alan barış antlaşmaları imzalar.34
Bütün
Arap kabileleri yavaş yavaş İslamiyeti kabul eder. 630’da, Hz.
Muhammed [salla’llâhü aleyhi ve sellem] ’in 10.000 kişilik ordusu
Mekke bölgesine hâkim olur. Hz. Muhammed [salla’llâhü aleyhi ve sellem] ,
kontrolü altındaki topraklarda bir devlet kurar. Borç verme dahil, eski ticaret
biçimlerinin hepsi muhafaza edilir. Kuran; ortaklık sözleşmelerine (şirke el
akt), şirket sözleşmelerine, sermaye şirketlerine, hizmet şirketlerine,
“yüksek önem arz eden” şirketlere (ortakların isteğiyle feshedilen
sözleşmeler), komandit şirketlere (İslamiyetten çok önce kervanlar için
kullanılan bir yöntemdir), tohum ekme ve sulama şirketlerine izin verir.17
Ayrıca Kuran, kazanç getiren sözleşmeleri, kazancın emek karşılığında
kazanılması şartıyla kabul eder. Dolayısıyla Kuran, bir binanın belirli bir
süre için, borcun vadesi geldiğinde ödenmemesi durumunda kullanım hakkı doğuracak
şekilde rehin gösterilerek borç para (rehin) verilmesine de izin verir.
Alacaklı, mahkemeye dahi gitmeden rehinli binayı satabilir.
Hz. Muhammed [salla’llâhü
aleyhi ve sellem] , bütün Arabistan’ın kendisine biat etmesiyle birlikte,
Yahudilerin ve Hıristiyanların yarımadada oturmalarını yasaklar:385 “Allah’ım,
Yahudiler ve Hıristiyanlar kahrolsun! Peygamberlerinin mezarlarından kiliseler
yaptılar. Arabistan’da bu iki dinden hiçbiri olmayacak.” Yine de 631’de Hz. Muhammed
[salla’llâhü aleyhi ve sellem] , Nacran’daki Hıristiyan şefler ile Arabistan’ın
kuzeyinde yaşayan Yahudi kolonileriyle, oturma iznine karşılık hasatlarının
yarısını Müslümanlara vermeleri kaydıyla bir anlaşmaya varır.385
Hz. Muhammed [salla’llâhü aleyhi ve sellem] 8 Haziran 632’de yaklaşık 62 yaşında öldükten
sonra, haleflerinin başdöndüren fetihleri başlar. On yıl içinde Filistin,
Suriye, Mısır ve Babil İmparatorluğu Müslümanların eline geçecektir. Kuran’da
şöyle yazar: “Seni, bütün insanlara gönderdik.”[2]
***
“Yahudiler,
Müslümanların hicretten sonra gittikçe güçlenmeleri sonucunda Medine’deki
üstünlüklerini Müslümanlara kaptırmanın etkisi ile zamanla Hz. Peygamber’e
düşmanlıklarını ortaya çıkarmaya başlamışlardır. Hz. Peygamber ile yaptıkları
anlaşmalara sadık kalmayan Yahudiler, Müslümanlara düşmanlık etmenin yanında
Müslümanlara düşman olan Mekke müşrikleri ile ittifak yapmaktan da
kaçınmamışlardır. Yaptıkları düşmanca faaliyetler sebebiyle bu üç kabileden ilk
olarak Benî Kaynuka, daha sonra Benî Nadîr Medine’den sürgün edilmiştir.
Müslümanlar ile yapılan anlaşmaya bir müddet sadık kalan Benî Kurayza ise
gerçek yüzünü Hendek Savaşında ortaya koymuş, Müslümanlara ihanet ederek İslâm
ordusunun zor durumda kalmasına neden olmuştur. Hz. Peygamber’in harp
stratejisi gereği Müşrikler ile Kurayza Yahudilerinin arasını açma teşebbüsü
başarıyla sonuçlanarak müşrik ordusunun Medine önlerinden çekilmesiyle Hz.
Peygamber Benî Kurayza Yahudileri üzerine yönelmiştir. Kurayza kuşatması, Yahudilerin seçecekleri bir hakemin hükmüyle teslim olma
kararıyla sona ermiştir. Hakem tayin edilen Sa’d b. Muâz, sürgün cezasına
çarptırılan Benî Kaynuka ve Benî Nadîr’in aksine, yaptıkları ihanetin büyüklüğü
sebebiyle Benî Kurayza Yahudileri hakkında erkeklerinin infaz, kadın ve
çocukların esir edilmesi hükmünü vermiştir. Hz. Peygamber’in Benî Kaynuka ve
Benî Nadîr Yahudilerine af ve hoşgörü göstermesine rağmen onlar Hendek
kuşatmasını organize etmişlerdi. Böyle bir durumda bu iki kabileye gösterilen af
ve hoşgörünün Benî Kurayza’ya gösterilmesi durumunda daha büyük tehlikelerle
karşı karşıya kalınması ihtimal dâhilinde idi. Durumun önemine binaen Kurayza Yahudileri, sürgün edilen
Benî Kaynuka ve Benî Nadîr kabilelerinin aksine yaptıkları ihanetin cezasını
kendi şeriatlarında olan bir hükme göre çekmek durumunda kalmışlar, bundan
dolayı herhangi bir itirazda bulunamayarak verilen hükme razı olmuşlardır.”
[3]
[1] Hz. Âişe
(radıyallâhu anhâ) anlatıyor:
"Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) bir Yahudî'den, veresiye yiyecek satın aldı. Rehin
olarak zırhını verdi." [Buhârî, Rehn 2, 5, Büyû 14, 33, 88, Silm
5, 6, İstikraz 1, Cihâd 89, Megâzi 85; Müslim, Musâkât 124, (1603); Nesâî, Büyû
58, 87, (7, 288, 303).]
1. Muhtelif rivâyetlerde,
Resûlullah'ın bir Yahudî'den arpa satın alarak, borcuna mukabil "Zâtu'l-Fudûl" nâmındaki demirden mâmul zırhını
rehin bıraktığı belirtilmiştir. Hadisin, Buhârî'nin Kitabu'l-Büyû'daki bir
vechinde ailesi için arpa satın aldığı bir Yahudî'ye borcuna mukabil zırhını
Medine'de rehin bıraktığı tasrîh edilir. Başka rivâyetlerde bu Yahudî'nin Evs
Kabîlesinin halîfi (müttefik) bulunan Benî Zafer'den Ebü'ş-Şahm adında biri olduğu belirtilir.
Bu arpa, bir rivayete göre otuz sâ', bir rivâyete göre de yirmi sâ'
miktârındadır. İbnu Hacer "yirmi-otuz sa' arasında bir miktarda
olmalı" der.
Bazı rivâyetler bu arpanın, yekün bir dinar değerinde olduğunu belirtmiştir.
Bazı rivâyetler, bu borcu ödeyemeden
Resûlullah'ın vefat ettiğini, bilâhare Hz. Ebû Bekr'in parayı ödeyerek zırhı
rehinden kurtardığını ve Hz. Ali'ye teslim ettiğini belirtir. Ancak, ölmezden
önce borcu ödeyip zırhı geri aldığı da rivâyet edilmiştir. Bu rivâyet zayıftır.
2. Bazı âlimler, Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın evinde fazla yiyecek maddesinin bulunmadığına dair
rivâyetleri gözönüne alarak, bunu ailesi için değil, misâfirler için almış
olabileceğini söylemiştir.
3. Zengin Müslümanlar varken, Yahudîden
arpa alması da bazı yorumlara sebep olmuştur:
"Ashâb para kabûl etmekten çekinebilirdi,
Resûlullah minnet altında kalmak istememiştir.",
"Ehl-i Kitap'la alışveriş yapılabileceğini
göstermek istemiştir";
"Ashab arasında arpa satacak
zengin olmayabilir de " vs.
4. HADİSTEN ÇIKARILAN BAZI HÜKÜMLER
- Kâfirle
alışveriş muâmelesi, temizliğinde emin olunan mallarda câizdir.
Bu meselede onların küfürlerine, kendi aralarındaki gayrimeşrû muâmelelerine
îtibar olunmaz.
- Malının çoğunluğu haram olan kimse ile de ticârî
muâmele câizdir.
- Kâfire silah satılabilir, kiralanabilir, rehin olarak
verilebilir, yeter ki harbî olmasın. Bazı âlimler, "Harb
mahalli bile olsa, yiyecek sıkıntısı varsa silah satılamaz ise de rehin
verilebilir, çünkü âile nafakası farzdır, fakat düşmana harp silah ve âletleri
satılmaz." demiştir.
- Ehl-i zimmenin emlâki ellerinde kalabilir.
- Veresiye alışveriş câizdir.
- Harp silahı olan zırh ve diğer mühimmat şahsî eşya
olarak bulundurulabilir, bu tevekküle mâni değildir.
- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) devrinin gıdası
çoğunluk itibariyle arpadır.
- Merhûnun kıymeti hususunda (ihtilâf olursa) yeminle
birlikte mürtehinin sözü esastır.
- Resûlullah'ın zühdü ve dünya karşısındaki tevâzusu
gözükmektedir. Zırhını rehin verecek kadar para biriktirmeme husûsunda titiz
davranmıştır. Halbuki dileseydi malmülk sâhibi olabilirdi.
- Resûlullah'ın hayat sıkıntısı, sabrı ve aza kanaati,
keza zevcelerinin de aynı sıkıntılara katlanma fazîletleri, rivâyetten
anlaşılmaktadır.
(bk. Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-ü
Sitte Tercüme ve Şerhi, REHİN bölümü, Hadis no: 3, 2001)
[2] Kaynak: Jacques
Attali, Yahudiler, Dünya ve Para - Yahudi Halkının Ekonomik Tarihi, Özgün Adı:
Les Juifs, le Monde et l’Argent - Histoire economique du peuple juif, Çeviren: Berna Günen, Kırmızı Kedi, Üçüncü
Basım: Ekim 2014, İstanbul, sh: 128-130
[3] Kaynak:
Güngör AKSU, Benî Kurayza Yahudilerinin Cezalandırılması, Siyer Araştırmaları Dergisi,Sayı: 6 •
Temmuz-Aralık 2019
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar