Yağla Unun Karılması gibi Seninle Bulamaç Oldum
CL
O ağızdan ballar, şekerler yağdıran sevgili, yolda beni gördü de
terütaze şiirler söyle, çek şu eski şarabı dedi.
Ne çare, ne derse yapmam gerek, yaşayışa, o akıyk madenine nasıl
isyan edebilirim?
Sâkînin kulu kölesiyim, onun işvesine av olmuşum, tutulmuşum;
sarhoşluk, yaşayışın tadı tuzu, şarap da ne güzel arkadaş, ne hoş yoldaş.
Bir bölük halk var; âşıklıktan, sarhoşluktan geceleri muma
dönmedeler, gündüzleri güneşe benzemedeler; ne de güzel bir zümre bunlar.
İyiye, kötüye ait ne isteğiniz varsa sizin olsun; yalnız sâkînin
konup göçtüğü y erlerle şarap kadehi benim olsun, y eter bana.
O lâ’l renkli şarabı sun ki kıvılcımı bile rûh madenlerine
binlerce coşkunluk verir, yakar, yandırır canları.
Lâyık mıdır, senin gibi bir güneş varken yeryüzünde gölge
bulunsun? Lâyık mıdır, senin gibi bir sâkî varken zamanede darlık olsun,
sıkıntı bulunsun?
Devenin çöz ayağını, yırt akıl bağlarını, dünya tutsaklığından
sıçra, yudum yudum şarap iç de kurtul şu tutsaklıktan.
Devenin dizindeki bağ çözüldü mü uykuya bile dalsa gerçekler
âleminde uçar durur.
Dağda, ovada, denizde, karada koşmaya koyulur; bunu aklının
miktarınca söyledim, derine gitmiyorum.
Aşkın olgunluğu, sevenle sevilenin birleşmesindedir, beri gelin;
yağla unun bir daha ayrılmayacak kadar karılmasından meydana gelen bulamaç gibi
karılın, katışın birbirinize.
Toprak tertemiz gerçeklerle birleşti mi bu başarı, bu olgunluk
yüzünden melekler bile ona karşı şükür secdesine kapanır.
Kaynak:
Cilt 3
Mevlânâ
Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar