Rengi Siyah
Hazırlayan: Sevda DEMİR PARLAK
Siyah Rengin
Sembolik Anlamları
Günümüzde renklerin, görsel,
duyusal, bilişsel, estetik, sembolik ve psikolojik etkileri içlerinde
barındırdıkları bilinmekle birlikte duyguların, belli ideolojilerin ya da
“bireylerin toplum hiyerarşindeki konumlarının simgeleri olarak iletişimde
önemli bir rol oynamakta ve sözsüz iletişimin nesnel yönünün bir biçimini
oluşturmaktadır” (Ker Dincer, 2000: 228). Rengin, duyumsal, manevi ve estetik
amaçlı kullanımı doğayla tamamen örtüşen sembolik kullanım olarak nitelendirilmektedir.
“Renk sembolleri dilde ve resimde metaforlarla, çağrışım uyandırmak ve anlam
bağlantıları kurmak yoluyla ifade biçimi kazanmaktadır" (Hope, Walch,
1990: 81). Metaforik olarak bu tür kullanımın “içinde rastgele ve keyfi ögeler
daha fazladır ama, kavramın neye işaret ettiğini bilmeden önce anlamının başta
bize aktarılması gerektiği yönüyle de konvansiyonellik içermektedir” (Gothhe,
2013: 250).
Renk olgusu ile ilgili,
felsefeciler, tarihçiler, antropologlar, dilciler ve psikologlar tarafından
araştırma yapılmakta ve rengin kültürel sembolizmini ve çapraz kültürel
imalarını içeren örnekler sunulmaktadır. John Harvey, The Story Of Black kitabında
tarihsel, estetik ve antropolojik literatürlerde farklı kültürlerin renklere
bağladığı değerler büyük ölçüde değişebilmesine karşın benzer rollerin çok
farklı kültürlerde ve birkaç bin yıl boyunca 'birincil’ renkler olan kırmızı,
siyah ve beyaza tahsis edildiğini öne sürmektedir (Harvey, 2013: 14). “Renk
sembolizmine göre ışık ve karanlık prensipleri diğer bütün renklerin ana
kaynağıdır. Bunun doğal sonucu olarak ışık beyaz renkle, karanlık da siyah
renkle sembolize etmektedir” (Albayrak, 2017: 19).
Renk görsel yönelimli güçlü bir
sembol olarak hem görsel bir deneyim hem de bilinçli, bilinçaltı ve bilinen
dünya ile gizemli bir dünya arasındaki boşluğu anlamlandırmak için birçok kişi
tarafından kullanılmaktadır. “Bugün, pek çok sanatçı, rengin gücünün, etkisinin
ve anlamının, sezginin ve duyguların dilinde yattığı ve insanın umutlarını ve
korkularını yansıtmasının ilkel bir yolu olduğunu ve sistematik olarak
tanımlanamayacağını savunmaktadır” (Hope, Walch, 1990: 81).
Rengin arketip kuvveti sözlü ve
sözsüz iletişim çağında; mitolojilerde, destanlarda, din ritüellerinde, sanatın
dili olan şiirlerde ve resimlerde kullanılan sembol ve metaforlarda
görülmektedir. İlk mitlerin ve inançların incelenmesi sonucu “insanların
tanrılarını en baştan, dünyayı aydınlatan ve ilkel gecenin kaosu olan biçimsiz
karanlığı iten ışık kaynağı ile bağladığını ortaya koymaktadır. Bu, Hint, Çin,
Mezopotamya, Pers Mayası ve Aztek gibi eski kültürlerin yanı sıra Avrupa'daki
Norsemen ve Druidler için de geçerlidir. Siyah ve beyaz (ya da sadece koyu ve
açık), tüm ilkel dillerinde isimler verilen ilk renkler” (Hope, Walch, 1990:
280) olmuşlardır.
Siyah kimi zaman nötr gibi
görülse de sembolizmin en kuvvetli rengi olarak zengin birçok anlama sahip
olmasına karşın “en yaygın ve en temel değeri, karanlığı geceyle ve geceyi
ölümle ilişkilendiren antik dönemlerin doğal tasvirleriyle siyah renk
arasındaki çağrışımlarda yatar” (Harvey. 2012: 59). Etik olarak ve düşünce
anlamında yukarıda söz edilen çağrışımlar karanlık, gizlilik ve ölümü
simgelemesi nedeniyle olumsuz izlenimi vermektedir (Signs & Sybols, 2009: 282).
Bu durumun sebebi tarihsel olarak
ilkel kavimlerden itibaren yüzyıllar boyunca dinin, sosyal kuralları, etiği ve
ahlak kurallarını oluşturan otorite olduğunu görmekteyiz. Renkler ise dinle bağlantılı
birer sembol olarak kullanılmıştır. Dinsel düzenlemeler toplumsal hayata ve
giyime belli sınırlamalar getirerek tek renkliliği tercih etmişlerdir.
Özellikle Hristiyanlıkta Orta Çağ kilisesinin “dogmatik bakış açısı, tek renk
giyimi yaymayı din görevlileri kapsamından çıkartıp halka yaymaya çalışmış,
İncil'in 19. başlığındaki ‘Üzerinde iki ayrı şeyden yapılmış giysi
taşımayacaksın’ emrini uygulamaya koymuştur” (Çalışlar, 2000: 255). Diğer
taraftan siyahın tüm olumsuz anlamlarının yanı sıra, yine Orta Çağ rahipleri
dünyadaki tüm zevkleri reddetmek ve din yasalarına göre yaşamak için tevazu,
alçakgönüllülük ve kefaret olarak adlandırılan işlenen “günahı Tanrı'ya
bağışlatmak umuduyla verilen sadaka veya tutulan oruç ya da diyet” (https://sozluk.gov.tr.html [22 Mayıs 2020]) işareti olarak siyah kıyafetler
giymişlerdir.
Batı kültüründe siyah renk keder,
talihsizlik ve ölüm çağrışımlarıyla öte alemi, edebi uykuyu temsil etmiş ve
matem rengi olarak tarihte yerini almıştır. “Yas sembolü olarak karalar
giyinmek geçmişi binlerce yıl gerilere giden bir uzlaşımdır” (Signs &
Sybols, 2009: 282). Yüzyıllar boyunca özellikle sıradan insanlar ve kırsal
kesimdekiler, kilise ve cenazelere gitmek için en iyi ve en değerli siyah renk
kıyafetlerini giymişlerdir. Bu, özel günler için kullanılan “siyah kıyafetlerin
neden partilerde ve festivallerde uygun bir renk olduğuna dair bir açıklama
olabilir” (Lornemark, 2018, 15).
“Farklı
toplumlarda, hayatın farklı yönleriyle ilgili uygulamalarda çok değişik
pratiklerin gözlemlendiği bilinmektedir. Doğumdan ölüme kadar toplumdan topluma
farklılık sergileyen insani uygulamalardan birisi de renklerle ilgili olarak
ortaya çıkmaktadır. Cenaze törenleri esnasında veya matem süresince giyilen
elbiselerin renginin farklılığı da bu kapsamdadır. Buna göre bu renk farklılığı
toplumun inanç sistemine bağlı olabilmekte, her ne kadar ölüm olayı acı verici
olsa da eğer ölüm hadisesi bu dünyadan öte aleme mutlu bir geçiş süreci olarak
algılanıyorsa onu kutlamaya yönelik elbiseler tercih edilmektedir” (Albayrak,
2017: 73).
Örneğin, Batı toplumları ve
Türklerde siyah ölüm ve matemi simgelerken, Japonya’da siyah renk mutluluk
simgesi olmakla birlikte, manastır hayatı yaşayan rahibe adaylarının da
rengidir.
Siyah renk sembollerine farklı
kültürler tarafından, dilde ve dinde arketipsel kullanımına bağlı sosyolojik
veya politik nedenlerden dolayı daha değişken ve karmaşık yeni anlamlar
eklenmiştir. Örneğin;
“Amerika
ve Kanada için siyah ölüm, kötülük, günah, hiçlik, iş, yetişkin, resmi, seksi
iken Latin Amerika ve Meksika için yas, din, saygı, ölüm anlamlarını, Brezilya
için sofistike, yetki, yas, din, formalite anlamlarını, Batı Avrupa için yas,
formalite, ölüm, kötülük, zarafet, sofistike anlamlarını, İngiltere, İskoçya,
Galler ve İrlanda için yas, ölüm, onur anlamlarını, İspanya ve Portekiz için
ölüm, güç, dindarlık anlamlarını, İtalya için alçakgönüllülük, ölüm, yas
anlamlarını, Doğu Avrupa ve Yunanistan için kış anlamını, Singapur ve Malezya
için yas anlamını, Kuzey Kore için karanlık, gizem, yas, su anlamlarını
çağrıştırmaktadır” (De Bortoli, Maroto, 2001: 1-27).
Çin'de siyah renk, şafak sökmeden
önceki karanlık olan gökyüzü ile ilişkilendirilmektedir. Hanedanlık dönemlerine
göre farklılık gösteren giyim kuşam adetlerini genel olarak özetlemek
gerekirse, İmparator resmi merasim ve kurban törenlerinde siyah tuniğinin
altına tam boy sarı (toprağın rengidir) bir gömlek giymektedir. Bu kıyafetler
Konfüçyüs tarafından evlilik seremonileri içinde önerilmiştir. Çing Hanedanlığı
sırasında (1644-1911) Budist ve Taoist keşişlerin siyah giymesi mecburi
kılınmış ve siyah renk, giderek tevazu ve statüden yoksunluk ile
ilişkilendirilmeye başlanmıştır (Harvey, 2012: 61).
M.S. 200’lerin başında siyah
dişler, Çin’in, Pasifik Adaları’nın, Japonya’nın ve Güneydoğu Asya’nın
güneydoğu bölgelerinde, sağlık, güzellik ve aristokratik statünün sembolü kabul
edilmiş ve diş karartma işlemleri yaptırılmıştır. 5 Şubat 1870’te Japonya
Hükümeti dişleri karartmak için kullanılan kimyasal bileşenlerin şiddetli
reaksiyonlara neden olması gerekçesiyle bu uygulamayı yasaklamıştır.
Hiristiyanlıkta olduğu gibi İslam
felsefesi ve geleneklerinde de siyah karanlık ve kötülüğü çağrıştıran bir renk
olmuştur. “Fani (ölümlü) dünyada bencillik ve kendini begenmişliğin boş ve
yanlış bir davranış“ (Ayhan, Birol, 2016: 5) olduğu mesajını içermektedir.
Mevleviler sema ayinlerinde salona girip dönmeye başlamadan önce, üzerlerindeki
siyah pelerinleri çıkarıp atmaları, bu tür eğilimlerden kendilerini arındırıp gerçeği
ve yeniden doğuşu simgeleyen beyaz roblarıyla Sema'ya başlamaktadırlar.
Siyah rengin, dünya sıkıntılarınından arınma amacına yönelik anlamını günlük
kullandıkları eşyalara da yükleyen Anadolu halkı halı, kilim ve seceadelerinin
etrafına ince bir bordür dokumuşlardır. İslamiyette kadınlar kara çarşafı
“çekiciliklerini en aza indirip, çevresindekilerin bakışlarından tedirgin
(huzursuz) olmamak.” (Erboy., 1990: 62-66) için giymektedirler.
Osmanlılarda yas
giysisi genellikle siyah renkte olmuş ve bu gelenek muhtemelen Osmanlıya
Selçuklulardan geçmiştir. Beylikler döneminde de yas giysisinin siyah olduğuna
dair bilgiler kaynaklarda yer almaktadır (Albayrak,2017: 86)). Bu beyliklere
örnek olarak Karakoyunlu ve Akkoyunlular verilebilir.
Siyah rengin İslam öncesi ve
sonrası Asya ve Anadolu‘daki Türklerde kelime olarak kullanımı, kara olarak
geçmektedir. Kara, renk olmaktan ziyade bir sözcük veya bir sıfat olarak
kullanılmaktadır. Erboy’a göre ölüm ve mezarla ilgili deyimler, şiir ve halk
türkülerinde toprağa kara toprak denilmekte ve kara ile sıkıntı, acı ve
keder gibi duyguların yanı sıra topraktaki analık ve bereket kavramlarını da
simgelemektedir. Bu tip kullanımlarda kara sözcüğünde hem olumlu, hem de
olumsuz çağrışımlar görülürken Anadolu özdeyişlerinde kara daha çok olumsuzluk
anlamı veren bir sıfat olmuştur. Kötülük, uğursuzluk getirdiğine inanılan
hayvanlar içinde örneğin, kara kedi, kara tavuk, kara karga gibi kullanılmakla
birlikte güncel lisanımızda yine olumsuzluğu ifade etmek için örneğin, kara
çalı, karabasan, kara borsa, kara bulutlar, kara haber, kara kış, karalama,
kara liste, kara saban, kara sevda, kara yazı (kötü talih), karayel (çünkü
siyah soğuktur) kara düşünmek, karamsarlık, kara bahtım, kara gün dostu, kara
bela gibi kullanımları görülmektedir (Erboy., 1990: 62-66).
Batı kültüründe Le Noir,
kara anlamına gelmekte ve kültürümüzle benzer, çoğunlukla da olumsuz anlamlar
taşımaktadır. Kara sözcüğü şeytan, kötülük, ölüm, talihsizlik, trajedi, şiddet
ve kötü şans ile ilişkilendirilerek, kara büyü, kara kütle, kara ölüm, kara
mizah gibi olumsuz ifadelerde kullanılmaktadır. Diğer taraftan bir ırksal
işaretleyici olarak siyah ne yazık ki hala kullanılmaya devam etmektedir.
Siyahın kötücül ve olumsuzluk içeren anlamı hayvanlar hakkında batıl inançlara
yol açmış ve kuzgunlar, kediler gibi kara hayvanlar iyi karşılanmamıştır.
Siyah rengin sembolik anlamlarını
genel olarak özetlemek gerekirse; ölüm, keder, kötülük, gizem, bilinmeyen (kara
delik,) gibi olumsuz çağrışımlarının yanında faşizmin karası ve anarşinin kara
bayrağı toplam imha görüntüsünü uyandırmaktadır. Siyah rengin bütün bu olumsuz
anlamlarına rağmen ironik bir şekilde güç, otorite, istikrar, gizem, formalite,
sofistike, zarafet, baştan çıkarıcı, prestijli bir renk olarak kabul edilmekte
ve giyim tercihlerimize yansımaktadır.
“Giyim insanın bireysel
özgürlüğünün başladığı noktadır. Tek renk giyimin bir bireyin dünyasında yeri
yoktur. Ancak ideolojilerin, teşhirciliğin ya da törenselciliğin geçici
eserleri olarak kişiler birbirleriyle aynı renkte ve tıpkı olurlar. Tek renk
giyim, bunların ve askerlik, fabrika ya da hapishane gibi bir otoritenin
zorladığı ortamlar dışında, sadece abiye toplantılarda smokin ve tuvalet
şıklığı olarak hayatımızda var olabilmekte, neyse ki(!) o ortamlar da kısa
zaman süreleriyle sınırlı olmaktadır” (Çalışlar, 2000: 255).
Siyah Rengin Psikolojik Etkileri
Renkler toplumsal kimlik ve
statülerin belirlenmesi ve duyguların dile getirilmesi açısından, kişinin giyim
kuşam tercihiyle karşı tarafa vereceği mesajda, tamamlayıcı ve güçlendirici bir
unsur olarak kullanılmaktadır. Bireylerin renk tercihleri, içinde yaşanılan
toplumun demografik, sosyokültürel ve politik yapısı kadar, renklerin
psikolojik ve fizyolojik etkileri de önemli rol oynayarak moda ve mevsimsel
değişimler paralelinde gerçekleşmektedir. Işık frekanslarının belli oranda
yoğunlaşması sonucu oluşan renk fiziksel bir enerjidir. Renkler içerdikleri
düşük veya yüksek titreşimli enerjileri ile vücut fonksiyonlarımızda hormonal
aktiviteyi, zihnimizde ise duyguları uyararak psikolojik ve fizyolojik etkilere
neden olmaktadır.
Hislerimizle ilgili olan renkler
duygusal durumumuzda değişiklikler oluşturarak bilinç dünyamızı uyarmaktadır.
Sunila Spreepada, “The New Black: Trademark Protection for Color Marks in the
Fashion Industry” adlı çalışmasında, bazı araştırmacıların renklerle ilgili
yaptıkları araştırmalar sonucunda, farklı renklerin nesnelerin algılanmaları
sırasında, farklı fizyolojik tepkilere neden olduğunu belirtmektedir.
(Spreepada, 2017: 1146) Renklerin görsel bir dil olduğunu ifade eden Linda
Holtzschue ise, Rengi Anlamak kitabında renklerin, görsel olmayan bir duyumu uyandırmak, bilinçdışı olarak
algılanması istenilen bir güdüleme sağlamak ve bir davranışı ya da ruh halini
değiştirmek, ikaz etmek, bir durumu açığa çıkarmak ya da bir duyguyu dışa
vurmak için kullanıldığını ayrıca şiddetli renkler ya da güçlü kontrastların
hareket ve drama iletişimi sağlarken, uçuk ve yumuşak kontrastların ise huzuru
yansıtabildiğim belirtmektedir (Holtzschue, 2009: 3-4). Bu noktada rengin
psikolojik ve fizyolojik etkilerinin önemi büyüktür.
“Örneğin;
sıcak renkler daha çabuk algılanabildikleri ve görsel düzen içinde görünebilir
olduğu için bize yakın olma hissi uyandırır. Sıcak renkler, bulundukları
ortamda insanı uyarır ve neşelendirir. Fiziksel gücü, enerjiyi, dinamizmi
artırır, metabolizmayı hızlandırır; heyecan, yorgunluk, şiddet, saldırganlık ve
yoğunlaşma güçlüğü de oluşturabilir. Soğuk renklerin ise geriye çekilme etkisi
vardır, uzaklık hissi doğurur. Ayrıca soğuk renkler, yatıştırıcı ve
dinlendiricidir; güven, huzur, üretkenlik, sorumluluk, düzen, ferahlık, barış,
özgürlük gibi duyguları çağrıştırır” (İbicioğlu, Çiftçi, Cerit, 2014: 58).
Psikolojik ve fizyolojik olarak
güçlü etkilere sahip olan siyah renk ise güneşin tüm ışınlarını absorbe ederek
kendi varlığına çekmesinden dolayı dikkati dağıtan etkenleri en aza indirmekte
ve güçlü konsatrasyon sağlamaktadır. Bu duruma, Einstein‘in konsantre olabilmek
için gün ışığı olmayan siyah perdeli bir odayı tercih etmesi örneği
verilebilir. Giyimde renk tercihleri estetik bir kaygı ya da sosyal öğrenme
yoluyla gerçekleşmekte ve bu nedenle de siyah renk giysilerle daha zayıf
görünebileceği inancı yaygınlaşmıştır. Oysaki siyah gizleyen değil, tam
tersine dikkat çeken bir renk konumundadır. Vogue dergisinin
araştırmalarına göre bu durumun nedenleri sorgulandığında ise siyah
konsantrasyonu artıran bir renk olması sebebi ile siyah giyen kişiye dikkatin
daha çok çekilmesine yol açabilmektedir (Aras, 2012). Siyah renk giyenler ile
ilgili “tam bu noktada, insanın bir yandan dikkat çekmek diğer yandan kendi
gibileri arasında 'kaybolmak’ istemesi gerçeğinin altını çizmek de yerinde
olacaktır” (Gothhe, 2013: 236).
Diğer taraftan konsantrasyonu
yüksek “siyah seven insanlar olayları kendi süzgeçlerinden geçirip
değerlendirirler ve kendi sistemlerine uymayan olaylara karşı direnç
gösterirler” (Erboy, 1990: 62-66). Buna paralel olarak siyahın kararlıklık,
hakimiyet ve inatçılık, hissini güçlendiren, özgüveni en çok motive eden ve
olumlu yönde etkileyen renk olduğunu ifade edebiliriz. Ayrıca Renk Analisti Nathalie
Baur da siyahın doğru bir etki yaratmak için kullanılabileceğini belirterek,
siyahın üstünlük hissi ve güç verdiğini ve bu nedenle de politikacıların
genelde siyah giydiğinin altını çizmektedir. Baur siyahı tercih edenlerin
mutsuz olduğunu söylemenin doğru olmadığını ama bir gruba ait ve güvende olmak
isteyebileceklerini de eklemektedir (Aras, 2012).
Günümüzde siyah rengi tercih
ederek doğru etkiyi ve gücü vurgulamak isteyen ebetteki sadece politikacılar
değildir. Harvey, ‘Güçlü-Giyim’ olarak belirttiği ve yönetici kesimin uzun bir
süre boyunca giydiği bu tip giysileri bu kesimden olmayan kişilerin giymesi
şeklinde tanımlamaktadır. Bu noktada ‘Güçlü-Giyim’ kapsamına giren çoğu
kıyafetin rengi koyu renk ya da siyah olduğunun altını çizmekte yarar var. Harvey,
giyimin kişisel ve güçlü yönleri üzerine vurgu yapmakta ve giysilerin kişisel
zayıflıkları kapatmanın yanı sıra yeni bir kişilik yaratma kaygısı
olabileceğini belirtmektedir.
“Bazı
insanlar belli kıyafetler giyerek adeta başka bir insanın ruhuyla oynama gücünü
kazanmaktadır; zenginlik ve mali otoriteyi ifade eden giysiler (örneğin siyah
frak ve siyah kravat) zaten renk bakımından ruhsallığı ve ruhsal gücü
çağrıştırdığı için bu gücü daha da fazla barındırır. Birçok giyinme biçimi
güçlü- giyim'in alanına girer ve güçlü-giyim doğası gereği politiktir. Başka
insanların, genellikle sosyal açıdan daha yüksek bir konumda olanların
giysilerini giymek güçlü-giyim'in belirgin özelliğidir, buna karşılık olarak
yüksek konumdakiler yeni giysiler seçerek misilleme yaparlar. George Simmel'in
moda kuramı, tamamen alt konumdakilerin üst konumdakileri taklit etmesi üzerine
kuruludur, kurama göre üst konumdakiler her zaman kendilerini ayrı tutma
kaygısı taşırlar, sürekli taklit edenlerin önüne geçmeye ve onlarla aynı görünümde
yakalanmamaya dikkat ederler, Simmel'e göre bu durum toplumun her katmanında
geçerlidir. Bu şekilde giyinmek, temelde insanların kendi benliklerini nasıl
algıladıklarıyla ilgili olduğu için -bunu insanların 'öznelliklerini’
oluşturmak için kullandıkları bir biçim olarak kabul edebiliriz- söz konusu
olan politika yalnız maddi gelir ve sosyal sınıfa dayalı bir politika değil,
bir anlamda ruhun politikasıdır aynı zamanda.” (Harvey, 2008: 81)
Bu noktada ‘Güçlü-Giyim’i en iyi
yansıtan ve güçlü renkler kapsamına girmeyi başaran siyah rengin, cinsiyet
ayrımı yokluğunu da temsil ettiğini vurgulamak gerekmektedir. Günümüzde
nerdeyse her yaşta kadın, erkek ve çocuk farklı nedenlerle siyah kıyafetleri
tercih edebilmektedir. Ayrıca siyah rengi resmi giyimle ilişkilendiren
Barthes’e karşın Harvey bunun geçmişte de hep böyle olmadığını ve günümüzde
siyah rengin başka değerler de taşıdığını deri ceketliler örneğini vererek
savunmaktadır. (Harvey, 2008: 80) Siyah çok asil, mağrur ve ciddi bir renk
etkisi yaratırken, ağırbaşlılık ve resmiyetle özdeşleştirilir. Aynı zamanda
psikoljik olarak gücü ve tutkuyu temsil ederek başkaldırıyı ve isyanı da
çağrıştırmaktadır.
Diğer taraftan “Siyah, insanın
psikolojik yapısında bir tür yoğunluk, kalınlık ve ağırlık etkisi yaptığı bilinmektedir”
(Erboy, 1990: 62-66). Örneğin, siyah renkte bir eşya diğer renklere oranla
hacim olrak daha ağırmış gibi görünürken, siyah rengin yoğun kullanıldığı yağlı
boya tablolar da daha hüzünlü bir ruh hali yaratmaktadır. Buna paralel, olarak
siyah rengin günlük yaşam alanlarında ya da kıyafetlerde aşırı kullanımı
psikolojik sorunlara, depresyon ve duygusal karmaşaya yol açabilmektedir.
Giysi rengi ile kişinin karakteri
arasında ilişki kuran tasarımcılar “rengi sadece iletişim için değil, sezgileri
ustalıkla kullanmak, davranışları motive etmek ya da değiştirmek ve devamlılık
sağlamak için de kullanılmaktadırlar” (Holtzschue, 2009:3). Tasarımcı; rengin
yarattığı psikolojiyi ve algıyı, verilmek istenen anlam ve imgenin güçlenmesi
yönünde kullanarak ürünün değerinin artmasını sağlamaktadır. Siyah; lüks, şık
ve sofistike bir algı yaratmakta ve marka satışı yapan işletmeler için faydalı
bir renktir.
“Bu
tür işletmeler arasında yüksek kalitede profesyonel ürünler, lüks ürünler
satanlar ve ticari araç şirketleri yer almaktadır. Siyah ambalaj, bir ürünün
daha ağır ve daha pahalı görünmesini ve algılanan değeri yüksek olmasını
sağlar. Şık ve zarif bir izlenim yaratır. Müzikle ilgili işletmeler de dahil
olmak üzere, üst düzey gençlik pazarına ürün ve hizmet satmak ve pazarlamak
için siyah kullanmak son teknoloji ve modaya uygun olarak görülmektedir.
Gençlik pazarının siyah renge eğilimi sofistike ve asi” (Cerrato, 2012: 16)
bulunmasından kaynaklanmaktadır.
Siyah rengin psikolojik
etkilerini genel olarak özetlersek, olumlu ve olumsuz çağrışımlarıyla
karşılaşmaktayız. Fizyolojik ve psikolojik olarak siyahın, otorite, güç,
sofistike, onur ve ciddiyet çağrışımları, bazı insanlar için güveni temsil
ederken, bazıları için de korkutucu, kontrol edici, ulaşılmaz ve düşmanca bulunmaktadır.
Siyah, gizem ve gizlilik havası yaratarak bazı insanlar için baştan çıkarıcı ve
seksi olmak amacıyla kullanılırken, bazı insanlar için ulaşılmaz kimliğinin
arkasına saklanmalarını sağlamaktadır. Başarı odaklı ve hırslı insanlar ile
nötr davranmak isteyen insanlar sıklıkla siyah renk tercih etmektedirler. Siyah
rengin negatif psikolojik ve fizyolojik etkileri ise uzak, iç karartıcı,
karamsar, muhafazakâr, üzüntü, melankolik ve hüzünlü hisleri içermektedir.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar